Yazılar

Pandemide göz şikayetlerini artı

Pandemide göz şikayetlerini artı

Aylardır süren Covid-19 pandemisinden en fazla etkilenen organlarımızın başında gözlerimiz geliyor. Uzun saatler süren dijital toplantılar ya da uzaktan eğitim nedeniyle saatlerce ekrana kilitlenmek gerek yetişkinlerde gerekse çocuklarda göz şikayetlerini artırdı. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu, halk arasında ‘göz migreni’ olarak tanımlanan; göz küresinde başlayan ve aynı taraf baş yarısına yayılan keskin ağrının giderek daha fazla kişide görüldüğünü belirterek, bazı kuralların ihmale gelmeyeceğini söylüyor.

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu, pandemide yaygınlaşan göz şikayetleri ve alınması gereken önlemleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.  Şiddetli baş ağrısıyla yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren migren, artık gözlerde de önemli bir sorun haline geldi. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu, halk arasında ‘göz migreni’ olarak adlandırılan hastalığın, pandemi sürecinde aylardır gözlerin yoğun şekilde aktif kullanılmasıyla giderek yaygınlaştığını belirterek “Gerek yetişkinlerde gerekse çocuklarda bilgisayar başında geçen sürenin artmasına bağlı olarak göz kırpma sayısında azalma, uyku sürelerinde kısalma, ekrandan yansıyan mavi ışık yoğunluğu ve klima gibi nedenlerle göz kuruluğu, gözlerde yanma, batma, acıma ve sulanma şikayetleri son zamanlarda yoğunlaştı. Ayrıca uyku düzensizliği ve stres ile tetiklenen ve göz çevresinde başlayan ağrılar, başa da yayılıyor. Göz migreni olarak tanımlayabileceğimiz bu durum aynı zamanda gözde ışıklanma, ışıklar etrafında çizgilerle kendini gösteriyor ve başa da yayılan keskin ağrılar yaşam kalitesini düşürüyor, konsantrasyonu engelliyor.” diyor.

Göz sağlığı için bu kurallar kritik önem taşıyor!

Covid-19 pandemisi sürecinde evden çalışma, dijital toplantılar, uzaktan eğitim esnasında göz sağlığı için gerekli kuralların ihmal edilebildiğini, bu nedenle göz hastalıklarında artış görüldüğünü vurgulayan Dr. Emel Çolakoğlu, uzun süreli yakın odaklanmanın özellikle gelişim çağındaki çocuklarda uyum kuvvetini zorladığını ve miyopinin ilerlemesine yol açtığını söylüyor. Gün içerisinde mutlaka gözlerin kapatılarak dinlendirilmesi, ekran başında göz kırpmanın unutulmaması, ekran aydınlatmasının ortamdan daha düşük seviyede tutulması, gözlerimizle ekran arasında mesafenin 50-55 cm olmasına özen gösterilmesi ve monitör üzerinden 20 dakikada bir 20 saniye süre ile 5-6 metre uzağa odaklanılması gerektiğini vurgulayan Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu, bu önlemlerin göz sağlığını korumak için kritik önem taşıdığını söylüyor.

Sağlıklı beslenme ve kaliteli uyku şart!

Göz sağlığını korumak için; çevresel önlemlerin yanı sıra sigarasız ortam, kaliteli ve yeterli uyku ile sağlıklı beslenme de olmazlar olmazlar arasında önde geliyor. Dr. Emel Çolakoğlu, iyi havalandırılmış ve ışıksız bir odada ortalama 7-8 saat uyumanın tüm bedenimizi olduğu gibi gözlerimizi de dinlendireceğini belirtirken; sağlıklı ve dengeli beslenmenin, özellikle de havuç, portakal, lahana, ıspanak gibi besinlerin sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini kaydediyor.

Gözlük camlarının buğulanmaması için!

