Yazılar

Çocuklarda öksürük hangi hastalığın belirtisidir?

Astım, çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalığıdır ve dünya çapında tanı alan hasta sayısı giderek artmaktadır. Genellikle erken çocukluk döneminde başlar, ergenliğe kadar şikayetler devam eder. Çocukluk çağında; okul devamsızlığı, acil servis ziyareti ve hastaneye yatışların önemli bir nedenidir. Nedeni belirlenmemiş olsa da çevresel maruziyetler ile doğal biyolojik ve genetik yatkınlıkların bir kombinasyonu olduğu düşünülmektedir. Sigara dumanı, hava kirliliği, soğuk ve kuru hava, keskin kokular ve obezite astım atağını tekikleyen nedenler arasındadır. Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Çocuk Alerjisi Bölümü’nden Uzm. Dr. Gülnar Aliyeva, çocuklarda görülen astım ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Dr. Gülnar Aliyeva

Dr. Gülnar Aliyeva

Ailede alerji öyküsü varsa…

Çocuklarda öksürük, hışıltı, nefes darlığı veya nefes almada zorluk, aktivitede kısıtlanma veya daha çabuk yorulma astımın belirtilerindendir. Birinci derece akrabalarda alerjik hastalık hikayesi astım riskini artırabilir. Öksürüğün balgamsız, tekrarlayan veya kalıcı olması ve geceleri daha fazla görülmesi, egzersiz, gülme, ağlama veya sigara dumanına maruziyet sonucu ortaya çıkması durumlarında akla astım gelir. Benzer şekilde hışıltının da uyku sırasında olması veya aktivite, ağlama, gülme, sigara dumanı ya da hava kirliliği ile tetiklenmesi astımı işaret eder. Düşük doz inhale kortikosteroid tedavisi ile 2-3 aylık sürede hastanın şikayetlerinin düzelmesi astım tanısı desteklemektedir.

0-2 yaş arasında da görülebiliyor

5 yaşından büyük çocuklarda astım tanı kriterleri erişkin hastalarla benzer şekildedir. 5 yaşından küçük çocuklarda, özellikle de 0-2 yaş arasında, hışıltı ve öksürük gibi inişli çıkışlı solunum semptomları astım dışı nedenlerle de görülebilmektedir. Ayrıca hava yolu kısıtlılığı ve ilaç yanıtı rutin olarak bu yaş grubundaki çocuklarda ölçülememektedir. Üst solunum yolu enfeksiyonu sırasında öksürük, hışıltı, nefes almada zorluk şikayetlerinin 10 günden uzun sürmesi, yılda üçten fazla atak olması veya ağır atak olması ve/veya geceleri kötüleşmesi, ataklar arasında öksürük, hışıltı veya nefes darlığı şikayetlerinin olması, yaşıtlarına göre daha çabuk yorulması, atopik dermatit, besin alerjisi veya ailede astım hikayesi olması astımı düşündüren belirtilerdendir.

Alerjiye yatkın olan kişiler risk grubunda

En az 2-3 ay süre ile düzenli olarak inhale kortikosteroid ve gerektiğinde kısa etkili beta2-agonist (SABA) kullanımın denenmesi astım tanısı için yol gösterici olabilir. 5 yaşından büyük çocuklarda solunum fonksiyon testi astım tanısı için kullanılmaktadır. Tedavi sırasında şikayetlerde düzelme ve tedavi kesildikten sonra hasta durumunun kötüleşmesi astım tanısını destekler.  Alerjenlere duyarlılık, deri prik ve alerjen-spesifik IgE testleri ile ölçülebilir. Üç yaşından büyük astımlı çocukların çoğunda alerjik duyarlanma vardır ancak olmaması astım tanısını dışlamaz. Kronik astım gelişimini ön gören en önemli parametre alerjen duyarlılığı olarak bulunmuştur. Radyolojik tetkikler nadiren gereklidir. Astım tanısı şüpheli ise altta yatan yapısal anormallikleri, kronik enfeksiyonları, yabancı cisimleri ve ayırıcı tanıda yer alan diğer hastalıkları dışlamak için kullanılabilir.

