Yazılar

Alerjik hastalıklarda erken dönem tedavi çok önemli

Alerjik hastalıklarda erken dönem tedavi çok önemli

Tüm yaş gruplarında yaygın bir sağlık problemi olan alerjik hastalıklar çocukları daha fazla etkisi altına alıyor. Öyle ki her üç çocuktan birinde ‘alerjik reaksiyon’ tespit ediliyor. Üstelik alerjik hastalıkların çocuklarda görülme sıklığının her geçen gün arttığı görülüyor. Ağustos ve eylül aylarında genellikle çayır–çimen polenleri ile yabani ot polenlerinin sorumlu oldukları alerjik hastalıklar çocuklarda ciltte basit bir kaşıntı veya hafif öksürük ya da burun kaşıntısı şeklinde kendini belli edebilirken, şiddetli anafilaksi tablosunda ise hayatı tehdit edebiliyor. Ancak alerjik hastalıkların özellikle erken dönemde tedavi edilmesi ve alınan önlemler daha sonraki yıllarda gelişebilecek pek çok sorunu önleyebiliyor. Acıbadem International Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, tedavinin aksamaması için her şeyden önce alerjik reaksiyon konusunda doğru bilgi edinilmesinin büyük önem taşıdığına dikkat çekerek “Ebeveynlerin eş dosttan öğrendikleri bilgilerin doğruluğunu hekimlerine mutlaka teyit ettirmeleri gerekiyor. Zira, alerjik reaksiyon konusundaki hatalı bilgiler doğrultusunda hareket edilmesi tedaviyi aksatmasının yanı sıra çocuğun hayatını tehdit edebiliyor” diyor. Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, çocuklarda alerjik hastalıklar hakkında toplumda doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Acıbadem International Hastanesi

Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya

Çocuğun alerjik hastalığı zamanla geçer. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Çocuklarda özellikle astım, atopik dermatit ve alerjik nezle erken çocukluk döneminde başlar ve tedavi edilmezse ömür boyu sürebiliyor.

Alerjik olduğu maddeye maruz kalması zamanla duyarsızlaşmasını sağlar. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Çocuğun alerjik olduğu maddeye maruz kalmasının ardından zamanla duyarsızlaşarak iyileşeceğine yönelik düşünce kesinlikle doğru değil. Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, “Üstelik alerjik etkenin içeriğine göre oldukça tehlikeli bir tablo da oluşabiliyor. Özellikle alerjik besinleri çocuğa ısrarla yedirmek pek çok ciddi sorunun yanı sıra ölümle bile sonuçlanabiliyor. Örneğin süte çok duyarlı olan çocuk bir kaşık yoğurtla anafilaktik şoka girebiliyor” uyarısında bulunuyor.

İnek sütüne alerjisi olan çocuklara keçi sütü verilebilir. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Toplumda inek sütüne alerjisi olan çocuklara keçi sütü verilebileceğine yönelik yaygın bir kanı var. Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, bu bilginin de doğru olmadığını belirterek, “İnek sütüne duyarlı olan çocukların yüzde 90’ından fazlası keçi, koyun ve manda sütüne de duyarlı oluyorlar. Ayrıca süt alerjisinde peynir, yoğurt ve tereyağı gibi sütten yapılan tüm ürünlerin de mutlaka yasaklanması gerekiyor” diyor.

Alerjik hastalığı olan anne babanın çocukları da alerjik olur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Toplumdaki inanışın aksine alerjik hastalıkların tümünde değil bazılarında genetik yatkınlık oluyor. Örneğin, astım ve atopik dermatit daha çok genetik yatkınlık gösteriyor. Hem annede hem babada alerjik hastalık olması durumunda bu hastalıkların çocukta görülme riski daha da yükseliyor. Alerjiye yatkın olan çocukların yüzde 10-12’sinin ailesinde ise alerjik hastalık görülmüyor.

Alerji tedavisinde kullanılan ilaçlar zararlıdır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, tıp dünyasında kullanılan tüm ilaçların az veya çok yan etkisi olduğuna işaret ederek, “Burada önemli olan, ilaçlardan elde edilen yararın zarardan çok daha fazla olmasıdır. Bu prensipten hareketle, hekim kontrolünde ve doğru dozlarda kullanılan alerji ilaçları önemli yan etkiye sahip olmuyor.” diyor.

Alerji ilaçları bağımlılık yapar. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Alerjik hastalıkların tedavisinde ilaçlar uzun yıllar kullanılsa bile bağımlılık yapmıyor. Çocuklar iyileştiklerinde ilaçlar sorunsuz ve aşamalı olarak kesiliyor.

