Yazılar

Bozanın bilinmeyen faydaları!

Bozanın bilinmeyen faydaları!

Geleneksel Türk içeceği olan boza, Balkanlar, Kırım, Kafkasya, Mısır ve Orta Asya başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde sıkça tüketiliyor. Özellikle soğuk kış günlerinde tercih edilen ve fosfor, sodyum mineralleri ile çeşitli vitaminleri içeren bozanın bir bardağı vücuda çok önemli faydalar sağlıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Gözde Akın, bozanın faydaları hakkında bilgi verdi.

Pause Dergi

Dyt. Gözde Akın

Mineral ve vitamin deposu

İnsan sağlığı için yararlı mikroorganizmaları içeren fermente tahıl bazlı bir içecek olan boza ülkemizde; darı, mısır, pirinç, çavdar, yulaf, buğday gibi tahılların öğütülmesi, su ilave edilerek pişirilmesi ve daha sonra şeker eklenerek maya ile laktik asit fermantasyonuna tabi tutulması ile üretilmektedir. Bozanın kıvamı koyu olup, açık sarı bir renge, tatlı ekşimsi lezzete ve asidik-alkollü bir kokuya sahiptir. Fermantasyon ürünleri olan laktik asit ve CO2 bozaya lezzet ve ferahlatıcı özellik vermektedir. Boza; fosfor ve sodyum mineralleri ile A, B1, B2, E, C ve Niasin vitaminleri içermektedir.

Bozanın 9 faydası

  1. Sağlık üzerine etkilerine dair yapılan araştırmalar bozanın fenolik bileşenler ve antioksidan aktivite açısından önemli bir kaynak olduğunu ortaya koymaktadır. Bozanın hammaddesi olan tam taneli tahıllar fenolik maddeler açısından oldukça zengindir. Fenolik bileşikler antioksidan özelliklere sahip olup, kanser ve kalp hastalıkları gibi serbest radikallerin rol aldığı dejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etki göstermektedir.
  2. Fermente probiyotik gıdalar, canlı mikroorganizmalar içermesi nedeniyle bağırsak mikrobiyatası ve genel sağlık üzerinde yararlı etkileri vardır.
  3. Geleneksel fermente bir besin olarak sınıflandırılan boza, probiyotik yapısı ve içerdiği yüksek laktik asit içeriği sebebiyle bağırsak florasını olumlu etkiler.
  4. “Sıvı ekmek” olarak da adlandırılan boza, vücuda sıcaklık veren yüksek kalorili bir içecektir. Yüksek kalorisi nedeniyle tok tutan boza zengin vitamin ve mineral kaynağıdır.
  5. Yüksek protein, yağ ve karbonhidrat içeriğinden dolayı besin değeri yüksektir.
  6. Besin değeri ve kalorisi yüksek bir içecek olduğundan kilo almak isteyenler, ergenlik dönemindeki bireyler, sporcular, gebeler, emzirme dönemindeki anneler için tercih edilebilir bir enerji kaynağıdır.
  7. Emzirme döneminde anne sütünü artırıcı etkisi gözlenmiştir.
  8. Niasin içeriğinden dolayı kalp ve damar hastalıklarına olumlu etkisi araştırılmaktadır.
  9. Boza, salep gibi öksürük tedavisinde kullanılmaktadır.

Tüketim miktarına dikkat edilmeli

Karbonhidrat içeriğinin yüksek olması sebebiyle; obezite ve diyabet hastalarının, gestasyonel diyabeti yani gebelik şekeri olan bireylerin porsiyon kontrolünü bir uzman ile belirlemeleri daha uygundur. Aynı zamanda yüksek fosfor içeriğinden dolayı da böbrek hastaları için olumsuz etkiye sahip olabilir.

Sıcak ya da soğuk içebilirsiniz

“Boza sıcak mı yoksa soğuk mu içilir?” sorusu tartışma konusu olabilmektedir. Bozanın tüketimi genellikle gecedir. Bunun çıkış noktası ise bozanın gün sıcaklığında çabuk bozulabilir olmasıdır. Bozacıların hava karardıktan ve sıcaklık düştükten sonra satmalarının sebebi de budur. Sıcak bir içecek olarak algılanmasına rağmen aslında boza daha çok soğuk içilmektedir. Ancak tercihe göre marketten alınan veya dolapta kıvamı yoğunlaşan boza bir miktar ısıtılıp da tüketilebilmektedir.

Bozayı uzun süreli bekletmeyin

Bozanın tüketiminde en önemli noktaların başında muhafaza edilmesi gelmektedir.  Bozanın muhafazası tercihen +4 derecede buzdolabında olmalıdır. Yüksek sıcaklıkta maya ve asetik asit bakterileri hızla çoğalarak bozanın duyusal özelliklerinde değişime neden olmaktadır. Bozanın raf ömrü 15 gün kadar olup fermantasyonun her aşamasında pH değeri 3.5’in altına düşünceye kadar tüketilebilmektedir. Yapılan çalışmada, bozanın +4°C’de depolandığında raf ömrünün 1 ya da 2 hafta arasında olduğunu, sonrasında ürün asitliğinin yükselerek tüketilemez hale geldiğini belirtmişlerdir.

Boza nasıl yapılır?

Ham maddeler (darı, mısır, pirinç, çavdar, yulaf, buğday gibi tahıllar)  → Kaynatma (1-2 saat) → Soğutma ve süzme → Şeker ilavesi (%20 oranına kadar) → Fermantasyon (15-25°C, 24 saat) → Soğutma (15°C altına) → Paketleme ve depolama

Öncelikle tahıl iyice yumuşayıncaya kadar kaynatılır. Püre haline getirilerek ince delikli bir süzgeçten geçirilir. Süzgeçten geçirilen kısım tamamen soğutulur. Bu arada ılık süt, toz şeker ve maya bir kapta karıştırılır. Hazırlanan bulgur lapasının içine maya eklenerek 24 saat bekletilmek üzere serin ve karanlık bir ortama alınır. Ara sıra bekleyen bozanın kapağı açılarak havalandırılır. 24 saat sonra boza karışımına toz şeker ve su azar azar eklenerek istenilen kıvama getirilir. Daha sonra kıvamının biraz daha artması için buzdolabına alınır.

Bağışıklığımı güçlendireyim derken, şu hataya düşmeyin!     

Bağışıklığımı güçlendireyim derken, şu hataya düşmeyin!

Kış mevsiminin gelmesi ile birlikte bağışıklığı güçlendirecek besinler tüketmek her zamankinden fazla önem taşıyor. Ancak tüketilecek miktara dikkat etmek de önemli. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah “Mevsiminde tüketeceğiniz vitamin ve mineral deposu meyveler bağışıklık sistemini desteklemeye katkıda bulunur. Her gün mutlaka 2-3 porsiyon mevsim meyvesi tüketmek gerekir. 1 porsiyon meyve yaklaşık 150 grama eşit olurken, küçük taneli ve doğranmış meyveler için bu ölçü 1 küçük kase; büyük meyveler için yumruk büyüklüğünde 1 adettir” diyor. Meyvelerin lifinden faydalanmak için mutlaka çiğnenerek tüketilmesi gerektiğini söyleyen Aybala Akkülah “Taze sıkma meyve sularında ise meyve posasından yararlanılamayıp 1 porsiyon ölçüsünden daha fazla meyve kullanıldığı için glisemik indeksi yüksektir. Aynı zamanda taze sıkılmış meyve suları bekletildiğinde birçok vitamin kaybı da gerçekleşir” uyarısında bulunuyor. Peki kış meyvelerinde ideal ölçü ne olmalı? Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, kış meyvelerini tüketirken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah

Nar

Vitamin, mineral ve lif içeriği zengin olan nar, bağışıklık sistemini güçlendirmesinden kalbe, sindirimden göz sağlığına dek birçok fayda sağlıyor. Narın faydalarını artırmak için çekirdekleriyle beraber tüketilmesi gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah şöyle konuşuyor: “Ortalama bir nar 280 gram olup 1 su bardağına denk gelir ve 235 kcal enerji içerir. Şeker oranının yüksek olması nedeni ile diyabet hastalarının bu meyveyi kontrollü bir şekilde yaklaşık 1 çay bardağını aşmadan tüketmeleri gerekir. Ayrıca özellikle kan sulandırıcı bazı ilaçlarla etkileşime girebildiği için dikkatli olunmalıdır. Yüksek riskli gebelikte de ilk üç ayda rahim kasılmalarına yol açabileceğinden doktora danışmak gerekir.”

