Yazılar

Virüsler ve enfeksiyonlardan korunmak için ne yapmalı?

Virüsler, enfeksiyonlar korunmak için ne yapmalı?

Sonbaharla birlikte havaların soğumaya başlaması, okulların açılması ve kapalı mekanlarda daha fazla zaman geçirilmesiyle solunum yolları enfeksiyonları daha sık görülmeye başlandı.  Bir yandan da Covid-19 enfeksiyonu çeşitli varyantlarla tehdit olmaya devam ediyor. Solunum yolu enfeksiyonlarının yalnızca Covid-19 ve gripten oluşmadığını, sonbahar ve kış aylarında çok sayıda virüs ve daha az oranda da bakterilerin enfeksiyonlara yol açabildiğini belirten Acıbadem Ataşehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, “Gribal enfeksiyonlarla birlikte şu an hakim olan Omicron sıklıkla BA.5 ve daha az da BA.4’dür. Son günlerde ABD ve İngiltere’de ortaya çıkan yeni bir alt varyant olan BA.4.6’nın da görülme sıklığı artmaktadır. Üst solunum yolu enfeksiyonu gibi seyreden ancak risk grubundaki hastalarda ciddi sorunlara yol açabilen bu varyantların özelliği, daha öncekilerden çok daha bulaşıcı olmalarıdır. Üstelik hastalığın geçirilmesiyle ya da aşı ile oluşan antikorların etkilerinden de kendilerini koruyabilmektedirler. Öte yandan Hindistan ve Avrupa’da yeni bir Omicron varyantı daha var ki bu Omicron BA.2.75 olup, deney hayvanlarında akciğerlerde de çoğalma özelliği gösterdiği saptanmıştır. Bu durum, bu varyant yaygınlaşırsa yine ciddi ve ağır bir Covid-19 enfeksiyonu anlamına geliyor” diyor. Sonbahar ve kış aylarında kapalı ortamlarda daha sık bulunma, aşı tekrar doz oranlarının düşüklüğü ve aşı tekrar dozlarının ihmali ile bu dönemde diğer mikroorganizmaların da enfeksiyon etkeni olarak görülme riskinin arttığını belirten Prof. Dr. Çağrı Büke, buna karşın bazı basit önlemlerle hastalıklardan korunmanın mümkün olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Çağrı Büke, sonbaharı sağlıklı geçirmenizi sağlayacak 7 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Çağrı Büke

 Hem Covid-19 hem grip aşısı olmayı ihmal etmeyin!

Prof. Dr. Çağrı Büke, Covid-19 ve gribin özellikle risk faktörüne sahip kişilerde ölümcül seyir gösterebildiğine dikkat çekerek hem Covid-19’a karşı tekrar aşı dozlarının hem de mevsimsel gribe karşı aşılanmanın önemine dikkat çekiyor. Özellikle 60 yaş ve üzerindeki herkesin,  12 yaş ve sonrasında ise; kronik hastalığı (diyabet, hipertansiyon, KOAH, kalp, kanser vb) olanların, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananların, obezite hastalarının ve hamilelerin Covid-19 tekrar doz aşısı ve mevsimsel grip aşılarının mutlaka yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çağrı Büke “Ayrıca aynı evde risk faktörüne sahip kişiler ile birlikte bulunan sağlıklı kişilerin ve sağlık çalışanlarının da aşılanması gereklidir. Covid-19 aşısı 80 yaş ve üzerindeki kişilerde hastalığı geçirdikten ya da son doz aşısını olduktan 3 ay sonra tekrarlanmalıdır. Diğer kişilerde ise hastalığı geçirdikten 3 ay sonra ya da son doz aşı yapıldıktan 6 ay sonra uygulanmalıdır. Mevsimsel grip aşısı ise ideal olarak ekim ayı ortalarına ya da en geç sonuna kadar tamamlanmalıdır” diyor.

Kapalı ortamlarda maske takın!

