Yazılar

Ara tatil döneminde çocuklarınızın bağışıklığını koruyun!

Ara tatil döneminde çocuklarınızın bağışıklığını koruyun!

“Okul dönemindeki alışkanlıklar düzenli olarak sürdürülürken okulların ara tatil dönemine girmesiyle birlikte çocukların yaşam şekilleri farklılaşmaya başlayacaktır. Bu durum beslenme açısından ebeveynler ve çocuklar tarafından hem iyiye hem de kötüye evrilebilir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. İrem Aksoy, açıkladı.

Eğer ki çocuğun okulda beslenmesi yetersiz veya tam anlamıyla sağlıklı değilse evde kontrollü bir şekilde sağlıklı beslenme düzeni rahatlıkla oluşturulabilir. Bu sayede çocuk, süreci doğru değerlendiren ebeveynlerinin desteğiyle daha sağlıklı ve düzenli bir beslenme alışkanlığı edinebilir. Ara tatilini sağlık ve beslenme anlamında daha verimli hale getirmek, çocuklarınızın bağışıklığını desteklemek için bu yazıya göz atabilirsiniz.

Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. İrem Aksoy

Vitaminler hastalıkları savıyor

Öncelikle unutulmamalıdır ki okul dönemindeki çocuklar önemli bir büyüme ve gelişme sürecindedir. Dolayısıyla bu dönemdeki çocukların enerji harcamaları daha çok ve besin ögesi ihtiyaçları daha önemlidir. Çocukların büyüme ve gelişmesine destek olmak için bazı parametrelere dikkat etmek gerekir. Özellikle iyi protein kaynaklarıyla beslenmelerini sağlamak, vitamin ve mineral gereksinimlerini eksiksiz olarak tamamlamak çocuklar için elzemdir.  Aynı zamanda kış mevsiminin getirebileceği sağlık sorunlarına karşı çocukların bağışıklığını güçlü tutmakta fayda var. Bu durumda bağışıklık sistemine en çok katkıda bulunanlar listesinde ilk sırada antioksidan içeriği yüksek sebze ve meyveler yer alıyor. Diğer yandan bağışıklığa destek olarak hayati önem taşıyan vitamin ve minareller; A, C ve D vitaminleri ile çinko ve demir mineralleridir. Bunlara ek olarak B grubu vitaminleri, E ve K vitamini, selenyum, magnezyum gibi diğer mineraller de destek olmaktadır. Bu vitamin ve mineralleri yeterli alamayan çocukların, bağışıklık fonksiyonu bozularak enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı duyarlılıkları artabilir. Vitamin ve minerallere ek olarak bağırsak mikrobiyatasını destekleyen besin bileşenleri ve diğer faydalı bileşikler de bağışıklık tepkisini desteklemektedir.

Ara tatil için evinizde eksik olmaması gereken başlıca besinlere değinmek gerekirse;

  • Renkli sebze ve meyveler,
  • Kaliteli protein kaynakları ve en önemlisi yumurta,
  • Besleyici değeri yüksek kuruyemişlerden badem, ceviz,
  • Bağırsak sağlığına destek olarak yoğurt, kefir örnek verilebilir.

Valizinizde sağlıklı atıştırmalıklara yer verin;

  • Taşıma kolaylığına göre taze veya kuru meyveler,
  • Kefir veya süt,
  • Kuruyemişler,
  • Multivitamin veya mineral takviyeleri, probiyotikler.

Çocukların beslenme konusunda bilinçlendirilmesi, seçimlerini doğru yapmaları açısından çok fayda sağlayacaktır. Diğer yandan evde sağlıksız atıştırmalıklar bulundurmak ya da dışarda istediği besinin zararlarını gözetmeden sadece onu mutlu etmek veya bir nevi ödül niyetine verilen besinler çocuklarınıza faydadan çok zarar verebilir. Bu tatil döneminde hem çocuklarınızla vakit geçirmek hem de çocuklarınızın beslenme konusunda bilinçlenmesine ve eğitilmelerine olanak sağlayabilirsiniz. En basitinden süt ve süt ürünleri, tahıllar, et ve et ürünleri, yağlı tohumlar, meyve ve sebzeler gibi besin gruplarının her birinin beslenmelerinde olması gerektiğinden ve bunların dengeli bir şekilde alınmasının sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkı sağlayabileceğinden bahsedebilirsiniz. Ek olarak çocuklarınızla birlikte evde sağlıklı tarifler yapabilir ve sağlıklı beslenmeyle ilgili faydalı kitaplar okuyabilirsiniz.

