Yazılar

Robotik diz protezi nedir?

Robotik diz protezi nedir?

Vücudumuzun yükünü en fazla dizlerimiz taşıyor. Hal böyle olunca özellikle de ilerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan kıkırdak aşınması nedeniyle merdiven ve yokuş inip çıkarken, oturup çömelirken, yürürken, ayakta dururken hatta gece uyurken bile ağrılar çekilmez olabiliyor. Halk arasında ‘eklem kireçlenmesi’ olarak bilinen hastalık, kişinin günlük yaşam kalitesini son derece olumsuz etkilerken, çeşitli tedavilere rağmen fayda sağlayamamış hastalar için son yıllarda teknoloji ve tıptaki gelişmeler sayesinde yüz güldüren yeni nesil tedavi yöntemleri uygulanıyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet İşyar, “Fazla kiloları verme, yürümede yardımcı baston gibi cihazlar kullanma, ağrı kesici ilaçlar ve eklem içi enjeksiyonlar gibi tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış, ağrısı dayanılmaz hale gelmiş ve hareket yeteneği de iyice yitirilmiş hastalarda yapılan ‘diz protezi’ artık yeni bir teknoloji olan robotlar sayesinde yapılabiliyor. Aşınmış diz ekleminde kıkırdak yüzeylerinin değiştirilmesi sağlanarak kişinin günlük yaşam kalitesi artırılabiliyor” diyor. Prof. Dr. Mehmet İşyar, robotik diz protezi ameliyatında en çok merak edilen 3 soruyu cevaplandırdı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Mehmet İşyar

  1. Robotik diz protezi ameliyatını robot mu yapıyor?

Robotik diz protezinde ameliyatı tek başına robot yapmıyor. Ameliyat, robotik protez konusunda sertifika almış, tecrübeli bir ortopedi cerrahı tarafından yapılıyor. Yani robotik diz protezi ameliyatında cerrahın tecrübesi büyük önem taşıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet İşyar “Robot olarak adlandırılan bilgisayar güdümündeki cihaz, hastanın tüm anatomik verileri daha önceden bilgisayara yüklendiği için ve ameliyat öncesi planlama yine bu bilgisayarla yapıldığı için cerraha son derece yardımcı bir cihazdır ve ortopedi cerrahı tarafından kullanılır” diyor.

  1. Robotik diz protezi ameliyatı gençlerde yapılabiliyor mu?

Diz protezinin gençlerde uygulanmayıp ileri yaşta, yaygın ve geniş bir alanda dejenaratif (yıpranma) kıkırdak sorunları olan hastalarda düşünülebilecek bir tedavi yöntemi olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet İşyar şöyle konuşuyor: “İleri yaşta olan, kıkırdakları tamamen aşınmış, ağrı ve yürüme zorluğu çok artmış hastalarda diz protezi çok etkili bir tedavi yöntemidir. Eklem yüzeyi tamamen kesilerek yerine titanyum yüzey kaplaması konulur. Son yıllarda uygulanmaya başlayan robotik diz ameliyatı ise diz protezini kolaylaştıran ve hata oranını azaltan yeni bir tekniktir. Bu yöntemde de kullanılan yani dize konulan implant aynıdır. Sadece ameliyat sırasında bilgisayar destekli robotik bir kol yardımcı olarak kullanılmaktadır.”

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet İşyar

  1. Robotik diz protezi ameliyatı ne tür faydalar sağlıyor?

Tecrübeli bir ortopedik cerrah ve bir gün öncesinden yapılan iyi bir planlama ile robotik diz protezinde cerrahi süre kısalırken, kanama miktarı ve kan ihtiyacı azalıyor. Prof. Dr. Mehmet İşyar “Hastanın ameliyat olacağı dizinin bilgisayarlı tomografisi ameliyattan bir gün önce çekilir ve robotun bilgisayarına yüklenir. Cerrah ve teknisyen tarafından ameliyat bir gün önce sanal olarak yapılır ve hangi tür kesiler kullanılacağı, bacaktaki açıların nasıl olacağı, hangi ölçülerde protez kullanılacağı ayarlanır. Böylelikle ertesi gün, gerçek ameliyat sırasında bu belirlenen veriler ışığında cerrah kesiler sırasında robotik kolu kullanır. Bu da bize hata payını hemen hemen sıfıra indirme avantajı sağlar. Yapılan araştırmalar; robotik diz protezi ameliyatında bacaktaki açıların mükemmele yakın, sıfır hatayla hesaplanıp ona göre kemik kesileri yapılması sayesinde ameliyat sonrası günlük yaşama dönüşün daha hızlı olduğunu göstermektedir” diyor.

Çağımızın yeni halk sağlığı sorunu: Erişkin skolyozu!

Çağımızın yeni halk sağlığı sorunu: Erişkin skolyozu!

Fazla kilolar, hareketsizlik, yanlış duruş ve oturuş, hatta aşırı topuklu ya da babet ayakkabılar giymek… Günümüzde gerek sağlıksız yaşam tarzı, gerekse ilerleyen yaş gibi etkenlerle erişkin skolyozu giderek yaygınlaşıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı Merkezi, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, erişkin skolyozunun yaşam kalitesini diğer kronik hastalıklar kadar çok etkilediğini belirterek “Yapılan çalışmalar; erişkin dejeneratif (sonradan ortaya çıkan) skolyozun, yaşlanan nüfusla birlikte sıklığı artan, çağımızın yeni halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koyuyor” diyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, Haziran – Skolyoz Farkındalık Ayı kapsamında yaptığı açıklamada, erişkin skolyozu hakkında en sık sorulan 6 soruyu yanıtladı, kaçınılması gereken 4 hatayı sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Ahmet Alanay

  • SORU: Erişkin skolyoz ve diğer omurga bozuklukları nasıl ortaya çıkıyor?

CEVAP: Erişkin omurga bozuklukları çocukluk ve ergenlik çağında ortaya çıkan hastalıkların devamı niteliğinde olabileceği gibi, erişkinlik döneminde de başlayabiliyor. Ergenlik döneminde başlayan, ancak o dönemde farkına varılmayan ya da farkına varıldığı halde tedavi edilmeyen ve belirtileri ilerleyen skolyoza ‘erişkin idiyopatik skolyoz’ deniliyor. Bu skolyoz tipinde ağrı ve duruş bozukluğu gibi belirtiler zamanla ortaya çıkıyor. Erişkin dejeneratif (sonradan ortaya çıkan) skolyoz ise; yaşlanma ile birlikte omurga yapısının yıpranması ve osteoporoz (kemik erimesi) sonucu oluşuyor. Çalışmalar; bu tip skolyozun 60 yaş üstünde görülme sıklığının yüzde 60’ın üzerinde olduğunu gösterirken, Prof. Dr. Ahmet Alanay, erişkin dejeneratif skolyozun, çağımızın yeni halk sağlığı sorunu olduğunu söylüyor.

  • SORU: Erişkin skolyoz ve omurga bozuklukları hangi sorunlara yol açıyor?

CEVAP: İleri derecede erişkin skolyozlu kişilerde omurga ve gövde yana ya da öne doğru yatarken, hareket kabiliyetinde kısıtlanma, sırt ve bel ağrısı, kaslarda güç kaybı, bacaklarda uyuşma, kramp ve yürüme mesafesinde kısalma olabiliyor. Yaygın bilinen ifade biçimiyle ‘bel kayması’ yani bir omurun diğeri üzerinde öne, arkaya veya yana doğru yer değiştirmesi de tabloya eklenirse şikayetler artabiliyor. Erişkin idiyopatik skolyozda ise, omurga eklemlerinde bozulmalarla şiddetli ağrı olabilirken, göğüs kafesi baskılanarak çabuk yorulma ve solunum sıkıntısı yaşanabiliyor. Tüm bu şikayetler hastaların yaşam kalitesini çok ciddi ölçüde düşürüyor.

SORU: Erişkin skolyoz ve omurga bozukluklarında tedavi yöntemi nasıl belirleniyor?

CEVAP: Hastanın şikayetleri ve skolyozun eğrilik derecesi tedavinin yönünü belirliyor.  Doktor, hasta şikayetlerini değerlendirerek radyografi, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), bilgisayarlı tomografi (BT) ya da elektro-tanısal testler isteyebiliyor. Erişkin skolyoz tedavisinde seçilecek yöntem, ağrı ve skolyozun eğrilik derecesine, eğriliğin ilerleyici olup olmamasına göre planlanıyor. Genellikle hastaya önce cerrahi olmayan tedavi yöntemleri uygulanıyor.

  • SORU: Erişkin skolyoz ve omurga deformitelerinde cerrahi olmayan tedaviler ne kadar etkili oluyor?

CEVAP: Prof. Dr. Ahmet Alanay “Erişkin skolyozu olan hastalar için; fizyoterapist eşliğinde uygulanacak fizik tedavi ve egzersizler, ilaç ve enjeksiyonlar, korse tedavisi gibi yöntemler tek tek veya birlikte uygulanabilir. Skolyozun türüne ve kişinin fiziksel kondisyon durumuna göre doktorlar her hasta için farklı ve en uygun olan yöntemi seçecektir. Ancak korse tedavisinin uzun süre uygulanması faydadan çok zarara neden olabileceği gibi, fizik tedavi ve egzersizler de ilerleyici bir skolyozu önlemedeki yetersiz kalabilir.” diyor.  

  • SORU: Erişkin skolyoz ve omurga deformitelerinde cerrahi tedavi ne kadar etkindir?