Maske takarken gözlük kullanmak kimi zaman rahatsız ediyor. Dr. Emel Çolakoğlu, maskeden dolayı gözlük camlarının buğulanmaması için şu önerilerde bulunuyor:

  • Maskenin telli kısmını üstte tutarak burnunuza göre sıkıştırabilir; çift taraflı bant ile yapıştırabilirsiniz.
  • Optiklerden gözlük camının buğusunu önleyici sprey veya bez temin edebilirsiniz. Ancak camın yansıma önleyici özelliğinin bozulmaması için sık kullanmayın.
  • Gözlük camınıza buğu önleyici kaplama yaptırabilirsiniz.

Gözlük camlarını günde iki kez sıvı sabun ile yıkayabilirsiniz. Yıkadıktan sonra kendiliğinden kurumaya bırakılmalıdır. Sabunlu su cam üzerinde ince bir film tabakası bırakacak ve yüzey gerilimini düşürerek su moleküllerinin buğu tabakası oluşturmasını engelleyecektir.                                            

 

Diyabet kalıcı görme kaybına neden olabilir

Diyabet kalıcı görme kaybına neden olabilir

Diyabet tüm dünyada ve ülkemizde sıklığı katlanarak artan bir sağlık sorunu. Öyle ki günümüzde her 11 kişiden 1’nin diyabet hastası olduğu belirtiliyor. 2013 yılında dünyada diyabetli hasta sayısı 382 milyon iken bu sayının 2035 yılında 592 milyona ulaşacağı belirtiliyor ki bu da yüzde 55’lik bir artışı gösteriyor. Tüm dokular ile organları tahrip edebilen ve başta kalp damar hastalıkları olmak üzere pek çok hastalığa yol açabilen diyabet gözleri de tehdit ediyor! Diyabetin gözlerde oluşturduğu hasarlardan en önemlisi olan diyabetik retinopati tedavi edilmezse; ciddi görme kaybına, hatta körlüğe kadar gidebiliyor. Gözlerde önemli bir sorun oluşturuncaya dek belirti vermeyen diyabetik retinopati, diyabet süresi 15 yıla ulaşan diyabetlilerin yüzde 10’unda ciddi görme kaybı, yüzde 2’sinde de körlüğe neden oluyor. Diyabetin iyi kontrol altında olmaması ve tedaviye uyulmaması bu riski çok artırırken, süreyi de öne çekiyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, diyabetik retinopatide erken teşhis ve tedavinin önemine dikkat çekerek, “Diyabetik retinopatinin erken dönemde tespit edilmesi, gerekli tedavinin erken ve zamanında uygulanmasına olanak sağlıyor. Böylece diyabet hastasında kalıcı görme kaybı önleniyor veya azalıyor. İleri evre retinopatisi olan hastalar bile uygun tedaviyi zamanında alabilirlerse görme yetenekleri yüzde 95 korunabiliyor. Bu nedenle yıllık düzenli göz muayenesi asla ihmal edilmemeli” diyor.

En sık görülen körlük nedeni

Diyabetik retinopati; diyabet hastalığına bağlı olarak gelişen ve gözün ‘retina’ denilen sinir hücrelerinden oluşan ağ dokusunda hasarlanma ve görme kaybına neden olan bir göz hastalığı olarak tanımlanıyor. Göz küresinin içine giren ışık milyonlarca sinir hücresinden oluşan retina tarafından algılanıyor; görme siniriyle beyindeki görme merkezine iletiliyor. İyi çalışabilmeleri için tıpkı beyin gibi retina hücrelerinin de iyi beslenmeleri, oksijenlenmeleri, dolayısıyla kan dolaşımı çok önem taşıyor. Zaman içinde retinayı besleyen ince kılcal damarların dolaşımının bozulmasıyla, sinir hücrelerinin de işlevleri azalıyor. Bu tablo görmenin azalması ve körlüğe kadar gidebilen görme kaybıyla sonuçlanıyor. Gelişmiş ülkelerde görme kaybının en sık nedeni olan diyabetik retinopati 20-64 yaş aralığındaki aktif ve üretken yaş grubunda da en sık görülen körlük sebebini oluşturuyor.

