Yazılar

Bademcik enfeksiyonu minik kalbini vurabilir!

Bademcik enfeksiyonu minik kalbini vurabilir!

Vücudumuzun savunma organlarından biri olan bademcikler, burun ile ağızdan giren mikropları yakalamak ve süzmek gibi son derece önemli işleve sahipler. Dolayısıyla solunum yolu hastalıklarına karşı adeta ‘bariyer’ görevini üstleniyorlar. Ancak çocukların sağlıklı bir yaşam sürmelerinde kilit konumda olan bademcikler bazen kendileri enfeksiyon odağına dönüşüp, ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Özkarakaş, bu nedenle ihtiyaç halinde bademciklerin tümüyle veya kısmen alınmalarının büyük önem taşıdığına işaret ederek, “Bademcik enfeksiyonunun 1-3 yaş aralığında az görülmesi, geniz bölgesinde yerleşmiş olan adenoid dokusunun tıkayıcı özelliğe sahip olacak boyutta büyümesine nadir rastlanması ve bademciklerin bağışıklık sistemindeki rolleri nedeniyle bademcik ameliyatları genellikle 3-6 yaş aralığında yapılıyor. Ancak toplumdaki yaygın inanışın aksine, bademcik ameliyatı için ideal bir yaş yoktur. Bademcik ve geniz eti ile ilgili sorunlar hangi yaşlarda oluştuysa ameliyatın ertelenmeden o zaman yapılması gerekiyor. Zira ideal yaş yanılgısıyla ameliyatı ertelemek çocuğa büyük zararlar verebiliyor. Örneğin bademcikler, geçirilen enfeksiyonlar sonrasında akut eklem romatizmasına ve romatizmaya bağlı kalp kapak hastalıkları ile daha pek çok önemli sağlık sorununa neden olabiliyor” diyor.

Prof. Dr. Haluk Özkarakaş

Prof. Dr. Haluk Özkarakaş

Enfeksiyon kalp kapaklarını vurabilir! 

Bademcikler özellikle kış aylarında enfeksiyon odağı ve bakteri deposu haline gelebiliyor. Bunun sonucunda çocuk, örneğin beta hemolitik streptokok taşıyıcısı olabiliyor. Geçirilen enfeksiyonlar sonrasında akut eklem romatizması, romatizmaya bağlı kalp kapak hastalıkları, böbreklerde küçük filtrelerin iltihaplanması, cilt döküntüleri (kızıl) gibi enfeksiyona bağlı önemli hastalıklar gelişebiliyor. Bunların yanı sıra bademcikler hacimsel büyümeye yönelerek nefes yolunda tıkanmalara yol açabiliyor. Damakta, yüzde, dişlerde ve üst çenede gelişim anomalileri de yine büyüyen bademcikler sonucu oluşan diğer önemli problemleri oluşturuyor.

Bademcik ameliyatı ne zaman gerekli?

Sadece büyük olup enfeksiyona neden olmuyorsa, bademciği her zaman almak gerekmeyebiliyor, küçültme işlemi yeterli geliyor. Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Özkarakaş, bademcik veya bademcik-geniz eti ameliyatının gerekli olduğu durumları şöyle özetliyor:

  • Son bir yıl içinde yedi kez ateşli enfeksiyon veya son iki yıl içinde toplam 10 kez ateşli enfeksiyon ya da son üç yıl içinde yılda beş veya daha fazla boğaz ağrısı ve ateş gelişmesi
  • Bademciklerde ve / veya genizde nefes yolunu daraltan, gürültülü solunum ya da nefes durmasına yol açan büyümeler
  • Meme hattı üzerinde, sırt ve göğüste, ensede ve saçlı deride terleme yapması
  • Sık aralıklarla ateşlenme sorunu nedeniyle okuldan geri kalmaya neden olması
  • Bademciğin kendisinde veya çevresinde apse oluşması (Bir kez bile olsa tekrarlama riski yüksek olduğu için bademciğin alınması öneriliyor)
  • Bademcik üzerinde bir ayı geçmiş iyileşmeyen yara varlığı
  • Tek taraflı, ani ve hızlı büyümenin başlaması (tümör gelişme olasılığına karşı patolojik inceleme için)

Bademcik enfeksiyonu

Ameliyat sonrasında bağışıklık düşmez!

Toplumda bademcikler alındıktan sonra vücudun ağız ve boğaz yoluyla giren bakteri ile virüslere karşı savunmasız kaldığına, bu nedenle boğaz enfeksiyonlarının daha sık görülmesinin yanı sıra akciğerlere ineceğine yönelik yaygın bir kaygı var. Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Özkarakaş, sanılanın aksine bademcik ameliyatının ardından bağışıklığın düşmediğini belirterek, “Ameliyat ile almakta olduğumuz, bir organdır. Dolayısıyla kar-zarar terazimizde bademciklerin ve/veya geniz etinin alınmasını gerektirecek sorunlar oluştuysa almak yoluna gidiyoruz. Ayrıca bazı durumlarda bademciğin tümüyle alınmayıp küçültülmesi de doğal olarak organı koruma düşüncesinin bir sonucudur” bilgisini veriyor.

Kolay ve kısa süren bir ameliyat

Tonsillektomi (bademciklerin alınması) oldukça kolay uygulanabilen ve çoğu zaman çocuğun ameliyattan birkaç saat sonra taburcu olduğu bir yaklaşım. Günümüzde bademcik ameliyatlarında en yaygın olarak ‘soğuk teknik’ olarak da adlandırılan ‘klasik yöntem’ uygulanıyor. Bu yöntemde bademcikler neşter ve makas yardımıyla çıkarılıyor. Bunların yanı sıra plazma koblasyon ve thermal welding  gibi yüksek frekanslı dalga enerjisi kullanılan yöntemler  ile yüksek ısı oluşturan koterizasyon ve lazer yöntemleri de yine  başvurulan diğer ameliyat yöntemlerinden.  Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Özkarakaş, bademcik ameliyatlarında ‘plazma koblasyon’ yönteminin sağladığı faydalar nedeniyle oldukça sık tercih edildiğini belirterek, “Bu yöntemde, bademcikler tuzlu su solüsyonu içinde işlevini yapan radyofrekans yöntemiyle küçültülüyor. Plazma koblasyon yönteminin en önemli faydaları çok çabuk yapılabilmesi, yok denecek kadar az kanamaya neden olması ve  ameliyat sonrası ağrısının düşük dereceli olmasıdır. Koter veya lazerle de küçültme yapılabiliyor, ancak bu yöntemlerin muhtemelen yakıcı özelliklerinden dolayı acısı ve kanama yapıcı etkileri daha fazla oluyor” diyor.

