Bu ay ki Konuk Yazarımız Selahattin Durmaz;
“VİKİNGLERİN İZLANDA’SI GÖRÜLMEYE DEĞER”
Seyahatimi planlamadan önce hayalini kurduğum Blue Lagoon için keşfe çıktığım bu serüvende dünyadan kopuk olarak düşündüğüm, dünyanın en huzurlu olduğu belirtilen ada ülkesini karış karış gezdikçe; aslında dünyanın merkezinde eşsiz bir hazine içinde kendimi bulduğumu fark ettim.
Helsinki aktarmalı, beklemeleriyle toplamda 7-8 saat kadar uzun bir uçuş sonrasında Grönland ve İngiltere arasında Faroe Adalarının kuzey batısında yer alan “Arctic” ülkeleri içinde aktif volkanik yanardağlar üzerine kurulmuş doğa harikası olan İzlanda’ya varmıştım. Keflavik Uluslararası Havalimanından çıkınca buz gibi tertemiz havası yorgunluğumu hemen almış daha attığım ilk adımlarda dünyanın birçok yerinde göremeyeceğim güzelliklerin kapısını aralayan ayrı bir gezegene geldiğim hissi beni büyülemişti. İndikten sonra Türkiye ile arasında olan 3 saat farkı nedeniyle saatimi ayarladım, transferime hızla atlayıp yerel halkın yaşam şeklini anlamak için Reykjavik’te kiraladığım eve yol alırken kılavuzuma da ardı arkası kesilmeyen sorularla ilk defa geldiğim bu ülke ile ilgili merak ettiklerimi sormaya başladım.
Her Yıl 1-2 Santimetre Kare Büyüyen Ada
İzlanda yani Iceland; Reykjavik, Akureyri, İsafjörour, Egilsstaoir olmak üzere 4 büyük şehri olan göze küçük görünse de haritada birbirine oldukça uzak mesafeleri olan geniş bir ada ülkesi. Ülkenin yani adanın oluşumu ise tam bir tabiat mucizesi. Yanardağların lavları üzerine kurulmuş ve tektonik plaklardan oluşan İzlanda “lav tarlaları” ile dolu verimli arazileri çok sınırlı bir coğrafik alan. Bu aktif yanardağlardan çıkan lavlar nedeniyle her yıl ada 1-2 santimetre kare daha genişliyor. Tarımın çok az alanda elverişli olmasına rağmen hayvancılıkta ileride olduğunu duymam ilk şaşkınlığımı yaşamama neden oldu. Koyun en çok yetiştirilen ve eti ile sütünden yaygın yararlanılan küçükbaş hayvancılığın candamarı. Tüm nüfustan fazla koyun yetiştiriliyor. Ve ülke dışından hayvan ticareti yasak olduğu için hayvanların hastalanmasına olanak sağlayan hayvana özgü hastalık bu ülkede görülmüyor. Yani hayvanlar tamamen organik ortamda sağlıklı et ve süt sunuyor diyebilirim. Ve İzlanda’ya özgü bir ırka sahip olan türünün tek örneği yabani atlar adanın sembolü. İzlanda’da birçok göl bulunuyor ve göller ise balık dolu. Ayrıca balinalar, foklar ve Kuzey hattında görülen puffin adlı rengarenk kuş türü de İzlanda’da yaşayan doğanın harikaları. Puffinleri görmeden asla dönmeyin derim.
Refah, Mutluluk ve Huzurun Adresi
Bu küçük bilgileri öğrenirken İzlanda’nın başkenti olan Reykjavik’e yaklaşık 30-40 dakika olan araba yolculuğu sonrası varıyoruz. Ve hemen eve yerleşip kendimi küçük ama zevkli başkentin sokaklarına atıp şehri görmek istiyorum. Kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi refah, mutluluk, huzur ve eğitimin en iyi verildiği ülkelerden biri olduğunu hemen anlıyorsunuz. İnsanlar çok yardımsever ve yabancılara karşı oldukça misafirperver davranışları kendinizi yabancı hiseetmenizi engelliyor. Kılavuz ile gezerken bazı enteresan bilgileri de hemen not ediyorum. Suç ve hırsızlık olmadığı için evi kilitlememe gerek olmadığını söylüyor kılavuzum. 130 adet volkanik yanardağ ve bunun 15’I hala aktif olduğu için lavlar ağaç yetiştirmeyi engellemiş. Ağaç çok olmayınca ormanda bu ülkede malesef bulunmuyor. Fakat ülkenin her yerinden su fışkırıyor. 10 bin adet şelalesi bulunuyor çünkü… Dünyanın en iyi içilebilir suyuna sahip bu nedenle. Doğal kaynak suyu olduğu için sülfür kokusu burnunuza hemen geliveriyor. Jeotermak kaynaklardan yenilenebilir enerji üretimi sayesinde sıcak ve soğuk su ülkede ücretsiz. Tabi elektriğe de para ödemiyorlar. Sivrisinek yaşamıyor İzlanda’da. İzlanda’nın bir ordusu bulunmuyor ve ülkeyi Nato devriyeleri koruyor. Polisler silah taşımıyor. Ülkenin her vatandaşı İzlanda dili başta olmak üzere, Norveç dili ve İngilizce biliyor.
