Nezaket yeniden moda olsa…

Bu yazıyı kaleme almadan iki gün önce kısa bir nefes arası için gittiğim bir tatil kasabasında arkadaşımla güneşlenirken yaşının en az seksen civarı olduğunu tahmin ettiğim son derece hoş bir yaşlı kadın yanımıza geldi ve “Ablam biraz fazla konuşuyor, eğer sizi rahatsız ediyorsa çok özür dilerim. Kendisinde demans sorunu var da…” dediğinde arkadaşımla birbirimize bakakaldık. Bir an için onlar bizim konuşmamızdan rahatsız olmuş olabilirler mi diye kendimizi sorgularken aslında böylesine naif ve bir o kadar nazik bu özrün asla iğneleyici bir amaç gütmediğini ikimiz de çok iyi biliyorduk. Bu olay yaşlı kadın yanımızdan uzaklaştıktan sonra da zihnime düşen onca soru eşliğinde aklımı kurcalamaya devam etti. “En son böylesine nazik bir tavırla -yaş farkı gözetmeksizin- ne zaman karşılaşmıştım?” “Bu içten özür bizi neden bu kadar şaşırtmış ve duygulanmamıza yol açmıştı?” “Nezaket sadece geçmişte kalan eski moda bir davranış şekli haline gelmiş olabilir mi?” “Jest ve kibarlıktan uzak, düşüncesiz ve hoyrat bir davranışa maruz kalmama çabası, içinde bulunduğumuz çağın öne çıkan karakteristiklerinden biri olan yalnızlığı açıklayabilir mi?

Yaşamış olduğumuz şu son iki sene unutmaya yüz tutmuş birçok ahlaki değeri bizlere yeniden anımsatmış olsa da diğer yandan evlerden çıkmadan geçirdiğimiz izolasyon dönemleri sahip olduğumuz sosyal yetilerimizi kaybetmemize de yol açmıştır. Benzer bir paradoks medeniyet için de geçerli. Medeniyet bir taraftan doğru iletişim ve kişilerarası ilişkilerde saygınlığı öğretici, teşvik edici ortamlar yaratsa da diğer yandan medeniyete bağlı aşırı bireyselleşme, hayatta kalabilmek için rekabet ortamlarında sergilenen bencil tutumlar bir noktadan sonra nezaket, alçakgönüllülük, merhamet ve empati gibi insani duyguların bir kenara itilip yerine kibir, kabalık, hakaret, ukalalık ve benmerkezcilik gibi toksik iletişim şekillerinin konmasına sebep olmuştur. İster aşağılayıcı bir yorum ister küçümseyici bir tavır olsun içinde bulunduğumuz dönemde hayatın birçok alanında kabalığa çok sık maruz kalmaya başladık.

Konu kabalık olduğunda bu davranışın tıpkı bir hastalık gibi bulaşıcı olduğunu ve olumsuz başka davranışları tetiklediğini söylemek mümkün. Kabalığa ne kadar çok maruz kalır ve şahit olursanız, onu başkalarından algılamanız ve kendinizin başkalarına kaba davranma olasılığınız o kadar artar. Birisi size kaba davrandığında neden böyle bir davranışa maruz kaldığınızı anlamaya çalışırken sizin dürtü kontrol kapasiteniz de azalır. Hal böyle olunca siz de başkalarına kaba olmaya daha yatkın hale gelirsiniz. Örneğin iş yerinde müdürü ya da bir iş arkadaşı tarafından hakarete maruz kalan bir kişinin anlık olarak o kişiye ya da sonrasında kendi çalışanına ya da başka bir iş arkadaşına durduk yere bağırıp çağırması çok da şaşırtıcı bir tepki değildir. Bir tükenmişlik söz konusudur ve artık tahammül kalmamıştır. Kendinizi böyle bir döngüde bulursanız ve kaba bir davranış sergilediğinizi düşünürseniz karşınızdaki kişiden -sizden yaşça küçük ya da iş ortamında sizden daha alt bir pozisyonda olsa dahi- özür dilemekten çekinmeyin.

Kabalık kişinin güvenini azaltabilir, öfke, korku ve üzüntü duygularını tetikleyerek depresyon ya da anksiyete gibi ruhsal bozukluklara yol açabilir. Kabalık yaşadığınızda kendinizi insan ilişkilerinden tamamen izole ederek yalnızlık girdabına sürüklenmeniz gibi bir tuzak söz konusudur. Bu tür bir tuzağa düşmektense o an geri adım atmak ve dürtülerinize yenilmemek son derece önemlidir. Böyle zamanlarda olayın meydanda geldiği toksik ortamdan uzaklaşmak, biraz gevşemeye çalışmak ve hatta mümkünse egzersiz yapabilmek kaçınmak ve yalnız kalmak yerine kontrolü yeniden ele almanıza yardımcı olacak davranışlardır.

Kabalık yeni bir davranış şekli değil, aksine sosyalleşme var olduğundan bu yana giderek artış gösteren insani bir özelliktir ama bu gerçek, kabalık döngüsüne boyun eğmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Size hakaret eden birine nezaket göstermek tabii ki çok kolay olmayabilir. Ama unutmayın, tıpkı kabalık gibi iyilik ve kibarlık da bulaşıcıdır. Eğer biri sizi üzdüyse sakinleşmek için kendinize zaman tanıyın. Siz sakin ve pozitif kalabilirseniz karşınızdakine de sakinleşmesi ve davranışlarını sizinkine göre ayarlaması için bir şans vermiş olursunuz. Eğer bu işe yaramazsa kötü davranışlara kendi olumsuzluğunuzla yanıt vermekten kaçınarak ya da bu kişileri uyararak ya da durmalarını isteyerek de kabalık döngüsünü kırabilirsiniz.

“Nezaket” modasını geri döndürmek bizim elimizde…

Şehnaz Tuna

Şehnaz Tuna

Editör / pausedergi@gmail.com

Klinik Psikolog