CEVAP: Erişkin skolyoz ameliyatında, ameliyat süresinin ve cerrahi işlem sayılarının genç hastalara göre daha fazla olabildiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Alanay şöyle konuşuyor: “Özellikle hastanın kalp ve akciğer gibi hastalıkları, diyabeti ve osteoporozu var ise cerrahi tedavi daha da zorlaşabilir. Ancak hastanın iyi hazırlanması ve gerekli tedbirlerin alınması ile cerrahi tedavi sonuçları son derece yüz güldürücü olabilir.”

Pause Sağlık, Pause Dergi 

  • SORU: Erişkin skolyoz ve omurga deformitelerinde güncel cerrahi yaklaşım nasıldır?

CEVAP: Skolyoz ameliyatında eğriliğin dengeyi sağlayacak kadar düzeltilerek omurların kaynaştırılması (füzyon) ve sinir basılarının ortadan kaldırılması hedefleniyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay “Erişkin skolyoz ve omurga deformitelerinde minimal invaziv cerrahiler genelde ilk seçim oluyor. Minimal girişimle maksimum fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Ancak bazı durumlarda füzyon gibi daha agresif cerrahiler gerekebiliyor. Vida ve çubuk kullanılan füzyon ameliyatlarında planlama ve özellikle omurganın normal bel ve sırt kıvrımlarının hastaya özgü şeklinin sağlanması çok önemlidir. Aksi taktirde yeni ameliyatlar gerekebilir.” diyor. Bu tür ameliyatlar için bilgisayarda yapılan kişiye özel analiz ve simülasyonlarla ideal omurga yan şeklini sağladıklarını belirten Prof. Dr. Ahmet Alanay “Böylece ameliyat sonrası mekanik komplikasyonları en aza indiriyoruz. Cerrahinin ne kadar agresif olacağına karar vermemizde hastanın deformite analizi ve genel sağlık durumu etkili oluyor. Günümüzde yapay zeka kullanarak oluşturulan risk hesaplayıcılar ile hasta için en uygun cerrahi yöntemi seçmeye çalışıyoruz” diye konuşuyor. Ameliyat sonrası iyileştirme ve rehabilitasyon süreci uygulanan hasta 7-10 gün sonra taburcu ediliyor. Egzersiz ve düzenli kontrollerle hastanın bir an önce normal yaşantısına dönmesi amaçlanıyor.

Dikkat! Bu 4 hataya düşmeyin!

Prof. Dr. Ahmet Alanay, 60 yaşın üzerindeki her 100 kişiden 60’ında omurga deformitelerine rastlandığını ve gelecek yıllarda bu sayının çok daha artmasının beklendiğini belirterek “Erişkin skolyoz ve omurga deformiteleri artışının önüne geçebilmek için, günlük yaşantımızda alışkanlık haline gelen bazı hatalı davranışlarımızın mutlaka değiştirilmesi gerekiyor” diyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, erişkin skolyozu ve omurga deformitelerine yol açabilen 4 hatayı şöyle sıralıyor:

  • Fazla kilo

Fazla kilolar omurgaya binen yükü artırıyor ve hareketlerin kısıtlanmasına neden oluyor. Sağlıklı beslenerek formunuzu koruyun ve omurganızı rahatlatın. Ayrıca kalsiyumdan zengin ve dengeli bir beslenme sisteminizin olması kemiklerinizin de kuvvetlenmesini sağlıyor.

  • Hareketsizlik ve düzenli egzersiz yapmamak

Sağlıklı bir omurga yapısı için kasların kuvvetli olması şart. Egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam kasların güçsüzleşmesine, omurgada sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu nedenle hayatınıza hareket katın. Her gün mutlaka en az yarım saatinizi egzersize ayırın.

  • Yanlış duruş ve oturuş

İyi bir duruşa sahip olun. Sağlıklı omurganın ilk kuralı sağlıklı bir duruşa sahip olmaktan geçiyor. İyi bir duruş sayesinde omurga en az şekilde enerji kullanıyor ve yıpranmıyor. Dolayısıyla ilerleyen yıllarda omurgada sorunların ortaya çıkma riski azalıyor.

  • Aşırı topuklu ve babet ayakkabılar

Aşırı topuklu ya da babet ayakkabılar; diz, kalça ve omurga sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle ayakkabı topuğunuzun boyu 3- 4 santim olmalı.

Yağ bezesi zannettiğiniz kötü huylu tümör çıkabilir!

Yağ bezesi zannettiğiniz kötü huylu tümör çıkabilir!

Halk arasında ‘yağ bezesi’ olarak adlandırılan; kol, bacak, sırt ya da vücudun herhangi bir bölgesinde küçük bir yumru şeklinde beliren lipomlar çoğunlukla zararsız olmakla birlikte, bazı durumlarda tehlikeli olabiliyor! Bu nedenle “basit bir yağ bezesi işte”, “vücudumda yıllardır bu yumrular var, bana bir zararı olmuyor”, “boyutu hep aynı, ağrı da yapmıyor” gibi düşüncelerle hekime başvurmayı ihmal etmemek gerekiyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş; basit bir yağ bezesi olarak görülen şişliklerin aslında kötü huylu tümör olabileceğini belirterek, kesin teşhis ve tedavi için mutlaka Ortopedik Onkoloji hekimine başvurulması gerektiğini söylüyor. Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, yağ bezesi hakkında bilinmesi gereken 5 noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş

  • Kendiliğinden küçülmez

Çoklu yağ bezesi olan kişilerin üçte birinde ailesel yatkınlık görülürken, çoğu zaman yağ bezelerinin neden kaynaklandığı bilinmemektedir. Kilolu hastalarda daha sık karşılaşılırken, hızlı kilo alımı döneminde yağ bezesinin boyutu da büyüyebiliyor. Ancak kişinin kilo vermesiyle yağ bezelerinin boyutunda küçülme olmuyor.

  • Hiçbir şikayete yol açmayabiliyor, ama!

Yağ bezeleri çoğunlukla hiçbir şikayete yol açmazken, çok büyük yağ bezeleri damar ve sinir basısına neden olarak ağrı, uyuşma ve karıncalanma şikayetlerine neden olabiliyor. Kolunuz, bacağınız ya da sırtınızdaki yağ bezesinin uzun zamandır var olması, küçük olması, ağrı yapmaması ve büyümemesi tümörün iyi huylu olduğu algısına neden olmasın! Zira bu yanlış inanış, tanı ve tedavide gecikmelere yol açıyor.

  • Bu belirtilere ayrıca dikkat edin!

Kötü huylu yumuşak doku tümörleri, iyi huylu yumuşak doku tümörlerine göre çok daha nadir görülse de, bu şişlikler kötü huylu yumuşak doku tümörünün belirtisi de olabiliyor. Hastalar genelde yavaş büyüyen şişliğin son zamanlarda boyutunun hızlı artışı nedeniyle hekime başvuruyor. Özellikle derin yerleşimli, hızlı büyüyen, sert ve ağrılı şişlikler kötü huylu olması açısından ayrıca uyarıcı olmalıdır. Kesin teşhis ve tedavi için zaman kaybetmeden Ortopedik Onkoloji hekimine başvurulması gerekir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

  • Kesin tanı konulmalı

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş “Buradaki en önemli nokta; mevcut şişliğin iyi huylu yağ bezesi olup olmamasının kesin bir şekilde ortaya konmasıdır. Detaylı muayene sonrası MR ile büyük bir oranda yağ bezesinin tanısı konulabilir. Sadece Ultrasonografi ile tanı koymak doğru olmayabilir. Şüpheli durumlarda biyopsi yaparak tanıyı kesinleştirebiliriz. Tanısı kesinleşmemiş hiçbir tümör ameliyat ile çıkarılmamalıdır” diyor.

  • Doğru tedavi için!

Yağ bezelerinin çoğu takip edilirken, özellikle şikayete neden olan büyük yağ bezelerinin ameliyat ile nispeten basit bir şekilde çıkarıldığını, ameliyat sonrası düşük de (yüzde 5) olsa tekrarlama riski olduğunu belirten Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş şöyle konuşuyor: “Yağ bezelerinin aksine kötü huylu yumuşak doku tümörlerinin tedavisi çok daha özelliklidir ve bu konuda deneyimli Ortopedik Onkoloji hekimi tarafından bu süreç yürütülmelidir. Akciğer başta olmak üzere başka organlara sıçrama ihtimali olan kötü huylu yumuşak doku tümörlerinin asıl tedavisi, tümörün ameliyat ile geniş sınırlarla temiz bir şekilde çıkarılmasıdır. Ameliyatı kolaylaştırmak, tümörü komşu damar sinirden sınırlamak, tekrarlama ihtimalini azaltmak için cerrahi öncesi ya da sonrası radyoterapiye (ışın tedavisi) başvurulur. Özellikle sıçrama (metastaz) varlığında, belirli alt tiplerde, derin yerleşimli ve büyük tümörlerde kemoterapi uygulanabilir. Kötü huylu yumuşak doku tümörü nedeniyle tedavi uygulanmış hastalar belirli aralıklar ile uzun yıllar boyunca tekrarlama ve sıçrama açısından takip edilmelidir.”

Skolyozda erken tanı, tedavinin yöntemini de değiştiriyor!

Skolyozda erken tanı, tedavinin yöntemini de değiştiriyor!