Ameliyat sonrasında ‘bol su içmek’  şart!

Bademcik küçültme veya alma ameliyatının ardından  genelde soğuk ve sıvı olan gıdalar içeren bir diyet listesi veriliyor. Zamanla daha katı, daha ılık gıdalara geçiş yapılıyor. Prof. Dr. Haluk Özkarakaş, bademcik ameliyatından sonra dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın ‘su içmek’ olduğuna dikkat çekerek, “Zira susuzluk başladığında ağrı ve ateş artıyor. Dolayısıyla yemeği reddetse de çocuğa düzenli su içirilmesi çok önemli. Ayrıca dondurma yüksek besin değeri ve soğuk etkisiyle ağrıyı azalttığı için ameliyat sonrasında çocuklara en çok verdiğimiz ve en sevilen gıdalardan. Dondurma çocuklarda ameliyatın ardından ödül gibi oluyor adeta” diyor.

Okul çağındaki çocuklarda enfeksiyon riskini nasıl azaltabiliriz?

Okul çağındaki çocuklarda enfeksiyon riskini nasıl azaltabiliriz?

Enfeksiyon riski, tüm çocukların tehdidi altında olduğu bir sorundur. Bu sorunla mücadele etmek için ise bazı tedbirlerin uygulanabilir olduğu, uzmanlar tarafından belirtiliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Neşe Yar, enfeksiyonlarla karşılaşma riskini azaltabileceğimiz temel tedbirleri anlatıyor.

Okul çağındaki çocuklar, sık sık enfeksiyonlara maruz kalabilirler. Ancak doğru önlemler alarak enfeksiyon riskini azaltmak mümkündür. Genel-geçer hijyen kurallarına dikkat etmek bu noktada başlıca davranış alışkanlığı olmalıdır. Bu sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de önemlidir. Zira enfeksiyonların yayılmasına, yetişkinlerin etkileri de yoğundur. Bu nedenle, çocuklarımıza kazandıracağımız alışkanlıkları, kedimizin de edinmesi gerekli olacaktır.

Dr. Neşe Yar

El Yıkama Alışkanlığı Kazandırın

El yıkama alışkanlığı kazandırmak, çocukların enfeksiyon riskini azaltmanın temel adımlarından biridir. Çocuklara düzenli el yıkamanın önemi öğretilmelidir. Özellikle okula gitmeden önce ve çıkarken, yemeklerden önce ve sonra, tuvalet kullanımı sonrası, hayvanlarla temasın ardından ve oyun alanlarından döndüklerinde ellerini yıkamaları gerektiği vurgulanmalıdır. El yıkama sırasında sabun kullanımı teşvik edilmelidir. El temizliği, mikropların yayılmasını önler ve çocukların kendilerini ve çevrelerini korumalarına yardımcı olur. Ayrıca çocuklara doğru el yıkama teknikleri öğretilmeli, bu alışkanlık günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirilmelidir. Bu sayede çocuklar, okul ve ev ortamlarında daha sağlıklı bir şekilde enfeksiyonlardan korunabilirler.

Islak Mendil Kullanımına Dikkat Edin

Islak mendiller, pratik bir temizlik aracı gibi görünse de, mikroplarla mücadelede etkili değillerdir. Çocuklara ellerini temizlemek için sık sık ıslak mendil kullanmak, mikropların yayılmasına neden olabilir. Bunun yerine, çocuklara ellerini düzenli olarak su ve sabunla yıkamayı öğretmek daha önemlidir. El yıkama, mikropları etkili bir şekilde temizler ve enfeksiyon riskini azaltır. Islak mendiller sadece kirleri yüzeyden alır, ancak mikropları öldürmez. Bu nedenle çocuklarınıza hijyen alışkanlığı olarak el yıkamayı kazandırmak, enfeksiyonlardan korunmada en etkili adımlardan biridir. Ayrıca özellikle yemek öncesi, tuvalet sonrası ve dışarıdan geldiklerinde ellerini yıkamalarını teşvik ederek enfeksiyon riskini daha da azaltabilirsiniz.

Beslenme ve Egzersize Özen Gösterin

Beslenme ve egzersiz çocukların bağışıklık sistemini güçlendirmek için kritik öneme sahiptir. Çocukların sağlıklı bir diyetle beslenmeleri, vücutlarının gerekli besin maddelerini almasını sağlar. Özellikle C vitamini ve mineraller, bağışıklık sistemini destekleyen önemli bileşenlerdir. Bu nedenle çocuklarınızın günlük olarak taze meyve, sebze ve lifli gıdalar tüketmelerini teşvik edin. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak, çocukların bağışıklık sistemini güçlendirmede etkilidir. Aktif bir yaşam tarzı, vücutlarının daha sağlıklı ve dirençli olmasına yardımcı olur. Çocukları spor veya fiziksel aktivitelerle tanıştırmak, onların düzenli olarak hareket etmelerini teşvik eder. Bu sayede enfeksiyonlara karşı daha dayanıklı bir bağışıklık sistemine sahip olurlar ve sağlıklı bir yaşam biçimini benimserler. Beslenme ve egzersize özen göstermek, çocukların enfeksiyonlardan korunmasında önemli bir adımdır.