Belirti vermeden sinsice ilerliyor

“Diyabetik retinopati sinsi bir hastalıktır” uyarısında bulunan Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, sözlerine şöyle devam ediyor: “Retinopati retinanın net görme merkezi olan sarı noktayı (maküla) etkilemediği sürece merkezin görme yeteneği bozulmuyor ve hasta hiçbir şey fark etmiyor. Retinada kanamalar başlasa da belirti vermiyor, hastanın görmesi azalmıyor. Bu kanamalar sadece damlayla kişinin gözbebeği büyütüldükten sonra, bir göz doktoru tarafından yapılan detaylı muayene sonucu yakalanabiliyor” Prof. Dr. Nur Acar Göçgil diyabetik retinopatinin ancak merkez retinadaki sarı noktayı etkilediğinde görmede azalma, bulanık görme, düz çizgileri eğri ve kırık görme ile renkleri soluk görme sorunlarının geliştiğini söylüyor. 

Her yıl retina muayenesi şart!
Diyabetik retinopatiyi önlemenin ve aslında geciktirmenin en önemli yolu; hastanın ilaç tedavisine, diyetine ve egzersizlerine düzenli olarak devam ederek kan şekerinin kontrol altında olmasını sağlaması. İkinci önemli kural ise düzenli göz muayenesini ihmal etmemesi. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil zamanında yapılan retina taramaları ve doğru tedaviyle yeni retinopati gelişiminin yüzde 90 oranında önlenebildiğini belirterek, “Tip 2 diyabet tanısı konan her hasta mutlaka retina muayenesi olmalı ve bu taramalar en az yılda bir devam etmeli. Çok daha nadir görülen Tip I diyabette retina taramasına 5 yıl sonra başlanması ve en az yılda bir devam etmesi öneriliyor. Retinopatinin derecesine göre retina uzmanı takip süresini kişiye özel belirliyor” diyor.
Bu yöntemlerle ‘görme kaybı’ önlenebiliyor
Diyabetik retinopatinin tedavisinde; argon lazer fotokoagülasyon tedavisi, göz içi ilaç enjeksiyonları ve vitrektomi yöntemlerine başvuruluyor. “Tüm bu tedavi yöntemleriyle hedefimiz retinadaki kanamaların çekilmesi, kanayacak olan yeni gelişmiş damarların kaybolması, özellikle görme için en önemli merkez retinanın (makülanın) sağlıklı kalması. Bu sayede görmenin korunması, kaybın önlenmesidir” diyen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, şöyle devam ediyor: “Tedaviler zamanında ve doğru şekilde uygulandığında, hasta diyabet kontrolünü düzenli yaptırdığında retina stabil hale geliyor. Böylelikle hastanın görme yeteneği korunuyor ve artıyor”
Prof. Dr. Nur Acar Göçgil diyabetik retinopati tedavisinde başvurulan yöntemleri şöyle anlatıyor:
Argon lazer fotokoagülasyon tedavisi: Yeni gelişmiş, anormal ve kanayan damarları veya merkeze yakın sızdıran küçük damar genişlemelerini durdurmak amacıyla uygulanıyor. Lazer ışınını retina üzerine odaklayan bir mercek kullanılıyor; işlem ağrısız oluyor ve tedavi birkaç seansta tamamlanıyor.
Göz içi ilaç enjeksiyonu: Özellikle sarı nokta bölgesinde retinanın merkezindeki ödem ve kalınlaşmaları azaltmak, görmeyi artırmak için uygulanıyor. Çok etkili olan bu uygulamanın, ilacın özelliğine göre 1-4 ay arasında tekrarı gerekiyor ve sızıntı bitene kadar devam ediyor.
Vitrektomi: Göz küresinin içini dolduran kanamaları, retinayı çekiştiren zarları temizlemek ve retinayı yatıştırmak amacıyla uygulanan bir mikrocerrahi yöntemi. Bu yöntemde işlemler göz küre boşluğunda tıpkı laporoskopik cerrahide olduğu gibi, ancak çok ince (0.4mm) mikrokanüllerle gerçekleştiriliyor.

