Yazılar

Aşı ile önlenebilen kanser “Rahim ağzı kanseri”

Aşı ile önlenebilen kanser “Rahim ağzı kanseri”

Kanserin 100’den fazla türü var. Bu kanserler içinde doğrudan korunabileceğimiz bir türü bulunuyor; rahim ağzı kanseri. Bu kanserden korunmak için yapılacak tek eylem ise, aşı olmak! Rahim ağzı kanserine yol açan Human Papilloma Virüsü (HPV), cinsel yolla bulaşıyor, yıllarca sinsice ilerliyor ve geç dönemde belirti veriyor. Erken teşhisi ise bazı tarama testleriyle mümkün.

HPV 200’den fazla türü olan kadın ve erkekte ciltte siğillere yol açan aynı zamanda bazı türleri rahim ağzı kanseri başta olmak üzere birçok kansere sebep olabilen bir virüs olarak ortaya çıkıyor. Tüm dünyada kadınlar arasında en sık görülen 4. kanser olan rahim ağzı kanseri, her yıl 500.000’ den fazla kadını etkiliyor. Her yıl eylül ayının Kadın Kanserleri Farkındalık Ayı olarak kamuoyunun dikkatini jinekolojik kanserlere çekilmek istendiğini belirten Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Emre Özgü ”Her Eylül ayında jinekolojik kanserler konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Rahim, yumurtalık ve rahim ağzı gibi kadınlarda sık görülen kanser türleri ve korunma yolları aktarılıyor. Bu kanserler içinde rahim ağzı kanseri, kadınların korunabileceği tek kanser olarak dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalara göre kadınların yaklaşık %80’inden fazlası hayatlarının mutlaka bir döneminde HPV virüsüne maruz kalmaktadır. Ancak, HPV’ ye maruz kalan kadınların yüzde 80’i 1 yıl içerisinde, yüzde 90’ı ise 2 yıl içerinde bağışıklık sistemleri sayesinde virüsü vücutlarından atmaktadır. Vücuttan temizlenemeyen virüs ise belirti vermeden, rahim ağzında değişiklikler yapmaya başlayarak sonunda rahim ağzı kanserine yol açabilir ”dedi.

Doç. Dr. Emre Özgü

Siğiller ile ortaya çıkıyor

Genital bölgede yüzeyden kabarık lezyonlar şeklinde ortaya çıkan siğillerin HPV enfeksiyonu belirtisi olabileceğini dile getiren Dr. Emre Özgü sözlerini şöyle sürdürdü: ”Siğil yapan HPV tiplerinin rahim ağzı kanserine yol açma ihtimali oldukça düşüktür.  Rahim ağzı kanserine yol açan HPV enfeksiyonu ise genelde belirti vermeyebilir. Cinsel ilişki sırasında kanama, yoğun kasık ağrısı ya da kötü kokulu kanlı vajinal akıntı gibi belirtiler ortaya çıktığında hastalık maalesef ilerlemiş safhaya geçmiş anlamına gelmektedir.”

HPV kanser demek değildir

”HPV enfeksiyonu saptanan hastalar kanser olmuş sayılmazlar. Sadece vücutlarında HPV virüsü taşıdığı ispatlanmış olur ”açıklamasında bulunan Dr. Emre Özgü ” Bu aşamadan sonra HPV’nin tipi rahim ağzında ne tür değişikliklere sebep olduğunun saptanması için yapılacak değerlendirmeler sonrasında, takip ve tedavi planı oluşturularak hastalığın kanser aşamasına geçmeden vücuttan temizlenmesi sağlanmalıdır” dedi

”Hastalığa karşı güçlü silahlarımız var”

”Virüs kaynaklı gelişen ve ölümcül olan HPV hastalığına karşı elimizde güçlü iki silah var. Bunlardan ilki, rahim ağzı kanseri taraması için kullanılan HPV ve Smear testleri. Bu testler sayesinde rahim ağzında kansere henüz dönüşmemiş değişiklikler erken dönemde saptanabilmekte ve kanser olmadan hastalar tedavi edilebilmektedir” açıklamasında bulunan Doç. Dr. Emre Özgü ”Bu sebeple kadınların jinekolojik muayenelerini ve smear testlerini aksatmamaları rahim ağzı kanserine karşı en önemli silahlarımızdan birisidir. İkinci silahımız ise HPV’ye karşı geliştirilen aşıdır. Aşılar rahim azı kanserinin yüzde 70 ila yüzde 90’ından sorumlu olan HPV tip 16 ve 18’in yanı sıra en çok görülen semptom olan siğillerin sebebi HPV Tip 6 ve 11’e karşı koruma sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.