Egepol Hastanesi

Aşıları İhmal Etmeyin

Aşıları ihmal etmemek, çocukların sağlığını korumada kritik bir rol oynar. Aşılar, çocukları bir dizi ölümcül enfeksiyondan korur ve toplumun bağışıklık kazanmasına katkıda bulunur. Çocuklar, doğduklarında ve büyüdükçe belirli aşıları almaları gerekmektedir. Bu aşılar, özellikle bebeklik döneminde, çocukların bağışıklık sistemini güçlendirir ve ciddi hastalıkların önlenmesine yardımcı olur. Ayrıca toplum sağlığı açısından da önemlidirler, çünkü aşılanmış bir çocuk, enfeksiyonları yayma riskini azaltır. Bu nedenle çocuklarınızın aşı takvimini eksiksiz takip etmek ve doktorunuzun önerdiği tüm aşıları zamanında yaptırmak, onların sağlıklı bir yaşam sürdürmelerine yardımcı olur. Aşıları ihmal etmemek, çocukların enfeksiyonlara karşı güçlü bir savunma geliştirmelerini sağlar ve ciddi hastalıkların riskini azaltır.

Sigara İçilmeyen Bir Ortam Sağlayın

Çocukların sağlığını korumak için sigara içilmeyen bir ortam sağlamak son derece önemlidir. Sigara dumanı, çocuklar için ciddi sağlık riskleri taşır. Pasif içicilik, çocukların solunum yollarını etkileyebilir ve astım gibi solunum problemlerine yol açabilir. Ayrıca çocukların uzun vadede sigara içme alışkanlığı kazanma olasılığını artırabilir. Bu nedenle çocukların bulunduğu her ortamda sigara içilmemesine dikkat edilmelidir. Eğer evinizde sigara içiliyorsa, içme alanını çocuklardan uzak tutun ve dumanın diğer odalara yayılmasını önleyin. Aynı hassasiyeti okul ve kreş gibi toplu alanlarda da gösterin. Sigara içenleri çocukların yanında uyarmak ve çocuklara sigaranın zararları hakkında bilgi vermek, sağlıklı bir çevre oluşturmak için önemlidir.

Okulda Enfeksiyonlardan Korunmayı Öğretin

Okulda enfeksiyonlardan korunmayı öğretmek, çocukların sağlığını koruma açısından kritik bir önem taşır. Bu, çocuklara hijyen kurallarını ve enfeksiyon bulaşma yollarını anlatmayı içerir. Çocuklara hapşırma ve öksürme sırasında ağızlarını dirsekleriyle kapatmalarını öğretmek, damlacık yoluyla enfeksiyonların yayılmasını engellemeye yardımcı olur. Paylaşılan materyalleri kullanmamaları ve kişisel eşyalarını sık sık dezenfekte etmeleri konusunda bilinçlendirmek de önemlidir. Okulda hijyen kurallarına uyulması gerektiğini ve sık sık el yıkamanın enfeksiyon riskini azalttığını anlatmak, çocukların bu alışkanlıkları geliştirmesine yardımcı olur. Ayrıca okulun temizliği ve havalandırılması konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurgulamak, çocukların sağlığını koruma açısından önemlidir. Bu şekilde, çocuklar enfeksiyonlardan korunmayı öğrenir ve okulda daha güvende kalabilirler.

Hepatit hastaları beslenmede karaciğerlerini zorlamamalı

Hepatit hastaları beslenmede karaciğerlerini zorlamamalı

Hepatit hastalığından nasıl korunmamız gerektiği konusunda uyarılarda bulunan Medical Park Gebze Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Yüksel Aksoy, “Hepatit hastalığında A ve B virüslerinin aşısı vardır. Siz de hastalığı geçirip geçirmediğinizi öğrendikten sonra korunmak için aşı yaptırabilirsiniz. Her şeyden önce kendi sağlığımızın önemli olduğunu unutmayın.  Hastalar karaciğerlerini zorlamayan hafif yemekler tercih etmeli,  protein ve yağ alımını azaltılmalıdır” dedi.

Medical Park Gebze Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Yüksel Aksoy, hepatit hastalığı konusunda açıklamalarda bulundu.

Hepatit hastalığının tanımını yapan Uzm. Dr. Aksoy, “Karaciğerin iltihabı olarak tarif edilebilecek hepatitin virüsler başta olmak üzere çok sayıda nedeni vardır. Farklı hepatit virüs tiplerinin (A, B, C, D ve E) neden olduğu viral hepatitler; milyonlarca insanı farkında olmadan etkileyebilecek gerçek anlamda küresel bir salgın oluşturmakta, önde gelen ölüm nedenlerinden biri olarak yılda 1.3 milyon kişinin ölümüne neden olmaktadır” açıklamasında bulundu.

Dr. Yüksel Aksoy

HALSİZLİK VE YORGUNLUK GÖRÜLEBİLİR

Hepatit hastalığındaki belirtilerden bahseden Uzm. Dr. Aksoy, “Halsizlik, yorgunluk, gözaklarında sararma, idrar renginde koyulaşma en sık görülen belirtiler olup bazen bulantı ve kusma bunlara eşlik eder” şeklinde konuştu.

GENÇ NÜFUS RİSK ALTINDA

Hangi bireylerin risk altında olduğuna değinen Uzm. Dr. Aksoy, “Hepatit A, su ve besinlerle, özellikle kötü hijyenik koşullarda kolaylıkla bulaşabilen ve salgınlara yol açabilen bir hastalıktır. Özellikle genç nüfusumuzun Hepatit A açısından risk taşıdığı ve Hepatit A aşısını yaptırmadığı bilinmektedir. Hepatit A kronikleşmez ve aşı ile korunması mümkün olan bir hastalıktır. Hepatit B (HBV) ve Hepatit C virüsleri (HCV) uzun vadede kronik karaciğer hastalığı, siroz veya karaciğer kanserine yol açabildiği için ayrı bir öneme sahiptir. Ülkemizde nüfusun yaklaşık yüzde 4-5’i kronik Hepatit B, yüzde 0.5’i kronik Hepatit C’dir. Hepatit B; enfekte kan ve kan ürünleri, cinsel ilişki ve enfekte anneden yenidoğan bebeğe bulaşma şeklinde kişiden kişiye yayılır. Hepatit C de benzer yollarla bulaşmakla birlikte esas olarak enfekte kan ve kan ürünleri ile doğrudan temas yoluyla yayılır.