Reykjavik’te gezerken tam merkezde muhteşem yükselen bir yapıtın klise olduğunu öğreniyorum. Kilisenin ana girişinin hemen çaprazında şehrin en meşhur geleneksel izlanda yemekleri servis eden Café Loki’de kısa bir kahve molası veriyorum ve sonra hediyelik eşya satan her dükkana girip çıkarak İzlanda’ya özgü lava tuzu, yosun tuzu, meyanköklü tuz, biberiyeli tuz ve magnetlerden alıp eve dinlenmeye dönüyorum.
Kendinize Doğru Rota Oluşturun
Öncelikle İzlanda’yı en iyi gezebileceğiniz mevsim sonbahar. Hem hava serin hem gün ışığından maksimum yararlanabiliyorsunuz. Böylece gezi rotanızda birçok yeri aynı gün içinde görebilirsiniz. İlk önce adanın oluşumunun derin izlerini taşıyan Pingvellir – Arnessysla’da bulunan tektonik plakların kesişim noktasından doğayı keşfetmeye başlayın. Bu tektonik plaka yüzyıllar öncesinin izlerini taşıyan Kuzey Amerika ve Avrupa’yı birbirinden ayıran bir doğa park. Yürüyüş yapıp İzlanda Başbakan’ına ait olan yazlık evine de göz atmayı unutmayın. Refah düzeyi yüksek olan tüm ülkelerde olduğu gibi her İzlanda vatandaşının Başbakanlarının evine randevusuz gidip kahve bile içebilme özgürlüğünün olduğunu da hatırlatmak isterim.
Daha sonra rotanıza Gullfoss şelalesini ekleyin. İzlanda’nın en büyük şelalelerinden biri olan Gullfoss’a giderken mutlaka yağmurluğunuz yanınızda bulunsun. Gullfoss’tan direk Arnessyla’da yer alan Geysir’leri görmeye geçin. Geysir İzlanda dilinde fışkırmak anlamına geliyor. Jeolojik zenginliği olan adada her 8-10 dakikada bir yerin altından fışkıran sıcak su patlaması dünyada Şili, Sibirya, Yellowstone Ulusal Parkı ve burada bulunuyor. Yol üstünde Cerid Kraterinde gezinti yapmayı ihmal etmeyin.
Blue Lagoon’u görmeden İzlanda’da bulundum demeyin. Alg, silika ve birçok mineralin bulunduğu 40 derece sıcak su içeren bu doğal gölet dünyanın en iyi spa’sı sayılıyor. Yaklaşık 800 yıl önce oluşan bu doğal kaynak suyu hem jeotermal hem de deniz suyu karışımından oluşuyor. Gününüzü burada yüz maskesi, masaj ve detoks içecekleri ile dinlenerek sonlandırın derim.
İzlanda’da yapacak çok alternatifiniz bulunuyor. Bunlardan biri balina izleme aktivitesi. Bu aktivite için size kılavuz olacak şirketler bulunuyor. Birini arayıp biletinizi almanız yeterli. Sürat tekneleri ile açık okyanusta birçok çeşit balinaya rastlama ve doğal yaşam alanlarında onlarla yakından temas etme şansınız çok yüksek. Ayrıca puffin adasına uğrayıp bu renkli muhteşem kuşları da bu turda görebiliyorsunuz.
Bazalt taşları, simsiyah çakıl taşlı kumsalı ile meşhur olan Reynisdragnar bölgesindeki okyanus kıyısı her turistin uğrak noktası. Bu kumsalda yürüyün ve büyük kayalıkların orada fokların doğal yaşamını yakından izleyin derim. Zamanınız varsa araba kiralayın ve adanın batı kısmını da gönlünüzce dolaşın. Ve mutlaka bir gününüzü Jökulsarlon Gölüne buzulların arasında zodyak ile kaybolmaya, güzel bir grup ile buzul yürüyüşü yapmaya ayırın.
Şehirde Altın Noktalarda Zaman Harcayın
İzlanda’lı sanatçı Jon Gunnar’ın The Sun Voyager heykeli
Harpa Konser Salonu ve Konferans Merkezi
Arbaejarsafn Açık Hava Müzesi
Hallgrimskirkja Kilisesi
Babalu Café
Austurvöller Bölgesi