Hepinize rengârenk bir mart ayı dilerim

Hepinize rengârenk bir mart ayı dilerim.

Derdin, hastalık ve üzüntünün uzak olacağı bir Mart ayı dileklerimle başlıyor.  Buralardan yani New York’tan sizlere vereceğim çok çeşitli haberlerim var.

“Meyhane Restoran ”

New York’ta Türk lezzetlerin sunulduğu yeni bir mekan daha açılmış. Adı da Meyhane Restoran… Arkadaşlar ile birlikte yeni açılan bu restorana gittik. Harika bir ambiyansı var. Kendimi İstanbul’da, İzmir’de sandım.  Sahipleri ile tanıştım. Sahibini Türk sanmıştım ama mekanın sahipleri Bulgar ve Hırvat kökenli çıktı. Türk mutfağının en güzel lezzetlerinin sunulduğu menüde neler var?

Karalahana tarator, köpoğlu, babagannuş, güveçte sote karides, güveçte sucuk, pastırma, midye tava, her çeşit şiş, pirzola, ahtapot, hamsi, fıstıklı helva, Maraş dondurma, baklava, tulumba tatlısı, kadayıf gibi yazmakla bitmeyen geniş bir menüsü var.

“Şip Şak”

Türk restoranı demişken, buranın en başarılı ve lezzetlisi rakipsiz “Şip Şak” tır. Şip Şak ve yarattığı 10 marka restoranın kurucusu Orhan Yeğen’in ani vefatı hepimizi şok etti.

Eşi Meltem Mete ve yılların işletmecisi Banu Öz aynı lezzet ve işletme ile Yeğeni yaşatmaya çalışıyorlar ve de yaşatıyorlar.

Veeeee New York moda günleri…

Üç defile ile New York’a yine güzel imzalar attık. Defilelere hem konuk hemde medyanın büyük ilgisi vardı.

İlk defile Hakan Akkaya’nın siyah ve beyazlarla yaptığı başarılı çalışmalarından derlediği moda gösterisi idi. Defilenin starı yine Çağla Şikel’di. Finalde Akkaya Türk bayrağı ile sahneye çıkması herkes tarafından büyük alkış aldı.

İlk başladıkları günden beri tanıdığım ve çok takdir ettiğim Raissa & Venessa kardeşlerin defilelerine bayıldım. Harika iş çıkarmışlar. Hepsini candan kutluyorum, ellerine, gözlerine, emeklerine sağlık diyorum.

Dileğim devam devam devam… Bu arada ilk 2 gösteride epey emeği olan ülkemizin en başarılı İmage maker’larından başarılarıyla göğsümü kabartan Selim Akar’ı ayrıca candan kutluyorum.

Klasikler hayat buluyor;

New York’ta yeni ve şahane denebilecek sahne eventleri bitmiyor. NY City Center’da benim en hoşuma gidenlerden “Encorre”lar başladı. Bunlar eski yıllarda klasik olmuş müzikallerin tekrarları… İlkine tabii ki gittim. ‘Mack & Mabel’ Kostümleri, dekorları ve sesleri ile o günlere gidiyor o hazzı alıyorsunuz. Zamanında bu oyunları izleyip beğenenler inanı 2 saat için bile olsa o günlerini yaşıyorlar. Aynı Tina Turner müzikalinde olduğu gibi.

Bir event daha… “Swan Lake” ünlü ‘kuğu gölü’ balesinin değişik versiyonu izledim. Yıllar evvel Ahu Aysal, Semiramis Pekkan ile gitmiştik. Bu kuğular erkek, Matthew Bourne’in muhteşem kuğuları, bir klasik… İnanılmaz başarılı bir klasik. Hakikaten havalarda uçuyorlar. Gözlerinizi sahneden alamıyorsunuz. Dolu dolu Tchaikovsky, dolu dolu dans, dolu dolu sahneler, dolu dolu kostümler… Dolu dolu sanat…

En önemli müzikhollerden biri Carnegie Hall’deki üstat Gürer Aykal’ın Türk-Amerikan sanatçılarından oluşan dev filarmoni orkestrası ‘New Manhattan Sinfonietta’ ile verdiği muhteşem konser. Anatolian İnspirations ayakta alkışlar alan bu etkinliği tertipleyen İbrahim Yazıcı ve dostlarını kutluyorum.

Rus elinden Türk Kahvesi;

Hayatta Rus asıllı Amerikalının elinden Tük kahvesi içmekte varmış. Kum üzerinde hazırladığı kahve Mehmet Efendi çıktı. Yanında lokumunu ikram ediyor. İsteyene Baklava ve börekte var. David Kasparoff’un Türk hayranlığı nereden geliyor diye düşünürken eşinin Türk olduğunu söyledi.

Yazacak çok şey var ama köşemde yerim çok az. Önümüzdeki ay görüşmek üzere diyorum. Hepinizi öpüyor mutluluklar diliyorum. Kalın sağlıcakla…

Besim Kazado

Besim Kazado

Famous / besimkazado@gmail.com

DİĞER YAZILARI