Yazılar

Çocuğunuzla verimli ve eğlenceli tatil önerileri!

Sömestir tatili, çocukların dinlenmesi, eğlenmesi ve gelişimlerini destekleyecek aktivitelerle zaman geçirmesi için önemli bir fırsat ancak pek çok anne-baba için “ya ekrandan başını kaldırmazsa!” endişesini de beraberinde getiriyor. Zira günümüzde dijital oyunlar çocukların başlıca eğlence kaynaklarından biri haline gelmekle birlikte bu oyunların aşırı kullanımı, çocukların sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimlerini olumsuz etkileyebiliyor. Dijital oyun disiplini ve öğretici aktivitelerle zenginleştirilen bir sömestir programının, onların sadece tatil döneminde değil, uzun vadede de sağlıklı alışkanlıklar kazanmasına yardımcı olacağını, birlikte geçirilecek kaliteli zamanın, çocukların hem psikolojisini iyileştirmeye hem de aile içi bağları güçlendirmeye katkıda bulunacağını vurgulayan  Acıbadem Maslak Hastanesi Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan “Dijital oyun disiplini, çocuğun bağımsız karar alabilme becerisini geliştirmek için bir fırsattır. Bu nedenle ebeveynlerin, dijital oyun disiplini kazandırarak çocukların sağlıklı bir oyun alışkanlığı geliştirmelerine rehberlik etmeleri önemlidir. Aşırı kısıtlayıcı kurallar yerine, çocuğunuzla işbirliği yaparak orta yolu bulmaya çalışın” diyor. Tatilin tamamen kuralsız bir dönem anlamına gelmediğini belirten Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan yarıyıl tatilinde çocuklara hem dijital disiplin kazandırmanın 6 etkili yolunu hem de ailece eğlenceli ve verimli zaman geçirmeye katkı sağlayacak etkinlikleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

  • Net kurallar belirleyin

Dijital oyun süresi için net bir zaman dilimi oluşturun. Bu süreyi çocuğun yaşına ve tatildeki diğer aktivitelerine göre belirleyebilirsiniz. Oyun oynayacağı saatleri birlikte önceden planlayarak da düzensiz kullanımın önüne geçebilirsiniz.

  • Alternatif aktiviteler sunun

Dijital oyunlara harcanan zamanın yerini dolduracak keyifli ve öğretici alternatifler sunun. Örneğin; spor, sanat etkinlikleri ya da ailece oynanan masa oyunları gibi etkinlikler çocukları motive eder.

  • Eğitim içerikli oyunları teşvik edin

Oynayacağı dijital oyunları birlikte seçerek; böylece yaşına uygun ve şiddet içermeyen, zihinsel gelişimini destekleyen ve öğrenmeyi eğlenceli hale getiren oyunlara yönlendirebilirsiniz. Bu işbirliğiniz, oyun süresini daha verimli hale getirir.

  • Oyunları birlikte oynayın

Çocuğun oynadığı oyunları birlikte deneyimleyerek hem eğlenceli vakit geçirebilir hem de oyun dünyasını anlamaya çalışabilirsiniz. Bu, çocukla iletişiminizi de güçlendirir.

  • Ekran kullanımı hakkında model olun

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan “Çocuklar, ebeveynlerinin davranışlarını model alır. Bu nedenle sizin anne-baba olarak ekran karşısında geçirdiğiniz süreyi sınırlandırmanız, çocuğunuz için olumlu bir örnek oluşturur. Örneğin; kitap okumaya teşvik etmek için kitap okumanın önemini ne kadar anlatırsanız anlatın çocukta alışkanlık yaratamayabilir. Ancak sizin düzenli şekilde kitap okumanız durumunda çocuğunuzda da bir süre sonra kitap okuma isteği uyanacak ve kitap okuma alışkanlığı kazanmasına fayda sağlayacaktır” diyor.

  • Sürekli iletişimde kalın

Dijital oyunların, çocuğunuzun diğer alanlardaki işlevselliğini (akademik başarı, sosyal ilişkiler vb) nasıl etkilediği hakkında kendisiyle açıkça konuşun. Ona sorumluluk bilinci aşılamaya çalışın.

Sömestir tatilinde eğlenceli ve öğretici bir tatil için öneriler!

