Farkında mısın?

“Davranışlarım, bana ait olan tek gerçek mal varlığımdır.” Thich Nhat Hahn

Gündelik hayatta birçok gölge yönümüz tetiklenir. Söylemek istemediğimiz sözler, vermek istemediğimiz tepkiler, kapılmak istemediğimiz düşünceler bizi teslim alır/alabilir. Elbette insan her yönüyle bir bütün ve tüm yönlerini sevgiyle kucaklamalı. Ancak gölge yönlerimizin (sabotörümüz) sesi diğer sesleri bastırır hale gelmişse bir de bakmışız ki akıntıyla birlikte sürükleniyoruz. Gitmek istemediğimiz bir yönde, olmak istemediğimiz bir kişiye dönüşmüşüz. Farkındalık işte tam da bu noktada devreye girer. O sırada gelişen olaylar karşısında kendimizde olan bitene kulak kesildiğimiz noktada.

Farkındalık bize ne sağlar? Herhangi bir an’da herhangi bir şey yaptığımızın, düşündüğümüzün veya hissettiğimizin farkında isek, odağımız orada demektir. Yani odaklanabilmişizdir. Farkındalık odaklanmamızı sağlar. Odaklanmak neye yarar? Odaklanmak, odaklandığımız şeyi keşfetmemize, anlamamıza fırsat yaratır. Kendimizde fark ettiğimiz bir davranış, düşünce veya duyguyu odaklanarak keşfettiğimiz an, ipler elimize geçer. Kendimize liderlik edebilmeye adım atarız.

Farkındalıkla, odaklanarak hareket etmek -veya hareketsiz kalmak- bize sadece kendimizle ilgili bir kapıyı aralamakla kalmaz. Aynı zamanda içinde bulunduğumuz eylem veya eylemsizlik halinin tadını çıkarmamızı sağlar. Farkındalıkla ve odaklanarak içilen bir su, yenilen bir yemek, okunan bir metin, dinlenen bir konuşma azami olarak algılanabilecek ve içinde barındırdığı özellikleri sunabilecektir. Suyun tadı ve şifası değiştirmiştir artık, yemeğin, sohbetin, kelimelerin de…

Telaşlı, saatli, yetişmeye çalışmalı bir modern hayat içinde odaklanmaya vakit var mı? Elbette var! Niyet ve pratik etme meselesi. Minik denemelerle pratik ettikçe yapabilirlik içselleşecektir. Yudumlar, lokmalar, ifadeler, duygular ve düşünceler karambolden sıyrılıp, kendini göstermeye başlayacaktır.

Dertli, tasalı, anormal koşullar altındaki bir hayatın içinde odaklanmaya vakit var mı? Olmalı, olsa iyi olur. Zira hayat -zaman- hızla akıp gidiyor, geri getirilemiyor. Arkaya dönüp bakınca aslında yapabilirdim hissi uyandırıyor. Devam edebilmek için zorlukların içinde de yaşam enerjisi ve neşe gerekiyor. En basit, sade imkanlar içinde de, fark edilmeyi bekleyen, insan ruhuna dokunacak güzellikler saklı.

Normal veya anormal koşullar altında kendimizle ve uğraştığımız şeylerle bilinçli farkındalık ile ilişki kurmamızı dilerim. Gözlem serbest: bu mümkün mü ve eğer mümkünse nasıl bir fark yaratıyor? İşe, bu yazıyı tam odaklanarak, daha bir farkında olarak bir kez daha okuyarak başlayabilirsiniz! İlk okumada gözden kaçan hangi detayları yakalayacaksınız, hangi farklı düşünceler uyanacak acaba?

Senem Tuğcuoğlu

Senem Tuğcuoğlu

WELL-BEING

DİĞER YAZILARI