Yazılar

MÜSİAD Başkanı Kaan gündemi değerlendirdi

MÜSİAD Başkanı Kaan gündemi değerlendirdi

MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, MÜSİAD Şube Genel Kurul programları kapsamında fiziki ve online toplantılarda temaslarda bulunarak iş dünyasının nabzını tutuyor. Başkan Kaan öncülüğünde yurt genelinde gerçekleştirilen ziyaret ve çalışmalarda, üretim gücü, istihdamın korunması ve ekonomik kalkınmaya ilişkin değerlendirmeler ele alınıyor.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, yurt genelinde gerçekleştirilen MÜSİAD Şube Genel Kurulları vesilesiyle farklı bölgelerden MÜSİAD üyesi iş insanlarıyla bir araya geldi. Bu kapsamda Kocaeli-Gebze, Bursa, Elazığ, Malatya ve Manisa’da düzenlenen programlarda üreticilerin taleplerini ve MÜSİAD’ın ekonomik kalkınmaya yönelik adımlarını değerlendiren Başkan Kaan, Denizli, Muğla ve Erzurum’daki Genel Kurul programlarına ise telekonferans yöntemiyle bağlanarak istişarelerini sürdürdü. MÜSİAD Şube Genel Kurul programları kapsamında üretim tesisleri, kamu kurum ve kuruluşlarına da ziyaretlerde bulunan Başkan Kaan, bölgesel iktisadi kalkınmaya ilişkin yakın temaslarını sürdürerek incelemelerde bulundu.

Genel Kurul programları ve gerçekleştirilen ziyaretlere ilişkin İzmir Bilal Saygılı Camii ve Külliyesi Ertuğrul Gazi Konferans Salonu’nda, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Dr. Yusuf Baran, İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Bedriye Tunçsiper, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, İzmir il kamu erkanı, STK temsilcileri, MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri ve MÜSİAD üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen MÜSİAD İzmir Şubesi 23. Olağan Genel Kurulu’nda değerlendirmelerde bulunan MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, “Çoklu Üretim Modeli”nin önemine dikkat çekerek yatırımın sürekliliği ve sürdürülebilirliğini işaret etti.

“ÜRETİMDE HİÇBİR SEKTÖR İHMAL EDİLMEMELİ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Reform Paketi’ne ilişkin görüşlerini de dile getiren Başkan Kaan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Üretimde, hiçbir sektör ihmal edilmemelidir. Yani tarım ve hayvancılık alanında üretim, sanayi üretimi ve hizmetler sektöründeki üretim, senkronize bir şekilde olmalıdır. Üretim alanlarından bir sektör, kesinlikle bir diğerine feda edilmemelidir. Çoklu Üretim Modeli bunu gerektirir. Ayrıca sadece üretim yetmez. Satışa yönelik üretim modeli üzerine bir planlama içinde olmamız esastır. Yani pazarı ve satışı garantiledikten sonra üretimi yapmak. İç talebi doğru tespit ettikten sonra dış ticaret planlaması yapmak gerekir. Aksi halde dolu depolardan söz ederken ithalat yapmaya başlarsınız. Bu da dış ticaret hadlerinizi olumsuz etkiler. Üretim ve ticaret için yatırımın sürekliliği ve sürdürülebilirliği gerekir. Biz bu uçtan uca sistematiğe, üretim-ticaret ve yatırımın senkronizasyonu dedik. Ve açıklanan Ekonomik Reform Paketinde bu hususlara bizzat dikkat çekilmesi ve bir devlet politikası olarak kayda geçmesi bizleri mutlu etmekte ve bir nebze bu hususta faydamız olması adına da onurlandırmaktadır. Ekonomi Reform Paketi’nde Sayın Cumhurbaşkanımızın bilhassa katma değerli üretim ve markalaşma üzerine vurgu yapması doğru bir eksene girdiğimizin kanıtıdır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, liderimize, bugünün ötesindeki vizyonu için şükranlarımı şahsım ve kurumum adına sunarım.”