GEBELERDE DÜŞÜK RİSKİNİ NEDEN OLABİLİR

Hepatit D virüsünün (HDV), HBV enfeksiyonu olan kişilerde hastalığa yol açtığını belirten Uzm. Dr. Aksoy, şu bilgileri paylaştı:

“Hepatit D, Hepatit B’nin yokluğunda enfeksiyon yapamaz. Hepatit E virüsü (HEV) ise dışkı ile temas yolu ile bulaşır, vahşi ve evcil hayvanlarda bulunur ve akut enfeksiyona yol açar. Erişkinlerde daha sık görülür. Gebelikte geçirildiğinde daha ciddi seyreder. Özellikle gebelerde son 3 aylık dönemde düşük, erken doğum, ciddi karaciğer yetmezliği ile ölüm riskinin artmasına sebep olabilir. Hepatit E virüsünün spesifik bir tedavisi ve aşısı yoktur.”

Hepatit hastalığının, kan tahlili ile tespit edilebileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Aksoy, alt seviyesinde yükselmenin en önemli belirteç olduğunu söyledi.

AŞI YAPTIRMAK OLDUKÇA ÖNEMLİ

Hepatit hastalığından nasıl korunmamız gerektiğini hatırlatan Uzm. Dr. Aksoy, “Hepatit hastalığında A ve B virüslerinin aşısı vardır. Siz de kan testi yaptırarak hastalığı geçirip geçirmediğinizi öğrenip aşı yaptırabilirsiniz. Her şeyden önce kendi sağlığımızın önemli olduğunu unutmayalım.  Hasta kişiler karaciğerlerini zorlamayan hafif yemekler tercih etmeli, protein ve yağ alımını azaltmalıdır” dedi.

TEDAVİ YOLLARI

Tedavi sürecine değinen Uzm. Dr. Aksoy, “Eskiye göre tedavi yöntemlerindeki yeni gelişmeler sayesinde Hepatit C virüsü tamamen tedavi edilebilir hastalık durumuna gelmiştir. Hepatit B’nin zararlı etkilerini ortadan kaldıracak gelişmiş antiviral tedaviler mevcuttur. Hepatit D için ilaç geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Hepatit A ve E’de ise henüz antiviral tedavi yoktur. Bu iki hastalık kronikleşmediğinden hastalık aşamasında destek tedavileri uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.

Virüsler ve enfeksiyonlardan korunmak için ne yapmalı?

Virüsler, enfeksiyonlar korunmak için ne yapmalı?

Sonbaharla birlikte havaların soğumaya başlaması, okulların açılması ve kapalı mekanlarda daha fazla zaman geçirilmesiyle solunum yolları enfeksiyonları daha sık görülmeye başlandı.  Bir yandan da Covid-19 enfeksiyonu çeşitli varyantlarla tehdit olmaya devam ediyor. Solunum yolu enfeksiyonlarının yalnızca Covid-19 ve gripten oluşmadığını, sonbahar ve kış aylarında çok sayıda virüs ve daha az oranda da bakterilerin enfeksiyonlara yol açabildiğini belirten Acıbadem Ataşehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, “Gribal enfeksiyonlarla birlikte şu an hakim olan Omicron sıklıkla BA.5 ve daha az da BA.4’dür. Son günlerde ABD ve İngiltere’de ortaya çıkan yeni bir alt varyant olan BA.4.6’nın da görülme sıklığı artmaktadır. Üst solunum yolu enfeksiyonu gibi seyreden ancak risk grubundaki hastalarda ciddi sorunlara yol açabilen bu varyantların özelliği, daha öncekilerden çok daha bulaşıcı olmalarıdır. Üstelik hastalığın geçirilmesiyle ya da aşı ile oluşan antikorların etkilerinden de kendilerini koruyabilmektedirler. Öte yandan Hindistan ve Avrupa’da yeni bir Omicron varyantı daha var ki bu Omicron BA.2.75 olup, deney hayvanlarında akciğerlerde de çoğalma özelliği gösterdiği saptanmıştır. Bu durum, bu varyant yaygınlaşırsa yine ciddi ve ağır bir Covid-19 enfeksiyonu anlamına geliyor” diyor. Sonbahar ve kış aylarında kapalı ortamlarda daha sık bulunma, aşı tekrar doz oranlarının düşüklüğü ve aşı tekrar dozlarının ihmali ile bu dönemde diğer mikroorganizmaların da enfeksiyon etkeni olarak görülme riskinin arttığını belirten Prof. Dr. Çağrı Büke, buna karşın bazı basit önlemlerle hastalıklardan korunmanın mümkün olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Çağrı Büke, sonbaharı sağlıklı geçirmenizi sağlayacak 7 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Çağrı Büke

 Hem Covid-19 hem grip aşısı olmayı ihmal etmeyin!

Prof. Dr. Çağrı Büke, Covid-19 ve gribin özellikle risk faktörüne sahip kişilerde ölümcül seyir gösterebildiğine dikkat çekerek hem Covid-19’a karşı tekrar aşı dozlarının hem de mevsimsel gribe karşı aşılanmanın önemine dikkat çekiyor. Özellikle 60 yaş ve üzerindeki herkesin,  12 yaş ve sonrasında ise; kronik hastalığı (diyabet, hipertansiyon, KOAH, kalp, kanser vb) olanların, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananların, obezite hastalarının ve hamilelerin Covid-19 tekrar doz aşısı ve mevsimsel grip aşılarının mutlaka yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çağrı Büke “Ayrıca aynı evde risk faktörüne sahip kişiler ile birlikte bulunan sağlıklı kişilerin ve sağlık çalışanlarının da aşılanması gereklidir. Covid-19 aşısı 80 yaş ve üzerindeki kişilerde hastalığı geçirdikten ya da son doz aşısını olduktan 3 ay sonra tekrarlanmalıdır. Diğer kişilerde ise hastalığı geçirdikten 3 ay sonra ya da son doz aşı yapıldıktan 6 ay sonra uygulanmalıdır. Mevsimsel grip aşısı ise ideal olarak ekim ayı ortalarına ya da en geç sonuna kadar tamamlanmalıdır” diyor.