9-15 yaş arası aşı yapılmalıdır

Aşının önemine dikkat çeken Emre Özgü sözlerini şu şekilde noktaladı: ”HPV kadınlarda sık gözlenen ölümcül bir kanser olan rahim ağzı kanserinin en önemli sebebidir. Ancak mevcut aşı sayesinde gelişiminin engellenebilmesi sebebiyle “Aşı ile önlenebilen tek kanser” türü olarak dikkat çekmektedir. Aşı için en ideal yaş 9-15 arası, henüz cinsel olarak aktif olmamış kız ve erkek çocuklarıdır. Bu yaş grubu dışında kalan kadınların 45, erkeklerin ise 25 yaşına kadar aşı olabilmesi mümkündür. 70’ den fazla ülkenin aşılama programında olan HPV aşısı sayesinde rahim ağzı kanseri gelişim sıklığının yüzde 90’dan fazla bir oranda düşürülmesi hedeflenmektedir. İleri dönemler için temel hedef ise düzenli takip ve etkin aşılma sayesinde rahim ağzı kanserinin aşısı olan tek kanser olmasından öte aşı ile ortadan kaldırılmış tek kanser olabilmesidir.”

Mantar enfeksiyonuna karşı bu önlemleri alın

Mantar enfeksiyonuna karşı bu önlemleri alın

Yaz mevsiminde tatil sezonu ile kadınlarda mantar enfeksiyonu görülme sıklığı artıyor. Peki tatil döneminde kadınların korkulu rüyası olabilen bu durumdan korunmak mümkün mü? Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Emre Özgü, yaz mevsiminde havuz sezonunun da açılmasıyla birlikte kadınların sıklıkla karşılaştığı mantar enfeksiyonu ve enfeksiyondan korunma yöntemlerine dair önemli uyarılarda bulunuyor.

Mantara yol açan etkenlere dikkat!

Mantar enfeksiyonları yazın daha sık görülüyor. Bu soruna yol açan pek çok neden var” diyen Doçent Doktor Emre Özgü, risk faktörlerini ise şöyle sıraladı;

1-Vajinal bölgede iyi ve kötü mikroorganizmalar aynı bağırsaklardaki gibi bir düzen içerisinde yaşarlar. İlaç kullanımı, hastalık, dış etmen maruziyeti gibi durumlarda bu düzen bozulur ve kötü olarak kabul edilen mikroorganizmalar o bölgeyi işgal ederler.

2-Antibiyotik kullanımı, yoğun alkol tüketimi, karbonhidrattan zengin besinlerin tüketiminin artması gibi sebepler mantar enfeksiyonu için önemli risk faktörlerindendir.

3-Havuz sezonunda da mantar enfeksiyonlarının arttığını gözlemlemekteyiz. Sanılanın aksine mantar enfeksiyonunun havuzdan direkt olarak bulaşması mümkün değildir. Ancak havuz temizliği için kullanılan klor benzeri kimyasal maddeler mayolarda birikebilir ve bu kimyasallara maruziyet cilt ve mukozada irritasyona sebep olur. Tahriş olmuş cilt ise mantar enfeksiyonlarına daha duyarlı hale gelmektedir. Aynı zamanda klor vajinal bölgedeki pH dengesini olumsuz etkileyerek yine mantar enfeksiyonu için risk faktörü oluşturmaktadır.

 Bu belirtiler varsa…

Mantar enfeksiyonunun en sık görülen bulgusu vajinal kaşıntıdır. Kaşıntının yanında beyaz, parçalı zaman zaman hastaların süt kesiği olarak tarif ettiği akıntı da gözlenebiliyor. Akıntı ve kaşıntıya bağlı olarak genital bölge derisinde kızarıklık ve tahriş de gözleyebileceğimiz belirtiler arasında sayılıyor. Bu belirtilerden biri ya da bir kaçı varsa, bir uzmana başvurmak gerekiyor.

