Yazılar

Cilt kanserinden korunmak için 5 kritik kural!

Günümüzde dünyada en sık görülen kanserler arasında ilk sırada yer alan cilt kanseri, erken dönemde tedavi edilmediğinde hayatı tehdit edebiliyor. Üstelik, eskiden genellikle 50 yaş üzerindeki kişilerde görülürken, son yıllarda özellikle 20-40 yaş aralığında melanom tipi cilt kanserinde belirgin artış yaşanıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, yoğun güneşlenme alışkanlığının, güneşten koruyucu kremlerin yetersiz uygulanmasının ve solaryumun gençleri daha riskli hale getirdiğine işaret ediyor.   Özellikle en tehlikeli cilt kanseri türü olan melanom erken evrede tedavi edilebilirken, geç kalındığında ise hızla lenf bezlerine ve diğer organlara metastaz yapıyor. Melanom dışı cilt kanserleri ise genellikle daha yavaş ilerlemelerine ve metastaz riski düşük olmalarına rağmen tedavisinde geç kalınırsa büyük doku kayıplarına ve ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor.  Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, bu nedenle cilt kanserlerinde erken teşhisin yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekerek, “Tümörü ne kadar erken yakalarsak tedavisi de o kadar kolay olur. Dolayısıyla, erken teşhis için ayda bir kez ayna yardımıyla benlerin ve cildin hem güneş gören hem de görmeyen bölgelerinin incelenmesi büyük bir önem taşır” diyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr.  Emel Güngör, bu sayede var olan benlerdeki değişikliklerin erkenden fark edileceğini belirterek, “Özellikle 40 yaş sonrasında yeni çıkan her türlü cilt kabarıklığında, benin hızla büyüdüğü durumlarda, iyileşmeyen yaralarda, var olan benlerdeki değişikliklerde zaman kaybetmeden dermatoloji hekimine başvurmak, hayat kurtarmaktadır” bilgisini veriyor.

Prof. Dr. Emel Güngör

Prof. Dr. Emel Güngör

Önümüzdeki 10 yılda milyonlarca insan etkilenecek

Dünyada, melanom dışı, yani bazal hücreli ve skuamöz hücreli kanserler tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor. Bu rakamlar cilt kanserinin en sık görülen kanser türü olduğunu gösteriyor. Melanom ise tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 1-2’sini oluşturuyor ve 6. sırada yer alıyor. Ülkemizde de melanom dışı cilt kanserlerinin ilk sırada, melanomun ise ilk 10 içinde yer aldığı belirtiliyor.  Dünya Sağlık Örgütü, cilt kanserinde önümüzdeki yıllarda küresel çapta artış beklendiği uyarısında bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2022 yılında, dünya genelinde yaklaşık 1,5 milyon yeni melanom dışı cilt kanseri ve 330 bin yeni melanom vakası raporlandı. 2030 yılına kadar bu sayının melanom dışı cilt kanserlerinde yüzde 20-25, melanomda ise yüzde 35-40 oranında artacağı düşünülüyor. 2030’lu yıllarda her yıl milyonlarca kişinin cilt kanserinden etkileneceği öngörülüyor. Bu rakamların nüfus artışı ve yaşlanmaya bağlı olarak önümüzdeki 10 yılda yüzde 50 oranında artabileceği bildiriliyor.

Cilt kanseri iki gruba ayrılıyor

Cildimizde yer alan her hücre tipinden farklı türde kanser tipleri gelişiyor. Bunlar arasında en sık melanom ve melanom dışı cilt kanserleri görülüyor. Melanom dışı cilt kanserleri kendi içinde bazal hücreli kanser (BHK) ve skuamöz (yassı) hücreli kanser (SHK) olarak iki başlıkta sınıflandırılıyor. Cildin bazal tabakasındaki hücrelerinde gelişen bazal hücreli kanser çoğunlukla yüzde, özellikle burun üzerinde görülürken; daha az olarak göğüs, sırt, kollar, bacaklar veya saçlı deride ortaya çıkabiliyor. Cildin üst katmanlarını oluşturan çok katlı skuamöz hücrelerin kanseri olan skuamöz (yassı) hücreli kanser de özellikle yüz ve dudaklarda görülüyor ve bazal hücreli kansere göre daha hızlı büyürken yakınındaki lenf bezlerine ve uzak organlara sıçrama riski de oluyor. Deriye renk veren melanosit adlı hücrelerin kanserleşmesiyle oluşan melanom ise ciltte var olan benlerin üzerinden gelişebileceği gibi, herhangi bir öncü lezyon olmadan da ortaya çıkabiliyor.