Kapalı ortamlarda maske takın!

Tüm kapalı ortamlarda maske kullanımına özen gösterilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çağrı Büke, maskenin hem Covid-19’a hem de gribal enfeksiyonlara karşı korunmada kritik önem taşıdığını söylüyor. Solunum yolu enfeksiyonlarının yalnızca Covid-19 ve gripten oluşmadığının altını çizen Prof. Dr. Çağrı Büke şöyle konuşuyor: “Sonbahar ve kış aylarında çok sayıda virüs ve bakteriler de bu tür enfeksiyonlara neden olurlar ve bunların çoğuna karşı korunmak için mevcut aşı yoktur. Diğer mikroorganizmaların bulaşmasını önlemede de maske ciddi anlamda koruyucu özelliğe sahiptir. Yine açık ortamlarda dahi olunsa mesafenin korunamadığı alanlar içerisinde risk faktörüne sahip kişiler ile temas durumunda da maske kullanılmalıdır.”

Beslenme, spor ve uykunuza dikkat edin!

Bağışıklık sisteminin güçlü olması, enfeksiyon hastalıklarına karşı korunmada büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Çağrı Büke, bu nedenle bağırsak flora yapısının korunması, düzenli ve sağlıklı gıdalarla beslenme, yeterli dinlenme ve günde en az 7 saat kaliteli uyku, düzenli egzersiz yapma (haftada en az üç gün, en az yarım saat tempolu yürüme, yüzme vb) ve stresle başa çıkabilmeyi öğrenmenin bağışıklık sisteminin düzenli çalışmasında rol alan belli başlı faktörler olduğunu vurguluyor.

Gelişigüzel antibiyotik almaktan kaçının!

Antibiyotiklerin bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanıldığını, ancak hekim tarafından gerekli görülürse kullanılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çağrı Büke, toplumda yapılan en büyük yanlışlardan birinin gelişigüzel antibiyotik kullanımı olduğunu vurguluyor. Bunun, vücudun bakterilere karşı direnç gelişmesine yol açacağını ve vücudun savunma sistemini zayıflatacağını, antibiyotik kullanılması gereken durumlarda ise etki etmeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Çağrı Büke “Solunum yolu enfeksiyonlarının önemli ve büyük kısmı virüsler ile oluşur ve antibiyotiklerin etkisi yoktur. Ancak üzerine bakteriyel bir enfeksiyon eklendiğinde kullanmak gerekebilir. Bunun gerekliliği ancak konunun uzmanı tarafından değerlendirmelerden sonra karar verilecek bir durumdur. Gelişi güzel antibiyotik kullanımı hem bağırsak florasını harap etmesi hem de direnç gelişimine yol açması nedeniyle sakıncalıdır” diyor.

Hekime danışmadan vitamin kullanmayın!

Prof. Dr. Çağrı Büke hem yetişkinlerde hem de çocuklarda hekime danışılmadan vitamin kullanılmasının sağlığa fayda yerine zarar verebileceğini belirterek şöyle konuşuyor: “Vitamin ve mineral içeren ilaçlar, ancak söz konusu vitamin ve mineraller kanda eksik olduğu saptandığında ya da etkin düzeylerde olmadıkları belirlendiğinde yerine konulursa etkilidir. Bunun dışında solunum yolu enfeksiyonlarında, eksik ya da yetersiz değilken vitamin ya da minerallerin kullanımları ek katkı sağladıklarına ilişkin kesin ve net veriler yoktur. Ayrıca bazı vitaminler ve mineraller vücutta birikip toksik etki gösterebilirler hatta organlara zarar verebilirler.”

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke

Gücenir, üzülür’ düşüncesiyle öpmekten kaçının!

Virüsler çoğunlukla öksürük, hapşırık ve konuşma esnasında etrafa yayılan damlacıkların solunmasıyla bulaştığından soğuk algınlığı geçirmekte olan kişilerle yakın temasta bulunmamak gerekiyor. Karşımızdaki kişinin üzüleceği ya da darılabileceği gibi düşüncelerle öpüşmekten de kaçınmak çok önemli. Aksi taktirde virüsler solunum sistemi yoluyla yakın temasta kolayca bulaş imkanına sahip oluyor. Sosyal mesafeyi korumak ve virüsler kalabalıkta çok daha fazla yayılma imkanı bulduğundan kapalı ortamlardan uzak durmak, ortamı sık havalandırmak gerekiyor.

Ellerinizi sık yıkayın ve yüzünüze sürmeyin!

“Bakterilerin vücuda en kolay girme yollarından birini de ellerimiz oluşturuyor” diyen Prof. Dr. Çağrı Büke, ellerin gerekli her durumda yıkanarak ya da dezenfektan kullanarak temiz tutulması gerektiğini, gün içerisinde başta ağız ve gözler olmak üzere yüze kesinlikle sürülmemesini söylüyor. Özellikle tuvalet kapıları, toplu taşıma araçlarında tutunma yerleri ile metro ve AVM’lerde yürüyen merdivenlerdeki tutunma yerlerine mümkünse kağıt peçete ile tutunmak ve hemen ardından kağıt peçeteyi çöpe atmakta fayda var. Çıplak elle tutuluyorsa da elleri en kısa zamanda temizlemek şart.

 Bu durumlarda dikkat!

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, “Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, öksürük, yüksek ateş, kas ve eklem ağrısı gibi yakınmalardan bir ya da birkaçı ortaya çıktığında bunun hangi etkene bağlı geliştiğini saptamak için uzmana başvurmayı ihmal etmeyin. Bu durum ortaya çıkan enfeksiyon hastalığının hem daha ağırlaşmadan hem de toplumda daha fazla yaygınlaşmadan önlem alınması için de yararlıdır” diyor

Korona önlemleri elden bırakmayın!

Korona önlemleri elden bırakmayın!