Alerjik hastalıkların kesin tedavisi aşılardır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Bronşiyal astım ile alerjik nezle sorunu yaşayan ve polenler, tozlar ile arılara karşı duyarlı olan bazı çocuklarda tüm korunma önleminin yanı sıra ilaç tedavisine rağmen tam düzelme olmuyor. Alerjik çocukların çok az bir kısmını oluşturan bu tablolarda “immünoterapi” adı verilen aşı tedavisi yararlı olabiliyor.

Pause Sağlık

Çocuklarda alerjik hastalıklar geçince bir daha tekrarlamaz. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Çocuklarda iyileşen alerjik hastalıklar kalıcı bağışıklık bırakmıyor. Özellikle güçlü genetik yatkınlığı veya alerji yapıcı maddelere şiddetli duyarlılığı olan çocuklarda iyileşmeye rağmen kalıcı bağışıklık oluşmuyor. Dolayısıyla bu çocukların kendilerini ömür boyu korumaları ve alerjik tabloyla yaşamayı öğrenmeleri gerekiyor.

Aynı anda birkaç alerji gelişebiliyor!

Alerjik hastalıklar arasında görülme sıklığı açısından ilk üç sırayı alerjik nezle, bronşiyal astım ve atopik dermatit alıyor. Bunları anafilaksi, ürtiker, göz alerjileri, besin alerjileri, ilaç alerjileri,  arı ve diğer böceklerle oluşan alerjiler, lateks ile diğer kimyasallarla gelişen alerjiler izliyor. Bu hastalıklar çocuklarda ayrı ayrı görülebileceği gibi aynı anda iki veya üç tipi birlikte de ortaya çıkabiliyor. Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, “Burada önemli olan nokta, alerjik hastalıkların biri ortaya çıktıktan sonra zamanla diğerlerinin onu izleyebileceğini bilmektir. Örneğin, alerjik nezleden sonra astımın görülmesi veya yumurta alerjisi olan bebeklerde daha sonraki yıllarda astımın gelişmesi sık rastlanan durumlardır. Dolayısıyla diğer alerjilere karşı tedbirli olmak önem taşıyor.” diyor.

Çocuklarda en sık kullanılan alerji testleri

Çocuklarda en sık kullanılan alerji testleri

Çocuklarda görülen alerjilerin temelinde genellikle ailesel yatkınlık yatsa da çevresel faktörler de etkendir. Alerjik hastalıklarda doğru tanının çok önemli olduğunu söyleyen Liv Hospital Çocuk Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Mahir İğde alerji testleri ile ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Mahir İğdeTanı nasıl konulur?

Öncelikle hastanın detaylı hikayesi ile birlikte aile hikayesi ve ailesel yatkınlıkla ilgili ipuçları aranır. Genelde alerji veya atopi aile içinde devam eden bir durumdur. Şikayetlerin ne zaman ve/veya hangi durumlarda arttığı, azaldığı tespit edilmeye çalışılır. Vücuttaki hastalık belirtileri incelenir. Şüphelenilen olası alerjenler tespit edildikten sonra deri ve/veya kanda alerji testleri yapılır.

Alerji testlerini neden önemli?

Teşhiste çok önemli bir rolü olduğu gibi tedavinin planlanmasında da çok önemlidir. Çünkü alerji neye karşı ise kaçınmak gerekir. Örneğin; ev tozu içindeki akarlara alerjisi olan bir çocuğun toz maruziyeti için önlem alması gerekir.  Alerji çok fazlaysa immünoterapi denilen aşı tedavisi yapılması gerekir. Aşı tedavisi yüzde 70-80 faydalıdır. Cilt altına enjeksiyonla yapılan aşılar olduğu gibi dilaltına sprey şeklinde aşılar da vardır. Bu aşıların seçimi de çocuk alerji uzmanlarınca yapılmalıdır.

Alerji testleri nasıl yapılmalı?

Alerji testleri çocuklara, çocuk alerji uzmanları tarafından yapılmalıdır. Çünkü alerji testleri ile sadece “Şu maddeye alerjin var, şunlara yok” demek yetmez. Test panelinde kullanılacak alerjenler doğru seçilmeli, doğru teknikle yapılmalıdır. Uzman kişilerce değerlendirilmeli ve çapraz reaksiyonlar konusunda bilgi sahibi olunmalıdır. Çocuklar ve yetişkinlerde yapılan teknik ve alerjen içerikleri çok farklı olabilir. Yanlış yorum sonrası astım olmayanların yanlışlıkla astım teşhisi konulmasına, astımlı olanların da yanlışlıkla astım olmadığına karar verilebilir.

Alerji testleri kaç yaşında yapılabilir?