 

Elleri yıkamadan gözlerinize asla dokunmayın

Elleri yıkamadan gözlerinize asla dokunmayın

Tüm dünyada milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Covid-19 enfeksiyonunda bulaşma noktası olarak ağız ve burnumuz ön plana çıksa da, daha nadir olmakla birlikte enfeksiyon gözlerimizden de bulaşabiliyor! Hatta bazı hastalarda Covid-19 kendini ilk olarak gözlerde ele veriyor! Zamanımızın çoğunu evde, genellikle de bilgisayar karşısında geçirdiğimiz için gözlerimizde kuruluk ve bu tablonun neden olduğu yorgunluk ile ağrı sorunlarının görülme riski de artıyor. Dolayısıyla Covid-19 pandemisinde gözlerimizi korumak ayrı bir önem taşıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sarper Karaküçük pandemide gözlerimizi korumak için dikkat etmemiz gereken en önemli kuralın, yeterince temiz olmayan ellerimizin gözlerimize götürülmemesi olduğunu belirterek, maske takmanın ve beraberinde ellerimizi en az 20 saniye yıkamanın önemini vurguluyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sarper Karaküçük Covid-19 pandemisinde göz sağlığımızı korumak için almamız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Elleri yıkamadan asla!

Ellerinizi gözlerinize götürmeyin, gözlerinizi ovuşturmayın. Özellikle de ellerinizi yıkamadıysanız! Covid-19, tıpkı grip virüsleri gibi vücut yüzeyini kaplayan ve mukoza denilen zarları geçerek vücudumuza giriyor. Bu zarlar, yani virüslerin vücudumuza giriş kapıları, ağız, burun ve gözlerimizde yer alıyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sarper Karaküçük ellerimizi sık sık ve doğru yıkamanın Covid-19 pandemisinde daha da fazla önem taşıdığını belirterek, “Çünkü gün içinde ellerimizi sık sık ağzımıza, burnumuza ve gözlerimize götürüyoruz. Eller usulüne uygun olarak sabunla yıkanmadan göze götürülürse Covid-19 bulaşma riski yüksek olabiliyor. Dolayısıyla ellerimizi sık sık ve en az 20 saniye boyunca yıkamalıyız.” diyor.

Yüz siperlikleri ve koruyucu gözlük kullanın

Göz sağlığınız için Covid-19’a karşı takmanız gereken maskeye ek olarak, özellikle kapalı ortamlarda, yüz siperlikleri ve koruyucu gözlükler kullanın. Bunlar gerek bariyer oluşturup koruma, gerekse ellerimizi gözlerimize götürme ihtimalini azaltma açısından ekstra fayda sağlayabiliyorlar.

Bu belirtilerde zaman kaybetmeyin!

Covid-19’un özel bir göz belirtisi olmamakla birlikte; gözde kızarıklık, yanma, batma, çapaklanma, sulanma ile seyreden konjonktivit, enfeksiyona eşlik edebiliyor. “Bu sorunlarda zaman kaybetmeden bir göz hekimine başvurmayı ihmal etmeyin, çünkü göz enfeksiyonları zamanında tedavi edilmezse gözlerde kalıcı hasarlar bırakabilir.” uyarısında bulunan Prof. Dr. Sarper Karaküçük, “Ancak beraberinde öksürük, ateş, nefes darlığı ve eklem ağrısı gibi belirtiler varsa, öncelikle göğüs ya da dahiliye muayenesi olmanız gerekiyor.” diyor.