“Ara tatile girdiğimiz bugünlerde çocuklarımız yoğun bir akademik takvim sonrasında sosyalleşmek, arkadaşları ile bir arada olmak, çekirdek aile dışındaki aile üyeleri ve akrabaları ile bir araya gelmek istemektedirler. Ara tatil döneminde nelere dikkat etmeliyiz?” İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Servet Öztürk, açıkladı.

Dr. Servet ÖztürkEnfeksiyon riskleri nelerdir?

Şu an içerisinde bulunduğumuz Covid-19 pandemisi ve enfeksiyonu yanısıra mevcut kış koşulları nedeniyle diğer grip benzeri viral enfeksiyon sıklığı oldukça artmış olup ileri yaş hastalarda hastaneye yatış ve ölüme, genç yaş hasta grubunda iş gücü kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle 12 yaş üzeri tüm toplumun Covid-19 aşılarının yapılması, risk altındaki bireylerin yıllık grip ve sadece 1 kere zatürre aşılarının yapılması oldukça önemlidir.

Kapalı alanlarda nelere dikkat etmeliyiz?  Ara tatilde sosyalleşmeli miyiz?

Yaygın aşılamaya rağmen Covid-19 olguları aynı hızla devam etmektedir. Bunun nedenleri arasında 12 yaş altı çocukların aşılanamaması, okulların açılması ve sosyal kısıtlamaların kaldırılması olarak belirtilebilir. Bu nedenle mümkün olduğu kadar kapalı ve kalabalık ortamlardan uzak durulmalıdır. Kapalı ortamlarda bulunmanın mecbur olduğu durumlarda maske-mesafe-hijyen önlemlerine riayet edilmelidir. Bu önlemler Covid-19 enfeksiyonundan korunmanın yanında diğer virüs, bakteri ve mantar enfeksiyonlarının görülme sıklığını da azaltmaktadır.  Ülkemizde ve dünyada 12 yaş altı çocukların Covıd-19 aşısı yapılamadığı göz önüne alındığında, hastalığın yayılmasında kilit rol oynadıkları aşikârdır. Bu nedenle özellikle çocukların temas edeceği erişkinlerin Covid-19 aşısı takvimlerinin tamamlanması, Covid-19 aşısının yapılmadığı veya yapılamadığı erişkinler ile aynı ortamda bulundurulmaması gerektiği akılda bulundurulmalıdır. Şu unutulmamalıdır ki Covid aşısı ile aşılanmış bireylerde hasta olma, hastaneye yatma, yoğun bakım ihtiyacı oranları aşı olmayanlara göre oldukça düşüktür. Ara tatilde açık havada doğa ile iç içe mesafe önlemlerine riayet ederek yapılan geziler ve tatiller gerek fiziksel gerek psikolojik olarak hepimizi olumlu yönde etkileyecektir.

Özetle pandemi döneminde insana uzak , doğaya yakın..

Çocukları tehdit eden yaz enfeksiyonlar dikkat

Çocukları tehdit eden yaz enfeksiyonlar dikkat

Covid-19 pandemisi nedeniyle aylardır tüm zamanlarını neredeyse sadece ev içinde geçirmek zorunda kalan çocuklar, havaların ısınmasıyla birlikte artık açık havada oynayabilmenin, denize ve havuza girmenin keyfini yaşayacaklar. Ancak bu mutlu tablonun bir de diğer yüzü var; sıcakların etkisiyle pek çok enfeksiyon hastalıklarının kapımızı çalması gibi! Yaz aylarında çocuklarda mide-bağırsak enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları ve cilt enfeksiyonları gibi bazı enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklığı artıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, sıcaklık artışıyla birlikte bakterilerin daha hızlı üreyebilmeleri. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; 5 yaş altındaki çocukların ölüm nedenlerinde enfeksiyonlar ilk sıralarda yer alıyor. Bu nedenle çocuklarımızı yaz mevsiminde de enfeksiyonlardan korumak yaşamsal öneme sahip! Acıbadem Taksim Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yasemin Eraslan Pınarcı, yaz aylarında çocuklarda en sık en görülen enfeksiyon hastalıklarının başında mide-bağırsak enfeksiyonlarının geldiğine dikkat çekerek, “Mide-bağırsak enfeksiyonlarına neden olan mikroorganizmaların çoğu vücuda ağız yoluyla girdikleri için çocuğumuzun el hijyenine dikkat etmeli ve bizler de bu konuda onlara örnek olmalıyız. Ayrıca sıcak yaz aylarında gıdaları muhafaza etmek güçleşiyor. Bu nedenle hijyeninden emin olmadığımız açıkta satılan yiyecekleri de tüketmemeliyiz” diyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yasemin Eraslan Pınarcı, yaz mevsiminde en sık görülen 7 enfeksiyon hastalığından çocukları korumanın yollarını anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Pause Dergi, Pause Sağlık

MİDE-BAĞIRSAK ENFEKSİYONLARI

Mide-bağırsak enfeksiyonları, yaz aylarında çocuklarda görülen enfeksiyon hastalıklarında ilk sırada yer alıyor. Virüs ve bakteriler genellikle kirli-kanalizasyon sularının karıştığı sularda yüzülmesi, kirli suların bulaştığı gıdaların tüketilmeleri ve el hijyenine dikkat edilmemesi sonucu bulaşıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yasemin Eraslan Pınarcı, enfeksiyonun kendini ishal, bulantı-kusma ve ateş gibi bulgularla gösterdiğini belirterek, şöyle devam ediyor: ‘Bu tablonun en önemli sonuçlarından biri, sıvı kaybı oluyor. Dolayısıyla vücudun kaybettiği sıvıyı yerine koymak tedavinin odak noktasını oluşturuyor. İshal olan çocuklara sık sık su içirilmeli ve yoğurt, ayran, haşlanmış patates, muz ile pirinç lapası gibi gıdalar verilmeli. Yağlı ve şekerli gıdalardan kaçınılmalı. Emziren anneler sık sık emzirmeye devam etmeli. Uzun süren, günde çok sayıda olan, kan içeren ishallerde ve çocuğun ağızdan sıvı alamadığı durumlarda ise mutlaka çocuk doktoruna başvurulmalı”

 Nasıl korumalı?