Tüm kapalı ortamlarda maske kullanımına özen gösterilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çağrı Büke, maskenin hem Covid-19’a hem de gribal enfeksiyonlara karşı korunmada kritik önem taşıdığını söylüyor. Solunum yolu enfeksiyonlarının yalnızca Covid-19 ve gripten oluşmadığının altını çizen Prof. Dr. Çağrı Büke şöyle konuşuyor: “Sonbahar ve kış aylarında çok sayıda virüs ve bakteriler de bu tür enfeksiyonlara neden olurlar ve bunların çoğuna karşı korunmak için mevcut aşı yoktur. Diğer mikroorganizmaların bulaşmasını önlemede de maske ciddi anlamda koruyucu özelliğe sahiptir. Yine açık ortamlarda dahi olunsa mesafenin korunamadığı alanlar içerisinde risk faktörüne sahip kişiler ile temas durumunda da maske kullanılmalıdır.”

Beslenme, spor ve uykunuza dikkat edin!

Bağışıklık sisteminin güçlü olması, enfeksiyon hastalıklarına karşı korunmada büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Çağrı Büke, bu nedenle bağırsak flora yapısının korunması, düzenli ve sağlıklı gıdalarla beslenme, yeterli dinlenme ve günde en az 7 saat kaliteli uyku, düzenli egzersiz yapma (haftada en az üç gün, en az yarım saat tempolu yürüme, yüzme vb) ve stresle başa çıkabilmeyi öğrenmenin bağışıklık sisteminin düzenli çalışmasında rol alan belli başlı faktörler olduğunu vurguluyor.

Gelişigüzel antibiyotik almaktan kaçının!

Antibiyotiklerin bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanıldığını, ancak hekim tarafından gerekli görülürse kullanılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çağrı Büke, toplumda yapılan en büyük yanlışlardan birinin gelişigüzel antibiyotik kullanımı olduğunu vurguluyor. Bunun, vücudun bakterilere karşı direnç gelişmesine yol açacağını ve vücudun savunma sistemini zayıflatacağını, antibiyotik kullanılması gereken durumlarda ise etki etmeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Çağrı Büke “Solunum yolu enfeksiyonlarının önemli ve büyük kısmı virüsler ile oluşur ve antibiyotiklerin etkisi yoktur. Ancak üzerine bakteriyel bir enfeksiyon eklendiğinde kullanmak gerekebilir. Bunun gerekliliği ancak konunun uzmanı tarafından değerlendirmelerden sonra karar verilecek bir durumdur. Gelişi güzel antibiyotik kullanımı hem bağırsak florasını harap etmesi hem de direnç gelişimine yol açması nedeniyle sakıncalıdır” diyor.

Hekime danışmadan vitamin kullanmayın!

Prof. Dr. Çağrı Büke hem yetişkinlerde hem de çocuklarda hekime danışılmadan vitamin kullanılmasının sağlığa fayda yerine zarar verebileceğini belirterek şöyle konuşuyor: “Vitamin ve mineral içeren ilaçlar, ancak söz konusu vitamin ve mineraller kanda eksik olduğu saptandığında ya da etkin düzeylerde olmadıkları belirlendiğinde yerine konulursa etkilidir. Bunun dışında solunum yolu enfeksiyonlarında, eksik ya da yetersiz değilken vitamin ya da minerallerin kullanımları ek katkı sağladıklarına ilişkin kesin ve net veriler yoktur. Ayrıca bazı vitaminler ve mineraller vücutta birikip toksik etki gösterebilirler hatta organlara zarar verebilirler.”

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke

Gücenir, üzülür’ düşüncesiyle öpmekten kaçının!

Virüsler çoğunlukla öksürük, hapşırık ve konuşma esnasında etrafa yayılan damlacıkların solunmasıyla bulaştığından soğuk algınlığı geçirmekte olan kişilerle yakın temasta bulunmamak gerekiyor. Karşımızdaki kişinin üzüleceği ya da darılabileceği gibi düşüncelerle öpüşmekten de kaçınmak çok önemli. Aksi taktirde virüsler solunum sistemi yoluyla yakın temasta kolayca bulaş imkanına sahip oluyor. Sosyal mesafeyi korumak ve virüsler kalabalıkta çok daha fazla yayılma imkanı bulduğundan kapalı ortamlardan uzak durmak, ortamı sık havalandırmak gerekiyor.

