Yazılar

Hamileliğin ilk üç ayında aşı yaptırmak riskli mi?

Hamileliğin ilk üç ayında aşı yaptırmak riskli mi?

Hamilelik, bağışıklık sisteminin zayıfladığı bir dönem olduğu için bulaşıcı hastalıklara karşı hassasiyet artıyor. Anne adaylarının aşılanmaları anne karnındaki fetüsün ve doğumdan sonra yenidoğanın önlenebilir olan enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanmalarında önemli rol oynuyor.

Aşıların temel amacı, anne adaylarının yüksek risk altında oldukları bulaşıcı hastalıklara karşı korunmalarını sağlamak. Aşılama sayesinde aynı zamanda düşük, bebekte gelişme geriliği ve zekâ geriliği gibi ağır tablolar da önlenebiliyor. İdeali, aşıların hamilelik öncesinde tamamlanması olsa da, hamilelik sırasında da aşı uygulamaları yapılıyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, her aşının kendine özel bir uygulama takvimi olduğunu belirterek, “Canlı aşılar haricinde hamilelikte uygulanabilen tüm aşılar, hamileliğin ilk 3 aylık dönemi de dahi olmak üzere herhangi bir hamilelik haftasında yapılabiliyor. Ancak yine de, hamileliğin ilk 3 ayı organ gelişimi olan dönemi kapsadığı için aşıların mümkünse 3 aydan sonra uygulanması tercih ediliyor” diyor. Hamilelikte standart aşı takvimine göre yapılması gereken aşıların yetersiz dozda ve sürede uygulandıklarında etkinliklerinin azalacağına dikkat çeken Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, “Örneğin tetanoz aşısında, doğumdan en geç 2 hafta önce aşı dozunun tamamlanmış olması gerekiyor. Yeterli süre sağlanmadıysa tek doz tetanoz aşısı olan anne ve bebek bu hastalık açısından risk altında oluyor.” bilgisini veriyor.

Pause Dergi

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

HANGİ AŞI NE ZAMAN YAPILMALI?

Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Derneği (ACOG) tüm hamileler için rutin olarak tetanoz, difteri, boğmaca, hepatit B ve influenza aşılarını öneriyor. Hamilelikte iyi bir güvenlik profiline sahip olan bu aşılar yenidoğana pasif koruma sağlayabiliyor ve düşüğe neden olmuyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, hamilelik döneminde yaptırılması yaşamsal öneme sahip olan aşıları şöyle anlatıyor:

İNFLUENZA

İnfluenza aşısı, hamilelikte önerilen bir diğer önemli aşılardan. Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, influenza enfeksiyonunun hamilelikte daha ağır seyredebildiği için hepatit B enfeksiyonundan daha farklı bir özellik taşıdığına dikkat çekerek, “Zira influenza annede akciğer ile kalp sorunlarında, hastanede yatışta ve düşükte artışa neden olabiliyor” diyor. Bunların yanı sıra hamilelikte influenza aşısının antikorları plasentadan geçerek bebeği koruyor. Bu sayede influenza aşısı anne adaylarının yanı sıra 6 aydan küçük yenidoğanlarda da koruma sağlıyor.

Ne zaman yapılmalı?

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 14. hamilelik haftasından sonra, influenza mevsimi boyunca, (Eylül-Nisan aylarında) hamilelere influenza aşısını öneriyor.

COVID – 19 AŞISI

Covid-19 pandemisinde yapılan çalışmalarda, anne adaylarında, hamile olmayanlara göre bu enfeksiyonun daha ağır seyrettiği izlenmiş. Çalışmalar sonucunda; inaktif Covid-19 aşı uygulamalarının anne adayları ve yenidoğan için hamileliğin her aşamasında etkin ve güvenli olduğu tespit edilmiş. Bu nedenle anne adaylarına T.C. Sağlık Bakanlığı’nın ve Kadın Doğum Derneklerinin önerisi doğrultusunda Covid-19 aşısı tavsiye ediliyor.

Ne zaman yapılmalı?

Covid – 19 aşısını, hamileliğin ilk 12. hafta sonrasına kadar ertelemenin gerekli olduğuna dair bir kanıt mevcut değil. Bu nedenle aşı hamileliğin her döneminde uygulanabiliyor. Bir doz Covid-19 aşısı orijinal alfa varyantına karşı iyi bir koruma sağlıyor, ancak virüsün delta varyantı ile iyi bir bağışıklık seviyesi sağlamak için iki doz gerekiyor. İkinci doz, ilk dozdan 8 hafta sonra uygulanıyor. Omicron varyantına karşı en iyi korumayı sağlamak için bir doz güçlendirici (üçüncü doz) öneriliyor.

TETANOZ – DİFTERİ AŞISI

Tetanoz enfeksiyonu; hamilelikte yaralanma, ısırık, trafik kazası ve yanık gibi durumlarda veya doğum esnasında bebeğin göbek kordonunun (özellikle evde yapılan doğumlarda) hijyenik olmayan bıçak gibi alet ile kesilmesi ya da pansuman edilmesi sonucu gelişebiliyor. Aşılama sayesinde hem hamilelikte ortaya çıkabilecek tetanoz enfeksiyonunun şiddeti azalıyor, hem de buna bağlı gelişebilecek olan erken doğum ve ölü doğum riski düşüyor. Bunların yanı sıra bebekte gelişebilecek olan nörolojik sorunlar da önlenebiliyor.