Alerji testleri ciltten 2-3 aylıktan itibaren yapılabilir. Özellikle gıda alerjisine bağlı egzamalı çocuklarda ciltten deri testi 2 aylıktan itibaren yapılabilir. Astım nedeniyle yapılan alerji testlerinin ise genelde 2 yaşından sonra yapılması daha uygun olur.

Alerji testlerini kandan yapılabilir mi?

En doğru teşhis ciltten yapılan testle konulur. Kandan yapılan testler doğru sonuç vermeyebileceği gibi çok da pahalıdır. Bu sebepten kandan değil ciltten alerji testi yapılması gerekir.

En sık kullanılan alerji testleri hangileridir?

Prick testi: En sık kullanılan bu yöntemde hastanın cildinde 20-30 kadar alerjen değerlendirilebilir. Deri bütünlüğü aralıklı olarak hafifçe bozulur, bu bölgelerin üzerine damlatılan alerjene reaksiyon oluşup oluşmadığını görmek için 30 dakika beklenir. Beliren kızarıklığın çapına göre reaksiyon verilen alerjen belirlenir. Bazı ilaçlar prick testin sonucunu değiştirebildiği için test yapılmadan hastanın hekimi bilgilendirmesi gerekir.

Patch (yama) testi: Genellikle prick testi ile sonuç alınamayan durumlarda egzamaya neden olan alerjenlerin tanısında kullanılır. Hastanın sırtına, üstünde alerjenler olan bir bant yapıştırılıp 2 gün beklenir. Kızarıklık olan yerlerdeki maddeye alerji gelişip gelişmediği tespit edilir.

Kanda Spesifik IGE antikoru tayini: Alınan kanda Spesifik LGE antikorunun değeri saptanır. Prick testi kadar anlamlı olmasa da alerji varlığını ve tedavi cevabını ölçmede kullanılabilir.

Gıda alerji testi: Besin alerjisi için deriden ve kandan alerji testi yapılabilir. Deriden yapılan test daha fazla yol göstericidir ve 20-30 dakika gibi kısa zamanda sonuç verir. Ancak besin alerjilerinin tanısında altın standart besin provokasyon testidir. Çocuk alerji uzmanları, besin alerjisi yapma potansiyeli yüksek besinleri bebeğin beslenmesinden çıkartıp düzelme olup olmamasına göre alerji olup olmadığını belirler. Bebekte düzelme olursa ikinci aşamada besin yüklemesi yapılır. Daha sonra kesin olarak belirlenen alerjen bebeğin beslenmesinden çıkartılır. Anafilaksi gibi bulgularla seyreden besin alerjisinde hastada deri testi klinik bulgular ve kanda spesifik IGE düzeyi değerlendirildikten sonra verilir.

Bu hastalık okul başarısını etkiliyor!

Bu hastalık okul başarısını etkiliyor!

Havaların soğumaya başladığı sonbaharla birlikte çocuklarda alerjik hastalıklar da artış gösteriyor. Ancak alerjik şikayetlerin üst solunum yolu enfeksiyonları ile karışabilmesi tanı ve tedavinin gecikmesine yol açabiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Gülbin Bingöl “Sonbaharda artış gösteren alerji çocuğun hayat kalitesini olumsuz etkiliyor, okul başarısını düşürüyor. Ebeveynlerin alerjik şikayetlere karşı dikkatli olmaları ve bu yakınmaları ‘nezle ve griptendir’ diye düşünmeyip mutlaka hekime başvurmaları gerekir.” diyor. Prof. Dr. Gülbin Bingöl sonbaharda artış gösteren alerjiye karşı çocuklarda alınması gereken 7 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Sıcaklıkların azalmaya başladığı, güneşin yerini bulutlu ve yağışlı havaya bıraktığı sonbaharla birlikte ağaçlar yapraklarını döküyor, doğa mevsime özgü güzelliğiyle büyülüyor. Ancak bu değişim zamanı özellikle çocuklu aileler için zorlu bir süreci de beraberinde getiriyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Gülbin Bingöl, genelde rüzgarla birlikte etrafa yayılarak kilometrelerce uzaklara taşınan ve yoğun olarak havada bulunan yabani ot ve nezle otu gibi bazı polenlerin alerjik şikayetleri artırdığını belirterek “Çocuk eğer alerjik bir bünyeye sahipse, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu polen taneciklerini havayolu ile soluduğunda alerjik şikayetler tetiklenerek burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, öksürük ve gözlerde kızarıklık gibi birçok şikayete yol açıyor. Bu şikayetler nezle ve grip gibi üst solunum yolu hastalıkları ile karışabildiğinden tanı ve tedavide gecikmeye neden olabiliyor.” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Gülbin Bingöl

Okuldaki risklere dikkat!

