Yazılar

Varise karşı önlem

Varise karşı önlem

Mavi veya mor renkleriyle özellikle yaz aylarında daha fazla gözler önüne serilerek estetik açıdan rahatsızlık yaratan varis, aslında toplardamar yetersizliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkan önemli bir sağlık sorunu. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Arnaz “Çirkin ve rahatsız edici görünümleri nedeni ile sadece estetik bir problem olarak düşünülse de, psikososyal sorunlar da dahil olmak üzere varisli damarlar birçok soruna yol açabilir. Bazı durumlarda, ilerlemiş varisli damarlar içerisinde pıhtı gelişebilir ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir” diyor. Doç. Dr. Ahmet Arnaz, yaz aylarında güneşin ve sıcağın etkisiyle yakınmaların arttığı varise karşı 9 etkili öneride bulundu, önemli açıklamalar yaptı.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Cilt yüzeyinin hemen altında şişkin, bükülmüş kan damarları olan varisler mavi ve mor renkleriyle genellikle bacaklarda, ayaklarda ve ayak bileklerinde görülüyor. Ağrı, şişlik, kramp ve kaşıntı gibi birçok şikayete neden olan varisler, aşırı sıcak havanın damarları genişletici etkisi nedeniyle yaz aylarında çok daha fazla sıkıntı yaratıyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Arnaz, günümüzde yetişkinlerin üçte birinde görülen, kadınlarda erkeklerden çok daha fazla rastlanan varisli damarların, psikososyal sorunlar da dahil olmak üzere bir çok soruna yol açabildiğini belirterek “Varis esasen altta yatan toplar damar yetersizliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Toplardamarlar, vücudumuzdaki dokulardan kalbimize kanı taşıyan damarlardır. Varisli damarlar, tedavi edilmezse ülserlere (açık yaralar), kanamaya ve cilt renginin değişmesine neden olabilir. Şiddetli varisli damarlar, kronik venöz yetersizliğin bir işareti olabilir. Bu durum damarların kalbe kan pompalama kabiliyetini etkiler. Bazı durumlarda ilerlemiş varisli damarlar içerisinde pıhtı gelişebilir ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Varisli damarları olan kişilerin kan pıhtıları geliştirme olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle gecikmeden tedavi edilmelidir” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Bu etkenler varis riskini artırıyor!

Varisli damarların, damar duvarları zayıfladığında ortaya çıktığını, damardaki kan basıncı arttıkça zayıflayan duvarların damarın büyümesine yol açtığını belirten Doç. Dr. Ahmet Arnaz şöyle konuşuyor: “Damar genişledikçe, damardaki kapakçıklar olması gerektiği gibi çalışamaz. Kirli kan dediğimiz oksijenden fakir kan toplardamarlar içinde birikir ve göllenmeye yatkın hale gelir, bu da damarların genişlemesine, şişmesine ve bükülmesine neden olur. Damar duvarları ve kapakçıkları, birçok nedenden dolayı zayıflayabiliyor ve varis gelişme riski artıyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, uzun süre ayakta durmak veya oturmak, kan dolaşımını azaltabilen kuşak veya sıkı kemerli pantolon gibi sıkı giysiler giymek, yaşlanmayla damar duvarları ve kapakçıkların eskisi kadar iyi çalışamaması, doğum kontrol hapı kullanan veya menopoza giren kadınlarda hormon seviyelerindeki değişiklikler, sigara kullanımı, aşırı kilo ve genel sağlık durumu da (şiddetli kabızlık veya tümörler vb) varis oluşumuna yol açabilen etkenler arasında yer alıyor.”

Pause Sağlık, Pause Dergi

Varise karşı etkili yaz önerileri

Sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olarak varisli damar gelişimini önlemenin ya da yavaşlatmanın mümkün olduğunu belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Arnaz, özelliklerde yaz aylarında artış gösteren varise karşı etkili önlemleri şöyle anlatıyor:

  1. Yaz aylarında güneş ve aşırı sıcaklar damarları genişletici etki yarattığından aşırı sıcaktan korunmaya özen gösterin. Bacaklarınızı soğuk su ile rahatlatın.
  2. Yüzmek varise karşı en etkili sporlar arasında yer aldığından, yazın bol bol yüzün.
  3. Günde 2 litre sıvı tüketmeye dikkat edin. Sıvı ihtiyacınızı çoğunlukla su ile karşılayın.
  4. Kanın bacaklarda birikmesini önlemek için uzun süre ayakta durmayın, özellikle ayaklarınızın üzerinde durmanızı gerektiren bir işiniz varsa, hareket edip, biraz dolaşarak düzenli molalar verin.
  5. Kan akışını artırmak ve damarlardaki basıncı azaltmak için gün boyunca bacaklarınızı belinizin üzerine birkaç kez kaldırın.
  6. Aşırı kiloluysanız veya hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa, varisli damarların yeniden ortaya çıkma şansı daha yüksektir. Fazla kilodan kurtulmak kan damarlarınızdaki basıncı azaltacağından sağlıklı diyetle ve hareketle zayıflamaya çalışın.
  7. Sigara içmek kan damarlarına zarar verir, kan akışını azaltır ve çok çeşitli sağlık sorunlarına neden olur. Bu nedenle tütün ürünlerinden kaçının.
  8. Dolaşımı iyileştirmek için sık sık hareket edin ve uzun süre hareketsiz oturmayın.
  9. Kan akışını kolaylaştırmak için belinizin çok sıkı olmadığından emin olun. Kan dolaşımını azaltabilen kuşak veya sıkı kemerli pantolon gibi sıkı giysiler giymeyin.

Selülit derecesine göre tedavi

Selülit derecesine göre tedavi

Halk arasında vücudun bacak, kalça gibi bölgelerinde ‘portakal kabuğu’ görünümü olarak bilinen selülit, kadınların % 80-90’ında görülüyor.  Kadınların en önemli estetik sorunları arasında yer alan selülit, birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkarken, beslenme alışkanlığı ile yaşam tarzında değişiklik yapılmadan kalıcı şekilde yok olmuyor. Medikal ve cerrahi tedavi ile birlikte birçok tedavi yöntemi tek başına ya da kombine olarak uygulanabiliyor. Memorial Kayseri Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayşe Gökçe Tümtürk, selülit ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Çok oturmak ve dar kıyafetler selülite neden olabilir

Selülit, cilt yüzeyindeki portakal kabuğuna benzeyen düzensiz iniş ve çıkışlarla kendini belli eden estetik bir cilt sorunudur. En çok uyluk, kalça ve karın bölgesindeki deri ve deri altı yağ dokusunda oluşmaktadır. Homojen yani düz olmayan engebeli görünüm derinin altında biriken ve genişleyen yağ hücreleri ile cilt yüzeyine dik uzanan ve ‘septa’ adı verilen lifli bantların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Selülitin en sık görülen nedenleri; hormonal değişiklikler, genetik faktörler, kilo alımı, kilo kaybı, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam tarzı, sigara, alkol, kafeinli içecekler, karbonhidratlı beslenme ve yoğun tuz kullanımıdır. Bunların dışında dar kıyafetler ve çok fazla oturmak da selülite neden olabilir.

Selülitin 3 derecesi

  • Birinci derece selülitlerde portakal kabuğuna benzetilen inişli çıkışlı görüntü, cildin sıkışmasıyla belirgin hale gelir. Ayaktayken ve yatar vaziyette selülit görüntüsü fark edilmez.
  • İkinci derece selülitler ise uzun süre ayakta durulduğunda ve bacak bacak üstüne atıldığında ciltte belirginleşir. Sıkışan ciltte, portakal yüzeyi tümsekleri ortaya çıkar.
  • Üçüncü derece selülitler, otururken ve sıkıştığında değil de yatay pozisyonda belirgindir. Bu selülitler ağrı yapabilir. Menopoz dönemindeki kadınlarda ağrılı bu durum görülebilir. Genelde bacakların uyluk bölümünde, karın, kol basen ve kalça bölgesinde ortaya çıkar.