Bu önlemleri ihmal etmeyin

Her ne kadar havuz sezonu mantar enfeksiyonu için risk oluştursa da yaz aylarında havuz keyfinden tamamen mahrum kalmanın gerekmediğini belirten Doktor Emre Özgü, alınacak basit önlemler ile enfeksiyon riskinin minimuma indirilebileceğini dile getirdi. Alınacak önlemlerin en başında havuzda kalınan sürenin ayarlanması mümkünse uzun süre havuzda kalmaktansa ara ara havuzdan çıkılarak ara verilmesi gerektiğini söyleyen Özgü, havuzdan çıktıktan sonra ıslak mayonun değiştirilmesi de enfeksiyonların engellenmesi için önemli olduğunu belirterek, mayonun havuz sonrası değiştirilmesi hem kimyasal maddelere maruziyeti minimuma indirdiğini hem de nemli ortamın ortadan kaldırılması ile mantar üremesinin önüne geçebildiğini belirtti.

”Mantarlara karşı koruyucu olan iyi bakterilerin sayıca fazla olmasını sağlayabilmek için doğal probiyotiklerden zengin olan ev yapımı yoğurt benzeri gıdaların daha sık tüketilmesine özen gösterilmelidir” diyen Doktor Özgü, ”Özellikle adet döneminde kullanılan hijyenik ped, tampon gibi sentetik materyaller bakterilerin çoğalması için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bu sebeple bu malzemeleri mümkün olduğunca kısa süreli kullanmak ve sık aralıklarla değiştirmek akıntıyı önleme konusunda faydalı olacaktır” İfadelerini kullanarak günlük ve tuvalet sonrası kullanılan temizlik ürünlerinin mümkün oldukça vücut dengesine uygun olmasına, kokulu ya da katkılı olmamasına özen gösterilmesinin de altını çizdi.

Hemen hemen her kadının hayatının bir döneminde karşılaştığı, yaz döneminde sık tekrarlayarak ya da uzun süre devam ederek kadınların hayatını kabusa çevirebilen mantar enfeksiyonu için en iyi tedavinin, önlemleri alarak gelişmesini önlemek olduğunu söyleyen Doçent Emre Özgü, ”Eğer bir şekilde mantar enfeksiyonuna yakalandığınızı düşünüyorsanız erken dönemde doktor kontrolüne gidip uygun tedavinin alınması hastalığın kronik hale gelmesini engelleyecek ve daha ciddi sorunlara yol açmasının önüne geçecektir” diyerek sözlerini noktaladı.

Dünyada her yıl 200 bin kadın bu hastalıkla tanışıyor

Dünyada her yıl 200 bin kadın bu hastalıkla tanışıyor

Yumurtalıklar (over) rahmin iki yanında asılmış şekilde duran ve kadın üreme sisteminin temel taşı olan organlardır. Gebelik oluşması için yumurta gelişimi bu organda gerçekleşir. Ayrıca kadınlık hormonları olarak bilinen östrojen ve progesteronun temel yapım yeri yine yumurtalıklardır. “Kadın sağlığı bakımından bu kadar temel bir göreve sahip olan ve tüm yaşam boyu aktif olarak çalışan yumurtalıklardan gelişen kanserler ise yumurtalık kanseri olarak bilinir” açıklamasında bulunan Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Emre Özgü “Dünyada her yıl yaklaşık 200 bin kadın yumurtalık kanserine yakalanmakta ve maalesef bu kadınların yarısından fazlası hayatını kaybetmektedir. Bir kadının hayat boyu yumurtalık kanserine yakalanma ihtimali yaklaşık %1,3-1,9 olarak hesaplanmıştır.   Yumurtalık kanserleri tüm kadın kanserleri arasında en öldürücü kanser olarak bilinir. Geç belirti vermesi belirti verdiğinde çok ileri aşamalara ulaşmış olması sebebiyle ‘sinsi’ bir kanser türü olarak bilinmektedir” dedi.