Omurganın yana doğru eğriliği anlamına gelen skolyozun doğuştan olan şekli, son yıllarda teknoloji ve tıptaki gelişmeler sayesinde henüz bebek anne karnında iken de tespit edilebiliyor. Anne karnındaki bebeğin gelişimi sırasında ortaya çıkan doğuştan (doğumsal) skolyoz genellikle ilerleyici olduğu için, erken teşhis ve tedavisi büyük önem taşıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, dünyada her bin canlı doğumdan 1’inde görüldüğü tahmin edilen ve ergenlik döneminde ortaya çıkan skolyozdan sonra en yaygın görülen skolyoz nedeni olan doğuştan skolyozda erken tanının, tedavinin yöntemini de belirlediğini vurguluyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, skolyoza karşı toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla tüm dünyada etkinliklerin yapıldığı Haziran – Skolyoz Farkındalık Ayı kapsamında yaptığı açıklamada, doğuştan skolyoz hakkında bilinmesi gereken 6 önemli noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Ahmet Alanay

  • Gebelik sırasında tespit edilebiliyor

Anne karnındaki bebeğin omurga gelişimi ilk üç ayda tamamlanır. Doğuştan skolyoz, anne karnında organların oluşumu sırasında omur veya omurların tam gelişememesi veya birbirine yapışık kalması nedeniyle oluşan deformitelerdir. Bunlar teşhis edildikten sonra gebelik boyunca izlenir ve doğumdan sonra da çocuk konunun uzmanı hekim tarafından takibe alınır. Doğuştan skolyoza; genetik faktörlerin yanı sıra gebelikte oksijensiz kalma, sigara içimi, alkol ve bazı ilaçların kullanımının yol açabildiği düşünülse de kesin nedeni bilinmemektedir.

  • Erken tanı kritik önem taşıyor

Skolyozda erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Doğuştan skolyozlar genellikle ilerleyicidir ve tedavileri gerekir. Erken tanı, eğriliğin tedavisinin zor ve karışık bir hal almasını engeller, gerekli cerrahinin büyüklüğünü ve risklerini azaltır. Büyüme daha az etkilenir. Bu nedenle omurga eğriliği tespit edildiği andan itibaren çok vakit kaybetmeden uzman görüşü alınması ve ilerleyici skolyozun erken tedavisinin yapılması gerekir.

  • Erken teşhis, tedavinin yöntemini de belirliyor

Prof. Dr. Ahmet Alanay, gebelik esnasında ya da doğumdan hemen sonra tanı konulduğunda, eğrilik şiddetli değilse bebeğin izleme alındığını belirtirken, şiddetli eğriliklerde ise tedavi sürecini şöyle özetliyor: “Erken teşhis, tedavinin yöntemini de belirler. İlk tedavi olarak gövde alçısı uygulanır. Genellikle alçı veya korse tam bir iyileşme sağlamaz ancak çocuğun cerrahi müdahaleye uygun yaşa gelmesi için zaman kazanmaya yarar. Eğriliklerin ilerlemesi durumunda ise cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi tedavi için genelde çocuğun 3 yaşına kadar büyümesi ve cerrahinin 3 yaş ve sonrasında yapılması önerilse de, günümüz teknolojisi ile gerekli eğriliklerde 1 yaş civarında ameliyat uygulayabiliyoruz. Hangi yaşta cerrahi uygulanırsa uygulansın, doğuştan skolyozu olan çocuklar ergenlik çağının sonuna kadar yeni eğrilik oluşması açısından takip edilirler.Pause Sağlık, Pause Dergi

  • Doğuştan skolyoza başka sorunlar da eşlik edebiliyor

Doğuştan skolyoz anne karnında organların gelişimi sırasında ortaya çıkan ve omurga gelişimindeki bir kodlama hatası ile oluşan bir durum olduğu için diğer organlar da etkilenebilir. Beraberinde kalp, böbrek rahatsızlıkları ve omuriliği ilgilendiren sorunlar olabilir. Doğuştan skolyoz, ergenlikte görülen skolyoza kıyasla daha agresif seyreder ve daha çok cerrahi girişim gerektirir. Henüz anne karnında iken başlayan ve ilerleyici olan bir skolyoz çeşidi olması nedeniyle, gövde ve akciğer gelişimini ciddi etkiler ve tedavi edilmez ise akciğer sorunları nedeniyle yaşam süresini kısaltabilir.

  • Doğru sanılan bu yanlışa dikkat!

Toplumda doğuştan skolyozla ilgili doğru sanılan en önemli yanlışlardan birisi; ilerleyen eğriliklerde ‘çocuğun büyümesi durmasın’ diye ameliyatı ergen yaşlarına kadar geciktirmek. Günümüzde teknoloji ve tıptaki gelişmeler ve hekimlerin tecrübesi ile bu bu ameliyatlar 1-1.5 yaş civarında yapılabilmektedir. Ameliyat ne kadar erken yapılırsa, büyüme o kadar az etkilenir ve ameliyata bağlı komplikasyonlar o kadar az olur.

  • Günümüzde tedavi şansı daha yüksek, ama!

Prof. Dr. Ahmet Alanay “Günümüz olanakları ile tedavide başarı mümkün ancak ergen skolyozuna göre daha zor bir süreç. Tedavinin zorluğu skolyoza neden olan bir veya daha çok omurga anomalisinin bulunmasına bağlıdır. Çok fazla sayıda omurda gelişim geriliği veya yapışıklık var ise tedavi daha güçtür. Korse ve egsersizin rolü kısıtlıdır. İyi planlanmış ve uygulanmış ameliyat ile başarı sağlanır. Bir kez daha vurgulamak isterim ki; eğrilik çok büyük boyutlara ulaşmadan erken teşhis edilmesi, tedavinin başarısı için büyük önem taşımaktadır” diyor.

Kemik tümörünün belirtileri

Kemik tümörünün belirtileri

Genellikle sinsice ilerleyen ve her yaşta görülebilen kemik tümörlerinde, özellikle pandemi sürecinde Covid-19 endişesiyle hastaneye gitmeye çekinilmesi erken tanı imkanının kaçırılmasına neden olabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş “Kemik tümörleri genellikle yavaş seyirlidir. İyi huylu tümörler kötü huylu tümörlere göre yaklaşık 100 kat daha sık görülür. Kötü huylu tümörlerde erken tanı, tümörün yerleştiği kol ya da bacağın kurtulmasını kolaylaştırır ve hastanın yaşam süresini artırır. Kemik tümörlerinin tanısında ortopedi, radyoloji ve patoloji hekimlerinin iş birliği son derece önemlidir. Ancak pandemi sürecinde bazı şikayetler için hastaneye gitmenin ve hekime başvurmanın ertelenmesi, hastalığın daha da ilerlemesine neden olabiliyor” diyor. Hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve fizik muayenenin tanıda anahtar rol oynadığını vurgulayan Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, kemik tümörlerinin öne çıkan 5 belirtisini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş

Geçmeyen ağrı

Kemik tümörlerinde en sık başvuru nedenidir. Kötü huylu tümörlerde ağrı kesicilere kısa süreli yanıt veren, geçmeyen hatta şiddeti giderek artan ağrı gelişir. Başlangıçta hafif olan ağrı zamanla şiddetlenirken, bu sorun istirahatte de devam eder. Geceleri uykudan uyandıran ağrı kötü huylu kemik tümörlerinin bir göstergesi olsa da nadiren iyi huylu tümörde de (osteoid osteoma) görülebilir.

Şişlik

Geçmeyen ağrı gibi, oluşan şişlikler de kemik tümörü ihtimalini akla getirmelidir. Ağrılı bölgede şişlik veya sertlik, iyi ya da kötü huylu olsun kemik tümöründe sık görülen belirtilerdendir. Hastanın özellikle diz, omuz ve kalça çevresinde düzensiz sınırlı, sert, hareketsiz ve hızlı büyüyen şişlik gelişir. Şişliğin ağrılı olması, kötü huylu olma açısından uyarıcı olmalı ve ağrı kesicilerle geçiştirilmeyip mutlaka en kısa zamanda hekime başvurulması gerekir.

Topallama

Hem kemiğin kendisinden hem de başka bir organdan kaynaklanıp kemiğe sıçrayan kötü huylu tümörler sıklıkla kalça ve diz çevresini tuttuğu için hastalar topallama şikayetiyle  hekime başvurabilir. Bu şikayetin nedeni tutulan kemikte yıkıma bağlı zayıflık ve ağrıdır. Bu nedenle olası topallama durumlarında temkinli olunmalı, herhangi bir dışsal faktöre bağlı gelişmeyen topallama ihmal edilmeyerek hekime başvurulmalıdır.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Kırık

Ağrı ve şişlik kadar sık görülmese de hem iyi hem de kötü huylu kemik tümörü kendiliğinden kemikte kırığa yol açabilir. Her ikisi de yerleştiği kemikte yıkıma neden olabilir. Öncesinde ağrı hissedilmesi, hafif travma ile oluşu, hastanın bilinen kanser hikayesinin olması ve kırılan kemikte yıkım varlığı, kırığın tümöre bağlı gelişebildiği ihtimalini akla getirmelidir.