Ayva

Grip ve soğuk algınlığı gibi mevsimsel hastalıklara karşı bağışıklığı güçlendiren, zengin potasyum içeriğiyle kan basıncını (tansiyonu) düşürmede etkili olan ayva tam bir vitamin ve mineral deposu. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, 1 porsiyon ayvanın günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık yüzde 25’ini karşıladığını belirterek “Ancak ayvanın büyüklüğüne dikkat etmek gerekir. 1 porsiyon ayva, büyük boy bir ayvanın yaklaşık yarısı kadardır. 100 gram ayva yaklaşık olarak 52-55 kcal enerji, 1,7 gram posa içerir. Glisemik indeksi düşük olduğundan kan şekerini çok hızlı yükseltmez. Bu nedenle insülin direnci ve diyabeti olanlar ile zayıflama diyeti yapanların rahatlıkla tüketebileceği bir meyvedir” diyor.

Kivi

100 gram kivinin günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’ini karşıladığını biliyor muydunuz? Acıbadem Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, C vitamininin yanı sıra zengin lifi ve antioksidan içeriği ile öne çıkan kivinin, hücreleri koruduğunu belirterek “Kivi hem çözünmez hem de çözünür lif içeriğine sahiptir. Çözünmeyen lif bağırsak hareketlerini düzenlemeye, çözünür lif ise kan şekerinin düzenlenmesine ve kalp sağlığına fayda sağlar” diyor. Buna karşın kivinin birçok alerjen içermesi nedeniyle, özellikle çocuklarda alerjik reaksiyonlara yol açabildiğini söyleyen Aybala Akkülah, yüksek potasyum nedeniyle böbrek hastalarının da dikkatli tüketmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Mandalina

Kış aylarının zengin C vitamini içeriğiyle vazgeçilmezi olan mandalina, kalsiyum, magnezyum, çinko, potasyum gibi insan sağlığı için önemli olan mineralleri de bünyesinde barındırıyor. Bağışıklığı güçlendiren, eklem ve göz sağlığını destekleyen mandalina, kalpten kansere, gözden cilt sağlığına dek birçok fayda sağlıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, 150 gram mandalinanın 75 kcal enerji ve 3 gram lif içerdiğini, lifli yapısı sayesinde bağırsak sağlığının iyileşmesine katkıda bulunduğunu belirterek “Asit içeriği ise mide rahatsızlığı olanlarda mideyi rahatsız edebilirken, çekirdeklerinin tüketilmesi apandisitte sorunlara yol açabilir. Bu nedenle tüketiminde aşırıya kaçmamak gerekir” diyor.

Pause Dergi

Elma

Kış mevsiminin öne çıkan meyvelerinden elmanın; içerdiği vitaminler, mineraller ve zengin lif yapısıyla tam bir sağlık deposu olduğunu, kalpten astıma, diyabetin önlenmesinden kilo yönetimine dek birçok faydası bulunduğunu vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah şöyle konuşuyor: “Elma diyabetin önlenmesi için önemli olan insülin duyarlılığını artırmaya yardımcı olurken, içerdiği çözünür lif olan pektin sayesinde yağın bağırsaklardan geri emilimini azaltarak kötü kolesterolü düşürmeye de katkı sağlar. Bir porsiyona denk gelen 1 küçük boy elma yaklaşık 100 gramdır ve 52 kcal enerji içerir. Elmanın faydalarından ve lif içeriğinden en iyi şekilde yararlanmak için suyu sıkılarak değil, çiğnenerek tüketilmelidir.”

Greyfurt

Ekşi ve acımsı tadı nedeniyle mandalina ve portakal kadar tercih edilmese de diğer turunçgiller gibi C vitamini deposu ve iyi bir lif kaynağı olan greyfurt, tokluk süresini uzatmaya, kötü huylu kolesterolü düşürmeye ve antioksidan içeriğiyle kanser gibi hastalıkları önlemeye yardımcı oluyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, 1 orta boy greyfurtun, günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 50’sini karşıladığını belirterek “Buna karşın greyfurt suyu içmek, posa içeriğini azaltır ve kan şekerini daha hızlı yükseltir. Asitli yapısıyla mide şikayetlerini artırabildiği, ayrıca yüksek besin-ilaç etkileşimine yol açabildiği için kolesterol, kan sulandırıcı, antidepresan gibi ilaç gruplarını kullananlar da dikkatli tüketmelidir” diyor.

Portakal

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, zengin C vitamini içeriğiyle vücut direncini artıran portakalın; kalp ve damar sağlığını korumaya, tansiyonu düzenlemeye, iltihabı önlemeye, kansızlığa karşı demirin emilimini kolaylaştırmaya, gözleri kuvvetlendirmeye ve kolajen üretimine yardım ederek cildi korumaya dek bir çok fayda sağladığını vurguluyor. Yaklaşık 130 gram 1 orta boy portakal 1 porsiyona denk gelirken, 200 ml’lik bir bardak portakal suyunun, 1 adet portakalın yaklaşık iki katı kaloriye ve iki katı şeker içeriğine sahip olduğunu belirten Aybala Akkülah “Portakal suyunun lif içeriği de çok düşük olduğundan dilimleyerek yenilmelidir. Asit içeriğinden dolayı reflü hastaları dikkatli tüketmelidir” uyarısında bulunuyor.

Narın az bilinen faydaları

Narın az bilinen faydaları
Sonbahar ve kış mevsiminin en sevilen meyvelerinden biri olan nar, pazar ve market tezgahlarını renklendiriyor. Narı özel kılan, lezzetinin yanı sıra antioksidan içeriği oldukça yüksek bir meyve olması. Bu özelliğini içeriğinde bulunan ve kırmızı rengi veren polifenoller sağlıyor. Ayrıca lif, protein, C vitamini, K vitamini, folat ve potasyumdan da zengin olması sayesinde sağlığımıza çok önemli katkılarda bulunuyor. Peki taneleri kadar suyu ve kabuğu da adeta şifa deposu olan nar hangi sorunlarda etkili oluyor? Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman narın 7 önemli faydasını anlattı; öneriler ve uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman

Bir bardak nar suyu tüketirseniz…
Nar C vitamininden oldukça zengin bir meyve. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, bir su bardağı kadar narın günlük C vitamini gereksiniminin yarısını karşılayabildiğini belirterek, “Nar suyu bol miktarda nar tanelerinden hazırlandığı için içeriğindeki C vitamini de artıyor. Ancak diyabetin yanı sıra karaciğer yağlanması ve yüksek trigliserid gibi durumlarda fazla meyve şekeri alınmaması gerektiği için nar suyu yerine, daha az miktarda meyve şekeri içerecek şekilde narın kendisini tüketmek daha uygun olacaktır” diyor.

Sindirim sistemini düzenliyor
Besinlerin sindirilemeyen kısımlarına lif ya da posa adı veriliyor. Lif, sindirim sisteminden geçerken suyu emerek dışkı yapımını kolaylaştırıyor ve bu sayede kabızlık probleminin önüne geçiyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, sindirim problemi yaşıyorsanız narın suyunu değil, posasıyla birlikte tanelerini tüketmeniz gerektiğini vurgulayarak, “Çünkü nar suyu elde edilirken posa kısmı kayba uğruyor” diyor.

Kilo kontrolünü kolaylaştırıyor
Lifin sindirim sisteminde yaşanan kabızlık gibi sorunlarda etkili olması sayesinde, düzenli lif tüketen kişilerde kilo kontrolü de kolaylaşıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, sağlıklı bir yetişkinin günde 25-35 gram lif alması gerektiğini vurgulayarak, “Yenilebilen miktar olarak söylersek; 100 gram, yani bir küçük kase kadar nar 4 gram lif içeriyor. Kilo vermeye çalışan kişiler günde bir küçük kase nar tanesi tüketebilirler” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Bağışıklık sistemini güçlendiriyor
Nar içeriğindeki zengin C, E, K vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, potasyum, magnezyum ve minerallerle bağışıklık sistemini destekleyerek hastalıklara karşı korunmamızda önemli bir rol üstleniyor.

Cildimiz için önemli
Her gün yeteri miktarda C vitamini almak cilt sağlığı için de büyük öneme sahip. Nar içerdiği C vitamini ile ciltte kolajen sentezini uyarabiliyor; bu sayede cilde elastikiyet kazandırıp kırışık oluşumunun gecikmesini ve cildin canlı bir görünüme sahip olmasını sağlayabiliyor.