Erken yaşlarda da görülebiliyor

Yumurtalık kanserinin çok erken yaşlar dahil her yaşta görülebilmekle birlikte en sık gözlendiği yaş aralığı 60-65 yaş arası olduğunu dile getiren Dr. Emre Özgü sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm yumurtalık kanserlerinin yaklaşık %5-10’unda ailesel yatkınlık gözlenir. Geriye kalan %90 hastada kanser gelişiminin bilinen bir sebebi yoktur. Ancak doğum yapmamış olmak, genital bölgede talk pudrası kullanımı, aşırı kilo yumurtalık kanseri için risk faktörü olarak sayılabilir. Yumurtalık kanserinin kilo kaybı, iştahsızlık, hazımsızlık, karında şişlik gibi şikayetleri baş gösterdiğinde hastalık ilerlemiş ve tedavi şansı azalmıştır. Sinsi bir kanser türü olan yumurtalık kanserinden korunmak için yapılabilecek en önemli yöntem rutin jinekolojik kontrollerin aksatılmamasıdır.”

Her kist kanser değil

“Yumurtalık kanserlerinin %30’u hiçbir şikâyeti olmayan kadınlarda, rutin kadın doğum kontrolü sırasında tanı almaktadır” açıklamasında bulunan Dr. Emre Özgü “Yıllık yapılacak kadın doğum kontrolleri sırasında yapılan ultrasonografi değerlendirmesinde yumurtalıklarda saptanacak bir anormallik kanserin erken tanınmasında ve daha etkili tedavisinde yardımcı olacaktır. Yumurtalıkta görülen her kist kanser işareti olmamakla birlikte, kistin yapısı, içeriği, çevre dokularla ilişkisi, CA-125 ve HE-4 gibi kandan bakılabilecek kanser belirteçleri şüpheli görülen kistleri olan hastalarda değerlendirilerek bu hastalar için ameliyat kararı verilebilmektedir. Yumurtalık kanserinin temel tedavi şekli cerrahidir. Cerrahide temel amaç etkilenmiş tüm dokuların çıkartılması olmalıdır. Ameliyat sonrası hastalığın yaygınlığına göre çeşitli doz ve sürelerde kemoterapi (ilaç tedavisi) uygulanmaktadır. Yumurtalık kanseri sık tekrarlar ve ardışık ameliyat ve ilaç tedavileri ile devam eden bir tedavi süreci olduğu için diğer tüm hastalıklardan fazla sabır ve destek gerektirir.”

Düzenli kontrol şart

Kanser farkındalığının önemine dikkat çeken Dr. Emre Özgü sözlerini şu şekilde noktaladı: “Zor tanı koyulan ve öldürücü olan bu hastalığın erken tanısı için rutin takiplerin yapılması çok önemli. Hastalığın tanı koyulması ne kadar gecikirse tedavi şansı o kadar azalacağı için rutin kontrollerin aksatılmaması, özellikle ailede kanser hikayesi olan kadınların daha yakından izlenmesinin sağlanması ile yumurtalık kanseri ile savaşta en büyük yardımcımız olacaktır.”

Yanlış temizlik enfeksiyona neden olabilir!

Yanlış temizlik enfeksiyona neden olabilir!

Oldukça sık bir sorun olan vajinal akıntı ve beraberinde kaşıntı şikâyeti kimi zaman kadınların günlük yaşam konforlarının azalmasına sebep olabilmektedir. Ancak bu durumun önlenmesine yönelik alınacak tedbirler de var. Temizlik çok önemli olsa da, yanlış yapılması iyi huylu bakterilerin yok olmasına dolayısıyla zararlı etkenlerin çoğalarak hastalık oluşmasına neden olabiliyor.  Bu akıntılara karşı önlem almanın önemini vurgulayan Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Emre Özgü bu konuda kadınların bilmesi gerekenleri aktardı.

Vajinal bölgede bulunan doku ve salgı bezlerinden kaynaklanan az miktarda beyaz ya da renksiz ve kokusuz bir akıntının olması genital bölgenin sağlığı açısından normal ve gerekli olarak kabul edilmektedir. Normal olarak kabul edilen bu durum zaman zaman miktar ve kıvam olarak değişiklik gösterebilmektedir. “Adet döngüsünün ikinci yarısında, hamilelik döneminde ya da bir sebepten doğum kontrol hapı gibi hormonal bir tedavi alan kadınlarda akıntı miktarı ve kıvamında değişiklikler gözlenebilmektedir” açıklamasında bulunan Doç. Dr. Emre Özgü akıntı ne zaman anormal olarak kabul edilir? Sorusunun cevabını ise şöyle yanıtlıyor. “Normal (fizyolojik) akıntı dışında;

Kaşıntı

Kötü koku

Süt kesiği şeklinde beyaz parçalı

Sarı, yeşil, köpüklü akıntılar

Akıntı ile birlikte kasık ağrısı, ateş eşlik ediyorsa; akıntının tedavi gerektiren bir sebep dolayısı ile oluştuğu düşünülür.”