 Üçüncü derece selülitler ağrı yapabilir

Üçüncü derece selülitler, ağrı yapabilir. Özellikle menopoz dönemindeki kadınlarda ağrı oluşabilmektedir. Ağrı, selülitin bulunduğu bacaklar, karın, kol basen ve kalça bölgesinde ortaya çıkabilir. Selülitin; kadınlarda bacak, basen, kalça ve karın bölgesinde oluşması normaldir. Başka bir ciddi hastalığın belirtisi olmayan selülitler zamanla varislere, duruş bozukluklarına ve ciltte sarkmalara neden olabilir. Tedavi seçenekleri oldukça fazladır. Ancak vücutta biriken yağ dokusunun neden olduğu selülitten kurtulmak için yaşam tarzının değiştirilmesi gerekir. Spor ve diyet öncelikli seçenekler olmalıdır. Vücut sıkılaşması için kilo verme sürecinde ve sonrasında önerilen uygun spor, selülit tedavisinde önemlidir. Eğer spor ve diyet etkili olmuyorsa deforme olmuş yağ dokusuna odaklanan cihazlar ve işlemler ile cerrahi (liposakşın) seçenekleri düşünülebilir. Özellikle masaj mantığıyla çalışan cihazlar, uzun dönemde kan dolaşımını hızlandırıp birikmiş yağ dokusunu azaltmaktadır.

Medikal tedavide selülit giderici kremler, radyofrekans, ultrason, karboksiterapi, vakum terapi, elektroterapi, pressoterapi, yağ dokusu arasındaki fibröz bantları yıkan lazer tedavileri ve artan yağ dokusunu eriten, dolaşımı düzenleyen mezoterapi gibi tedaviler tek başlarına ya da kombine olarak kullanılabilmektedir.

Selülit kan dolaşımını da olumsuz etkiler

Selülitlerin estetik görüntüyü bozmasının yanı sıra başka zararları da bulunmaktadır. Selülitler bazı bölgelerdeki kan dolaşımını olumsuz etkilemektedir. Vücudun bazı bölgelerinde oluşan yağ hücreleri fazla yağı depolar ve östrojen hormonunun da etkisiyle bu hücreler genişler. Kan dolaşımının giderek azalması ve yağ hücrelerinin genişlemesi nedeniyle yağ dokusu yayılır. Bu yayılma sonucunda deri altı bağ dokusunu da etkileyerek vücudun normalden daha fazla su tutmasına ve dolayısıyla da kan dolaşımının zayıflamasına neden olur. Vücut kan dolaşımındaki zayıflamayla birlikte,  dokulara eskisinden daha az oksijen ulaşır. Selülitin başlamasında ve ilerlemesinde en önemli hormon östrojendir. Kadınlık hormonu olan östrojenin fazla salgılanması, lenf dolaşımının yetersiz ve kişinin ailesindeki kadınlarda selülit öyküsü olması risk faktörleridir.

 Selülit tipi ve derecesine göre tedavi seçenekleri

Lenfatik drenaj uygulaması: Özellikle bacaklarda yüzeyel dolaşımın bozulması sonucu lenfatik drenajın sağlanması amacıyla tüm bacak veya karına eşit miktarlarda değişik aralık ve değerlerle basınç uygulanması işlemidir.

Mezoterapi: 4 milimetrelik özel iğneler ve bir enjektör yardımıyla cildin orta tabakasına özel solüsyonların enjekte edilmesidir. Bu maddeler selülitli bölgeye doğrudan etki yapar ve vücut tarafından kullanılmayan yağ hücrelerini parçalayarak organizma tarafından tekrar kullanılabilir yağ durumuna getirir. Tedavinin amacı yağ hücrelerinin zarlarını parçalamak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmek, cilt yüzeyini iyileştirmektir. Haftada 1 veya 15 günde 1 uygulanacak 8-12 seans yeterlidir.

LPG: Cilde vakum uygulayarak “septa” adı verilen anatomik yapıları gevşetmeyi, uzatmayı ve hatta koparmayı amaçlayarak çalışan cihazlar selülit tedavisinde yer bulmuşlardır. LPG aspirasyon (emme) ve dönme aksiyonlarının birlikte kullanılarak deri ve deri altı dokulara negatif basınç uygulanması prensibine dayanan bir masaj metodudur.

Akupunktur: Vücudun çeşitli kilit noktalarına iğneler yardımıyla ulaşıp su ve yağ hücrelerini harekete geçirerek yok etme yöntemidir.

Ozon terapi: Yağ hücrelerini oksijen ile temizleyerek, yağların yakılmasını amaçlayan bir yöntemdir. Selülitli bölgeye uygulanan buhar banyosu sayesinde oksijen alt tabakaya kadar ulaşır ve kan dolaşımını hızlandırır.

 Lazer tedavisi: Selülitli bölgeler üzerine uygulanan lazer ile kan dolaşımı hızlandırılır ve hareketsiz bölgeler harekete geçirilir. Geçirgenleşen yağ hücrelerindeki fazla yağ dinamik lazer ile akışkan, sıvı hale getirilir ve yağ hücrelerinin sağlıklı formuna dönmesi sağlanır.

 Ultrason: Derinin altına doğru inilerek yağ hücrelerini parçalamayı sağlayan bir yöntemdir. Sadece selülitli bölgelerde değil küçük yağların tedavisinde de etkilidir. Bu yöntemle ses dalgalarının kavitasyon etkisiyle selüliti parçalaması veya depolarını azaltması sağlanır.

 Basınç tedavisi: Hava basıncı ile kan ve lenf dolaşımını harekete geçiren bu yöntem, selülit tedavisinde çok etkilidir.

 Lipoelektro: Çok ince ve uzun iğneler yardımıyla yapılan bu tedavide, elektro ile selülitli bölgelerdeki yağlar parçalanarak boşaltılmaya çalışılır.

 Radyofrekans: Radyofrekans, cilt kollajen sentezini tetiklerken cilt altı yağ dokusunun incelmesini sağlar. Derin katmanlardaki selülit sebebi olan bantların gevşetilmesine neden olur.

 Karboksiterapi: Karbondioksit gazı enjekte edildiği bölgede yağ hücrelerini parçalar, mikro dolaşımı ve dokuların oksijen kullanma potansiyelini artırır.

Evde spor yaparken şunlara dikkat edin

Evde spor yaparken şunlara dikkat edin

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi nedeniyle halen pek çok insan vaktinin önemli bir bölümünü evde geçiriyor ve bu sebeple de kas iskelet sisteminde ağrılar kaçınılmaz olabiliyor. Hareketsizlik ve düzensiz beslenmeye dayalı olarak alınan kiloları vermek için spor da evde yapılmaya başlayınca sakatlıklarda da artış görülüyor. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Yalın Dirik, evde spor yaparken sakatlanma riskini en aza indirmek için dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Hareketsizlik ağrıları artırıyor

Koronavirüs salgının ortaya çıkmasıyla birlikte iş hayatının eve taşınarak insanların alışkın olmadığı bir ortamda çalışmaya başlaması, çok sayıda kişinin kas ve iskelet sistemi ile ilgili sorunlar yaşamasına neden oldu. Özellikle iş ortamındaki masa ve ofis sandalyesi yerine evde yemek masası, koltuk gibi uygun olmayan şartlarda çalışmalar bel, boyun ve sırt ağrılarında artışa yol açtı. Uygun olmayan şartlarda çalışmanın yanı sıra hareketsizlik, düzensiz ve aşırı beslenme, bilgisayar, telefon ve tablet başında geçirilen sürelerin artması yaşanan sorunların büyümesine sebep oldu.