Çocukta büyüme ve gelişme geriliği olabilir

Astım tanısını kesinleştirmeden önce hışıltı, öksürük ve nefes darlığı yapan diğer nedenlerin düşünülmesi ve dışlanması önemlidir.  Büyüme-gelişme geriliği olması, şikayetlerin yenidoğan döneminde veya çok erken dönemde başlaması, solunum semptomları ile ilişkili kusma, devamlı olan hışıltı, astım tedavilerine yanıtsızlık, tipik tetikleyicilerle (örneğin viral üst solunum yolu enfeksiyonları) şikayetlerin olmaması, bölgesel akciğer veya kardiyovasküler semptomların olması, çomak parmak, viral enfeksiyon dışında hipoksemi (kandaki oksijen seviyesinin düşüklüğü) olması tanıda astım dışında düşünülmesi gereken durumlardır.

Tedavi yaş gruplarına göre planlanıyor

Diğer yaş gruplarında olduğu gibi küçük çocuklarda da astım yönetiminin amacı; semptom kontrolü sağlayarak normal aktivitenin devam ettirilebilmesi, akut alevlenme riskini azaltılması, normal akciğer fonksiyonlarının ve gelişiminin devam ettirilmesi ve ilaç yan etkilerinin en aza indirilmesidir. Çocuklarda tedavi yaş grubuna göre: yani 5-6 yaş altı, 6-11 yaş, adolesan yaş grubuna göre düzenlenir.  Tedavi; ilk tanı anında astımın şiddetine, astım tanılı ve tedavi alan çocukta ise astım kontrol duruma göre tedavi basamakları göz önünde bulundurularak planlanır. Astım hastaları için sigara, hava kirliliği, aeroalerjen duyarlılığı önlemi, yıllık grip aşısı gibi çevresel faktörler her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.

Hastalık tanısı için yapay zeka dönemi

Yapay zeka, günümüzde makinelerin insan benzeri görevleri gerçekleştirmesine, deneyiminden öğrenmesine, yeni girdilere uyum sağlamasına olanak sağlayan sistemleri tanımlamaktadır. Yapay zeka ile temelde insan yetkinliklerinin geliştirilmesi ve bunlara katkı sağlanması amaçlanırken, şirketler ise yapay zekayı sektöre de bağlı olarak, müşteri hizmetlerinden tedarik zinciri yönetimine kadar birçok alanlarda kullanmaktadır. Sağlık sektöründe ise yapay zeka; karmaşık tıbbi ve sağlık hizmetleri verilerinin analizinde, insan bilişini örnek almak için makine öğrenimi algoritmaları ve yazılımlarını tanımlamak için kullanılan kapsamlı bir terim olarak karşımıza çıkıyor.

Aiforia firmasına ait algoritmalar da kısaca klinik teşhiste yapay zeka destekli patoloji görüntü analiz yazılımı olarak tanımlanabilir. Türkiye’de CE-IVD onaylı bir patoloji algoritması ilk olarak Memorial Sağlık Grubu’nda kullanılmaya başlandı. Patolojideki YZ uygulamaları ve 2025 yılı itibariyle hastalara hizmet edecek algoritmalar hakkındaki detayları, Memorial Sağlık Grubu Patoloji kurucu hekimi ve koordinatörü Prof. Dr. İlknur Türkmen aktardı.