“PANDEMİ GELECEĞİN ŞEKİLLENECEĞİ YENİ GÜÇ UNSURLARI OLUŞTURDU”

Pandemi dönemindeki çalışmalara da değinen Başkan Kaan ayrıca, gıda ve tarım güvenliği, yenilenebilir enerji kaynakları ve dönüşen yeni dünyaya yönelik değerlendirmelerde bulundu:

“Ekonomik Reform Paketi hem ana başlıkları hem iktisadi koordinasyonu gerçekleştirmek ve dağınık veriyi toparlamak için oluşturulan kurulları açısından bizleri memnun edici yenilikler barındırmaktadır. Ancak paket aslında sanayicilerin yani bizlerin bu noktadan sonra çok daha aktif ve üretken olması gereken süreci de bizlere göstermektedir. Pandemi bize öyle kavramları hatırlattı ki bunlar geleceğin şekilleneceği yeni güç unsurları oldu: Gıda ve tarım güvenliği, yenilenebilir enerji ve enerji yatırımları, lojistikte yeni hatlar, birleşme ve devralmalar, ekonomi güvenliği, sigorta ve ressürans, akıllı şehirler, yurt dışı alt ve üst yapı yatırımları, üretim üsleri ve yerleşkeleri, ilaç hammadde üretimi, teknik tektil ve daha sayamadığım pek çoğu. Bilhassa Türev enerji kaynakları ve maden yatırımlarının stratejik önemi, yeşil mutabakat konusunda bu alanda oluşacak yeni finansal sistem ve yatırım araçları, daha önce karşılaşmadığımız ama bir an evvel haberdar olup hazırlanacağımız yeni gündemlerdir. Bu kavramlar ne hikmetse tazelenme sürecinde bizim birer komite ismimizdi. O dönem bu kavramları kimse bilmez ve dile getiremezken biz stratejik amaç yapıp komiteler kurduk. O dönem aldığımız eleştirilere cevap olabilir belki aynı başlıkların şimdi ülkemizin reform paketinde yer alması ve yeni dünyanın yeni kaynak ve yatırım yönetim kalemleri haline gelmesi. Elhamdülillah, biz bunları da gördük. Evet, ekonomik açıdan bizi uzun ve meşakatli bir yol bekliyor. Bir ülkenin para gücünü o ülkenin yatırım ve üretim gücü belirler. Türkiye büyük ve güçlü bir ekonomidir. Ve yapısı gereği iktisat biliminin temel yasalarına aykırı durumlar sergiler ve her zorluktan çıkmayı da başarır. Bakınız G20 ülkeleri arasında Çin ve Türkiye dışında büyüme gösteren bir ülke olmadı. Yerli ve milli üretimde kritik pozisyondaki bütün sektörlerimizin kendi kendine yeterlilik politikalarının artırılması ve bilhassa dış ticarete yönelik yeni bir stratejinin belirlenmesi, doğru bir adım olacaktır. Zira Reform Paketinde bu konuların öncelendiği görülmektedir.”

İZMİR BÖLGESEL VE LOJİSTİK MERKEZ KONUMUNDA

Yanı sıra MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, İzmir’in bölgesel ve lojistik önemine vurgu yaptığı konuşmasında şehrin üretim ve ihracat kapasitesine dikkat çekti:

“Çok yönlü bir yapıya sahip olan İzmir ekonomisi; sanayi, tarım, ticaret ve turizme dayanmaktadır. İmalat sanayiinde İstanbul ve Kocaeli’nden sonra üçüncü sırada yer alan İzmir, Türkiye’nin en büyük ihracat limanı konumundadır. Doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri, kara, demiryolu, hava ve deniz ulaşımı ve yeterli konaklama tesisleri ve alt yapıları ile turizm sektörü her geçen gün gelişmektedir. 2020 yılında Türkiye’nin en çok ihracat yapan illeri arasında 4’üncü sırada yer alan İzmir’in ihracatı, önceki yıla göre %2,4 azalma kaydetmiş olmasına rağmen 9,5 milyar dolar ile güçlü bir performans ortaya koymuştur. Söz konusu ihracatta öne çıkan gruplar ise Kimyevi Maddeler ve Mamulleri, Hazırgiyim ve Konfeksiyon ve Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri olmuştur. Bu dönemde toplam 210 ülkeye mal ve hizmet ihracatı gerçekleştiren İzmir’de; ilk üç sırayı Almanya, ABD ve İngiltere almıştır. İzmir’in, uzun yıllardan bu yana var olan ticaret kültürü ve başarılı üretim ve ihracat performansını korumanın ötesinde her geçen gün daha ileri taşıyabilmek adına çalışıyoruz. Biz MÜSİAD olarak yol arkadaşlarımıza, Türkiye’de 89 nokta ve dünyada 95 ülkede 225 irtibat noktamızla destek oluyoruz. Ve şimdi onları güçlü bir ticaret ve yatırım ağıyla birleştirmek için yepyeni bir yapılandırma hareketini başlatmaktayız. Sağladığı 2 milyon kişilik istihdam ile Türkiye ekonomisine ve milletine faydalı olmak için her gün daha fazla çalışan bu değerli yapıyı bizler, her bir üyemizle bu noktaya getirdik. Bunu, kurum kültürümüz, bilgi birikimimiz ve teşkilatımızdan aldığımız güçle yapıyoruz. Sizler aracılığıyla yurt içi ve yurt dışı bölgelerden edindiğimiz bilgileri işleyerek, önemli bir veri tabanı oluşturuyoruz. Bunun sonucu olarak da iş dünyasına, tüm riskleri, fırsatları ve güncel sorunları ortaya koyan bir tablo sunuyoruz.”