Difteri hastalığı da solunum yollarında ölümcül sonuçlara yol açabilen bir hastalık. Difteri toksoid aşısı çocukluk çağından itibaren aşı takviminde tetanoz aşısı ile birlikte uygulanıyor. Yaygın aşılama programı ile de dünya genelinde oldukça az görülmeye başlandı. Ancak çocukluk çağında aşılamayla ömür boyu bağışıklık sağlanamadığı için hamilelik durumunda tetanoz aşısı ile birlikte uygulama tekrarı yapılıyor.

Ne zaman yapılmalı?

Tetanoz- Difteri aşı takvimine göre; aşının ilk dozu hamileliğin 4. ayında veya henüz yapılmadıysa 4. aydan sonra ilk muayenede uygulanıyor. İkinci doz, ilk dozdan en az 4 hafta sonra yapılıyor, bu sayede 1-3 yıl koruma sağlanmış oluyor. Bununla birlikte; 2. dozdan en az 6 ay sonra yapılan 3. doz uygulaması ile 5 yıl ve 3. dozdan en az bir yıl sonra ya da bir sonraki hamilelikte uygulanan aşı ile 10 yıl bağışıklık sağlanıyor. Yine aşı takvimine göre; 4. dozdan en az bir yıl sonra ya da bir sonraki hamilelikte uygulanan aşı ile doğurganlık çağı boyunca koruma sağlanıyor. Daha önce beş tam doz ile aşılanan kadınlarda, son 10 yılda ek doz yapılmamışsa, hamilelikte tercihen 20-36 haftalar arasında tek doz aşılama yeterli oluyor.

Pause Dergi

HEPATİT B AŞISI

Hepatit B aşısı, anne adayının daha önceden bağışıklığı yoksa yapılabiliyor. Hamilelikte geçirilen hepatit B enfeksiyonunun normal popülasyona göre daha ciddi seyretmesi beklenmiyor. Ancak yenidoğana enfeksiyonun aktarılması riski oluyor. Dolayısıyla daha önceden hepatit B enfeksiyonuna bağışıklık kazanmamış olan anne adaylarının hamilelik döneminde aşılanmaları, yenidoğanda ciddi sorunlar oluşturabilen hepatit B virüsünün bulaşma riskini azaltıyor.

Ne zaman yapılmalı?

Hamileliğin 0, 1 ve 6. aylarında uygulanan aşı hem anneyi hem doğumdan sonra bebeği koruyor.

BOĞMACA AŞISI

Boğmaca aşısı çocukluk çağında aşı takviminde yer alıyor, ancak ömür boyu bağışıklık sağlamıyor. Bu nedenle yüksek riskli hasta grubuna (sağlık çalışanları, bağışıklığı baskılanmış kişilerle yaşayan, küçük çocuklarla yaşayan veya çalışan kişiler) ek doz uygulamaları öneriliyor.

Ne zaman yapılmalı?

Hamilelik döneminde 6. aydan sonra, doğacak bebeği korumaya yönelik, boğmaca aşısının uygulanması tavsiye ediliyor. Bu sayede bebeğe erken dönemlerinde pasif koruma imkânı sağlanabiliyor.

Hamilelikte bu aşılara dikkat!

  • Hamilelik döneminde önerilmiyor: Canlı aşıların anne karnında fetüsü enfekte etme riski oluyor. Bu nedenle oral polio, kızamık- kızamıkçık- kabakulak, zona, suçiçeği ve verem aşıları, canlı aşılar oldukları için hamilelikte önerilmiyorlar. Hamilelik döneminde tavsiye edilmeyen diğer bir aşı ise Human Papilloma Virus (HPV) aşısı. HPV aşısıyla ilgili yapılmış çalışmaların az olması nedeniyle, güvenli olduğu kısıtlı çalışmada gösterilmiş olsa da, hamilelik döneminde uygulanması tavsiye edilmiyor.
  • Zorunluluk halinde uygulanıyor: Pnömokok, hepatit A, meningokok, inaktif polio ve hemafilus influenza aşıları; çeşitli risk faktörleri, gereklilik durumları ve yaş faktörüne göre uygulanması önerilen aşılardan. Ancak bu aşıların fetüs açısından güvenilirlikleri net değil. Örneğin pnömokok aşısı ile hemafilus influenza, kronik hastalıklara sahip ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastalar gibi yüksek riskli kişilerde zorunluluk halinde uygulanabiliyor.
  • Hamilelik öncesi tamamlanıyor: Anne olmak isteyen kadınlarda kızamık, kabakulak, kızamıkçık ve suçiçeği gibi enfeksiyonlar açısından bağışıklığın olup olmadığı kontrol ediliyor. Bağışıklığı yoksa hamilelik öncesi aşılarının tamamlanması sağlanıyor. Zira, daha önceden bu enfeksiyonlarla karşılaşmamış veya bağışıklığı olmayan anne adaylarında bu hastalıkların gelişmesi halinde hamilelik ve doğacak bebek olumsuz etkilenebiliyor.

Kolajen aşı ile gelen gençlik

Kolajen aşı ile gelen gençlik

Vücutta doğal olarak bulunan kolajen proteini cildin yaklaşık yüzde 90’ını oluşturuyor. Kolajen cildin kendini yenilenmesine ve elastikiyetini korumasını sağlıyor.  Sigara, yoğun stres, güneş ışınlarına maruz kalma kolajeni azaltan etkenler arasında bulunuyor. Kolajen azaldıkça cilt; matlaşmaya, nemini kaybetmeye, kırışmaya ve yaşlanmaya başlıyor. Bu etkilere karşı kolajen tedavileri ön plana çıkıyor.  Kolajen uygulamaları cilde ihtiyaç duyduğu ışıltıyı, nemi, yumuşaklığı ve gençliği geri kazandırıyor. Memorial Wellness Dermatoloji bölümünden Doç. Dr. Pelin Özgen, sıcak kolajen uygulaması hakkında bilgi verdi.