Prof. Dr. İlknur Türkmen

Prof. Dr. İlknur Türkmen

Yapay zeka, uzman değerlendirmesine katkıda bulunuyor

Patolojik inceleme, başta kanser olmak üzere hemen tüm hastalıkların altın standart tanısı için gereklidir. Patolojik tanı mikroskop altında hücrelerin incelenmesi ile yapılmakta iken, son 20 yılda bu görüntülerin dijitalize edildiği dijital patoloji kavramı hayatımıza girmiştir. Dijitalizasyon, pek çok alanda süreçlere katkı sağladığı gibi, yapay zeka destekli görüntü analizi yazılımları ile tanı, tedavi süreçlerini yönlendirme ve YZ’nın hastalar için kullanımı için uygun ortamın oluşturulmasını sağlamaktadır. Bu tür yazılımlar, dijitalleştirilmiş patoloji örneklerini analiz etmek için derin öğrenme ve makine öğrenimi algoritmalarını kullanmakta ve patoloji uzmanlarının doku örneklerini daha hızlı ve arttırılmış doğrulukla incelemelerine yardımcı olmaktadır. Yapay zeka modelleri, hücre tespiti, sınıflandırma, sayım ve anormal dokuların belirlenmesi gibi çeşitli görevlerde destek sunabilmektedir. Bu tür yazılımlar, görüntü analizini otomatikleştirerek patologların iş yükünü hafifletmeye yardımcı olmasının ardından hata riskini de en aza indirmektedir. Ancak, bu tür yazılımlar tek başına tanı koymaktan öte patoloji uzmanının değerlendirmesini tamamlayıcı nitelikte kullanılmaktadır.

Daha doğru ve daha kısa zamanda teşhis imkanı sağlıyor

Aiforia yazılımları, özellikle dijital patoloji ve yapay zeka tabanlı görüntü analizi alanında önemli yenilikler sunan yazılım desteği olarak günümüzde kullanıma sunuldu. Bu yazılım, çeşitli hastalıkların teşhisinde ve araştırılmasında yardımcı olabilmeyi amaçlamaktadır. Genel olarak şu alanlarda etkili olabilir:

  • Kanser Tanısı: Aiforia, özellikle meme, prostat, akciğer ve deri kanserleri gibi çeşitli kanser türlerinin tanısında patoloji uzmanlarına yardımcı olur. Yapay zeka, anormal hücresel yapıları ve potansiyel tümör odaklarını tespit eder. 
  • Nörolojik Hastalıklar: Alzheimer hastalığı gibi çeşitli nörodejeneratif hastalıkların analizinde kullanılabilir. Beyin dokusundaki yapısal değişiklikleri incelemek için yararlı olabilir.
  • Böbrek Hastalıkları: Glomerülonefrit ve diğer böbrek rahatsızlıklarının teşhisinde doku analizi yapabilir.
  • Enfeksiyon Hastalıkları: Bakteriyel veya viral enfeksiyonların sonucu olan patolojik değişikliklerin incelenmesine yardımcı olabilir. 
  • Karaciğer Hastalıklar: Karaciğer fibrozisi veya siroz gibi durumların tanısında etkili olabilir.

Patoloji alanında CE-IVD onaylı yazılım algoritması olan Aiforia algoritmalarının güçlü yanı, büyük miktarda veriyi hızlı ve tutarlı bir şekilde analiz ederek patoloji uzmanlarının daha doğru ve daha kısa zamanda teşhis koymasına yardımcı olmaktır.

Yapay zekanın bir diğer avantajı; kullanım alanındaki çeşitlilik

Bu yazılım desteğinin güçlü yanı, büyük miktarda veriyi hızlı ve tutarlı bir şekilde analiz ederek patoloji uzmanlarının daha doğru ve zamanında teşhis koymasına yardımcı olmasıdır. Patoloji alanındaki dijitalizasyon, YZ yazılımlarının kullanımına olanak sağlamakta ve patoloji alanında oldukça önemli bir yenilik sunmaktadır. Bu teknoloji ve yazılımların kullanım alanları şunlardır:

  • Uzak Erişim ve Paylaşım Kolaylığı: Dijital olarak taranan görüntülere dünyanın herhangi bir yerinden erişilebilir ve bu görüntüler kolayca paylaşılabilir. Bu, uzaktan çalışma ve ikinci görüşlerin alınmasını kolaylaştırır. Ekspertiz sahibi patologların hastalar için çalışabilmesine imkan sağlar. 
  • Hız ve Verimlilik: Yapay zeka algoritmaları, görsel verilerin analizini hızlandırabilir ve patoloji uzmanlarının tanı koyma süreçlerini hızlandırarak daha verimli çalışmalarına olanak tanır. Böylelikle tekrarlayan işlerle vakit kaybetmek yerine, hastalara daha komplike süreçlerde fayda sağlayabilirler.
  • Hassasiyet ve Doğruluk: Otomatik analiz ve yapay zeka destekli algoritmalar sayesinde, doku örneklerinin incelenmesinde insan hatalarını minimize eder ve daha doğru sonuçlar elde edilmesini sağlar.
  • Büyük Veri Analizi: Bu tür yazılımlar büyük ölçekli patoloji verilerini hızlı bir şekilde işleyebilir ve analiz edebilir. Bu da araştırmalar için geniş kapsamlı veri analizi imkanı sunar ve yeni ilaç geliştirmeleri için çok önemli bir vizyon ve ufuk sunmaktadır.
  • Öğrenme ve Gelişme: Yazılım, makine öğrenimi algoritmaları sayesinde zamanla gelişir ve daha karmaşık patolojik anormallikleri tanıyabilme kapasitesini artırır. 
  • Araştırma ve Geliştirme: Akademik kurumlar ve ilaç şirketleri, Aiforia benzeri yazılımlar üzerinde yürütülen araştırmalar sayesinde yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar geliştirebilir.

Yukarıda özetlendiği üzere; dijital patoloji ve bu alanda kullanılan klinik karar destek yazılımları, tıpta dijital dönüşümün önemli bir parçası olup, klinisyenlere ve araştırmacılara önemli avantajlar sunmaktadır. Bu tür yazılımlar, tıbbi araştırmalar ve klinik uygulamalarda büyük bir potansiyele sahiptir. Kişiselleştirilmiş tedavilerini geleceği büyük veri analizinden geçmektedir.

Dört yıllık bir süreçte, tam dijital iş akışı ile ülkede öncü, globalde bilinir hale gelen Memorial Sağlık Grubu Patoloji Bölümü, dijital patolojinin ana hedeflerinden biri olan yapay zeka kullanımını da hastaların yararına rutin işleyişine almıştır. 2025 yılı itibariyle prostat, meme ve akciğer kanseri hastalarında yapay zeka algoritmaları kullanılacaktır. Portföyü genişletme çalışmaları devam etmektedir.

Anne karnındaki bebeğin yaşadığı stres şu hastalıklara neden olabilir?

Anne karnındaki bebeğin yaşadığı stres şu hastalıklara neden olabilir?

Gebelik döneminde annenin yaşadığı stres; bebeğin zihinsel gelişimi, fiziksel sağlığı ve kişilik yapısına da etki edebiliyor. Hatta bebeğin yaşamının ilerleyen dönemlerinde kronik hastalıklara yatkınlığını artırabiliyor. Bu nedenle gebelik döneminde annelere mümkün olduğunca huzurlu ve stresten uzak bir ortam sağlanması gerekiyor ve en büyük görev ise eşler ile aileye düşüyor. Memorial Sağlık Grubu Medstar Topçular Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Müjde Şekeroğu, gebelikte anne adaylarının yaşadığı stresin bebeğe etkileri hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Op. Dr. Müjde Şekeroğu

Stres anne karnındaki bebeği direkt etkiliyor

Gebelikte yaşanan stresin kaynakları farklıdır. Deprem, sel, fırtına gibi doğal felaketler ya da savaş, terörizm gibi önlenmesi pek mümkün olamayan sebeplerden olabileceği gibi; aile içi şiddet, evde veya işyerindeki olumsuz insan ilişkilerinden de kaynaklanabilir. Sebebi ne olursa olsun, stres vücut dengesi için bir tehdittir ve beden orijinal koşula geri dönmek için çeşitli yapısal, işlevsel ve davranışsal cevaplar oluşturur. Bu da gelişmekte olan bebeğin zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olur. Beyin gelişimini olumsuz etkilemenin yanı sıra; erken doğum, bebeğin büyüme hızında yavaşlama, düşük doğum ağrılığı ve bebeğin baş çevresinde geri kalma gibi durumlar oluşturabilir.