Ellerinizi sık yıkayın ve yüzünüze sürmeyin!

“Bakterilerin vücuda en kolay girme yollarından birini de ellerimiz oluşturuyor” diyen Prof. Dr. Çağrı Büke, ellerin gerekli her durumda yıkanarak ya da dezenfektan kullanarak temiz tutulması gerektiğini, gün içerisinde başta ağız ve gözler olmak üzere yüze kesinlikle sürülmemesini söylüyor. Özellikle tuvalet kapıları, toplu taşıma araçlarında tutunma yerleri ile metro ve AVM’lerde yürüyen merdivenlerdeki tutunma yerlerine mümkünse kağıt peçete ile tutunmak ve hemen ardından kağıt peçeteyi çöpe atmakta fayda var. Çıplak elle tutuluyorsa da elleri en kısa zamanda temizlemek şart.

 Bu durumlarda dikkat!

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, “Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, öksürük, yüksek ateş, kas ve eklem ağrısı gibi yakınmalardan bir ya da birkaçı ortaya çıktığında bunun hangi etkene bağlı geliştiğini saptamak için uzmana başvurmayı ihmal etmeyin. Bu durum ortaya çıkan enfeksiyon hastalığının hem daha ağırlaşmadan hem de toplumda daha fazla yaygınlaşmadan önlem alınması için de yararlıdır” diyor

Covid-19 diğer varyantları daha dirençli olabilir

Covid-19 diğer varyantları daha dirençli olabilir

Dünyada 6 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesine, çeşitli hastalıklarla karşı karşıya kalmasına ve günlük yaşam akışımızın tamamen değişmesine neden olan Covid-19’un varyantı olan Omicron’un yeni alt türlerinden BA.4 ve BA.5 çok daha hızlı bulaşıyor. Dünyada hızla yayılan varyantlar haline gelen BA.4 ve BA. 5’in antikorlara karşı daha dirençli olduğundan şüpheleniliyor ve bu varyantların akciğerleri hedef aldığı düşünülüyor. Memorial Kayseri Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç, BA.4- BA. 5 varyantları ve etkileri ile ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç

Yeni varyantlar 46 ülkede görüldü

Omicron’un yeni alt varyantları olan BA.4 ve BA.5 ilk olarak Güney Afrika’da Ocak ve Şubat 2022’de tespit edildi ve o zamandan bu yana o bölgelere baskın varyantlar haline geldi. Yapılan ilk çalışmalarda, BA.4 ve BA.5 varyantlarının özellikle BA.1 ile karşılaştırıldığında, antijenik özelliklerinde önemli değişiklik olduğu belirlendi. BA.4 ve BA.5 hala küresel olarak vakaların nispeten küçük bir kısmını oluştursa da, uluslararası veri tabanına göre varyantlar en az 46 ülkede tespit edilmiş durumdadır.

Belirtiler diğer varyantlarla aynı

Yeni varyantların  belirtileri şöyle sıralanmaktadır:

  • Yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığı
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Vücut, baş ve boğaz ağrısı
  • Burun tıkanıklığı ya da burun akıntısı
  • İştah kaybı ve ishal
  • Nadiren tat ve koku kaybı

Aşıların etkisi giderek azalıyor

BA.4 ve BA.5 için şu anda gözlemlenen vaka artışının, varyantların aşılama sonucu bağışıklık korumasından kaçma yeteneklerinden kaynaklandığı belirtilmektedir. Çünkü son dönemde mevcut aşılardan elde edilen korumanın Omicron varyantına karşı etkisi giderek azalmaktadır.

Halihazırda, BA.4 ve BA.5 kaynaklı hastalığın ciddiyetinde önceki Omicron alt türlerine kıyasla bir değişiklik belirtisi yoktur. Bununla birlikte, önceki dalgalarda olduğu gibi, COVID-19 vaka sayılarının önemli ölçüde artması halinde,  hastane ve yoğun bakım ünitesindeki yatış oranlarının artabileceğinden endişe edilmektedir.

