Yazılar

Sürdürülebilir beslenme israfı önlüyor

Sürdürülebilir beslenme israfı önlüyor

Dünya nüfusu 2000 yılından bu yana sürekli artıyor ve 2050 yılında da büyük bir artış öngörülüyor. Türkiye’nin nüfusunun da 2050 yılında 100 milyonu aşması bekleniyor. Bu hızlı nüfus artışı, insanları besleme, su temini, enerji sağlama gibi temel ihtiyaçların karşılanması konusunda büyük zorluklara neden oluyor. Artan insan nüfusunun tükettiği enerji gerek besinlere gerekse iklimlere zarar verebiliyor. Sürdürülebilir beslenme ile nüfusun artan gıda talebi karşılanabiliyor. Akdeniz beslenme biçimi, Nordik diyeti, Çift piramit diyeti, Vegan ve Vejeteryan diyetlerle sürdürülebilir beslenme biçimleri karbon ve su ayak izini düşürmeye katkı sağlıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Aslıhan Altuntaş, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü ile ilgili bilgi verdi, sürdürülebilir beslenmenin faydalarını ve yöntemlerini anlattı.

Memorial Bahçelievler Hastanesi

Uz. Dyt. Aslıhan Altuntaş

Artan nüfus gıda talebini artırıyor

Artan insan nüfusu, gıda talebini artırmakta ve gıda endüstrisini daha verimli olmaya yönlendirmektedir. Son 10 yılda gıda endüstrisindeki yenilikler ve gelişen teknolojiler, daha fazla gıda üretimi ve sürdürülebilirlik için önemli adımlar atılmıştır. Gıda endüstrisindeki yenilikler ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar, artan nüfusun beslenmesini karşılamak ve çevresel etkileri azaltmak için önemli adımlardır. Ancak, daha fazla çalışma ve yatırım gerekmektedir, çünkü nüfus artışıyla birlikte gıda güvencesi ve sürdürülebilirlik konularında hala önemli zorluklar vardır. Artan insan nüfusunun iklim ve çevreye etkisi oldukça büyük bir endişe kaynağıdır. Nüfus artışı, daha fazla enerji, su ve gıda talebi demektir, bu da doğal kaynakların aşırı kullanımına ve çevresel baskılara yol açmaktadır. Bu durum ekosistem hizmetlerinin azalmasına ve doğal kaynakların tükenmesine neden olabilir.

Sürdürülebilir beslenmenin farklı çeşitleri bulunuyor

Artan insan nüfusuyla birlikte iklim değişikliği, çevresel bozulma ve kaynakların tükenmesi gibi sorunlarla mücadele etmek için sürdürülebilirlik odaklı politikalar ve çözümler gerekmektedir. Bu çözümlerden biri de sürdürülebilir beslenme çeşitleri olabilmektedir.

Sürdürülebilir beslenme çeşitleri;

  • Akdeniz beslenme tipi; taze gıdalar ve doymamış yağlar tüketilir. İşlenmiş ve paketli gıdaları tüketim oranı düşüktür. Ülkemiz için en uygun seçenek Akdeniz beslenme modeli olarak belirlenmiştir. Sürdürülebilir diyetlere çok kültürlü bir yaklaşım ile yerli veya yerel gıda sistemlerini anlayarak, gıdalar ve diyetlerle ilgili kültürel bilgideki çeşitliliği korumak için de fırsatlar sunabilmektedir. Aynı zamanda, yemek ve kültüre ilişkin geleneksel bilginin korunmasının önemini de gündeme getirmektedir. Ekolojik ayak izi bakımından beslenme modelleri incelendiğinde, Akdeniz diyetinin diğerlerine göre azot, karbon, su ve enerji ayak izinin daha küçük olması, dünyamızın sağlığına daha az olumsuz etki gösteren sürdürülebilir bir beslenme modeli olarak görülmektedir.
  • Nordik diyeti; İskandinav ülkeleri olan Danimarka, Finlandiya, Norveç, İzlanda, İsveç gibi ülkelerdeki geleneksel yeme biçimi Nordik diyetine dayanmaktadır. Akdeniz diyeti ile benzerlik göstermektedir. Zeytinyağı yerine kanola yağı kullanılması Akdeniz diyetinden en önemli farkıdır.
  • Çift piramit diyeti; klasik besin piramidinin yani Akdeniz beslenmesinin yanına besinlerin ekolojik ayak izleri sınıflandırılmaktadır. Hem bireysel hem de ekosistem açısından yeterli olacak besinleri göstermektedir.
  • Vegan ve Vejetaryen diyetler; kırmızı et, tavuk, balık veya peynir gibi hayvansal kaynaklı besinlerin elimine edildiği diyetlerdir.

Meyve sebze mevsiminde tüketilmeli

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yürütülen “Live Well Plate for Low Impact Food in Europe” (LIFE) projesi’ne göre; sürdürülebilir bir diyetin 6 temel ilkesi bulunmaktadır.

  • Sebze ve meyve tüketimini artırmak
  • Besin çeşitliliğini sağlamak
  • Et tüketimini makul seviyelere indirmek
  • Gıda israfını önlemek
  • Sertifikalı gıda satın almak
  • Şeker, şekerli içecekler, yağ, tuz ve tuz içeriği yüksek gıdaların tüketimini azaltmak

Meyve sebze tüketiminde her zaman mevsiminde olanları tercih etmek, mümkünse pazarlardan alışveriş yapmak önem kazanmaktadır. Bu kapsamda ekolojik pazarlar takip edilebilir.

Her gün mor, kırmızı, turuncu, sarı, koyu yeşil, açık yeşil, beyaz olmak üzere 7 farklı renkte sebze ve meyve her gün tüketilmelidir.  6 yumruk sebze ve 2 yumruk kadar meyve günlük minimum tüketim olmalıdır.

Günde 1-2 su bardağı yoğurt veya kefir, haftada 1 kez kırmızı et, haftada 1 kez balık veya haftada 1 kez tavuk ana yemek olarak tercih edilebilir. Diğer günlerde protein ihtiyacı bezelye, barbunya, nohut, kuru fasulye veya börülce gibi bitkisel proteinlerden gelebilir ve sebzeler de haftada en az 2 gün ana yemek olabilir.

Bu temel ilkeler uygulandığında karbon ayak izi düşürülmekte ve sürdürülebilir bir beslenme şekliyle hem sağlığa hem de doğaya faydalı olunabilmektedir.

 

Ara Tatil Döneminde Çocuklarınızın Bağışıklığını Koruyun!

Ara Tatil Döneminde Çocuklarınızın Bağışıklığını Koruyun!

“Okul dönemindeki alışkanlıklar düzenli olarak sürdürülürken okulların ara tatil dönemine girmesiyle birlikte çocukların yaşam şekilleri farklılaşmaya başlayacaktır. Bu durum beslenme açısından ebeveynler ve çocuklar tarafından hem iyiye hem de kötüye evrilebilir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. İrem Aksoy, açıkladı.

Eğer ki çocuğun okulda beslenmesi yetersiz veya tam anlamıyla sağlıklı değilse evde kontrollü bir şekilde sağlıklı beslenme düzeni rahatlıkla oluşturulabilir. Bu sayede çocuk, süreci doğru değerlendiren ebeveynlerinin desteğiyle daha sağlıklı ve düzenli bir beslenme alışkanlığı edinebilir. Ara tatilini sağlık ve beslenme anlamında daha verimli hale getirmek, çocuklarınızın bağışıklığını desteklemek için bu yazıya göz atabilirsiniz.

Pause Dergi

Uzm. Dyt. İrem Aksoy

Vitaminler hastalıkları savıyor

Öncelikle unutulmamalıdır ki okul dönemindeki çocuklar önemli bir büyüme ve gelişme sürecindedir. Dolayısıyla bu dönemdeki çocukların enerji harcamaları daha çok ve besin ögesi ihtiyaçları daha önemlidir. Çocukların büyüme ve gelişmesine destek olmak için bazı parametrelere dikkat etmek gerekir. Özellikle iyi protein kaynaklarıyla beslenmelerini sağlamak, vitamin ve mineral gereksinimlerini eksiksiz olarak tamamlamak çocuklar için elzemdir.  Aynı zamanda kış mevsiminin getirebileceği sağlık sorunlarına karşı çocukların bağışıklığını güçlü tutmakta fayda var. Bu durumda bağışıklık sistemine en çok katkıda bulunanlar listesinde ilk sırada antioksidan içeriği yüksek sebze ve meyveler yer alıyor. Diğer yandan bağışıklığa destek olarak hayati önem taşıyan vitamin ve minareller; A, C ve D vitaminleri ile çinko ve demir mineralleridir. Bunlara ek olarak B grubu vitaminleri, E ve K vitamini, selenyum, magnezyum gibi diğer mineraller de destek olmaktadır. Bu vitamin ve mineralleri yeterli alamayan çocukların, bağışıklık fonksiyonu bozularak enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı duyarlılıkları artabilir. Vitamin ve minerallere ek olarak bağırsak mikrobiyatasını destekleyen besin bileşenleri ve diğer faydalı bileşikler de bağışıklık tepkisini desteklemektedir.

Ara tatil için evinizde eksik olmaması gereken başlıca besinlere değinmek gerekirse;

  • Renkli sebze ve meyveler,
  • Kaliteli protein kaynakları ve en önemlisi yumurta,
  • Besleyici değeri yüksek kuruyemişlerden badem, ceviz,
  • Bağırsak sağlığına destek olarak yoğurt, kefir örnek verilebilir.

Valizinizde sağlıklı atıştırmalıklara yer verin;

  • Taşıma kolaylığına göre taze veya kuru meyveler,
  • Kefir veya süt,
  • Kuruyemişler,
  • Multivitamin veya mineral takviyeleri, probiyotikler.

Çocukların beslenme konusunda bilinçlendirilmesi, seçimlerini doğru yapmaları açısından çok fayda sağlayacaktır. Diğer yandan evde sağlıksız atıştırmalıklar bulundurmak ya da dışarda istediği besinin zararlarını gözetmeden sadece onu mutlu etmek veya bir nevi ödül niyetine verilen besinler çocuklarınıza faydadan çok zarar verebilir. Bu tatil döneminde hem çocuklarınızla vakit geçirmek hem de çocuklarınızın beslenme konusunda bilinçlenmesine ve eğitilmelerine olanak sağlayabilirsiniz. En basitinden süt ve süt ürünleri, tahıllar, et ve et ürünleri, yağlı tohumlar, meyve ve sebzeler gibi besin gruplarının her birinin beslenmelerinde olması gerektiğinden ve bunların dengeli bir şekilde alınmasının sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkı sağlayabileceğinden bahsedebilirsiniz. Ek olarak çocuklarınızla birlikte evde sağlıklı tarifler yapabilir ve sağlıklı beslenmeyle ilgili faydalı kitaplar okuyabilirsiniz.

Doğal ağrı kesiciler

Doğal ağrı kesiciler

Bazı bitki ve meyveler binlerce yıldır doğal ağrı kesici olarak kullanılıyor. Hayatlarının belli dönemlerinde çeşitli ağrı şikayetleri nedeniyle yaşam kalitesi düşen çok sayıda kişi, ilaçların yerine daha az yan etkisi olduğunu düşündüğü doğal ağrı kesicileri tercih ediyor. Vücudu gevşeterek bazı ağrıları hafifleten bu bitki ve meyveleri tüketirken aşırıya kaçılmaması gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Betül Merd, doğal ağrı kesici besinlerle ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Betül Merd

Kırmızı üzüm

Bu meyvenin koyu renkli olanı, doku dejenerasyonuna katkıda bulunan enzimleri bloke eden güçlü bir bileşik olan resveratrol içermektedir. Yapılan araştırmalarda resveratrolun, sırt ağrısına neden olan kıkırdak hasarına karşı koruma sağlayabildiği belirlenmiştir.

Zencefil

2000 yıldır sindirim sistemine rahatlattığı bilinen zencefil aynı zamanda etkili bir ağrı kesicidir. Mide bulantısını önleyen zencefil aynı zamanda mide yatıştırma özelliğiyle de bilinmektedir. Zencefil, artrit kaynaklı ağrıyan eklemler ve adet krampları da dahil olmak üzere ağrıyla savaşan doğal bir bitkidir. Yapılan çalışmalarda, zencefil kapsüllerinin antiinflamatuar ilaçlar gibi, ağrıları hafifletmede işe yaradığı belirlenmiştir.

Miami Üniversitesi’nde 6 hafta süren bir araştırma sonucunda, kronik diz ağrısı olan hastaların neredeyse 3’te 2’si inin zencefil özü kullanarak ayağa kalktıktan sonra daha az ağrı hissettiği bildirilmiştir. Araştırmalar, zencefilin egzersiz sonrası ağrının üstesinden gelmeye yardımcı olabileceği yönündedir.

Papatya

Papatya da ağrı kesici maddeler bulunmaktadır. Özellikle sinir sistemi ile ilgili ağrılar için yüzyıllardır insanlar tarafından kullanılır. İyi bir kas gevşetici özelliği olan papatya çayının ağrıları azalttığı kabul edilmektedir.

Soya

Soyanın osteoartrit diz ağrısını % 30 ve üzeri oranda kestiği tespit edilmiştir. Oklahoma Eyalet Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, üç ay boyunca günde 40 gram soya proteini tüketmenin hastaların ağrı kesici ilaç kullanımını yarı yarıya azalttığı belirlenmiştir.

Soyanın içerindeki izoflavonların anti-inflamatuar özelliği sayesinde ağrı kesici etkiye sahip olduğu bilinmektedir.

Zerdeçal

Zerdeçalın içindeki bileşik, iltihaplanma dahil olmak üzere vücuttaki çeşitli süreçleri etkileyebilmektedir. Kurkumin takviyesi alanların romatoid artrit ve osteoartrit sorunları ile baş edebildiği ortaya çıkmıştır. Zencefilin demlenmesi ve içine bal konulmasıyla hazırlanan çaya karabiber eklenmesi etkisini artırmaktadır. Hint gıdalarında yaygın olarak kullanılan baharatın, romatoid artrit ağrısına ibuprofen kadar etkili olduğu belirlenmiştir. Sıçanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, zerdeçalın eklemlerin artritten tahribatını da engellediği gözlenmiştir.

Kiraz

Kirazın içeriğindeki antosiyaninler adı verilen yüksek miktarda antioksidanlar, kirazın ağrıyla mücadele gücünün anahtarıdır. Yapılan araştırmalarda, kiraz suyunun egzersiz yapan erkeklerde kas hasarı semptomlarını azalttığı belirlenmiştir. Ağrı kesici antosiyaninler ayrıca böğürtlen, vişne, ahududu ve çilekte de bulunmaktadır.

Kahve (kafein)

Reçetesiz satılan birçok soğuk algınlığı ve baş ağrısı ilacında kafein bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda, bilinen ağrı kesicilerle birlikte tüketildiğinde ağrı kesicilerin etkilerini arttırdığı belirlenmiştir. Son yıllarda ise kafeinin kendine özgü ağrı azaltıcı güce sahip olduğu da ortaya çıkmıştır. Ancak kafein alımında aşırıya kaçmamak gerekmektedir.

Balık

Balıktaki omega-3 yağ asitleri, romatoid artrit, migren ve Crohn hastalığı da dahil olmak üzere bazı otoimmün hastalıklardan kaynaklanan ağrı veya iltihaplanmayı azaltabilmektedir. Düzenli balık tüketen, kronik boyun ve sırt ağrısı olan hastalarda etkili olduğu bilinmektedir. Yapılan bir araştırmada ağrısı olan hastaların yüzde 60’nın üç ay boyunca balık yağı tükettikten sonra rahatlama yaşadığı ve neredeyse çoğu ağrı kesici ilaçları tamamen bıraktığı bildirilmektedir. Kronik ağrıları olanların somon, uskumru, sardalye veya alabalık gibi yağlı balıklardan haftada 2-3 öğün yemesi önerilmektedir. Hepsi de omega-3 kaynağı olan bu balıklar düzenli tüketildiğinde ağrıyı baskılamaktadır. Ancak kan sulandırıcı alınıyorsa, önce uzman hekime danışılmalıdır. Çünkü omega-3’ler bu ilaçların etkisini artırabilmektedir.

Yaban mersini

Yaban mersini, iltihapla savaşabilecek ve ağrıyı azaltabilecek çok sayıda bitkisel öğeler içermektedir. Meyvenin mevsimi değilse, donmuş yaban mersini taze ile benzer şekilde besin içeriğine sahiptir. Çilek ve portakal da dahil olmak üzere antioksidan ve polifenol içeren diğer meyvelerin de yatıştırıcı etkileri vardır.

Kabak çekirdeği

Kabak çekirdeği, migren ataklarını azaltmasıyla bilinen bir mineral olan müthiş bir magnezyum kaynağıdır. Ayrıca osteoporozun önlenmesine ve tedavisine yardımcı olmaktadır. Daha fazla magnezyum için badem ve kaju fıstığı, koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak ve lahana gibi), fasulye ve mercimek düzenli olarak tüketilmelidir.

Nane

Nane yağı, irritabl bağırsak sendromunun ayırt edici özellikleri olan ağrılı kramplarını, gazı ve şişkinliği gidermektedir. Aşırıya kaçmamak şartıyla nane çayı tüketenler, mide rahatsızlığına bağlı ağrılarının yatıştığını belirtmektedir.

Ceviz

İçeriğindeki yüksek miktarda omega-3 yağ asitleri ile beyin ve kalp sağlığının yanı sıra ağrılara da iyi gelmektedir. Düzenli olarak ceviz tüketmek, kas ve eklem ağrılarına karşı etkilidir. Özellikle kahvaltılarda ve ara öğünlerde tüketilmesi önerilmektedir.

Sarımsak

Diş ve baş ağrısına iyi gelen sarımsak, doğal antibiyotik olarak bilinmektedir. Özel sağlık durumları haricinde genellikle günde 2-3 diş sarımsak kas ve kemik ağrılarına iyi gelmektedir.

Sızma zeytinyağı

İçeriğinde oleokantal enzimi olan sızma zeytinyağının, doğal bir anti-inflamatuar yani iltihap giderici etkisi vardır. Ayrıca bu enzimin ağrıyı azalttığı belirtilmiştir. Ancak bu enzimin etkili olabilmesi için zeytinyağının natürel olması ve eski usullere göre sıkılarak tüketime hazır hale getirilmesi önemlidir.   Tüm bu besinler kişide kronik hastalıklar ya da beslenme ile farklı sorunlar varsa dikkatli tüketilmeli, gerekli hallerde doktora danışılmalıdır.

Dondurma yerken bunlara dikkat edin

Dondurma yerken bunlara dikkat edin

Sıcak yaz aylarının vazgeçilmez serinliği dondurma, uygun koşullarda üretilmediği ve saklanmadığı zaman bazı sağlık sorunlarına yol açabiliyor. İnsan sağlığını tehdit eden patojen bakteriler, dondurmanın ana maddesi olan süt ve süt ürünlerinde uygunsuz koşulların da etkisiyle çok hızlı bir şekilde çoğalabiliyor. Özellikle çocuklar için besleyici değeri yüksek olan dondurmanın bozulmaması için doğru saklama koşullarına uyulması gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Betül Merd, dondurmanın nasıl tüketilmesi gerektiği ile ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Betül Merd

Doğal üretilen dondurma daha sağlıklı

İçeriğinde kalsiyum, fosfor ve magnezyum gibi minerallerin yanı sıra A, B12 ve C vitaminleri ile protein olan dondurma 7’den 70’e herkesin zevkle tükettiği bir besindir. Günümüzde her bölgede yerel üreticiler tarafından hazırlanan ve katkısız olduğu bilinen dondurma; süte göre %15 fazla protein, 4-5 kat daha fazla yağ ile yaklaşık ve 3-4 kat daha fazla karbonhidrat içermektedir. Ancak eski usullere göre hazırlanmayan bazı paketli dondurmaların içeriğindeki glikoz şurubu gibi tat verici maddeler ile raf ömrünü uzatan stabilizatör ve kıvam artırıcı emülgatör, bitkisel yağ ya da süt yağı kısa sürede bozulmasını engelleyerek besin değerlerinin yok olmamasını sağlamaktadır.

Dondurma bilinen ve güvenilir satıcılardan alınmalı

Yerel üreticiler tarafından katkısız olarak üretilen ve açık olarak satılan dondurma bilinen ve güvenilir adreslerden alınmalıdır. Üretim ve saklama aşamalarındaki genel kurallara uyulmasına ve soğutucuların sterilizasyonuna dikkat edilmesi gerekir. Mikroorganizmalar süt ve süt ürünlerinin içinde çok hızlı çoğalabilmekte ve tüketildiği takdirde sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Kurallara uyulmadığında mikroorganizmalar için uygun gelişme ortamı oluştuğundan dondurma sağlığa zararlı bir besin haline gelebilmektedir. Dolayısıyla dondurmanın pastörize sütten yapılması, uygun hijyen koşullarında üretilmesi ve saklanması çok önemlidir. Paketli dondurmaları alırken ise son tüketim tarihi geçmiş olanlar ile bakanlık izni olmadan üretilenlerinden uzak durulmalıdır. Özellikle bu ürünlerin dağıtımının soğuk zincire uygun olarak yapılması önemlidir.

Kilo vermek isteyenler için sağlıklı bir tatlı

Kalsiyum ve fosfor nedeniyle okul çağındaki çocukların kemik ve diş gelişimine katkı sağladığı için önemli bir besin kaynağı olan dondurma, kilo vermek ve forma girmek isteyenlerin de günlük beslenme programlarında aşırıya kaçmamak şartıyla olması gereken bir besin kaynağıdır. Un ve şekerden yapılan hamur tatlılarına göre kalori değeri düşük olan 100 gram sütlü dondurmada yaklaşık 190 kalori bulunmaktadır. 100 gram sütlü dondurmada ortalama 148 mg. kalsiyum, 115 mg. fosfor, 63 mg. sodyum, 181 mg. potasyum, 0.1 mg. demir, 440 IU A vitamini, 0.21 mg. E vitamini, 0.21 mg. B2 vitamini ve 0.1 mg niasin bulunmaktadır. Haftada bir veya iki kez ara öğünlerde tüketilen dondurmanın, antioksidan özelliğinin de olduğu unutulmamalıdır. Ancak dondurmanın içeriğindeki yağ, şeker ve kalori miktarına dikkat edilmesi gerekir.

Tüketiminde miktar ve sıklık önemli

İki top light dondurma, 1 porsiyon meyveye; 3 top sade dondurma, 1 dilim ekmek+1 su bardağı süt+1 porsiyon meyveye eşdeğerdir. Dondurma haftada 1-2 kez günlük diyete eklenebilir. Önemli olan sıklığının ve miktarının ayarlanmasıdır. Dondurmanın lezzeti arttıkça kalori ve yağ oranı da artmaktadır. Dondurma almadan önce etiket bilgileri kesinlikle okunmalıdır. Meyveli ve sütlü olan dondurmalar ise genelde daha düşük yağ oranına sahiptir.
Evde yapılabilecek limonlu şekersiz dondurma tarifi:

Malzemeler:

1.5 su bardağı süt

1 limonun suyu (Limon çok sulu değilse daha fazla kullanabilir)

1 limon kabuğu

1 yemek kaşığı bal

1/2 çay kaşığı zerdeçal

Yapılışı:

Tüm malzemeleri karıştırdıktan sonra bir kalıba alıp dondurucuya koyun. İyice donana kadar karışımı dondurucuda bekletin. Donduktan sonra karışımı bir mutfak robotuna koyup karıştırın. Kıvamına göre 4-5 yemek kaşığı kadar süt ilave edebilirsiniz. Tekrardan hazırladığımız karışımı 30 dakika kadar dondurucuda bekletip afiyetle tüketebiliriz.

Yoğurdun içerdiği 10 vitamin ve mineral

Yoğurdun içerdiği 10 vitamin ve mineral
Türk mutfağında önemli bir yeri olan yoğurt, içerdiği zengin vitamin ve mineraller sayesinde sağlığa olan faydalarıyla biliniyor. Yoğurt bebeklik döneminden itibaren her yaş grubunun beslenmesinde büyük önem taşıdığı gibi, içerdiği kalsiyum açısından kadınların menopoz sürecinde de sağlıklı kalmasında rol oynuyor. Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Berna Ertuğ, yoğurdun faydaları hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Berna Ertuğ

 Bağışıklığı destekliyor

Yoğurt sindirimi kolaylaştırıp bağırsakların çalışmasına yardım eder. Laktoz içeriğinin süte göre az olması nedeniyle sindirimde avantaj sağlamaktadır. İçerdiği probiyotikler sayesinde sindirimin yanında vücut bağışıklığını da destekler. Yoğurt, içerdiği kalsiyum sebebiyle kemikleri güçlendirir ve korur. Bu nedenle osteoporozun (kemik erimesi) önlenmesinde de büyük önem taşır. Kalsiyumun en önemli işlevi kemik ve diş sağlığını korumak ve gelişimlerini sağlamaktır. Dolayısıyla büyümenin hızlı olduğu dönemde, hamilelikte ve emzirme döneminde kalsiyuma ihtiyaç daha da artış göstermektedir.

Fosfor yönünden çok zengin

Yoğurt, fosfor yönünden de zengindir. Fosfor, hücrelerde yer alan DNA ve RNA moleküllerinin temel yapıtaşlarıdır. Hücredeki tüm enerji döngüsünü sağlamaktadır. 200 g yani bir kase yarım yağlı yoğurdun %36’sı karbonhidrat, %32’si protein ve %32’si yağdan oluşmaktadır. Bir kase yoğurt ortalama 100 kcal’dir.

Yoğurdun içerisinde bulunan vitamin ve mineraller aşağıdaki gibidir;

  1. 6.8 g protein
  2. 3,5 g yağ
  3. 8.2 g karbonhidrat
  4. 100 mg sodyum
  5. 320 mg potasyum
  6. 230 mg kalsiyum
  7. 200 mg fosfor
  8. 10 mg kolesterol
  9. 44 iu A vitamini
  10. 2 mg C vitamini

Yoğurdun yeşil suyunu dökmeyin

Yoğurt bakterileri faaliyetleri sırasında B1, B2, Bvitaminleri sentezler. Dolayısıyla bu vitaminler de cilt sağlığı konusunda vücudu destekler. Yoğurdun yeşil suyu kesinlikle dökülmemelidir. İçerdiği yüksek miktardaki riboflavin büyüme, doku yenilenmesi ve enerji metabolizmasında görevlidir. Yoğurt günün her öğününde tüketilebilir. Ana yemeklerde veya ara öğünlerde tercih edilebilir.

Günde en az bir kase yoğurt tüketin

Günlük tüketilmesi gereken yoğurt miktarı diğer süt gruplarını tüketim durumuna göre değişiklik gösterir. Eğer diğer süt ürünleri tüketilmiyorsa ve kişinin kalori ihtiyacına göre uygunsa porsiyon arttırılabilir. Gün içerisinde süt ve peynir tüketiliyorsa günlük en az bir kase yoğurt tüketimi yeterlidir. Ancak hiç tüketilmiyorsa bu 3-4 kaseye çıkabilir. Bazı hazır yoğurtlar, yüksek miktarlarda ilave şeker ve yararlı olmayan diğer katkı maddelerine sahiptir. Bu nedenle güvenilir doğal yoğurtların tercih edilmesi oldukça önemlidir.

Oruç sonrası bayramda sağlıklı beslenin

Oruç sonrası bayramda sağlıklı beslenin

Ramazan Bayramı’nda Türk mutfağının çeşit çeşit ve lezzetli pek çok yemeği tatlısı ve tuzlusuyla masalarımızı renklendirirken, yemek yemek ailenin de bir araya geldiği keyifli toplantılara dönüşüyor. Bu sofralarda sağlıklı tercihler yapılması, kilo almamak ve mide-bağırsak sağlığı için önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Semahat Burcu Sel, Ramazan Bayramı ve uzun oruç dönemi sonrası için sağlıklı beslenme önerilerinde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Semahat Burcu Sel

Türkiye Avrupa’nın en kilolu ülkesi

Bayramlar kültürümüzün önemli parçalarından biridir. İnsanların bir araya geldiği bu özel günlerde sofralara ayrıca özen gösterilir. Birbirinden lezzetli yemeklerin ve tatlıların bulunduğu bayram sofralarında aileler buluşur ve hasret giderir. Eğer bu dönemde dikkat edilmezse uzun süren bir oruç döneminden de çıkıldığı için kilo alımı ve mide- bağırsak sorunları kaçınılmaz olabilir. Türkiye fazla kilo ve obezitede Avrupa’ da birinci sırada yer almaktadır. Fazla kilo ve obezite beraberinde diyabet, hiperlipidemi, karaciğer yağlanması vb. birçok sağlık sorununu getirmektedir.

Bayramda besin çeşitliliğine dikkat edin

Yaşamın her döneminde yeterli ve dengeli beslenmek sağlıklı olmak için en önemli kriterlerden biridir. Özellikle bayram boyunca besin çeşitliliğine dikkat edilmeli, yemekler yavaş ve iyi çiğnenmeli, az yağlı ve posalı besinler tercih edilmeli, karbonhidrat, yağ ve protein dengeli bir şekilde tüketilmelidir. Bunun yanı sıra günde 2-2,5 lt su tüketimi de çok önemlidir. Her insanın günlük tüketmesi gereken besin miktarları ve öğün sayısı kişiye özeldir. Kişi 3 ana öğün, 2 ara öğün tercih edebileceği gibi; 2 ana öğün, 1 ara öğün de tercih edebilir.

Kızartmadan ve işlenmiş gıdalardan uzak durun

Bayram sabahı güne hafif bir kahvaltı ile başlanmalıdır. Ağır, özellikle kızartma yöntemi ile yapılmış hamur işleri, salam sucuk gibi işlenmiş besinler tüketilmemelidir. Beyaz ekmek yerine tam buğday, siyez, ruşeym ve çavdar gibi esmer ekmek çeşitleri tercih edilmelidir. Roka, maydanoz gibi yeşillikler, domates ve salatalık gibi sebzeler kahvaltıda tüketilebilecek sağlıklı seçenekler arasında yer alır. Şekersiz çay, kahve ve bitki çayları kahvaltıda içilebilir. Çay ve kahve tüketimi gün içinde kontrollü bir şekilde yapılmalıdır. Öğlen ve akşam öğünlerinde de kızartma yöntemi ile pişen yemekler tercih edilmemelidir. Bir ana öğünde et yemeği var ise diğer ana öğünde sebze yemeği tüketilebilir. Öğünlerde salataya mutlaka yer verilmelidir. Bir öğünde hem çorba hem ekmek hem de makarna, pilav, börek vb. olmamalıdır. İçecek olarak şeker içeren asitli içecekler ve meyve suları yerine sade soda, ayran, kefir vb. daha sağlıklı içecekler tercih edilmelidir.

Şekeri kontrollü tüketin

Şerbetli, hamur işi tatlılar yerine sütlü tatlılar, dondurma veya meyveden yapılmış tatlılar tüketilmelidir. Meyve tatlılarının üzerine kaymak yerine labne ilave edilebilir. Fazla şeker tüketimi kilo alımı ve obezite ile doğrudan ilişkilidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), şeker tüketiminin kontrollü olmasını tavsiye etmektedir.

Sağlıklı ara öğün alternatifleri tercih edin

Ara öğünlerde sağlıklı ve tok tutan besinler tüketilmelidir. Ara öğün seçenekleri bu şekilde olabilir:

  •  Meyve / kuru meyve + ceviz / Çiğ fındık / Çiğ badem
  • Peynir + kepekli grisini / Lifli gevrek ekmek+ bitki çayı
  • Şekersiz latte + şekersiz yağsız bisküvi
  • Sütlü tatlı / Dondurma / Meyve tatlısı
  • Yoğurt + sade granola / Yulaf + meyve / Kuru meyve
  • Tost + şekersiz çay
  • Şekersiz komposto/ Hoşaf

Akdeniz tipi beslenin ve düzenli fiziksel aktivite yapın

Vücudun hayati fonksiyonlarını yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu tüm besinleri dengeli bir şekilde alması ve düzenli yapılan fiziksel aktivite sağlıklı bir bağışıklık sistemi ile yaşam için gereklidir. Dengeli ve sağlıklı beslenme toplumda görülme sıklığı artan fazla kilo, obezite ve kronik hastalıklarla mücadelede büyük önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar Akdeniz diyetinin sağlıklı bir hayat için en uygun beslenme şekli olduğunu göstermektedir. Akdeniz diyetinde çokça yer alan meyve, sebze ve baklagiller vücudun ihtiyacı olan lif, vitamin, antioksidan ve mineralleri sağlar. Zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, balık ve tavuk eti gibi kaliteli protein kaynakları yine Akdeniz diyetinin bir parçasıdır. Sağlıklı bir beslenme tarzı kadar düzenli fiziksel egzersiz de sağlığı korumak ve kaliteli bir yaşam sürmek için gereklidir.

Bayramı sağlık geçirmek için şunlara dikkat edin

Bayramı sağlık geçirmek için şunlara dikkat edin

Ramazan orucu nedeniyle gün içinde uzun süreli açlık ve sonrasında bayram ile birlikte yeme alışkanlıklarının yeniden değişmesi sindirim sistemi ile ilgili bazı sorunlara yol açabiliyor. Özellikle bayram süresince kontrolsüzce tüketilen tatlı ve yemekler fazla kiloları da beraberinde getirebiliyor. Bayram boyunca özellikle kalp ve mide sorunları olanlar ile yüksek tansiyon ve diyabet hastalarının beslenmelerine özen göstermeleri gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Betül Merd, Ramazan Bayramı süresince dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Betül Merd

Bayram kahvaltısında aşırıya kaçmayın

Ramazan’da değişen beslenme alışkanlığı, bayramın başlamasıyla sona erecek. Bunun için Ramazan öncesinde eski yeme alışkanlığına yavaş yavaş dönmek gerekir. Ramazan nedeniyle bir ay boyunca gündüzleri devam eden açlık hissinin ortadan kalkacağı düşüncesi genellikle aşırı yeme isteğine neden olmaktadır. Bayram sabahı erken saatte güne hafif bir bayram kahvaltısıyla başlanmalıdır. Kahvaltıda ağır kızartmalar yenilmemeli, tuz içeriği yüksek besinlerden uzak durulmalıdır. Poğaça, açma ve börek gibi hamur işleri ile sucuk, salam ve sosis gibi ısıl işlem görmüş besinler ilk gün yenmemelidir. Peynir, yumurta ve süt gibi protein kaynakları tercih edilmeli, zeytinin yanı sıra salatalık ve domates gibi mideyi yormayan sebzeler tercih edilmelidir.

Bayram ikramlarına dikkat edin

Ramazan bayramında kilo problemi olanların bayramın vazgeçilmezleri arasında olan şeker ve şerbetli tatlıları günde 1 porsiyon tüketmelerinde yarar vardır. Ancak tatlı tüketilecekse az şekerli sütlü tatlılar ve meyve tatlıları ile dondurma tercih edilmelidir. Genellikle insanların önemli bir kısmı Ramazan’da kaybettikleri kilonun bir bölümünü 3 günlük bayram süresince ve sonraki günlerde aldıkları bilinmektedir. Bayram ziyaretlerindeki ikramlarda aşırıya kaçmamak gerekir. Şerbetli ağır tatlılardan uzak durulmalıdır. Bayramda tatlı ikram edilecekse meyve tatlıları veya sütlü tatlıları tercih edilmelidir. Misafirlere fındık, ceviz ve fıstık gibi kuruyemişler ile kuru meyvelerden yapılan komposto ile ayran servis edilebilir.

 Günde 8-10 bardak su için

Ramazan ayı boyunca vücuda yeterli miktarda sıvı alımı olmadığı için bayramda da genellikle su tüketimi unutulmaktadır. Sindirimi kolaylaştıran su, zararlı maddeleri vücuttan attığı için canlı yaşamında önemli bir yere sahiptir. Bunun için bayramda günde 8-10 bardak su içmeye özen gösterilmelidir. Özellikle bayram ziyaretlerinde ikram edilen kafeinli, gazlı ve şeker oranı yüksek içeceklerden uzak durulmalıdır. Günde 1-2 fincan kahveden fazlası içilmemelidir. Bu içeceklerin yerine ev sahiplerinin de su ve ayran ikram etmeleri daha sağlıklı olacaktır.
Az yiyip çok hareket edin

Bayramda az miktarda ve sık yemeye özen gösterilmeli, sindirim sistemini yormayan sağlıklı besinler tüketilmelidir. Öğlen yemeğinde zeytinyağlı sebze yemekleri ile hafif ızgara et ve salatadan oluşan bir sofra tercih edilmelidir. Öte yandan, ara öğünde meyve ve yoğurt tercih edilmesi daha sağlıklı olacaktır. Akşam yemeği de hafif besinler tüketilmeli, öğün zamanı için gece geç saatler tercih edilmemelidir. Ramazan ayı nedeniyle yapılamayan yürüyüş ve spora geri dönülmelidir. Tempolu yürüyüşler ve spor metabolizma hızını artırmakta, vücudu zinde tutmaktadır. Özellikle bayram ziyaretlerinde besinler yoluyla fazladan alınan enerji bu sayede harcanacaktır. Öncelikle kısa, daha sonrada orta mesafeli yürüyüşlerle başlanmalı, başlangıç için vücudu yoracak ağır aktivitelerden kaçınılmalıdır.

 

Sağlıklı çocuk için, sağlıklı beslenme şart!

Sağlıklı çocuk için, sağlıklı beslenme şart!

Sağlıklı çocuklar yetiştirmede sağlıklı ve dengeli beslenme şüphesiz kritik önem taşıyor. Gelin görün ki bunun bilincinde olmasına rağmen pek çok anne baba için çocuklarına sebze başta olmak üzere sağlıklı yiyecekler yedirmek deveye hendek atlatmaktan zor olabiliyor. Bazen de tam tersi, çocuk ne kadar yerse yesin, “Acaba yeterince beslenebildi mi?” endişesiyle daha fazla besin yükleyebiliyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Günümüzde hem yetersiz beslenme hem de obeziteye yol açacak şekilde gereğinden fazla beslenme çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir problem. Ebeveynler yeteri kadar besin ögesi alamadığı endişesi ile çocuğa bazen gereğinden fazla öğün ya da besin önerirken, bu da fayda yerine, obezite başta olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. 5-11 yaşı içeren okul dönemi çocuğunun hangi besin grubundan ne kadar tüketmesi gerektiği bilinirse bu süreci yönetmek o ölçüde kolay olacaktır“ diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, çocukların sağlıklı ve dengeli beslenmesi için besin gruplarını ve tüketilmesi gereken miktarları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman

Süt grubu

Bu besin grubunda peynir, kefir, süt, yoğurt gibi ürünler yer almaktadır. Çocuğun büyümesi, gelişmesi ve bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir. Temel olarak protein, kalsiyum, çinko, bazı B grubu vitaminleri bu besin grubunda bulunur. Özellikle A, D, E, K vitaminleri sütün yağ kısmında çokça yer alır. Bu nedenle eğer özellikle kısıtlanması gereken bir durum yoksa bu yaş grubu çocuklarda yağsız süt ürünü önerilmez. Günde 3-4 porsiyon süt ürünü tüketilmesi hedeflenmelidir. 1 porsiyon süt ürünü; 1 kase yoğurt veya 1 su bardağı süt veya 1 dilim peynir olarak düşünülebilir.

Et, bakliyat, yumurta ve yağlı tohumlar

Bu besin grubu protein içeriğinin yanı sıra demir, çinko, bazı B grubu vitaminlerini yapısında barındırır. Çocuğun büyüme ve gelişmesinde önemli yer tutar. Sinir sistemi, kan yapımı, bağışıklık sisteminde rolü olan en önemli besin grubudur. Özellikle ette bulunan demir çocukluk çağında sıklıkla görülebilen demir eksikliğinin giderilmesinde rol alır. Yumurta en kaliteli protein içeriğine sahiptir. Ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlar da oldukça besleyici içeriğe sahiptir ancak küçük hacimde yoğun yağ ve kalori içerdiğinden dikkatli tüketilmelidir. Günde 1.5-2 porsiyon kadar tüketilmesi gerekir. 1 porsiyon et grubu; 2 yumurta veya 1 el içi kadar et veya 8 yemek kaşığı bakliyat ya da 30 gram yağlı tohum anlamına gelir.

Sebze ve meyve grubu

Meyve ve sebzeler çok çeşitli vitamin, mineral, posa ve antioksidanları yapısında barındırırlar. Bu içeriklerden C vitamini bağışıklığı destekler ve hastalıkların oluşumuna karşı koruyucudur. A vitamini göz sağlığını korur, bağışıklığı destekler. Posa bağırsakların sağlıklı çalışmasını sağlayarak kabızlığı önler. Günde 2 porsiyon sebze, 2-3 porsiyon meyve tüketilmesi hedeflenmelidir. 1 porsiyon sebze; 200 gram çiğ sebzeye, 1 porsiyon meyve ise; yaklaşık bir avuç içi kadar 100 gram meyveye denk gelir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Ekmek ve tahıl grubu

Tahıllar vücut için temel enerji kaynağıdır. Bu nedenle iyi bir beslenme planının olmazsa olmazıdır. İçeriğinde E vitamini, B12 hariç çoğu B grubu vitaminini barındırır. Bu besin grubundan mayalı ekmeğin besin değeri mayasız olana göre daha yüksektir. Ayrıca tam tahıllar da içerdikleri vitamin ve mineral sayesinde hem daha besleyicidir, hem de diyabet ve obzeiteye karşı koruyucudur. Bu nedenle beyaz ekmek yerine tam tahıl ürünler tercih edilmelidir. Bu besin grubundan da 3-5 porsiyon ürün seçilmelidir. Ergenlik dönemindeki çocuklarda bu grubun gereksinimi artar. 1 porsiyon tahıl grubu; 2 ince dilim ekmek veya 4-5 yemek kaşığı makarna ya da erişteye denk gelmektedir. Bulgur ve tam buğday makarnanın tok tutma süresi pirinç veya sade makarnaya göre daha uzundur ve besin ögesi içeriği daha zengindir.

Oruç tutarken sağlıklı kilo verebilirsiniz!

Oruç tutarken sağlıklı kilo verebilirsiniz!

Ramazan ayı, sağlığı olumsuz yönde etkileyen beslenme alışkanlıklarından uzak durmak ve doğru alışkanlıklar kazanmak için bir fırsattır. Eğer bu süreç her gün kızarmış, fazla yağlı yiyecekler ve tatlılardan zengin bir beslenmeyle geçirilirse;  kiloda artış, kan kolesterol ve şeker seviyelerinde bozulmalar görülebilir. Kişinin ihtiyacı olan miktarda, dengeli ve sağlıklı bir şekilde beslenmesi Ramazan boyunca sağlıklı, aktif ve dinç kalmaya yardımcı olacaktır. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümünden Uz. Dyt. Nur Sinem Türkmen, Ramazan ayında sağlıklı bir şekilde oruç tutmak ve bu dönemde kilo almak yerine ideal kiloya ulaşmak için önemli önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Uz. Dyt. Nur Sinem Türkmen

Uzun süreli açlıkta vücut yağ depolarını kullanır

Yiyecek veya içecek tüketilmeyen oruç saatlerinde vücut, gece boyunca tüketilen besinlerden gelen tüm enerjiyi kullandıktan sonra karaciğer ve kaslarda depolanan karbonhidratları ve yağ depolarını kullanmaya başlar. Çoğu insan için bu durum kötü bir sonuç doğurmaz fakat diyabet gibi kronik hastalıkları olanlar ya da hamileler ve emziren anneler oruç tutmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalıdır. Kilo kaybetmek isteyenler için Ramazan ayı, fazla olan vücut yağ depolarından kurtulmak için bir avantajdır. Ancak bu avantaj doğru bir şekilde beslenilerek kullanılmalıdır. İftar ve sahurda şekerli ve yağlı yiyecek ile içeceklere yönelmek ise kolaylıkla kilo alımına neden olmaktadır.

İftardan hemen önce veya 2 saat sonra egzersiz yapın

Sahur, iftar ve iftardan 2 saat sonra yapılan ara öğün ile oluşturulmuş bir diyet programı ve iftardan hemen önce veya 2 saat sonra yapılan egzersizler uyguladığında Ramazan döneminde de kilo kaybedilebilir. Önemli olan kişinin ihtiyacı kadar ve kan şekeri seviyesini hızlı yükseltmeyen gıdalardan zengin beslenmesidir. Oruç tutarken mutlaka protein kaynaklarına ve sebze tüketimine önem verilmelidir. Yeterli ve dengeli bir şekilde oluşturulacak sahur ve iftar menüleri metabolizma hızını canlı tutacaktır. İftardan hemen önce veya 1-2 saat sonra yapılacak düzenli egzersizler veya yürüyüşlerle de kilo almanın önüne geçilebilir.

Kilo kontrolü için tatlı ihtiyacını meyvelerden sağlayın

Kilo kontrolü sağlamak isteyen kişiler mutlaka bu dönemde tatlı ihtiyacını taze meyvelerle karşılamalı, şekerli yiyeceklere ise haftada 1 şeklinde sınırlama getirilmelidir. Yağ açısından zengin gıdaların, özellikle hayvansal yağların, yağlı etlerin veya margarin/tereyağlı hamur işlerinin tüketimi azaltılmalıdır. Yiyecekleri kızartmak yerine, fırında pişirme, haşlama veya ızgara gibi diğer pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Beyaz ekmek, pirinç, makarna, pide yerine tam buğday ekmeği, tam buğday unu ile yapılan pide, bulgur, tam buğday makarna tüketimi zengin lif ve besin değeri sayesinde uzun süre tok tutarak porsiyon kontrolü sağlamayı kolaylaştırmaktadır.

Sahurda lif ve besin değeri yüksek gıdalar tüketin

Metabolizmanın düzgün bir şekilde çalışmaya devam etmesi için mutlaka sahur yapılmalıdır. Sahur öğünü, kahvaltı gibi düşünülebilir. Kan şekeri seviyesini dengede tutacak, enerji ve lif içeriği yüksek tam buğday unu ile yapılmış ekmek-pide, yulaf bazlı tahıl gevrekleri gibi kaliteli karbonhidrat kaynakları ve uzun süre tok tutacak proteinden (örneğin; yumurta, süt ve süt ürünleri) ve sağlıklı yağlardan zengin (örneğin; yağlı tohumlar, zeytin, avokado) besinler tercih edilmelidir.

Şekerli, kafeinli içecekleri ve tuzlu besinleri tüketmeyin

Sahurda en az 500 ml su içilmedir. Ayrıca, su içeriği yüksek besinleri tüketerek de su alımı artırılabilir. Salatalık, domates gibi hem lif hem de su içeriği yüksek sebzeler ve meyveler öğüne eklenmelidir. Sahur sırasında çay, kola gibi kafeinli ve şekerli içeceklerden kaçınılmalıdır. Bu içecekler daha sık idrara çıkılmasına ve daha fazla su kaybedilmesine neden olabilir. Aynı şekilde, vücuttan su atılmasına sebep olacak şarküteri ürünleri, tuzlu peynir- zeytin vb. fazla tuzlu gıdalardan uzak durulmalıdır.

Çorba ve ana yemek arasında 15 dakika ara verin

Oruç 1 bardak su ve isteğe göre 1 adet hurma veya zeytin ile açılabilir. Daha sonra, hafif bir başlangıç olması için çorba ile devam edilebilir. Diğer yemeklere geçmeden önce mutlaka 15 dakika ara verilmelidir. Mide rahatsızlıklarından korunmak için yavaş ve ihtiyaçlara uygun miktarlarda beslenilmelidir. İftarda, genel olarak, yağ veya şeker bakımından zengin, kızarmış ve işlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır.

İftardan sonra bol hareket edin

Ramazan ayında sıkça tüketilen tatlılar çok fazla şeker içermektedir. Her iftardan sonra düzenli olarak tatlı tüketmek kilo alımına sebep olabilir. Tatlı ihtiyacı, iftardan 1 saat sonra meyve tüketilerek karşılanabilir. Mevsimine göre su içeren veya lif içeriği yüksek, bağırsakların düzenli çalışmasına katkıda bulunacak armut, elma, kayısı gibi sezonunda olan herhangi bir meyve tüketilebilir. İftar sonrasında mümkün olduğunca hareket edilmeli, düzenli bir şekilde yürüyüşe çıkmalı veya evde yapılabilecek egzersizlerle fiziksel aktivite seviyesi artırılmaya çalışılmalıdır.

Mutlaka günlük 2 litre su tüketin

Ramazan ayında oruç tutan çoğu insan baş ağrısı, yorgunluk ve konsantre kaybı, kabızlık gibi bağırsak sorunları, vücutta ödem oluşumuna neden olabilecek dehidrasyon (su kaybı) yaşamaktadır. Vücut su depolayamaz. Bu nedenle, oruç sırasında, böbrekler idrarda kaybedilen miktarı azaltarak mümkün olduğunca fazla su tasarrufu sağlamaya çalışır. Fakat tuvalete her gidildiğinde, nefes alındığında ve terlendiğinde vücut su kaybetmeye devam eder. Hava durumuna ve oruç uzunluğuna bağlı olarak, oruç tutarken gün içinde kaybedilen su, iftar-sahur arasında ortalama 2 litre içilirse herhangi bir sağlık sorununa neden olmamaktadır.

Örnek Sahur Menüsü;

Yumurtalı ve sebzeli omlet

Beyaz peynir

Tuzsuz zeytin veya ceviz

Bol yeşillik, domates, salatalık vb.

Tam tahıllı ekmek

1 bardak süt veya kefir veya haşlanmış yumurta

1 kase yulaf ezmesi ile yoğurt 1 avuç badem/fındık/ceviz vb. 1 porsiyon meyve

Örnek İftar Menüsü;

Kremasız bir çorba, ızgara/haşlama/fırında pişmiş et/tavuk/balık/hindi

Tam tahıllı ekmek veya bulgur pilavı yoğurt/ayran/cacık veya kremasız bir çorba

Kuru baklagil veya sebze yemeği tam tahıllı ekmek veya bulgur pilavı yoğurt/ayran/cacık

 İftar Sonrası Ara öğün;

1 avuç içi büyüklüğünde meyve ve karışık çiğ kuru yemiş

Oruç tutarken zinde olmanın en önemli üç kuralı…

Oruç tutarken zinde olmanın en önemli üç kuralı…

Halsizlik, sebepsiz mutsuzluk, dikkat eksikliği, kas veya eklem ağrıları gibi sorunlar yaşıyor musunuz? Erken yatmanıza rağmen sabahları uykunuzu alamamış hissediyor musunuz? Bu sorunlar size tanıdık geliyorsa, nedeni yaşam kalitemizi oldukça düşürebilen ‘bahar yorgunluğu’ olabilir!

Bahar mevsimine geçişle birlikte doğa canlansa da biz aynı enerjiyi kendimizde hissedemeyebiliyoruz. Bu soruna yol açan faktör ise uzun ve kasvetli kış aylarında yavaşlayan metabolizmamızın bahar mevsimine geçiş sürecine uyum sağlamakta güçlük çekmesi. Ayrıca bu yıl Ramazan ayının bahara denk gelmesi ve günlerin uzun olması nedeniyle aç kalma süreci uzayınca, yorgunluk hissi de artabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, eğer yorgunluğunuzun  altında ciddi bir sağlık problemi yoksa doğru beslenme adımlarıyla bu sorunun üstesinden gelebileceğinizi belirterek, “Ramazan ayında bahar yorgunluğuna karşı dikkat etmeniz gereken en önemli üç kural ise bolca su içmek, mevsim sebzeleri ile meyvelerini yeterli miktarda tüketmek ve düzenli olarak egzersiz yapmaktır.” diyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, baharı zinde geçirmeniz için beslenme alışkanlığınızda hangi önlemleri almanız gerektiğini anlattı; önemli uyarılarda bulundu!

Pause Sağlık, Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz

Sahura mutlaka kalkın!

Gün içerisinde ihtiyacınız olan enerjiyi sadece iftardan karşılamanız çok zor. Uykunuzu böldüğünü düşündüğünüz için sahura kalkmıyorsanız bu kez de kendinizi gün içerisinde çok yorgun ve uykuya meyilli hissedersiniz. Dolayısıyla sahuru kahvaltı öğünü gibi düşünün. Öğününüzü sıvı içeriği yüksek besinlerden ve yumurta gibi içerdiği yüksek proteinle tok tutan besinlerden oluşturmaya özen gösterin.

Mevsime uygun beslenin

Doğanın ve mevsimlerin değişimiyle birlikte bedenimizin ihtiyaçları da değişiyor. Örneğin soğuk kış aylarında bağışıklığımızı güçlendiren ve vücut ısımızın korunmasını sağlayan yiyeceklerle beslenmek istiyoruz. Bahar aylarında da düşen enerjimiz nedeniyle enerji veren ve antioksidan bakımından zengin olan besinleri tüketmemiz gerekiyor. Baharı zinde geçirmek için iftar veya sahurda; taze mevsim meyvelerinden çilek, erik, çağla, malta eriği, sebzelerden de semizotu, kabak, enginar, pazı, roka, nane, maydanoz ile taze soğan gibi yeşilliklere mutlaka yer verin.

Posa alımınızı arttırın

Her mevsim geçişi bağırsak düzenini değiştirebiliyor. Ayrıca oruç tutarken az su tüketimi ve yetersiz lif alımı sebebiyle kabızlık sorunu yaşanabiliyor. Yavaşlamış bağırsak hareketi ve kabızlık da ruh halini olumsuz etkileyerek kendimizi yorgun hissetmemize neden olabilirken, depresyonu da tetikleyebiliyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, kabızlık probleminde mutlaka bol posalı beslenmeye özen göstermeniz gerektiğini belirterek, “Yeterli posa alımını sağlamak amacıyla her gün düzenli olarak sebze yemeği ve salata tüketin. Tam tahıllı, çavdar veya ruşeymli ekmekleri tercih edin. Günde 1-2 porsiyon meyve yemeniz de çok önemli. Zengin antioksidan içerikleri nedeniyle çilek, dut ve elma gibi meyveler tüketin. Posa alımınızı artırmak için kabuklarıyla tüketilebilen meyveleri kabuklarını soymadan yemeyi alışkanlık edinin. Ayrıca haftada en az bir kez kurubaklagil tüketmeniz, dengeli ve posalı beslenmede önem taşıyor.” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Mutsuzluğa karşı bitter çikolata

Bitter çikolata tüketerek bahar yorgunluğuyla başa çıkabilir, kendinizi daha mutlu ve dinç hissedebilirsiniz. Bunun nedeni ise bitter çikolatanın içeriğindeki yoğun kakao sayesinde beyinde mutluluk hormonu olarak bilinen seratonin ve endorfin seviyelerini arttırmada etkili olması. Bitter çikolata aynı zamanda kortizol, yani stres hormonunu baskılıyor ve teobramin içeriğiyle enerji metabolizmasını da aktive ediyor. Ancak bitter çikolatayı tüketirken miktarı abartmayın. İftarda 2 küçük kare (30 gr) yemeniz yeterli olacaktır.

 Besinlerin su içeriği yüksek olsun

Hücrelerin canlılığı, metabolizmanın devamlılığı ve vücudun toksinlerden arınmasında yeterli su tüketimi son derece önemli rol oynuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, “Vücudun zinde kalmasını sağlayan en önemli faktörlerden biri yeterli sıvı alımıdır. Sağlıklı bir yaşam için her gün kilo başına 30 ml su içmeyi ihmal etmeyin” diyerek şöyle devam ediyor: “Sıvıyı su ve su içeriği yüksek salatalık, semizotu, kabak, marul ve ananas gibi besinlerden sağlamaya çalışın. Ayrıca melisa, ıhlamur ve papatya gibi rahatlatıcı özelliği olan bitki çaylarını yorgunluk kaynaklı uykusuzluk durumlarında tercih edilebilirsiniz.”

Çay ve kahveyi kısıtlayın

Yüksek miktarda alınan kafein uykusuzluğu tetikleyerek yorgunluğa neden olabiliyor. Aynı zamanda diüretik etkisiyle vücutta su kaybına yol açıyor. Bu olumsuz etkileri nedeniyle kahve, çay, enerji içecekleri ve asitli içecekler gibi kafeinli içeceklerden kaçınmanız çok önemli. Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, “Özellikle kahve severler için güvenli doz 400 mg kafeindir, yani 2-3 fincan kahve tüketimi yeterli ve olumlu etki sağlayacaktır. Ramazan ayında, iftar sonrasında kahve tüketebilirsiniz. Ancak kalp çarpıntısına sebep olabileceği ve tansiyonu arttırabileceği için hipertansiyon sorununuz varsa kafein alımını daha fazla kısıtlamalısınız.” diyor. 

Haftada en az bir kez balık şart

Stresi baskılama özelliği olan omega-3 yağ asitlerini beslenme listenize mutlaka ekleyin. Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, iftar öğünlerinde haftada en az bir kez balık tüketmeniz gerektiğini vurgulayarak şöyle devam ediyor: “Özellikle omega 3’ten zengin olan somon ve uskumru balıklarına sofranızda yer verin. Balık tüketemiyorsanız, sebzeler arasında omega 3 yağ asitlerinden en zengin sebze olan semizotunu tercih edebilirsiniz. Ayrıca yağlı tohumlar da omega 3 yağ asitlerinden iyi birer kaynaklar. Her gün 2-3 tam ceviz veya 10-15 adet fındık ve bademi ara öğün olarak tercih edebilirsiniz.”

Pause Sağlık, Pause Dergi

Magnezyum çok önemli

Vücuda alınması gereken eser elementlerden olan magnezyum eksikliği yorgunluğa sebep olabiliyor. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, deniz ürünleri, kabak çekirdeği, yağlı tohumlar, muz, çilek ve incir gibi meyveler magnezyumdan zengin besinler arasında yer alıyorlar. Aynı zamanda her biri iyi bir potasyum ve antioksidan kaynağı olarak da yorgunluğa ve vücut direncinin artırılmasına fayda sağlıyorlar. Bu besinleri iftar ve sahur öğünlerinizde sofranızda düzenli olarak bulundurmaya özen gösterin.

Her gün 45 dakika egzersiz yapın

Düzenli egzersiz yapmak sağlıklı olmayı destekleyen, zinde hissettiren ve bağışıklığı güçlendiren en önemli etkenlerden biri. Egzersiz olarak, yürüyüş, koşu, dans, pilates, yüzme ve bisiklet gibi egzersizler tercih edebilirsiniz. Her gün iftardan 1-2 saat sonra düzenli olarak yapacağınız 45 dakikalık bir yürüyüş metabolizmanızın hızlanmasına, ideal kilonuzun korunmasına, kendinizi daha sağlıklı ve enerjik hissetmenize yardımcı olacaktır.

 Düzenli ve yeterli uyku önemli!

Baharda zinde olmak için her gün 6-8 saat uyumaya özen gösterin. Zira, düzensiz uyku kendinizi daha yorgun hissetmenize neden oluyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Sıla Bilgili Tokgöz, özellikle kaliteli uyku için gece 23:00-03:00 saat dilimini mutlaka uyuyarak geçirmeniz gerektiğine işaret ederek, “Sahura kalkmadan geç saate kadar oturup yemek yemek hazımsızlık şikayetinizi artıracaktır. Bu durum da uykunuzu olumsuz etkilediği gibi sabah güne daha yorgun uyanmanıza sebep olacaktır. Bu nedenle iftardan sonra geç saate kalmadan uykuya geçmeniz ve sahura kalkmanız çok önemli.” diyor.