Cilt kanserinin 8 önemli sinyali!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, benlerinizde aşağıda yer alan değişiklikler varsa, zaman kaybetmeden bir dermatoloji uzmanına muayene olmanız gerektiği uyarısında bulunuyor.

  • Yeni bir ben çıkması ve hızla büyümesi
  • Var olan benlerde büyüklük, renk ve şekil değişikliği
  • Diğerlerinden farklı bir ben oluşumu
  • Benin asimetrik bir şekilde olması
  • Ben kenarlarının girintili ve çıkıntılı olması
  • Ben üzerinde iki veya daha fazla renk olması
  • Bende kaşıntı, kanama ve/veya sulantı olması
  • Bene dokunulduğunda pürüzlü veya pul pul hissedilmesi

En önemli risk faktörü güneş ışınları

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, cilt kanserinde en önemli risk faktörünün ultraviyole (UV) ışınlarına yoğun maruz kalmak olduğunu belirterek,  “Bronzlaşmak için uzun süre güneşlenen, özellikle kısa tatillerde yoğun güneş ışığına maruz kalan kişilerin riski daha fazladır. Ayrıca, solaryum cihazları da bu nedenle ciddi risk oluşturur” diyor. Prof. Dr. Emel Güngör, yaşla birlikte biriken ultraviyole dozunun, katran-arsenik ve bazı endüstriyel kimyasallara maruziyetin, ayrıca radyoterapi uygulanmış bölgelerin riski artırdığına işaret ederek, “Açık tenli, çilli, sarı veya kızıl saçlı, renkli gözlü kişiler ile ailesinde veya kendisinde cilt kanseri öyküsü bulunan kişilerde de risk artar. Bunların yanı sıra çok sayıda ve özellikle düzensiz şekilli atipik benlere sahip olanlar, yine özellikle  çocukluk döneminde su dolu şiddetli güneş yanığı geçirenler, açık havada uzun süre çalışmaları nedeniyle güneşe yoğun maruz kalanlar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, kalıtsal hastalık olarak güneş ışığına hassasiyeti olan ve güneş hasar onarım mekanizmalarında sorun yaşayan kişiler risk grubunda yer alır” bilgisini veriyor.

Cilt kanserinden korunmak için 5 kritik kural!

Melanom ve melanom dışı cilt kanserlerinden korunmanın en önemli yolu, güneşin zararlı ultraviyole (UV) ışınlarına maruziyeti azaltmaktan geçiyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, cilt kanserine karşı alınması gereken önlemleri şöyle sıralıyor:

  • Güneş ışınlarının en güçlü olduğu saatlerde (10:00-15:00) güneş altında durmayın. Cildinizin kızarmasına izin vermeyin.
  • SPF 30 ve üzeri güneş koruyucu kremler kullanın. UV filtrelerinin yaş grubuna ve cilt tiplerine göre seçilmesi gerekiyor. Yine yüz ve gövde için farklı ürünler tavsiye ediliyor. Bu nedenle, güneşten koruyucu seçiminde dermatoloji hekiminizden yardım alın.
  • Güneşten koruyucu kremleri dışarıya çıkmadan en az 20 dakika önce sürün ve her iki saatte bir tekrarlayın. Terleme sonrasında ve deniz veya havuza girip çıktığınızda iki saati beklemeyin, ürünü tekrar sürün.
  • Geniş kenarlı şapkalar, güneş gözlükleri, uzun kollu ve sıkı dokunmuş giysilerle, cildiniz ile güneş ışınları arasına bariyer koyun. Sörf ve kano gibi sporlarda UV filtreli giysiler giyin, açık cilt alanlarına tercihen suya dayanıklı güneş koruyucu kremler uygulayın.
  • Solaryumdan kaçının.

