Mart ayı güzel haberlere gebe…
Canlarım son bir yıldır Pause Dergi üzerinden dertleşiyoruz. Mart ayıda kapıların yavaş yavaş açılacak olması içimde kelebeklerin uçmasına neden oldu. Ama lütfen şu kurallara harfiyen uyalım. Güzel günlere çok yakında. Bu fırsatı kaçırmayalım…
Tam bir yıldır #evdekal konseptindeyiz.
Ha bugün ha yarın derken koca bir yılın tamamını nerdeyse evde geçirdim. Mutluyum, sıhhatliyim. Tek tesellimde hep bu oldu…
Evde zaman geçirmeye alıştım.
Sabah erken kalkar telefona yüklediğim 1 saatlik gym çalışmamı yapıyorum. Artından muhteşem yumurtalı kahvaltım, yaptıktan sonra televizyonun başına geçip sevdiğim programları kaçırmıyorum.
Sabah motivasyon kaynağım Çağla Şikel sonrasında Osman Müftüoğlu’nun reçetelerini dikkat ile dinliyor ve not alıyorum. Haber kanlarında bilgiye doyuyor ve gündemi takip ediyorum.
Sizlere bir sürpriz var
Her gün düzenli bir şekilde yazacağım kitabın ana çatısını oturtturmak için çalışıyorum. Hatırlayıp kaleme aldıkça ne güzel günler yaşamışım diyorum.
Allah’ıma bana verdiği bu güzel hayat için sürekli teşekkür ediyorum.
Dostları hatırladıkça telefonla yapışıp tek tek arıyorum. Tabi ki gerçek dostları. Güzel hatıraları, trajikomik olayları kaleme alırken bazı yaşamışları kendime saklıyorum.
Belki ömrümün en iyi yüzleşme dönemini geçiriyorum.
Güzel günler yakın…
Mart ayı itibari ile kapılar açılacak duyumu benim gibi bir çok insanı pozitif olarak motive etti. Dilerim bir an evvel geçer eskisi gibi bir dünyamız olur. Eminim ki daha temkinlisi olacak. Ama bazı kayıpları telafi ederek. Hem mali hem moral yönünden normalleşmede ilk adımlardan biri hani çok özlediğimiz restoran, kafe, pubların açılması. Bu arada buna başta devlet büyüklerimiz bu mevzuda yapılabilecek her şeyi ellerinden geldiğince halledecekler. Hem yüzbinlerce kişi işinin başına dönecek, hem iş sahipleri eski yerlerini alabilecek, hem de bizler uzak ta olsa karşılıklı oturup bir kaç dakika kahve, çay sohbetlerimize kavuşabileceğiz.
Özdemir Erdoğan beni şaşırttı
Son günlerde şaşırarak ve üzülerek okuduğum bir haber oldu. İyi bir müzisyen olarak bildiğimiz Özdemir Erdoğan Beyefendi 25 yıl önce vefat eden ülkemizin koşulsuz en iyi TSM solisti, ülkemizin en iyi Türkçe konuşan kişilerinden biri olan Sayın Zeki Müren’e laf söylemesi hiç hoş olmadı.
Erdoğan’ın haddine düşmez. Ben bu sözleri yanlış ve yersiz hatta terbiyesizce buldum. Peşinde yine sevgi ve saygı ile andığım Alpay’ın bu topa girmesi beni şoka uğrattı.
İkiniz de yaşamı süresince hürmet ettiğiniz, göklere çıkardığınız bir duayene vefatının 25. yıldönümünde hakaret etmek yakıştı mı?
Sebebini düşünüyorum. Aklıma şu geliyor. Hani yeni yada hiçbir şey olamamış mink yıldızlar etraflarında uçtukları gezegenlere laf atıp onlarla eşit mertebeye ulaşma çabası gibi… Kendilerini aynı çıtada görmek gibi… Birde belirli bir yaşa geldiniz ne gerek var böyle sözlere. Sizlere hiç yakışmadı. Ben ve benim gibi sevgili Zeki Müren sevenlerin kalbi çok kırıldı.
Aklıma geldi…
Yıllar evvel 1995’li yıllarda gazeteci Savaş Ay’ın sunduğu ve de çok tutulan ‘A Takımı’ haber-magazin programı vardı. Cumartesi geceleri yanlış hatırlamıyorsam. Seyrettiğimiz programda konu o yıllarda benzetmesini yaptığım 2 mühim sanatçının Muazzez Abacı ve rahmetli Zeki Müren ile düet olarak yaptığı klipdi. .
Program şu söylendi. “Vefat etmiş bir sanatçı ile düet yapmak kimsenin hakkı değil” Hâlbuki o yıllarda Frank Sinatra gibi dünya çapında bir starın çok ünlü isimlerle düetleri gerçekleştirilmişti. Maksat genç nesille ve de eski hayranlarına Sinatra’yı tanıtmak ve yaşatmaktı.
Abacı günah keçisi seçildi. Ve saldırıya uğradı. Çok üzülmüştüm. Genç şarkıcı Çelik, “Sanat güneşi” denildiğinde ne aklınıza gelir sorusuna ”Hayatımda duymadım. Kim ki o” demesi Abacı’yı çok üzmüş hatta terslemişti Çelik’i.
Program uzadı. Sabaha doğru Savaş Ay “O zaman ben bir kaset koymak istiyorum” dedi. Ve kasette telefon çalıyor. Telefonu Zeki Müren açıyor. Abacı’ya “Merhabalar güzel kızım” diyor. Muazzez Hanım’da “Paşam ister misiniz, Bodrum’dan sizi alayım beraber bir sahne çalışması yapalım” Paşamız biraz yumuşuyor “Her şey olabilir” diyor. Abacı, “O zaman gelin o rakipsiz sesinizden bir şarkınızı mırıldanmaya” diyor. Paşa’da “Olur ama önden sen başla. Çağlayanlar gibi çağla o eşsiz sesinle” ve birlikte yıkıyorlar kaseti…
İçimden geçti hazır hatıralarımı yazıyorken sizlere de hatırlatayım dedim.
Son yaz
Son günlerde en sevdiğim dizi “Son Yaz” oldu. Dizide savcı rolündeki Ali Atay ile 2018 de New York’ta sayın konsolosumuzun davetinde tanışmıştık. NY un en önemli film festivallerinden TRIBECA Film Festival’inde En İyi Erkek oyuncu seçilmişti… Süper oyuncuyu tekrar kutlarım…
Hepinize rahat, hiç keyfinizi bozmadan, sağlık, moral dolu günler… Yakında mesafeyi, maskeyi, kaybetmeden huzurlu günler dilerim…