Kanser riskini düşürebiliyor
Nara kırmızı rengini veren polifenoller antioksidan özellik gösteriyorlar. Vücutta oluşan serbest radikaller bazı besin kaynaklarından gelen antioksidanlar tarafından nötralize edilmezlerse; DNA ve protein gibi biyolojik maddelere zarar verebiliyorlar. Antioksidan içeriği oldukça yüksek bir meyve olan nar vücuttaki biyolojik maddeleri oksidatif hasardan, bir başka deyişle metabolizmanın normal süreçleri esnasında oluşabilen veya çevreden gelen hücrelere zarar verebilen kararsız elektronlardan koruyarak birçok kanser türünün gelişme riskini düşürebiliyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Kalp ve damar hastalıklarından koruyabiliyor
Nar suyunun vücutta kötü huylu LDL kolesterol düzeyini düşürebileceğine dair araştırmalar mevcut. Bunun yanı sıra nar suyu vücutta su seviyesini, dolayısıyla kan basıncını kontrol eden sistemin bir parçası olan serumdaki anjiyotensin dönüştürücü enzim aktivitesini önleyerek sistolik, yani büyük kan basıncını düşürebiliyor. Yine narın meyve olarak yenilen çekirdek kısmındaki yağların da kalp koruyucu etkisi olabiliyor. Narın kabuğu da meyve kısmı kadar polifenoller bakımından zengin ve bu maddeler antioksidan özellik gösteriyorlar. Örneğin; nar kabuğu ekstraktının damar sertliğine neden olan iltihaplanmayı ve damar sertliğine yol açan plakların oluşmasını önleyebileceğine ve bu sayede kalp damar sağlığını koruyabileceğine dair çalışmalar mevcut.
Diş etlerini koruyor
C vitamini eksikliğinde diş eti problemleri yaşanma riski yüksek oluyor. C vitamini bu dokuda yer alan bağların oluşumu için gerekli ve yeterli C vitamini tüketimi diş eti dokusunun sağlıklı kalmasına yardımcı oluyor. Nar da içerdiği C vitamini ile diş etlerinin güçlenmesine yardımcı oluyor.

Kabuğu da taneleri kadar faydalı, ancak…
“Narın kabuğu da taneleri kadar faydalı. Dolayısıyla kabuğunu çay şeklinde demleyerek tüketebilirsiniz” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı nur Ecem Baydı Ozman, şöyle devam ediyor: “Ancak bildiğimiz üzere her şeyin fazlası zarar. Bu nedenle nar kabuğu ekstraktını hekime danışarak, çayını da ılımlı miktarda kullanmaya dikkat edin”

Diyet yaparken günlük kaç kalori aldığınızı bilin

Diyet yaparken günlük kaç kalori aldığınızı bilin

Piyasada satılan paketli ürünlerin üzerinde, restoran veya iş yerlerinin menülerinde, akıllı telefon ve akıllı saat uygulamalarında kalori değerleri sıkça karşımıza çıkıyor. Tükettiğimiz yiyecek ve içeceklerin hem besin hem de kalori değerleri sağlıklı beslenme planında önemli yer tutuyor. Bu nedenle kilo vermek-almak ve formda kalmak isteyen kişilerin bu değerlere dikkat etmesi gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Merve Sır, kalori dengesinin sağlıklı beslenmede önemli bir yer tuttuğunu ancak kalori hesaplamanın takıntı haline getirilmemesi gerektiğini vurgulayarak konu ile ilgili bilgi verdi. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Merve Sır

Dyt. Merve SırMakro besinler enerji içerir

Besinlerde bulunan enerji miktarını ölçmek için kullanılan birim kaloridir. İnsan vücudu enerjisini esas olarak karbonhidratlar, proteinler ve yağlardan almaktadır. Kalori, diyette büyük miktarlarda bulundukları için makro besin olarak da ifade edilir. Eser elementler veya vitaminler gibi diğer besin maddelerinin aksine, makro besinler enerji içerir. Ayrıca başka bir enerji kaynağı alkoldür. Besinlerdeki enerji aynı zamanda ‘kalorifik’ değer olarak da bilinir ve kalori veya joule birimleriyle ölçülür. Kalori konuşulduğunda, aslında kilokalori (1000 kalori) anlamına gelir. Öte yandan, makrobesinler farklı kalori içeriğine sahiptir. Vücuda enerji sağlayan besinlerin gram başına düşen kilokalorileri aşağıdaki gibidir.

  • Karbonhidratlar: gram başına 4 kilokalori
  • Proteinler: gram başına 4 kilokalori
  • Yağlar: gram başına 9 kilokalori
  • Alkol: gram başına 7 kilokalori

Ancak unutulmamalıdır ki, vücudun bir yiyecekten gerçekte ne kadar enerji kullanabileceği çeşitli faktörlere bağlıdır.

Vücudun enerjiye ihtiyacı vardır

Vücuttaki bazı süreçlerin olması için enerjiye ihtiyaç vardır. Vücut bu enerjiyi besinlerden almaktadır. Enerji, yiyecek ve içecek, makro besinler yağlar ile karbonhidratlar ve proteinden oluşabilir. Her yiyeceğin farklı bir makro besin bileşimi bulunmaktadır. Hangi gıdada ne kadar enerji olduğunu ölçülebilir hale getirmek için öncelikle kalori ölçülmelidir. Basit bir anlatımla kalori aslında enerjidir. Kilo kaybı söz konusu olduğunda kalorinin her zaman öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Çok az sayıdaki insan kilo vermek veya kilo almamak için günde kaç kalori tüketebileceğini hesaplamaktadır. Her insan için tek kalori gereksinimi yoktur. Kişinin günde kaç kalori tüketmesi gerektiği cinsiyete, yaşa ve boy gibi faktörlere bağlıdır. Düzenli egzersiz, spor ve yapılan iş gibi etkenler de önemli rol oynar. Sonuçta, bir şantiyedeki bir çalışanın ofisteki bir çalışandan çok daha fazla enerjiye ihtiyacı bulunmaktadır. Vücut, bazal metabolizma hızı için tedarik edilen miktarın % 70’ine ihtiyaç duyar. Bunun teknik terimi, bazal metabolizma hızıdır. Dinlenir haldeyken vücudun harcadığı enerji miktarı bazal metabolizma hızı olarak ifade edilir. Bazal metabolizma hızı, tüm hayati fonksiyonların sürdürülmesini sağlar. Birçok insan, günlük kalori ihtiyacının çok üzerinde yiyerek aşırı kilolu hale gelmektedir. Günlük kalori ihtiyacı kişiye göre değişmektedir. Günlük kalori ihtiyacı biliniyorsa, kilo vermek veya kiloyu korumak için uygun önlemler alınabilir. Zayıf olanların ise kilo alma konusunda dikkatli olması gerekir. Kalori ihtiyaçlarını kesinlikle bilmeleri önemlidir.

Günlük kaç kaloriye ihtiyaç var?

Kadınların genellikle günde yaklaşık 2 bin kaloriye, erkeklerin ise 2 bin 500 kaloriye ihtiyacı olmaktadır. Bu ihtiyacı hesaplayabilmek için bireysel bazal metabolik hızı hesaplamak gerekir. Bireysel bazal metabolik hızı hesaplamak için birkaç formül vardır. Bunların her biri yalnızca gerçek bazal metabolizma hızının bir yaklaşımı olarak anlaşılmalıdır. Kalori ihtiyacı kişiye özel hesaplanmalıdır. Yaş, kilo ve egzersiz alışkanlıklarının yanı sıra meslek konusu da göz ardı edilmemelidir.

  • Erkekler için formül:

Bazal metabolizma hızı = 1 x vücut ağırlığı x 24

  • Kadınlar için formül:

Bazal metabolizma hızı = 0,9 x vücut ağırlığı x 24

24 sayısı hesaplamaya dahil edilir çünkü bir kilogram vücut kütlesinin dinlenme durumunda günde ortalama 24 kilokalori tükettiği varsayılır.

Fazla yemek sağlık sorunlarına neden olur

Bir yetişkinin mide hacmi ortalama bir litredir. Daha fazla yendiğinde mide diğer organlara baskı yapar. Bu bir dolgunluk hissinin oluşmasına neden olur. Karındaki dolgunluk hissi, bağırsak bölgesinde yutulan hava veya aşırı gaz oluşumundan da kaynaklanabilir. Özellikle çok yağlı yiyecekler, yoğun tatlandırılmış ve şişkin yiyecekler tokluk hissine ve diğer mide bağırsak sistemi şikayetlerine neden olabilir. Yemeğin bileşimine bağlı olarak hipoglisemi veya yüksek serotonin seviyeleri de yorgunluğa yol açabilir. Yüksek karbonhidratlı besinler tüketildiğinde, kandaki glikoz artışı ve insülin hormonunun artan salınımı yok olur. İnsülin, vücut hücrelerine şeker akışını teşvik ederek kan şekeri seviyesinin tekrar düşmesine neden olur. İnsülin salgılanması, yemekten sonra aşırı artarsa, ‘hipoglisemi’ olarak bilinen kan şekerinin düşmesine neden olur. Ancak beyin enerji kaynağı olarak kan şekerine bağlı olduğu için performans belirli bir süre kısıtlanabilir.