Tedavideki ilk basamak cerrahi yöntem

Melanom ve melanom dışı cilt kanserlerinde tanı biyopsiyle kesinleşiyor ve kanserin tipi ile alt tipi belirleniyor.  Tedavinin şekline ise hastanın yaşına, tümörün yerleştiği alana, tipine, büyüklüğüne ve hastanın eşlik eden diğer sağlık problemlerine göre karar veriliyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, cilt kanserlerinin tedavisinde ilk basamak olarak cerrahi yöntem uygulandığını belirterek, süreci şöyle özetliyor:  “Melanom dışı cilt kanserlerinde tümörün büyüklüğüne göre çıkarılması gereken sağlam cilt alanı belirlenir ve ikinci seansta güvenilir alan tespit edilerek tümör cerrahi yöntemle çıkarılır. Melanom tedavisinde ise güvenli cerrahi sınır genişliği melanomun deri içindeki kalınlığına bağlı olarak belirlenir. Melanomun kalınlığı arttıkça ilk olarak lenf bezlerine daha sonra da diğer organlara yayılma riski yükselir. Bu nedenle, melanom hücrelerinin cilt içindeki seviyesine göre evreleme yapılır ve bu evrelemeye göre gerekirse komşu lenf bezleri incelenir, hatta ileri evre melanomlarda tüm vücut olası metastazlar açısından taranır.”  Prof. Dr. Emel Güngör, cerrahiye uygun olmayan melanom dışı cilt kanserinde ise özel kremler, kriyoterapi, elektrokoterizasyon ve radyoterapi gibi farklı seçeneklere başvurulduğunu belirtiyor.

Cildinizin erken yaşlanmaması için!

Cildinizin erken yaşlanmaması için!

Yaz aylarıyla birlikte yüzünü göstermeye başlayan güneş bir yandan içimizi ısıtıp enerjimizi artırdığı gibi diğer yandan zararlı ışınları nedeniyle cilt kanserine zemin hazırlıyor. Son yıllarda hızla yaygınlaşan cilt kanserinin artık genç yaşlarda da görüldüğünü belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör “Cilt kanseri tüm dünyada güneşlenme alışkanlıklarının değişmesi, güneş ışınlarından yeterince ve doğru şekilde korunmama ve bronzlaşma uğruna yapılan yanlışlar nedeniyle en hızlı artan kanserler arasındadır. Cilt kanserinden hem UVB hem de UVA ışınları sorumlu tutulmaktadır. Bazı cilt kanserleri ileri yaşlarda görülse de en tehlikeli ve ölümcül olabilen melanom ne yazık ki genç yaşlarda da sık karşılaşılır hale gelmiştir” diyor. Güneşin cilt kanserinin yanı sıra bazı yanlış yaşam alışkanlıkları nedeniyle cildin erken yaşlanmasına da yol açtığını belirten Prof. Dr. Emel Güngör, sağlıklı bir cilt için yaz aylarında uyulması gereken kuralları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Emel Güngör

Prof. Dr. Emel Güngör

  • Özellikle 10:00-15:00 arası dikkat!!

Özellikle 10:00-15:00 saatleri arasında doğrudan güneş ışığına maruz kalmamak, şapka, gözlük ve giysilerle korunmak kritik önem taşıyor. Ayrıca güneşin zararlı ışınlarına karşı güneşten koruyucu krem kullanmayı kesinlikle ihmal etmeyin.

  • Güneşten koruyucu krem seçerken!

Bebek ve çocuklara içinde kimyasal koruyucu olmayan güneş kremleri sürün. Prof. Dr. Emel Güngör “Bunlar daha zor sürülen ve sürüldüğünde çoğunlukla beyaz bir tabaka bırakan, UV ışınlarını fiziksel olarak bloke eden maddeler içeren kremlerdir. Çinko oksit veya titanyum oksit içerirler” diyor. Vücudumuz ve yüzümüz için farklı güneşten koruyucuların seçilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Güngör “Hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı koruma gösteren kremler seçilmelidir. Sürekli yeni gelişmeler olduğundan Dermatoloji uzmanından bu konuda destek almak cildiniz için en uygun kremi seçmenizi sağlar” diye konuşuyor.

  • Güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürün!

Toplumumuzda en sık yapılan yanlışlardan birisi; güneş kremini güneşe çıkıldığında sürmek! Oysa güneşten koruyucu kremlerin güneşe çıkılmadan yaklaşık 20 dakika önce sürülmesi ve iki saatte bir de tekrarlanması gerekiyor çünkü suya girmek, terlemek ve kurulanmakla güneş kremlerinin etkileri azalıyor. Sürülen krem miktarında da cömert davranılması ve cildin hiçbir yerinin güneş ışınlarına maruz bırakılmaması gerekiyor.