Pause Dergi

Doç. Dr. Pelin Özgen

Orta yaşlardan itibaren kolajen üretimi azalıyor

Kolajen ciltte doğal olarak bulunur ve ciltteki kolajen üretimini fibroblastlar yapmaktadır. Bu protein, bağ dokusunun hücre dışı matrisinin oluşumunda temel bir öneme sahiptir. Orta yaşlardan itibaren kolajen üretimi azalmaya başlar ve her yıl yaklaşık % 1 kolajen kaybedilir. Kadınlarda menopozun ilk beş yılında bu kayıp % 30’a kadar çıkabilmektedir. Ciltteki kolajen üretimi; kolajenden zengin besinlerle, kolajen içeren kremlerle, lazer ve kolajen aşıları ile desteklenebilmektedir.

Cildi doğal bir şekilde gençleştiriyor

Sıcak kolajen uygulaması bir çeşit kolajen aşısıdır. Kolajen aşısının uygulama alanı, ciltteki izler, yaşa bağlı olarak gelişen kırışıklıklar, akne izleridir. Dolgu gibi hacim vermezken, doğal görünümü tercih eden hastalarda özellikle kırışıklıklarda açılmalar, izlerde azalmalar görülür. Kolajen aşısıyla yapılan şey aslında cildin epidermis tabakasının altında bulunan dermis tabakasında kolajen üretimini uyarmaktır. Özel içerikleri ile pek çok farklı cilt sorununa hızlı çözümler sunar. Ayrıca destekleyici etkisi ile cilt gençleştirme veya güzelleştirme amaçlı uygulamalarda olumlu etkilere sahiptir. Sıcak kolajen uygulaması 4 hafta arayla 2 kez uygulanmaktadır.

Cilt elastikiyet ve parlaklık kazanıyor

Ciltte azalana kolajen, kolajen aşısıyla tekrar tetiklenir ve bu süreç hızlandırılır. Kişi kendi dokusuyla, kendi kolajeniyle gençleşir. Cilt kaybettiği elastikiyetini ve parlaklığını geri kazanır. Kolajen aşısı, cilt kırışıklıklarının tedavisinde ve önlenmesinde önemli bir rol oynar. Yüz, boyun, dekolte, diz kapağı ve ellere rahatlıkla uygulanabilen kolajen etken maddesi cilt altına 1-3 cm aralıklarla enjekte edilir. Kolajen aşısı uygulaması tek başına uygulanabileceği gibi, altın iğne radyofrekans, lazer işlemleri gibi işlemlerden sonra da rahatlıkla yapılabilmektedir. Lazer tedavileri de ciltteki kolajen üretimini uyarıp, kolajen üretimini artırmaktadır. Bu tedaviler kişilere günlük hayata ve rutin aktivitelere sorunsuz devam edebilme gibi avantajlar sağlamaktadır.

Kolajen aşısının etkisi genellikle 1,5 yıl sürüyor

Bu tedavi yüzünde dolgu yoğunluğu olan, dolgudan dolayı sarkma hisseden ve dolgusuz bir şekilde doğal bir görünüm isteyen hastalarda özellikle tercih edilmektedir. Uygulamadan önce kremle lokal anestezi uygulanır ve ön kola alerji testi yapılır. Herhangi bir reaksiyon olmadığı takdirde rahat bir şekilde uygulama yapılmaktadır. Kolajen aşısının etkisi ortalama 4 hafta gibi bir sürede kendini göstermektedir. Bu etki ortalama 1- 1,5 yıl sürmektedir.

Aşı tedavisi alerji hastalarına önemli konfor sağlıyor  

Aşı tedavisi alerji hastalarına önemli konfor sağlıyor  

Yaşam kalitesini büyük ölçüde düşüren alerjik hastalıklar, bazı durumlarda hayatı tehdit edici boyutlara gelebiliyor. Bu rahatsızlıkların baskılanmasından çok, kalıcı bir şekilde tedavi edilebilmesi önem taşıyor. Özellikle alerjik rinit, buna eşlik eden astım ve arı alerjisinde kullanılan alerjen aşı tedavisi, bağışıklık sistemine etki ederek hastalığın seyrini değiştiren tek tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor. En az 3 yıl düzenli olarak alerjen aşılarını tamamlayan hastalar, genellikle 10-15 yıl boyunca alerjik hastalıklar açısından rahat bir süreç yaşıyor. Memorial Ankara Hastanesi Alerji Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Adile Berna Dursun, alerji hastalıklarında aşı tedavisi (İmmünoterapi) hakkında bilgi verdi.

Prof. Dr. Adile Berna Dursun

Kişinin hangi maddeye alerjisi olduğu testler ile belirleniyor

Kişinin normalde zararlı olmayan, dışarıdan herhangi bir madde ile karşılaştığında bağışıklık sisteminin anormal bir yanıt vermesi sonucunda; gözlerinde akıntı, kaşıntı, hapşırma, burnunda akıntı- kaşıntı- tıkanık, nefes darlığı, hırıltılı solunum, karında kramp-bulantı, ishal, bayılma, fenalık hissi, kaşıntılı döküntüler, şişlikler gibi belirti oluşması alerjenlerle tetiklenen bir alerjik hastalığa işaret etmektedir. Hangi alerjene karşı duyarlılık olduğunun objektif olarak belirlenmesi için kişilerin tarif ettikleri belirtilerle ilişkili olabilecek alerjenlerle deri testleri yapılmaktadır. Ancak çeşitli nedenlerle alerji deri testi yapılamadığı durumlarda ise kan tetkikleri ile sorumlu alerjen tespit edilmeye çalışılır.

