Prof. Dr. Kürşad Zorlu “İçinde bulunduğumuz yüz yıla Türk Dünyası damgasını vuracak”

Prof. Dr. Kürşad Zorlu “İçinde bulunduğumuz yüz yıla Türk Dünyası damgasını vuracak”

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

“İçinde bulunduğumuz yüz yıla Türk Dünyası damgasını vuracak”

Ülkemizin birlikte hareket etmeye ihtiyaç duyduğu dönemlerden geçtiği kanısı hemen hemen hepimizin gündemleri izlerken aklımızdan geçen, fikir önderleri tarafından değerlendirilen ele alınan bir konu… Bu konuda Türk dünyası için önemli fikir önderlerinden yazar, akademisyen, Tv yorumcusu Prof. Dr. Kürşad Zorlu bu ayki kapak söyleşi konuğumuz… Kendisinin partiler üzeri anlatımı, derinlikli bilgisi, sürekli saha da olması bu alandaki konumunu güçlü kılıyor. “Türk Dünyasını” anlamak, neden gerektiğini fark etmek, hayata geçirilmesinin mümkün olup olmayacağını konuşmak üzere bir araya geldik. Zorlu, “ Tarihi okuduğumuz zaman karşı karşıya olduğumuz tehlikelerin iki bin yıl sonra da değişmediğini görmüş olacaksınız” söylemi ile sizi bu kıymetli röportajı okumaya davet ediyorum. 29 Ekim Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun değerli okuyucularımız.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

Türkiye-Macaristan yakınlığı nasıl izah edilebilir?

Macarların Türk olup olmadığına yönelik tartışmalar zaman zaman yapılıyor. Bir çok farklı görüş olmakla birlikte uzmanların ortaklaştığı husus, Turani halklardan biri olmaları… Vaktiyle Türk adıyla anıldıkları belgelerle ortaya konuluyor. Ve Macarların Orta Asya’daki izleri de bilimsel çalışmalara konu oluyor.  Örneğin Kazakistan’ın Torgay bölgesinde yaşayan Maidarlar (Macarların) ile tarihsel bağları araştırılıyor. 1913-1941 arasında Macaristan’da Turan adıyla yayınlanan bir dergi bile vardı. Aslında bugün yapılan Kurultayların temelleri de bu çalışmalar vesilesiyle burada atılmış. Macarca Türk diline akraba bir dildir. Macar toprakları Hristiyan Türk Elidir… Attila’nın torunları olarak Türk/Turani kökenlidir. Macar Bilimler Akademisi Üyesi Türkolog Dr. Balazs Sudar’a göre Macarcada yaklaşık 350-400 civarında Türk asıllı kelime var. Sudar’a göre Macarlar bugünkü Macaristan’ı yurt edinmeden önce bu kelimeleri kullanmaya başlamışlardı.

Bu ilişkiler sizce yeterince irdeleniyor mu?

Türkiye-Macaristan ilişkileri, bu tarihsel bağlamda fazla irdelenmeyen ama oldukça geliştirilmeye müsait bir içerik barındırıyor.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

Bir örnekle açıklamanızı rica etsek?

Örneğin çok konuşulmaz ama yıl 1877, Buda’dan İstanbul’a götürülen (tahminen Kanuni Sultan Süleyman dönemi) ve o zamandan beri Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen kitap ve belgelerden oluşan 35 cilt el yazması, Sultan II. Abdülhamid’in talimatıyla oluşturulan bir heyet tarafından Macaristan’a iade ediliyor. Bu iade süreci Ruslar tarafından engellenmek istendiği için uzun bir güzergahtan geçerek ulaştırılabiliyor. İşte o sırada trenin geçtiği pek çok yerde halk, çoluk çocuk, kadın, erkek ‘Elyen Török’ (Yaşa Türk) diye bağırıyor.

Peki Atatürk dönemi nasıldı?