  • Yaşam alışkanlıklarınızı gözden geçirin!

Güneşten gelen UV ışınlarının yanı sıra, sigara, hava kirliliği, kötü beslenme, uykusuzluk ve stresin de cilt sağlığını son derece olumsuz etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Emel Güngör “Yeterli ve kaliteli uyumaya dikkat etmeli, stresi yönetmeyi öğrenmeliyiz. Yapılan araştırmalar; meditasyon, yoga, nefes egzersizleri ve fiziksel egzersizlerin strese karşı faydalı olduğunu ortaya koymuştur” diyor.

  • Beslenmenizde bu kurallara dikkat edin!

Cildimizin geç yaşlanması için en sağlıklı beslenme tipi; Akdeniz diyeti. Yani mevsiminde, bol renkli sebze ve meyveler, tohumlar, bakliyat, kuruyemiş ve sızma zeytinyağından zengin beslenmek gerekiyor. Paketli gıdalar, şekerli yiyecek ve içecekler ile hamur işlerinden uzak durmak şart. Sigara ve alkolden kaçınmak ve bol su içmek de olmazsa olmaz kurallar arasında yer alıyor.

fuat çağdaş

  • Cildinizi zararlı etkenlerden koruyun!

Güneş ışınları cilt kanserinin yanı sıra cildin nem ve elastikiyet kaybına yol açarak ince çizgiler oluşturuyor. İlerleyen yaşla birlikte ciltte biriken ultraviyole ışınları bu durumu her geçen sene daha da kötüleştiriyor. Cildin yaşlanmasının güneşten korunarak ve sağlıklı yaşam tarzı benimseyerek geciktirilebileceğini belirten Prof. Dr. Emel Güngör “Bu amaçla 20-30’lu yaşlardan başlayarak azalan kolajen, elastikiyet kaybı ve nemin mutlaka desteklenmesini ve cilt kalitesini artırıcı yöntemlerin kullanılmasını öneririm” diyor.

  • Cilt bakımında bu yanlışlara düşmeyin!

Günümüzde yaşlanma karşıtı ve/veya antioksidan olarak önerilen kremlerin çoğu, cildin daha çok üst tabakalarında etkili oluyor ancak asıl kayıp, kremlerin çok da ulaşamadığı cildin alt tabakalarında ortaya çıkıyor. Son yıllarda sürekli yenilenen ürünlerle ve yöntemlerle bu kaybı azaltmanın ve eksilenleri yerine koymanın mümkün olabildiğini belirten Prof. Dr. Emel Güngör şu uyarılarda bulunuyor: “Ne yazık ki piyasada çok fazla ürün var ve bunların bir kısmının yeterli belgesi yok. Ayrıca bazen yetkisiz ve bilgisiz kişiler de bu girişimleri yapıyorlar. Estetik konusundaki artan talep karşısında birçok “umut taciri” reklamlarla değişik ürünler her yerde karşımıza çıkıyor. Bu konuda bilinçli olmanızı ve cildinizi dermatoloji uzmanlarına emanet etmenizi öneriyoruz. Bu tür girişimlerin sadece hekimler tarafından yapılması gerektiği unutulmamalı ve kullanılan ürünler iyi seçilmelidir.”

  • Yüzünüzde lekelerin oluşmaması için!

Yazın dikkat edilmesi gereken ve sık görülen önemli problemlerden birinin de yüzdeki lekeler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güngör, yüzde lekelenmelerin tedavisinin oldukça zor ve sabır gerektirdiğini belirterek “Yüzde lekelenmelere karşı önlem almak tedavisinden daha kolay. Hem önleyici olarak hem tedavi aşamasında güneşten koruyucu kremlerin kullanılması çok çok önemli. Güneşten koruyucular sık sık yinelenmelidir ve bu duruma uygun güneş koruyucu kremlerin seçilmesi önemlidir. Tercihen yaz sonuna bırakılacak tedavide lekeleri giderici/azaltıcı kremler önerilir, bunların sabırla ve düzenli olarak kullanılması gerekir çünkü tedaviye yanıt alınması aylar alabilir. Kremlere ilaveten bazı işlemler yapılabilir. Bu tür girişimlerin bazen tam tersi etki oluşturabilme riski yüzünden uygun mevsimde tecrübeli hekimler tarafından yapılması gerekir. Bu nedenle dermatoloji hekimine başvurmak çok önemlidir” diyor.