Dolaşımdaki varyant tespit edilmeli

BA.4 ve BA.5’nin neden olduğu vakalarının artışına karşı dikkatli olunmalıdır.  Erken varyant tespiti, zamanında dizi raporlaması gibi doğru test politikaları ile bu varyantların dolaşımdaki oranının tespit edilmesi, hastane ve yoğun bakım kabullerinin artışının öngörülmesi gerekir. Aşılı bireyler arasında ciddi hastalık riskini tespit etmek amacı ile aşı etkinliğinin test edilmesi, özellikle 60 yaş üstü ve ciddi hastalık riski olan gruplarda ek dozların değerlendirilmesi, henüz aşılanmamış tüm yaş grupları için primer aşılama ve ek dozlar düşünülmesi yeni bir dalganın önlenmesi için önemlidir. Bununla birlikte gerekli yerlerde maske kullanımı, sosyal mesafe ve kişisel hijyen tedbirlerine dikkat edilmelidir.

Covid-19 yeni varyantı XE virüsü bilinmeyenleri

Covid-19 yeni varyantı XE virüsü bilinmeyenleri

Tüm dünyada baskın hastalık haline gelen ve 6 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan Covid-19’un varyantı olan Omicron’un yeni bir alt türü daha belirlendi. Omicron’un alt varyantları olan BA.1 ve BA.2’nin birleşmesiyle oluşan yeni XE virüsü tam bir ‘mutant’ tür olarak nitelendiriliyor. Dünyada çok sayıda ülke pandemi nedeniyle alınan önlemleri kaldırmaya hazırlanırken, İngiltere ve Tayland olmak üzere birçok ülkede tespit edilen bu yeni melez mutant virüs endişeye neden oluyor. Memorial Kayseri Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç, XE varyantı ve dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç

Yeni virüs bir ‘rekombinant’

Omicron varyantının alt türleri olan BA.1 ve BA.2’nin birleşmesiyle ortaya çıkan yeni bir varyantın belirlenmesi sağlık çevrelerinde endişeye yol açmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise daha önce görülen herhangi bir Covid-19 türünden daha bulaşıcı olabilecek yeni bir mutant olan ‘XE’ varyantına karşı uyarıda bulundu. Bu yeni varyantın bir genetik rekombinasyon sonucu oluşan rekombinant bir tür olduğu belirtildi. XE varyantı, Omicron’un önceki iki versiyonu olan, BA.1 ve BA.2’nin ‘mutant’ bir melezi olarak tanımlandı. Bu varyantın, halihazırda en bulaşıcı tür olan BA.2 alt varyantından % 10 daha fazla bulaşıcı olduğu bildirilmektedir. DSÖ’ye göre, Omicron’un bir alt varyantı olan BA.2, virüsün en baskın türüdür ve kendisine tüm sekanslanan vakaların % 86’sını oluşturmaktadır. XE, şu anda vakaların yalnızca küçük bir kısmını oluştururken, son derece yüksek bulaşıcılığı nedeniyle bu melez mutantın yakın gelecekte en baskın tür olacağı düşünülmektedir.

600’den fazla vaka belirlendi

DSÖ yakın zamanda potansiyel olarak belirlenen ve endişeye neden olan yeni tür ile ilgili ilk bulgularını özetleyen bir rapor yayınladı. Bu raporda, XE rekombinantının (BA.1-BA.2), ilk olarak 19 Ocak’ta İngiltere’de tespit edildiğine ve o zamandan beri 600’den fazla vakanın rapor edildiğini duyurdu. İlk tahminlere göre BA.2’ye kıyasla toplumda % 10’luk bir yayılma oranı avantajının olduğunun düşünüldüğü vurgulandı.  Ancak bu bulgunun doğrulanması gerektiği de belirtildi. Öte yandan, hastalığın şiddeti de dahil olmak üzere bulaşma ve hastalık özelliklerinde önemli farklılıklar tespit edilene kadar XE’nin Omicron varyantının bir parçası olarak kategorize edilmesi düşünülmelidir.