Besinlerin kalori içerikleri önemli ama takıntı haline getirilmemeli

Birçok insan besinleri tüketmeden kalori içeriklerini göz ardı etmektedir. Diyet konusunda en iyi bilinen kural şudur: Yaktığınızdan daha az kalori alırsanız kilo verirsiniz.

Yağ, karbonhidrat ve proteinden alınan kaloriler farklıdır. Vücut, kalorileri farklı şekilde işlemektedir. Genel olarak kalori kaynakları yağ, karbonhidratlar ve protein olarak üçe ayrılır. Karbonhidratlar ve yağ, obezitenin yaygın nedenleri arasındadır. Çoğu karbonhidrat ve yağ vücudumuz tarafından kolaylıkla sindirilebilir. Spor yaparken aynı anda çok fazla enerji harcamak her zaman işe yaramaktadır. Öte yandan sindirimi zor olan proteinin kilo vermeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Vücudun hiç sindirmediği kaloriler de vardır. Gıda ambalajındaki kalori tabloları, enerjinin ne kadarının vücut tarafından gerçekte kullanıldığına dair herhangi bir bilgi sağlamamaktadır.

Kalori tabloları yanıltıcı olabilir

Kalori tabloları temelde vücuda ne kadar enerji sağlandığına dair bir kılavuzdur. Bununla birlikte, fruktozdan elde edilen 100 kalori, sağlıklı yağlardan alınan 100 kalori ile karşılaştırılamaz. Çünkü fruktoz vücutta tamamen farklı metabolik süreçleri tetiklemektedir. İştah yaratan insülin seviyelerini yükseltmekte, aynı zamanda vücudun enerji tüketimini uzun vadede azaltmaktadır. Mesela kuruyemişler çok fazla yağ içerir ve çikolatadan daha fazla kalori içerdikleri için kalori bombası olarak kabul edilir. Ancak temiz kalori kaynağı olan kuruyemişler kilo alımının kontrolünü kaybetmeye neden olmaktadır. Bu nedenle kuruyemişlerin kalorilerine bakmak yanıltıcı olabilmektedir.  Herkes vücut kaloriyi farklı kullanmaktadır. Yaş, cinsiyet, boy, bireysel bağırsak florası, hastalıklar ve günün saati kaloriyi kullanmada etkili olan faktörlerdir.

Çocuklarda sağlıklı beslenme önerileri!

Çocuklarda sağlıklı beslenme önerileri!

Günümüzde yeterli ve dengeli beslenmeyen insan nüfusunun önemli bir bölümü, yanlış beslenme sonucunda meydana gelen hastalıklara karşı maddi ve manevi mücadele vermektedir. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Derya Fidan, çocuklarda sağlıklı beslenme ile ilgili tüm merak edilenleri anlattı.

Türkiye’deki çocukların önemli bir yüzdesi besinlere erişimde güçlük ve eğitimsizlik nedeniyle yanlış beslenmeye maruz kalmakta. Başta demir ve iyot gibi mikrobesin eksiklikleriyle ilişkili sağlık sorunları ve riskleriyle yaşamaktadır. Bu bakımdan ulusal beslenme politikalarının geliştirilmesi, bilinçli beslenme hakkında topluma bilgi verilmesi ve beslenme ile ilgili farkındalık geliştirilmesi son derece önemlidir.

Bitkisel kaynaklardan gelen protein genellikle tüm gerekli amino asitleri içermez. Günde 28.3 g protein önerisi ile 7 ile 10 yaş arası çoğu çocuğun ihtiyaçlarını karşılanır. Çoğu çocuk ise bundan daha fazlasını tüketmektedir. Fazla protein dönüştürülür ve enerji için kullanılır veya vücutta glikojen ya da yağ olarak depolanır. Nişastalar ve şekerler vücut tarafından emilen karbonhidratlardır. Nişastası yüksek besinler arasında ekmek, makarna, pirinç ve patates sayılabilir. Şekeri yüksek besinler arasında meyve, süt, çikolata ve tatlılar bulunur. Diş çürümenin önemli nedenleri şeker ve tatlı, gazlı ve meyve suları ile ilişkili yüksek asitliktir.

“Yağ Çocukların Diyetlerinin Önemli Bir Parçasıdır!”

Yağ konsantre bir enerji kaynağıdır. Yağ çocukların diyetlerinin önemli bir parçasıdır çünkü enerjiye ihtiyaçları vardır ve yağa bağlı emilen vitaminlere ihtiyaç duyarlar. Yağ kimyasal olarak; doymuş, doymamış, çoklu doymamış veya nadiren trans doymuş yağ olarak ayrılırlar. Doymuş yağlar kan kolesterolünü arttırabilir ve kalp hastalığına yol açabilir. Doymuş yağlar genel olarak tereyağı, sert peynir, kümes hayvanları, et ve et ürünlerinde bulunur.

Çocuklarda Sağlıklı Beslenme İle İlgili Altın Öneriler;

 

  1. Yapılan çalışmalarda, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerinin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okul devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğu ortaya konmuştur. Aileler çocuklarının yalnızca okul başarılarıyla değil onların büyüme ve gelişmelerini izleme ve sağlıklı beslenme davranışları geliştirmeleriyle de yakından ilgilenmeli ve kendi beslenme alışkanlıklarıyla da örnek olmalıdırlar.

 

  1. Yapılan birçok çalışmada, son zamanlarda çocuk ve adolesanlar başta olmak üzere her yaş grubunda abur cubur besinlerin tüketiminin arttığı belirtilmiştir. Çocukların enerji alımlarının bir kısmı abur cubur besinlerden gelirken, bu tür besinler daha çok öğle vaktinde tüketilmektedir. Gazlı içecek, meşrubat gibi içecekler, patates kızartması, cips, şekerleme ve dondurma çocuklar tarafından en çok tüketilen abur cubur besinlerdir. Okulda beslenme hizmeti verilmiyorsa çocuğa mutlaka beslenme çantası hazırlanmalıdır.
  2. Çocukların sağlıklı beslenebilmesi için dört besin grubunda bulunan besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için imkanlar dahilinde günde 2- 3 su bardağı süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmelerine özen gösterilmelidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları ve sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için her gün en az 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.
  3. Çocuklar için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt çocuklar için kahvaltıda yeterlidir. Özellikle kaliteli protein, zengin vitamin ve mineral içeriğinden dolayı haşlanmış yumurtanın sık tüketilmesi önerilmektedir.
  4. Vücudun düzenli çalışması, tüketilen besinlerin vücuda yararlılığının artırılması, çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkı sağlamaları açısından fiziksel aktivitenin artırılmasına da önem verilmelidir. Bu nedenle, uzun süreli televizyon seyretme, bilgisayar kullanımından kaçınılmalı, çocukların gerek okul yönetimi ve gerekse ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir.

Salatanız gerçekten diyet dostu mu?

Salatanız gerçekten diyet dostu mu?

Yaz aylarında özellikle kilo vermek ya da formunu korumak isteyenlerin tek başına ana öğün olarak tüketmeyi tercih ettiği salata, tok tutucu özelliğiyle diyet dostu olarak öne çıkan, serinletici bir yaz lezzeti. Ancak dikkat! Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan “Salatanın içeriği itibariyle besleyici ve tok tutucu olması gerekiyor. Örneğin; ana öğün olarak tüketilecekse içerisinde et, tavuk ya da peynir, kurubaklagil, ceviz, fındık gibi besinlerin olması lazım. Aksi halde sadece yeşil salata ana öğün yerine geçmez.” diyor. Salataya ekleyeceğiniz sirke, limon, taze / kuru kekik, zencefil, çörek otu gibi baharatlarla hem tokluğu artırıp hem de bağışıklığınızı güçlendirebileceğinizi belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, zeytinyağında aşırıya kaçmamak gerektiğini, lezzet artırıcı sosların da diyetinizi baltalayabileceğini vurguluyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, salatadaki gizli tehlikelere karşı 9 önemli uyarıda bulundu; bağışıklığı güçlendiren, diyet dostu yaz salatası tarifi verdi; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan

Sosları abartmayın

Salataya lezzet katmak için vazgeçilmez olarak görülen soslar, içeriğindeki katkı maddeleri ve koruyucular ile sağlık açısından zararlı olabildiği gibi, yüksek kalorisiyle diyeti de baltalayıcı olabiliyor. Hazır karışım salata soslarında nar ekşisinden sofra şekerine ve bala kadar kalorisi yüksek birçok malzeme bulunabilir. Bu nedenle hazır karışımlı soslardan kaçının.

Zeytinyağında aşırıya kaçmayın

Salatanıza ekleyeceğiniz zeytinyağında ölçüye dikkat etmeli, salata tabağının büyüklüğüne göre yağınızı eklemelisiniz. Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan “Zira ölçüyü aştığınızda salatanın kalorisini çok yükseltebilirsiniz. Öte yandan salatayı tamamen yağsız tüketmek ise salatanın tok tutucu özelliğinin azalmasına neden olacaktır. Bu nedenle salatalarınıza mutlaka 1-2 tatlı kaşığı yağ eklemelisiniz.” diyor.