Sünnet için ideal zaman yarıyıl tatili!

Sünnet İçin İdeal Zaman Yarıyıl Tatili!

“Sünnetsiz erkek çocuklarında, sünnetli olanlara göre 10 kat daha fazla idrar yolu enfeksiyonu görülmektedir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ali Yıldız, sünnet ile alakalı en çok merak edilenleri açıkladı.

Sünnet; tıbben yapılması her zaman zorunlu olmasa da, başta idrar yolu enfeksiyonunu azaltmasıyla birlikte birçok faydası olan cerrahi bir işlemdir. Sünnetsiz erkek çocuklarında, sünnetli olanlara göre 10 kat daha fazla idrar yolu enfeksiyonu görülmektedir. Sosyal olarak yarıyıl tatilleri çocuklar için uygun bir sünnet dönemidir, havaların soğukluğundan dolayı ev dışında etkinlik kısıtlıdır. Çocuk daha uygun koşullarda, evinde dinlenerek rahat bir sünnet sonrası dönem geçirecektir. Sünnet sonrasında ilk hafta aşırı hareketlilikten kaçınmak da faydalı olacaktır.

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ali Yıldız

Dr. Ali Yıldız

Sünnet ne zaman yapılmalıdır?

Sünnetin faydaları üzerine sayısız çalışma olmasına rağmen, zamanlaması için verilmiş kesin bir karar hala yoktur. Çocuk psikolojisi uzmanları 3-6 yaş arası yapılmasının sakıncalı olduğunu söyleseler de bu fikir hala bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Yenidoğan döneminden itibaren sünnet, alanında uzman kişilerce kapsamlı hastanelerde güvenle yapılabilmektedir.

Yarıyıl tatili sünnet için uygun zaman mıdır?

Sünnet sonrası ilk 24 saat çok önemlidir ve ilk hafta aşırı hareketlilikten kaçınılması gerekmektedir. Bu mevsimde, havalar soğuk olduğu için çocuklar için evde istirahat etmek daha kolay olmaktadır. Yazın dışarıda bisiklet binmek, parkta oynamak gibi yapılan aktiviteler bu dönemde yapılamadığı için sünnet sonrası dönem daha rahat geçmektedir. Aynı şekilde; çocukların okuldan ve derslerinden uzak kalmamaları açısından, yarıyıl tatili sünnet için daha uygun olmaktadır.

Sünnet kim tarafından ve nasıl yapılmalıdır?

Sünnet basit bir işlem gibi görünse de ciddi komplikasyonları olabilen önemli bir cerrahi işlemdir. Bu sebeple üroloji veya çocuk cerrahi uzmanları tarafından ameliyathane şartlarında lokal veya genel anesteziyle yapılabilmektedir.

Sünnet öncesi muayene gerekli midir?

Sünnet sırasında veya sonrasında yaşanabilecek sıkıntıları önlemek için, çocuğun işlem öncesi sünneti yapacak hekim tarafından muayene edilmesi çok önemlidir. Halk arasında peygamber sünneti olarak bilinen “hipospadias” varlığı durumunda, sünnet kesinlikle yapılmamalıdır. Ailede veya kendisinde kanama rahatsızlığı öyküsü bulunan çocuklara mutlaka, öncesinde kan testleri yapılmalıdır. Yine çocuğun ek rahatsızlıkları ile ilgili doktor mutlaka bilgilendirilmelidir.

Sünnet sonrası bakım nasıl olmalıdır?