Sonbaharda havaların soğuması, okulların açılması ve kapalı mekanlarda geçirilen zamanın artmasıyla üst solunum yolu enfeksiyonlarında da artış olduğunu, enfeksiyonların kolayca bulaş imkanı bulduğunu belirten Prof. Dr. Gülbin Bingöl, enfeksiyonların da alerjik bulguları tetikleyebildiğine dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Kapalı ortamlarda virüslerin kolayca bulaşmaları nedeniyle oldukça sık görülen üst solunum yolu enfeksiyonları, alerjik bünyesi olan çocuklarda daha ağır seyrediyor. Hapşırma, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, genizde kaşıntı hissi, gözlerde kızarıklık ve sulanma, özellikle düzelmeyen ve geceleri artan kuru öksürük, göğüste hışıltı ve nefes darlığı gibi şikayetler hem çocuğun yaşam kalitesini düşürüyor hem de okul performansını olumsuz etkiliyor, okulda gün kaybına yol açabiliyor.”

Tanı ve tedavide gecikilmemeli!

Son yıllarda alerjik hastalıkların giderek yaygınlaştığını, ebeveynlerin çocuklarındaki alerjik belirtiler karşısında en kısa sürede hekime başvurmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gülbin Bingöl, hastalığın doğru tanı ve tedavisinin hem çocuğun hastalığını kontrol altına alarak rahatlatmada hem de gereksiz ilaç kullanımını önlemede çok büyük önem taşıdığını söylüyor. Çocuklarda alerjik öksürüklerin yüzde 80’inin alerjik astım olduğuna işaret eden Prof. Dr. Gülbin Bingöl “Alerjide erken tanı ve tedavi, ileride gelişecek kronik astım ile KOAH gibi çok daha tehlikeli hastalıkların, havayollarında oluşabilecek kalıcı hasarın önlenmesinde kritik rol oynuyor.” diyor.

 

Pause Sağlık, Pause Dergi

Çocuklarda sonbahar alerjisine karşı etkili önlemler!

Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Gülbin Bingöl, alerjik etkenlerden korunarak şikayetlerin büyük ölçüde azaltılabileceğini belirterek, etkili önlemleri şöyle sıralıyor:

  • Burun, dudak ve göz çevresine ince bir tabaka vazelin sürerek polenlerin vücuda girişini engelleyebilirsiniz.
  • Çocuklarınızı ellerini sık yıkamaları ve gün içerisinde ellerini yüzüne sürmemeleri, arkadaşlarıyla sosyal mesafeye dikkat etmeleri konusunda bilgilendirin.
  • Soğuk havalarda evde kullanacağınız ısıtıcılar odanın nem oranını düşürüp havayı kurutabileceğinden odayı düzenli aralıklarla havalandırın.
  • Çocuğunuzun uyuduğu odada çok fazla eşya bulundurmayın. Çiçek, oyuncak, battaniye, halı gibi eşyalardan da uzak tutun.
  • Çocuğunuza yünlü ve tüylü giyseler giydirmeyin.
  • Çocuğunuzun nevresimini en az 60 derecede yıkayın.
  • Çamaşırları çocuğunuzun yanında kurutmayın, boş olan bir odada kurutun.

Çocuklarda bu şikayetler alerjiden olabilir!

  • Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, burun yanması ve burun kaşıntısı
  • Hapşırma
  • Gözlerde kızarıklık, yanma, sulanma
  • Gözaltlarında mavimsi ve mor renkli görünüm
  • Geniz akıntısı
  • Öksürük, hırıltı, nefes darlığı
  • Uykuda terleme