Uyuşma ve güçsüzlük

Özellikle omurga tümörlerinde tümörün yerleştiği bölgeye göre hasta kol ya da bacaklarda uyuşma ve güçsüzlük ile hekime başvurabilirken, kuyruk sokumunun tümöründe tek şikayet kabızlık olabilir. Bununla birlikte halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, isteği dışında kilo kaybı gibi şikayetler de ihmal edilmemeli, altında yatan neden araştırılmalıdır. Tüm bu şikayetlere ek olarak iyi huylu kemik tümörleri genelde başka bir nedenle çekilen grafide tesadüfen tespit edilirken, metastatik kemik tümörleri sıklıkla kanser hastalarının rutin taramasında saptanabilir.

Ofis hastalıkları artık evimize taşındı!

Ofis hastalıkları artık evimize taşındı!

Bilgisayarın başında saatlerce oturuyoruz… Parmaklarımız, kimi zaman sert dokunuşlarla, adeta özdeşleşiyor klavye tuşlarıyla… Bilgisayar başında olmadığımız zamanlar ise ellerimiz ve parmaklarımız yine sayısız kez çalışıyor akıllı telefonumuzun tuşlarında; gelen maillere veya mesajlara hızlıca yanıt verebilmek için… Kimi zamansa, bazıları ağır olabilen dosyaları taşımamız gerekebiliyor… Bu hareketler, masa başı çalışanlarının her gün rutin olarak ve sayısız kez yaptıkları işlerden bazıları. Ancak dikkat! Her gün seri olarak tekrar edilen bu hareketler; el, kol ile omuz kaslarımızı yıpratıyor ve zamanla günlük hayatımızı olumsuz etkileyen sağlık problemlerine neden olabiliyor.

Bilgisayar kullanmak, akıllı telefon ile mesaj yazmak, ağırlık kaldırmak gibi her gün aynı şekilde, üstelik devamlı yaptığımız işler el, kol ve omuzlarımızdaki dokuların yıpranmalarına neden oluyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Arel Gereli, normalde vücudumuzun kas yıpranmalarını tamir edebildiğini belirterek, “Ancak hareketlerin sık tekrarlanması nedeniyle yıpranma hızının çok arttığı ya da iyileşme yanıtının azaldığı durumlarda, tıpkı bir kumaşın eskimesi gibi doku bütünlüğü bozuluyor. Bozulan dokunun tipine göre de hastalıklar şekilleniyor. Dahası, bu hastalıkların hepsi birbiriyle ilişkili oluyor, genelde biri başlarsa diğerleri de onu takip ediyor” diyor. Peki, günümüzde masa başı çalışanlarını hangi hastalıklar tehdit ediyor? Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Arel Gereli, 23-29 Eylül “Ofiste Sağlık Farkındalık Haftası” kapsamında, aşırı kullanım ve sık tekrarlama sonucu el, kol ile omuzlarımızda görülen 6 hastalığı anlattı; önemli öneri ve uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Arel Gereli

Aşırı kullanıma bağlı hastalıklar arttı!

‘Ofis hastalıkları’ denildiğinde çok değil, bundan yaklaşık iki yıl öncesine dek sadece şirketler geliyordu aklımıza. Ancak Covid-19 pandemisi tüm dünyada pek çok rutini temelden, üstelik bazılarını kalıcı olarak değiştirdi. Çoğu şirketin ‘evden çalışma’ yöntemine geçiş yapması, pandeminin belki de en kalıcı değişimi oldu.

Evden çalışmak başlarda konforlu gibi görünse de, ofisin tüm sorunlarını evlerimize taşımasının yanı sıra çok daha fazla iş yapmamıza neden olarak aslında hiç de öyle olmadığını gösterdi. Örneğin artık el, kol ve omuzlarımızı daha çok kullanmak zorunda kalıyoruz. Bu nedenle aşırı kullanıma bağlı gelişen hastalıkların günümüzde daha fazla görüldüğü uyarısında bulunan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Arel Gereli şunları söylüyor:

“Hayatımızın ortasına yerleşen pandemi süreci ile birlikte ofis hastalıkları artık ofisin dışına çıkmış durumda. İnternetin yoğun kullanımı ile evlerimiz sadece ofisimiz değil, aynı zamanda okulumuz, spor salonumuz, oyun parkımız, alışveriş merkezimiz ve sosyal alanımız oldu. Hayatın bu şekilde devam edebilmesi için gereken temizlik, yemek gibi temel ihtiyaçları da göz önüne aldığımızda, eskiden ağırlıklı olarak masa başı çalışanlarda görülen el, kol ve omuz sorunları artık daha geniş bir kitle ve yaş aralığında gözlenir oldu.”

Pause Sağlık, Pause Dergi

SİNİR SIKIŞMALARI

Bilgisayar ve akıllı telefon gibi cihazları kullanırken uzun süre hareketsiz kalmak veya iş ortamında tekrarlanan zorlayıcı hareketler; omuz, dirsek ya da el bileğinden geçen sinirlerin sıkışmalarına yol açabiliyor. Uzun süre aynı pozisyonda hareketsiz kalmak, zamanla sinirlerin içinden geçtikleri kanallara yapışmalarına, tekrarlanan hareketler ise yapışan sinirlerin yıpranmalarına neden olabiliyor. Sıkışan sinirler da kendini ağrı, uyuşma ve güç kaybıyla gösteriyor.

Ne yapılıyor? Başlangıçta ameliyat dışı yöntemlerle rahatlama sağlansa da, zaman içinde kas erimesi kronikleşiyor ve kalıcı hasar bırakabiliyor. İlaç, atel kullanımı, egzersizler, enjeksiyonlar veya fizik tedavi ile başarılı sonuçlar alınabiliyor. Tedaviye yanıt vermeyen hastalarda cerrahi gevşetme uygulanıyor.

 TENDİNİT

Tendinit; el ve kollarımıza hareket veren kasların ‘tendon’ denilen lifleri ile bu liflerin kemiğe yapıştığı yerlerin iltihabı olarak tanımlanıyor. Bu iltihaplanma günümüzde en sık el ve kol kaslarının, örneğin akıllı telefonumuzu sürekli elimizde tutmamız nedeniyle devamlı kasılı kalmaları ya da bu kaslarımızın bilgisayarda yazı yazmak gibi sürekli aynı işleri tekrarlamaları nedeniyle gelişiyor. Kaslara sürekli ve tekrarlayan yüklenmeler de kas liflerinde gözle görünmeyen yırtıklara yol açabiliyor. Prof. Dr. Arel Gereli bu yırtıkların zamanla tendonun kalınlaşmasına ve sertleşmesine neden olduğuna işaret ederek, “Tendinit, el ve kollarda kullanım ağrısı ile özellikle sabah sertliğiyle kendini gösteriyor. Yavaş seyirli hastalık olmasına karşın hastanın gündelik hayatını olumsuz etkileyebiliyor” diyor.

Ne yapılıyor? Tendinit çoğu kez sıcak- soğuk kompres uygulamaları, fizik tedavi, istirahat ve ağrı kesici ilaçlar gibi ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Ancak dirençli vakalarda cerrahi müdahale gerekebiliyor”

Pause Sağlık, Pause Dergi

TETİK PARMAK

Tetik parmak; uzun süren tendinitler sonrası ellerimize hareket veren kas liflerinin kalınlaşarak içinden geçtikleri kanallara takılmasıdır. Kendini parmaklarda takılma, kilitlenme ve ağrıyla gösteriyor. Tetik parmak, bilgisayar ve akıllı telefonda uzun yıllar aynı hareketi yapan el parmaklarında sıklıkla görülüyor.

Ne yapılıyor? Prof. Dr. Arel Gereli,  bilgisayar ve akıllı telefon gibi cihazların aşırı kullanımının kısıtlanmaları ve ilaç tedavisiyle iyileşme sağlanabildiğini, dirençli vakalarda ise kanal içinde takılı kalan tendonun cerrahi olarak gevşetilmesiyle kesin çözüm sağlandığını söylüyor.

KİREÇLENMLE

Tüm eklemlerimiz kıkırdak adı verilen ve hareketi kolaylaştıran bir yüzey kaplamasından oluşuyor. Kıkırdak, ince yapısına rağmen oldukça dirençli bir doku aslında. Ancak bir kez yaralandığında kendini iyileştirme kabiliyeti sınırlı oluyor. Bilgisayar ve akıllı telefon kullanımında aşırı ve tekrarlayan parmak hareketleri eklemlerdeki kıkırdağın yıllar içinde aşınmasına ve altındaki kemiğin açığa çıkmasına yol açabiliyor. Kireçlenme; kemiğin sürtünmesi, eklemlerin ağrılı olması ve en sonunda parmakların eğilmesiyle sonuçlanıyor.

Ne yapılıyor? Bilgisayar ve akıllı telefon kullanımın düzenlenmesi, fizik tedavi ve ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastalarda ağrıyı kesmek için tutulan eklemin cerrahi olarak dondurulması gerekebiliyor.

EKLEMLERDE KİSTLER

Uzun süre bilgisayar veya akıllı telefon kullanmak gibi ellerimizi devamlı zorlayan hareketler yapmamız parmak eklemlerinin sertleşmesi ve onları birbirine bağlayan bağların devamlı burkulmasıyla sonuçlanabiliyor. Bu kronik burkulmalar bir müddet sonra esneklik kaybına, eklem hareketlerinin kısıtlanmasına ve ağrıya neden olabiliyor. Zorlayıcı kullanım devam ederse eklemlerde kistler oluşabiliyor. Kistler parmaklarda hareket ağrısı ve sabah sertliğiyle kendini gösteriyor.

Ne yapılıyor? Zorlayıcı hareketlerden kaçınmak ve ilaç tedavisi sorunun çözümünde faydalı oluyor, ancak iyileşme uzun sürüyor.