XE konusunda dikkatli olunmalı

Bir kişi aynı anda 2 veya daha fazla varyantla enfekte olduğunda ve hastanın vücudunda bunların genetik materyalinin karışmasıyla sonuçlandığında rekombinant bir varyant meydana gelmektedir. Bu olağandışı bir durum değildir ve pandemi boyunca birkaç rekombinant SARS-CoV-2 varyantı tanımlanmıştır. XF, XE ve XD olarak bilinen 3 rekombinantı incelenmesi devam etmektedir. Bunlardan XD ve XF, Delta ve Omicron BA.1’in rekombinantlarıdır, XE ise Omicron BA.1 ve BA.2’nin bir rekombinantıdır. Bugüne kadar Birleşik Krallık’ta 38 tane XF vakası tespit edilmiştir. Ancak Şubat ayı ortasından bu yana bu varyantların hiçbiri görülmemiştir. XD için küresel veri tabanlarına 49 vaka rapor edilmiş olsa da, bunların çoğu Fransa’da belirlenmiştir. Omicron BA.1 ve BA.2’nin bir rekombinantı olan XE türünden çok sayıda vaka tespit edildi. Tüm SARS-CoV-2 varyantlarının yanı sıra rekombinant varyantların da halk sağlığı riski açısından yakından izlenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Belirtiler diğer varyantlarla aynı

XE varyantının belirtileri şöyle sıralanmaktadır:

  • Yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığı
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Vücut, baş ve boğaz ağrısı
  • Burun tıkanıklığı ya da burun akıntısı
  • İştah kaybı ve ishal
  • Nadiren tat ve koku kaybı

 Aşılanmak ve önlem almak çok önemli

Bugüne milyonlarca insanın hayatını etkileyen Covid- 19, alt varyantları ile varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bu durumda virüse karşı en önemli kalkan olan aşılanmanın ihmal edilmemesi gerekmektedir. Bununla birlikte kapalı alanlarda maske kullanımı, sosyal mesafe ve gerekli hijyen tedbirlerine dikkat edilmesi önemlidir. Bağışıklık sistemini güçlü tutmak için sağlıklı beslenmeye özen gösterilmeli, günlük fiziksel aktiviteler çoğaltılmalı ve düzenli sağlık kontrolleri ile genel sağlığın korunmasına önem verilmelidir.

Kimler grip aşısı olmalı?

Kimler grip aşısı olmalı?

İnfluenza, yaş ve ek hastalık durumuna bağlı olarak özellikle hastaneye yatışa hatta ölüme dahi neden olabilecek viral bir hastalıktır. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Servet Öztürk grip aşısı hakkında açıklamalarda bulundu.

Her grip sezonunda milyonlarca kişi hastalığa yakalanmakta, ciddi iş gücü kaybına uğramakta, yüzbinlerce insan hastaneye yatırılmakta, on binlerce insan influenza ve komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Grip virüsü damlacık, aerosel ve temas ile bulaşabilmektedir. Özellikle kapalı ortamda bulaş ihtimali artmaktadır. Covid-19 pandemisi nedeniyle kullandığımız maske, mesafe ve hijyen önlemleri grip virüsü için de koruyucudur. Son yüzyılda grip virüsüne bağlı dünyada 4 pandemi meydana gelmiştir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Servet Öztürk

“Herkes ekim ayının sonuna kadar aşılanmalıdır”

Grip aşılarının hastalığın ortaya çıkmanın azalması, hastaneye yatış ve ölüm oranlarının azalmasının yanında diğer insanlara hastalığın bulaşının azalması gibi birçok faydası vardır. Grip aşısının yapılmasından iki hafta sonra koruyucu antikorlar oluşur. Özellikle 65 yaşın üzerinde, astım, KOAH, Diabetes mellitus(şeker hastalığı), kalp yetersizliği, inme, gebelik ve lohusalık, HIV/AIDS, kanser hastalığı, kronik böbrek yetersizliği, bağışıklık sistemi baskılayan ilaç kullanımı, morbid obezite ve huzurevi/bakımevinde yaşayanlar kişilerde hastalık daha sık ve ağır geçmektedir. 6 ay-18 yaş arasında olan ve uzun süreli aspirin tedavisi alan çocuk ve adolesanlarda her grip sezonu aşılanmalıdırlar. Yukarıda belirtilen hastalığı olan hastaların her yıl eylül/ekim aylarında aşılanmaları önerilmektedir. İdeal olarak herkes ekim ayının sonuna kadar aşılanmalıdır. İki nedenle grip aşıları her yıl tekrarlanmalıdır. Birincisi aşıya bağlı koruyucu antikorlar aylar içinde azalır. İkinci olarak da her yıl grip virüsü şekil değiştirdiği için, güncel aşıların bileşimi her yıl en yaygın virüsler için yeniden düzenlenir.

