Şu anda ve Burada!
“Nerede olursanız olun, tam olarak orada olun.” Eckhart Tolle
Bir şeyle meşgulken aklınızın veya dikkatinizin çelindiğini muhakkak tecrübe ediyorsunuzdur. Kendinizi şöyle buluyor musunuz: Bir sonraki adımı düşünürken, bir önceki veya çok önceki bir anda takılıp kalmış, başkalarına odaklanmış, sosyal medyaya kaptırmış… Geçmiş, gelecek, üstüne vazife olmayan şeyler, başkaları, dertler, tasalar, olumsuz ihtimaller, umutsuzluk, isteksizlik ve buna benzer duygular ve dürtüler sizi ele geçiriyor mu?
Çıkışta nasıl gideyim, akşama ne pişireyim, ona ne söylemeliyim, ne giyeyim, ne yiyeyim, ne içeyim! Belki her şeyi veya herkesi kontrol etmek istiyorsunuz. Ve içinde bulunduğunuz an’a veya an’daki ihtiyaca dikkatinizi veremiyorsunuz. Belki olumsuz duygular beslemeye ve senaryolar geliştirmeye o kadar alışmışsınız ki, bunlar anda kalmanıza izin vermiyor. Belki biteviye bir kıyas veya rekabet içindesiniz. Dikkatiniz şu andan ve buradan, başkalarının şu an ve burada’sına kayıyor. Sosyal medya sizi dipsiz kuyusuna doğru çekiyor belki: Başkaları, başkalarının hayatları, önünüzdeki işten veya kendinizden kaçmak için harcadığınız onca zaman. Veya kendi deneyiminizi sosyal medyada paylaşmak için çaba harcarken kaçırıyorsunuz an’ı.
Peki ya geçmişten getirdikleriniz ve takılıp kaldıklarınız: şöyle olmuştu, neden öyle olmuştu, şunu demişti, neden şöyle söylemedim, haksızlık edildi, kötü davranıldı gibi gibi.
İletişimde ve gündelik hayatta da an’ı ıskalıyoruz. -Benim zannettiğimden farklı olarak- karşımdaki kişi şu an ne söylüyor/ne hissediyor, tasarladığımdan farklı bir durumla karşılaştım nasıl karşılıyorum, planlar değişti hangi hızda uyum sağlayabiliyorum, yeni duruma göre yeni çözüm üretebiliyor muyum… Yediğim yemeğin, içtiğim çayın, yaptığım işin, sohbetin, boşluğun, sessizliğin, dinlenmenin, çevremle iletişimin tadını çıkarabiliyor muyum, hakkını veriyor muyum, zevk alabiliyor muyum? Çocuklarım büyüyor, büyüklerim yaşlanıyor, ben yaşlanıyorum, çevremdeki kişiler şu an ve burada varlar, farkında mıyım?
Sadık kaldığımız düzen ve yaptığımız planlar kafamızı rahatlattığı ölçüde işimize yarıyor. Ancak aynı düzen takıntıya dönüşüp gözümüzü kör ettiğinde bize engel oluyor. Gelişen durumlar karşısında planları revize edebilme becerisi, esneyebilme derecesi -düşünsel, duygusal- yükleri hafifletebilir ancak.
“Hayatım” dediğimiz şey şu andan başka ne? İçinde olmaktan hoşlandığınız, zevk aldığınız, tüm dertleri unuttuğunuz, kendinizi, gardınızı bırakabildiğiniz o anlar, işte o anlar çok kıymetli. Amacımız farkındalıkla bunları çoğaltmak.
Şu anda saklı hangi hazineler var, şu anda neler mümkün, şu an ile bütünleştiğimde nasıl hissediyorum, kendim veya çevremle ilgili neleri fark ediyorum? Geçmiş tamamıyla bir tarafa -kim olmak istiyorsam- şu an yeni bir başlangıç! Dur, tecrübe et, anda ve burada, bakalım neler olacakJ