OMUZ KASI YIRTIĞI

Omuz bölgesi kasları; kola hareket veren ve omuz eklemini yerinde tutan kas grubunu oluşturuyor. Ofis haline dönüşen evimizde gün içinde yaptığımız temizlik ya da eşyaları indirme kaldırma gibi tekrarlayan hareketlerimiz bu kasları zorlayabiliyor. Zamanla kaslar kemiğe yapışma yerinden sökülüyor. Kemiğe yapışma yerinde yırtık olduğu için vücudumuzun bu yırtığı iyileştirme kabiliyeti sınırlı oluyor. Yeterince iyileşmeyen yırtık omuz içinde kronik bir yara gibi devamlı ağrımaya ve hareketi de bozarak gündelik aktiviteyi kısıtlamaya başlıyor. Daha kötüsü, aktif kullanım devam ettiği için omuz kasındaki bu yırtık büyüyor.

Ne yapılıyor? Prof. Dr. Arel Gereli omuz bölgesi kas yırtıklarında eğer çok açık ve ağrılı bir yırtık yoksa, her zaman öncelikle ameliyat dışı yöntemlere başvurulduğunu belirterek, “Hastaların büyük çoğunluğu bu şekilde rahatlıyor. Ancak tam kas yırtığı olan ya da ameliyat dışı yöntemlerle rahatlama sağlanamayan hastalarda cerrahi müdahaleyle yırtığın tamiri öneriliyor” diyor.

                       AŞIRI KULLANIMA KARŞI 6 ÖNLEM!

  • El, kol ve omuzlarınızı gereksiz kullanmayın. Gün içinde temel ihtiyaçlarınız için zaten devamlı kullanımda olduklarını unutmayın.
  • Devamlı sıkmak, ovmak ya da ağır kaldırmak gibi tekrarlayan zorlamalardan kaçının.
  • Hareketsiz kalmak veya bir şey tutmak için tüm kaslarımızın devamlı kasılı kalmaları gerekiyor. Bu nedenle el, kol ve omuzlarınızı uzun saatler boyunca kötü pozisyonda hareketsiz bırakmayın. Örneğin elinizde devamlı telefon tutmayın.
  • Her yarım saatte bir yaptığınız işe 5 dakika ara verin. Ara verdiğinizde el, kol ve omuzlarınızı tamamen gevşek bırakın.
  • Her koşulda vücudunuzu dik ve omuzlarınızı geriye almış şekilde konumlandırın.
  • Günümüz yaşam koşullarında el, kol ve omuz sorunları güçsüzlükten değil, genellikle aşırı kullanımdan kaynaklanıyor. Spor yapıyorsanız güçlendirme egzersizlerinin yanı sıra esnekliği ve kas dolaşımını arttıran hareketleri de yapmayı alışkanlık haline getirin.

Kişinin iyi bir dengeye sahip olması neden önemlidir?

Kişinin iyi bir dengeye sahip olması neden önemlidir?

“Hiçbir ekipman gerektirmeyen, evde veya dışarıda yeni başlayan herkesin rahatlıkla yapabileceği denge egzersizleri; yalnızca kas-iskelet sistemi değil, tüm sağlığımız için faydalıdır” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Kaya Hüsnü Akan, denge ile alakalı merak edilenleri açıkladı.

Prof. Dr. Kaya Hüsnü Akan

Denge nedir?

Denge, vücudumuzun çevre içerisinde ki durumunu haber veren ve istediğimiz şekilde tutan biyolojik sistemdir. Normal denge iç kulağımızdan ve diğer (görme, dokunma gibi) duyularımızdan ve kas hareketimizden gelen bilgilere göre oluşur.

Denge hissimiz sinir sistemininin şu parçalarının kompleks etkileşimi ile oluşur:

  • İç kulaklar (labirent de denir) hareketin yönünü saptar. (Dönme, ileri-geri, yan yan, ve yukarı aşağı hareketler)
  • Gözlerimiz vücudumuzun boşlukta nerede olduğunu gözlerken aynı zamanda hareketlerin yönü hakkında da bilgi verir.
  • Ayaklarımız veya oturduğumuz yeri hisseden vücut kısımlarımızda yer alan cilt basınç duyargaları, hangi vücut kısmımızın aşağıda olduğunu ve yere temas ettiğini bildirir.
  • Kas ve eklemlerde yer alan duysal almaçlar hangi vücut parçasının hareket ettiğini bildirir.
  • Merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) bu dört sistemden gelen verileri birleştirerek koordine bir hareketi oluşturur.

Düşmeyi ve düşme korkusunu engelliyor!

Çok eğlenceli gözükmese de, fiziksel dengenin yararları düzgün yürümenin çok ötesindedir. Dengeli olmak; kas iskelet sistemi yaralanmalarını azaltır, daha hızlı iyileşmelerini sağlar, tüm vücudunuzda performans ve kas gücünün artmasını sağlar, yaşlılarda fizyolojik yaşı gençleştirir, duruşunuzu düzelterek koordinasyonunuz ile birlikte günlük hayatınızda karşınıza çıkacak güçlükleri daha kolay alt etmenizi sağlar. Clinical Neurophysiology Dergisi’nde 2015 de yayınlanan bir çalışmada; yaşlılarda yapılan denge, güçlendirme, esnetme ve dayanıklılık egzersizlerinin haftada iki kez 2.5 saat süreyle yaptırılmasının kontrol grubununa göre hem düşmeleri azalttığı, hem de düşme korkusunu geçirdiğini göstermiştir.

Faydaları saymakla bitmiyor

2018’de ise yapılan bir diğer çalışmada ise; dans etme, denge ve direnç egzersizleri ile aerobik egzersizlerin kemik kütlesini arttırdığı veya koruduğunu, böylece osteoporozu engellediği gösterilmiştir. Bu çalışmada, yürümenin tek başına kemik kütlesini arttırmadığı, ancak ilerlemesini durdurabildiği öne sürülmüştür. Denge günlük hayatımızda yürümekten tutun sandalyeden kalkma, çorabımızı giymek için eğilmeye kadar takdir etmediğimiz birçok işimizi yapmamızı sağlamaktadır. Aynı zamanda yaşı ilerleyen bireylerde, bağımsızlık ölçütü olarak da kullanılmaktadır. Bunun dışında değişik inme, multipl skleroz hastalarında yapılan çalışmalar denge; güç ve aerobik egzersizlerin hastların fonksiyonel kapasitelerini ve yaşam kaliteleri ile psikososyal becerilerini arttırdığını, kalp damar hastalıklarına bağlı gelişebilecek sorunları engellediğini göstermiştir.

Ne kadar dengeliyiz?

Denge çalışmalarına başlamadan önce ne durumda olduğumuzu değerlendirelim. Bunun için basit bir test, bize yeterli olacaktır. Yanınızda tutunacak sağlam bir şey varken gözlerinizi kapatarak tek bacak üstünde durmaya başlayın ve bu durumda ne kadar durabildiğinizi ölçün. Sonuçlar, iyi dengesi olduğuna inananları bile şaşırtabilir. Uzun yaşam araştıranlar, iyi bir fiziksel dengenin yaşam saatini yalnızca fiziksel olarak değil, işlevsel olarak da geriye çevirdiğine inanmaktadır. Bu pozisyonu koruduğunuz saniye cinsinden süre işlevsel yaşınızla uyuşmaktadır.

28 sn = 25-30 yaş

22 sn = 30-35 yaş

16 sn = 40 yaş

12 sn = 45yaş

9 sn = 50  yaş

8 sn = 55 yaş

7 sn = 60 yaş

6 sn = 65 yaş

4 sn = 70 yaş

İşlevsel veya fonksiyonel yaş, bireyin fiziksel, mental, duygusal ve gerçek kronolojik yaşlarının bir kombinasyonudur.

Peki denge egzersizleri nasıl yapılır?

Denge sözünü duyduğumuzda aklımıza genellikle; ya tek bacak üstünde durma, ya da kaygan bir yüzeyde düşmemeye çalışmak gelir. Tek bacak üstünde durmak statik dengemizi arttırsa da değişen bir desteğin üzerinde bir kütlenin kontrolünü sağlamaya çalışmak, günlük yaşam için daha geçerli olan bir tanımdır. Bu tip egzersizlere dinamik denge denir ve günlük yaşamda olduğu kadar birçok sporda da yeteneklerimizi arttrımak için işe yarar. Dinamik denge, fitnes hedeflerinizi tutturmak içinde çok faydalıdır.

Denge egzersizlerine örnek vermek gerekirse:

  • Ağırlığınızı bir bacağınıza verip diğerini yana veya arkaya doğru kaldırın
  • Sanki ip cambazı ipte yürüyormuş gibi bir ayağınızı hemen öbürünün önüne koyarak gidin
  • Her adımda dizinizi karnınıza çekip yürüyün

Dinamik denge egzersizlerini yapmak isterseniz:

  • Tek bacak üstünde dururken kollarınızla yukarı erişmeye çalışın
  • Tek bacak üzerinde dururken diğer bacağınızı ileriye götürmeye çalışın
  • Öne lunge veya yana makaslama yapabilirsiniz

Bu egzersizleri geliştirmek için pozisyonunuzu daha uzun süre korumaya çalışabilir, pozunuza hareket ekleyebilir, gözlerinizi kapatabilir veya destek olarak kullandığınız şeyden elinizi çekebilirsiniz. Ek olarak; özellikle karın, kalça ve bacak kaslarınızı kuvvetlendirmeniz ve mümkünse yüzme veya bisiklet gibi aerobik bir antrenmanı eklemenizde iyi olacaktır. Hasta bireylerde denge egzersizleri, statik pozisyonlardan başlayarak hareketin gelişim kalıbını izleyerek yaptırılır.  Örneğin, yüzükoyun pozisyonundan; diz üstü, dönme, oturma ve ayakta durma pozisyonlarına geçilir. Bu aşamaların her birinde, kişinin doğru pozisyonu algılamasına ve her pozisyonda dengenin bozulmaya çalışılıp, doğru pozisyonu tekrar sağlamasına çalışılır.