Grip aşıları genel olarak burun yoluyla uygulanan canlı aşılar ve parenteral yolla uygulanan inaktif aşılar olarak ikiye ayrılır. Gebelik ve bağışıklık yetersizliği olan durumlarda canlı aşı uygulanmamalıdır. İnaktif(cansız) grip aşıları bu grup hastalarda tercih edilmelidir.

  • Grip aşısı, grip hastalığına yakalanma ihtimalinizi azaltır.
  • Grip aşısının, aşı olan ancak yine de hasta olan kişilerde hastalığın şiddetini azalttığı çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.
  • Grip aşısı, griple ilişkili hastaneye yatış riskini azaltır.
  • Grip aşısı, belirli kronik sağlık problemlerine sahip kişiler için önemli bir önleyici araçtır.
  • Grip aşısı, hamilelik sırasında ve sonrasında hamile kişilerin korunmasına yardımcı olur.
  • Aşı olmak, bebekler ve küçük çocuklar, yaşlılar ve belirli kronik sağlık sorunları olan kişiler gibi ciddi grip hastalığına karşı daha savunmasız olanlar da dahil olmak üzere çevrenizdeki insanları da koruyabilir.

Grip aşısının yan etkileri nelerdir?

  • Aşının yapıldığı yerde ağrı, kızarıklık ve/veya şişlik
  • Baş ağrısı (düşük dereceli)
  • Ateş
  • Kas ağrılar
  • Mide bulantısı
  • Halsizlik

Kimler 3. doz aşı olmalı?

Kimler 3. doz aşı olmalı?

Hazırlanması yıllarca sürmesi gereken bir antiviral Covid 19 ilacı için zaman olmadığı için dünya bir Covid 19 aşısı üzerine yoğunlaştı ve büyük ölçüde başarılı oldu. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş, açıkladı.

Bu günlerde dünya genel olarak aşılama açısından önemli bir düzeye ulaştı. Ülkemiz de, yetkililerin açıklamalarına göre yeterli sayıda aşıyı temin ederek düzenli bir şekilde aşılama uygulamasını yürütmektedir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Sinovac aşısı Covid-19 global salgınını önlemede ilk aşamada başarılı oldu mu?

Her şeyden önce tamamen global özellikli bu salgında önleme çalışmaları bir bütünlük kazanmadı. Neredeyse bir Doğu-Batı ayrımı kendini gösterdi. Ama sonuçta önemli oranda aşılama gerçekleşti. Peki aşı ne yapacaktı ya da ne yaptı? Açıklamalar çok rahatlatıcıydı. Hastalığı hafif geçirmeye, yoğun bakım servisine ihtiyacı azaltmaya, ölüm olayını önlemede büyük yararları oldu. Öte yandan yerel çalışmalar da oldu. Ülkemiz yerli aşıyı hazırlamak için çalışmalara devam ediyor. Tarihimizde özellikle virüs aşısı üretimine yaklaşmakta zorlanan Türkiye bugünlerde yerli aşıyı üretme aşamasına çok yakın bu sevindirici bir gelişme.