Stres anne ve bebeği 2 şekilde etkiliyor

Anne karnında strese maruz kalan bebekler üzerinde yapılan çalışmalar, ilerleyen dönemlerde duygusal problemlerin ve davranış bozukluklarının görülme sıklığının yüksek olduğunu göstermektedir. Prenatal dönemde yaşanan stres anne ve bebek sağlığını iki farklı yönden etkiler. Birincisi stres hormonları salgısının artması ile vücut doğrudan etkilenir. İkincisi ise stres belirtileri yaşayan annede madde kullanımı, gebelik kontrollerine gitmeme gibi bilinçsiz davranışlar ile anne ve bebek sağlığı dolaylı olarak etkilenmektedir.

Anne karnındaki bebeğin yaşadığı stres ilerleyen dönemlerde şu tablolara yol açabilir:

  1. Entelektüel aktivite ve problem çözme yeteneğinde azalma
  2. Geciken dil edinimi
  3. Düşük IQ skorları
  4. Anksiyete bozukluğu
  5. Hiperaktivite
  6. Depresyon
  7. Otizm
  8. Şizofreniye yatkınlık

Stresin gebeliğin 12-22.haftaları arasında yaşanması durumunda etkilenme daha fazla olabilir. Annede artan stres hormonları plasentadan geçen kan akımını azaltarak oksijende azalmaya neden olabilir. Normal koşullarda plasenta annedeki stres hormonunun bebeğe geçişini azaltır fakat uzun süreli devam eden stres durumunda plasentada stres hormonunu etkisiz hale getiren enzim azaldığından bebeğe geçen hormon miktarı artar. Artan stres hormonu bebeğin beyninde yapısal değişiklikler yapar ve bireylerin ileri evrelerdeki stres yanıtında artışa neden olarak psikopatolojik bozukluklara yatkınlığını artırır.

Prenatal stres yaşamın ilerleyen dönemlerinde kronik hastalıklara yatkınlığı artırmaktadır. Epigenetik mekanizmalar yani çevresel koşulların hangi genlerin aktif olacağını belirlemesi kişinin dış görünüşünü ve sağlığını etkilemesine neden olur. Anne karnında yüksek miktarda kortizole (stres hormonu) maruz kalan bebekte sağlıksız gen aktivasyonları olabilir. Mesela kıtlık döneminde gebelik geçirmiş bir annenin bebeğinde obezite görülme ihtimali çok yüksektir. Çünkü genleri dış ortamda kıtlık varmış gibi çalışır ve yağ depolamaya eğilimli olur. Yüksek miktarda stres hormonu sağlıklı bağırsak florasını da bozarak bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Son zamanlarda, kordon kanındaki lökositlerdeki telomer uzunluğundaki bir değişikliğin, gebeliğe özgü stres ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Yapılan çalışmalar ile prenatal strese maruz kalmanın daha kısa telomer uzunluğuyla ilişkili olduğunu tespit edilmiştir. Telomer kısalmasının insan hücresinin ömür uzunluğunun kısalmasında evrensel bir rol oynadığı ve bu durumun da yaşlanma üzerindeki rolleri yapılan çalışmalarla doğrulanmıştır. Yani; anne karnında yaşanan stres vücudu yetişkin dönemindeki strese daha dayanıksız hale getirmektedir.

Özellikle aile içi şiddet ve iletişimsizliğin neden olduğu strese maruz kalan anne adayının bebeği ileride zor bir kişilik yapısına sahip olma ihtimali yüksek olduğundan, ailesi ve toplum açısından stres nedeni olabilecektir.

Gebelik süreci ve doğum şekli, çocukluk ve ergenlik dönemini, yetişkinlikteki davranış ve duygusal süreçleri, kişilik yapısını, hayatla ve olaylarla baş etme şeklini, tüm ilişkilerimizi yani kısacası tüm insanlık tarihini etkiler. Bu nedenle gebelik döneminde annelere mümkün olduğunca huzurlu ve stresten uzak bir ortam sağlamak birey ve toplum sağlığı açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.