Lens kullanırken bunlara dikkat

Kontakt lensler her zaman titizlik ve temizlik istiyorlar. Pandemi döneminde kullanım kurallarına ise çok daha fazla dikkat etmek gerekiyor. Bunun nedeni ise yeterince temiz olmayan ellerle takılan ya da çıkartılan lenslerin göz yolu ile enfeksiyon bulaşma riskini arttırması. Prof. Dr. Sarper Karaküçük lens kullanımında dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle anlatıyor: “Pandemi döneminde eller ve dokunulan yüzeyler virüs içerebileceği için kontakt lens kullanımı sırasında el temizliği daha da önem taşıyor. Ellerin en az 20 saniye süreyle yıkanması, kontakt lenslerin dikkatle ve usulüne uygun şekilde yıkanmış ellerle günlük olarak düzenli takılıp çıkartılması, kontakt lenslerle yatılmaması, süresi dolan aylık ya da günlük lenslerin atılıp yeni paketin açılması gibi temel kurallara mutlaka uyulması gerekiyor. Ayrıca özellikle kış aylarında ev içinde kalorifer yanan ortamlarda hava daha kuru olabileceği için kontakt lenslerin tek kullanımlık suni gözyaşlarıyla günde 2-3 kez nemlendirilmesi de çok faydalı olacaktır.”

Bilgisayar başında her 45 dakikada bir mola

Pandemi süresince gerek eğitim, gerekse iş hayatı nedeniyle ekran başında geçirdiğimiz süremizi çok uzattığımız için göz kuruluğu problemi ve beraberinde göz ağrılarının görülme sıklığı artıyor. Bu sorunlarla başa çıkmak için yaklaşık her 45 dakikada bir çalışmaya 5-10 dakika ara vermeli, bilgisayar başından kalkmalı, dolaşmalı, ardından ekran başına dönmelisiniz. Ayrıca ekran, göz seviyesinden daha aşağıda olmalı. Aşırı uzamış çalışma sürelerinde suni gözyaşlarından günde 2-3 kez destek almanızda da fayda var.

Dijital cihazlar gözleri yoruyor

Dijital cihazlar gözleri yoruyor

Hem yaşadığımız pandemi nedeniyle hem de çağımızın gereği olarak günümüzün önemli bir zamanını ekranların karşısında geçiriyoruz. Bilgisayarlara, akıllı telefonlara veya başka dijital ekranlara uzun süre bakmanın gözlerde rahatsız edici etkiler yaratabileceğini belirten Academic Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Enver Attila Bakan, bu konuda alınması gereken önlemleri anlatıyor.

Dijital kaynaklı  göz yorgunluğunun her yaştan insanı etkilediğini belirten Academic Hospital Göz Hastalıkları uzmanı Op. Dr. Enver Atilla Bakan, “Bilgisayarların, akıllı telefonların veya başka dijital cihazların ekranına uzun süre bakmanın gözlerinize kalıcı zararlar verebileceğini bir yerlerde duymuş olabilirsiniz ancak bu pek doğru değildir. Muhtemelen ekrana çok uzun süre bakmanın bazı rahatsız edici etkilerini fark etmişsinizdir. Gününüzün uzun saatlerini dijital cihazları kullanarak geçiriyorsanız görüşünüzde bulanıklaşma, gözlerinizde ağrı, yorgunluk, yanma, batma ve kuruma hissedebilirsiniz. Bu göz yorgunluğu, okuma, yazma veya uzun süre dikiş dikme gibi ‘yakın işler’ yaparken de yaşayabileceğiniz semptomlardır. Görünen o ki günümüzde cep telefonu veya bilgisayar kullanımını azaltmak gibi bir şansımız da yok” diyor ve gözlerinizi rahatlatacak bazı ipuçları veriyor.

Göz kırpmayı unutmayın

Normalde dakikada yaklaşık 15 kez göz kırparken bilgisayarları ve diğer dijital ekranlı cihazları kullanırken bu sayı dakikada 5-7’ye kadar inebiliyor. Gözleriniz ihtiyaç duyduğu nemlenmeyi kırpma yoluyla sağlıyor. O yüzden mümkün olduğunca sık göz kırpmak için bilinçli bir çaba gösterin. Hatta yakın çevrenize size göz kırpmanızı hatırlatacak küçük notlar koyabilirsiniz.