Bu hatalar akneleri tetikliyor!

Bu hatalar akneleri tetikliyor!

‘Akne’ ya da halk arasında sık kullanılan adıyla ‘ergenlik sivilcesi’ oldukça yaygın görülen bir sorun. Öyle ki 11-30 yaş arasındaki kişilerin yüzde 80’inde farklı şiddetlerde akne gelişiyor. Sanılanın aksine, akne ergenliğin bitmesiyle kendiliğinden geçmiyor; 30’lu, 40’lı ve hatta daha ileri yaşlarda bile devam edebiliyor. Genellikle yüz bölgesinde oluşan akneler kişinin öz güveninde sorun oluşturabiliyor, sosyal ilişkilerini ve günlük aktivitelerini olumsuz etkileyebiliyor. Yapılan araştırmalara göre; akne hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen hastalıklar arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, günümüzde akne tedavisinden oldukça başarılı sonuçlar alındığını belirterek, “Akne tedavinde amaç; var olan akneleri gidermek,  yeni akne oluşumunu ve gelişebilecek leke ile izleri engellemektir. Tedaviden etkin sonuç alabilmek için dermatoloji hekiminin verdiği ilaçları önerdiği şekilde düzenli olarak kullanmak çok önemlidir. Akne tedavisinin kısa süreli olmadığı ve düzensiz kullanılan ilaçların yararı olmayacağı gibi zarar oluşturabileceği de unutulmamalıdır” diyor. Ancak çoğumuz cildimizde akne oluştuğunda “Kendiliğinden geçer” düşüncesiyle hekime başvurmuyor ve doğru sandığımız bazı hatalı uygulamalarla çözüm arıyoruz. Gelişigüzel uyguladığımız yöntemler ve tedaviyi aksatmak ise ciltte aknenin şiddetlenmesine, kırmızı ve kahverengi lekelere, enfeksiyon ile kalıcı derin izler gibi önemli sorunlara neden olabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, akne tedavisinde en sık yaptığımız hataları anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Acıbadem Fulya Hastanesi

Prof. Dr. Emel Güngör

Cildi sık sık temizlemek ve ovmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Cildin sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez, cilt tipine uygun bir ürünle, nazikçe temizlenmesi yeterli geliyor. Cildi sık temizlemenin, fırçalamanın ve ovmanın aknenin kötüleşmesine yol açabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Emel Güngör, şöyle devam ediyor: “Aknede cildin temizlenmesindeki amaç; cilt yüzeyinde biriken ter, yağ, kir ile dökülmüş hücrelerin cildi tahriş etmeden uzaklaştırılması ve tedavilere uygun hale getirilmesidir. Bu amaçla hekimin tavsiye edeceği temizleyiciler kullanılmalıdır. Bu ürünler cildin pH’sına uygun, bazlarında salisilik asit ve benzoil peroksit gibi akne azaltıcı maddelerin bulunduğu temizleyicilerdir”

Cildi sirke, soda veya gülsuyu ile yıkamak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine; sirke, soda veya gül suyu gibi maddeler akneli cilde fayda sağlamadığı gibi cildi irrite eden içerikleri nedeniyle tahrişe veya alerjiye yol açabiliyor, hatta mevcut aknelerin alevlenmesine sebep olabiliyor.

Akneleri sıkmak ve patlatmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akneleri sıkmak, patlatmak ve sürekli aynı yerde tekrarlayan aknelerle oynamak, akne içeriğinin cildin derin tabakalarına gitmesine yol açarak yangının  artmasına ve daha derin akne lezyonları, daha çok leke ile iz gelişmesine yol açıyor. Ayrıca saçlarda kullanılan jöle gibi ürünler yüz derisine değdiğinde gözeneklerde tıkanmaya yol açacağı için akneyi de kötüleştirebiliyor. Benzer nedenlerle ellerle taşınabilecek maddelerin de akneyi kötüleştireceği için ellerin yüz bölgesinden uzak tutulmasına da özen gösterilmesi gerekiyor.