Sünnet sonrası ilk 24 saat, ağrı kesici kullanımı gerekebilmektedir. 3 gün boyunca doktor tarafından verilen krem, dikiş yerlerine sürülmelidir. Çocuklar sünnet sonrası birkaç gün içinde, duşa girebilirler. Cerrahi olarak iyileşme 3 gün içerisinde olsa da, görüntü olarak iyileşme 3 haftayı bulur.

 

Domuz gribi ve soğuk algınlığı nasıl ayırt edilir?

Domuz gribi ve soğuk algınlığı nasıl ayırt edilir?

Halk arasında Domuz gribi olarak bilinen influenza, virüslerin etken olduğu bir solunum yolu enfeksiyonudur. Domuz gribi belirtileri nelerdir? Kimler grip aşısı olmalı? İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Servet Öztürk merak edilen soruları yanıtladı.

Pause Dergi

Dr. Servet Öztürk

Domuz gribine neden olan İnfluenza A (H1N1) virüsü nedir?

İnfluenza gribinin ortaya çıkmasına, influenza A ve influenza B virüsleri neden olur. Bu iki virüs de insanlar için bulaşıcıdır ancak domuz gribi dediğimiz oldukça bulaşıcı seyreden grip türüne neden olan influenza A (H1N1) virüsüdür. Bu virüs insan, domuz, kuş, at gibi hayvanlarda solunum yolu hastalığına neden olur. Hastalık ilk kez Nisan 2009 da Meksika’da sonra ABD’de görülmüş ve daha sonra birçok ülkeye yayılmıştır.

Domuz gribinin belirtileri nelerdir?

İnfluenza A (H1N1) virüsüne maruz kalmış kişilerde 1-2 günlük bir kuluçka döneminden sonra aniden belirtiler görülmeye başlanır. Domuz gribine işaret eden bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz;

Yüksek ateş

Baş ve eklem ağrısı

Yorgunluk ve halsizlik

Öksürük

Üst solunum yolu akıntısı

Domuz gribine görülen yüksek ateş 5 güne kadar sürebilir. Herhangi bir kronik hastalığı olmayan kişilerde doğru tedavi ve sağlıklı bir beslenme ile bu belirtiler genellikle bir hafta içinde yok olur. İyileştikten sonra hasta bir süre daha kendini halsiz hissetmeye devam edebilir. Hastanın kronik bir rahatsızlığı varsa veya yaşlıysa yaşamı tehdit eden komplikasyonlar görülebilir bu komplikasyonlara en çok akciğerde rastlanır. Virüsün veya hastalık sırasındaki bakterilerin etkisiyle zatürre görülebilir.

Domuz gribi ve soğuk algınlığı nasıl ayırt edilir?

Birbiri ile benzer belirtiler gösteren influenza ve soğuk algınlığı genellikle birbirine karıştırılır. Her iki hastalığın temelinde viral bir enfeksiyon olsa da farklı virüsler tarafından meydana gelir.

Bu iki viral hastalığın arasındaki en önemli fark domuz gribinde ateş olması; soğuk algınlığındaysa olmamasıdır. Ayrıca soğuk algınlığı esnasında kişiler genellikle günlük rutinlerine devam edebilirken domuz gribi aşırı derecede eklem ağrısı ve halsizliğe yol açabilir bu nedenle kişiler dinlenme ihtiyacı duyar. Her iki hastalıkta da burun akıntısı veya tıkanıklığı, boğaz ağrısı ve öksürük olabilir.

Domuz gribi hastalığı nasıl bulaşır?

Domuz gribi, kişiden kişiye genellikle öksürme, aksırma esnasında ortama yayılan ve virüs içeren damlacıklarla bulaşır. Bu damlacıklar birkaç saat boyunca havada kalabilir ve insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle kalabalık ortamlarda bulunan kişilerin maske kullanımı ve el hijyenine dikkat etmesi gerekmektedir. COVID-19 salgını sırasında oluşan sosyal mesafe, maske ve dezenfektan kullanımı gibi alışkanlıkların devam ettirilmesi kişileri influenza A virüsüne karşı koruyacaktır.