Dışarıda bu ayrıntıya dikkat edin

Özellikle dışarıda salata tüketirken mutlaka sosu masaya isteyin ve kendiniz ekleyin. Aksi halde sosların yanı sıra lezzeti daha da artırmak için sofra şekeri ilavesi de yapılabiliyor. Limon, sirke ve hardalı ise salatalarınızda kontrollü şekilde kullanabilirsiniz. Ayrıca mayonezli salatalar yerine yoğurtlu salataları tercih ederek salatanızı hem sağlıklı hem de kalorisi daha düşük hale getirebilirsiniz.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Tek çeşit salata tercih etmeyin

Tek çeşit salatayı ana öğün olarak değil, ana öğünün yanında yardımcı yemek olarak tercih edin. Çünkü örneğin tek başına yeşil salatadan oluşacak bir öğün hem gün içerisinde sizi acıktıracak hem de bağışıklığınızın güçlü olması için almanız gereken protein, kalsiyum, vitamin ve minerallerden sizi mahrum bırakacağından bağışıklığınızın düşmesine neden olacaktır. Ana öğün olarak tüketeceğiniz salatanızın içeriğinin et, tavuk ya da peynir, kurubaklagil, ceviz, fındık gibi besinlerden oluşmasına özen gösterin. Ancak salatanızda kullanacağınız malzemeler fazla olduğunda kalorisi de yükseleceğinden aşırıya kaçmayın.

Salatanızda meyveyi abartmayın

Salatanın içine ekleyeceğiniz meyveler lezzeti artırmakla birlikte kaloriyi de artıracağından aşırıya kaçmayın. Örneğin, ana öğün olarak tüketeceğiniz et, kurubaklagil ya da peynir gibi zengin içerikli bir tabak salataya, bir porsiyona denk gelecek şekilde bir adet elma ya da dört adet orta büyüklükte kayısı ekleyebilirsiniz.

 Güvendiğiniz yerlerde salata tüketin

Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan “Yeterince temizliği yapılmamış yeşillikler barındırdıkları bakteriler ve gözle görülemeyen mikroplar nedeniyle besin zehirlenmesinden ishale dek birçok sağlık sorununa yol açabildiğinden, temizliğinden emin olamadığınız yerlerde salata tüketmekten kaçının. Özellikle gebelerde toxoplazma alma riskinden dolayı dışarıda salata yememelerini tavsiye ederim.” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Mutlaka sirkeli suda bekletin

Salatanın yıkanmasından doğranmasına kadar dikkat edilmesi gereken birçok önemli nokta var. Salata malzemelerini özellikle de yeşillikleri akan suyun altında yıkamakla kesinlikle yetinmeyin, gözle görülemeyen mikroplardan arınması için ardından mutlaka sirkeli suda 5 dakika bekletin. 1 litre suya 1 yemek kaşığı sirke eklemeniz yeteli olacaktır.

Kesme tahtasına dikkat edin

Salata malzemelerini doğramak için kullandığınız kesme tahtasında, çapraz bulaş riskine karşı dikkatli olun. Sebze ve çiğ et için kullandığınız kesme tahtasını ayırın.

 Yeşil yapraklı sebzeleri yıkayıp saklarken dikkat!

Sebze ve meyveleri yıkayıp saklamak daha hızlı bozulmalara neden oluyor. Çünkü sebze ve meyvelerin üzerlerinde kendi ürettikleri ve bozulmalarına engel olan bir tabaka var ve yıkanınca bu tabaka ortadan kalkıyor. Fakat büyükşehirlerde yaşayan ve özellikle çalışan insanların pratik salata hazırlama tüyolarına ihtiyacı var. Sebze ve meyveler yıkandıktan sonra iyice kurutularak, uygun hafif hava alan kaplarda 3-4 gün saklanabilir. Fakat yıkanmış sebzelerin çok iyi kurutulmuş olmasına çok dikkat etmek gerekiyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

 Bağışıklığı güçlendiren, diyet dostu yaz salatası tarifi

 Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, sıcak yaz aylarında hem serinleten, hem ana öğün olarak tüketildiğinde bağışıklığı güçlendiren, hem de tok tutucu özelliğiyle diyet dostu olan bir de yaz salatası tarifi verdi…

Sumaklı Akdeniz Salatası

Bol Akdeniz yeşillikleri içine 3 yemek kaşığı haşlanmış buğday, üzerine ızgarada pişirilmiş tavukları koyun. Sos olarak da 1 yemek kaşığı dolusu sumak ile 1 silme çay kaşığı tuz ve 1 yemek kaşığı zeytinyağı ekleyin.  

Kavunun faydaları

Kavunun faydaları

Güzel tadı, hoş kokusu ve ağızda bıraktığı aroması ile yaz ve sonbahar aylarında en çok tüketilen meyvelerden biri olan kavun, zengin besin içeriğiyle ön plana çıkıyor. Kavun, lifli ve sulu yapısı ile kilo vermeye yardımcı olurken, pek çok sağlık sorunun önlenmesi sürecine de katkıda bulunuyor.  Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Merve Sır, kavunun faydaları ve nasıl tüketilmesi gerektiği hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Kalorisi düşük, vitamin ve mineral içeriği yüksek

Kavun düşük kalorili ve oldukça lifli bir meyvedir. 150 gramında yani bir porsiyon kavunda 1,5 gram lif bulunur. Kavunun 150 gramı tat ve su durumuna göre 25-50 kilokalori (kcal) içerir. Çok miktarda sarı ve turuncu meyve beta karoteni açısından zengindir. Lif içeriği yüksek olan kavun bağırsakların çalışmasına da yardımcı olur.

İçeriğinde türüne göre değişebilen çok sayıda önemli mineral ve vitamin vardır. A, C, B1, B2, B5 vitamini ile potasyum, sodyum, kalsiyum, magnezyum, fosfat açısından zengindir. Fitokimyasallar da içermektedir. Likopen ve beta-karoten gibi bitkisel besinler bulunmaktadır.

Bir porsiyon kavunda 11,84 karbonhidrat (g), 2,00 protein (g), 0,18 yağ(g), 1,62 lif (g), 16,20 sodyum (mg), 327,60 potasyum (mg) ve 19,80 kalsiyum (mg), 0,61 vardır.

Kavun, vücut hücrelerini UV ışınlarından koruyan özellikle yüksek bir E vitamini içeriğine sahiptir. Bu fitokimyasallar serbest radikalleri yakalar ve hücre hasarını önler. A vitamini karpuzlarda ve tatlı kavunlarda bol miktarda bulunur. Cildi ve saçı esnek tutar, göz sağlığı için önemlidir.

Ayrıca kavun çekirdekleri; A, B ve C vitaminleri ile magnezyum içermektedir. İçeriğinde demir, kalsiyum ve değerli yağlar bulunmaktadır. Kavun çekirdekleri bütün olarak yutulmamalı, çiğnenmeli, öğütülmeli veya doğranarak tüketilmelidir.

Olgun tatlı bir kavunda % 10 oranında şeker vardır. Bu nedenle 100 gram posa başına yaklaşık 55 kilokaloriyle önemli bir enerji kaynağıdır. Yüksek oranda potasyum ve provitaminin yanı sıra A vitamini ile değerli kalsiyum, C, B1 ve B2 vitamini, fosfor ve demir değerleriyle dikkat çeker. Kavunun ana kısmı yaklaşık % 85’i ​​sudan oluşur.

Özellikle spor aktivitelerinden sonra veya aralarda harika bir susuzluk gidericidir.

Kavunun en çok bilinen faydaları şöyle sıralanmaktadır:

  1. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Düzenli olarak tüketildiğinde içeriğindeki potasyum ve C vitamini bağışıklık sistemini destekler. Bağışıklık sistemi güçlendirdiği için hastalıklara karşı vücut direnci sağlar.
  2. Damar tıkanıklığını önlemede etkilidir. Kalbe ve kansızlığa iyi gelir, tansiyonu düzenler. Kavunu aşırıya kaçmamak şartıyla kalp hastalarının tüketmesi gerekir. Zengin besin değerleri nedeniyle kansızlık sorunu olanlarda etkilidir. Ayrıca kalp krizi riskini düşürür. Kalp damar sorunu olanların özellikle yaz aylarında kavunu düzenli olarak tüketmeleri önerilir.
  3. Böbrek taşları ve kumlarının düşmesine yardımcı olur.
  4. Yatıştırıcı etkisi nedeniyle sinir sistemi üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Uyku sorunu olanlara iyi gelir.
  5. İdrar söktürücü özelliği vardır. Kabızlığa iyi gelir.
  6. Cildi nemlendirir, romatizma ağrılarını hafifletir.
  7. Sindirilmesi kolay olan meyveler arasında yer alan kavun, kilo vermek isteyen ancak metabolizma hızı yavaş olanlara önerilir. Diyet programlarında yer alan kavun hızlı bir şekilde kilo vermeyi sağlamakta ve metabolizmayı da hızlandırmaktadır.