Acıbadem Fulya Hastanesi

Güneşlenmek ve solaryuma girmek. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Sanılanın aksine güneş ışınları ve solaryum akneleri kurutmuyor, sadece kamufle ediyor. Üstelik 1-2 ay sonra, gözeneklerde yaptığı tıkanmalar nedeniyle sivilcelerde artış veya alevlenme oluyor.

Cilde uygun olmayan kozmetik ürünler kullanmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kişinin cilt tipine uygun olmayan kozmetikler akne oluşumuna yol açabiliyor veya var olanı kötüleştirebiliyor. Dolayısıyla hekim tarafından önerilen, akne tedavisine yardımcı olan, cilt tipine uygun ve alerji yapmayacak ürünler kullanılmalı. Yağsız, su bazlı nemlendiriciler ve makyaj malzemeleri akneli ciltler için uygun kozmetikler arasında yer alıyor. Akneli ciltlerde, maske ve peeling gibi işlemler öncesinde de mutlaka dermatoloğa danışılmalı.

Akşamları makyajı çıkarmadan uyumak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akşamları makyajı çıkarmamak da aknelerin kötüleşmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla her akşam makyajın çıkarılması, yüzün cilt için önerilen temizleyici ve suyla temizlenmesi son derece önemli. Saçları şekillendirmek için kullanılan jöle ve sprey gibi ürünlerin de yüze temas etmemesine özen gösterilmesi gerekiyor.

Eş dosta iyi gelen ilaçları kullanmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Aknenin tipi, şiddeti ve yaygınlığı kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Prof. Dr. Emel Güngör, zaman içinde aynı kişide bile farklı tipte ve şiddette akne gelişebileceğine dikkat çekerek, “Bu yüzden akne tedavisi standart değildir. Her kullanılacak ilacın özellikle kremlerin kullanım amacı, şekli ve süresi birbirinden farklıdır. Akne ilaçları paylaşılmamalı veya daha önce iyi gelen bir krem sürekli kullanılmamalıdır” bilgisini veriyor.

İlaçlar yan etki yaptığında tedaviyi bırakmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne tedavisinde krem, jel veya losyon gibi cilde sürülerek kullanılan ilaçların çoğu deride kuruma, pullanma veya bazen tahrişe yol açabiliyor. Bu tür yan etkiler nedeniyle ilaçları bırakmak yerine çözüm aranmasında fayda var.  Prof. Dr. Emel Güngör, yan etkilerin tedavinin beraberinde kullanılan kozmetik ürünlerle veya ilaçların gün atlanarak kullanılmasıyla hafifletilebildiğini söylüyor.

Acıbadem Fulya Hastanesi

‘Tedavi sonuç vermiyor’ düşüncesiyle ilaçları bırakmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne tedavisi zaman, emek ve sabır istiyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, tedaviden 1-2 hafta içinde sonuç almanın mümkün olmadığını vurgulayarak, “Aksine bu dönemde aknelerde geçici bir kötüleşme bile olabiliyor. Aknelerde gözle görülür düzelme 3 ila 4. haftalarda başlıyor, maksimum düzelme için 3-4 ay beklemek gerekebiliyor. Dolayısıyla ilaçlar sabırlı ve düzenli bir şeklide kullanmalı, ‘tedavi işe yaramadı’ düşüncesiyle bırakılmamalıdır” diyor.

Tedavi sonrasında cilt bakımına özen göstermemek. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne iyileştikten sonra tekrarlamaması için cilt bakımına ve akneye yönelik ürünlerin özenle kullanılmasına devam edilmesi gerekiyor. Prof. Dr. Emel Güngör, “Akne ilaçlarına sadece akne oluştuğunda başvurulmuyor. Bu ilaçlar düzenli olarak kullanıldıklarında yeni çıkacak olan akneleri de engelliyorlar” diyor.

Estetikte selfie yanılgısına düşmeyin!

Estetikte selfie yanılgısına düşmeyin!