Bana göre Atatürk çağdaş, akılcı ve inanmış bir Turancı idi. Atatürk döneminde de tıpkı bugün olduğu gibi Türkiye-Macaristan ilişkileri çok iyi durumdaydı. Bizzat Atatürk’ün emriyle Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde Hungaroloji kürsüsü kurulmuştu. Atatürk’ün vefatı sebebiyle cenaze törenin yapılacağı gün, milli yas günü ilan edilerek binalara siyah bayrak çekilmiştir.

1934 yılında güven mektubunu sunmak için Atatürk’le görüşen Ankara’daki Macar Krallığı Elçisi Jungerth Arnóthy, görüşmedeki izlenimlerini bir rapor olarak bakanlığa sunmuştu. Orada Atatürk’ün “iki halk, ülkelerimiz birbirine sınır komşusu olduğu zaman akrabalıklarını bilerek, birbirlerine yaslanarak korumuş, güçlerini geliştirmiş olsalardı, son yüzyıllarda Doğu Avrupa tarihi tamamen başka yön alırdı…” sözünü kullandığı bilinir.

Bugün Macaristan bir AB üyesi ancak aynı zamanda Türk Devletler Teşkilatı’nın da bir parçası… Türkiye ne kadar Doğu-Batı dengesinin bir simgesi ise; Macaristan’da bu tarihsel dinamiğin aynadaki yüzüdür. 2024 Türk-Macar yılı olarak birçok etkinliğe tanıklık edecektir.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

Bize biraz da kurultaydan bahsedebilir misiniz?  Hun-Türk Kurultayı nasıl bir öneme sahip?

Bu dostluğun en önemli sonuçlarından ve temsil alanlarından biri de; Macaristan’da iki yılda bir düzenlenen Turan Kurultaylarıdır. Tarihi Karpat havzası için kritik öneme sahip bir organizasyon Hun-Türk Kurultayı… Turan Kurultayı olarak da ifade edilmektedir. Zira bu kurultayda Altaylardan Tuna nehrine kadar Türkler, Türkçe konuşanlar buluşuyorlar.

Nerelerden katılım oluyor?

Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Anadolu… 30’a yakın Türk halk ve topluluğundan katılım sağlanıyor. İlki 2007 yılında Kazakistan’da düzenlenmişti. 2008’de itibaren de iki yılda bir Macaristan’da gerçekleşiyor. Macaristan 2014 yılında ilk kez TÜRKPA’da gözlemci statüsü almıştı. Ardından 2017’de Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye oldular. Dolayısıyla bu organizasyon bir görsel şölen olmasının yanı sıra bahsettiğim tarihsel dinamikleri tüm Türk Dünyasına taşımaya çalışan bir muhtevaya sahip. Düşünün ki, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya’da, geniş Sibirya coğrafyasında yaşayan insanlarla bugün batının ortasında bir Avrupa ülkesinin birbirlerini ortaklaştırabilmesi hedefi…

Biraz Organizasyondan bahseder misiniz? Siz katılıyorsunuz bildiğim kadarıyla…

Evet… Bu yıl ben de Macar-Turan Vakfı’nın davetlisi ve aynı zamanda kurultay delegesi olarak Macaristan’daydım. Uzun yıllardır Türk Dünyasının her alanda işbirliği yapması için büyük çabalar sarf eden biri olarak benim için de çok farklı bir tecrübeydi.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

Kaçıncısı düzenlendi? Nasıl bir ortam vardı?

Yedincisi düzenlenen Hun-Türk Kurultayı çerçevesinde önce Budapeşte’ye oradan da Bugac bölgesine geldik. Kurultay Bugac’ta gerçekleşirken hemen yanındaki Keşkemet’te delegeler konakladılar. Daha Budapeşte Havalimanına indiğimizde Vakıf Başkanı ve ülkenin önemli bir bilim adamı olan Andras Biro karşıladı. Akşam tanışma yemeğinde ülke ve topluluk bayrakları masalardaydı. Türk Dünyasının hemen her yerinden gelen delegasyon kaynaşması için her şey düşünülmüştü. Orada duygulu anlar da yaşandı. Azerbaycan’dan gelen heyet Çırpınırdı Karadeniz’i söylemeden önce Karabağ Zaferi’nden söz etti ve Andras’ın savaş sırasında “gerekirse ben de gelip savaşacağım sizlerle birlikte” dediğini hatırlattı. Hatırlanacak olursa Macaristan yönetimi Karabağ’daki savaş sırasında Azerbaycan’ın tezlerini destekleyen açıklamalarda bulunmuşlardı. Organizasyon birkaç şehirde bütünleşik biçimde düzenleniyor. Varışımızdan sonraki gün Tuna Nehri’nin kıyısında delegasyon bir araya geldi. Zira tekne turu Budapeşte’ye gelince ilk yapılması gerekenlerden. Sadece bir nehir değil bir tarih yatıyor bu derinliklerde…