Dr. Emre Özgü “Antibiyotik kullanımı, kan şekerinin yükselmesi, hijyen kurallarına uyamama gibi sebeplerle bu düzenin bozulması sonucunda bizim “kötü bakteriler” olarak adlandırdığımız mikroorganizmalar baskın hale geçer ve yukarıda bahsettiğimiz enfeksiyon tablosunu oluştururlar. Akıntılar sadece enfeksiyon ya da flora bozukluğu sebebiyle gelişmez. Özellikle cinsel ilişki sonrası gözlenen kanlı akıntılar rahim ağzı kanserinin belirtisi olabilirler.

Bunun dışında yumurtalık ve tüp kanseri gibi durumlarda da et suyuna benzeyen çoğu zaman beraberinde karın ağrısının da eşlik ettiği akıntılar gözlenebilir” dedi.

Tedavi için doğru yöntem seçilmelidir

Bahsedilen özelliklere sahip bir akıntı varsa sebebin belirlenerek tedaviye başlanması gerektiğini açıklayan Emre Özgü, tedavi öncesi muayene yapılarak, gerekirse örnekler alınarak akıntının sebebi belirlenmesi gerektiğini aktardı. Tedavinin ona göre planlanması gerektiğini söyleyen Özgü sözlerine şöyle devam etti: “Kimi vajinal akıntı için ağızdan ve bölgesel olarak kullanılacak antibiyotik içeren tedaviler gerekirken, mantar enfeksiyonları gibi sebeplerle oluşan akıntılarda ise sebebe özel mantar karşıtı tedaviler kullanılabilir.”

Karbonhidrat ve alkol tüketimine dikkat

Vajinal bölgenin su, sabun, temizleyici ürünler ile temizlenmesinden kaçınılması akıntının önlenmesi konusunda uygulanabilecek en önemli tedbirdir. Genital bölgenin yanlış temizliği sebebiyle “iyi bakteriler” olarak tanımlanan mikroorganizmaların oluşturduğu koruyucu bariyer de ortadan kalkar. Bu sayede genital bölge enfeksiyona açık hale gelir. Genital bölge temizliğinin gereğinden sık yapılması, temizlik için pH değeri düşük temizleyicilerin kullanılması, sadece cildin değil vajinal bölgenin herhangi bir şekilde su, sabun ya da dezenfektanlar kullanılarak temizlenmesi, temizlik genital bölgede parfüm gibi sentetik ürünlerin kullanılması gibi durumlar enfeksiyon ihtimalini arttırabilmektedir.

Fazla miktarda karbonhidrat ve alkol tüketimi özellikle mantar enfeksiyonlarına sebep olabilecek kan şekeri yükselmesine sebep olabilmektedir. Bu sebeple beslenmemizde yüksek karbonhidrat tüketiminden uzak durmamız faydalı olacaktır.

Özellikle adet dönemi de kullanılan hijyenik ped, tampon gibi sentetik materyaller bakterilerin çoğalması için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bu sebeple gerekli olan kişisel temizlik ürünlerini mümkün olduğunca kısa süreli kullanmak ve sık aralıklarla değiştirmek akıntıyı önleme konusunda faydalı olacaktır.

Günlük ve tuvalet sonrası kullanılan temizlik ürünlerinin mümkün oldukça vücut dengesine uygun olmasına, kokulu ya da katkılı olmamasına özen gösterilmelidir.

Hemen hemen her kadının hayatının bir döneminde karşılaştığı, kimi zaman sık tekrarlayarak ya da uzun süre devam ederek kadınların hayatını kabusa çevirebilen vajinal akıntı için en iyi tedavi önlemleri alarak gelişmesini önlemektir. Eğer bir şekilde anormal akıntı ile karşılaşırsanız vakit geçirmeden doktor kontrolüne gitmek şikayetlerinizin daha ciddi sorunlara yol açmadan erken dönemde çözülebilmesi için fırsat sağlayacaktır.