BİLAL SAYGILI YENİDEN MÜSİAD İZMİR BAŞKANI SEÇİLDİ

TÜSİAD İzmir Şubesi 23. Olağan Genel Kurulu neticesinde Bilal Saygılı yeniden seçildi. Genel Kurul konuşmasında İzmir’in gerçekleştirmiş olduğu ihracata dikkat çeken Saygılı, bölgenin gerçekleştiği ihracatın ithalattan daha fazla olduğunu belirtti. Saygılı, ilk kez 2019 yılının Ocak ayında görevi devraldıklarını hatırlatarak, “O gün MÜSİAD İzmir ailesi 22 bin kişiye istihdam sağlıyordu. Arkadaşlarımızın öz verili çalışmalarıyla Mart 2021 rakamıyla 50 bin istihdama ulaştık. Salgın döneminde herkesin işçi çıkarmaya çalıştığı, çalışanlarını ücretsiz izne gönderdiği bir ortamda MÜSİAD İzmir ailesi istihdamını artırmıştır. Ocak 2019’da 900 olan şirket sayısı sayımız bugün itibariyle tam bin 630 şirkete ulaşmıştır. Salgın sürecinde ise 112 yeni üye kazandırdık. Bu yıl 50 yeni üyeyi daha MÜSİAD İzmir ailesine kazandırmak istiyoruz. Bu kapsamda çalışmalarımız devam edecek” dedi. Ekonomi çalışmalarının yanı sıra kültürel çalışmalar da yaptıklarını söyleyen Saygılı, İzmir’in Türk İslam medeniyetinin en önemli şehirlerinden biri olduğunu ifade ederek, “İzmir’in manevi yıldızlarının 1081’den itibaren yer aldığı bir kitap hazırladık. İzmir’in Manevi Yıldızları kitabımız çıktı. Gençlere şehrin gerçek sahiplerini gösterecek önemli bir eserdir. Emeği geçenlerden Allah razı olsun” diye konuştu.

Kültür ekonomisi ve Tük mutfağına destek verilmeli

Kültür ekonomisi ve Tük mutfağına destek verilmeli

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, kültür ekonomisinin bir ürünü olarak mutfak ihracatı ve Türk Mutfak Sanatlarının ticarileştirilmesi konusunda yazılı bir açıklama yaptı. Ülkemizin mutfak ihracatından daha fazla pay alması için pandemi sürecinin etkileri yaşanırken, süreç sonundaki döneme hazırlık anlamında şimdiden çalışmalara başlanması gerektiğini söyleyen Abdurrahman Kaan, açıklamasında şunlara değindi;

Dünya bugün geldiği noktada bilginin ve buna bağlı kültürün sürekli bir değişim içinde olduğu bir dönemden geçmektedir. Toplumlar ve insanlar arasında hareket eden sadece bilgi değil, aynı zamanda kültür bileşenleridir. Bugün kültür ekonomilerinin en yaygın olarak geçirgenlik gösterdiği sektör, sinema ve müzik olarak bilinmektedir. Bu alandaki Amerikan baskınlığı yakın dönemde uzak Asya ülkelerinin özellikle genç nesil üzerindeki etkileriyle atağa geçmiştir. Bir kültür ürünü ile bir ülkeden diğerine taşınan sadece bir film ya da müzik, kitap değil; o ülkenin yaşam biçimi, gelenekleri, tarihi yani kısaca kültürel kodlarıdır. Ancak bizler kültür endüstrisindeki bu ihracın ana kalemlerini “audovisüel sanatlar” olarak alırken, aslında çok önemli bir kalemi de göz ardı etmekteyiz: Mutfak sanatları ve ürünleri.