Çocuklara bu renkteki kıyafetleri giydirmeyin, çünkü…

Çocuklara bu renkteki kıyafetleri giydirmeyin, çünkü…

Polenler, çayır ve çimenler, güneş, akarlar, böcekler, besinler… Alerji denildiğinde her ne kadar aklımıza bahar ayları gelse de, aslında yaz mevsiminde de pek çok faktör alerjileri tetikleyebiliyor. Tüm yaş gruplarında yaygın bir sağlık sorunu olan alerji, çocukluk çağında daha sık görülüyor. Öyle ki ülkemizde her 3 çocuktan birine ‘alerji’ tanısı konuyor. İlkbahar ve yaz aylarında en sık görülen alerjik etken ise ‘polenler’ oluyor. İlkbahar  döneminde  esas olarak ağaç polenleri, yaz  döneminde  çayır- çimen polenleri ve  yaz sonu ile  sonbahar  döneminde de  yabani ot polenleri  sorumlu oluyor.  Ayrıca  her üç  dönemde de  mantarlar, böcekler, güneş ışınları ve bazı besinler çocuklarda önemli  alerji  sebeplerini oluşturuyor. Çocukları alerjik hastalıklardan  korumanın  temel  prensibi ise  onları sorumlu  alerjenlerden  uzak  tutmak. Acıbadem International Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, ebeveynlerin yaz alerjisini tetikleyen hatalardan kaçınmalarının son derece önemli olduğuna işaret ederek, ”Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta ise yaz aylarında güzel havalara aldanıp tedavilerin aksatılmaması olmalı. Ebeveynlerin acil durumda  kullanılacak olan ilaçları mutlaka yanlarında bulundurmaları gerekiyor. Zira özellikle  astım  ve  alerjik  nezleli  çocuklarda, örneğin yoğun  polenle   karşılaşma  sonrasında  kriz  şeklinde   belirtiler ortaya  çıkabiliyor” diyor. Acıbadem International Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, çocuklarda yaz alerjilerini tetikleyen 8 hatalı alışkanlığı anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Acıbadem International Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya

Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya

  • Kapı ve pencereleri açık tutmak

Sabahları 05:00-10:00 saatleri arasında  evin  kapı  ve pencereleri ile seyahat sırasında arabanın camlarını  açık tutmak, çocuğu bu saatlerde uzun süreli dışarıya çıkarmak, açık havada  yoğun polen  olduğu için polene maruziyeti  artırıyor. Bu saatlerde evinizin kapı ve pencerelerini açmayın, mümkünse çocuğunuzu sokağa çıkarmayın. Çocuğunuzla dışarıya çıkmanız gerekiyorsa maske, gözlük ve şapka kullanmayı ihmal etmeyin.  Arabanın camlarını da kapalı tutun ve polen filtresini çalıştırmayı alışkanlık edinin.

  • Çamaşırları açık havada kurutmak

Polenlerin  yoğun olduğu saatlerde  çocuğun çamaşırlarını açık havada  kurutmak da yapılan önemli hatalardan biri. Bunun nedeni ise polenlerin çamaşırlara yapışarak alerjik reaksiyonlar oluşturabilmeleri. Çamaşırlarınızı polenlerin yoğun olduğu saatlerde evde kurutmaya özen gösterin.

  • El, yüz ve gözleri yıkamamak

Gün bitiminde ellerin, yüzün,  gözlerin ve  burnun yıkanmaması, aynı  elbiselerin  giyilmeye  devam  edilmesi de polenlerin  vücutta  uzun  süre kalmalarına neden olabiliyor. Çocuğunuzun mümkünse  her gün banyo yapmasını sağlayın ve elbiselerini değiştirin.

  • Yağmurdan hemen sonra dışarıya çıkarmak

Yağmurdan hemen  sonra   çocuğu  açık havaya çıkarmamak gerekiyor.  Zira, yağmur  sırasında  havada  polen  sayısı  azalsa  da  sonrasında sayısı aniden yükselebiliyor. Bu nedenle çocuğunuzu mümkünse yağmurdan bir saat sonra dışarıya çıkarın. Ayrıca yoğun bir şekilde polenlere maruz kalmasına yol açacağı için yaz aylarında çocuğunuzun yanında çimleri  biçmekten kaçının.

Pause Sağlık, Pause Dergi

  • Bu saatlerde güneş altında kalmak

Güneş ışınlarının yeryüzüne en dik geldiği 10:00-16:00 saatleri arasında çocuğun dışarıda olması güneş alerjisine sebebiyet verebiliyor. Dolayısıyla bu saatlerde mümkünse dışarıya çıkarmayın, mecbursanız  vücudunu kapatan ince ve uzun kollu kıyafetler giydirin. Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, “Çocukların güneş ışınlarını kısa bir süre almaları yarar sağladığı için cildine güneş koruyucu ürünü güneşe çıktıktan 15-30 dakika sonra uygulayın. İşlemi her 3 saatte bir tekrarlayın. Deniz veya havuza girdiğinizde bu süreyi dikkate almadan, ürünü çocuğunuzun cildine tekrar yedirin” diyor.