  • Çocuğunuzun el hijyenine dikkat edin
  • İçme sularının ve yiyeceklerin yıkandığı suların temizliğinden emin olun
  • Hijyeninden emin olmadığınız, açıkta satılan gıdaların tüketiminden kaçının

DIŞ KULAK YOLU ENFEKSİYONU

Özellikle kirli havuz sularından kaynaklanan dış kulak yolu enfeksiyonu ‘yüzücü kulağı’ olarak da adlandırılıyor. Dış kulak yolundaki enfeksiyona bağlı olarak; ağrı, kaşıntı, akıntı ve pis kokuyla kendini gösteriyor. Bu yakınmalarda mutlaka doktora başvurulması ve tedaviye başlanması gerekiyor.

 Nasıl korumalı?

  • Havuz bakımının düzenli yapıldığından, suyunun temiz ve klorlanmış olduğundan emin olun
  • Dış kulak yolunu pamuk, havlu veya parmakla travmatize etmeyin
  • Neme maruz kalmaması için havuz veya deniz sonrasında kulağını temiz havluyla kurulayın

Pause Dergi, Pause Sağlık

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU

Yaz aylarında kirli havuz ve sulara girmek, ıslak ve kirli mayoları değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle, özellikle kız çocuklarında idrar yolu enfeksiyonu görülme sıklığı artıyor. “Bu enfeksiyon idrar yaparken yanma, idrarda kötü koku, kanlı idrar, karın ağrısı, bulantı, kusma ve ateş gibi belirtilere neden oluyor” bilgisini veren Dr. Yasemin Eraslan Pınarcı, “Bu belirtilerde mutlaka çocuk doktoruna başvurulması gerekiyor, aksi halde böbreklerde hasara yol açabiliyor” diyor.

Nasıl korumalı?

  • Pamuklu iç çamaşırlarını tercih edin
  • Günlük iç çamaşırı değişimine özen gösterin
  • Islak ve kirli mayoları bekletmeden değiştirin
  • Tuvalet eğitimi yoksa bez değişimi sırasında temizliği önden arkaya doğru yapın

HEPATİT A SARILIĞI

Dr. Yasemin Eraslan Pınarcı hepatit A virüsünün ağız yoluyla bulaştığını belirterek, “Bu virüs kirli su ve kirli gıdalardan bulaşıyor. Ateş, karın ağrısı, kusmayla birlikte cilt renginde sararma görülüyor. Tedavide geç kalındığında karaciğerde hasar oluşturabiliyor. Dolayısıyla bu belirtilerde mutlaka çocuk hekimine başvurulmalı” diyor.

 Nasıl korumalı?

  • El ve tuvalet hijyenine özen gösterin
  • Ortak tabak-çatal kullanımından kaçının
  • Hepatit A aşısını mutlaka yaptırın

Pause Dergi, Pause Sağlık

MANTAR ENFEKSİYONLARI

Yaz aylarında terlemenin artması ve cildin pH’ının bozulması yüzeyel mantar enfeksiyonlarına zemin hazırlıyor. Ciltte genellikle yuvarlak kırmızı-kaşıntılı lezyonlar şeklinde görülüyor. Lokal tedaviler çoğunlukla yeterli geliyor.

 Nasıl korumalı?

  • Pamuklu kıyafetleri tercih edin
  • Çok kalın kıyafetler giydirmekten kaçının
  • Düzenli duş yaptırmaya özen gösterin
  • Cildine uygun pH özelliğine sahip sabunlar tercih edin

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi genellikle kenelerin ısırmasıyla bulaşan ve ölümcül olabilen viral bir hastalık. Yaz aylarında açık alanlarda geçirilen zamanın artmasıyla birlikte çocuklarda kene ısırmalarına daha sık rastlanıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yasemin Eraslan Pınarcı, kene ısırması durumunda ailelerin keneye herhangi bir işlem uygulamadan hemen sağlık kuruluşuna başvurmaları gerektiğine dikkat çekerek, “Sağlık kuruluşunda kenenin çıkartılmasının ardından çocuklar ateş, kas ağrısı gibi bulgular açısından takip ediliyor ve gerekli durumlarda bazı tahliller yapılıyor” diyor.

 Nasıl korumalı?

  • Kırsal alanlarda, kenelerin vücuduna girebileceği açık yerlerini kapatın. Örneğin uzun kollu tişörtler giydirin, şort yerine pantolonu tercih edin
  • Kenelerin kolay fark edilebilmeleri için açık renkli kıyafetler giydirin
  • Eve döndüğünüzde kıyafetlerini çıkartarak kene açısından kontrol yapın

Pause Dergi, Pause Sağlık

ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI

Üst solunum yolu enfeksiyonları daha çok kış aylarında olmakla birlikte yazın da görülebiliyor. Boğaz ağrısı, öksürük, burun akıntısı ve ateş, sıklıkla görülen belirtilerini oluşturuyor. Genellikle virüslerin etken olduğu bu hastalıklar destek tedavilerle ortadan kalkıyor. Uzun süren ateş, şiddetli öksürük ve solunum sıkıntısı olması durumunda mutlaka çocuk hekimine başvurulması gerekiyor.

Nasıl korumalı?

  • Kapalı alanları sık sık havalandırın
  • Hasta kişilerle temas etmesinden kaçının
  • Klimaların bakımına ve temizliğine dikkat edin

Yaz aylarında bu enfeksiyonlara dikkat!

Yaz aylarında bu enfeksiyonlara dikkat!

Yaz sıcaklarının gelmesi ve normalleşme sürecinin başlamasıyla, tatil planları da yapılmaya başlandı. Koronavirüsün denizden veya havuzlardan bulaşmayacağını uzmanlar açıkladı. Ancak havuzlardan kapabileceğimiz başka enfeksiyonlar mevcut! İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş, açıkladı.

Havuz ve denizler koronavirüs bakımından taşımıyor!