Elbette yeme içme alışkanlıklarının bir ülkeden diğerine taşınmasında sinema sektörünün payı yadsınamaz. Çünkü görsel olarak sergilenen mutfak endüstrisi, bir başka ülkede merak uyandırmakta ya da en azından bir yakınlaşmaya neden olmaktadır. Aynı mutfak, ülkenize taşındığı zaman yabancılaşmayı azaltmaktadır. Bunu Amerikan ve Avrupa film ve dizi sektöründe sıklıkla görmekteyiz. Bu yöntemi bizim de özellikle ihraç ettiğimiz diziler aracılığıyla kullanmamız, ileride mutfak ihracatımız için bir ön hazırlık niteliği taşıyacaktır.

Mutfak ihracatı başlığı altında çok dağılmamak ve belirli bir hat üzerinden hareket etmek gerekir. Bilhassa pandemi sürecinin etkileri yaşanırken, süreç sonundaki döneme hazırlık anlamında şimdiden çalışmalara başlamak faydalı olacaktır. İhraç kalemlerini;

1.Tarif ihracatı 2. Sunum ihracatı 3. Menşei ürün ihracatı altında sınıflandırmak, mutfak sanatlarımızın ticarileştirilmesinde bizlere yol gösterici olacaktır.

Bir Fransız Restoranında yediğiniz yemeğe ödediğiniz miktar, Türkiye açısından tarif ithalatı, Fransa açısından tarif ihracatı olarak işlenmektedir. Aynı şekilde Fransa’da bir Türk yemeğine ödediğiniz miktar, bizim için bir tarif ihracatı onlar için ise bir tarif ithalatı olarak kayda geçmektedir. Bu nedenle mutfağımızın tanıtımı yapılırken yabancı ülkelerdeki restoranların menülerinden tutun da bağımsız Türk Mutfağı restoranlarına kadar her aşamada tariflerimizi korumalı ve belli bir standarda uygun olarak tescillemeliyiz.

Öncelikle ülkemizdeki mutfakları sınıflandırmalı ve bu mutfakların tariflerini belli bir standarda uygun olacak şekilde tasnif etmeliyiz. Böylece, ihraç edilecek tarifin hangi yerel mutfağın ürünü olduğu ve tarifinin net bir şekilde açıklanması ve standartlarının belirlenmesi yolun başında yapılabilsin.

Ülkemizin sahip olduğu ve ihracatı yapılacak başlıca mutfaklar şöyle sıralanabilir:

İstanbul Saray Mutfağı, Doğu Karadeniz Mutfağı, Doğu Anadolu Mutfağı, Ege Mutfağı, Akdeniz Mutfağı, Gaziantep Mutfağı, Şanlıurfa Mutfağı, Erzurum Mutfağı, Afyon Mutfağı, Kayseri Mutfağı, Konya Mutfağı, Kastamonu Mutfağı, Samsun Mutfağı, Tekirdağ Mutfağı, Bursa Mutfağı, Sivas Mutfağı, Tokat Mutfağı, Maraş Mutfağı.

Bu uygulama, Türk Mutfak Kültürüne yapılan ciddi bir yatırımdır. Biz MÜSİAD olarak 2007 yılında Türkiye’deki tüm şehirlerin özgün yemeklerini derlediğimiz, “Yöresel Lezzetlere Seyahat” isimli bir kitap yayınlamıştık. O dönem ben, Gıda ve Tarım Sektör Kurulu Başkanıydım ve bu mevzunun önemini her vesile dile getiriyordum. Yıllarca Türk Mutfak Kültürü’nün standartlara ulaşması ve ticarileştirilmesi için uğraştım. Bugün MÜSİAD Başkanı olarak bilhassa Tazelenme sürecimizde bir Komitemizi sırf bu alanda çalışmak üzere kurduk; “Gastro-Ekonomi ve Türk Mutfak Sanatları Komitesi”. Bu komitemizin başkanlığını, Ramazan Bingöl yapmaktadır. Komitemizin tasarladığı ve Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirmeyi planladığımız, 1. Uluslararası Türk Mutfak Kültürü Sempozyumu’muz, Pandemi nedeniyle maalesef ertelendi. Oysa bu sempozyum kapsamında sadece mutfak kültürümüz tanıtılmayacak, aynı zamanda uluslararası bir katılımla bir kültür bileşeni olarak mutfak sanatları ele alınıp uygulamalı olarak atölyeler kurulacaktı. Ancak Pandemi sonrası bu çalışmamızı yapmayı planlıyoruz.