  • Renkli, çiçekli kıyafetler giydirmek

Çocuklarda böcek alerjileri özellikle yaz mevsiminde oldukça sık rastlanan bir durum. “Böcekler arasında da en sık arılar, sivrisinekler ve karıncalar alerjiye neden oluyorlar” uyarısında bulunan Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Feyzullah Çetinkaya, önerilerini şöyle sıralıyor: “Arı ve diğer  böcekleri  çekebileceği için çocuğunuza açık havada  kısa kollu ve kısa paçalı kıyafetler giydirmeyin. Arıların ilgilerini çekebilecek pembe, sarı ile kırmızı gibi çiçekleri andıran renkte ve çiçekli kıyafetlerden de kaçının. Dikkat etmeniz gereken bir başka nokta ise kokular olmalı. Çocuğunuza çiçek kokusu yayabilecek krem veya kolonya sürmeyin. Bu hatalar böceklere duyarlı çocuklarda öldürücü  olabilecek  anafilaksi reaksiyonlarına yol  açabiliyor”

  • Polen durumunu dikkate almamak

Seyahat sırasında gidilecek yerin polen  durumunun  öğrenilmemesi de yine kaçınılması gereken önemli hatalardan. Her  coğrafi bölgenin  kendine  özgü  bitki  çeşitliliği ve  polen  dağılımının olduğunu unutmayın ve bu nedenle seyahat ederken mutlaka polen durumunu dikkate alın.

  • Emin olunmayan besinleri tüketmek

Yaz aylarında  çocukların  duyarlı oldukları  besinlerden  korunmaları  daha  zor oluyor.  Özellikle,  süt ve  yumurta  duyarlılığı olan  çocuklarda  dondurma   gibi besinlerin tüketilmesi  ve  otellerde besinlerin birbirine karışması  çok  sık görülen bir  durum.  Dolayısıyla çocuğunuz özellikle  besin  anafilaksisi (ağır alerjik reaksiyon) geçirdiyse  yemeklerini mutlaka siz hazırlayın ve  emin olmadığınız yiyecekleri ona vermeyin.

Burun akıntıları alerji olabilir!

Burun akıntıları alerji olabilir!

Burun akıntısı herkesin zaman zaman yaşadığı bir durumdur ve burun akıntısına neden olabilen pek çok faktör olabilir. Uzun süreli geçmeyen burun akıntısının önemli nedenlerinden birinin alerjiler olduğunu belirten İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Alerjisi ve İmmünoloji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay, açıkladı.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Ahmet Akçay

Burun Akıntısı Alerji Belirtisi Midir?

Alerjilerin pek çok belirtiler vardır. Bunlar arasında en sık karşılaşılan belirtilerden biri de burun akıntısıdır. Burunla ilgili semptomların büyük bir kısmı genellikle alerji ile ilişkilidir. Saman nezlesi olarak bilinen alerjik rinit, burundaki alerjik reaksiyonları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Alerjik rinit belirtileri arasında burun akıntısı, tıkanıklık, hapşırma ve burunda, gözlerde ve ağzınızın çatısında kaşıntı sayılabilir.

 Alerjiden Kaynaklı Burun Akıntısına Ne Sebep Olur?

Nazal alerji semptomlarına neden olabilecek birden fazla tetikleyici faktör vardır. Nazal belirtilerden mustarip olan kişilerin hepsi aynı tetikleyicilere sahip değildir. Mevsimsel alerjiniz varsa, belirtilerinizi yalnızca yılın belirli bir zamanında ortaya çıkaran belirli bir ağaç veya çimen polenine alerjiniz olabilir veya sonbaharda yağmurlu ve yapraklar ıslakken ortaya çıkan belirli bir küf türüne alerjiniz olabilir. Mevsimsel alerjiden mustarip kişilerin üçte ikisinden fazlasının da yıl boyunca belirtileri vardır. Bunlara evdeki toz akarları, hamam böcekleri, evcil hayvanlardan gelen hayvan tüyleri ve yine küf gibi alerjenler neden olabilir. Tetikleyicilerinizi bilmek önemlidir. Tetikleyicilerinizi öğrendikten sonra, onlardan kaçınmanız ve tedavi olmanız daha kolay olacaktır.

Alerji Kaynaklı Burun Akıntısı ile Grip Nasıl Ayrılır?

Alerji kaynaklı burun akıntısında ateş olmaz. Peş peşe hapşırma, burun kaşıntısı, boğazda kaşınma gibi belirtiler görülmez. Gripte ateş genelde görülür. Boğaz ağrısı olabilir. Kas ağrısı görülebilir. Belirtilere göre ayrılamayan durumda alerji testi yapılarak alerjik nezle teşhisi kesinleştirilir.

 Alerjiden Kaynaklı Burun Akıntısı Nasıl Geçer?

Geçmeyen burun akıntınız, tıkanıklık, hapşırma gibi belirtileriniz varsa öncelikle alerjiniz olup olmadığını öğrenmek için bir alerji uzmanına gitmeniz gerekir. Doktorunuz bazı testlerle alerjinize neyin neden olduğunu ve tetikleyicilerinizi belirleyecektir. Hem mevsimsel hem de yıl boyu süren alerjiler burun akıntısı, tıkalı burun ve hapşırmaya neden olabilir. Bu nedenle doktorunuz belirtileriniz ve mevcut durumunuza göre size uygun alerji testini yapacaktır. Tetikleyiciniz belirlendikten sonra alerji aşısı ve alerjenden korunma seçenekleri ile belirtilerinizi kontrol altına alabilirsiniz.