Peki; Macaristan Devleti nasıl bakıyor bu organizasyona?

Konunun en kritik kısımlarından biri de bu… Macaristan devleti destekliyor. Açıkçası AB içerisinde de bu konumları sebebiyle eleştirilen Macarlar buna ev sahipliği yaparak sadece Batı değil Doğunun da bir parçası olduklarını göstermek istiyorlar. Kurultay’ın zaman içerisinde devlet himayesine girmesi Türk Dünyası için çok kıymetli. Şimdi de Macaristan Parlamentosu himayesinde yapılıyor. Tören kapsamında Parlamento binasına gittiğimizde Macar bayrağının yanında bir bayrak daha dalgalanıyordu. Sekeller’in ay güneşli bayrağı… Karpatların en eski halklarından biri olduğu belirtilen Sekellerin, Atilla’nın soyundan geldiğine inanılıyor Macaristan’da… Bugün ise Macar asıllı Sekeller Romanya’nın bir parçası olarak yaşıyor. İki ülke arasında zaman zaman krize sebep olan bu konu Macaristan için çok hassas. Parlamentoda sergilenen Kral tacı cam fanus içinde korunuyor, fotoğraf çekilmesine bile izin verilmiyor. Bildiğiniz gibi Macarlar, Bizans tarafından Türk boyları olarak tanımlanıyordu. Bizans kaynakları Macaristan’ı Turkia, Kral Árpád’ı ise “Turkia’nın büyük prensi” olarak adlandırıyordu. Macar Kraliyet Tacının iç yüzünde yer alan bir yazıda “Türklerin inançlı sadık kralı Geza’ya” (Geobitzas Pistos Krales Tourkias ) ibaresi olduğu belirtilmektedir.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

Bu etkinliklere AB yorumları nasıl?

Macar yetkililer etkinliği ülke sathına da duyurmaya çalışıyor. Tabii Avrupa Birliği nezdinde “Turancı”, “Irkçı” yaftasıyla hazırlanan haberlerin varlığını da not düşmek lazım.

Hatta kurultay vesilesiyle Delegasyonumuzu tarihi parlamento binasında ağırlayan Parlamento Başkan Yardımcısı Lezsak’tan konuşmasında tarihe geçecek bir ifade geldi: “Hun-Türk halkları arasındaki dostluk çok değerlidir. Dolar ve Avro’dan çok daha değerlidir!”

Kurultay Alanı Nasıldı? Katılım Yüksek Oluyor mu?

Kurultayın resmen açıldığı gün ben de bu coşku ve kalabalığı hemen fark ettim. Sabah saatlerinden itibaren alan çevresinde uzun kuyruklar oluştu, trafik kilitlendi. Bu etkinlikle ilgili en faydalı gördüğüm husus, ülke dışından gelen binlerce kişinin yanında özellikle yöre halkının katılımı ve bizzat içinde oluşuydu. Bir de Türk Devletler Teşkilatı bayraklarının alandaki belirgin görünümüydü. Macaristan bir AB üyesi olarak bu birliğin ayrılmaz parçası artık… Kurultay alanı oldukça geniş. Eşzamanlı olarak farklı programlar düzenleniyor. Konuşmalar, konserler, geleneksel sporlar, at üstünde gösteriler, yarışmalar ve tanıtım standları… Resmi programda olmazsa olmaz gösteriler Macar Göçünü anlatan ve binlerce kişinin katıldığı o muazzam geçit töreni…