Kontrol altına alınamayan alerjiler için alerji aşı tedavisi uygulanabiliyor

Uygulanması ve yorumlanması klinik tecrübe gerektiren alerji deri testleri mutlaka alerji uzmanları tarafından yapılmalıdır. Test sonuçları ile hastanın şikayetlerinin birbiriyle örtüşmesi durumunda korunma önlemleri ve tıbbi tedavi ile hastalığın kontrol altına alınması sağlanmaktadır.  Alerjik hastalıkların korunma yöntemleri ve uygulanan tıbbi tedaviler ile istenilen düzeyde kontrolü sağlanamıyorsa veya hastalar uzun süreli düzenli tıbbi tedavi kullanmak istemiyor ise alerji aşısı (immünoterapi) tedavisi uygulanabilmektedir.

Alerji aşı tedavisi ile bağışıklık sistemi alerjene yavaş yavaş alıştırılıyor

Alerji aşısı hastaya alerjisi olduğu tespit edilen maddenin belli aralıklarla ve giderek artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminin bu alerjene alıştırılmasını sağlayan tedavi yöntemidir. Bu şekilde hastalığa sebep olan madde, aynı zamanda hastalığın tedavisinde kullanılmış olur.

Pek çok alerjik durumda uygulanıyor

Alerjik rinit (alerjik nezle), alerjik rinite eşlik eden astım ve arı alerjisi özellikle aşı tedavisi yapılan rahatsızlıkları oluşturmaktadır. Bu hastalıklarda aşılar en sık ev tozu akarları, polenler, kedi, arı alerjenleri ile yapılmakla birlikte, bireye özgü lateks ya da küf mantarı gibi farklı alerjenlerle de uygulanabilmektedir.

Tedavi süreci alerjik probleme göre değişebiliyor

Aşı tedavisine mutlaka hastanın nispeten sağlıklı olduğu ve hastalığın aktif olmadığı zamanda başlanması gerekmektedir. Tedavinin başlangıç dönemi 6-16 hafta arasında değişmekle beraber; bu süreç seçilen alerjene, kişinin eşlik eden hastalıklarına ve bağışıklık sistemi durumuna göre ayarlanmaktadır. Aşı tedavisinin başlangıç döneminde mutlaka haftada bir kez, devam döneminde ise 3 yıl boyunca ayda bir kez uygulanması gerekmektedir.  Bu tedavi genellikle koldan iğne şeklinde uygulanmakla birlikte damla ya da tablet şeklinde ağızdan alınabilen çeşitleri de bulunmaktadır.

Aşı sonrası gözlem ve takip önem taşıyor

Her aşı uygulamasından sonra hasta mutlaka hastane ortamında yarım saat kadar gözlemlenmelidir. Sıklıkla aşı yapılan yerde kızarıklık ve kaşınma gibi etkiler görülebilmektedir. Hastanın aşı uygulaması yaptırdığı gün çok ağır iş ve spor yapmamak dışında bir kısıtlaması bulunmamakta, kişiler günlük yaşamlarına devam edebilmektedir.

Tedavinin devamlılığına dikkat!

İmmünoterapinin 3 yıldan önce kesilmesi tedavinin tamamlanmamasına sebep olmaktadır. Bu durum faydadan çok zarara yol açıp, hastayı daha fazla alerjik hale getirebilir. Bu sebeple aşı mutlaka 3 yıl süresince uygulanmalıdır. Çok nadir durumlarda özellikle arı alerjisi gibi vakalarda bu tedavi süresi 5 yıla kadar uzatılabilir.  Hatta bazı özel durumu olan hastalarda aşı tedavisi ömür boyu sürebilmektedir.

Tedavinin mutlaka alerji uzmanı doktorlar tarafından uygulanması gerekiyor

Aşı uygulamasının riskleri de bulunmaktadır. Bu sebeple tedaviye mutlaka alerji uzmanlığı olan hekimler tarafından karar verilip uygulanması gerekmektedir. Uzman kişi doğru kararı vermezse uygulanacak yanlış tedaviler tedavi yanıtsızlığına, etkinliğinin azalmasına ve ölümle sonuçlanabilecek yan etkilere yol açabilmektedir.

İlk 6 ay ilaç tedavisinin kesilmemesi gerekiyor

Her yaş grubuna uygulanabilen aşı tedavisinin başladığı ilk 6 ayda hastaların düzenli olarak alerji ilaçlarını kullanmaları gerekmektedir. Aşı tedavisi sürecinde başka hastalık tanısı alan ve ilaç kullanması gereken hastalar, bu durumu mutlaka hekimlerine bildirmelidir. Çünkü bazı ilaçlar, aşı tedavisi sırasında farklı etkileşimlere sebep olabilmektedir. Bununla birlikte aktif kanser, aktif romatoloji hastaları ve hamileler aşı tedavisi uygulanmaması gereken grupta bulunmaktadır.

Kimler 3. doz aşı olmalı?

Kimler 3. doz aşı olmalı?

Hazırlanması yıllarca sürmesi gereken bir antiviral Covid 19 ilacı için zaman olmadığı için dünya bir Covid 19 aşısı üzerine yoğunlaştı ve büyük ölçüde başarılı oldu. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş, açıkladı.