Tarif ihracatına ve bilhassa yurt dışında Türk mutfağının farklı yemekler ve tatlar ile temsil edilmesine önem vermeliyiz. Çünkü Türk mutfağı denince akla gelen birkaç yemek, aslında bu kadar geniş bir yemek kültürünün dünyada hak ettiği değeri bulamamasının bir göstergesidir.

İkinci İhraç kalemi olarak, sunum ihracatını görmekteyiz. Mutfak sadece tariflerden oluşmaz. Aynı zamanda her yemeğin kendine ve yöresine ait bir pişirme ve sunum şekli de vardır. Örneğin, “testi kebabı” tarifi ihraç ediliyorsa, onun testisi de aynı zamanda sunuma ve ticarete konu olmalıdır. Aynı şekilde bakır taslar, şerbet ve ayran içmek üzere özel kaplar, özel pişirme gereçleri; kısaca Türk mutfak sanatının ürünlerinin ihracı burada söz konusudur. Bunun yanında mutfak sarf malzemelerinin de Türk kültürünü yansıtır formlarda ihracı yapılabilir.

Üçüncü ihraç kalemi menşei ya da mahreç ürün ihracatıdır. Bazı yemeklerin tariflerinde, bilhassa bir yöreye ait ürünlerin kullanılması gerektiğinin iyi bir şekilde pazarlanması, o ürünlere olan talebi artıracak ve o bölgelerde ürünlerin yetiştirilmesini ve ekilmesini destekleyecektir. Hemen hemen aynı iklim koşullarında olan illerimizde aynı ürünün ekimi yapıldıkça, çiftçimizin katma değeri yüksek ürünlerden elde edeceği kazanç da yükselecektir. Yemeklerin söz gelimi fındık yağı ya da ispir fasulyesi ile pişirilmesi gerektiğini iyi bir şekilde pazarlamak, o ürünlerin talebini de artıracaktır.

Tüm bunlar, üretim ve yatırımı destekleyen faaliyetlerdir; bu da mutfağın üç ihraç kalemi ile ticarileştirilmesini sağlayacaktır. Hatta bazı ürünlerin üretimi adına mikro KOBİ’ler kurarak müesseseleşme sağlanabilir. Bilhassa kadın işgücünün, rahat üretilip pazarlanacak erişte, tarhana, atıştırmalık tatlı çerezler gibi ürünlerde çalışmasını teşvik etmek, yatırım açısından iyi bir başlangıç olacaktır. Ürünlere belli bir standart belirledikten sonra, üretiminin doğal yollardan yapıldığının altı çizilerek lanse edildiği takdirde, Türk Gıda Üretiminin, dünyadaki olumlu algısı ile birlikte kendi pazarını genişleteceğine inanıyorum.

Türk Mutfak Sanatına yapacağımız yatırım bize ne sağlar?

Öncelikle insan yetiştirme ve istihdam olanakları geliştirir. Mutfak sarf malzemelerinin ihracatını destekler. Mutfağı oluşturan mobilya sektörüne yeni bir kapı açar ve onların ihracat alanlarını çeşitlendirir.

Mekânın kendisi, en önemli yatırım kalemi olarak karşımıza çıkar. Ancak burada, tüm koşullar belirlendikten sonra bizler için elzem bir aşama söz konusudur: Sertifikasyon. Tariflerin ve mutfakların derlenmesi, tescil edilmesi ve tasnifi sonrası süreç, sertifikasyon aşaması ile tamamlanmalıdır. Bu noktada biz MÜSİAD olarak 81 ildeki tüm şubelerimiz ve yurt dışındaki şube ve temsilciliklerimizle mutfağımızın çok kapsamlı bir proje ve atılım ile tanıtımı ve ticarileştirilmesi hareketini başlatmaktayız. Çünkü ancak bu denli yaygın bir kuruluşun her aşamasında bulunacağı ve destek vereceği bir hareket olarak görmekteyiz Türk Mutfak Sanatlarımızın ihracatını.