Video oyunları ve sanal gerçeklik programları dengeyi güçlendiriyor

Denge egzersizlerinin geleceğinde ise; son yıllarda “exergames” adı verilen ve aktif video oyunlarının el kontrollerini kullanarak yapılan, alternatif yöntemler ve sanal gerçeklik (VR) programları da fitnes ve denge için özellikle gençler tarafından, oldukça fazla rağbet görmektedir. Yapılan çalışmalar; denge, yürüyüş, gövde üst kısmının işlevselliği ve el becerilerinin arttırılmasında işe yarayabileceğini göstermektedir.

Gördüğümüz gibi; hiçbir ekipman gerektirmeyen, evde veya dışarıda yeni başlayan herkesin rahat yapabileceği ve birçok faydası olan denge egzersizleri yalnızca kas iskelet sisteminizi değil tüm sağlığınızı koruyacak kapasiteye sahiplerdir.

Evde spor yaparken şunlara dikkat edin

Evde spor yaparken şunlara dikkat edin

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi nedeniyle halen pek çok insan vaktinin önemli bir bölümünü evde geçiriyor ve bu sebeple de kas iskelet sisteminde ağrılar kaçınılmaz olabiliyor. Hareketsizlik ve düzensiz beslenmeye dayalı olarak alınan kiloları vermek için spor da evde yapılmaya başlayınca sakatlıklarda da artış görülüyor. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Yalın Dirik, evde spor yaparken sakatlanma riskini en aza indirmek için dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Hareketsizlik ağrıları artırıyor

Koronavirüs salgının ortaya çıkmasıyla birlikte iş hayatının eve taşınarak insanların alışkın olmadığı bir ortamda çalışmaya başlaması, çok sayıda kişinin kas ve iskelet sistemi ile ilgili sorunlar yaşamasına neden oldu. Özellikle iş ortamındaki masa ve ofis sandalyesi yerine evde yemek masası, koltuk gibi uygun olmayan şartlarda çalışmalar bel, boyun ve sırt ağrılarında artışa yol açtı. Uygun olmayan şartlarda çalışmanın yanı sıra hareketsizlik, düzensiz ve aşırı beslenme, bilgisayar, telefon ve tablet başında geçirilen sürelerin artması yaşanan sorunların büyümesine sebep oldu.

Evinizi çalışma sisteminize uydurun

Bu süreçte bazı önemli noktalara dikkat edilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Öncelikle ev ortamındaki çalışma düzeninin en az ofisteki kadar konforlu ve uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Evdeki yemek masası ve sandalyeleri uzun süre çalışma için uygun değildir. Çalışma sandalyesinin ergonomik ofis tipi çalışma sandalyesi olmasına dikkat edilmeli mümkünse ofisteki çalışma sandalyesi eve getirilmelidir. Uzun süre hareketsizlik ve yanlış beslenmeye bağlı olarak alınan kilolar da bu dönemde yine evde yapılan spor hareketleriyle verilmeye çalışılmaktadır. Evde spor yaparken yapılan yanlış hareketlerde kas iskelet sisteminde yaralanmalara yol açabilmektedir.

Evde çalışırken veya spor yaparken bunlara dikkat edin

Sırt sandalyeye tam yaslanmış şekilde omuzlar geride dik oturma pozisyonunda çalışılmalıdır. Masaya yaklaşıldığında dirsekler doksan derece açıda olacak şekilde monitöre bakılmalı ve bilgisayar ekranının üst kenarı göz hizanızda olmalıdır. Bunun için dizüstü veya masa üstü bilgisayarın altına kitap gibi yükseltici koyularak başın öne eğilmesi engellenebilir. Aksi takdirde boyun ve sırt ağrılarına sebep olabilir.

  1. Uzun süre aynı pozisyonda kalınmamalıdır. En az saat başı küçük molalar verilmeli kısa yürüyüşler yapılmalıdır. Verilen küçük molalarda, özellikle bel, sırt ve bacak kaslarında germe egzersizleri yapılmalıdır.
  2. Çalışma esnasında dizlerin, kalça eklemi ile 90 derece açıda olmasına dikkat edilmelidir. Bacakların yere paralel şekilde omurganın yere dik pozisyonda olmasına özen gösterilmelidir. Dizler aşırı derecede kıvırmaktan kaçınılmalıdır. Yatak içinde ve koltukta bağdaş kurarak uzun süre çalışmak diz ağrılarına sebep olmaktadır.
  3. Sırt ve bel ağrısının fazla olduğu durumlarda ofis koltuğu ile beraber sırt desteği kullanılabilir.
  4. Gün içinde, kasları güçlendirmek amacıyla vücut tipine uygun olacak şekilde, egzersiz yapılmalıdır.
  5. Uzun süredir düzenli egzersiz yapılmadığı durumlarda aceleci davranılmamalıdır. Aşırı yoğun ve zorlayıcı egzersizlerle başlanılmamalıdır.
  6. Egzersiz öncesinde mutlaka esnetme ve germe hareketleri yapılarak kasların boyu uzatılmalıdır. Böylece olası kas krampları ve hasarlanmalarından korunmak mümkündür.
  7. Dizlerde çömelme sırasında ağrı yaşanıyorsa squat lounge gibi egzersizlerden uzak durulmalıdır.
  8. Koşu bandı kullanıyorsa aşırı eğim verilmekten kaçınılmalıdır. Eliptik bisiklette direnç artırılmamalıdır.
  9. Başlangıçta egzersizler bir saatten uzun süre yapılmamalıdır. Ev içinde 45 dakikalık egzersizler yeterli olacaktır.
  10. Sürekli aynı tip egzersizler yapılmamalıdır. Bir gün koşu ya da eliptik bisiklet kullanıldıysa ertesi gün pilates veya yoga gibi egzersizler diğer gün ağırlık çalışmaları yapılabilir.
  11. Ayakta uzun süre kalınması gereken, zıplama içeren kardiyo ağırlıklı egzersizler sırasında, ayak tabanı ve çevresinde gelişebilecek tendinit ve ödem gibi rahatsızlıklardan korunabilmek için mutlaka spor ayakkabısı kullanılmalıdır.
  12. Egzersiz sırasında veya sonrasında eklemlerde ağrı veya şişlik olursa egzersiz hemen bırakılmalı ve ağrılı bölgeye buz konulmalıdır. Şikayetlerin devam etmesi durumunda mutlaka uzmana başvurulmalıdır.

Pandemi 7’den 70’e bu ağrılarımızı artırdı!

Pandemi 7’den 70’e bu ağrılarımızı artırdı!

Bir buçuk yılı aşkın süredir günlük yaşam alışkanlıklarımızda köklü değişikliklere neden olan Covid-19 pandemisi 7’den 70’e boyun, sırt ve bel ağrısı şikayetlerinde artışa neden oldu. Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay “Pandemi hepimizin hayatında dramatik değişikliklere neden olurken, boyun, sırt ve bel sorunları eskisinden çok daha sık hale geldi. Kapalı ortamda hareketsiz yaşam ve sürekli bilgisayar başında kalmak derken, oturarak geçen sürenin artması omurgamız üzerindeki baskıyı artırdı. Omurga sorunlarından korunmanın ve sağlıklı bir duruşa sahip olmanın en iyi ve en kolay yolu sık aralıklarla esneme hareketleri yapmak ve duruş kaslarını güçlendirmektir. Düzenli egzersiz yapmak sırt ve bel yaralanmalarının iyileşme süresini de hızlandırır. Pandemi sürecinde fizik tedavi merkezlerine, fitness ve spor salonlarına ulaşım kısıtlandı ama artık internetten birçok pilates, yoga ve kardiyo egzersizine erişmek mümkün” diyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, Haziran ayı Skolyoz Farkındalık Ayı kapsamında yaptığı açıklamada, toplumumuzda pandemide omurga sağlığını korumak için önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Pause Dergi, Pause Sağlık

Daha sık ayağa kalkın ve yürüyün

Günümüzde ortalama bir erişkin gününün 9 saatini oturarak geçiriyor! Bu durum diyabet ve kalp hastalıklarının sıklığını artırdığı gibi omurganıza da zarar veriyor. Çünkü ayakta iken gövdenizin yükü bacaklarınız tarafından da paylaşılırken, oturunca tüm yük leğen kemiği ve bel bölgesine aktarılıyor. Hem toplam oturma sürenizi hem de her oturduğunuzda geçen süreyi kısaltmaya çalışın. Sık sık ayağa kalkın. Ufak yürüyüşler yapın. Hatırlatıcı olarak belirli aralıklarla saat kurabilirsiniz. Böylelikle hem fazladan birkaç kalori yakmış olursunuz, hem de bel ağrısı yaşama ihtimalinizi azaltırsınız.