Denizden yararlanılacak bir tatil bölgesine gidiyorsak; bulunduğumuz ortam neresi olursa olsun, plajlar dahil insanlara belirli bir mesafede (bildiğimiz gibi bu iki metreye kadar olabilir) uzak durmak durumundayız. Olağanüstü büyük olan deniz suyu, virüsler için bir depo olamaz. Bu bakımdan deniz suyundan, hatta havuz sularından; koronavirüsün insanlara ulaşması mümkün değildir. Esasen bu gibi virüsler; aşırı nem ve ıslaklığa karşı duyarlıdırlar ve onlar için bir avantaj değildir, aksine bu bizim için avantajdır. Bu bakımdan denizlerden yararlanmanız için bir engel yoktur. Tatilimizi geçirdiğimiz sürede; sağlığımızı bozacak davranışlardan kaçınır, sosyal mesafe kuralına uyar, iyi beslenir ve kendimize iyi bakarsak bu zorlu virüse karşı her zaman, daha avantajlı durumda olacağımız bir gerçektir.

Yaz aylarında sık karşılaşılan bu enfeksiyonlara dikkat!

  • Göz enfeksiyonları

Yüzme havuzları, sıcak ve nemin etkisiyle bazı enfeksiyonların yayılımını kolaylaştırır. Havuz suyunun dezenfeksiyonunda yararlanılan klor bazlı maddelerin uygunsuz kullanımı tahrişlere, kornea yüzey bozukluklarına ve gözün bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Belirtileri çapaklanma, kızarıklık, bulanık görme, kaşıntı, yanma ve batmasıdır. Gözlerinde enfeksiyon olan kişiler, diğer havuz kullananların sağlığını düşünerek bulguları düzelinceye kadar havuz kullanmamalıdır. Lens kullananların ise havuza lensleriyle girmemeleri uygun olur. Havuza lensleriyle giren kişilerde, şiddetli göz ağrılarının olması çeşitli enfeksiyonlardan dolayı olabilir. Bu nedenle havuza ya da denize girerken havuz gözlüğü kullanımı önemlidir.

  • Sindirim sistemi enfeksiyonları

Havuzlardan bulaşan enfeksiyonların en başında, sindirim sistemi enfeksiyonları gelmekte ve bu durum kendini bulantı ve/veya ishal ile kendini göstermektedir. Rotavirüs, Hepatit A, Salmonella, Shigella, E. Coli (Turist İshali) olmak üzere çok çeşitli virüs ve bakteriler su sirkülasyonu ve klorlamanın yetersiz olduğu havuzlarda uzun süre canlılığını koruyabildiği için bu mikropları içinde barındıran havuz suyunun yutulması ile ortaya çıkar.

  • Genital bölge ve idrar yolu enfeksiyonları

Daha çok uygunsuz koşullara sahip havuzlardan kaynaklanan, idrar yolu enfeksiyonları ve kadınlarda görülen vajinit de sık rastlanan ve rahatsız edici enfeksiyonlar olarak karşımıza çıkar. Bu enfeksiyonlar idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, bel ve kasık ağrısı, genital bölgede ağrı, kaşıntı ve akıntı gibi belirtilerle kendini göstermektedir. Genital siğiller (HPV) de, havuzlardan bulaşabilmektedir.

  • Deri enfeksiyonları ve mantarlar

Bazı deri enfeksiyonları ve mantarlar havuz yolu ile bulaşabiliyor. Bunların başında, genital siğiller ve ‘molluskum kontagiozum’ gelmektedir. Sıcak ile artan terlemenin, yaz aylarında mantar üremesini kolaylaştırdığı biliniyor. Aşırı miktarda klor kullanılan havuz suları, duyarlı bazı kişilerde ciltte tahrişe neden olabiliyor. Hijyenik olmayan ortamlardan ya da temiz olmayan havlulardan da uyuz, impetigo gibi deri hastalıkları bulaşabiliyor.

  • Dış kulak yolu enfeksiyonları ve sinüzit

Dış kulak yolu enfeksiyonu, sulu ortamı seven bakteriler ve bazen de mantarların sebep olduğu bir durumdur. Şiddetli kulak ağrısı, kulakta akıntı ve işitme azlığı, kaşıntı ve ileri durumlarda kulakta şişme ve kızarıklığa neden olur. Uzun süre suda kalma ya da kulağa su kaçması sonucunda risk artar. Aynı zamanda suya dalma esnasında eğer varsa sudaki bakteriler burun yoluyla sinüslere kadar ulaşabilir ve sinüzite neden olabilir.

Peki bu enfeksiyonlardan korunmak için neler yapmalıyız?

  • Klorlamanın ve su sirkülasyonunun yeterli olmadığını düşündüğünüz havuzlara girmeyin.
  • Havuzda kesinlikle su yutmamaya özen gösterin. Özellikle sakız çiğnerken, su yutulabileceği için yüzerken sakız çiğnemeyin.
  • Çocuk havuzu ve yetişkin havuzlarının ayrı olduğu tesisleri tercih edin.
  •  Islak mayo ile uzun süre oturmayın, mutlaka kurulanın.
  • Havuzun bulunduğu kısma girmeden ayakların antiseptik solüsyonlar ile yıkandığı, havuza girmeden duş almanın ve bone kullanımının zorunlu olduğu tesisleri tercih edin.
  • Havuzdan çıktıktan sonra hemen duş alarak üzerinizdeki olası mikrop ve fazla klordan temizlenin ve temiz çamaşırlar giyin.
  • Havuzdan çıkar çıkmaz kurulanın. Çünkü bazı bakterilerin, uyuz ve mantar gibi enfeksiyonların gelişiminde nem, çok önem taşıyor.
  • Havuza girerken mutlaka kulak tıkacı kullanın.
  • Aktif bir kulak enfeksiyonunuz varsa ya da kulağınıza tüp takıldı ise havuza girmekten kaçının.
  • Sinüzitten korunmak için havuza dalarken ya da suya atlarken burun tıkacı kullanın ya da burnunuzu elinizle kapatın.
  • Göz enfeksiyonları açısından, havuz suyuyla teması en aza indirmek ve bu amaçla yüzücü gözlüğü kullanmak yararlı olur.