Gözlerinizi nemlendirin

Kuruma hissi yaşadığınızda gözlerinizi tazelemek için yapay göz damlası kullanabilirsiniz. Eğer sürekli kuru ve sıcak bir odada bulunuyorsanız havayı nemlendirmeniz de iyi bir fikir olabilir.

“20-20-20” kuralını izleyin

“20-20-20” kuralını uygulayarak düzenli molalar verin. Her 20 dakikada bir, gözlerinizi en az (20 feet ) 6 metre uzaklıktaki bir nesneye en az 20 saniye kadar odaklayın. Online derslerin ortalama 30 dakika olduğu düşünülürse çocuğunuz için de bu uygulama faydalı olacaktır. Ders aralarındaki zamanın tümünü de gözü zorlayacak işlerle geçirmemesi sağlanmalıdır.

Bilgisayar gözlükleri kullanın

Yakını görmekte zorlanıyorsanız ve bir bilgisayar önünde saatlerinizi harcıyorsanız, çalışma mesafenize uygun bir bilgisayar gözlüğü kullanarak göz yorgunluğunuzu azaltabilirsiniz. Göz hekiminize ekrana bakma mesafenizi önceden ölçerek söyleyebilirsiniz. İdeali yaklaşık 50 – 60 cm’dir.

Ekranınızın parlaklığını ve kontrastını ayarlayın

Ekranınız çevrenizden daha parlaksa, gözleriniz farklı bir ışığa uyum sağlayabilmek için daha çok çalışacak ve daha çabuk yorulacaktır. Ekranınızın parlaklığını çevrenizdeki ışık düzeyine uyacak şekilde ayarlayın. Ayrıca göz yorgunluğunuzu azaltmak için ekranınızdaki kontrastı artırmayı deneyin.

Ekranınızdaki parlamayı azaltın

Parlak ekranlar mat olanlara göre gözleriniz için daha yorucu olabilir. Size nasıl bir rahatlık sağlayabileceğini görmek için telefon ve bilgisayar mağazalarından mat ekran filtresini deneyebilirsiniz.

Bilgisayar ekranına olan konumunuza dikkat edin

Bilgisayar ekranına yaklaşık 50, 60 cm yani tam kol mesafesinde oturmak en uygunudur. Tablet ve telefonlarınıza da yaklaşık 35 cm uzaklıktan bakabilirsiniz. Ayrıca bilgisayar ekranının üst kenarı en fazla göz seviyenizde, ekrana bakarken başınızın konumu da hafifçe aşağı bakacak şekilde olmalıdır.

Uzak, orta, yakın mesafeyi gösteren, Progresif bir gözlükle ekrana hafif başınızı kaldırarak bakıyorsanız, boyunda kireçlenme ve boyun fıtığı gibi rahatsızlıklar yaşayabilirsiniz. Uzun süre ekran başında olanların sadece uygun mesafeye göre ayarlanmış bir yakın/ofis gözlüğü kullanmaları daha doğrudur.

Gözleriniz kızarık, ışığa duyarlı, ağrılı, sulanıyor veya bulanık görüyorsa mutlaka göz doktorunuza danışın. Bir ekrana saatlerce baktığınızda bu cihazdan yayılan mavi ışığa maruz kalıyorsunuz. Dijital cihazlardan gelen bu mavi ışığın gözlerinize zarar verdiğine dair hiçbir bilimsel kanıt olmasa da, mavi ışık filtreli ekran gözlükleri yaşadığınız bu rahatsızlıkları azaltabilir.

Mavi ışık, vücudun sirkadiyen ritmini yani doğal uyanma ve uyku döngüsünü etkiler. Gün boyunca maruz kaldığımız mavi ışık bizi uyandırır ve uyarır.  O yüzden gece geç saatlere kadar telefonunuza, tabletinize veya bilgisayarınıza odaklanarak mavi ışığa maruz kalmak, uykuya dalmanızı da zorlaştırabilir. Uyku sorununuz varsa yatmadan iki veya üç saat önce ekrandan uzaklaşmanız faydalı olacaktır. Günümüzde pek çok cihazın akşamları mavi ışığa maruz kalmayı en aza indiren gece ayarları olduğunu da belirtelim. Kullandığınız dijital ekranları bu şekilde de ayarlayabilirsiniz.