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan ”Tatil, tamamen kuralsız bir dönem anlamına gelmemelidir. Belirli bir rutin, çocuğun hem rahatlamasını hem de tatil boyunca düzenli bir şekilde zamanını yönetmesini sağlar. Aynı zamanda sömestir tatilinde çocukla birlikte kaliteli zaman geçirmek, kendini daha değerli ve güvende hissetmesine olanak tanır, yeni döneme daha motive bir şekilde başlamasına yardımcı olur” diyor. Gürdoğan, anne-babaların sömestir tatilinde çocuklarıyla yapabilecekleri, onların fiziksel, psikolojik ve zihinsel gelişimlerini destekleyen önerilerini şöyle sıralıyor;

  • Birlikte doğa yürüyüşleri yaparak fiziksel aktiviteyi teşvik edebilir, çevre bilincini artırabilirsiniz.
  • İlgi alanına ve yaşına uygun kitaplar seçip birlikte okuma saatleri yaparak dil becerilerini geliştirebilirsiniz.
  • Resim yapmak ya da fotoğraf çekmek gibi aktiviteler de çocuğun kendini ifade etmesine fayda sağlayacaktır.
  • Ayrıca çocuğunuzla birlikte yemek yapmak hem eğlenceli hem de öğretici bir aktivite olacak, yaşına uygun vereceğiniz görevler özgüvenini artıracaktır.
  • Satranç, bulmaca, sudoku veya yapboz gibi oyunlarla da problem çözme becerilerini geliştirebilir ve bilişsel gelişimini destekleyebilirsiniz.

Stresi azaltıp, başarıyı artırmak için!

Stresi azaltıp, başarıyı artırmak için!

Uzun ve yorucu maratonun sonuna gelindi… 1 milyonu aşkın öğrenci 2 Haziran Pazar sabahı yaşamlarının yeni bir dönemini tayin edecek sınava girecekler… Aileler ve öğrenciler için heyecan dorukta, stres yüksek! Peki, sınav öncesi son günde nelere dikkat ederek stresi azaltmak, başarıyı artırmak mümkün olabilir? Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan, “Özellikle sınavdan bir gün önce öğrenciler bazı hatalara sık düşebiliyorlar. Örneğin; kendilerini hazırlıksız hissederlerse bütün gece uyanık kalıp son dakika konuları sıkıştırarak yeniden gözden geçirmek isteyebiliyorlar. Ancak bu yaygın hata, başarıyı artırmak yerine azaltıcı bir faktördür” diyor. Gürdoğan, özellikle sınavdan bir gün önce en sık düşülen hatalara dikkat çekti, LGS Sınavı öncesi son güne özel dikkat edilmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

  • Kendinizi iyi durumdayken hayal edin

Kendinize ‘iyi iş çıkaracağınızı’ söylemek yerine ‘iyi iş çıkardığınızı’ hayal edin. Yapılan bilimsel çalışmalara göre; kişinin başarılı olduğunu zihninde canlandırması; güveni artırmaya, sinirleri yatıştırmaya, ruh halini iyileştirmeye ve kaygıyı azaltmaya yardımcı oluyor.

  • Önceki ‘en iyi’ durumunuzu hatırlayın

Önceki başarılarınızı hatırlamak güvenin artmasına katkı sağlar. Bu nedenle geçmişteki başarılarınızı aklınıza getirin. Önceki sınavda başarılı olmanıza neyin yardımcı olduğunu ve bunu şimdi nasıl uygulayabileceğinizi düşünün.

  • Kendinize hazırlığınızı hatırlatın

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan “Bir göreve ne kadar iyi hazırlanmış olduğunuz önemli bir güven kaynağıdır. Öğrencilerin yaptıkları hazırlık çalışmalarını kendilerine hatırlatmalarını sağlamak, sınava hazırlanırken güven ve kontrol duygularını artıracaktır” diyor.

  • Kendinize odaklanın, başkalarıyla kıyaslamayın

Başkalarıyla kendini kıyaslamak sık yapılan yanlışlardan biri. Ancak kıyaslanmak stres yaratır ve başarısızlık korkusunu tetikler. Oysa kendinize odaklanmanız ve başkalarıyla kıyas içine girmemeniz güvenininizi artıracaktır. Kendinize inanıp, performans yeteneklerinize güvenin.