Alerji Aşısı İle Alerjinizin Uzun Süreli Tedavisi Sağlanabilir

Alerji aşısı yani immünoterapi vücudu alerjen maddeye duyarsızlaştırmayı hedefleyen bir tedavi yöntemidir. Solunum alerjenlerine karşı uygulanan bu tedavi ile ev tozu mite, polen, küf ve evcil hayvan gibi alerjiler başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Kademeli olarak vücuda alerjen maddenin verilmesini içeren bu tedavi oldukça başarılı bir tedavidir. Aynı zamanda alerjinizin ilerlemesini ve alerjik astım geliştirme riskini de azaltabilir. Alerji aşıları ilk başlarda haftada bir yapılabilir ve daha sonra enjeksiyon sıklığı ayda bir olur. Birkaç yıl devam eden bu tedavinin başarı oranı oldukça yüksektir.

D vitamini eksikliği, alerjiye davetiye çıkarıyor!

D vitamini eksikliği, alerjiye davetiye çıkarıyor!

Değişen yaşam koşulları, çevre kirliği ve genetik nedenler, çocuklarda besin alerjisi görülme sıklığını son 10 yılda iki kat artırdı. Öyle ki besin alerjisi her 100 bebekten 6’sında görülen bir sorun haline geldi. 4 yaşından küçük çocuklarda; besini reddetme, yutma güçlüğü, sebepsiz ağlama, uyku bozukluğu, karın ağrısı, kusma, iştah azalması ve kabızlık gibi şikayetlerin besin alerjisi belirtisi olabileceğini söyleyen Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Alerjinin pek çok farklı belirtisi var. Özellikle bebekler ve küçük çocuklar şikayetlerini dile getiremediği için anne babaların dikkatli bir gözlemci olmaları gerekiyor.” dedi. Bebeklik döneminde maruz kalınan alerjenlerin; zamanlaması, miktarının yanı sıra erken dönemde mikrobiyal çevredeki değişiklikler ve D vitamini eksikliği gibi etmenlerin alerjinin artış nedenleri arasında sayıldığını ifade eden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, alerjiler hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

En alerjik 8 besin

Besin alerjisinin de doğal olarak alınan gıdalara karşı vücutta meydana gelen tepkimelerin genel adı olduğunu anlatan Prof. Dr. Gülbin Bingöl, besin alerjisinin giderek artan bir sağlık sorunu olduğunu vurguluyor. Bu alerji türünün son 10 yılda iki kat daha çok görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Gülbin Bingöl, sözlerine şöyle devam ediyor:

“En sık görülen 8 besin alerjisini; inek sütü, yumurta, yer fıstığı, ağaçta yetişen kuru yemişler, buğday, soya, kabuklu deniz ürünleri ve balık olarak gruplamak mümkün. Bu alerjenler, ülkemizde sayısı 6,5 milyonu bulan 0-4 yaş grubundaki çocukların 350 binini etkiliyor. Bebeklerin yüzde 6’sında, çocukların yüzde 4’ünde görülen bu alerji türü, ergenlikte yüzde 2 oranına, yetişkinlikte ise yüzde 1’e düşüyor.”

En yaygın belirti; ciltte kızarıklık

Besin alerjisi sıklıkla cilt, mide-bağırsak ve solunum sisteminde meydana gelen bulgularla kendini gösteriyor. Kaşıntı, kızarıklık, ürtiker (kurdeşen), egzama, dudaklarda ve göz çevresinde şişlik gibi belirtilerin alerjik bünyeye sahip bebek ve çocukların yüzde 50-60’sında ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Yine aynı oranda görülen  mide ve bağırsak sisteminde de kanlı dışkılama, dışkıda mukus, bulantı, kusma, karın ağrısı, kolik, kabızlık ve ishal gibi bulgular görülüyor. Solunum sistemindeki belirtilere ise daha az rastlanıyor. Hastaların yüzde 20-30’unda burun akıntısı, kaşıntısı, hapşırma, boğazda kaşıntı hissi, sesin kabalaşması, yutma güçlüğü, öksürük, hışıltı ve nefes darlığı izleniyor. Ancak tüm bunların ötesinde anaflaksi (şok tablosu) durumunda tansiyon düşüklüğü, bayılma, çarpıntı, solukluk, baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı yaşanıyor” diyerek belirtiler hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. Prof. Dr. Gülbin Bingöl, 4 yaşından küçük çocuklarda besini reddetme, yutma güçlüğü, sebepsiz ağlama, uyku bozukluğu, karın ağrısı, kusma, iştah azalması ve kabızlık gibi şikayetlerin de gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguluyor.