Her sıcaklık menopoz olmayabilir

Her sıcaklık menopoz olmayabilir

Ergenlik dönemi ile birlikte başlayan âdet kanamaları ilerleyen yıllarda doğal bir sürecin parçası olarak son bulmaktadır. Adet görmeye başlamak nasıl yaşamın doğal bir parçası olarak kabul edilse de adetlerin son bulması ya da başka bir deyişle menopoz da bir hastalık değil hayatın doğal döngüsünün bir parçası olarak kabul edilmelidir. Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Emre Özgü menopoz sürecini ve bu süreçte yapılması gerekenleri anlatıyor.

“Yumurtalık fonksiyonlarının zayıflaması sonucunda en az 6 ay süren adet görememe periyotları ve beraberinde yumurtalık fonksiyonlarını gösteren kan testlerinde yükselme ile tanı koyulabilen bu süreçte ateş basması, terleme, sinirlilik, uykusuzluk, ciltte kuruluk gibi şikayetler kadınların hayat kalitesini olumsuz şekilde etkileyebilmektedir” açıklamasında bulunan Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Emre Özgü sözlerine şöyle devam etti: “Menopozun ortalama görülme yaşı 48-52 olarak kabul edilmekle birlikte özellikle ailelerinde erken dönemde menopoz tanısı olan kişilerde bu süreç daha erken başlayabilmektedir. Bunun yanında geçirilmiş yumurtalık cerrahisi, sigara kullanımı gibi faktörler de menopoz yaşını etkileyebilmektedir. Menopoz bir hastalık olmadığı için tedavisi de gerekmez. Sadece bu süreçte kişinin gündelik yaşamını etkileyen şikayetler gelişirse bu şikayetlerin ortadan kaldırılması için gerekli önlemler alınabilir.”

Menopoz süreci doğru yönetilmeli

Genelde “kadınların korkulu rüyası” olarak bilinen menopoz sürecinin doğru yönetilirse kadınların sağlığının korunması için ideal bir fırsat olduğunu söyleyen Dr. Emre Özgü “Menopoz döneminde sıkça gözlenen ateş basması, terleme, kilo alımı gibi şikayetler uygun diyet ve egzersiz programları ile hafifletilebilir. Yaşam tarzı değişikliklerinin yeterli olmadığı durumlarda ilaç tedavisi de bu dönemin daha rahat atlatılmasına yardımcı olabilir. İlaç tedavileri temelde hormonal ve hormonal olmayan olarak iki temel kategoriye ayrılır. Uygun hasta seçimi ile her iki tip tedavi de hastalara güvenle uygulanabilmektedir. Tedavide temel amaç uygun hastaya sağlığını herhangi bir şekilde tehlikeye atmadan uygun tedavinin verilerek yaşam konforunun en yüksek kalitede tutulmasını sağlamak olmalıdır” dedi.

Kemik sağlığı için gerekli önlemler alınmalıdır

Menopoz döneminde baş gösteren şikayetlerin yanında adet kanamalarının kesilmesi ile bir başka ifade ile doğurganlık döneminde vücutta bulunan östrojenin ortadan kalkması sonucu kemiklerde erimenin hızlandığını aktaran Emre Özgü, kadınların bu süreçte kalp damar hastalıklarına karşı daha fazla duyarlı olduklarını söyledi. Bu sebeple menopozun genel sağlık durumunun değerlendirilmesi açısından kıymetli bir zaman dilimi olduğunu anlatan Özgü sözlerine şunları ekledi: “Kilo kontrolü, kan basıncı ve kan şekeri kontrolü, kemik sağlığı için gerekli önlemlerin alınması, menopozun görüldüğü yaşlarda daha sık karşımıza çıkan meme ve rahim ağzı kanseri için tarama programlarının etkili bir şekilde sürdürülmesi de genel sağlık açısından önem arz etmektedir. Genel olarak bilinenin aksine menopoz kadınlar için korkulacak bir dönem değildir. Aksine daha sağlıklı ve uzun bir ömür için bir başlangıç noktası olarak görülmelidir. Kadınların bu döneme ait endişe yaratan şikayetlerinden ise uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve tedaviler ile kolayca kurtulması mümkün olacaktır.”