Evinizi çalışma sisteminize uydurun

Bu süreçte bazı önemli noktalara dikkat edilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Öncelikle ev ortamındaki çalışma düzeninin en az ofisteki kadar konforlu ve uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Evdeki yemek masası ve sandalyeleri uzun süre çalışma için uygun değildir. Çalışma sandalyesinin ergonomik ofis tipi çalışma sandalyesi olmasına dikkat edilmeli mümkünse ofisteki çalışma sandalyesi eve getirilmelidir. Uzun süre hareketsizlik ve yanlış beslenmeye bağlı olarak alınan kilolar da bu dönemde yine evde yapılan spor hareketleriyle verilmeye çalışılmaktadır. Evde spor yaparken yapılan yanlış hareketlerde kas iskelet sisteminde yaralanmalara yol açabilmektedir.

Evde çalışırken veya spor yaparken bunlara dikkat edin

Sırt sandalyeye tam yaslanmış şekilde omuzlar geride dik oturma pozisyonunda çalışılmalıdır. Masaya yaklaşıldığında dirsekler doksan derece açıda olacak şekilde monitöre bakılmalı ve bilgisayar ekranının üst kenarı göz hizanızda olmalıdır. Bunun için dizüstü veya masa üstü bilgisayarın altına kitap gibi yükseltici koyularak başın öne eğilmesi engellenebilir. Aksi takdirde boyun ve sırt ağrılarına sebep olabilir.

  1. Uzun süre aynı pozisyonda kalınmamalıdır. En az saat başı küçük molalar verilmeli kısa yürüyüşler yapılmalıdır. Verilen küçük molalarda, özellikle bel, sırt ve bacak kaslarında germe egzersizleri yapılmalıdır.
  2. Çalışma esnasında dizlerin, kalça eklemi ile 90 derece açıda olmasına dikkat edilmelidir. Bacakların yere paralel şekilde omurganın yere dik pozisyonda olmasına özen gösterilmelidir. Dizler aşırı derecede kıvırmaktan kaçınılmalıdır. Yatak içinde ve koltukta bağdaş kurarak uzun süre çalışmak diz ağrılarına sebep olmaktadır.
  3. Sırt ve bel ağrısının fazla olduğu durumlarda ofis koltuğu ile beraber sırt desteği kullanılabilir.
  4. Gün içinde, kasları güçlendirmek amacıyla vücut tipine uygun olacak şekilde, egzersiz yapılmalıdır.
  5. Uzun süredir düzenli egzersiz yapılmadığı durumlarda aceleci davranılmamalıdır. Aşırı yoğun ve zorlayıcı egzersizlerle başlanılmamalıdır.
  6. Egzersiz öncesinde mutlaka esnetme ve germe hareketleri yapılarak kasların boyu uzatılmalıdır. Böylece olası kas krampları ve hasarlanmalarından korunmak mümkündür.
  7. Dizlerde çömelme sırasında ağrı yaşanıyorsa squat lounge gibi egzersizlerden uzak durulmalıdır.
  8. Koşu bandı kullanıyorsa aşırı eğim verilmekten kaçınılmalıdır. Eliptik bisiklette direnç artırılmamalıdır.
  9. Başlangıçta egzersizler bir saatten uzun süre yapılmamalıdır. Ev içinde 45 dakikalık egzersizler yeterli olacaktır.
  10. Sürekli aynı tip egzersizler yapılmamalıdır. Bir gün koşu ya da eliptik bisiklet kullanıldıysa ertesi gün pilates veya yoga gibi egzersizler diğer gün ağırlık çalışmaları yapılabilir.
  11. Ayakta uzun süre kalınması gereken, zıplama içeren kardiyo ağırlıklı egzersizler sırasında, ayak tabanı ve çevresinde gelişebilecek tendinit ve ödem gibi rahatsızlıklardan korunabilmek için mutlaka spor ayakkabısı kullanılmalıdır.
  12. Egzersiz sırasında veya sonrasında eklemlerde ağrı veya şişlik olursa egzersiz hemen bırakılmalı ve ağrılı bölgeye buz konulmalıdır. Şikayetlerin devam etmesi durumunda mutlaka uzmana başvurulmalıdır.

Uyku apnesi trafik kazalarını artırıyor!

Uyku apnesi trafik kazalarını artırıyor!

Uykuda onlarca hatta yüzlerce kez nefesin durması veya azalması ile hayatı tehdit eden bir hastalık olan uyku apnesi, tüm yaş gruplarında görülmekle birlikte erkeklerde 40 yaş sonrası, kadınlarda ise menopoz sonrası sık görülüyor. Uyku apnesinin yorgunluktan konsantrasyon bozukluğuna, inmeden kalp krizine hatta kansere dek bir çok ciddi hastalığa yol açabildiğini belirten  Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Uyku Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu trafik kazalarını da 2- 6 kat artırdığını, bu nedenle tatil yolculuğunda araç kullanacakların dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor. Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, bu sinsi hastalığın yol açtığı sorunlara ve tedavisine dek önemli açıklamalarda bulundu; bir de uyku apnesi olup olmadığınıza ışık tutacak 7 sorudan oluşan test paylaştı…

Pause Dergi, Pause Sağlık

Genellikle horlamanın eşlik ettiği, solunumun 10 saniyeden başlayıp bir dakikadan fazla durabildiği uyku apnesi dünyada ve ülkemizde son yıllarda giderek yaygınlaşan bir hastalık. Özellikle fazla kiloya sahip, sigara ve alkol tüketen, kalın boyun ve bel çevresine sahip olan kişilerde uyku apnesi riski çok daha yüksek oluyor.  Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Uyku Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu “Kilodaki yüzde 10’luk artış orta- ağır uyku apnesi gelişme riskini 6 kat arttırırken, erkeklerde bel çevresinin 102, kadınlarda 89 cm’den fazla olması riski arttırır” diyor. Uyku apnesi yorgunluk, sinirlilik ve konsantrasyon bozukluğu başta olmak üzere bir çok soruna neden olarak günlük yaşantıyı olumsuz etkilerken, uykuda ani ölüme yol açabiliyor. Özellikle tatil yolculuğunda araç kullanacakların çok dikkatli olmaları, böyle bir sorunları varsa en kısa zamanda hekime başvurmaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu “Yapılan çalışmalar; uyku apnesinin gün boyu aşırı uyku hali, dikkat eksikliği ve konsantrasyon bozukluğuna neden olarak trafik kazalarında 2- 6 kat artışa neden olduğunu gösteriyor” diyerek tedavinin ertelenmemesi gerektiğini vurguluyor.

Pause Dergi, Pause Sağlık

İnmeden kalp krizine hatta kansere!