 Kavun alırken dikkat etmeniz gerekenler

Olgunlaşması uzun süren kavunu alırken bazı kriterler göz önünde bulundurulmalıdır. Öncelikle olgun olanları tercih edilmelidir. Ancak kabuğu nedeniyle olgunluk derecesi belirlenememektedir. Ancak koku ve kabuğu olgunluğu konusunda ipuçları vermektedir. Bu nedenle kavun alırken kabuğu çok sert olmayan, kabuğunda çatlak veya ezik bulunmayan, hoş ve tatlı kokulu olanları tercih edilmelidir. Kabuğa bastırıldığında hissedilen yumuşaklık olgunluk derecesini belirtmektedir. Olgun kavunlar aromatiktir. Bu nedenle satın alırken yoğun bir koku yayanlar belirlenip alınmalıdır.

Kavunu ikiye bölüp streçleyerek muhafaza edin

Kabuğu sağlam olarak dilimlenmemiş kavun, serin bir yerde bir hafta saklanabilir. Dilimlenmiş kavunlar yakından incelenmeli ve küf kontrolü yapılmalıdır. Küçük ebatta dilimlenen kavunlar çok çabuk bozulur. İkiye kesilmiş kavun buzdolabında sorunsuz bir şekilde saklanabilir ancak streç film ile kaplanmalıdır. Çabuk bozulmaması için dilimleme sırasında kavunun çekirdekleri tamamen çıkarılmalıdır. Kavunlar, üretim sırasında ya da sonrasında kötü hijyen koşullarında patojenlerle temas edebilir. Ayrıca, enfekte kişiler, uygun şekilde hijyenik değillerse patojenleri doğrudan kavuna bulaştırabilir.

Patojenler eller yoluyla veya kontamine mutfak eşyaları (bıçaklar, tahtalar) yoluyla insanlara bulaşabilir. Gıda enfeksiyonu riskini en aza indirmek için, kavun dilimlerken genel mutfak hijyeni kurallarına uyulması önemlidir: Ellerin yıkanması, temiz bıçak ve kesme tahtaları kullanılması çapraz bulaşmayı önleyecektir. Bu kurallar toplu yemek yapan işletmelerde de kesinlikle uygulanmalıdır.

 Çocuklar için de çok yararlı

Aşırıya kaçmamak şartıyla kavun her öğün tüketilebilir. Kavun kahvaltıda tüketilebileceği gibi yemeklerden sonra ve tokluk hissi vermesi nedeniyle ara öğün olarak tercih edilebilir.

A ve C vitamini açısından zengin olan kavun, potasyum ve kalsiyum içeriği nedeniyle çocukların kesinlikle tüketmesi gereken bir besindir. Kolay yenebilir olması, tadı ve kokusu nedeniyle çocuklar tarafından da tercih edilmektedir. 8-9 aylık bebeklerde diğer meyveler gibi ezildikten sonra az miktarda verilmelidir. Çocukların kavuna karşı herhangi bir alerjisi yoksa tüketmeleri kesinlikle önerilmektedir.

Şeker hastaları dikkat etmeli

Şeker içeriği yüksek olan kavunun aşırı tüketimi bazı sorunlara neden olabilir. Şeker hastaları fazla tüketmemeli, en azından ne kadar tüketeceği uzman doktor ve diyetisyenler tarafından belirlenmelidir.  Kavun alerjisi olanlar bu meyveden uzak durmalıdır. Kavuna karşı aşırı seviyede alerjisi olanlarda ‘anafilaksi’ olarak bilinen şiddetli bir reaksiyon ortaya çıkabilmektedir.

Dondurmayı yerken şunlara dikkat edin

Dondurmayı yerken şunlara dikkat edin

Özellikle yaz aylarında 7’den 70’e hemen hepimizin vazgeçilmezi olan dondurma lezzetli olmasının yanı sıra; içerdiği protein, kalsiyum, A vitamini, B12 vitamini, C vitamini ve magnezyum gibi pek çok vitamin ile mineraller sayesinde şifa da sağlıyor. Üstelik bir porsiyon dondurma bir porsiyon şerbetli tatlıdan yüzde 55 ve bir porsiyon sütlü tatlıdan yüzde 23 daha az enerji, bir başka deyişle kalori içeriyor. Ancak yine de dondurmanın şeker içerdiğini unutmayın! Örneğin 2 top dondurma tükettiğimizde yaklaşık 2,5 yemek kaşığı şekere eş karbonhidrat almış oluyoruz. Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan ayrıca çok soğuk yiyeceklerin sindirim sistemi üzerinde hazmı zorlaştıran, özellikle da gaz yapan özelliğe sahip olduklarını belirterek, “Dondurmayı ağzınızda kısa bir süre tutup, vücut ısısına yakın bir ısıda tüketmeyi alışkanlık haline getirin. Sıcaklığını biraz artırarak yutmak sindirim sistemine yardımcı olarak, hazımsızlık gibi sorunların gelişmesini önleyecektir” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Bağışıklığı destekliyor

Hastalıklardan korunmamızda son derece önemli bir rol üstlenen bağışıklık sistemimizi sağlıklı beslenerek sürekli desteklememiz gerekiyor. Dondurma, içeriğindeki A vitamini ve protein sayesinde bağışıklık sisteminin çalışmasına katkı sağlıyor.

Dişleri güçlendiriyor

Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan dondurmanın içeriğindeki fosforun dişlerin, diş etlerinin ve kemiklerin sağlığını koruduğunu vurgulayarak, “Ancak dişlerde çürük oluşumunu önlemek için dondurma yedikten sonra dişlerin mutlaka fırçalanması gerekiyor” diyor.

Kalp sağlığını destekliyor

Sütlü, meyveli ve çikolatalı dondurmalar potasyumdan zenginler. Kalp sağlığı için potasyum çok önemli bir mineral ve eksikliğinde mutlaka takviye ediliyor. Ayrıca potasyum vücudun elektrolit dengesinde rol alıyor ve konsantrasyonun sağlanmasında elzem bir işlev üstleniyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Kasları koruyor

“Dondurma içerdiği magnezyum sayesinde vücuttaki asit-baz dengesinin düzenlenmesine yardımcı oluyor. Kas ve sinir sistemi için kalsiyumla birlikte olmazsa olmazdır. Kalsiyum kasın kasılmasını ve magnezyum da gevşemesini sağlıyor. Bu özelliği nedeniyle bağırsakların çalışması için de çok önemlidir” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, şöyle devam ediyor: “Tüm bunların yanı sıra magnezyum kan basıncının düzenlenmesi ve damar elastikiyetinin sağlanması gibi 300’den fazla metabolik reaksiyonda yer alıyor. Özellikle çikolatalı dondurmanın magnezyum içeriği yüksektir ve 2 top dondurmayla günlük magnezyum ihtiyacının yüzde 10-15’ini karşılayabilirsiniz.”

Enerji kaynağı

B2 vitamini olarak da bilinen riboflavin içeriğiyle dondurma vücudumuzdaki enerji üretimine destek oluyor. Bu sayede daha enerjik bir bedene sahip oluyoruz. Riboflavinin aynı zamanda mukozayı korumak ve cildin yenilenmesine yardımcı olmak gibi özellikleri de var.

Tok tutuyor

Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan birçok tatlının aksine, dondurmanın tok tutma özelliğine sahip olduğunu belirterek, “Tatlılar tüketildiklerinde kan şekerini hızla yükseltip, ardından hızla düşürüyor. Bunun sonucunda da acıkıyoruz. Dondurma diğer tatlılara göre daha az şeker içeriyor. Bu sayede kan şekerinde hızlı değişikliğe diğer tatlılar kadar sebep olmuyor. Ayrıca içinde bulunan salep ve tarçın gibi baharatların kan şekerini düzenleyici etkileri sayesinde dondurma tüketiminin ardından hızla acıkma problemi yaşanmıyor.”

Kemikler için önemli

Kalsiyumun kemiklerden dişlere, kanda vitamin dengesinden sinir sistemine kadar birçok önemli fonksiyonu var. Gerçek sütle hazırlanan sütlü dondurmadan 2 top tükettiğinizde günlük kalsiyum ihtiyacınızın yaklaşık yüzde 10’unu almış oluyoruz.

Pause Sağlık, Pause Dergi

7 önemli kurala dikkat!