Son yıllarda estetik operasyonlara ilgi hızla artıyor. Botoks, dolgu, mezoterapi, PRP, kök hücre, radyofrekans uygulamaları ve lazerler derken işlemler her geçen gün çeşitlilik kazanıyor. Bu ve benzeri uygulamalar, iş hayatına kısa sürede dönüşe de imkan sağladığından büyük rağbet görüyor. Güzelleşmenin yolu sadece ameliyatla sınırlı kalmazken, estetik uygulamalara artık erkekler de büyük ilgi gösteriyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör “Yapılan çalışmalar, özellikle sosyal medya kullanımının artması nedeniyle her yaştan ve her kesimden estetiğe karşı olan kişilerin önyargılarını değiştirdiklerini, hatta bazı kişilerin estetik işlemlerin bir ihtiyaç olduğunu düşünmeye başladıklarını gösteriyor” diyor. Estetik uygulamalara ilginin artmasıyla, bu işlemlerin ehil olmayan kişiler tarafından da yapıldığını vurgulayan Prof. Dr. Emel Güngör, bu nedenle estetik yaptırmaya karar verenlerin, sonrasında tatsız bir sürprizle karşılaşmamaları için bazı noktalara dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, estetik yaptırmadan önce mutlaka dikkat etmeniz gereken noktaları ve kendinize sormanız gereken 6 soruyu sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Özellikle son üç yılda tüm dünyada yaşam alışkanlıklarını derinden değişteren Covid-19 pandemisinde iş toplantıları, kongreler ve eğitimlerin online yapılması kişilerin ister istemez kendilerini bilgisayarnında sıkça görerek incelemelerine yol açtı. Bu süreçte bir yandan da sosyal amaçlı ve profesyonel medya kullanımları yaygınlaşırken, pek çok kişi için selfie paylaşımları da günlük hayatın vazgeçilmezlerinden oldu. Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör “Tüm bu nedenlerle estetik uygulamalara ilgi son yıllarda hızla artıyor. Photoshop, filtreler ve benzer uygulamalarla fotoğraflarında kusursuz görünüme ulaşanlar, bu görünümlerini gerçek fizik dünyalarına da taşımak istiyorlar. Ayrıca sosyal medya sayesinde estetik uygulamaların herkes tarafından ve kolaylıkla ulaşılabilir olduğu algısı da estetik girişimlere talebi artırıyor” diyor.

Prof. Dr. Emel Güngör

Beğeni, takdir almak tetikliyor!

Yapılan çalışmaların; geçmişte estetiğe karşı olanların dahi, sosyal medya kullanımının artması nedeniyle bu önyargılarını değiştirdiklerini, hatta bazı kişilerin estetik işlemlerin bir ihtiyaç olduğunu düşünmeye başladıklarını ortaya koyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Emel Güngör, beğeni ve takdir edilmenin de itici kuvvet olduğunu belirterek şöyle konuşuyor: “Sosyal medya ile yayılan kusursuz görünüme sahip olma arzusunun yanı sıra, online toplantı ve eğitim amaçlı sosyal medya kullanımları sırasında kendini yeterince güzel ve çekici bulmayarak estetiğe yönelenlerin oranı da arttı. Estetik algısı dönemsel olarak değişim göstermekle birlikte, o dönemde kabul gören ve yaygınlaşan uygulamalarla kişiler diğerlerinden onay, beğeni, takdir almak ve kendini daha genç, daha güzel, daha çekici ve özgüvenli hissetmek için estetik işlemlere başvuruyorlar.”

1.5 metre kuralına dikkat edin!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, selfie paylaşımlarının da artık hayatımızda çok daha fazla yer aldığını belirterek, kişilerin çektikleri selfie fotoğrafına göre estetik işleme karar verebildiklerini, ancak bu noktada bazı yanılgılara düşebildiklerini söylüyor. Prof. Dr. Emel Güngör “Çektiğiniz selfie fotoğrafınıza göre estetik işleme karar vermeyin. Yapılan çalışmalarda; 1,5 metre karşıdan çekilen fotağraflara kıyasla selfilerde burunlar normalden uzun ve geniş görünürken, çene daha kısa görünüyor ve gerçek yüz görünümü bozuluyor. Bunun tam tersi de yaşanabiliyor. Yani selfilerde çok güzel ve kusursuz görünenler gerçek hayatta öyle gözükmüyorlar. Buna ‘selfie aldatmacısı’ diyebiliriz. Hem kendi selfinize göre karar vermeyin hem de sosyal medya ile ilgili dikkatli olun, bu platformların aslında reklam servisi verdiklerini aklınızda tutun” diyor.