  • Sınavı tehdit olarak değil, meydan okuma olarak görün

Tehdit olarak görülen şey stresi artırır. Sınavı tehdit olarak değil meydan okuma olarak değerlendirin. ‘Ya ters giderse’ diye düşünmek yerine sınavı başarılı olmak için bir fırsat olarak görün. Bu sayede performansınız olumlu etkilenir.

pause journal

  • İyi bir gece uykusu alın

Yeterli ve kaliteli uyku, hafızanızı ve konsantrasyonunuzu artırarak sınav performansınızı olumlu etkiler. O nedenle yeterli süre ve kaliteli uyumaya özen gösterin. Yatağa yattığınızda uykuya dalana kadar olumlu duygulara sahip olun.

  • Sağlıklı beslenin, kafeinli içeceklerden kaçının

Sınav öncesi son gün stresin etkisiyle aç hissetmeyebilirsiniz ama öğünleri atlamak kan şekerini düşürür, halsizliğe neden olur. Bu nedenle sağlıklı beslenin, dışarıdan bir şey yemeyin. Uykunuzu olumsuz etkileyeceği için çay, kahve ve enerji içeceği içmek gibi sık yapılan yanlışlara düşmeyin.

  • Son dakika ders çalışmayın

Sınavdan önceki gece ders çalışmak bir öğrencinin yapabileceği ve çok da sık yapılan en büyük hatalardan biridir. Konuları son dakika sıkıştırıp ele almak, konunun hafızanıza yerleşmesine katkı sağlamaz aksine stresi artırır. Biraz stres iyi olsa da fazlası akademik performansa zarar verebilir. Bu nedenle sınavdan önceki gün ders çalışmayı bırakın.

  • Derin ve eşit nefes alarak gevşeyin

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan “Sınav öncesi son gün kendinize sınava hazır olduğunuzu ve elinizden gelenin en iyisini yapacağınızı hatırlatın. Kendinizi gergin hissediyorsanız durun ve biraz zaman ayırıp sadece derin, eşit nefesler almaya odaklanın. Bunun kaygıyı azalttığı ve sinirlerinizi sakinleştirdiği bilinmektedir” diyor.

Dikkat! Bu psikolojik bozukluk giderek yaygınlaşıyor!

Dikkat! Bu psikolojik bozukluk giderek yaygınlaşıyor!

Ellerinizin sürekli mikrop içinde olduğunu düşünüyor ve bunu önlemek için kendinizi engelleyemez şekilde sürekli yıkıyorsunuz! Sık sık sevdiklerinizi kaybedeceğiniz korkusuna kapılıyor ve bunu kendinizce engellemek için bazı anlamsız hareketler yapıyorsunuz. Yolda giderken kaldırım taşlarını ya da herhangi bir nesneyi sayıyor, ancak bu durum her yere gecikmenize yol açıp sorun oluşturduğundan bundan kaçınmak için yolda sadece önünüze bakmak gibi bir ritüel geliştiriyorsunuz! Tıptaki adı Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) olan bu mental bozukluktan kurtulmaya var mısınız?

Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Oğuzhan GürdoğanGünlük yaşamınız iki hafta veya daha uzun süreli düşünce veya davranışlarınızla kesintiye uğradıysa, obsesyonları ‘sessizleştiren’ kompülsif davranışlar size zarar verme potansiyeli taşıyorsa veya kendinize zarar verme riskiyle karşı karşıyaysanız profesyonel yardım almalısınız” diyor. Bu davranışlardan kurtulmak için çoğunlukla psikolojik tedavi almak gerektiğini ancak kişinin bazı kurallara dikkat ederek ve gayret göstererek bu bozukluğun üstesinden gelmesinin de mümkün olabileceğini belirten Uzman Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan, Obsesif Kompulsif Bozukluk ile baş edebilmenin 7 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

  • OKB Günlüğü Tutun

Bazı insanların diyet yaparken her gün ne yediklerini takip etmek için yiyecek günlükleri tuttuklarını görmüş olabilirsiniz; bir OKB günlüğü de aynı rolü oynuyor. Bir OKB günlüğü, tetikleyicilerinizi takip etmenize veya yenilerini bulmanıza ve genel OKB’nizin durumunu değerlendirmenize yardımcı olabilir. OKB günlüğünüzü gittiğiniz her yere yanınızda taşıyın ve bir kompulsiyonu tamamladıktan sonra olanları kaydedin.

  • Maruz Kalın ve Yanıt Önleyin!