Bu aşamada, ciddi bir pazarlama faaliyeti ile özellikle yurt dışında Türk Mutfağının her ülkede tanıtımını sağlayacak etkinliklerin planlamasını yapabiliriz. Öyle ki ancak bu şekilde ülkemizde başlattığımız bu ticarileştirme ve ihracat hareketi, yurt dışında kendine bir zemin bulabilir ve beklenen ilgi ve merakı uyandırabilir. Ben MÜSİAD’ın bu projede güçlü bir partner olarak sahada etkin olacağı kanaatindeyim. İlgili bakanlıklarımız, TSE, TPE ve TÜRKAK ile yapılacak iş birlikleri ile böylesi uzun soluklu ve planlı bir hareketin, bilhassa pandeminin bitimi ile yeniden hareketlenecek olan hizmetler sektörünün yükselişine bir ön hazırlık olarak değerlendirilmesini uygun bulmaktayım.

Kebap, döner, baklavaya simit ve börek de eklendi

Türkiye’nin 18 milyon 676 bin dolarlık ihracat kalemi muhtemelen kebap, döner, baklava ve son dönemlerde yükselişe geçem simit ve börek kalemlerinden oluşmaktadır. Aslında bunlar, tariften ziyade doğrudan ürün ihracatıdır. Bu durum göstermektedir ki mutfağımızın markalaşması neticesinde binlerce Türk menşeli katma değeri yüksek ürün dünya pazarlarına açılabilecek potansiyele sahiptir.

 

Ülke  İhracat İthalat Ticaret dengesi
İtalya 176.219 17.945 158.274
Çin 114.822 110.351 4.471
Japonya 91.447 47.564 43.883
Hindistan 46.607 50.841 -4.234
Fransa 40.353 21.391 18.962
Meksika 29.251 12.276 16.975
Tayland 21.409 10.309 11.100
İspanya 21.358 41.649 -20.291
Türkiye 18.676 2.021 16.655
Güney Kore 18.048 32.739 -14.691

 

Fahri Konsoloslar ticaretin kapılarını açabilir

Fahri Konsoloslar ticaretin kapılarını açabilir

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından 18-21 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek MÜSİAD EXPO 2020 Fuarıyla eş zamanlı olarak  “Dünya Fahri Konsolosları Ticaret ve Diplomasi Zirvesi” de düzenlenecek.  MÜSİAD Diplomatik İlişkiler Komitesi koordinasyonunda hayata geçirilecek etkinlikte, 100’ün üzerinde fahri konsolos, ziyaretçilerle bir araya gelecek.

‘’Türkiye, COVİD-19 salgını başladığı günden bu yana, iç dinamikleri, üretim ve organizasyon kapasitesinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Ülkemizin sağlık alanında yüzü aşkın ülkeden gelen yardım taleplerini karşılamadaki proaktif tutumu takdire şayan” diye konuşan Genel Başkan Abdurrahman Kaan, MÜSİAD olarak bu duruşu örnek aldıklarının altını çizdi.

Türkiye’nin özellikle son dönemlerde gerçekleştirdiği, siyasi ve ekonomik adımlarla bölgesinde etkin ve küresel ölçekte de saygın bir konuma yükseldiğini vurgulayan Kaan şöyle konuştu:

“Türk iş insanları ve yatırımcılar olarak bu durumu avantaja çevirmek istiyoruz. Türkiye jeopolitik konumuyla, Asya, Avrupa ve Afrika’yı birleştiren kritik bir kavşakta yer alıyor. Bizler MÜSİAD ailesi olarak başta MÜSİAD EXPO Fuarı olmak üzere, gerçekleştirdiğimiz tüm etkinliklerle ülkemizin yurt dışındaki pazar payının artırılması adına yoğun bir ticari diplomasi faaliyeti gösteriyoruz. Bu bağlamda, Fahri konsoloslarımız da çok önemli bir rol oynuyor. MÜSİAD EXPO ile eş zamanlı düzenleyeceğimiz “Dünya Fahri Konsolosları Ticaret ve Diplomasi Zirvesi” de bu noktada önemli bir adım olacak. ”