Domuz gribi tedavisi nasıl yapılır?

İnfluenza semptomları başladıktan sonraki 48 saat içerisinde başlanacak antiviral tedavinin etkinliği oldukça yüksektir. 48 saatten sonra başlanan tedavinin etkisi oldukça düşüktür. Bu nedenle erken teşhis için özellikle influenza tanılı kimseyle temas eden, ateş, baş ve yaygın vücut ağrısı olan hastaların test yaptırmaları erken tedavi için uygun olacaktır.

Doktor tarafından reçete edilen antiviral ilaçların yanında; ağrı kesici ve ateş düşürücü gibi ilaçlar, dengeli beslenme, bol sıvı alımı ve yatak istirahati bu hastalığın tedavisine önemlidir. Sanılanın aksine bu hastalıkta antibiyotik etkili değildir. Antibiyotik tedavisi ancak domuz gribine ek olarak gelişen bakteriyel kaynaklı enfeksiyonlarda, doktor tarafından önerildiğinde kullanılabilir.

Grip aşısını kimler yaptırmalı?

Maske kullanımı, sosyal mesafe ve el hijyenine özen gösterilmesinin yanı sıra gripten korunmadaki en etkili yöntem aşıdır. Her yıl düzenli olarak yenilenmesi gereken aşıların içeriği Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri dikkate alınarak hazırlanır. Aşı, 6 aydan büyük ve yumurta alerjisi olmayan herkese önerilse de bazı grupların aşı olması diğer gruplara nazaran daha önemlidir. Eğer siz de aşağıdaki gruplardan birine giriyorsanız yıllık grip aşınızı olmalısınız;

50 yaş ve üzeri kişiler

Palyatif bakım alanlar

Huzur evinde kalanlar

Kronik akciğer ve kalp hastalıklarına sahip kişiler

Kronik böbrek hastalığına sahip kişiler

Şeker hastalığı olanlar

Otoimmün hastalığı olanlar

Hamileler

Sağlık çalışanları

Yeni yılda sadece rakamlar değil, hedefleriniz de yenilensin!

Yeni yılda sadece rakamlar değil, hedefleriniz de yenilensin!

“Yıl içerisinde bazı hedefleri gerçekleştirmek daha kolay olurken bazılarını ise gerçekleştirmek daha güç olabilmektedir? Neleri yanlış yapıyor olabiliriz? Pes etmek ya da ısrarla aynı hedefleri yazmak yerine ne yapmalıyız?” İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Müge Leblebicioğlu Arslan, bilgilendirmede bulundu.

Bir yılı daha geride bırakıp yeni yıla hazırlandığımız bu dönemde geçmişte olduğu gibi birçok kişi yeni yıl hedef listeleri oluşturmaktadır. 2023’e sayılı günler kala dünyanın birçok yerinde farklı yaş gruplarında ki bireyler gerçekleştirmeyi planladığı hedef listelerini oluştururken farklı yöntemler denemektedirler.

Pause Dergi

Klinik Psikoloji Uzmanı Müge Leblebicioğlu Arslan

Gerçekleştirilememiş hedefler umutsuzluğa yol açıyor!

Hedef oluştururken kullanılan bu yöntemlerin bazıları hedeflerin gerçekleştirilmeden bir sonraki yıla aktırılmasına bazılarının ise gerçekleştirilmesine olanak sağlamaktadır. Hedeflerin gerçekleştirilme oranıyla duygu durum arasında bir ilişki olduğu söylenebilir. Gerçekleştirilememiş hedeflerin sayısı arttıkça kişilerde umutsuzluk, çökkünlük, çaresizlik gibi duyguların yoğunluğu da artabilmektedir. Bu duygulara eşlik eden değersizlik ve yetersizlik düşünceleri beraberinde tükenmişlik sendromunu, depresyon ya da anksiyete gibi ruhsal hastalıkların tetiklenmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla ulaşılabilir hedefler oluşturmanın kişilerin ruh sağılığı üzerinde koruyucu bir etkisi olduğu söylenebilir.