Günlük çalışma ortamınızı düzenleyin

Gününüzün büyük kısmını geçirdiğiniz alanlarda vücut yapınıza uygun ergonomik düzenlemeler yapın. Örneğin; bilgisayar başında geçireceğiniz sürenin bir kısmını kuracağınız ayakta çalışma düzeneğinde geçirebilirsiniz. Böylece ekranınızın yerini ayarlayarak aşağı veya yukarı bakmaktan veya bir yana fazla dönmekten kaçınabilirsiniz. Bunu yapmak laptop’ınızın altına birkaç kitap koymak ve kablosuz fare ve klavye edinmek kadar zahmetsiz olabilir. Mutfak tezgahızın uygunsuz düzenlenmesi de boyun ve bel ağrılarınıza zemin hazırlayabilir. Bu nedenle vücut yapınıza uygun ergonomik düzenlemeler yaparak sorunu önleyebilirsiniz.

Esnemeyi ihmal etmeyin

Prof. Dr. Ahmet Alanay “Egzersiz kelimesi aslında en temelde 3 öğeyi içerir: Kas gücü, kondisyon ve esneklik. Bu üçü arasında esneklik, her nedense, genelde daha sık ihmal edilmektedir. Ayaktayken 15-20 saniyelik geriye doğru esneme hareketleri bel ağrılarınız için yardımcı olabilir. Yüz üstü uzanarak yapılan benzer egzersiz hareketleri de mevcuttur. Cenin pozu veya benzeri egzersizler ile öne doğru esnemeler de yapabilirsiniz” diyor.

Pause Dergi, Pause Sağlık

Karın ve bel kaslarınızı güçlendirin

Duruşuzun temelini sağlayan karın ve bel kasları iyi bir nefesi ve doğru postürü destekler. Eğer henüz ham iseniz, öncelikle basit nefes egzersizleri ile başlayabilirsiniz. Plank pozunda durmak da (elinizi ve/veya ellerinizi yere koyup vücudunuzu yer ile 45 derece oluşturacak şekilde durmak) bu kasların güçlenmesi için etkilidir. Formunuz yerine geldikçe plank pozisyonunda yerde koşma veya yengeç tekmesi gibi egzersizlere geçebilirsiniz. Çoğu zaman kendi vücut ağırlığınız ile yapacağınız basit egzersizler yeterli olacaktır. Daha ileri düzey egzersizler için egzersiz bantları, hafif ağırlıklar ve benzeri ürünlerden faydalanabilirsiniz.

Omuz kuşağı egzersizleri yapın

Uzun süre kötü pozisyonda, öne eğilmiş veya bükülmüş şekilde, oturmak sırtınıza, omuzlarınıza ve dirseklerinize büyük zarar veriyor. Omuz kuşağınızı sıkarak, kürek kemiklerinizi omurganıza doğru yaklaştırın. Elinizi arka cebinize atıyormuş gibi düşünebilirsiniz. Bu hareket sırt kaslarınızın güçlenmesine yardımcı olacaktır. Bu pozisyonda birkaç saniye kalın ve sonra gevşeyin. Her saat başı bu hareketi birkaç kez tekrarlarsanız sırtınızdaki gerginliğin azaldığını ve kaslarınızın gevşediğinizi hissedeceksiniz. Daha uygun bir oturma pozisyonu için ayağınızın altına bir basamak koyabilirsiniz. Dizlerinizi kalça seviyesine veya hafif üzerine yükseltmek belinizdeki yükü azaltacaktır.

Boynunuzu hareket ettirin

Telefonlara, tabletlere ve taşınabilir bilgisayarlara bakmak için eğilmek boynumuzun uzun süreler zorlu bir pozisyonda kalmasına neden oluyor. Basit boyun egzersizleri ile kaslarınızı bir yandan gevşetirken bir yandan güçlendirebilir ve hareket genişliğinizi artırabilirsiniz. Boynumuz birçok önemli damarsal ve sinirsel yapının geçtiği bir yer olduğu için bu tarz egzersizlerin yavaş, nazik ve dikkatli yapılması önemlidir.

Pause Dergi, Pause Sağlık

Bacak arkası kaslarınızı uzatın

Prof. Dr. Ahmet Alanay “Vücutta iki eklem birden geçen ender kas gruplarından olan bacak arkasındaki “hamstring” kaslarımız, kas kısalığı ve gerginliğinin en sık görüldüğü kas gruplarındandır. Bu kasların esnetilmesi ve uzatılması duruşunuzun düzelmesi için de yardımcı olacaktır. Yatarak, oturarak ve ayakta yapılabilecek değişik egzersizler ile bacak arkası kaslarınız esnetilebilir” diyor.

Rahat ve destekleyici ayakkabılar giyin

Eskisinden çok daha uzun süre evde kalıyorsanız ev için rahat ve ayak tabanını destekleyen ayakkabılar giyebilirsiniz. Ayak iç arkını destekleyen ayakkabılar, aynı zamanda dizler ve kalçalar aracılığıyla postürün düzenlenmesinde ve bel ağrılarının azaltılmasında etkili olabilir. Dışarıya çıktığınızda da ayakkabınızın şık olmasından çok, sağlıklı ve rahat olmasını tercih edin.

Kilonuza dikkat edin

Fazla kilo da bel ağrısına katkı yapan unsurlardan biridir. Boy ve kilo ölçümlerinizi kullanarak vücut kitle indeksinizi hesaplayabilir ve varsa, kilo fazlalığınızı daha iyi değerlendirebilirsiniz. Bazen fazla yük yapan kilolar vücudunuzda değil de taşıdığınız, kaldırdığınız eşyalarda da olabilir. Ağır eşyaları nasıl daha ergonomik şekilde kaldırabileceğinizi öğrenin. Unutmayın, yorgun bir kas, zayıf ve ağrıyan bir kas olarak size geri dönecektir. Kaslarınız üzerindeki gereksiz yükleri azaltın.

Pause Dergi, Pause Sağlık

Ortamın iyi ışıklandığından emin olun

Günlük yaşam ve çalışma ortamınızın kötü aydınlatılmış olması boynunuzu daha fazla eğmenize neden olacak ve gözlerinizi yoracaktır. Masa üstü veya yerde duran ayaklı aydınlatmaları yakınınıza alarak ortamın daha iyi aydınlanmasını sağlayabilirsiniz. Yeriniz dar ise masa ve ekranlara bağlanabilen klipsli aydınlatmaları tercih edebilirsiniz. Aydınlatma düzeneğiniz oturma-kalma hareketlerinizin zorlaştırmayacak şekilde ayarlanmasına da özen göstermelisiniz. Aslında tüm bu ayarlama ve düzenlemeleri yapmak için bir iki kez uğraşacaksınız ama sonrasında uzun dönemde çok faydasını göreceksiniz.

 Pandemiye rağmen bu şikayetleri ertelemeyin!

Prof. Dr. Ahmet Alanay, ‘kırmızı bayrak bulgusu’ olarak adlandırılan ve gecikmeden doktora başvurulması gereken şikayetleri şöyle sıralıyor;

  • Kollarda veya bacaklarda ilk kez ortaya çıkan veya 2-3 haftada iyileşmeyen uyuşukluk, hissizlik ve karıncalanmalar
  • Kollarda ve bacaklarda güç kaybı olması; elden eşya düşürme, parmak uçlarında veya topuklar üzerinde yürümekte tek taraflı zorlanma
  • Gece uykudan uyandıran ağrı olması
  • Ateşlenme, kilo kaybı, bulantı vb sistemik bulguların ağrıya eşlik etmesi
  • Oturak bölgesinde uyuşukluk, hissizlik
  • Küçük ya da büyük tuvaletini tutmakta zorlanma ve kaçırma

Skolyoza dikkat… Çocuğunuzu bu hareketle mutlaka kontrol edin!

Skolyoza dikkat… Çocuğunuzu bu hareketle mutlaka kontrol edin!

Omurganın kendi ekseninde dönerek kıvrılması ve yana doğru eğriliği olarak tanımlanan ve günümüzde her 100 ergenlik dönemi kız çocuktan 3’ünün karşılaştığı skolyozun erken teşhisi pandemi sürecinde imkansız olabiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay “Omurga eğriliği, en sık olarak ergenlik çağında ortaya çıkar. Büyüme devam ettikçe eğrilikler de ilerlemeye devam eder. Özellikle ergenlik büyüme atağı sırasında 2-3 aylık dönem içerisinde hafif ve orta sınırlarda olan eğrilikler orta ve ileri düzeylere ulaşınca  tedavi, zorlaşabiliyor ve tek çözüm füzyon cerrahi tedavisi oluyor. Pandemi şartları nedeniyle hastaneye gitmekten çekinen aileler, skolyoz genellikle ağrı da yapmadığı için, beklemeyi tercih edebiliyorlar. Halbuki geçen zaman omurga eğriliklerinin ilerlemesine ve ameliyatsız veya hareketi koruyan ameliyat tedavileri için altın pencerenin kapanmasına neden olabilir. Bu nedenle skolyoz şüphesi oluştuğu anda, çok vakit kaybetmeden uzman görüşü alınması ve ilerleyici skolyozun erken teşhis edilerek tedavisinin yapılması önemlidir” diyor. Küçük ve orta derecelerde yakalanan skolyozlar korse, egzersiz ve füzyonsuz hareketi koruyan cerrahi tedaviler ile durdurulabileceği için erken teşhis önemlidir” diyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, Haziran ayı Skolyoz Farkındalık Ayı kapsamında yaptığı açıklamada, toplumumuzda skolyoz hakkında doğru bilinen yanlışları anlattı, anne-babalara önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık

Skolyozda erken teşhis fayda sağlamaz: YANLIŞ

DOĞRUSU: Bu düşünce, günümüzde artık geçerli olmayan korsenin başarısız olduğu düşüncesine ve tek tedavinin füzyon cerrahisi (omurların vida ve çubuklarla birbirine sabitlenmesi ve bu bölgede hareketin ve büyümenin ortadan kaldırılması) olduğuna dair kanaate bağlı olarak gelişmiştir. Ancak son yıllardaki veriler, erken başlanan ameliyat dışı tedaviler ile (korse ve skolyoza özgü fizik tedavi egzersizleri) eğriliklerin kontrol altına alınabildiğini göstermiştir. Ayrıca füzyonsuz omurga cerrahisi (bant ile gerdirme; vertebral body tethering, VBT) giderek yaygınlaşmaktadır. Bant ile gerdirme tekniğinin başarısı uygun hasta seçimi ve ideal zamanda uygulamaya bağlıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı erken teşhisin önemi giderek artmaktadır. Erken tanı, daha fizyolojik tedavi yöntemlerine olanak sağlamaktadır.