Her bir Macar boyunun yer aldığı yürüyüşte kullanılan kıyafetler o dönemli giyimlerin birebir kopyası. Gerçekten o göçü hissettiriyorlar. Göçün ardından tüm Macar boylarının bayraklarıyla bir araya toplandığı bir görüntüye ulaşılıyor. Bu da tarihteki Macar-Hun birliğinin sağlanmasına yönelik bir mesaj içeriyor. Herkesin görmesi gereken ve benim de hep merak ettiğim Türk Dünyası ülkelerin bayraklarıyla atlıların geçişi hem gururlandıran hem de düşündüren bir tabloydu. Türkiye, KKTC, Doğu Türkistan ve Kırım bayraklarının da buna dahil olması gurur vericiydi.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

Atatürk dönemi sizce nasıldı?

Bana göre Atatürk çağdaş, akılcı ve inanmış bir Turancı idi. Atatürk döneminde tarihe hatırlayıp incelediğinizde de tıpkı bugün olduğu gibi Türkiye-Macaristan ilişkileri çok iyi durumdaydı. Bizzat Atatürk’ün emriyle Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde Hungaroloji kürsüsü kurulmuştu. Atatürk’ün vefatı sebebiyle cenaze törenin yapılacağı gün, milli yas günü ilan edilerek binalara siyah bayrak çekilmiştir.

1934 yılında güven mektubunu sunmak için Atatürk’le görüşen Ankara’daki Macar Krallığı Elçisi Jungerth Arnóthy, görüşmedeki izlenimlerini bir rapor olarak bakanlığa sunmuştu. Orada Atatürk’ün “iki halk, ülkelerimiz birbirine sınır komşusu olduğu zaman akrabalıklarını bilerek, birbirlerine yaslanarak korumuş, güçlerini geliştirmiş olsalardı, son yüzyıllarda Doğu Avrupa tarihi tamamen başka yön alırdı…” sözünü kullandığı bilinir.

Bugün Macaristan bir AB üyesi ancak aynı zamanda Türk Devletler Teşkilatı’nın da bir parçası… Türkiye ne kadar Doğu-Batı dengesinin bir simgesi ise Macaristan’da bu tarihsel dinamiğin aynadaki yüzüdür. 2024 Türk-Macar yılı olarak bir çok etkinliğe tanıklık edecektir.

Sizce başarının sırrı nedir?

Ben Anadolu’nun küçük bir ilçesinde doğdum büyüdüm. Bu yüzden iki şeyi hiç kaybetmemek için çaba sarf ettim. Biri samimiyet diğeri 1’in her zaman 0’dan büyük olduğunu hatırlamak. Başarının sırrı nedir diye sorarsanız şöyle derim kısaca. Yqvqş da olsa istikrarlı bir ilerleyiş, umutsuzluk anlarında bile inancı ayakta tutmak ve ihtiyaçlar karşısında değişime açıklıkta aranmalıdır.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu

29 Ekim Cumhuriyet bayramı için okuyucularımıza sizden bir mesaj iletmek isteriz.  Ne dersiniz?

Cumhuriyet sadece bir isimden ibaret değildir. Bir yürüyüş bir duruş ve bir kavrayıştır. Bunu en iyi anlatan ifadelerden biri de 1924’te, Cumhuriyetin ilanının birinci yıldönümü kutlamalarında Ahenk Gazetesinde (İzmir) çıkan haberdeki o cümlelerdir. Özetle şöyle demektedir: “Bu iş bu kadarla bitmiş olmuyor. Millet bugün cumhuriyetin efendiliğine layık olduğunu ispat etmeye hem mecbur hem de muhtaçtır. Cumhuriyet bize terakki yolunu gösteren bir meşaledir. Gözlerimizde onun ışığından istifade edecek bir idrak, bacaklarımızda onun çetin yolculuğuna takat getirecek bir kudret yoksa eyvah bize…”

İşte bu duygularla milletimizin Cumhuriyet bayramını kutluyor ve bugünlerde her geçen gündem daha sahip çıkmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum.