Yazılar

Koyu renkli balların antioksidan içeriği daha yüksek

Koyu renkli balların antioksidan içeriği daha yüksek

Oldukça sağlıklı bir besin olan balın tüketilirken porsiyon kontrolünün oldukça önemli olduğunu ifade eden uzmanlar, doğal bir besin olan bala, dışarıdan herhangi bir madde katılmasının yasak olduğunu söylüyor. Balın doğal olarak antioksidan özelliği olduğunu kaydeden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yapılan bir araştırmada koyu renkli balların antioksidan içeriğinin açık renkli olanlara göre daha yüksek olduğunun görüldüğünü vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, sağlıklı bir besin olan bal hakkında tüm bilinmeyenleri anlattı.

Arıların bitkisel kaynaklardan topladıkları nektarları metabolize ederek bala dönüştürmelerinin biyokimyasal bir süreç olduğunu ifade eden Yiğit, doğal bir besin olan bala, dışarıdan herhangi bir madde katılması veya balın doğal yapısında bulunan bir maddenin uzaklaştırılmasının kanun ve yönetmeliklerce yasaklandığını söyledi. Hülya Yiğit, şunları kaydetti:

“Bal, doğal olarak antioksidan özelliği olan bir gıdadır. Yapılan bir araştırmada koyu renkli balların antioksidan içeriğinin açık renkli olanlara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Bal içerdiği vitaminler, mineraller, organik asitler, flavonoidler ve enzimler nedeniyle sindirimi kolay, besleyici ve pek çok hastalığa karşı koruyucu ve tedavi edici özellik gösteren fonksiyonel bir besindir. Bal bileşiminde bulunan potasyum, fosfor, demir, magnezyum, sodyum, mangan, klor, kükürt ve iyot gibi insan vücudunun ihtiyaç duyduğu mineral maddelerce de zengin bir besin kaynağıdır.”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit

Bağışıklık sistemini de destekliyor

Bal bakteri, virüs ve mantarlara karşı vücudun bağışıklık sistemine destek olduğuna dikkati çeken Yiğit, “Özellikle kış aylarında bağışıklığı güçlendirmek ve soğuk algınlığından korunmak için tüketmekte fayda vardır. Bal içeriğindeki flavonoidler sayesinde kansere karşı koruyucu etki de göstermektedir. Yapılan birçok bilimsel araştırma balın, mide ülserinin temel etkeni olan Helicobacter pylori bakterisinin gelişimini yavaşlatarak hastalığın etkisini azalttığını bildirmiştir.” şeklinde konuştu.

Porsiyon kontrolüne dikkat!

“Bal oldukça sağlıklı bir besindir ancak tüketilirken porsiyon kontrolü oldukça önemlidir.” diyen Yiğit, içeriğinde yüzde 82 oranında karbonhidrat ve yüzde 1 oranında vitamin, mineral ve biyoaktif bileşikler bulundurduğunu, şeker oranı oldukça yüksek olduğu için diyabetik bireylerin tüketirken oldukça dikkatli olması gerektiğini söyledi.

“Dikkatli olunması gereken diğer bir grup ise 1 yaş altı bebeklerdir. Botulizm riski sebebiyle bebeklere 1 yaşında önce bal yedirilmemeli.” diyen Hülya Yiğit, sağlıklı bireylerin gün aşırı olarak 1 tatlı kaşığı kadar bal tüketmesinin vücut için yeterli olacağını, fazla miktarda bal tüketiminin kan şekeri dengesizliklerine, iştah kontrolünün azalmasına ve kilo artışına sebep olabileceğini de sözlerine ekledi.

İnatçı kilolardan kurtulmanın 9 püf noktası!

İnatçı kilolardan kurtulmanın 9 püf noktası!

Ne yapsanız bir türlü gitmiyor, gitse de geri geliyor, kalıcı olmuyor! Oysa bu uğurda diyet ve spor yaparak çok büyük emekler verdiniz, epey de yol aldınız ama gelin görün ki o inatçı son 3 kiloya takıldınız! Yine de moralinizi bozmayın. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz “Herkesin  vücudunda direnç gösteren son kilolar farklı olmakla birlikte aslında tavsiyelere uyarak, düzenli ve disiplinli ilerlendiğinde bu son 3 kiloyu, haftada 0.5-1 kilo vererek, 3 ile 6 hafta arasında sağlıklı bir şekilde vermek mümkün” diyor. Peki bu kilolar neden direniyor? İdeal kiloya ulaşmak için nelere dikkat etmek, hangi yanlışlardan kaçınmak gerekiyor? Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz inatçı kilolardan kurtulmanın 9 püf noktasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz

Düzenli egzersiz yapın

Son 3 kiloyu verebilmek için egzersizi ihmal etmeyin. Diyabet ve tansiyonunuz etkilenmiyorsa aç karnına egzersiz yaparak daha çok yağ yakabilirsiniz. Kilo vermek için en etkili egzersizler; yürüyüş yapmak, yüzmek ve bisiklete binmek gibi aerobik egzersizlerdir. 1 saat orta tempolu yürüyüş 300 kalori, 1 saat yüzme 600 kalori ve 1 saat bisiklet 600 kalori yakmanızı sağlar. Haftada en az üç gün ve en az 45 dakika yapacağınız orta tempolu düzenli egzersiz metabolizmayı hızlandırır, kalori yakımı sağlar, vücuttaki stresi azaltır ve yağ yakımını artırır. Böylece ideal kiloya ulaşılmasını ve kalıcı olmasını mümkün kılar.

Yeterli su içmeye dikkat edin

Yetersiz su tüketmek vücudun ödem tutmasına yol açarak kilonuza yansır. Her gün düzenli ve yeterince su için. Günlük tüketmeniz gereken su miktarını kilonuzu 30 ml ile çarparak bulabilirsiniz. Su tüketimini tek seferde değil, gün içerisine yayarak yapın. Yeterli su içmek metabolizmayı hızlandırır, açlık krizlerini önler, kilo vermeye yardım eder. Şekerli içeceklerden kaçının. Çay ve kahve su yerine geçmezken, vücudun ödem tutmasına sebep olabileceğinden çay ve kahve tükettiğiniz kadar ek su için. Özellikle son 3 kiloyu vermek için güne mutlaka büyük bir bardak su ile başlayın ve öğünlerden önce mutlaka bir iki bardak su tüketin.

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz

Uykunuza özen gösterin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz “Yapılan çalışmalar; yetersiz uykunun vücutta açlık sinyali oluşturan hormonların daha çok salınmasına sebep olduğunu gösteriyor. Böylelikle açlık seviyesini artırarak, bireylerin daha çok şeker ve yağ içeren gıdalar tüketmesine yol açıyor. Erken uyumaksa gece atıştırmalarını önlüyor. Ayrıca uykudan önce besin alımı ne kadar erken bitirilirse uyku kalitesi bir o kadar artıyor. Yeterli ve kaliteli uyku, vücuttaki stresin azalmasını sağlayarak kilo vermenizi kolaylaştıracaktır. Son 3 kiloyu verebilmek için yeterli uyku alımına özen gösterin” diyor.

Diyetinizde yeşil çaya yer verin

Antioksidanlardan zengin yapısıyla yeşil çay, metabolizmanızı hızlandırır. Hızlı bir metabolizma daha çok ve daha iyi çalışarak, daha çok enerji harcar ve yağların yakılmasını sağlar. Yeşil çayın içerisinde bulunan epigallokateşin antioksidanı, vücutta yağ yakan hormonların salgılanmasına destek sağlar. Her gün 1 bardak sade yeşil çayı diyetinize ekleyin ve içerdiği epigallokateşinler sayesinde dinlenirken bile kalori harcayın. Böbrek ve tansiyon gibi sağlık problemlerinizi varsa yeşil çay tüketiminden kaçının. Yeşil çay satın alırken güvendiğiniz markaları tercih edin. Açıkta satılan çayları tercih etmeyin.

Proteinden zengin beslenin

Proteinlerin sindirimi vücuda diğer besin gruplarından daha fazla enerji harcatır. Böylelikle metabolizmanızı ve kilo vermenizi hızlandırır. Her öğüne ekleyeceğiniz et, tavuk, balık, kurubaklagil, peynir, yoğurt gibi yüksek protein kaynakları enerji harcanmasını artırır, tokluk süresini uzatır, aşırı kalori alımının önüne geçer ve sürekli atıştırma yapmanızı engeller. Son 3 kilonuz var ise mutlaka proteinden zengin beslenin ve proteinleri özellikle çiğ sebzeler gibi liften zengin besinlerle destekleyin.

Öğün atlamayın

Bilinenin aksine öğün atlamak, uzun süre aç kalmak kilo vermeyi hızlandırmaz. Tam tersine  metabolizmayı yavaşlatır ve inatçı son 3 kiloyu vermenizi engeller. Öğün atlamayın. Yemeğinizi her gün aynı saatlerde yemeye özen gösterin. Ancak sürekli de atıştırmayın çünkü sürekli bir şeyler atıştırmak vücudun yağ yakmasını engeller. Akşam yemeğini erken bitirip sabaha kadar bir şey yememek yağ yakımınıza destek sağlayacaktır. Bu nedenle gün içerisinde aç kalmak yerine gece açlığını takip edin ve akşam yemeğinden sonra atıştırmayın.

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz

Mutlaka kahvaltı yapın

Güne mutlaka kahvaltıyla başlayın. Kahvaltı öğününü atladığınızda öğleye doğru aşırı düşmüş kan şekeri ile birlikte daha yüksek karbonhidrat, şeker ve yağ içeren gıdalara yönelebilirsiniz. Özellikle kahvaltınıza ekleyeceğiniz yumurta, peynir gibi yüksek proteinli gıdalar uzun saatler tok kalmanıza ve daha hafif bir öğle yemeği tüketmenize destek olacaktır. Ayrıca kahvaltıda yüksek protein ile güne başlamak metabolizmanızı hızlandıracağı için kilo vermenizi kolaylaştıracaktır. Son 3 kiloyu verebilmek için güne yüksek proteinli, basit şeker içermeyen bir kahvaltı ile başlayın.

Stresi yönetin

Stres vücudumuzda kortizol hormonunun salgılanmasına sebep olur. Yüksek kortizol düzeyi kan şekerini yükseltir ve böylelikle vücudun yağ depolamasına yol açar. Ceviz, semizotu, balık gibi omega-3 ve C vitamini yönünden zengin koyu yeşil sebzelerden yeterli beslenmek stres hormonlarını azaltmaya yardımcı olur. Egzersiz ve meditasyon da iyi ruh halini destekleyecektir. Son 3 kiloyu vermeyi kolaylaştırmak için stresi yönetme becerisi edinin ve diyetinizi omega-3 ve C vitamini yönünden zenginleştirin.

Umutsuzluğa kapılarak vazgeçmeyin!

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu Korkmaz, istenen kiloya ulaşmayı engelleyen, dirençli son kiloların nedenini ‘set point’ (ayar noktası) teorisiyle şöyle açıklıyor: “Set point teorisi, vücudun ağırlığını belirli bir aralıkta tutmaya çalıştığını ifade eder. Beslenmenizde daha az kalori almaya başladıktan bir süre sonra vücut bir savunma mekanizması oluşturur ve hormonların salgılanması, açlık, tokluk durumunuz değişmeye başlar. Vücut kaybettiği yağları geri kazanmak için elinden geleni yapmaya çalışır ve belki de diyetinizi sürdüremez hale gelebilirsiniz. Bu noktada umutsuzluğa kapılarak vazgeçmemek aksine kararlı ve disiplinli bir şekilde bu yöntemleri uygulamaya devam etmek gerekir.”

Bozanın bilinmeyen faydaları!

Bozanın bilinmeyen faydaları!

Geleneksel Türk içeceği olan boza, Balkanlar, Kırım, Kafkasya, Mısır ve Orta Asya başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde sıkça tüketiliyor. Özellikle soğuk kış günlerinde tercih edilen ve fosfor, sodyum mineralleri ile çeşitli vitaminleri içeren bozanın bir bardağı vücuda çok önemli faydalar sağlıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Gözde Akın, bozanın faydaları hakkında bilgi verdi.

Pause Dergi

Dyt. Gözde Akın

Mineral ve vitamin deposu

İnsan sağlığı için yararlı mikroorganizmaları içeren fermente tahıl bazlı bir içecek olan boza ülkemizde; darı, mısır, pirinç, çavdar, yulaf, buğday gibi tahılların öğütülmesi, su ilave edilerek pişirilmesi ve daha sonra şeker eklenerek maya ile laktik asit fermantasyonuna tabi tutulması ile üretilmektedir. Bozanın kıvamı koyu olup, açık sarı bir renge, tatlı ekşimsi lezzete ve asidik-alkollü bir kokuya sahiptir. Fermantasyon ürünleri olan laktik asit ve CO2 bozaya lezzet ve ferahlatıcı özellik vermektedir. Boza; fosfor ve sodyum mineralleri ile A, B1, B2, E, C ve Niasin vitaminleri içermektedir.

Bozanın 9 faydası

  1. Sağlık üzerine etkilerine dair yapılan araştırmalar bozanın fenolik bileşenler ve antioksidan aktivite açısından önemli bir kaynak olduğunu ortaya koymaktadır. Bozanın hammaddesi olan tam taneli tahıllar fenolik maddeler açısından oldukça zengindir. Fenolik bileşikler antioksidan özelliklere sahip olup, kanser ve kalp hastalıkları gibi serbest radikallerin rol aldığı dejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etki göstermektedir.
  2. Fermente probiyotik gıdalar, canlı mikroorganizmalar içermesi nedeniyle bağırsak mikrobiyatası ve genel sağlık üzerinde yararlı etkileri vardır.
  3. Geleneksel fermente bir besin olarak sınıflandırılan boza, probiyotik yapısı ve içerdiği yüksek laktik asit içeriği sebebiyle bağırsak florasını olumlu etkiler.
  4. “Sıvı ekmek” olarak da adlandırılan boza, vücuda sıcaklık veren yüksek kalorili bir içecektir. Yüksek kalorisi nedeniyle tok tutan boza zengin vitamin ve mineral kaynağıdır.
  5. Yüksek protein, yağ ve karbonhidrat içeriğinden dolayı besin değeri yüksektir.
  6. Besin değeri ve kalorisi yüksek bir içecek olduğundan kilo almak isteyenler, ergenlik dönemindeki bireyler, sporcular, gebeler, emzirme dönemindeki anneler için tercih edilebilir bir enerji kaynağıdır.
  7. Emzirme döneminde anne sütünü artırıcı etkisi gözlenmiştir.
  8. Niasin içeriğinden dolayı kalp ve damar hastalıklarına olumlu etkisi araştırılmaktadır.
  9. Boza, salep gibi öksürük tedavisinde kullanılmaktadır.

Tüketim miktarına dikkat edilmeli

Karbonhidrat içeriğinin yüksek olması sebebiyle; obezite ve diyabet hastalarının, gestasyonel diyabeti yani gebelik şekeri olan bireylerin porsiyon kontrolünü bir uzman ile belirlemeleri daha uygundur. Aynı zamanda yüksek fosfor içeriğinden dolayı da böbrek hastaları için olumsuz etkiye sahip olabilir.

Sıcak ya da soğuk içebilirsiniz

“Boza sıcak mı yoksa soğuk mu içilir?” sorusu tartışma konusu olabilmektedir. Bozanın tüketimi genellikle gecedir. Bunun çıkış noktası ise bozanın gün sıcaklığında çabuk bozulabilir olmasıdır. Bozacıların hava karardıktan ve sıcaklık düştükten sonra satmalarının sebebi de budur. Sıcak bir içecek olarak algılanmasına rağmen aslında boza daha çok soğuk içilmektedir. Ancak tercihe göre marketten alınan veya dolapta kıvamı yoğunlaşan boza bir miktar ısıtılıp da tüketilebilmektedir.

Bozayı uzun süreli bekletmeyin

Bozanın tüketiminde en önemli noktaların başında muhafaza edilmesi gelmektedir.  Bozanın muhafazası tercihen +4 derecede buzdolabında olmalıdır. Yüksek sıcaklıkta maya ve asetik asit bakterileri hızla çoğalarak bozanın duyusal özelliklerinde değişime neden olmaktadır. Bozanın raf ömrü 15 gün kadar olup fermantasyonun her aşamasında pH değeri 3.5’in altına düşünceye kadar tüketilebilmektedir. Yapılan çalışmada, bozanın +4°C’de depolandığında raf ömrünün 1 ya da 2 hafta arasında olduğunu, sonrasında ürün asitliğinin yükselerek tüketilemez hale geldiğini belirtmişlerdir.

Boza nasıl yapılır?

Ham maddeler (darı, mısır, pirinç, çavdar, yulaf, buğday gibi tahıllar)  → Kaynatma (1-2 saat) → Soğutma ve süzme → Şeker ilavesi (%20 oranına kadar) → Fermantasyon (15-25°C, 24 saat) → Soğutma (15°C altına) → Paketleme ve depolama

Öncelikle tahıl iyice yumuşayıncaya kadar kaynatılır. Püre haline getirilerek ince delikli bir süzgeçten geçirilir. Süzgeçten geçirilen kısım tamamen soğutulur. Bu arada ılık süt, toz şeker ve maya bir kapta karıştırılır. Hazırlanan bulgur lapasının içine maya eklenerek 24 saat bekletilmek üzere serin ve karanlık bir ortama alınır. Ara sıra bekleyen bozanın kapağı açılarak havalandırılır. 24 saat sonra boza karışımına toz şeker ve su azar azar eklenerek istenilen kıvama getirilir. Daha sonra kıvamının biraz daha artması için buzdolabına alınır.

Ara tatil döneminde çocuklarınızın bağışıklığını koruyun!

Ara tatil döneminde çocuklarınızın bağışıklığını koruyun!

“Okul dönemindeki alışkanlıklar düzenli olarak sürdürülürken okulların ara tatil dönemine girmesiyle birlikte çocukların yaşam şekilleri farklılaşmaya başlayacaktır. Bu durum beslenme açısından ebeveynler ve çocuklar tarafından hem iyiye hem de kötüye evrilebilir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. İrem Aksoy, açıkladı.

Eğer ki çocuğun okulda beslenmesi yetersiz veya tam anlamıyla sağlıklı değilse evde kontrollü bir şekilde sağlıklı beslenme düzeni rahatlıkla oluşturulabilir. Bu sayede çocuk, süreci doğru değerlendiren ebeveynlerinin desteğiyle daha sağlıklı ve düzenli bir beslenme alışkanlığı edinebilir. Ara tatilini sağlık ve beslenme anlamında daha verimli hale getirmek, çocuklarınızın bağışıklığını desteklemek için bu yazıya göz atabilirsiniz.

Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. İrem Aksoy

Vitaminler hastalıkları savıyor

Öncelikle unutulmamalıdır ki okul dönemindeki çocuklar önemli bir büyüme ve gelişme sürecindedir. Dolayısıyla bu dönemdeki çocukların enerji harcamaları daha çok ve besin ögesi ihtiyaçları daha önemlidir. Çocukların büyüme ve gelişmesine destek olmak için bazı parametrelere dikkat etmek gerekir. Özellikle iyi protein kaynaklarıyla beslenmelerini sağlamak, vitamin ve mineral gereksinimlerini eksiksiz olarak tamamlamak çocuklar için elzemdir.  Aynı zamanda kış mevsiminin getirebileceği sağlık sorunlarına karşı çocukların bağışıklığını güçlü tutmakta fayda var. Bu durumda bağışıklık sistemine en çok katkıda bulunanlar listesinde ilk sırada antioksidan içeriği yüksek sebze ve meyveler yer alıyor. Diğer yandan bağışıklığa destek olarak hayati önem taşıyan vitamin ve minareller; A, C ve D vitaminleri ile çinko ve demir mineralleridir. Bunlara ek olarak B grubu vitaminleri, E ve K vitamini, selenyum, magnezyum gibi diğer mineraller de destek olmaktadır. Bu vitamin ve mineralleri yeterli alamayan çocukların, bağışıklık fonksiyonu bozularak enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı duyarlılıkları artabilir. Vitamin ve minerallere ek olarak bağırsak mikrobiyatasını destekleyen besin bileşenleri ve diğer faydalı bileşikler de bağışıklık tepkisini desteklemektedir.

Ara tatil için evinizde eksik olmaması gereken başlıca besinlere değinmek gerekirse;

  • Renkli sebze ve meyveler,
  • Kaliteli protein kaynakları ve en önemlisi yumurta,
  • Besleyici değeri yüksek kuruyemişlerden badem, ceviz,
  • Bağırsak sağlığına destek olarak yoğurt, kefir örnek verilebilir.

Valizinizde sağlıklı atıştırmalıklara yer verin;

  • Taşıma kolaylığına göre taze veya kuru meyveler,
  • Kefir veya süt,
  • Kuruyemişler,
  • Multivitamin veya mineral takviyeleri, probiyotikler.

Çocukların beslenme konusunda bilinçlendirilmesi, seçimlerini doğru yapmaları açısından çok fayda sağlayacaktır. Diğer yandan evde sağlıksız atıştırmalıklar bulundurmak ya da dışarda istediği besinin zararlarını gözetmeden sadece onu mutlu etmek veya bir nevi ödül niyetine verilen besinler çocuklarınıza faydadan çok zarar verebilir. Bu tatil döneminde hem çocuklarınızla vakit geçirmek hem de çocuklarınızın beslenme konusunda bilinçlenmesine ve eğitilmelerine olanak sağlayabilirsiniz. En basitinden süt ve süt ürünleri, tahıllar, et ve et ürünleri, yağlı tohumlar, meyve ve sebzeler gibi besin gruplarının her birinin beslenmelerinde olması gerektiğinden ve bunların dengeli bir şekilde alınmasının sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkı sağlayabileceğinden bahsedebilirsiniz. Ek olarak çocuklarınızla birlikte evde sağlıklı tarifler yapabilir ve sağlıklı beslenmeyle ilgili faydalı kitaplar okuyabilirsiniz.

Bağışıklığımı güçlendireyim derken, şu hataya düşmeyin!     

Bağışıklığımı güçlendireyim derken, şu hataya düşmeyin!

Kış mevsiminin gelmesi ile birlikte bağışıklığı güçlendirecek besinler tüketmek her zamankinden fazla önem taşıyor. Ancak tüketilecek miktara dikkat etmek de önemli. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah “Mevsiminde tüketeceğiniz vitamin ve mineral deposu meyveler bağışıklık sistemini desteklemeye katkıda bulunur. Her gün mutlaka 2-3 porsiyon mevsim meyvesi tüketmek gerekir. 1 porsiyon meyve yaklaşık 150 grama eşit olurken, küçük taneli ve doğranmış meyveler için bu ölçü 1 küçük kase; büyük meyveler için yumruk büyüklüğünde 1 adettir” diyor. Meyvelerin lifinden faydalanmak için mutlaka çiğnenerek tüketilmesi gerektiğini söyleyen Aybala Akkülah “Taze sıkma meyve sularında ise meyve posasından yararlanılamayıp 1 porsiyon ölçüsünden daha fazla meyve kullanıldığı için glisemik indeksi yüksektir. Aynı zamanda taze sıkılmış meyve suları bekletildiğinde birçok vitamin kaybı da gerçekleşir” uyarısında bulunuyor. Peki kış meyvelerinde ideal ölçü ne olmalı? Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, kış meyvelerini tüketirken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah

Nar

Vitamin, mineral ve lif içeriği zengin olan nar, bağışıklık sistemini güçlendirmesinden kalbe, sindirimden göz sağlığına dek birçok fayda sağlıyor. Narın faydalarını artırmak için çekirdekleriyle beraber tüketilmesi gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah şöyle konuşuyor: “Ortalama bir nar 280 gram olup 1 su bardağına denk gelir ve 235 kcal enerji içerir. Şeker oranının yüksek olması nedeni ile diyabet hastalarının bu meyveyi kontrollü bir şekilde yaklaşık 1 çay bardağını aşmadan tüketmeleri gerekir. Ayrıca özellikle kan sulandırıcı bazı ilaçlarla etkileşime girebildiği için dikkatli olunmalıdır. Yüksek riskli gebelikte de ilk üç ayda rahim kasılmalarına yol açabileceğinden doktora danışmak gerekir.”

Ayva

Grip ve soğuk algınlığı gibi mevsimsel hastalıklara karşı bağışıklığı güçlendiren, zengin potasyum içeriğiyle kan basıncını (tansiyonu) düşürmede etkili olan ayva tam bir vitamin ve mineral deposu. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, 1 porsiyon ayvanın günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık yüzde 25’ini karşıladığını belirterek “Ancak ayvanın büyüklüğüne dikkat etmek gerekir. 1 porsiyon ayva, büyük boy bir ayvanın yaklaşık yarısı kadardır. 100 gram ayva yaklaşık olarak 52-55 kcal enerji, 1,7 gram posa içerir. Glisemik indeksi düşük olduğundan kan şekerini çok hızlı yükseltmez. Bu nedenle insülin direnci ve diyabeti olanlar ile zayıflama diyeti yapanların rahatlıkla tüketebileceği bir meyvedir” diyor.

Kivi

100 gram kivinin günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’ini karşıladığını biliyor muydunuz? Acıbadem Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, C vitamininin yanı sıra zengin lifi ve antioksidan içeriği ile öne çıkan kivinin, hücreleri koruduğunu belirterek “Kivi hem çözünmez hem de çözünür lif içeriğine sahiptir. Çözünmeyen lif bağırsak hareketlerini düzenlemeye, çözünür lif ise kan şekerinin düzenlenmesine ve kalp sağlığına fayda sağlar” diyor. Buna karşın kivinin birçok alerjen içermesi nedeniyle, özellikle çocuklarda alerjik reaksiyonlara yol açabildiğini söyleyen Aybala Akkülah, yüksek potasyum nedeniyle böbrek hastalarının da dikkatli tüketmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Mandalina

Kış aylarının zengin C vitamini içeriğiyle vazgeçilmezi olan mandalina, kalsiyum, magnezyum, çinko, potasyum gibi insan sağlığı için önemli olan mineralleri de bünyesinde barındırıyor. Bağışıklığı güçlendiren, eklem ve göz sağlığını destekleyen mandalina, kalpten kansere, gözden cilt sağlığına dek birçok fayda sağlıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, 150 gram mandalinanın 75 kcal enerji ve 3 gram lif içerdiğini, lifli yapısı sayesinde bağırsak sağlığının iyileşmesine katkıda bulunduğunu belirterek “Asit içeriği ise mide rahatsızlığı olanlarda mideyi rahatsız edebilirken, çekirdeklerinin tüketilmesi apandisitte sorunlara yol açabilir. Bu nedenle tüketiminde aşırıya kaçmamak gerekir” diyor.

Pause Dergi

Elma

Kış mevsiminin öne çıkan meyvelerinden elmanın; içerdiği vitaminler, mineraller ve zengin lif yapısıyla tam bir sağlık deposu olduğunu, kalpten astıma, diyabetin önlenmesinden kilo yönetimine dek birçok faydası bulunduğunu vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah şöyle konuşuyor: “Elma diyabetin önlenmesi için önemli olan insülin duyarlılığını artırmaya yardımcı olurken, içerdiği çözünür lif olan pektin sayesinde yağın bağırsaklardan geri emilimini azaltarak kötü kolesterolü düşürmeye de katkı sağlar. Bir porsiyona denk gelen 1 küçük boy elma yaklaşık 100 gramdır ve 52 kcal enerji içerir. Elmanın faydalarından ve lif içeriğinden en iyi şekilde yararlanmak için suyu sıkılarak değil, çiğnenerek tüketilmelidir.”

Greyfurt

Ekşi ve acımsı tadı nedeniyle mandalina ve portakal kadar tercih edilmese de diğer turunçgiller gibi C vitamini deposu ve iyi bir lif kaynağı olan greyfurt, tokluk süresini uzatmaya, kötü huylu kolesterolü düşürmeye ve antioksidan içeriğiyle kanser gibi hastalıkları önlemeye yardımcı oluyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, 1 orta boy greyfurtun, günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 50’sini karşıladığını belirterek “Buna karşın greyfurt suyu içmek, posa içeriğini azaltır ve kan şekerini daha hızlı yükseltir. Asitli yapısıyla mide şikayetlerini artırabildiği, ayrıca yüksek besin-ilaç etkileşimine yol açabildiği için kolesterol, kan sulandırıcı, antidepresan gibi ilaç gruplarını kullananlar da dikkatli tüketmelidir” diyor.

Portakal

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, zengin C vitamini içeriğiyle vücut direncini artıran portakalın; kalp ve damar sağlığını korumaya, tansiyonu düzenlemeye, iltihabı önlemeye, kansızlığa karşı demirin emilimini kolaylaştırmaya, gözleri kuvvetlendirmeye ve kolajen üretimine yardım ederek cildi korumaya dek bir çok fayda sağladığını vurguluyor. Yaklaşık 130 gram 1 orta boy portakal 1 porsiyona denk gelirken, 200 ml’lik bir bardak portakal suyunun, 1 adet portakalın yaklaşık iki katı kaloriye ve iki katı şeker içeriğine sahip olduğunu belirten Aybala Akkülah “Portakal suyunun lif içeriği de çok düşük olduğundan dilimleyerek yenilmelidir. Asit içeriğinden dolayı reflü hastaları dikkatli tüketmelidir” uyarısında bulunuyor.

Antep fıstığının faydaları saymakla bitmiyor!

Antep fıstığının faydaları saymakla bitmiyor!

Antep fıstığı, yeterli şekilde tüketildiğinde birçok sağlık sorununun ortaya çıkmasını engelliyor, tokluk hissi oluşturduğu için kilo kontrolü sağlıyor. Yetiştiği bölgelerde ‘yeşil altın’ olarak bilinen ve endüstriyel değeri yüksek Antep fıstığı, yeterli miktarlarda yenildiğinde vücudun ihtiyacı olan tüm vitamin, mineral ve proteinleri sağlıyor. Diğer kabuklu yemişlere göre düşük bir yağ ve enerji içeriği olan Antep fıstığı, antioksidan özelliği ile ön plana çıkıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Betül Merd, Antep fıstığının faydaları hakkında bilgi verdi.

Şam fıstığı olarak da biliyor

Sakız ağacı ailesinden olan Antep fıstığı aslında bir meyvedir. Kuruyemiş olarak tüketilen sert kabuklu meyve Anadolu’da Şam fıstığı olarak da bilinmekte, üreticisine kazandırdığı için de yeşil altın veya altın ağacı olarak adlandırılmaktadır. Meyvenin oluşumu ve gelişimi diğer meyvelere göre biraz farklıdır.

Mineral ve vitamin deposu

Mineral ve vitamin açısından zengin olan Antep fıstığı, enerji içeriği yüksek olması nedeniyle helva, baklava ve sütlü tatlılar ile atıştırmalık yiyeceklerde kullanılmaktadır. Sporcular için önerilen bir besin olan Antep fıstığı; protein, yağ ve yağ asitleri ile antioksidan içeriği nedeniyle besleyici değeri yüksektir. Antep fıstığının besin değeri fındık, ceviz ve badem gibi sert kabuklu kuruyemişlerle karşılaştırıldığında bu yemiş daha düşük bir yağ ve enerji içeriğine sahiptir. Diğerlerine göre lif düzeyi de yüksek olduğu için sindirimi daha kolaydır. B1, B6, E ve A vitaminleri ile demir, potasyum, beta-karoten, toplam fitosterol ve lutein değerleri açısından kabuklu yemişlerde birinci sıradadır. Ayrıca Antep fıstığının yağı da kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Betül Merd

Günde 50 gr Antep fıstığı öneriliyor

  1. Antep fıstığının tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalarda hastalıklardan korunmaya yardımcı bir besin olarak ön plana çıkmaktadır. Az miktarda tüketiminin dengeli beslenmeye katkısının olduğu ve birçok sorunun ortaya çıkmasını engellediği belirlenmiştir. Vücudun ihtiyacı olan vitamin, mineral ve protein için günde 50 gram tüketilmesi önerilmektedir.
  2. İçeriğinde amino asitlerin % 2’sini oluşturan L-arginin arter genişletici özelliğine sahiptir. Damar esnekliğini koruyarak kan akışının artmasını desteklemektedir.
  3. Bitkisel protein nedeniyle antioksidan flavonoidler, doymamış yağ asitleri ve içeriğindeki posa sebebiyle karbonhidrat toleransını iyileştirdiği ve tokluk kan şekerini dengelediği için tüketimi şeker hastalarına önerilmektedir. Pirinç ve makarna gibi karbonhidrat kaynaklarına eklenerek tüketildiğinde vücuttaki glukoz seviyesini düşürdüğü belirlenmiştir. Antep fıstığı diyabet riskini düşüren etkenlerden biridir.
  4. Uzun süre tokluk hissinin sağlayan ve yemek sonrası kan glikoz konsantrasyonlarının düşmesine etki eden Antep fıstığı, düşük glisemik indekse sahip bir besindir.
  5. Yapılan bir çalışmada ise Omega yağ asitleri yönünden zengin olan Antep fıstığı tüketiminin kan plazmalarında HDL artışından dolayı kolesterol seviyesinin azalmasına katkıda bulunduğu belirlenmiştir. Doymamış yağ asitleri kötü kolesterolü (LDL) azaltmaktadır.
  6. Damar tıkanıklığı ile ilgili hastalıkların önlenmesinde rolü vardır. Ayrıca koroner kalp hastalıkları riskinin azaltılmasına önemlidir. Sodyum içeriğinin düşük;  potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi mineral içeriğinin ise yüksek olmasından dolayı kan basıncının düzenlenmesine katkıda bulunur.
  7. Kilo kontrolünde önemli bir yere sahiptir. Yapılan araştırmalarda çok sık Antep fıstığı tüketen kişilerin zayıf olduğu ortaya çıkmıştır.
  8. Afrodizyak etkisi olan Antep fıstığının erkeklerde cinselliği büyük ölçüde etkilediği belirlenmiştir.
  9. İçeriğindeki bakır nedeniyle demirin vücutta kolay bir şekilde emilimini sağladığı için kansızlığa iyi gelebilmektedir. B6 vitamini nedeniyle de kandaki oksijenin taşınmasına yardımcı olabilmektedir.
  10. B6 vitamini sinir sisteminin düzenli çalışması için gerekli olan bir vitamindir. B6 sinir sisteminin ihtiyacı olan birçok aminoasidin yapılmasına yardım etmektedir.
  11. İçeriğindeki B6 vitamini sayesinde bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunarak hastalıklara yakalanma riskinin azalmasına yardımcı olmaktadır.
  12. İçeriğindeki yüksek E vitamininin antioksidan özelliği sayesinde Alzheimer hastalığının seyrinin yavaşlatılmasında rol oynamaktadır, hücre yenilenmesine katkı sağlamaktadır.
  13. Zengin mineral ve vitamin içeriği nedeniyle özellikle çocukların tüketmesi gereken bir yemiştir. Sağlıklı bir fiziksel gelişim için çocukların beslenme programına eklenmelidir.
  14. Antep fıstığındaki A vitamini; kemik gelişimi ile büyüme ve kanserden korumada rol oynamaktadır.

Maydanozun faydaları

Maydanozun faydaları

Yeşil yaprakları ve baharatlı tadıyla yemeklere lezzet katan maydanozun sağlığa pek çok faydası bulunuyor. Düşük kalorisi ve vitamin içeriğiyle diyetlere gönül rahatlığıyla eklenebilen maydanoz, bağışıklık sisteminin de güçlenmesine katkıda bulunuyor. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Sinem Türkmen, maydanoz ve faydaları hakkında bilgi verdi.

Maydanoz yeşil yapraklı, baharatlı türde bir bitkidir. Kokusu ve tadında yoğun bir aroma bulunmaktadır. Salatalara, yemeklerin üzerine süs olarak, smoothie olarak tüketilebilir. Yemeklerin yanında garnitür olarak da kullanılabilen maydanoz vücut için vazgeçilmez bir besindir. Yemeklere hem sağlık hem de lezzet katar. Maydanozun 100 gramında 36 kalori, 56 mg sodyum, 554 mg potasyum, 133 mg kalsiyum, 133 mg C vitamini, 50 mg magnezyum vardır.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dyt. Sinem Türkmen

Maydanoz suyunu aşırı tüketmemek gerekir

Pek çok kişi internetten yaptığı araştırmalarda maydanoz ile ilgili yanlış bilgiler edinebilmektedir. Örneğin maydanoz suyunun kilo verdirdiğine dair bir inanış da bulunmaktadır. Hatta pek çok detoks programında maydanoz suyu da yer almaktadır. Ancak maydanozu tüketirken de aşırıya kaçmamak önemlidir. Çok miktarda maydanoz tüketilirse vücuttan çok miktarda sıvı atılır. Aşırı miktarda maydanoz suyu içmek sıvı kaybına neden olabilir. Yağ atılmadığı sürece zayıflama söz konusu olmaz. Maydanoz detoksu, vücuttaki ödemin atılmasına fayda sağlar. İhtiyaca göre maydanoz limon kürü de yapılabilir. Ancak çok miktarda tüketilmemesi gerekir. Maydanoz kürü ihtiyacına beslenme ve diyet uzmanı gereken tahlilleri yaptıktan sonra karar verir.

Maydanozun faydaları

Maydanozun diyetlerle birlikte kullanılmasının yanında pek çok faydası vardır. Bunları şöyle maddelemek mümkündür:

  • Yarım su bardağı maydanoz günlük A vitamininin yüzde 108’ini, C vitamininin yüzde 53’ünü, K vitamininin yüzde 547’sini, folatın yüzde 11’ini, potasyumun yüzde 4’ünü karşılar.
  • Kan pıhtılaşması ve kemik sağlığı için gerekli olan K vitamini açısından da zengindir. Maydanoz muhteşem bir A ve C vitamini kaynağıdır.
  • Antioksidan özelliklere sahiptir.
  • Kalorisi düşüktür, kilo verme diyetlerinde gönül rahatlığıyla yenebilir. Maydanoz kemik sağlığını destekler.
  • Kanserle savaşan maddeler içerir. Maydanoz, antikanser etkileri olabilecek bitki bileşikleri içinde barındırır.
  • Maydanoz, kalp sağlığını iyileştirebilecek bir bitkidir. Örneğin, günlük ihtiyacın %11’ini sağlayan 1/2 fincan (30 gram) ile iyi bir B vitamini folatı kaynağıdır. Diyet folatının yüksek alımı, belirli popülasyonlarda kalp hastalığı riskini azaltabilir.
  • Kemiklerin sağlıklı ve güçlü kalması için bazı besinlere ihtiyacı vardır. Maydanoz da kemik sağlığı için gereken K vitaminini içerir. Yarım su bardağı, 30 gram maydanozda günlük K vitamininin yüzde 547’sini almak mümkündür.
  • Maydanoz antibakteriyel faydalara sahip olabilir. Maydanoz ekstraktının antibakteriyel özelliklere sahip olduğu test tüpü çalışmalarında gösterilmiştir. Yine de daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
  • Maydanoz bağışıklık sistemini güçlendirir. İçindeki A, C, K vitaminleri bağışıklığı desteklemektedir.
  • Araştırmalara göre maydanoz diyabetli kişilerde kan şekeri düzeyini düşürebilir.
  • Maydanozun idrar söktürücü özelliği bulunmaktadır. Böbrek taşı gibi sorunlarda faydası dokunabilir.
  • Maydanoz diş ve diş etlerini korumakta; ağız kokusunu gidermektedir.
  • Ciddi bir hastalık nedeni yoksa mide bulantısına karşı iyi gelir. Ayrıca gaz da giderir.
  • Maydanoz cildi tazeler, gençleştirir, güzelleştirir. Vücuttan zararlı kimyasal maddeleri uzaklaştırdığı için bunu yapar.

Hamileler de aşırıya kaçmadan tüketebilir

Hamilelikte maydanoz tüketiminin düşüğe neden olabileceği söylenmektedir. Aşırıya kaçılmadan birkaç dal maydanoz tüketiminin gebelikte bir sakıncası bulunmamaktadır. Bunun yanında maydanoz içeren takviyelerin emzirme sürecinde süt akışını azalttığı ifade edilse de çalışmalarca bu kanıtlanmamıştır. Dolayısıyla emzirme döneminde de yine aşırıya kaçılmadan maydanoz tüketilebilmektedir.

Maydanoz suyu tarifi

10-15 dal taze maydanoz yaprakları ve bir limonun kabukları 2 bardak suyun içine konulur. 2 dakika kaynatıldıktan sonra demlemeye bırakılır. 5 dakika demleme sonrasında süzülüp içilir. Maydanoz suyu içenler genellikle kilo verdiğini iddia eder. Ancak kilo vermenin sadece bu tür kürlerle değil, sağlıklı beslenme ve egzersiz düzeniyle gerçekleşeceği unutulmamalıdır.

1 Ocak’ta bu detoksla yenilenmek mümkün!

1 Ocak’ta bu detoksla yenilenmek mümkün!

Yılbaşı sofrasında kalori saymayı ya da kısıtlanmayı kim ister ki? Hal böyle olunca pek çok kişi; katı kurallara, sıkı diyetlere bir geceliğine ara verip, yılbaşı sofrasında alınan kalorileri yeni yılın ilk gününden itibaren telafi etmenin hesabını yapıyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Uzun saatler geçirilecek yılbaşı sofrasında sağlığınızı riske atacak abartıdan kaçınmak, özellikle kalp ve diyabet gibi hastalıklarınız varsa ölçülü davranmak çok önemli. Fit ve zinde görünmek amacıyla uyguladıkları diyete bir geceliğine ara vermek isteyenler ise, yılbaşı sofrasındaki kaçamaklarını, aldıkları kalorileri, yeni yılın ilk gününde yapacakları bazı ufak değişikliklerle dengeleyebilir, metabolizmalarını dinlendirebilirler” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, yeni yılın ilk gününe özel yenileyici 7 altın önerisini sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu, bir de yenileyici bir detoks tarifi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman

 Yeni yılın ilk gününe ılık limonlu su ile başlayın

Limon içeriğindeki asit ile bağırsakların çalışmasını uyararak sindirim sisteminizin aktif kalmasını sağlar. Ayrıca kendine has aromasıyla su içmekte zorlananlara yardımcı olur. Ancak sindirim sisteminin olumsuz etkilenmemesi için su çok sıcak ya da çok soğuk olmamalıdır. Yılbaşı gecesinden kalma ödemi en iyi su atacağından, yeni yılın ilk gününde bol bol su tüketmeye özen göstermek şart.

 Kendinizi aç bırakmayın!

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Bir gün önce ‘çok kalori aldım’ diyerek öğün atlamak, hiçbir şey yememek iyi bir fikir olmayacaktır. Çünkü hala açlık hormonları ve iştahınız devrede. Siz kendinizi kısıtladıkça bir sonraki öğünde abartma olasılığınız artar. Bu nedenle yumurta, suda beklemiş ve tuzundan arınmış az yağlı peynir ve yeşilliklerle yapacağınız bir kahvaltı iştah dengesinde önemli rol oynayacaktır. Eğer sabah uyumayı tercih ediyorsanız; öğlene doğru sağlıklı bir kahvaltı yaptıktan sonra, akşam yemeğine aç başlayıp kontrolü kaçırmamak için ikindi saatlerinde ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlarla ara öğün yapılabilir. Akşam yemeğinde ise sebzeli bir salata hem sizi tok tutacak hem de bir gün önce aldığınız kalorileri dengelemeye yardımcı olacaktır.

Sebze çorbası tüketin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Sağlıklı beslenme düzenine sahip olmak için önceden planlama yapmak büyük fayda sağlıyor. Örneğin; önceden mevsime uygun sebzeli çorba ya da sebze yemeği hazırlarsanız, yeni yılın ilk gününde hem hafif beslenmiş olursunuz hem de sindirim sisteminizin rahatlamasını sağlarsınız. Ayrıca; ıspanak, kereviz sapı, maydanoz, salatalık gibi sebzeleri blenderdan geçirerek tüketmek içeriğindeki mineraller sayesinde ödem atmanıza ve sindirim sisteminizin aktif kalmasına yardımcı olur. Ancak böbrek hastalığı olan kişiler, tansiyon hastaları, gebeler, emziren kişiler için ödem atıcı bu karışımlar uygun olmayacaktır. Sağlıklı yetişkin kişilerin de bu karışımları rutin değil ara ara tercih etmelerinde fayda var” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Karbonhidratı kısıtlayın

Karbonhidratlar vücutta depolanırken beraberinde su tutar. Yılbaşı sofrasında yediklerimiz veya uykusuzluk vücutta ödeme yol açacağından yeni yılın ilk günü ekmek, hamurlu gıdalar tüketmemek ödem anlamında sizi rahatlatabilir. Ancak kan şeker regülasyonu ile ilgili probleminiz varsa karbonhidratı kesmek kan şekerinizin düşmesine yol açacağından, tam tahıllı sağlıklı karbonhidratları tüketmeye devam etmelisiniz.

 Kefir için, kafeini sınırlandırın

Sağlıklı bir bağırsak tüm sağlığın iyi olmasından dolaylı olarak sorumlu olduğu için, bağırsakların iyi bakterilerle desteklenmesinde fayda var. Kefir içeriğindeki iyi bakterilerle bağırsaklarınızın etkili çalışmasına ve genel sağlığınıza katkı sağlayacaktır. Ayrıca içeriğindeki protein de tokluk sağlatarak iştah kontrolüne dolayısıyla bir önceki akşam alınan kalorilerin dengelenmesine yardımcı olacaktır. Hem ödem atmak hem de sindirim sisteminin rahat olması için yeni yılın ilk günü aşırı kafein alımından ise kaçınmak gerekiyor. Kafeinli içecekler susama hissini ortadan kaldırıp su tüketiminin azalmasına neden olduğundan, bu içecekler azaltıldığında su tüketimi otomatik şekilde artar ve ödem atımı hızlanır.

1 günlüğüne vejetaryen/vegan olun

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Yılbaşı sofrasında alınan kalorilerin ardından yeni günde vejetaryen/vegan beslenmek bedeninize iyi gelecek. Bir günlüğüne de olsa hayvansal besinleri beslenmenizden çıkarmak ve bitkisel beslenmek bağırsakların etkili çalışmasını sağlar, bir gün önce aldığınız kalorileri dengeler. Bitkisel beslenmenin vücutta birçok sağlık parametresini iyileştirdiği bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Ancak iştah kontrolü sağlamak ve protein bakımından da eksiklik oluşmaması için bakliyat, ceviz, fındık, badem gibi besinleri beslenmenize ekleyebilirsiniz. Ayrıca vejetaryen ya da vegan beslenmeyi uzun vadede sürdürmeyi düşünüyorsanız; besin ögesi eksiklikleri oluşmaması için bir beslenme uzmanından destek almalısınız” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Yürüyüş yapın

Geç yatmış ve kendinizi yorgun hissediyor olabilirsiniz ama yeni yılın ilk gününü sürekli yatarak, hareketsiz şekilde geçirmekten kaçının. Zorlansanız da açık havaya çıkıp yarım saat de olsa yürüyün. Yürüyüş hem mental olarak hem de kabızlık, kilo yönetimi gibi birçok konuda bizi rahatlatır. Bedensel ve zihinsel sağlığınızın yanı sıra sağlıklı kilo verebilmek için de yeni yılda günlük yaşam alışkanlıklarınız arasına mutlaka düzenli ve tempolu yürüyüşü katın, hareketsizlikten kaçının.

 Yenileyici detoks tarifi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, yeni yılın ilk gününde hazırlayacağınız bu karışımın içtiğiniz su miktarını artırmaya ve ödem atımına fayda sağlayacağını belirtirken, malzemeleri ve tarifi şöyle anlattı;

Malzemeler: Yarım küçük zencefil, yarım yeşil elma, yarım limon, taze nane

Hazırlanışı: Yarım zencefil ve elmayı rendeleyin, yaklaşık 1.5 litre su doldurduğunuz şişeye ekleyin. İçine yarım limonun suyunu sıkın ve taze nane yapraklarını da ekledikten sonra tüketin.

 Kışı ‘turp gibi’ geçirmeye katkı sağlıyor!

 Kışı ‘turp gibi’ geçirmeye katkı sağlıyor!

Siyah, beyaz, mor, yeşil, kırmızı… Rengarenk görünümleriyle tezgahları süsleyen, içerdiği çok sayıda vitamin ve mineralle kış aylarının sağlık deposu olan turp, bu sayede kışı ‘turp gibi’ geçirmemize de katkı sağlıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu, günde bir orta boy turp tüketerek, günlük C vitamini ihtiyacınızın dörtte birini karşılayabileceğinizi belirterek “Faydaları saymakla bitmeyen turp; antioksidan, çinko, demir, magnezyum, E, A, C, K ve B6 vitaminleri yönünden zengin içeriğiyle kış mevsiminde bağışıklığınızı güçlendirerek sizi hastalıklara karşı koruyacaktır. Yüksek antioksidan kapasitesi sayesinde vücut direncinizi artıracak, virüs ve mikroplarla daha iyi savaşmanızı sağlayacaktır. Buna karşın gastrit, ülser gibi sindirim sistemi problemi veya gaz-şişkinlik şikayeti yaşayan kişilerin tüketmemesi önerilir. Kan sulandırıcı ilaç kullanan kişilerin de turp gibi K vitamininden zengin sebzeleri daha seyrek tüketmesi önerilmektedir” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu, özellikle de Covid-19 pandemi sürecinde riskin arttığı kış aylarında, turp ile gelen 8 faydayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu

Bağışıklığı destekliyor

Turp içerdiği E, A, C, B6 ve K vitaminlerinin yanı sıra potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi mineraller sayesinde vücuttaki sistemlerin iyi bir şekilde çalışmasına destek veriyor. Bağışıklığı güçlendirerek kış mevsiminde hastalıklardan korunmaya katkı sağlarken, yüksek antioksidan kapasitesi sayesinde vücut direncini artırıyor, virüs ve mikroplarla daha iyi savaşmanızı sağlıyor.

Bağırsak faaliyetlerini düzenliyor

Yetersiz su tüketimi ve liften fakir beslenme sonucu kabızlık gelişebiliyor. Turp içerdiği su ve liften zengin yapısı sayesinde sindirim problemlerine karşı fayda sağlıyor, bağırsak faaliyetlerinin düzenlenmesine yardımcı oluyor.

Kansere karşı savaşıyor

Antioksidan kapasitesi yüksek olan turp, içerdiği flavonoidler sayesinde vücutta oluşabilecek kanserli hücrelere karşı savaşıyor ve vücudu koruyor. Özellikle kırmızı turp sülfürlü bileşiklerden zengin yapısıyla vücutta oluşabilecek hücre hasarlarını önlemeye katkı sağlıyor.

Kalbi koruyor

Yapılan bilimsel çalışmalar; turpun potasyumdan zengin yapısıyla yüksek kan basıncını düşürmede etkili olduğunu ortaya koyuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu “Özellikle kırmızı turp içerdiği yüksek antosiyanin içeriğiyle kalp dostudur. Antosiyaninler vücutta antioksidan etki gösterir ve serbest radikallerle savaşır. Düşük kolesterol ve yüksek lif içeriğiyle kolesterol değerlerini düşürmede etki sağlamaktadır” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Kilo kontrolü sağlıyor

Düşük kalori ve yüksek lif içeriği sayesinde uzun süre tokluk sağlayan turp, doygunluğu artırarak kilo kontrolüne yardımcı oluyor. Ayrıca turp ile hazırlayacağınız çorba ve salatalarla daha yüksek hacimde düşük kalorili öğün seçenekleri oluşturabilirsiniz.

Karaciğeri kuvvetlendiriyor

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu “Hava kirliliği, tarım ilaçları, stres, sigara gibi vücutta zararlı etkiler yaratan faktörlere maruziyet sonucu antioksidan kapasite zarar görür. Sülfürlü bileşiklerden zengin yapısıyla turp; vücutta antioksidan sistemlerin çalışmasını destekler ve bu sistemde önemli rolü bulunan karaciğere destek sağlar, karaciğeri kuvvetlendirir” diyor.

Cildi besliyor

Cilt sağlığı için çok önemli bir vitamin olan C vitamini, ciltteki kırışıklıkların en aza indirgenmesinde ve cilt pürüzsüzlüğünde kilit rol oynuyor. Turp C vitamini yönünden çok zengin bir besin olarak karşımıza çıkıyor. Her gün 1 adet orta boy turp tüketerek günlük C vitamini ihtiyacınızın yaklaşık yüzde 25’ini karşılayabilirsiniz.

Kan şekerini düzenliyor

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu “Liften zengin yapısıyla kan şekeri dengesini  düzenleyen turp, kan şekerinde oluşabilecek ani dalgalanmaların önüne geçmede önemli rol oynuyor. Düşük glisemik indekse sahip turp ile hazırlayacağınız salatalarla C vitamini tüketiminizi artırabilir ve öğünlerinizdeki demir emiliminin de artmasına katkı sağlayabilirsiniz” diyor.

Öksürüğe karşı ballı turp tarifi:

Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu, soğuk algınlığı ve kış aylarında çok görülen öksürük ile savaşmada turpun yardımcı olabileceğini belirterek; şöyle konuşuyor: “Turp, solunum yolundaki mukusun temizlenmesinde antimikrobiyal özelliklere sahiptir. Yüksek antosiyanin seviyelerine sahip olduğundan vücuttan iltihabı uzaklaştırmada etkilidir. Evde turp ile hazırlayacağınız kür, öksürük ve soğuk algınlığı semptomlarının azaltılmasında faydalı olabilir. Turpun üst kısmı kesilir, iç kısmı oyulur ve 1 tatlı kaşığı bal eklenerek gece boyu bekletilir. Hazırlanan turp küründen her gün 1 tatlı kaşığı tüketebilirsiniz. Daha koyu renkli turpların, beyaz turpa göre antioksidan değeri daha yüksek oluyor ama hem siyah hem kırmızı turpla da yapılabilir. Bu turp kürü bal içerdiği için 1 yaş altı bebeklerin kesinlikle tüketmemesi gerekmektedir. ”

Bu önerilerle kışın tadını çıkarın!

Bu önerilerle kışın tadını çıkarın!

“Hem havaların soğuması hem de virüslerin artışı ile birlikte bağışıklığımız zayıfladı. Peki, kışa sağlıklı girmenin yolları neler?” İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. İrem Aksoy, kış aylarını sağlıklı geçirmenin tüyolarını paylaştı.

Hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte giyim tarzı, ruh hali ve beslenme durumunda değişiklikler meydana geliyorsa kış yaklaşıyor demektir. Kış yaklaşırken enerji alımınızın normale göre daha çok arttığını, kilo almaya açık olduğunuzu, yaza göre daha karamsar ve enerjinizin düşük olduğunu hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Kış mevsiminde daha kapalı havalarda ve kapalı ortamlarda vakit geçirmek hem iştah yönetimini hem de duygu durumunu olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren serotonin hormonu daha az salgılanıyor.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. İrem Aksoy

Kış aylarını sağlıklı geçirmenin sırrını öğrenmek ister misiniz?

Kış aylarında sağlığımızı tehdit eden patojenlere karşı iyi bir silahımız var ve bunu güçlendirmek bizim elimizde. Kışı sağlıklı geçirmek, vücut direncini artırmak ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek istiyorsanız beslenme durumunuzu gözden geçirebilir ve aşağıdaki tavsiyelere uyabilirsiniz.

  • Kış ayının meyve ve sebzelerinden yararlanılmalı

Kış ayının meyve ve sebzelerinin besin bileşiminde bulunan antioksidanlar, vitamin ve mineraller bağışıklık fonksiyonunu artırarak kış hastalıklarına karşı savunma geliştirir. Turunçgiller, kivi, limon, brokoli, biber ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeleri C vitaminini doğal olarak almak için kullanabilirsiniz. Kışın ihtiyacınız olan vitamin, mineral ve antioksidanlar için günde 5-6 porsiyon rengârenk meyve ve sebzeleri tüketmeyi ihmal etmeyin.

  • Soğuklarda tüketebileceğiniz bir kış çayınız olmalı

Kuşburnu, adaçayı, ıhlamur, kara mürver ve nane-limon çayı gibi içimizi ısıtacak çaylara ek olarak zencefil, zerdeçal, tarçın gibi baharatların sağlık yararlarından da faydalanabildiğiniz özel bir tarifiniz olmalı.

  • Kilo almayı sağlayacak davranışların farkında olunmalı

Havaların soğuk olması sebebiyle daha çok kapalı ortamlarda vakit geçirme ve açık hava yürüyüşlerinde azalma enerji harcamanızı azaltacaktır. Bu durumda normal beslenmenize devam etseniz bile kilo almaya yatkınlığınız daha çok artabilir. Açık hava yürüyüşleri mümkün değilse bile enerji harcamanızı arttıracak egzersizler planlayabilirsiniz.

  • Depresyon ve strese karşı bir formülünüz olmalı

Mutluluk hormonu olarak bilinen serotonini arttırmak için beslenmenizde triptofan açısından zengin; tavuk-hindi eti, süt, peynir, yoğurt, yumurta, soya fasulyesi, fıstık ve badem gibi besinlere yer verebilirsiniz. Beslenme durumunuzu iyileştirirken, stresi azaltacak ve sizi mutlu edecek hobiler edinmeyi unutmayın.