Maruz kalma ve yanıt önleme (ERP), OKB ile yüzleşmenin ve muhtemelen onu hafifletmenin yaygın bir yoludur. ERP kullanırken kişi kendini takıntıya yol açacak bir durumla karşı karşıya bırakır ve daha sonra kompulsiyona girmez. Korkularınızı ve bunları takip eden tetikleyicileri 1’den 10’a kadar ciddiyet sırasına göre 10 basamaklı bir merdivende listeleyerek bir OKB merdiveni oluşturmayı deneyin. ERP’ye başladığınızda birinci seviye tetikleyiciyle başlayın, tetikleyicinizle yüzleştiğinizde kompulsiyonunuzu kullanmadan önce 10 saniye bekleyerek başlayın. Kompulsiyonunuzu kullanmadan önce, görevi yerine getirmeye veya kompulsiyonunuza ihtiyaç duymadan durumla yüzleşmeye hazır olana kadar yavaş yavaş zamanınızı artırın. Tetikleyicilerinizi yendikçe OKB merdiveninizi yükseltin.

  • Belirtileri önceden belirleyin

OKB’nin semptomları ve alt türleri hakkında daha fazla bilgi edindikten sonra, kendi OKB takıntılarınızı ve kompulsiyonlarınızı, bunların ortaya çıkma yollarını tanımlamaya biraz zaman ayırın. Böylece bir süre sonra obsesyonlarınızın nasıl, ne zaman ve nerede ortaya çıktığını belirlemeniz durumunda, bilmeden kompulsif davranışlar sergileyerek döngüyü beslemek yerine bunları gerçek zamanlı olarak kontrol etmeye daha hazırlıklı olursunuz.

stres

  • Dikkatinizi Yeniden Odaklayın

Takıntınızı bir saat ve üzeri sürede düşünüyor ya da deneyimliyorsanız, ayrıca bu takıntıları gidermek için belli başlı davranışlar gerçekleştirme gayretine giriyorsanız dikkatinizi yeniden ana odaklamaya çalışın. Dikkatinizi yeniden odaklamak fiziksel veya zihinsel olarak yapılabilir. Farkındalığınızı artırarak, dikkatinizin ne zaman kaymaya başladığını fark edebilir ve odağınızı olması gereken yere hızla geri getirebilirsiniz. Yeniden odaklanma süresinin sonunda hala takıntınızı tamamlama ihtiyacı hissediyorsanız seansı tekrarlamayı deneyin.

  • Başarı İçin Kendinizi Ödüllendirin

OKB’nizle başa çıkmaya çalışırken, başarılarınızı kutlamak için de zaman ayırın. Uzman Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan “OKB ile mücadele etmek zordur, bu nedenle başarıya ulaşıldığında diğer başarılar gibi kutlanmalıdır. Kendinize meydan okumadan önce ödüllerinizi belirleyin. Örneğin; kompulsiyonunuzu tamamlamadan önce 20 saniye bekleyebilirseniz ödülünüzü devreye sokabilirsiniz. Her senaryo için ödül almanıza veya beklentiler yaratmanıza gerek yok çünkü bu daha fazla stres yaratabilir. Belki haftanın sonunda kaydettiğiniz herhangi bir ilerleme için kendinizi ödüllendirebilirsiniz ya da bir zorunlulukla yüzleşmeye karar verirseniz hemen kendinizi ödüllendirebilirsiniz” diyor.

  • Stresinizi Minimumda Tutun

OKB ile yaşamak ve onunla mücadele etmek zor bir iştir ve stres mevcut olduğunda daha da zorlaşabilir. Stresin insanlarda OKB’yi önemli ölçüde artırdığı gösterilmiştir, bu nedenle stres seviyenizi düşük tutmak çok önemlidir. Günlük programınıza, stresi yok etmek için zaman ayırdığınızdan emin olun. İster koşuya çıkın, ister kitap okuyun, ister biraz televizyon izleyin, her gün bir saatliğine stresinizi atmak için zaman bulmak inanılmaz derecede faydalı olabilir.

  • Kendinize Gerçekleri Hatırlatın

“Kendinden şüphe etme ve suçlama döngüsüne girmek kolaydır, ancak bu döngüyü kırmaya çalışın” diyen Uzman Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan sözlerine şöyle devam ediyor: “OKB’ye sahip olduğunuz için kendinizi suçlu hissetmeye başladığınızda, teşhis edilmiş bir tıbbi durumunuz olduğunu kendinize hatırlatın. Astımı olan arkadaşınızın durup ilacını alması gerekse ona kızar mıydınız? Elbette hayır! Bu nedenle normların dışında davranışlar sergilediğinizde veya hafif bir gecikmeye neden olduğunuzda kendinizi suçlu hissetmenize gerek yok. Bu olağan bir durumdur.”