Bu yanlışa düşmeyin!

Bazı kişilerin kozmetik girişimleri hayatlarındaki problemleri çözmek veya hayatlarındaki zor dönemleri iyileştirmek için de yaptırabildiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Emel Güngör şu uyarılarda bulunuyor: “Estetik işlemler hayatınızdaki herşeyi düzeltmez. Nasıl göründüğünüzü sadece dış görünüş değil, yaşam şekliniz, sosyal hayatınız, işiniz, uykunuz ve yeme alışkanlıklarınız da etkiler. Estetik işlem yaptırmak ciddi bir karardır, onun için acele etmeyin. Her girişimin bir riski olduğunu unutmayın, çünkü sonuçtan memnun olmadığınızda bundan fiziki görünüşünüz kadar ruhsal sağlığınız da etkilenecektir. Ruhsal sağlığınızla ilgili tedavi altındaysanız bunu psikolog veya psikiyatristinizle mutlaka konuşun. Ayrıca kozmetik işlemi yapacak hekimle de bu durumu mutlaka paylaşın” uyarısında bulunuyor.

 Prof. Dr. Emel Güngör

Mutlaka profesyonel hekime danışın!

Estetik işlemle neyi değiştirmek istediğinize emin olduktan sonra mutlaka bu işlemi yapan bir veya birkaç profesyonel hekime danışılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Emel Güngör “Uygulanmasını istediğiniz işlemlerin size uygun olup olmadığını, yan etkilerini ve sonucu beğenmezseniz geri dönüş olup olmadığını öğrenin” diyor. Estetik uygulamalarda amacın kişiyi güzelleştirmek, varsa kusurlarını düzeltmek, cildin yaşlanmasını yavaşlatmak veya yaşıtlarına kıyasla daha genç görünmesini sağlamak olduğunu belirten Prof. Dr. Emel Güngör “Ne yazık ki yüz ve vücut hatlarının filtrelerle kolayca değiştirilmesi estetik girişimlerin de bu kadar basit, kolay ve sıradan işlemler olarak algılanmasına yol açtı. Oysa bu girişimlerin bilimsel kuralları olduğunu ve bu konuda eğitim almış ve tecrübe kazanmış kişilerce yapılması gerektiğini, kullanılacak ürünlerin ve aletlerin de çok önemli olduğunu akılda tutmak gerekiyor” diyor.

Güzelliğin tek tipleştirilmemesi gerekir!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, güzellik ve çekiciliğin kişiye özgü bir durum ve bütünsel olduğunu, tek tipleştirilmemesi gerektiğini vurgulayarak şöyle konuşuyor: “Herkesin benzer yüz hatlarının olması bu anlamda hoş değildir. Estetik girişimlerde amaç kişinin kendine özgü güzelliğini ortaya çıkarmak, yaşlanmasını geciktirmek ve yaşının genci olmasını sağlamak olmalıdır. Hiç kırışıklık olmaması, elmacık kemiklerinin ve çenenin belirgin olması, dudakların dolgun görünmesi herkesi çekici ve güzel yapmaz. Ayrıca kişi konuşurken, gülerken yani yüzü hareket halindeyken de hoş ve doğal görünmelidir. Ne yazık ki bazı uygulamalar sonrası kişiler fotoğraflarında çok kusursuz gözükürken, gerçek hayatta mimik yaptıklarında yapay ve kusurlu görünebiliyorlar. Bu nedenlerle yapılacak uygulamayı ayrıntılı olarak düşünmek ve profesyonel hekimiyle konuşmak çok önemli.”

Bu 6 soruyu kendinize mutlaka sorun!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, estetik uygulama yaptırmadan önce aşağıdaki soruları mutlaka kendinize sormanızı öneriyor;

  1. Neyi değiştirmek istiyorum ve neden?
  2. Bunu ne kadar zamandır istiyorum?
  3. Bu değişikliği istememe neden olan tetikleyici bir olay var mı?
  4. Yaptıracağım işlem görüntüm yanında hayatımı da değiştirecek mi?
  5. Bu işlemi kendim için mi yoksa başkalarını memnun etmek için mi istiyorum?
  6. Yapılan işlemin ilişkimi, sosyal becerilerimi veya iş olasılıklarımı iyileştireceğini mi düşünüyorum?