Uyku apnesinin vücudun tüm sistemlerini etkilerken, tedavi edilmediğinde hayatı tehdit ettiğini belirten Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu şöyle konuşuyor: “Uykuda sık tekrarlayan oksijen düşüş ve yükselişleri kalp ritminin bozulmasına, hipertansiyon, kalp krizi, inme, insülin direnci, tip 2 diyabet gibi hastalıklara yol açabilir. Düşük göz kapağı, göz içi basıncında artış, göz dibinde ödem, işitme azlığı, diş eti iltihabı, reflü, alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması, dirençli hipertansiyon, atar ve toplardamarlarda pıhtılaşmaya eğilim, cinsel istekte azalma, sperm kalitesinde bozulmaya neden olur. Dirençli hipertansiyon hastalarının yüzde 80’inde uyku apnesi eşlik ettiği gösterilmiştir. Bu hastalarda uyku apnesi tedavi edildiğinde kan basıncı düşer, kullanılan tansiyon ilacı sayısı azalır. Gebelerde erken doğum ve düşük doğuma yol açabilirken, fibromiyalji hastaları sıklıkla kötü uyku kalitesinden yakınırlar. Son yıllarda uyku apnesinin kanser gelişiminde de rol oynadığı gösterilmiştir. Akciğer ve kolon kanseri ile ilişkili bulunmuştur.”

7 soruda uyku apnenizi test edin:

  1. Haftada 3 geceden fazla horluyor musunuz? Evet 2 puan, Hayır 0 puan
  2. Horlamanız çok gürültülü mü? (Yan odadan duyulma) Evet 2 puan, Hayır 0 puan
  3. Uykuda nefesiniz durduğu söylendi mi? Hayır 0 puan, Arasıra 3 puan, Sıklıkla 5 puan
  4. Boyun çevreniz kaç cm?

– Erkek 43 cm’den ince 0 puan, 43 cm’den kalın 5 puan,

– Kadında 40 cm’den ince 0 puan, 40 cm’den kalın 5 puan

  1. Yüksek tansiyon tedavisi aldınız mı? Evet 2 puan, Hayır 0 puan
  2. Meşgul olmadığınızda sıklıkla uyuyakalır mısınız? Evet 2 puan, Hayır 0 puan
  3. Araba kullanırken veya trafik ışığında beklerken ara sıra uyukladığınız oldu mu? Evet 2 puan, Hayır 0 puan

Pause Dergi, Pause Sağlık

Sonuç:

9 puan ve üzeri: Yüksek olasılıkla apneniz olabilir. Uyku çalışmasının gerekliliği açısından bir doktora başvurun.

6-8 puan: Belirsiz. Hekim tarafından klinik olarak değerlendirilmeli.

5 puan ve altı: Düşük olasılık

Pause Dergi, Pause Sağlık

Uyku apnesine karşı etkili 7 öneri!

Uyku apnesinin günlük yaşam alışkanlıklarında bazı değişiklikler yaparak, sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek önlenebileceğini belirten Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, o önlemleri şöyle sıralıyor;

  • Mutlaka kilo verin.
  • Bel çevrenizin kadınsanız 89 cm, erkekseniz 102 cm’den fazla olmamasına dikkat edin.
  • Her gün aynı saatte yatağa yatın ve sabah aynı saatte uyanın.
  • Karanlık ve sessiz odada uyuyun. Koltukta değil yatakta uyuyun.
  • Alkol ve sigara tüketmeyin.
  • Uyku ilacı, sakinleştirici ve kas gevşetici ilaçlardan uzak durun.
  • Yatmadan 3-4 saat önce yemek yemeyin.

Güneş sadece cilde değil, gözlere de zarar veriyor!

Güneş sadece cilde değil, gözlere de zarar veriyor!

Güneş sağlığımız üzerinde yaşamsal öneme sahip çok sayıda fayda sağlasa da, özellikle yaz aylarında yeryüzüne daha dik ve daha yoğun gelen zararlı UV ışınları gözlerimizi de tehdit ediyor! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Evren Baca, gözümüzün pek çok dokusunun ultraviyole ışınlarından zarar görme potansiyeline sahip olduğunu belirterek, “Özellikle ozon tabakasındaki incelmeye bağlı olarak maruz kaldığımız ultraviyole ışın miktarında artış, riski yükseltiyor. Dolayısıyla gözlerimizi güneşten korumadığımızda kalıcı görme kaybına kadar gidebilen sağlık problemleri gelişebiliyor. Kaliteli güneş gözlüğü kullanmak, şapka takmak ve güneşe korunmasız olarak bakmamak, zararlı ultraviyole ışınlarından koruyan en önemli önlemlerdir” diyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Evren Baca, güneş ışınlarının gözlerimizde oluşturduğu 6 göz hastalığını anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Kornea yanığı

Yoğun güneş ışınlarının, göz yüzeyini kaplayan kornea adlı camsı tabakada hasar oluşturması, ‘kornea yanığı’ olarak adlandırılıyor. Güneş ışınlarına maruz kaldıktan 6-12 saat sonra gözde şiddetli ağrı, batma ve sulanma gelişiyor. Tedavide gecikilirse kalıcı görme kaybıyla sonuçlanabiliyor. Yapılan bir çalışmada; kornea yanığının en sık sabah 08.00-10.00 ve öğlen 14.00-16.00 saatleri arasında oluştuğunu göstermiş. Kornea yanığı hafif vakalarda ilaç tedavisi ve ileri seviyede cerrahi olarak tedavi edilebiliyor.

Katarakt

Gözün renkli kısmı olan iris dokusunun arkasında yer alan doğal lensler de güneş ışınlarından olumsuz etkileniyor. Katarakt, gözün içinde yer alan doğal lensin saydamlığını kaybederek opaklaşması sonucu oluşan bir hastalık. Tedavi edilebilen görme kaybının en önemli nedeni olan katarakt daha çok ileri yaşlarda gelişse de, yoğun güneş ışınlarının etkisiyle genç yaştaki kişilerde de oluşabiliyor. Yapılan çalışmalara göre; katarakt uzun süre güneş ışınına maruz kalan kişilerde 3.5 kat daha fazla görülüyor. Katarakt oluştuktan sonra tek tedavi seçeneği ise ameliyat oluyor. Ameliyat ile opaklaşmış lens çıkarılıp yerine suni mercek takılıyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Makula dejenerasyonu

Yaşa bağlı sarı nokta hastalığı olarak da bilinen ‘makula dejenerasyonu’ güneş ışınlarının gözlerde yol açtığı bir başka önemli sorunu oluşturuyor. Gözün görme merkezi makula, yani sarı nokta alanı, zararlı UV ışınlarından etkileniyor. Güneşe korunmasız olarak doğrudan bakıldığında, özellikle de güneş tutulmalarında, ultraviyole ışınlarının keskin görmemizi sağlayan makulada yarattığı hasar, tedavisi mümkün olmayan, geri dönüşsüz görme kaybına yol açabiliyor.

Pterjium (Göz yüzeyinde et yürümesi)

Göz yüzeyinin beyaz bölümünü saran konjonktiva zarı, UV ışınlarının etkisiyle dejenerasyona uğrayıp kalınlaşma ve gözün dış merceği olan kornea üzerine doğru büyüme yapabiliyor. Bu tabloya ‘pterjium’, toplumdaki bilinen adıyla ‘göz yüzeyinde et büyümesi’ deniyor. Kızarıklık, ağrı, batma ve ileri aşamalarında kalıcı kırma kusuru ile yüksek astigmata neden olabiliyor. Yapılan çeşitli çalışmalarda; bu hastalığın güneşin bol olduğu bölgelerde, diğer bölgelere nazaran 4-10 kat daha fazla görüldüğü ortaya konmuş. Erken dönemde kızarıklık için kullanılan damlalar yeterli gelirken, geç kalındığında ameliyata başvurmak gerekebiliyor. Ameliyatlarda oldukça başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Göz kapağı kanserleri

Göz kapaklarımız da cildimizin diğer kısımları gibi güneşin zararlı ışınlarından kötü etkilenebiliyor. Güneş ışınları göz kapağında sert, düzensiz şekilli ve büyüme gösteren kitlelere veya kötü huylu benlere (malign melanom) yol açabiliyor. Kapakta gelişen kanserlerde tek tedavi cerrahi olarak kitlenin çıkartılması oluyor. Kapak dokusu sınırlı bir alan olduğu için geç kalındığında cerrahi sonrası ciddi kapak deformiteleri bırakabiliyor.  