  • Birçok tatlıdan daha düşük olsa da, dondurmanın enerjisi dikkate almaya değer. Bu nedenle yemeklerin ardından değil, ara öğün olarak tüketmeniz çok daha doğru bir tercih olacaktır.
  • Protein oranı yüksek bir besin olduğu için dondurmalar kolayca bozuluyor ve içinde zararlı mikroorganizmalar üreyebiliyor. Dolayısıyla soğuk zinciri kırılmış, yani eriyip tekrar donmuş dondurmayı kesinlikle tüketmeyin.
  • Hızla yutmak, vücut ısısından çok daha düşük bir ısıda dondurmanın mideye ulaşması demek. Bu durum midede kramp oluşumuna yol açabileceği için dondurmayı mümkün olduğunca yavaş yemeye özen gösterin.
  • Diş ve ağız sağlığı açısından, her şekerli besinde olduğu gibi, dondurma yedikten sonra da su içmeyi unutmayın.
  • Şeker içeren bir besin olması nedeniyle haftada 2-3 kez, 2’şer toptan fazla tüketmemeye dikkat edin.
  • Fayda sağlayabilmesi için gerçek sütten ve gerçek meyvelerden yapılmış olanlarını tercih edin.
  • Diyabetiniz varsa diyabetik dondurmayı bir ara öğün gibi düşünüp tüketebilirsiniz.

Pause Sağlık, Pause Dergi

 Evde hazırlanan ‘sağlıklı’ dondurma tarifi

Muzlu-hurmalı dondurma

Malzemeler: 6 adet muz, 6 adet hurma, 6 yemek kaşığı taze yoğurt

Hazırlanışı: Malzemelerin tümünü pürüzsüz oluncaya dek, blenderden geçirin. Ardından bir kaba alıp, derin dondurucuya koyun. Saat başı dondurucudan çıkartın ve karıştırıp tekrar derin dondurucuya yerleştirin. Karıştırma işlemini her saat başı 3-4 kez tekrarlayın. Hem sağlıklı hem oldukça lezzetli olan dondurmanızı ertesi gün tüketebilirsiniz.

Ceviz kullanımında şunlara dikkat edin

Ceviz kullanımında şunlara dikkat edin

Ceviz, besin değerleri açısından lifler, vitaminler ve mineraller ile sağlıklı yağlar içerdiği için son yıllarda süper gıda olarak tanımlanıyor. Ceviz, tadı ve kullanım alanı çeşitliliği ile de en çok tercih edilen yağlı tohumlar grubuna giriyor. Kuruyemiş sınıfında değerlendirilen cevizin vücut üzerinde çok sayıda olumlu etkisi bulunuyor. Düzenli tüketildiğinde bağışlık sistemini güçlendiriyor, cilde parlaklık veriyor ve kırışıklık oluşumunu engelliyor. Kandaki melatonin seviyesini yükselterek uyku düzenine katkı sağlıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Merve Sır, ceviz hakkında bilgi vererek, nasıl tüketilmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık

Ceviz kabuklu saklanmalı

Sonbahar ve kış mevsiminde tazeliğini uzun süre koruyan ceviz uygun şartlarda kurutulduktan sonra çiğ olarak hemen tüketilmeyecekse kabuklu olarak saklanmalıdır. Serin, kuru bir yerde muhafaza edildiğinde uzun süre tazeliğini korumaktadır. Eğer kabuğu kırıldıysa, hava almayan uygun saklama kaplarında 6 ay buzdolabında, 1 yıl da derin dondurucuda muhafaza edilmelidir. Çiğ ve kavrulmuş ceviz neredeyse aynı miktarda kalori, protein, yağ, karbonhidrat ve lif içerir. Çiğ ve uygun koşullarda kurutulmuş kuruyemiş arasındaki besin değeri farkları minimum düzeydedir. Ancak cevizi çiğ olarak tüketmek her zaman daha sağlıklıdır. Çiğ olarak değil kavrulmuş olarak tüketilecekse, yaklaşık 15-25 dakika boyunca en fazla 140 santigrat derecede kavrulmalıdır. Yüksek ısı derecesinde yapılan kavurma işleminde zararlı maddeler (akrilamid, trans yağlar) oluşabilmektedir. Bu sıcaklıkta yapılan kavurma işleminde ise cevizin besin değerlerinin kaybı en aza inecektir. Yağ asitleri neredeyse hiç zarar görmeyecek, amino asitler ve şekerler arasındaki reaksiyon olarak tanımlanan akrilamid oluşma olasılığı azalacaktır. Yapılan araştırmalarda akrilamidin maddesinin, kansere neden olduğu belirlenmiştir. Kavrulmuş ceviz ise sadece birkaç gün bekletilmelidir. Çünkü kavrulmuş kuruyemişlerin dayanıklılığı son derece düşüktür.

Rengi, kokusu ve tadı kontrol edilmeli

Kurutulmuş ya da kavrulmuş ceviz satın alırken renk, koku ve tat kontrol edilmelidir.  Özellikle kavrulmuş kuruyemişler genellikle ülkemizde yağlanmış, tuzlanmış ya da şekerli olarak paketlerde satılmaktadır. Bu yüzden paket içeriğine dikkatlice bakılmalı, zararlı katkı maddesi içeren ürünler alınmamalıdır. Cevizi öğütme işlemi ise kesinlikle evde yapılmalıdır. Çiğ kuruyemişlere bakterilerin bulaşma (kontamine) olasılığı düşüktür. Ancak çiğ ve kavrulmuş kuruyemişler uygun şekilde kurutulmadıysa küf toksinleri oluşabilmektedir. Gıda kontrolleri sırasında ithal edilen sert kabuklu yemişlerin bozulma olasılığının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Her zaman küf toksinini gidermek için önlem alınmalıdır.

Cevizin 4 önemli faydası

Yapılan araştırmalarda cevizin vücut üzerindeki olumlu etkisi kanıtlanmıştır. Cevizin besin değerleri, Orta Çağ’dan erken döneme kadar bilim adamları tarafından araştırılmaktadır. Yaklaşık 90 besin maddesi içeren ceviz, insan sağlığı üzerinde son derece olumlu bir etkiye sahiptir.

 

  • Magnezyum, çinko, bakır, demir, fosfor, bir dizi vitamin içeren ceviz; iyi yağlar, folik asit, demir ve potasyum açısından zengindir. Sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda gerçek bir süper gıdadır.
  • Antioksidanların bolluğu nedeniyle, yaşlanmaya bağlı hastalıklar, kanser ve kardiyovasküler sistem hastalıklarını önlendiği bilinmektedir.
  • Ceviz glütensiz bir diyet için de uygundur. Vejetaryenler ile veganlara bir dizi besin ve vitamin desteği sağlamaktadır.
  • Yapılan araştırmalarda, düzenli ceviz tüketenlerde kötü kolesterol olarak tanımlanan LDL’nin yemeklerden sonra ortaya çıkan oksidatif hasarını önlediği belirlenmiştir.

Ceviz bağırsaklara iyi geliyor

Cevizin yapraklarının mide ve bağırsak problemlerinin çözümünde yardımcı olduğu bilinmektedir. Kendisi kadar değerli olan ceviz yaprakları, Orta Çağ’da tıbbi amaçlar için kullanılmıştır. Mukoza zarının iltihaplanmasına karşı koyabilecek yüksek acı ve tanen içeriğine sahiptir. Ceviz yapraklarından yapılan çay idrar söktürücü etkiye sahiptir ve mide bulantısı ile ishale iyi gelmektedir. Ceviz yaprakları, ayrıca cilt sorunları ile uçuk ve aşırı terleme konusunda destekleyici tedavi olarak kullanılmaktadır. Kadınlar için ceviz yaprağı çayının adet düzensizliğine iyi geldiği ve adet kramplarını hafiflettiği belirlenmiştir.

Ceviz kilo vermede etkili

Akşamları televizyon başında cips veya çikolata yeme alışkanlığınız varsa bunun yerine daha sağlıklı olan ceviz tüketebilirsiniz.  Lezzetli ve doyurucu olduğu için açlık hissini azaltmaktadır. Yapılan araştırmalarda da cevizin açlık hissini azalttığı ve iştahı önlemeye yardımcı olduğu belirlenmiştir. Sağlıklı yağ oranının yüksek olması nedeniyle cevizin 100 gramında yaklaşık 674 kalori vardır. Sağlıklı bir şekilde kilo kaybetmek ve öncelikle kaloriye odaklanmak için ceviz tüketirken son derece dikkatli olunmalıdır. Günde 8 tam cevizden fazlası tüketilmemelidir.

Şekeri kontrol altında tutuyor

Yüksek oranda protein ve yağ içeren ceviz, vücuda bol miktarda enerji sağlar ve uzun süreli tokluk hissi oluşturur. Cevizin düşük karbonhidrat yüzdesi nedeniyle kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutması şeker hastaları için ilginç bir detaydır. Az miktarda ceviz tüketiminin bile diyabet gelişme riskini azalttığı belirlenmiştir. Araştırmalar, haftada sadece bir avuç cevizin şeker hastalığına yakalanma riskini dörtte bir oranında azaltabileceğini göstermiştir.