Ulaşılabilir hedef planlaması nasıl oluşturulmalıdır?

  • Hedeflerinizin gerçekleşmesi gerçekçi bir plan yapmakla mümkündür

İlk olarak ekonomik durumunuzu, aile ve arkadaşlarınızı, yaşadığınız ortamı, eğitim durumunuzu, kendi kişilik özellerinizi ve ihtiyaçlarınızı gözden geçirerek mevcut yaşam koşullarınıza uygun gerçekçi bir hedef oluşturun. Hedeflerinizin ulaşılabilir olacak şekilde gerçekçi olduğunu düşünmeniz gerekir. Ulaşılması güç gerçekçi olmayan hedefler motivasyonunuzu düşürerek bir sonraki hedefinize ulaşma konusunda zorluk oluşturabilir. Ayrıca hedeflere ulaştıkça daha zor hedeflere ulaşma konusunda da motivasyonunuz artabilir.

  • Hedeflerinizi spesifikleştirin

Örneğin; ‘’Hakkımı daha iyi savunmak istiyorum.’’ hedefi çok genel bir hedeftir ve hedefe ne zaman ulaşılabileceğini kestirmek güçtür. Bunun yerine ‘’ Bir makete gittiğimde ürünü iade edebilecek kadar hakkımı savunmak istiyorum.’’ yeterince spesifik bir hedeftir.

  •  Olumlu ve esnek hedefler oluşturun

Olumlu cümleler kurarak hedeflerin yazılması hedefi daha ulaşılabilir kılmaktadır.  Örneğin ‘’Bu yıl hiç şekerli yiyecek tüketmeyeceğim.’’ hedefi yerine ‘’Bu yıl daha az şekerli yiyecekler tüketeceğim.’’ hedefi daha işlevsel olacaktır. Kısıtlayıcı ve esnek olmayan hedeflerin gerçekleşmeme oranı daha yüksektir. Gerçekleştiremediğimiz her hedef motivasyonunuzu düşürerek bir sonraki gün hedefi gerçekleştirmenizi de zorlaştırabilir. Bu örnekteki ‘’daha az’’ kavramını da spesifikleştirmenizin hedefi daha ulaşılabilir kıldığını unutmayın!

  • Aynı anda birden fazla hedefe yerine tek bir hedefe odaklanarak aşamalı olarak ilerleyin

Özellikle bir hedefi her yıl tekrarlayıcı bir şekilde gerçekleştirmekte zorlanıyorsanız aynı anda diğer hedeflerinizi düşünmek ve gerçekleştirmeye çalışmak, zihninizin ve bedeninizin daha fazla yorulmasına neden olabilir. Bu durum önemli olduğunu düşündüğünüz mevcut hedefe odaklanmanızı daha da güçleştirebilir.

  • Destek almaktan çekinmeyin

Bazen istediğimiz hedefleri oluştururken ya da ulaşmaya çalışırken zorlanabilir ve bir çıkmaza girdiğimizi düşünebiliriz. Hedeflere ulaşmak ya da yeni rutinler oluşturmak sizin günlük hayatınızda ki işlevselliğinizi olumsuz yönde etkilemeye başladıysa, hissettiğiniz olumsuz duygular giderek artıyorsa bir uzmandan destek almak ruh sağlığınız için oldukça önemli olacaktır.

Unutmayın ki yeni hedefler oluşturmak, yeni alışkanlıklar edinmek için tek doğru zaman tabi ki de yeni yıla geçiş planlamalarından ibaret değildir. Doğru zaman içinde bulunduğunuz bu andır. Herkese sağlıklı bir yıl diliyorum.

Düzenli egzersizin kalp üzerindeki 7 pozitif etkisi

Düzenli egzersizin kalp üzerindeki 7 pozitif etkisi

“Kalbiniz için yapabileceğiniz en önemli ödüllendirmelerden biri fiziksel aktivitedir” diyen, İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Süha Çetin, önemli bilgiler verdi.