Göz alerjisi

Göz alerjisi, tıbbi adıyla alerjik konjonktivit; gözlerde yanma, batma, kaşıntı, sulanma ve kızarıklıkla kendini gösteriyor. Göz alerjisi hafif yakınmalarla sınırlı da kalabiliyor, yaşam kalitesini oldukça bozabilen ve görme kaybına varabilen şiddete de ulaşabiliyor. Yaz mevsiminde göz alerjisine neden olan polen, toz ile güneş ışını gibi etkenlerden uzak durulması ve koruyucu önlemler alınması, şikayetlerin büyük ölçüde hafiflemesini sağlıyor. Ayrıca solüsyon ve damla tedavileri de belirtilerin hafiflemesinde yararlı oluyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

6 adımda gözlerinizi güneşten koruyun!

  • Kalitesiz gözlükler gözlerin zararlı ultraviyole ışınlarına normalden daha fazla maruz kalmalarına yol açıyor. Dolayısıyla sertifikası olan, kaliteli güneş gözlüklerini kullanın. Gözlüğünüz göz çevresini tümüyle kapatmalı, yüzünüze tam oturmalı.
  • Güneşin zararlı ışınları hava bulutluyken de yeryüzüne ulaşıyor ve gölgelerden de yansıyorlar. Güneş gözlüklerinizi bulutlu havalarda ve gölgeli ortamlarda da kullanın.
  • Göz kapaklarına uygun güneş koruyucu kremlerden faydalanın.
  • Siperlikli şapka takmayı ihmal etmeyin.
  • Göze doğrudan gelen ışınların yanı sıra deniz ve havuz suyundan da ışınlar yansıyor. Deniz ve havuzda mutlaka yüzücü gözlüğü kullanın.
  • Araç kullanırken gözlerinizi güneşten korumaya dikkat edin. Araç camları UVB ışınlarının geçişini büyük oranda önleseler de UVA ışınlarına engel olamıyor.

Güneş cildinizde lekeler oluşturmasın

Güneş cildinizde lekeler oluşturmasın

Cilt lekeleri, güneş etkisinin artış gösterdiği yaz aylarında belirgin hale geldiğinden, özellikle bireylerde kozmetik açıdan belirgin sorunlar ortaya çıkabiliyor. Cildin güneşin zararlı ışınlarına maruz kalması pigmentasyon sorununa ve cildin yaşlanmasına neden olabiliyor. Acıbadem Ankara Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Bahar Öznur, bu durumun açık havada olabileceği gibi, seyahat anında araç içinde bile oluşabileceğini aktararak yapılması gerekenler hakkında bilgi veriyor.

pause Sağlık

Rüzgârlı havada güneşlenmenin leke riskini daha da arttırabileceğine dikkat çeken Dr. Bahar Öznur, şunları söylüyor: “Güneşe bağlı lekelerin azaltılabilmesi için koruma çok önemli. Güneşle temas mümkün olduğu kadar azaltılmalı ve bunun için yaz kış en az 30 koruma faktörü içeren güneş koruyucu krem ve spreyler kullanılmalı. UVA-UVB ışınlarına karşı geniş spektrumlu yüksek güneş koruma sağlayan kremler cildi güneş yanıkları ve güneş hasarından korur ve leke riskini azaltır. Ayrıca bu kremlerde bulunan bazı antioksidan içeren maddeler cildin erken yaşlanmasını önlemektedir.”

Güneşin doğrudan cilde temasının engellenmesinin önemini vurgulayarak şapka kullanımına dikkat çeken Dermatoloji Uzmanı Dr. Bahar Öznur “Mutlaka şapka gözlük ve koruyucu kıyafetler giyilmeli. Lekeler her ne kadar kozmetik bir sorun olsalar da yoğun güneş ışını temasının deri kanserinin sıklığını da arttırdığı bilinmeli” diyerek dikkat edilmesi gereken diğer unsurları şu şekilde sıralıyor:

Güneş lekelerinin birçok nedeni var

Ailesel faktörler, hormonal ilaçlar, hamilelik ve bazı kimyasal maddeler de leke gelişimini arttıran diğer nedenledir. Özellikle gebeliklerde artan östrojen hormonu lekeyi uyardığından yaz gebelerinde lekelenme daha fazla görülür. Bu yüzden hamilelik döneminde uzun süre güneşlenmekten kaçınılması gerekir.

Kişisel bakım uygulamaları bahara bırakılmalı

Yaz aylarında yaptırılan ağda, lazer epilasyon, kimyasal peeling, fraksiyonel lazer gibi işlemler leke riskini artabiliyor. Bu yüzden bu tarz uygulamaların mutlaka sonbahar aylarına ertelenmesi gerekir. Vücuda uygulanan bazı ürünler, örneğin parfüm ve kolonya direkt leke oluşumu yapabilecek kimyasallar içerdiğinden yaz aylarında güneşli alanda kullanılmamalı. Alkollü ıslak mendiller de bu riski arttırabileceği için dikkat etmek gerekir.

Kullanılan ilaçlara dikkat!

Bazı ilaçların cilt lekelerini arttırdığı bilinmektedir. Doğum kontrol hapları, romatizmal ilaçlar, bazı kalp ilaçları ve antibiyotikler, sivilce tedavisinde kullanılan ilaçlar da güneşe duyarlılığı artarak lekelerin gelişimini uyarmaktadır. Bunların yanı sıra yanlış kozmetik ürünlerin kullanımı da ciddi lekelenmeye neden olabilmektedir. Bu tarz ilaçları kullanan bireylerin ilaçlar konusunda bilgilendirilmesi ve güneşlenmekten kaçınması önemlidir.

Mutlu evlilik nasıl mümkün olabilir?

Mutlu evlilik nasıl mümkün olabilir?

Evlilik kurumunun “sosyal yaşamın bir parçası ve bireylerin uyum sağlamasının gerektiği bir birliktelik” olduğunu belirten uzmanlar, evlilikte eş desteği ve eşler arasında sağlıklı iletişim artıkça evlilik doyumunun artacağını ve fizik sağlığın daha iyi olabileceğine dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, mutlu evliliğin sağlanması için gereken faktörlere dikkat çekerek çiftlerin yapması gerekenlere ilişkin tavsiyelerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi Evlilik, uyumun gerektiği bir birliktelik

İnsanın sosyal bir canlı olduğunu ifade eden Gülçin Şenyuva, “Evlilik kurumu sosyal yaşamın bir parçasıdır ve bireylerin uyum sağlamasının gerektiği bir birlikteliktir. Evlilikte bireylerin ruhsal, duygusal, cinsel ve sosyal ilişkileri içeren uyumun gerekliliği yadsınamaz. Bu uyum eşlerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarının temelini oluşturan önemli etkenler arasında yer almaktadır.” dedi.

Evlilik uyumu, evlilik doyumu ve evliilikte mutluluk kavramlarını kapsar

“Evlilikte mutluluk; bireyin ilişkisindeki doyum hissini ifade etmektedir” diyen Gülçin Şenyuva,  “Bireylerin evlilik hakkındaki duygularını içermektedir. Evlilik doyumu ise; evliliğin devam edip etmemesine yönelik önemli bir göstergedir ancak tek gösterge değildir. Evlilik uyumu; evlilik doyumu ve evlilikte mutluluk kavramlarının bütününü kapsamaktadır.” diye konuştu.