 

Soğuk hava ve rüzgar gözleri kurutuyor!

Soğuk hava ve rüzgar gözleri kurutuyor!

Tüm dünyayı kasıp kavuran Covid-19 pandemisi ve havaların soğumasıyla birlikte çoğumuz zamanımızın büyük bir bölümünü evde, kapalı bir ortamda geçiriyoruz. Bunun yanı sıra ofisten ve evden çalışmaya devam edenler, genellikle bilgisayar başında, gözlerini adeta kırpmadan saatlerce çalışıyorlar. Ancak kapalı mekanlarda odanın yeterince nemli olmaması ve uzun süre bilgisayar ekranına bakarken göz kırpmayı aksatmak gözyaşının buharlaşmasını artırarak, ‘gözlerde kuruluk’ problemine neden olabiliyor. Gözlerde kuruluk; gözde yanma, batma hissi, kaşıntı, kızarıklık, okurken gözün çabuk yorulması ve bulanık görme gibi yaşam kalitesini oldukça düşüren sorunlara yol açabiliyor. Üstelik göz kuruluğu şiddetlendiğinde ileride kalıcı hale dönüşebilen görme kaybıyla bile sonuçlanabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Sübay, kapalı ortamların yanı sıra kış aylarında soğuk hava ve rüzgarın etkisiyle de gözlerdeki nemin azalması sonucu göz kuruluğu oluştuğuna dikkat çekerek, “Bu nedenle soğuk ve rüzgarlı havalarda gözü koruyan gözlük ve siperlik kullanmak, göz sağlığımız için çok önemli.” diyor. Aslında alacağımız önlemlerle görme kaybına kadar gidebilen bu sorunu önlemenin mümkün olacağını belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Sübay, gözlerde herhangi bir şikayet olduğunda zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmak gerektiği uyarısında bulunuyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Sübay kış mevsiminde göz kuruluğuna karşı almamız gereken 6 korunma yolunu anlattı, önemli öneri ve uyarılarda bulundu.

Su içmeyi alışkanlık edinin

Vücudumuzun yaklaşık yüzde 60’ı sudan oluşuyor. Dolayısıyla ihtiyacımızdan az su tükettiğimizde gözyaşı üretimimiz azalıyor. Dr. Emre Sübay sağlıklı gözyaşı üretimi için vücudumuzdaki su oranının yeterli düzeyde olması gerektiğini belirterek, “Göz kuruluğuna karşı günde en az 2 litre su içmeyi ihmal etmeyin” diyor.

Omega-3 sofranızda bolca bulunsun

Yapılan araştırmalar omega-3’ün göz kuruluğu semptomlarını azalttığını gösteriyor. Sağlıklı gözyaşının en üst katmanını yağ tabakası oluşturuyor. Omega-3 bu tabakayı destekliyor ve gözyaşının kalitesini arttırıyor. Dolayısıyla omega 3’ten zengin olan balıkların (uskumru, ton, somon ve sardalya) yanı sıra ceviz ve semizotu gibi besinlere sofranızda düzenli olarak yer açın.

Kapalı mekanlarda nem oranını ayarlayın

Yeterli havalandırması olmayan kapalı alanlarda, klimanın havayı sıcak ve kuru bir hale getirmesi gözyaşının buharlanmasını artırarak gözlerde kuruluğa yol açabiliyor. Bu nedenle bulunduğunuz ortamı her gün sık sık havalandırmaya ve ortamın nem oranının yüzde 45 civarında olmasına dikkat edin. Evde, ofiste ve özellikle araç içerisinde klimanın doğrudan yüzünüze üflememesine dikkat edin. 