Besin alerjisi, çok önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğinden ciddiye alınması gerekiyor. Erken tanı ile alerjiye neden olan besinlere yönelik önlemlerle ciltte, mide-bağırsak ve solunum sistemindeki şikayetlerin giderilebileceğini ve bunun da hem çocuğun hem de ailesinin hayat kalitesinin düzelmesine yardımcı olacağını ifade eden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Ciddi besin alerjilerinde şok tablosu ve hayatı tehdit edecek reaksiyonlar önlenebilir” diye konuşuyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Hekime başvurmakta geç kalmayın

Peki, anne babalar ne zaman hekime başvurmalı? Bebek ve çocuklardaki bulguların yakından takip edilmesinin önemine değinen Prof. Dr. Gülbin Bingöl, şöyle devam ediyor:

“Anlattığımız belirtiler varsa yani bebeklerde kakada kan, mukuslu (sümüklü) kaka, düzelmeyen kusma, nedeni belli olmayan ağlama ve huzursuzluk, ciltte döküntü izleniyorsa mutlaka hekime başvurulmalıdır. Bu bulgular anne sütü alırken bile olabilir. Çünkü besin proteinleri anne sütünden bebeğe geçer. Bu tür bulguları olanlar özellikle şok tablosu yaşayanların doktor kontrolünde olması gerekir.”

İlerleyen yaşla birlikte azalıyor

Genel olarak yaşam kalitesini etkileyen bu sorunların ve besin alerjisinin yaşla birlikte azalması, hatta tamamen ortadan kaybolması mümkün. İnek sütü, yumurta, buğday ve soya alerjilerinin bir kısmının ilk bir yaşta düzeldiğini, 5-10 yaş civarında da iyileşme oranının yarıyı geçtiğini kaydeden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Ancak ergenliğe kadar tolerans gelişimi devam edebilir. Yer fıstığı, ağaçta yetişen kuru yemişlerin vücut tarafından kabul edilmesinde gelişim daha yavaş olur. Bazen de alerji hep devam eder. Aynı şekilde, balık ve kabuklu deniz hayvanlarına karşı alerji de genellikle sürer” diyor.

 Kesin tedavisi yok ama kaçınmak mümkün!

Besin alerjisinin kesin tedavisi bulunmuyor. Ancak önlenmesine yönelik kimi tedbirlerin Avrupa Alerji ve Klinik İmmunoloji Akademisi’nin çeşitli çalışmaların ardından rapor oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Varılan sonuçlara göre, ilk bir hafta bebeğe inek sütü içeren formül mama verilmemeli. İyi pişirilmiş yumurta, ek gıdaya geçiş döneminde verilebilir. Ayrıca yer fıstığı alerjisi sıklığı yüksek toplumlarda beslenmeye geçişte yer fıstığı da verilecek gıdalar arasına eklenebilir” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Anaflatik şoka karşı tedbir alın

Besin alerjisi tedavisi sürecinin temelini, alerjiye neden olan yiyeceğin beslenmeden çıkarılması oluşturuyor. Bebek anne sütü ile besleniyorsa annenin de o yiyeceklerden uzak durması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, uyarılarını “Egzama gibi besin alerjisinin neden olduğu bulguların tedavisi de önemlidir. Yine şok riski olan hastalarda adrenalin otoenjektörlerinin (adrenalin kalemleri) taşınması gerekir. Çocuk okula ya da kreşe gidiyorsa, bu kalemlerden oralarda da bulundurulmalı ve hangi durumlarda kullanılması gerektiği konusunda çocuğa ve öğretmenlere bilgi verilmelidir” diye sürdürüyor.

 Yeni araştırma: “İkili alerjen hipotezi”

Alerji konusunda yapılan çalışmalar da yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik bulguları ortaya koyuyor. Son yıllarda “ikili alerjen hipotezi” üzerinde durulduğunu ifade eden Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Buna atopik dermatit (egzama) birlikteliği deniyor. Bu konuda yapılan çalışmalar egzama görülen kişilerde, deri yoluyla alerjen temasının besin alerjisi gelişimini artırdığını gösteriyor” diye bilgi veriyor.

Besin alerjisinin nedenlerine yönelik araştırmalara da dikkat çeken Prof. Dr. Gülbin Bingöl, Avustralya’dan yapılan geniş kapsamlı “Healthnuts” çalışmasında D vitamini eksikliğinin de önemli bir risk faktörü olarak belirtildiğini söylüyor.