Sağlıklı ilişkinin tanımı var mı?

Sağlıklı ilişkide eşler arasında yapıcı iletişim becerilerinin ve değer duygularının bulunduğunu kaydeden Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, “Sağlıklı ilişki, eşlerin birlikte problem çözebildikleri, bireylerin ihtiyaçlarının karşılanabildiği, bireylerin kişisel gelişimlerine katkıda bulunulan, eşlerin fiziksel ve sosyal çevrelerinin uyum sağlayarak ilişki kurabildikleri, eşlerin çevresel kaynaklarını kullanabildikleri, eşlerin değişen yaşam koşullarına birlikte uyum sağlayabildikleri ilişki tanımıdır.” diye konuştu.

Boşanan erkeklerde ölüm riski yüksek

Gülçin Şenyuva, ‘2020 yılı istatistiklerine bakıldığında boşanmaların %35.3’ü evliliğin ilk 5 yılında, yüzde 20.7’si ise evliliğin 6-10’ncu yılları içinde gerçekleştiği görülüyor’ dedi ve yapılan bazı çalışmalara dikkat çekti:

 “Boşanan ya da eşini kaybeden erkeklerde ortalama ölüm yaşı, genel popülasyondan çok daha düşük ve ölüm oranı evlilere göre 2-3 kat daha yüksek; evli ve mutsuz kadınlarda depresyon oranları 8-25 kat yüksek olduğu tespit edilmiştir. Evlilikte eşlerin ihtiyaç durumunda destek sağlamaları, iletişim kurabilmeleri yalnızlık duyguları ve depresif belirtiler gösterme olasılığını azaltmaktadır. Bu doğrultuda şu soru akla gelmektedir. Evlilik ile ruhsal veya fiziksel sağlık arasında bir bağ var mıdır? Evlilikte eş desteği, eşler arasında sağlıklı iletişim artıkça evlilik doyumunun artacağı ve fizik sağlığın daha iyi olabileceği söylenebilir.” diye konuştu.

Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, “Peki bu bağlamda mutlu çift var mıdır? Mutlu çift; ortaya çıkan sorunların eşlerin birinden dolayı değil, eşler arasındaki ilişkiden kaynaklandığını düşünebilen; birbirlerini değil, sorunu karşılarına alabilen, problemleri çözmeye yönelik birlikte hareket edebilen, problemleri çözülebilir olarak görebilen çiftlerdir.” dedi.

Ben’leri koruyarak biz olabilmek gerekiyor

Gülçin Şenyuva, evlilikte sağlıklı bir ilişkinin olmazsa olmazlarını ise şöyle özetledi:

“İyi bir iletişim, birlikte sorun çözebilme becerisi, ortak hedefler oluşturabilmek, güven duygusu verebilmek, tutarlı davranmak, birlikte olduğum kişiyi sevebilmek, rutinin içinde birlikte mutlu olabilmek ve “ben” leri koruyarak “biz” olabilmektedir.”

Bu işaretler mutsuz evliliğin habercisi!

Evlilikte sorunların geldiğine yönelik bazı kritik işaretler bulunduğunu da kaydeden Gülçin Şenyuva, “Bireyin eşinin verdiklerine değil, vermediklerine odaklanması; olumsuzluklar konusunda eşini suçlaması; eşimden farklı olarak eşinizle aynı cinsten birinin “beni daha iyi dinliyor veya anlıyor” denilmesi; “eşim iyi bir anne/baba ancak iyi bir eş değil” diye düşünmeye başlanılması; “her şeyi denedim ama hiçbir işe yaramıyor” diye yargılayıcı cümleler kurulması evliliği mutsuz evliliğe götüren ayak sesleridir.”uyarısında bulundu.

Evlilik, birlikteliğin tek başınalığa zaferidir

Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, “Sağlıklı bir evlilikte şiddetten, alkol-madde bağımlılığından, aşırı kıskançlıktan, “eşimi benim istediğim şekle sokarım” düşüncesinden, “eşimi her yönüyle kontrol etmeliyim” çabalarından, paylaşıma açık olmamaktan ve tekrarlayan sadakatsizliklerden uzak durulmalıdır. Unutulmamalıdır ki evlilik birlikteliğin tek başınalığa zaferidir.”diye konuştu.

Yaz içeceklerinde gizli tehlikelere dikkat!

Yaz içeceklerinde gizli tehlikelere dikkat!

Yazın bunaltıcı sıcaklarında serinlemek amacıyla tükettiğimizin içeceklerin çoğu zaman  lezzetine ve görüntüsünün cazibesine kapılabiliyoruz. Hem susuzluğumuzu gideren hem de düşen kan şekerimizi toparlayacağı düşüncesiyle hiç de masum olmayan içecekleri tüketme eğilimimiz artabiliyor. Ancak dikkat! Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Yaz aylarında belki de çoğumuz en büyük sınavı serinleten, lezzetli ancak çokça kalori içeren içeceklerle veriyoruz. Yüksek şeker içeren aromalı, şuruplu, kolalı içecekler hiçbir besin değeri taşımadığı gibi hem kilo alımına hem de karaciğer yağlanması ve diyabet gibi hastalıklara neden olabiliyor. Yine sıklıkla tüketilen çay ve kahve gibi kafeinli içecekler vücuttan su atılımına yol açıyor. Bu nedenle sağlıklı yetişkinlerin günde en az 2 litre su tüketmeleri, sıvı ihtiyacını karşılarken sağlıklı içeceklere yönelmeleri gerekiyor” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, yaz içeceklerinde gizli tehlikeleri anlattı, hem sağlıklı hem de serinletici 7 yaz içeceği tarifi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Hindistan cevizli kavunlu smoothie
Mis gibi kokan kavun ve hindistan cevizi rendesinin doğal aroması hem damağınıza hitap edecek, hem de sizi fazlasıyla tok tutacak. Yaklaşık 250 grama denk gelen bir dilim kavun, 1 tatlı kaşığı hindistan cevizi rendesi ve 1 su bardağı soğuk sütü blenderdan geçirin. Meyve ile birleşen hindistan cevizi rendesi ve süt kan şekerinizi dengede tutmaya yardımcı olacak ve ikindi vaktinde tercih ettiğinizde sizi tok tutarak akşam yemeğine yüklenmenizi önleyecektir.

Çilek şerbeti
1 kg çileği iyice yıkayıp 1 litre suda kaynatın. Kaynamaya yakın 1 çubuk tarçın ve 1 tatlı kaşığı karanfili ekleyin ve 10 dakika daha kaynatmaya devam edin. Kaynadıktan sonra soğumaya bırakın. Diyabet hastalığı veya hipogliseminiz yoksa mineral içeriği yüksek bu içeceği en son her bardağa 1 tatlı kaşığı bal karıştırarak taze nane yaprağı ile servis edin. Diyabet veya kan şeker regülasyonu ile ilgili probleminiz varsa bal eklemeden yanında 2-3 top ceviz veya 8-10 çiğ badem/fındıkla tüketmenizde fayda var.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Karpuzlu maden suyu

Yaklaşık 200 grama denk gelen 1 dilim karpuzu blenderdan geçirin, bir bardağa boşaltıp üzerine 1 maden suyu ekleyin ve taze nane yaprağı ile süsleyerek tüketin. Karpuz su oranı yüksek ve hafif bir meyve olarak bilinse de glisemik indeksi yani kan şekerini yükseltme hızı oldukça yüksektir. Bu nedenle diyabet hastalarının kan şekerini dengede tutabilmek için bu meyveyi sık olmamak koşulu ile küçük bir dilimi yanında 1 dilim peynir veya 2-3 tam ceviz ile tüketmelerinde fayda var.