Bu günlerde dünya genel olarak aşılama açısından önemli bir düzeye ulaştı. Ülkemiz de, yetkililerin açıklamalarına göre yeterli sayıda aşıyı temin ederek düzenli bir şekilde aşılama uygulamasını yürütmektedir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Sinovac aşısı Covid-19 global salgınını önlemede ilk aşamada başarılı oldu mu?

Her şeyden önce tamamen global özellikli bu salgında önleme çalışmaları bir bütünlük kazanmadı. Neredeyse bir Doğu-Batı ayrımı kendini gösterdi. Ama sonuçta önemli oranda aşılama gerçekleşti. Peki aşı ne yapacaktı ya da ne yaptı? Açıklamalar çok rahatlatıcıydı. Hastalığı hafif geçirmeye, yoğun bakım servisine ihtiyacı azaltmaya, ölüm olayını önlemede büyük yararları oldu. Öte yandan yerel çalışmalar da oldu. Ülkemiz yerli aşıyı hazırlamak için çalışmalara devam ediyor. Tarihimizde özellikle virüs aşısı üretimine yaklaşmakta zorlanan Türkiye bugünlerde yerli aşıyı üretme aşamasına çok yakın bu sevindirici bir gelişme.

“Bulabildiğiniz aşıyı olun”

Aşının Covid-19 ile savaşta halk sağlığı ve genel epidemiyolojik görüşler doğrultusunda önemli olduğundan tüm dünya hemfikirdir ve “hangi aşıyı olalım?” sorusu gündeme geldiğinde “bulabildiğiniz aşıyı olun” yanıtı verilmesi doğru bir yaklaşımdır. Bu düşünceyle epey yol almış bulunuyoruz. Şimdi de “üçüncü aşıyı olmak gerekli mi?” sorusu zihinlerimizi meşgul etmeye başladı. Gerçi büyük çoğunluk istekli bir şekilde üçüncü aşıyı oldu ama yine de kuşku duyanların sayısı az değildir. Üçüncü aşı olması yararlı olabilir ama zorunlu olduğunu söylemekten çok destekleyicidir ve Covid-19 için bağışıklığı güçlendirici olabileceği açıktır. Bu bakımdan, uygulanması tavsiye edilir fakat çeşitli sebeplerden bu üçüncü aşı yapılamamışsa, bunun büyük bir kayıp olduğunu söylemek zordur. Önceki iki aşıdan sonra yeterli IgG antikoru oluşturmayanlara ise özellikle yapılması gereklidir.

Emirates Skycargo, aşı taşıma kapasitesini yükseltti

Emirates Skycargo, aşı taşıma kapasitesini yükseltti

Emirates SkyCargo, Dubai’deki sıcaklığa duyarlı ilaç ve aşı yönetim kapasitesini, Dubai Uluslararası Havalimanı’ndaki AB GDP sertifikalı özel ilaç tesisindeki 94 havayolu palet pozisyonuna sahip tam otomatik soğuk odasının genişletilmesiyle daha da güçlendiriyor.

Genişletilmiş soğutma odası, aşıların ve diğer ilaçların Emirates SkyCargo’nun amacına uygun inşa edilen GDP sertifikalı tesisinde depolanması ve yönetimi için 2600 metrekarelik ilave bir sıcaklık kontrollü ortam (2-25 derece) sunarak taşıma şirketinin hava taşımacılığı sektöründeki lider konumunu pekiştirecek ve COVID-19 aşıları için artan taşıma talebini karşılamak üzere Dubai merkezinde ilave kapasite sağlayacak. Eklenen bu yeni alanda, tahmini olarak tek seferde 60-90 milyon doz COVID-19 aşısı saklanabilecek.

Aşılar arasındaki fark!

Aşılar arasındaki fark!

Koronavirüs salgınında süreç; hepimizin de bildiği gibi ülkemizde, vatandaşlarımızın lehine ilerliyor. Pandemi sürecinde; vaka artışı hızı ve ölüm oranları, tüm dünyada kabul gören kriterlerdir. Alınan önlemlerin sonucu olarak; vaka ve ölüm oranlarının azalması, beklenen bir durumdur. Şimdi önemli olan bu değerlerin, sıfıra yaklaşması ya da sıfır olmasıdır. Bunun için bazı fedakarlıklarda bulunarak, önlemleri her açıdan uygulamak, oldukça gereklidir.

Biontech Aşısını Mı Sinovac Aşısını Mı Tercih Etmeliyiz?

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş, aşı tercihinde dikkat edilmesi gerekenleri anlattı. Özgüneş, “Her iki aşı da olur. Biontech aşısı ölü aşı olmadığı için bağışıklığı baskılanmış kişiler için uygun değil. Hangi aşı müsait ise o yapılmalıdır“ dedi.

Bu Aşılar Mutasyonlu Virüslere Karşı Etkili Mi? Aşıların Yan Etkileri Var Mıdır?

Bu aşılar, günümüzde mutasyonlu virüslere karşı da etkili olarak kabul edilmektedir diyen Özgüneş, “Genel anlamda önemli yan etkileri olmadığı kabul edilmekle birlikte, İngiltere’de uygulanan AstraZeneca aşısının kan pıhtısı oluşturduğu iddiası üzerinde ısrarla durulmaktadır” dedi.

Aşılar Ölüm Oranını Azalttı Mı?

Özgüneş, “Henüz, böyle bir iddia için zaman erken olmakla birlikte, bu mümkün gibi görünmekte ve öyle olduğu iddia edilmektedir. Öte yandan aşıya rağmen hastalığı geçirenlerin hafif geçirdikleri gözlenmektedir” açıklamalarında bulundu.

Koronavirüsü Atlatan Kişiler Aşı Olmalı Mıdır?

Bugünkü bilgilerimize göre korona hastalığını geçirseniz bile, aşı yaptırmanızı önermekten başka çaremiz yok. Hastalığı geçiren kişiler aşı olduğunda bir zararı görülmemiştir. Herhangi bir zararı yok.

Yerli Aşı Korona İle Savaşımızda Bizlere Umut Olur Mu?

Evet, yerli aşı ülkemiz için koronaya umut olabilir. Çünkü bu aşıya çok rahat ulaşacağız demektir. Yeterli sayıda vatandaşımız aşılanmış olacaktır. Böylelikle salgınla olan mücadelemizde bizleri iyi bir noktaya getirecektir.

Aşının 2. Dozunu Yaptırmadığımızda Hayati Risk Oluşur Mu?

Evet, aşının ikinci dozunu yaptırmadığımızda hayati risk olabilir. Daha bugün 3. doz aşıdan bile söz edilmektedir. Bu nedenle randevu aldıktan sonra aşı yaptırmaya gitmeyenler tekrar düşünmelidirler.

Aşıyı reddederek çocuğunuzu ve toplumu riske atmayın!

Aşıyı reddederek çocuğunuzu ve toplumu riske atmayın!

“Koronavirüs süreci aşının önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Aşı karşıtlığı; toplum bağışıklığının aksamasında ve buna bağlı aşıyla korunabilen hastalık ve salgınların oluşmasındaki en büyük tehditlerden biridir. Bundan dolayı aşı karşıtlığı ve aşı reddi sorunu; kötü sonuçlarla karşılaşmadan önce, ciddiyet ile ele alınması gereken bir konudur” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Serkan Atıcı, 24-30 Nisan Dünya Aşı Haftası’nda aşı karşıtlığı konusunda bilgiler verdi.

Çocukluk yaş grubunun en önemli sağlık sorunlarından bir tanesi de, çoğu bulaşıcı olan enfeksiyon hastalıklarıdır. Bu hastalıklardan korunmaya yönelik uygulamalar ise her zaman tıp uygulamaları içerisinde önemini korumuştur. Bu kapsamda aşılar, çocukluklarda koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli yapı taşlarından olup, sadece çocuğu korumakla kalmayarak toplum sağlığına da önemli katkılar sağlar. Aşı olanlar sayesinde, toplumdaki kırılgan grupların da belli oranda korunabildiğini söyleyebiliriz. Gebeler, çok küçük bebekler, savunma sistemi yetersizliği olanlar, organ nakli yapılanlar, kanser hastaları, kemoterapi gibi savunma sistemini baskılayan tedavi alanların sayısı, ülkemizde de gün geçtikçe artmaktadır. Bazılarında aşılama yapılamayan bu kırılgan grup ve bireyleri düşündüğümüzde, aşılamanın bir toplumsal dayanışma olduğunu söylemek mümkündür.

Artan Aşı Karşıtlığı Sorunu Acilen Ele Alınmalı!

Aşı karşıtlığı ilk olarak, İngiltere’de gündeme gelmiş; bu dönemde bir din bilgini olan E. Massey, has­talıkların tanrı tarafından insan­lara bir ceza olarak gönderildiğini; bu nedenle de hastalıkları önlemeye çalışmanın, tanrıya karşı gelmek olduğunu ileri sürmüş ve aşılama giri­şimlerini şeytana uymak olarak nitelendirerek kendisine geniş bir taraftar kitlesi de bulmuştur. Günümüzde de aşı karşıtı kişi ve gruplar, bulunduğumuz çağın olanaklarından yararlanarak internet ve bazı medya organları ara­cılığı ile toplumu etkilemeyi sürdürmektedirler. Koronavirüs süreci aşının önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Aşı karşıtlığı; toplum bağışıklığını aksatarak, aşıyla korunabilen hastalıklar hatta salgınların oluşmasındaki en büyük tehditlerden biridir. Bundan dolayı giderek artan aşı karşıtlığı ve aşı reddi sorunu; toplumsal olarak kötü sonuçlarla karşılaşmadan önce, ciddiyet ile ele alınması gereken ve somut adımlarla çözümlenmesi gereken bir konudur. Ne yazık ki ülkemizde bu konu ile ilgili yeterli duyarlılık oluşmamıştır. Yapılmış geniş kapsamlı bir klinik çalışma ve/veya veri de bulunmamaktadır. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları kliniği olarak; anne babaların aşı karşıtlığı ile ilgili görüş ve tutumlarını içeren, aşı reddi veya karşıtı olan ailelerin verilerini analiz etmeyi amaçlayan bir çalışma projemiz planlama aşamasında olup en kısa sürede çalışmaya başlamayı ümit ediyoruz.

“Aşı Karşıtı Düşünceler Çürütülmüştür”

Aşı karşıtı ailelerin en sık endişelerinden bir tanesi, ilaç ve aşı şirketlerinin toplumun sağlığını değil kendi kazançlarını önemsediklerini düşünmeleridir. Ancak bu endişeler, eldeki aşıların etkinlik ve güvenliliği karşısında, insanlığın sağlık alanındaki en etkin mücadele araçlarından birini kullanmayı bırakması için yeterli değildir. Aşı karşıtı ailelerin öne sürdüğü diğer nedenler; aşıların otizm gibi bazı hastalıklara neden olduğu, aşılanmanın savunma sistemini olumsuz biçimde etkilediği, yan etki görülme sıklığının kasıtlı olarak gizlenmekte olduğu, içerisinde alkol veya domuz ürünleri barındırdığı inanışıyla bazı grupla­rın inançlarına ters düşmesi gibi başlıklar altında toplanabilir. Her ne olursa olsun, aşı karşıtı tezlerin hemen hepsi binlerce olguyu içeren çalışmalarla, bu çalışmaların derlendiği 14 milyonluk dev vaka serisini içeren kohreyn analizleri ile çürütülmüştür.