Bazı sporlar skolyoza neden olur, bazıları skolyozu önler: YANLIŞ

DOĞRUSU: Herhangi bir spor ile hobi düzeyinde veya profesyonel olarak ilgilenmenin skolyoz sıklığını artırdığına dair bir veri yoktur. Benzer şekilde, sportif aktiviteler ile uğraşarak kas gücünü artırmanın skolyozun oluşumunu veya ilerlemesini engellediğine veya skolyozu iyileştirdiğine dair de yeterli kanıt bulunmamaktadır. Fakat duruş kaslarının güçlenmesi, genel olarak, omurga sağlığı için iyidir. Bunun yanı sıra, skolyoza özgü fizik tedavi egzersizlerinin, özellikle korse ile birlikte uygulanmasının, etkin olabileceğine dair bilimsel veriler mevcuttur.

Pause Sağlık

Skolyoz ağrılı bir hastalıktır: YANLIŞ

DOĞRUSU: Hafif ve orta dereceli skolyoz eğrilikleri ağrıya neden olmaz. Omurga dizilimi düz veya eğri olan bireylerde omurga ağrısının en sık sebebi, mekanik ağrı olarak ifade edilen, kas gücü zayıflığına bağlı ortaya çıkan kas yorgunluk ağrısıdır. Skolyoz derecesi önemli ölçüde ilerlerse ağrıya sebep olabilir. Ancak her sırt-bel ağrısı skolyozun ilerlediği anlamına gelmez. Benzer şekilde, skolyozlu bireyler erişkin hayata geçtiklerinde ve eğriliğe ve yaşa bağlı kireçlenme bulguları ortaya çıktığında da ağrı meydana gelebilir.

Skolyozda korse tedavisi işe yaramaz: YANLIŞ

DOĞRUSU: Korse günümüzde hala el emeği ve ustalık ile yapılan bir üründür. Günümüzde etki mekanizması birbirinden farklı çok sayıda korse tasarımı bulunmaktadır. Bu nedenle, geçtiğimiz yıllar içerisinde korsenin başarısı hakkında çelişkili sonuçlar yayınlayan makaleler olmuştur. Fakat daha güncel olarak Amerika ve Kanada Sağlık Bakanlıkları tarafından desteklenen bir çalışmada korse tedavisinin etkinliği kesin olarak gösterilmiştir. Korse tedavisinin en başarılı olduğu aralık 20 ile 45 derece arasındaki eğriliklerdir. Korsenin en önemli etkisi, ameliyata gidiş oranlarını önemli ölçüde azaltmasıdır. Bunun haricinde korseden beklenen en temel fayda eğriliğin ilerlemesinin önlenmesidir. Daha az sıklıkla eğriliklerde iyileşme yönünde azalma görülebilir.

Pause Sağlık

Skolyoz ameliyatı olmuş bireyler spor yapamaz: YANLIŞ

DOĞRUSU: Modern enstrümantasyon teknikleri ve implantlar ile ameliyat bölgesinde füzyon sağlanmaktadır. Bu nedenle kemik ve vidaların kaynaması tamamlandıktan sonra füzyon ameliyatı olmuş bireyler spor yapabilirler. Genellikle ekstrem sporlar dahil her türlü spor yapılabilmekle birlikte, füzyon ameliyatı sonrası yapılması uygun sporlar ameliyatın seviyesine göre değişiklik gösterebilir. Bant ile gerdirme yöntemi ise füzyonsuz bir işlem olup, kemik kaynaması beklenmediği için ameliyattan sonra erken dönemden itibaren her türlü sportif faaliyet yapılabilmektedir.

Kötü duruş skolyoza neden olur: YANLIŞ

DOĞRUSU: Kötü duruş, uygunsuz pozisyonlarda oturma ve ağır okul çantası taşımanın skolyozu başlatıcı yönde etki yaptığına dair yeterli bilimsel kanıt yoktur. Fakat omurgada simetrik olmayan yük dağılımına neden olan durumlar, bir kez ortaya çıkmış ve başlamış olan skolyozun ilerlemesine zemin hazırlayabilir. Skolyozun varlığından, oluşmasından ve ilerlemesinden bağımsız olarak, kötü duruşta uzun süre kalmak, yanlış oturmak ve ağır yükleri asimetrik olarak taşımak genel olarak omurga sağlığı açısından da zararlıdır.

Pause Sağlık

Skolyoz sıklığı son yıllarda çok artıyor: YANLIŞ

DOĞRUSU: Yıllar içerisinde, özellikle de sosyal medya sayesinde, skolyoz farkındalığı artmış ve bu sanki skolyoz sıklığı artmış gibi bir kanı yaratmıştır. Oysa skolyozun görülme sıklığı dünyanın değişik bölgelerinde benzerdir ve son yıllarda değişmemiştir. Dünya genelinde yaklaşık yüzde 3 oranında görülür. Ülkemizde ve yurt dışında yapılan güncel çalışmalar da benzer oranlara işaret etmektedir. Skolyoz ile ilgili toplumsal farkındalık artışı, erken teşhisi ve dolayısıyla tedavide başarıyı artırmıştır.

Skolyoz anne-babadan çocuğa geçen genetik bir durumdur: YANLIŞ

DOĞRUSU: Genetik ya da kalıtsal hastalıklar, ebeveynlerden bir sonraki kuşağa kromozomlar ve DNA yolu ile aktarılır. Skolyoz için bu tabir tam olarak doğru değildir. Birebir aynı genetik yapıya sahip tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalar bir ikiz eşinde skolyoz varsa, diğer ikiz eşinde skolyoz olma ihtimalinin yüzde 70 civarında olduğunu göstermiştir. Bu durum genetik faktörlerin yanı sıra çevresel etkenlerin de skolyoz gelişimindeki önemini ortaya koymaktadır. Tüm veriler bir arada değerlendirildiğinde sebebi bilinmeyen skolyozların büyük kısmının kalıtsal olmaktan ziyade rastlantısal olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Pause Sağlık

Skolyozda cerrahi tedavi 18-20 yaşına kadar yapılamaz: YANLIŞ

DOĞRUSU: Skolyozun her yaşa uygun bir cerrahi tedavi uygulaması vardır. Büyüyen çocuklarda öncelikli olarak cerrahi olmayanlar seçilir, ancak bu yöntemlerle her zaman başarı sağlanamamaktadır. Böylesi durumlarda büyümenin bitmesi beklenirse eğrilikler çok ileri derecelere kadar kötüleşebilir ve ameliyatları daha zorlu ve riskli hale gelebilir. Bu nedenle, ameliyatsız tedaviye yanıt alınamadığı durumlarda büyümeyi durdurmayan, destekleyen (büyüyen çubuklar) veya büyümeyi yönlendiren (bant ile gerdirme; vertebral body tethering, VBT) cerrahi tedavilerin uygulanması ile eğrilikler kontrol altına alınır.

Skolyozlu bireyler hamile kalamaz ve doğum yapamaz: YANLIŞ

DOĞRUSU: Skolyozlu bireyler, hangi tip tedavi uygulanmış olursa olsun (cerrahi veya cerrahi olmayan) istedikleri sayıda hamilelik yaşayabilir ve hem normal doğum hem de sezaryen ile çocuk doğurabilirler. Tedavi olmamış veya geç tedavi edilmiş çok ileri eğriliklerde, akciğer ve kalp sorunları başlamışsa, skolyozlu bireyler hamile kalmadan önce doktorlarına danışmalıdır.

Çocuğunuzu zaman zaman kontrol edin!

Prof. Dr. Ahmet Alanay, anne-babaların hızlı büyüme dönemindeki çocuklarını sık olarak kontrol etmesi gerektiğini belirterek “Skolyozda omuz ve bel asimetrisi, öne eğilince sırt veya belin bir tarafında oluşan kabarıklık gibi klinik bulguları vardır. Her ne kadar, skolyozu başlatan sebep bilinmese de skolyozun nasıl ilerlediğinin biyomekanik temelleri aydınlatılmıştır. Bu nedenle çocukları zaman zaman kontrol etmekte fayda var. Eğer şüpheli bir durum varsa mutlaka hekime vakit geçirmeden danışmak gerekiyor” diyor.