Hindistan cevizi aromalı soğuk kahve

1 su bardağı kadar demlenmiş filtre kahveyi soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra 1 çay bardağı soğuk sütü, demlediğiniz kahveyi ve 1 tatlı kaşığı hindistan cevizi rendesini blenderdan geçirin. İçine 3-4 küp buz ekleyerek servis edin. Hem süt hem de hindistan cevizi içerdikleri doymuş yağlar nedeni damar sağlığının bozulmasına yol açabilir. Bu nedenle hali hazırda kalp damar hastalığı olan veya kolesterolü yüksek olan kişilerin doymuş yağ alımını kısıtlamasında fayda var.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Naneli kefir

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Kefir probiyotik etkisi ile bağırsaklara dost bir içecek olmakla kalmıyor, ayrıca günlük kalsiyum, protein alımına katkı sağlayarak uzun süre tok tutuyor. Özellikle kefiri sevmeyen ve hiç denemeyen kişiler ¾ su bardağı kefiri  yarım çay bardağı su ile sulandırın. İçine 1 tatlı kaşığı kurutulmuş nane ekleyip karıştırın. Yaz aylarında hem sizi ferahlatacak hem de artan sıvı ve mineral kayıplarını telafi etmenize yardımcı olacak sağlıklı bir içecek elde edeceksiniz.

Limonlu soğuk yeşil çay

Yeşil çay ödem atmaya yardımcı olmaktadır. Hem ödem attıran hem de sağlıklı ve serinletici bir içecek seçeneği olan limonlu yeşil çay için 1 su bardağı suyu kaynatın, kaynamaya yakın 4-5 dal taze nane yaprağı ekleyerek az daha kaynatın ve süzün. 1 adet sallama yeşil çayı bu nane aromalı suya demleyin ve demlenmiş yeşil çayı soğumaya bırakın. Yarım küçük limonun suyunu sıkın ve soğuyan naneli yeşil çay ile karıştırarak 3-4 küp buz ve taze nane yaprakları ile servis edin. Diyabet hastalığınız ya da kan şeker regülasyonu ile ilgili probleminiz yoksa 1 tatlı kaşığı bal ilave edebilirsiniz.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Yulaflı smoothie

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Yaz aylarında sıcak havalardan dolayı çoğu zaman kahvaltı yapmak ya da yemek yemek istemeyebiliyoruz. Ancak öğün atladığımızda gün içerisinde kan şekerini ve iştahı dengelemek çok zorlaşıyor. Bu nedenle kahvaltı yapmak istemeyenler veya bu öğünü atlayanlar yulaflı smoothie hazırlayarak, hem sağlıklı ve serinletici hem de tok tutan bir içecekle güne başlayabilirler. 1 küçük muz, 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi ve 4 yemek kaşığı yoğurt, 3 tam ceviz ve 1 çay kaşığı toz tarçını blenderdan geçirin. Diyabet hastası iseniz bu karışımda muz yerine daha düşük glisemik indeksli bir meyve tercih ederek bu içeceği gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz” diyor.

Alerjilerin tedavisinde aşı tedavisi yapılabilir

Alerjilerin tedavisinde aşı tedavisi yapılabilir

Astım ve alerjik hastalıklar çok sayıda kişiyi etkilemektedir. Her geçen gün bu durumlardan etkilenen kişi sayısında artış yaşanmaktadır. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Alerjisi ve İmmünoloji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay, açıkladı.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Astım Nedir?

Astım, bir kişinin hava yollarının daraldığı ve nefes almayı zorlaştıran; öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığını tetikleyen ekstra mukus ürettiği bir durumdur. Astım tedavi edilemez. Ancak semptomları kontrol edilebilir. Alerjiler ve astım sıklıkla birlikte görülür. Saman nezlesi belirtilerini tetikleyen aynı maddeler astım belirtilerine de neden olabilir. Bazı durumlarda cilt veya gıda alerjileri astım belirtilerine neden olabilir. Bunlar alerjik astım veya alerjiye bağlı astım olarak bilinir.

Alerji Nedir?

Bağışıklık sistemimiz bakteri ve virüslere karşı koruma sağlar. Vücudumuz zararlı maddelerle karşılaştığında immünoglobulin E(IgE) antikorları üretiriz ve bu antikorlar histamin gibi kimyasalların salınımına neden olarak iltihaplanmaya neden olur. Alerjisi ve astımı olan kişilerde bağışıklık sistemi sadece bakteri ve virüslere karşı savaşmakla kalmaz. Aynı zamanda genellikle zararsız olan bir maddeyle karşılaştığında da aşırı tepki verir. Polen, evcil hayvan tüyü, besinler gibi maddeler alerjiye neden olabilir. Alerjiye neden olan madde alerjen olarak adlandırılır. Vücut alerjeni ortadan kaldırmaya çalışırken kaşıntılı gözler, burun akıntısı ve hapşırma gibi belirtilere yol açabilir.

Astımın Nedeni Nedir?

Astımın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte çevresel ve genetik faktörlerin kombinasyonun bu duruma neden olduğu bilinmektedir. Ebeveynlerinde ya da kardeşlerde astımı olan kişilerde de astım olma riski daha yüksektir. Alerjenler, tahriş edici maddeler (sigara dumanı ve kirlilik gibi), solunum yolu enfeksiyonları, hava değişiklikleri ve egzersiz de astım belirtilerini tetikleyebilir. Bununla birlikte, kişinin tetikleyicileri ne olursa olsun, altta yatan astım sorunu aynı kalır.

Astımın Belirtileri Nelerdir?

Nefes aldığınızda hava, solunum yolları veya bronş tüpleri olarak adlandırılan bir tüp sistemi aracılığıyla burnunuzdan ve ağzınızdan akciğerlerinize geçer. Astımı olan kişiler, her iki akciğerde de hava yollarında aşırı daralma yaşarlar ve bu da genellikle aşağıdakileri içeren belirtilerin yaşanmasına neden olur:

  • Nefes darlığı,
  • Hırıltı,
  • Öksürük,
  • Göğüste sıkışma.

Astım belirtileri günlük, haftalık veya seyrek olarak ortaya çıkabilir ve hafif ile şiddetli arasında değişebilir. Astım, çocuklar arasında en sık görülen kronik hastalıktır ve tedavi edilmezse veya yetersiz tedavi edilirse; astım potansiyel akciğer fonksiyonu kaybı, egzersiz kısıtlaması, uyku güçlüğü, okula veya işe devamsızlık ve yaşam kalitesinde önemli bir düşüşe neden olabilir.

Alerjik Astım Nedir?

Alerjik astım, evcil hayvan tüyü, toz veya toz akarı, küf veya polen gibi alerjenlere karşı alerjik reaksiyonlarla tetiklenir. Bazen astım sadece polen mevsimlerinde ortaya çıkabilir. Spesifik alerjik tetikleyicilerinizi belirlemek, astımınızı yönetmek için çok önemlidir. Alerjik astımı olan kişilerin yaklaşık %80’inde saman nezlesi, egzama veya gıda alerjileri gibi ilgili bir durum vardır.

Kimler Alerjik Astım Riski Altındadır?

Ailede alerji öyküsü, alerjik astım için önemli bir risk faktörüdür. Alerjik nezle veya başka alerjilerin olması da astıma yakalanma riskinizi artırır.

Bütün Astım Vakaları Alerjiden Mi Kaynaklanır?