“Aşılama Hizmetleri Kamusal Bir Sorumluluktur”

Aşı konusunda; hiç yan etki olmaması, hiç riskin bulunmaması gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, aşıların olası yan etkileri özenle izlenilmekte, kayıtları tutulmakta, aşıya bağlı gerçek olumsuzluklar ile rastlantısal gelişmelerin yakından takibi yapılmaktadır. Aşılama hizmetleri kamusal bir sorumluluktur. Bu nedenle; kamuoyunun bilimsel veriler ışığında aşıyla korunabilen hastalıklar konusunda aydınlatılması, aşı karşıtı tezlerin çürütüleceği eğitsel araçların geliştirilmesi ve risk altındaki kişilerin bağışıklama ile korunması konusunda yasal düzenlemelerin yapılması gereklidir. Başta toplumun bilinçlenmesinde, temel rolü olan yazılı veya görsel medya olmak üzere, kamu kurumları da dahil çeşitli alandaki tüm yetkililerin bu konuda bilimsellikle örtüşen davranışlar sergilemesi gerekmektedir. Çocuklarımız başta olmak üzere tüm toplumun sağlığı için; gerçeği yansıtmayan, bilimsel çalışmalarla örtüşmeyen, hatta çelişen; eksik, hatalı veya yanlış bilgilerin yaygınlaşmasının önlenmesi de çok önemli ve gerekli bir sorumluluktur.

SunExpress’in uçuş ekibi aşı olmaya başladı

SunExpress’in uçuş ekibi aşı olmaya başladı

 Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress’in uçuş ekipleri, T.C. Sağlık ve Turizm Bakanlıkları ile iş birliği içinde yürütülen Covid-19 virüsüne karşı aşı uygulaması kapsamında aşı olmaya başladı.

SunExpress, uçuşlarda görevli ekiplerinin yanı sıra misafirlerle ve uçaklarla doğrudan temas kuran tüm çalışanlarını Sağlık ve Turizm Bakanlıkları iş birliği ile başlatılan turizm çalışanlarının aşılanmasına yönelik programa dâhil etti. Hava yolu ayrıca, aşı olan uçuş ekiplerinin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan genelge doğrultusunda 48 saat süreyle uçuşlarda görevlendirilmeyeceğini ve sağlık durumlarının yakından takip edileceğini bildirdi.

 

Emirates, aşılanmış ilk uçuşunu gerçekleştirdi

Emirates, aşılanmış ilk uçuşunu gerçekleştirdi

Emirates, seyahat sırasında yolculara her temas noktasında hizmet veren, tamamen aşılanmış ön saftaki çalışanlarıyla uçuş gerçekleştiren ilk havayolu şirketleri arasında yerini aldı.

Dubai’den saat 08:30’da Los Angeles’a hareket eden EK215 sayılı uçuşun tüm havalimanı ve uçak içi yolcu deneyimine, tamamen aşılanmış; check-in, güvenlik, Business ve First Class dinlenme salonu ve uçuş kapısı çalışanlarının yanı sıra mühendisler, pilotlar ve kabin ekibi tarafından destek verildi.

Ayrıca, uçuşun operasyonları da tamamen aşılanmış dnata uçak görünüm, yükleme ve özel elleçleme ekipleri ile EK 215’in kargo ve lojistik ihtiyaçları konusunda çalışan SkyCargo ekipleri tarafından desteklendi.

Hangi aşı ne zaman yapılmalı?

Hangi aşı ne zaman yapılmalı?

Covid-19 virüsünün bulaşmasını önlemek için yoğun bir şekilde sürdürülen çalışmalar, aşının kişisel sağlığın ötesinde toplumlar için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Covid-19 enfeksiyonu aylardır diğer hastalıkların önüne geçmiş gibi görünse de özellikle hepatit, kızamık ya da su çiçeği gibi aşı ile önlenebilir hastalıklar yayılmaya devam ediyor. Bu nedenle bebeklerin ve çocukların aşılarının düzenli olarak yaptırılması gerekiyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Matben, çocukluk çağı aşılarının ihmale, ertelemeye gelmeyeceğini vurgulayarak “Çocukluk çağı aşılarına karşı olan yaklaşım giderek büyüyor. Ancak aşı karşıtları hem kendi çocuklarının hem de toplumun sağlığını riske atıyor. Tüberkülozdan ölen, çocuk felcinden sakat kalan, kızamık salgınıyla beyin hasarı kalan çocukları günümüzde görmüyorsak, bu yapılan aşılamalar sayesindedir.” diyor. Aşılamanın özellikle pandemi sonrası toplum sağlığı açısından çok önemli olduğunun altını çizen Dr. Demet Matben, Sağlık Bakanlığı’nın aşı programıyla beraber bu kapsam dışında olan özel aşılardan bahsederek anne babalara ve ailelere önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Hepatit B aşısı karaciğeri koruyor

Karaciğer iltihabı anlamına gelen ve çeşitli tipleri bulunan hepatit, en yaygın bulaşıcı hastalıklar arasında. Türkiye’de oldukça yaygın olan Hepatit B hastalığı, ilerleyen dönemde kronik hepatite ve siroza neden olabiliyor. Hepatit B virüsü, bu virüsü taşıyan anneden, kan ve kan ürünlerinin nakli, cinsel ilişki, küçük kesikler, kulak delinmesi, dövme, diş tedavisi, manikür ve pedikür işlemleri nedeniyle bulaşabiliyor. Yol açtığı sorunlardan korunmak için bebek doğar doğmaz yapılan Hepatit B aşısı, birinci ve altınca aylarda tekrarlanarak üç doz halinde uygulanıyor.