Her 40 dakikada bir 40 saniye mola

“Pandemiyle birlikte, özellikle masa başında çalışanlar ve uzaktan eğitim alan öğrenciler çoğu zamanlarını evde ve ekran karşısında geçirir oldular. Bu doğrultuda artan ekrana bakma süresi göz kuruluğunun oluşumuna zemin hazırlıyor” diyen Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Sübay, şu önerilerde bulunuyor: “Ekrana baktığımız süre boyunca göz kırpma aralığımız azalıyor ve gözyaşı çok daha hızlı buharlaşıyor; bu durum da göz kuruluğuna neden oluyor. Ekran başında geçirdiğiniz süreçte, göz sağlığınızı korumak için monitörün yüksekliğini göz seviyesinde veya altında olacak şekilde ayarlayın. Her 40 dakikada bir 40 saniye kadar ara vermeyi de ihmal etmeyin.”

Rüzgarlı havada ‘gözlük’ şart!

Düzenli yürüyüş yapmak her ne kadar sağlığımız için çok önemli olsa da, soğuk ve rüzgarlı havada uzun süre kalmak gözyaşını buharlaştırarak göz kuruluğuna neden olabiliyor. Soğuk ve rüzgarlı havada geniş çerçeveli gözlükler veya koruyucu siperlik kullanmanız göz kuruluğuna karşı fayda sağlayabiliyor. Ayrıca uzun süre ultraviyole ışınlarına maruz kalmak da göz kuruluğunu artırıyor. Ultraviyole ışınlarından korunmak için güneş gözlükleri kullanmanız, göz kuruluğuna karşı almanız gereken bir başka etkili önlem. Çünkü kışın ultraviyole ışınları özellikle karlı havada göze yansıyarak gözlerde kuruluğu artırabiliyor. 

Kontakt lens kullanıyorsanız, dikkat!

Kontakt lensin doğru kullanılmaması da, göz kuruluğunun yaygın nedenleri arasında yer alıyor. Kontakt lens su içeriyor ve kurumaması gerekiyor. Sürekli ıslak tutmak için kullanılmayan zamanda solüsyonda bekletiliyor, göze uygulandığında ise bu nemi gözyaşından alıyor. “Gözyaşı film tabakasının incelmesi durumunda ise kontakt lensle göze temas ettiği kornea tabakası arasında sürtünme artıyor ve batma, yanma ile kızarıklık şikayetleri gelişiyor” uyarısında bulunan Dr. Emre Sübay, “Kontakt lensin materyalinin, temel eğrisinin ve çapının hastaya göre ayarlanmaması durumunda; kontakt lensin gözde uzun süre kalması, gece gözde unutulması gibi durumlarda bu şikayetler artıyor. Bu nedenle kontakt lens uygulaması mutlaka hekim kontrolünde olmalı.” diyor.

Göz kuruluğu tedavisi gecikmemeli!

Göz sağlığımız üzerinde son derece önemli olan gözyaşımız yetersiz kaldığında, gözlerde kuruluk oluşuyor. Toplumda oldukça sık görülen bu hastalık; gözyaşının vücut tarafından yeterince salgılanmaması ya da mevcut gözyaşının çeşitli dış etkenlerle buharlaşması sonucu görülüyor. İlerleyen yaş, romatolojik hastalıklar, endokrinolojik hastalıklar, kullanılan bazı ilaçların yan etkileri gözyaşı üretimini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Klima, soğuk hava ve rüzgar gibi çevresel etkenler de gözyaşının buharlaşmasını tetikleyerek, gözlerde kuruluk oluşturuyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Sübay, gözün net görebilmesi için sağlıklı bir gözyaşı film tabakası gerektiği, bu tabakanın bozulmasının görme kaybına yol açabildiği uyarısında bulunarak, “Bu nedenle göz kuruluğunun erken dönemde tedavi edilmesi çok önemli. Göz kuruluğu şikayet boyutuna geldiğinde, doktorunuz önerdiği takdirde, gözlerinizi nemlendirmek için suni gözyaşı damlaları kullanmanız, şikayetlerinizi azaltmada etkili oluyor.” diyor.