Öfke normal hatta sağlıklı bir duygu ama!

Öfke normal hatta sağlıklı bir duygu ama!

Gün içerisinde kaç kere kendinizi ‘sesinizi yükseltmiş, çenenizi ve yumruklarınızı sıkmış, kaşlarınızı çatmış buluyorsunuz? Ya da kalp atışlarınız hızlanmış, sinirden aşırı terlemiş, başına ağrı saplanmış ve fiziksel olarak titrerken! Pek çok kişi ‘sayısız kere’ diyor şüphesiz; zira son yıllarda hızla yaygınlaşan, modern çağın yaygın endişesi haline dönüşen öfke sorunu 7’den 70’e herkesi etkisine almış durumda! Ancak dikkat! Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan atalarımızın “Keskin sirke, küpüne zarar” sözü misali; aşırı öfkenin kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığının yanı sıra, sosyal ilişkilerini ve kariyerini de tehdit ettiğini belirterek “Öfke aslında tamamen normal ve genellikle sağlıklı bir duygudur. Ancak öfkenin hayatımızın kontrolünü ele geçirmesine izin verdiğimizde yaptığımız her şeyi olumsuz etkiler. Sağlığımızı kaybetmemize neden olabilirken, sevdiklerimizle olan ilişkilerimiz zarar görür, çalışma hayatımızda sorunlara neden olabilir” diyor. Öfkeyle baş etmenin yollarını bulmanın çok önemli olduğunu, gerekirse uzman yardımı almaktan kaçınmamak gerektiğini vurgulayan Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan, öfkeyi kontrol etmenin 10 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

Sebebini belirleyin

Öfkenizi tetikleyen unsurların farkına varın ve uzak durulması mümkün olan tetikleyici etkenlerle aranıza mesafe koyun. Eğer mesafe koymanız ya da hayatınızdan uzaklaştırmanız mümkün olmuyorsa, günlük yaşamda sık sık karşılaşmanız gerekiyorsa bazı öfke yönetimi tekniklerini uygulayabilirsiniz. Öfke kaynaklarının farkında olmak, gününüzü farklı şekilde yapılandırmaya ve tahammül sürenizi uzatmanıza yardımcı olabilir. Soğukkanlılığınızı koruyamadığınız için insanları veya dış koşulları suçlamamanız gerektiğini unutmayın.

Egzersiz yapın

Egzersiz yapmak yalnızca fiziksel sağlığınız için değil, aynı zamanda mental sağlığınız için de faydalıdır. Klinik Psikolog Gürdoğan “Öfke size bir enerji akışı sağlar. En iyi öfke yönetimi, kelimenin tam anlamıyla egzersiz yapmak ve fiziksel aktiviteye katılmaktır. İster hızlı bir yürüyüşe çıkın, ister spor salonuna gidin, egzersiz yapmak ekstra gerilimi yakabilir ve tahammül seviyenizi arttırabilir. Ayrıca egzersiz, zihninizi temizlemenize de olanak tanır. Uzun bir koşunun veya zorlu bir antrenmanın ardından, sizi neyin rahatsız ettiğine dair daha net bir bakış açısına sahip olduğunuzu fark edebilirsiniz” diyor.

Uyarı işaretlerinizi tanıyın

Öfkeniz arttığında hala uyarı işaretleri olması muhtemeldir. Bunları erken tanımak, öfkenizin kaynama noktasına ulaşmasını önlemek için harekete geçmenize yardımcı olabilir. Yaşadığınız öfkenin fiziksel uyarı işaretlerini düşünün. Belki kalbiniz daha hızlı atıyor ya da yüzünüz ısınıyor. Belki de yumruklarınızı sıkmaya başlarsınız. Ayrıca bazı bilişsel değişiklikleri de fark edebilirsiniz. Belki zihniniz yarışıyor ya da “kırmızı görmeye” başlıyorsunuz. Uyarı işaretlerinizi tanıyarak, anında harekete geçme ve daha büyük sorun yaratacak şeyleri yapmaktan veya söylemekten kendinizi alıkoyma fırsatına sahip olursunuz. Nasıl hissettiğinize dikkat etmeyi öğrenin; böylece uyarı işaretlerini tanıma konusunda daha iyi olursunuz.