Fiziksel aktiviteyi Akdeniz diyeti ile birleştirerek; kilomuza dikkat edip, sigarayı bırakabilirsek kalp sağlığımızı koroner arter hastalığına ve genel olarak atar damar hastalığına karşı korumuş oluruz. Bu 4 yaşam tarzı faktörü değiştirilebilirse, damar hastalıklarından kaynaklanan ölüm %80 engellenebilir.

Pause Dergi

Doç. Dr. Süha Çetin

Fiziksel aktivitenin bu manada nasıl kalp sağlığımızı korumada yardımcı olabileceğini 7 madde ile açıklamayalım:

  • Egzersiz yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur

Egzersiz beta bloker tedavisi gibi kalp hızını ve tansiyonu düşürür. Yüksek kalp hızı ve yüksek tansiyon kalp sağlığı açısından zararlı unsurlardır.

  • Egzersiz ile kilo kontrol etme imkânı mevcut

Özellikle akıllıca bir diyetle fiziksel aktiviteyi birleştirebilirsek, çok sağlıklı bir biçimde kilo vermek mümkün. Fazla kilo hem kalp sağlığı hem de inme açısından önemli bir risk faktörüdür.

  • Egzersiz vücut kaslarını güçlü kılar

Aerobik spor tarzları (yürümek, koşmak, yüzmek veya bisiklete binmek) güç sporu (hafif ağırlıklar kaldırmak) antrenmanları ile kombine edilirse, sağlığımız açısından en iyisini yapmış oluruz. Bu tür egzersizler kasların kan devridaiminden oksijen çekme özelliğini iyileştirir. Bu durum kalbin (kendisi zaten bir kas) kaslara kan pompalamasını rahatlatarak, üzerinde olan yükü azaltır.

  • Egzersiz sigarayı bırakmamızı kolaylaştırır

Sigara içenler egzersiz yaparak daha sağlıklı olduklarını anlarlar ve sigaranın hayatlarında bir yerinin olmadığına daha çabuk inanırlar. Aynı zamanda sağlıklı olan ve egzersize değer veren insanlar sigaraya başlamayı hiç düşünmezler. Özellikle yaşı genç insanlarda sigara kalp krizine neden olan ciddi bir etkendir. Haricen tansiyonu ve kötü kolesterol değerlerini yükseltme özelliği de vardır.

  • Egzersiz diyabet hastalığının gelişmesini yavaşlatır veya tamamı ile engeller

Aerobik spor tarzları güç spor tarzları ile kombine edilirse, diyabet hastalığına yakalanma riskini %50 oranında azaltabilir.  Çünkü bu durumda kaslar enerji kaynağı olan glikojeni daha iyi değerlendirerek kandaki şeker değerlerinin çok yükselmesini engeller.

  • Egzersiz stresi azaltır

Stres halinde salgılanan stres hormonları kalp sağlının üzerine ayrıyeten bir yük bindirebilir. Biraz önce bahsedilen egzersiz kombinasyonları stresin azaltılmasını ve kalbin rahatlamasını sağlar. Bu kombinasyona yoga da olduğu gibi esneme hareketleri de dâhil olursa, kalp ve genel sağlığımızı çok güzel desteklemiş oluruz.

 Egzersiz ile iltihaplanmalar azaltılır

Egzersizle kronik enflamasyon dediğimiz atar damar iltihaplanmasını azaltabiliriz. Kronik enflamasyon damar sertliği, kireçlenmesi ve kalp krizinin çok önemli nedenlerinden biridir.

Günlük hayatımıza egzersizi nasıl daha kolay bir biçimde entegre edebiliriz? Bahsedeceğim küçük adımlarla bunu kolaylaştırabiliriz:

  • Arabanızı park yerinde ulaşmak istediğiniz hedeften en uzak bir bölgeye park edin. Böylece binanın girişine kadar bolca yürümüş olursunuz.
  • Asansör yerine merdivenleri kullanın.
  • Öğle paydosunun bir kısmını yürüyerek geçirin.
  • Hava şartları kötü olduğunda egzersiz imkânını eve taşıyın: ev bisikleti, koşu bandı, ip atlama.
  • Sabah biraz daha erken kalkıp, güne başlamadan önce evde güç hareketleri yapabilirsiniz.
  • Adım sayacı kullanın ve her hafta bir önceki haftadan 500 adım daha fazla atın. Günlük 10.000 adım hedeflenmesi çok güzel bir yaklaşım.