“Bulabildiğiniz aşıyı olun”

Aşının Covid-19 ile savaşta halk sağlığı ve genel epidemiyolojik görüşler doğrultusunda önemli olduğundan tüm dünya hemfikirdir ve “hangi aşıyı olalım?” sorusu gündeme geldiğinde “bulabildiğiniz aşıyı olun” yanıtı verilmesi doğru bir yaklaşımdır. Bu düşünceyle epey yol almış bulunuyoruz. Şimdi de “üçüncü aşıyı olmak gerekli mi?” sorusu zihinlerimizi meşgul etmeye başladı. Gerçi büyük çoğunluk istekli bir şekilde üçüncü aşıyı oldu ama yine de kuşku duyanların sayısı az değildir. Üçüncü aşı olması yararlı olabilir ama zorunlu olduğunu söylemekten çok destekleyicidir ve Covid-19 için bağışıklığı güçlendirici olabileceği açıktır. Bu bakımdan, uygulanması tavsiye edilir fakat çeşitli sebeplerden bu üçüncü aşı yapılamamışsa, bunun büyük bir kayıp olduğunu söylemek zordur. Önceki iki aşıdan sonra yeterli IgG antikoru oluşturmayanlara ise özellikle yapılması gereklidir.

Aşılar arasındaki fark!

Aşılar arasındaki fark!

Koronavirüs salgınında süreç; hepimizin de bildiği gibi ülkemizde, vatandaşlarımızın lehine ilerliyor. Pandemi sürecinde; vaka artışı hızı ve ölüm oranları, tüm dünyada kabul gören kriterlerdir. Alınan önlemlerin sonucu olarak; vaka ve ölüm oranlarının azalması, beklenen bir durumdur. Şimdi önemli olan bu değerlerin, sıfıra yaklaşması ya da sıfır olmasıdır. Bunun için bazı fedakarlıklarda bulunarak, önlemleri her açıdan uygulamak, oldukça gereklidir.

Biontech Aşısını Mı Sinovac Aşısını Mı Tercih Etmeliyiz?

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş, aşı tercihinde dikkat edilmesi gerekenleri anlattı. Özgüneş, “Her iki aşı da olur. Biontech aşısı ölü aşı olmadığı için bağışıklığı baskılanmış kişiler için uygun değil. Hangi aşı müsait ise o yapılmalıdır“ dedi.

Bu Aşılar Mutasyonlu Virüslere Karşı Etkili Mi? Aşıların Yan Etkileri Var Mıdır?

Bu aşılar, günümüzde mutasyonlu virüslere karşı da etkili olarak kabul edilmektedir diyen Özgüneş, “Genel anlamda önemli yan etkileri olmadığı kabul edilmekle birlikte, İngiltere’de uygulanan AstraZeneca aşısının kan pıhtısı oluşturduğu iddiası üzerinde ısrarla durulmaktadır” dedi.

Aşılar Ölüm Oranını Azalttı Mı?

Özgüneş, “Henüz, böyle bir iddia için zaman erken olmakla birlikte, bu mümkün gibi görünmekte ve öyle olduğu iddia edilmektedir. Öte yandan aşıya rağmen hastalığı geçirenlerin hafif geçirdikleri gözlenmektedir” açıklamalarında bulundu.

Koronavirüsü Atlatan Kişiler Aşı Olmalı Mıdır?

Bugünkü bilgilerimize göre korona hastalığını geçirseniz bile, aşı yaptırmanızı önermekten başka çaremiz yok. Hastalığı geçiren kişiler aşı olduğunda bir zararı görülmemiştir. Herhangi bir zararı yok.

Yerli Aşı Korona İle Savaşımızda Bizlere Umut Olur Mu?

Evet, yerli aşı ülkemiz için koronaya umut olabilir. Çünkü bu aşıya çok rahat ulaşacağız demektir. Yeterli sayıda vatandaşımız aşılanmış olacaktır. Böylelikle salgınla olan mücadelemizde bizleri iyi bir noktaya getirecektir.

Aşının 2. Dozunu Yaptırmadığımızda Hayati Risk Oluşur Mu?

Evet, aşının ikinci dozunu yaptırmadığımızda hayati risk olabilir. Daha bugün 3. doz aşıdan bile söz edilmektedir. Bu nedenle randevu aldıktan sonra aşı yaptırmaya gitmeyenler tekrar düşünmelidirler.