Ceviz kolesterolü düşürüyor

Cevizin kolesterolü düşürdüğü bilinmektedir. Birçok hastalıkla ilişkili olan yüksek kolesterol aynı zamanda hafızayı olumsuz etkilemekte, strese neden olmakta ve koroner kalp hastalığı riskini artırmaktadır. Ayrıca kolesterolün, kanser ve felç riski ile bağlantılı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, kolesterol düzeyine dikkat etmek ve diyet yoluyla düşürmek sağlık açısından önemlidir. Ceviz yüksek oranda alfa-linolenik asit (omega-3 yağ asitleri) ve alfa-linoleik asit (omega-6 yağ asitleri) içerir. Yağların birbirine oranı, sağlıklı kolesterol bilincine sahip bir diyeti desteklemek için önemlidir. Cevizin, LDL kolesterolünü yağlı deniz balıklarından daha fazla düşürdüğü belirlenmiştir.

 Suyu da kendisi kadar yararlı

Ceviz yapraklarının yüksek ‘tanen’ içeriği vardır. Kaynatılarak elde edilen ceviz suyu; akne, egzama veya ülserler gibi cilt rahatsızlıklarının yanı sıra yüzeysel olarak iltihaplanan cilt, ağız ve boğazdaki mukoza zarının tedavisinde kullanılabilmektedir. Ellerde ve ayaklarda aşırı terleme sorununa iyi gelmektedir. 2 ila 3 gram kurutulmuş ceviz yaprağı, 100 ml su ile 10-15 dakika kaynatıldıktan sonra kullanılmalıdır. Cevizin kabukları yüzyıllardır Anadolu’da kök boya olarak kullanılmaktadır. Ancak ceviz kabuğunun tüketilmesi önerilmemektedir.

Ceviz yağı vitamin deposu

Soğuk pres yöntemiyle cevizin yağı çıkartılmaktadır. Son yıllarda ülkemizde ceviz yağı, lezzetli ve değerli bir yağ olarak öne çıkmaktadır. Ceviz yağı, olgunlaşmış ve kısmen kavrulmuş cevizden yapılmaktadır. Yoğun, lezzetli bir tada sahip bu yağ, tüm dünyada sağlıklı bir yağ olarak kabul edilmektedir. Ceviz yağı, yaklaşık % 73 çoklu doymamış yağ asitleri, % 18 tekli doymamış yağ asitleri ve yaklaşık % 9 doymuş yağ asitlerinden oluşmaktadır. Omega-3 yağ asitlerine ek olarak, özellikle yüksek B ve E vitamini içeriği ile dikkat çekmektedir. Antihipertansif ceviz yağı, ayrıca yağ metabolizmasını harekete geçirmekte, cilt tahrişlerine karşı kullanılmakta ve ciltteki mantar oluşumunu engellemektedir. Ceviz yağının dezenfekte edici etkisi de vardır. Besin değerlerinin kaybolmaması için ceviz yağı her zaman belli ısı derecesinde tutulmalıdır. Ceviz yağı, kızartmalar için uygun değildir.

Ceviz tansiyonu da düzenliyor

Ceviz kalbe iyi geldiği bilinmektedir. Çok sayıdaki çalışmada, cevizin besin bileşiminin kardiyovasküler sistem üzerinde yararlı bir etkiye sahip olduğunu belirlenmiştir. Cevizin tansiyonu düzenlediği için yüksek tansiyon hastaları üzerindeki etkisi kanıtlanmıştır. Antioksidanlar ve omega-3 yağ asitlerinin mükemmel sinerjik kombinasyonu sayesinde damar sertliğini azaltmakta ve kalp krizi riskini düşürmektedir. Ceviz zihin sağlığı için önemlidir. Cevizin içindeki bileşenlerin beyin gelişimine olumlu etkileri vardır. Düzenli ceviz tüketimi hafızayı da güçlendirmektedir.

Hamileler için de ceviz önemli

Zengin ve dengeli beslenme özellikle gebelik sürecinde önemlidir. Anne adayları sadece kendilerinden değil aynı zamanda doğmamış çocuklarının sağlıklı gelişiminden de sorumludur. Ceviz, yüksek oranda folik asit ve demir içeriği nedeniyle düzenli olarak tüketildiğinde büyüyen bebeğin gelişimi üzerinde olumlu etkileri olmaktadır. Ancak gebeler tüketmeden önce uzman hekim görüşü almalıdır.

Düzenli tüketildiğinde kanseri önlemeye yardımcı oluyor

Melatonin ve omega-3 yağ asitlerinin veya doymamış yağ asitlerinin oranının kanserin seviyesini düşürdüğü ve kötü huylu hücrelerin büyümesini engellediği üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Sağlıklı bileşenler, serbest radikalleri nötralize ederek hücreleri erken yaşlanmaya karşı korumaktadır. Özellikle düzenli olarak ceviz tüketmek prostat kanseri ve meme kanseri gelişme riskini azaltmaktadır.

Yaza formda girmek istiyorsanız bu önerilere kulak verin!

Yaza formda girmek istiyorsanız bu önerilere kulak verin!

Yaz kapıda! Artık kilolarımızı kalın kıyafetlerin altına saklayamayacağız. Eğer siz de yaza forma girmek istiyorsanız Dyt. Sedat Aydın’ın tavsiyelerine mutlaka göz atın.

Uzun bir süredir evlerimizde daha fazla zaman geçiriyoruz. Bu durum mutfakla, yeme-içmeyle olan ilişkimizi de doğrudan etkiliyor. Kimimiz içindeki aşçıyı keşfederken kimilerimiz ise abur cuburları daha fazla tüketiyor. Hareket alanımızın da sınırlı olduğu düşünüldüğünde kilo almamız kaçınılmaz oluyor. Ipsos araştırma şirketi tarafından gerçekleştirilen “Koronavirüs Salgını ve Toplum Araştırması” sonuçlarına göre salgın döneminde her 10 kişiden 6’sının kilo aldığını ortaya koydu. Ortalama artış 3 kilogram olurken, spor yapmayanlarda bu rakam 6 kilograma kadar ulaştı. Bu durum nedeniyle yaza forma girmek isteyenler için diyet de kaçınılmaz oldu. Peki yaza forma girmek için ne yapabiliriz? Diyetisyen Sedat Aydın, yaza formda girmek için 15 harika tavsiyede bulunuyor.

 

  1. Mutlaka kahvaltı yapın ve bu kahvaltının protein ağırlıklı olmasına özen gösterin.
  2. İşlenmiş gıdalardan ve rafine şeker içeren her türlü besinden uzak durun.
  3. Su içimini arttırarak hem tokluk sürenizi uzatıp hem de metabolizma hızınızı arttırabilirsiniz.
  4. Diyetinize şekersiz kahve ve yeşil çay ekleyin.
  5. Aralıklı oruç deneyip protein alımınızı arttırın.
  6. Probiyotik, multivitamin ve magnezyum takviyesi kullanın.
  7. Meyve ve sebze tüketimini arttırın.
  8. Yemekleri daha yavaş tüketin ve porsiyon kontrolü sağlayın.
  9. Diyet sırasında acıkabilirsiniz. Etrafınızda sağlıklı atıştırmalıklar bulundurun ki abur cubura yönelip hedefinizden şaşmayın.
  10. Uyku düzeni sağlayarak vücutta üretilen GH hormonu aktivitesi arttırırsınız. Bu da kilo veriminizi hızlandırır.
  11. Yatmadan 2-3 saat önce hiçbir şey tüketmeyin. Böylece vücutta salınan insülin miktarınız düşer ve yağ yıkımınız kolaylaşır,
  12. Diyetinize mutlaka egzersiz ekleyin. Günde en az 45 dakika orta tempolu yürüyüş yapın. Özellikle kardiyo egzersizleri yağ yıkımınızı hızlandırıp kilo veriminize destek olacaktır.
  13. Spor için motivasyonunu arttırın ve düzenli olarak yapın. Bu zamanla sizde davranış değişikliği sağlayıp düzen kazandıracaktır.
  14. Kilo veriminiz yavaşladığında moralinizi bozmayın, vazgeçmeyin. Diyet ve egzersiz rutininizde değişimler sağlayarak tekrar kilo vermeye başlayabilirsiniz. Ayrıca selenyum takviyesi de kullanabilirsiniz.
  15. Diyetinize mutlaka zeytinyağı, avokado ve kuruyemişler gibi sağlıklı yağları ekleyin. Omega-3 takviyesiyle kortizol seviyesini kontrol altına alın.