 

Bağışıklık sisteminiz kışa hazır mı?

Bağışıklık sisteminiz kışa hazır mı?

“Kış mevsimi gelirken beraberinde getirebileceği grip ve soğuk algınlığı gibi bulaşıcı hastalıklardan korunmak için bağışıklığınızı güçlü tutmalısınız” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İrem Aksoy, grip ve soğuk algınlığına karşı bağışıklığı desteklemek için önerilerde bulundu.

Pause Dergi

Beslenme ve Diyet Uzmanı İrem Aksoy

‘Hastalıklara karşı en etkili silahımız bağışıklık sistemimizi güçlü tutmaktır

Bağışıklık sistemi, enfeksiyon ve hastalıklara neden olan patojenlere karşı vücudu koruyan bir savunma sistemi olarak adlandırılabilir. Doğuştan gelen(doğal) ve uyarlanabilir(adaptif) bağışıklık tepkisi olarak iki tip bağışıklık türü bulunuyor. Doğuştan gelen, uyarlanabilir bağışıklık tepkisi de en erken dönemden itibaren karşılaşılan patojenlere karşı koruyucu hale gelirler. Dolayısıyla hastalıklara karşı en etkili silahımız bağışıklık sistemimizi güçlü tutmaktır. Bağışıklık sistemini ve hastalıklara karşı güçsüz duruma düşmeye neden olan birçok parametre vardır. Bu parametreleri etkileyerek bağışıklığınıza destek olmak sizin elinizde.

Dengeli bir beslenme programınız olmalı

Kış mevsimini daha konforlu geçirmek için bağışıklık sistemini güçlendiren beslenme planı dikkate alınmalıdır. Yetersiz veya besin çeşitliliğinden yoksun bir diyet, bağışıklık hücrelerinin ve antikorların üretimini ve aktivitesini bozabilir. Dolayısıyla bağışıklık yanıtı birçok mikro besin ögesinin varlığına bağlıdır ve beslenmede çeşitlilik önemlidir.

  • Antioksidan, lif, vitamin ve mineral içeriği yüksek olan taze sebze ve meyveler günde en az beş porsiyon olarak beslenme rutininde yer almalıdır.
  • Probiyotik alımına özen gösterilmeli ve beslenme programında probiyotik gıdalara yer verilmelidir (kefir, yoğurt, turşu, kombucha çayı ve diğer fermente gıdalar).
  • Fast Food, işlenmiş gıdalardan uzak, doymuş yağ içeriği yüksek, eklenti şeker ve rafine un içeren gıdaların tüketimini sınırlayıp, tam tahıllı ürünler, taze sebze-meyveler, kaliteli az yağlı protein kaynakları tercih edilerek Akdeniz tipi beslenme modeli uygulanmalıdır.

 Bağışıklık fonksiyonunu güçlendirmek için multivitamin ve mineral desteğinin yanında bazı bitkisel destekler de önemlidir:       

  • Ekinezya, yapılan çalışmalara göre grip ve soğuk algınlığından korunmak için fayda sağlamakta fakat bu hastalıklar başladıktan sonraki süreçte çok etkili olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır.
  • Sarımsak, antiviral ve antimikrobiyal özellikleri sayesinde soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlara karşı koruyucu görev almaktadır. Biyoyararlanımının artması için ezilerek ve pişirilerek tüketilmesi önerilir.
  • Kuşburnu, ıhlamur, adaçayı, kara mürver, zencefil ve nane çayları gibi faydalı bitkisel çaylar ile kış çayları demlenip tüketilmesi önerilir.

Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için hijyene dikkat edilmeli

El ve vücut hijyeni sağlanmalı özellikle yemek hazırlamadan ve yemeden önce eller yıkanmalı, kullanılan eşyaların ve yiyeceklerin hijyeni de mikropların yayılmasını engellemede önemlidir.