Acıbadem Maslak Hastanesi

Mola verin

Kendinize bir mola verin. Başkalarından kendinizi soyutlayacağınız uygun zamanlar yaratın ve bu süreyi sessiz şekilde duygularınızı nötr hale getirmeye odaklayın. Hatta ister gece ister gündüz kendinize ayıracağınız bu zaman dilimini o kadar faydalı bulabilirsiniz ki, bunu günlük rutininize dahil etmek isteyebilirsiniz.

Meditasyon yapın

Yapılan bilimsel çalışmalara göre; meditasyonun öfke kontrolünü sağlamada ve insan duygularını kontrol etmede son derece faydalı olduğunu vurgulayan Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan “Derin nefes egzersizleri gibi basit meditasyon teknikleriyle işe başlayabilirsiniz. Günlük yaşantınıza mutlaka nefes egzersizlerini ekleyin” diyor.

Kin tutmayın

Affetmek güçlü bir araçtır. Öfkenin ve diğer olumsuz duyguların olumlu duyguları gölgede bırakmasına izin verirseniz, kendinizi kendi kırgınlığınız veya adaletsizlik duygunuz tarafından yutulmuş halde bulabilirsiniz. Sizi kızdıran birini affetmek, hem durumdan ders çıkarmanıza hem de ilişkinizi güçlendirmenize yardımcı olabilir.

Sağlıklı beslenin

Günümüzde çok sayıda bilimsel çalışmanın, beslenme-öfke bağlantısının geçerliliğini desteklediğini belirten Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan şöyle konuşuyor: “Örneğin; trans yağ asitlerinden zengin bir beslenme, artan saldırganlıkla doğrudan bağlantılıyken, omega 3 eksikliği de sinirliliğe yol açabilen depresyonla ilişkilendirilmiştir. Avusturalya’da araştırmacıların üç aylık bir denemesinde ise; sağlıksız beslenen ve orta/ şiddetli depresyonla mücadele eden katılımcılar izlenmiş; Akdeniz diyetine yönelen kişilerin yüzde 32’sinin depresif belirtilerde tamamen gerileme yaşadığı, sağlıksız beslenen ancak genel grup terapisi alanlarda bu oranın yüzde 8 olduğu görülmüştür.”

Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan

Öz farkındalığınızı geliştirin

Öfkenin en yaygın öncülleri arasında; stres, kaygı, korku, depresyon, yorgunluk veya incinme yer alır. Özfarkındalık geliştirerek duygularımızı tanımayı ve etiketlemeyi öğrenebilirsek, bu farkındalık bize öfke duygularına en iyi nasıl tepki vereceğimizi belirlememiz için zaman verecektir. İnsanın öfke duygularına nasıl tepki vereceğini genellikle kendi ailesinden öğrendiğini belirten Klinik Psikolog Gürdoğan “Öğrenilen herhangi bir davranış unutulabilir ve duygusal zekadaki becerilerin geliştirilmesi öğretilebilir. Özfarkındalık için profesyonel bir destek almak etkili olabilmektedir” diyor.

Tepki vermeden önce 1 saniye durun ve!

Sizi sinirlendiren bir durumla karşılaştığınızda tepki vermeden önce bir saniye durun ve kendinize ‘sakin olmanız’ gerektiğini hatırlatın. Kendinizi sakinleştirmek için nefes alış-verişinize odaklanabilir veya sakinleştiğinizi hissedene kadar saymayı deneyebilirsiniz. Eğer öfkenizi bastıramıyorsanız konuşmanızı bir süre erteleyin.

Yeterli ve kaliteli uyuyun

Yapılan bilimsel çalışmalar; uyku yoksunluğu ile artan öfke ve saldırganlık gibi ruh hali değişiklikleri arasındaki bağlantıyı destekliyor. Klinik Psikolog Oğuzhan Gürdoğan; her gece yeterli miktarda ve kaliteli uykunun öfke ve saldırganlığı azalttığını belirtiyor. Kaliteli bir uyku için yatağınızı, televizyon izlemek ya da yemek yemek için değil uyku aracı olarak kullanmanız, uyku rutini oluşturmanız ve odanızın karanlık olmasına özen göstermeniz gerekiyor.