Alerjik astım çok yaygın olmasına rağmen, farklı tetikleyici türleri olan başka astım türleri de vardır. Bazı insanlar için astım; egzersiz, enfeksiyonlar, soğuk hava, gastroözofageal reflü hastalığı veya stres tarafından tetiklenebilir. Birçok insanın birden fazla astım tetikleyicisi vardır.

Astım Nasıl Teşhis Edilir?

Astım teşhisi, tıbbi öykü, fizik muayene ve akciğer testleri gibi belirli testlerin sonuçları dahil olmak üzere birkaç farklı şeye dayanır. Akciğer fonksiyon testleri, göğüs röntgeni vb. dahil olmak üzere astımın teşhisine yardımcı olabilecek özel testler de vardır. Alerjileri saptamak için ise alerji testleri yapılabilir.

Yeni geliştirilen bir test olan moleküler alerji testi kapsamlı sonuçlar vermesi nedeniyle bu bağlamda oldukça yararlı olabilir. Tüm solunum alerjenlerini de ortaya çıkaran bu test, tedavinin seyrine de olumlu bir etki bırakabilir.

Astım teşhisinde Madx Mat Moleküler Alerji Testi

Astım teşhisinde özellikle yeni teknoloji olan Madx Mat moleküler alerji testi ile çok daha detaylı alerji kaynağı saptanarak alerji aşısının içinde hangi alerjenlerin olması gerektiği ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkabilmektedir.

Astım ve Alerjiler Nasıl Tedavi Edilir?

Önleme ve uzun vadeli kontrol, astım ataklarını başlamadan durdurmanın anahtarıdır. Tedavi genellikle tetikleyicilerinizi tanımayı öğrenmeyi, tetikleyicilerden kaçınmak için adımlar atmayı ve ilaçlarınızın belirtileri kontrol altında tuttuğundan emin olmak için nefesinizi izlemeyi içerir. Astım alevlenmesi durumunda, hızlı bir rahatlama inhaleri kullanmanız gerekebilir. Sizin için doğru ilaç; yaşınız, belirtileriniz, astım tetikleyicileriniz gibi bir dizi şeye bağlıdır. Alerji uzmanınız, mevcut durumunuza uygun yöntemlerle astımınızı kontrol altında tutmanızı sağlayacaktır.

Alerjilerin Tedavisinde Aşı Tedavisi Yapılabilir

Alerji aşıları (immünoterapi), belirli alerji tetikleyicilerine karşı bağışıklık sisteminizin tepkisini kademeli olarak azaltarak astımın tedavisine yardımcı olabilir. İmmünoterapi, belirtilerinize tetikleyen küçük miktarda alerjenlerin düzenli enjeksiyonlarını içerir. Bağışıklık sisteminiz zamanla alerjenlere karşı tolerans geliştirir ve alerjik reaksiyonlarınız azalır. Buna karşılık astım belirtileri de azalır. Bu tedavi genellikle belirli bir süre boyunca düzenli enjeksiyonlar gerektirir. İmmünoterapi yani alerji aşı tedavisi ile astım şikâyetleriniz ortadan kalkar. İlaç ihtiyacınız ortadan kalkar ve hayat kaliteniz çok artar.

Hangi spor, kaç kalori yaktırıyor!

Hangi spor, kaç kalori yaktırıyor!

Yaklaşık bir buçuk yılı aşkın süredir hareketsizlik ve yeme alışkanlıklarının değişmesi derken pek çok kişi alımından şikayetçi… Pandeminin gölgesinde karşıladığımız yaz mevsiminde fazla kilolar her zamankinden çok göze batarken, bu kilolardan kurtulmaya, fit ve zinde olmaya çabalayanlar için yaz sporları imdada yetişebiliyor! Acıbadem Fulya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı,  Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ,Özellikle günlük yaşantımızı derinden etkileyen Covid-19 pandemisi sürecinde hareketsizlik ve sağlıksız beslenme nedeniyle alınan kalorilerin yağa dönüşmesi kaçınılmaz. O nedenle sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli spor yapmak şart. Bu süreçte sosyal mesafeye dikkat ederek açık havada yapılabilen bazı pratik sporlar bu anlamda büyük destek sağlıyor” diyor. Prof. Dr. Tolga Aydoğ, pandemi sürecine uygun olan, kilo vermeye katkı sağlayan 5 yaz sporunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Dergi, Pause Sağlık

Yüzmek

Özellikle yaz sıcaklarında hem serinlemenin hem de her yaştan kişi için vücudu zorlamadan yüksek kalori harcamanın ana destekçilerinden biri yüzmek. Hem bölgesel hem de kitlesel zayıflamaya katkı sağlayan, vücudun tüm kaslarını aynı anda çalıştıran yüzme, kalbi az yoruyor ve vücutta kalıcı bir yorgunluğa yol açmıyor. Yaz aylarında her gün sadece 30 dakika yüzmeniz durumunda yaklaşık 250 kalori harcayabilir ve omurga sağlığı başta olmak üzere fiziksel ve ruhsal sağlığınız için büyük kazanımlar sağlayabilirsiniz.

Dans etmek

Özellikle pandemi sürecinde internet karşısında dans videolarına eşlik ederek evinizde ya da bahçede yarım saatte 300 kaloriye varan enerji harcayabilirsiniz. Son yıllarda kalori yakımında faydaları çok daha fazla anlaşılan dans hareketleri ve zumba hem stresinizi giderecek hem de kilo vermeye yardımcı olacaktır. Yaşınıza ve yaşam tarzınıza göre zumbanın ağır gelmesi durumunda kendinizi çok yormadan günde 30 dakika orta seviyeli dans ederek de kilo verebilirsiniz.

Pause Dergi, Pause Sağlık

Bisiklete binmek

Yapılan bilimsel araştırmalar, günde sadece 30 dakika bisiklete binmenin yaklaşık 200 kalori harcamaya katkı sağladığını ortaya koyuyor. Yaz mevsimi için en ideal sporlardan biri olan ve önemli bir kardiyo egzersizi olarak nitelendirilen bisiklete binme, pandemi sürecinin stresinden arınmada fayda sağlayacağı gibi bacaklar, kalça, karın, uyluk ve baldır kasları başta olmak üzere vücudun bütün önemli kas kitlelerini çalıştıracak ve kilo vermenize katkı sağlayacaktır.

Tempolu yürümek

Pandemi sürecinde sosyal mesafeye dikkat ederek, açık havada her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüşün sayısız faydaları bulunuyor. Sağlıklı yaşam için vazgeçilmez sporların başında gelen düzenli ve tempolu yarım saatlik yürüyüş ile yaklaşık 200 kalori enerji harcayabilir ve hem kilo vermeye hem de zinde kalmaya adım adım yaklaşabilirsiniz.

Pause Dergi, Pause Sağlık

Elastik bant ile çalışmak

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ “Pandemi sürecinde hareketsiz kalma kalp-akciğer kapasitemizi azaltmanın yanı sıra kaslarımızda da zayıflamaya neden oldu. Bazılarımızın kilosu değişmese de kasları inceldi ve yağları arttı. Bunun önüne geçmek ve kuvvetimizi artırmak için elastik bant, bizlere her yerde egzersiz yapma şansı yaratır. Hangi kaslarınızı, nasıl çalıştıracağınızı doktor, spor eğitmenininden öğrendikten sonra bu egzersizleri her yerde çok rahat bir şekilde yapabilirsiniz. Elastik bant ile çalışmayı ilk 4 egzersizden biri ile kombine ederek, 30 dakikada  yaklaşık 110 kalori verebilir, kalori harcamaktan öte kaslarınızı kuvvetlendirebilirsiniz” diyor.