Beşli karma ile hastalıklara geçit yok!

Her biri birbirinden tehlikeli olan difteri, tetanos, boğmaca, çocuk felci ve menenjit hastalıklarından korunmak için “beşli karma” şeklinde uygulanan aşı, 2, 4, 6 ve 18. aylarda yapılıyor, ardından 4 ve 9. yaşlarda da tekrar edilmesi gerekiyor. Çocuklarda menenjite en sık yol açan bakterinin hemofilus influenza olduğunu belirten Dr. Demet Matben, “Bu aşı çocukları menenjitten de koruyor. Ancak Beşli Karma (DaBT-İPA- Hib) aşıların koruyuculuğu en az üç dozu yaptırdıktan sonra başlıyor. Bu nedenle ne kadar erken yapılırsa koruma o kadar erken dönemde başlıyor. İkinci aydan itibaren bu aşıların yapılması gerekiyor” diye bilgi veriyor.

Zatürreye karşı pnömokok aşısı

Zatürre olarak geçen pnömokok aşısı, sinüzit ve zatürreden orta kulak iltihabına ve pnömokok menenjite kadar geniş bir koruyuculuğa sahip. Covid-19 virüsünün solunum yollarına etkisi nedeniyle bu aşının öneminin pandemi döneminde daha da arttığına vurgu yapan Dr. Demet Matben, “Pnömokok aşısı bebeğin 2, 4 ve 12. aylarında uygulanır” diyor.

Verem aşısı iz bırakmasa da korur

Verem geride kalan bir hastalık gibi görünse de ülkemizde hala yaygın bir sağlık sorunu sayılıyor. Bu nedenle BCG olarak bilinen verem aşısının uygulanmasının Türkiye açısından büyük önem taşıdığını kaydeden Dr. Demet Matben, “2. aydan itibaren uygulanan aşı sol omuza yapılıyor. Aşının yapıldığı yerde bir yara izi oluyor. Ancak yara izi olmaması aşının tutmadığı anlamına da gelmiyor. Verem aşısı olduysa çocuğunuz verem mikrobuna karşı bağışıklık kazanmış oluyor” diye konuşuyor.

Kızamık, kızamıkçık, kabakulak üçlüsü

Toplum sağlığını yakından ilgilendiren kızamık, kızamıkçık ve kabakulak hastalıklarına karşı koruma sağlayan “üçlü aşı” bir yaşında yapılıyor, yoğun yan etki yapmıyor. Bir hafta, on gün sonra hafif ateş ve döküntü gelişebiliyor ancak bu belirtiler 3-5 günde geçiyor. Son 3-4 yıldan bu yana Avrupa’dan başlayan bir kızamık salgını olduğunu hatırlatan Dr. Demet Matben, “Türkiye’de ara sıra 9. ay ile 11. ay arasındaki bebeklerde ekstra doz kızamık aşısı uygulanıyor ve aşı kampanyaları düzenlenebiliyor.” diyor.

Su çiçeği aşısı bir yaşında yapılıyor

Döküntü yapan ve bulaşıcılığı çok yüksek bir hastalık olan su çiçeğinden korunmak için yapılan aşı da kızamık, kızamıkçık ve kabakulak aşılarıyla beraber 12. ayda uygulanıyor.

Hepatit A’dan korunmak mümkün

Türkiye’de çok sık görülen bulaşıcı hastalık olan Hepatit A, ellerden su ve yiyeceklerden bulaşıyor, karaciğeri etkiliyor. Çocukluk çağında 18 ve 24. ayda iki doz şeklinde uygulanan aşı ise bu yaygın hastalıktan koruyor ve herhangi bir yan etkisi bulunmuyor.

Rotavirüse ve menenjite savaş açan aşılar

Sağlık Bakanlığı’nın aşı takviminde yer almamasına karşın çocuk sağlığı açısından gerekli olan başka aşılar da bulunuyor. Bunlardan rota virüs ve meningokok aşıları öne çıkıyor. Rota virüsün çocukluk çağından çok sık görülen mikrobik olmayan ishal nedeni olduğunu belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Matben, “Çocukların yüzde 90’ı ishal, kusma, ateş şikayetiyle hastaneye gelir. Genel sağlık durumu bozukluğuna yol açabilen bu virüs, hayati riske de neden olabilir” diyor. Ağızdan alınan rotavirüs aşısının iki ya da üç doz uygulanan türleri bulunuyor. İlk uygulama genellikle 2 ya da 3. ayda yapılıyor. Erken çocukluk çağından itibaren görülen bir menenjit türü olan meningokokun, 24 saat içerisinde damar sistemini etkileyip kanama, pıhtılaşma bozukluğu ve çoklu organ yetmezliği ile yaşamı tehdit eden büyük bir sağlık sorunu haline gelebildiğini vurgulayan Dr. Demet Matben “İki türü bulunan aşı en erken 3. ayda uygulanıyor. Etkisi aşılamadan altı hafta sonra başladığı için erken uygulama önemli. Bir yaşın altındaki çocuklar daha yüksek risk taşıdığı için aşılama mümkün olduğunca erken başlamalı. Ancak ilerleyen yaşlarda da yapılabilir. Doz sayısı yaşa göre değişiyor” diye konuşuyor.