Alkol ve sigara gibi bağışık baskılayıcı etmenler daha ılımlı düzeyde kullanılmalı

Çalışmalara göre sigara ve alkol tüketiminin hem doğal bağışıklığı hem de adaptif bağışıklığı etkileyerek savunma sistemini zayıflatabileceği ortaya konmuştur. Sigaradan farklı olarak bazı çalışmalar alkolün çeşidine ve ölçüsüne göre bağışıklığa destek olabileceği konusu üzerinde yoğunlaşmış fakat kanıt düzeyinde bir sonuç elde edilememiştir.

Yeterli ve kaliteli bir uyku düzeni oluşturmak önceliğiniz olmalı

Uyku ve bağışıklık sistemi arasında çift yönlü bir ilişki bulunur. Uyku, bedensel dinlenmenin önemli bir sürecidir ve yapılan araştırmalar uykunun bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.

Stresten uzak ve fiziksel aktivitenin yeterli düzeyde planlandığı bir rutin oluşturulmalı Stresten uzak kalmak söylendiği kadar kolay bir durum değildir fakat egzersiz veya meditasyonla birlikte bunu sağlayabilmek mümkün olabilir. Ara öğünlerde yağlı tohumlar, bitter çikolata ve meyveler bulundurmak stres seviyesini azaltmak için fayda sağlayabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi dikkate alınarak haftada en az 150 dakikalık egzersiz programınızı planlamayı ihmal etmeyin.

Kalp krizi riski nasıl azaltılır?

Kalp krizi riski nasıl azaltılır?

Günlük yaşamın getirdiği zorluklar, beslenme şekli ya da genetik özellikler gibi birçok neden ile tüm dünyada kalp rahatsızlıkları sıkça görülmektedir. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji bölümünden Doç. Dr. Süha Çetin, kalp krizi hakkında önemli bilgiler verdi.

Kalp krizi kalbi besleyen damarlardan bir tanesinin tıkanıp ve o bölgedeki kalp kasının yeteri kadar kan ve dolayısı ile oksijen alamamasından kaynaklanır. Tedavi, yani damarın açma işlemi ne kadar geç kalırsa kalbin kas dokusu o kadar fazla zarar görür.

Pause Dergi

Doç. Dr. Süha Çetin

Kalp krizi geçirdiğimizi nasıl anlarız?

  • Göğüste ağrı veya bir rahatsızlık hissi. Bu ağrı göğüsün tam ortasında olur ve birkaç dakika veya daha uzun sürebilir. Ağrı haricinde göğüste baskı, daralma veya dolgunluk hissi olabilir.
  • Kişilerde soğuk terleme, baş dönmesi ve bayılma olabilir.
  • Göğüsteki baskı sol veya iki kola, alt çeneye, sırta veya mide bölgesine vurup bulantı ve kusma yapabilir.

Bu durumda kişinin veya yakınının vakit kaybetmeden 112’yi araması önemlidir. Hasta ne kadar erken koroner girişim yapan bir merkeze yetiştirilirse o kadar çabuk müdahale edilip, kalp krizinin ölümcül riski azaltılmış olur. Bazı durumlarda kişiye göğüsten pedallarla elektriksel şok vermek veya göğüs masajı yapıp, solunum desteği vermek icap edebilir.

Kalp krizinin nedenleri ve risk faktörleri nelerdir?

Yaşam tarzı, yaş ve aile öyküsü kalp krizi geçirme riskini artırabilir. Birçok kişide istenmeyen bir yaşam tarzı nedeniyle yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve diyabet mevcuttur. Özellikle sigara genç insanlarda kalp krizine neden olabilir.

Kalp krizi sonrasındaki toparlama evresinde kişisel olarak neler yapılabilir?

Kalp krizi sonucu olarak kalp hasar görmüş olabilir. Bu durum ritim bozuklukları yapabilir ve kalbin pompalama kabiliyetini etkileyebilir. Yeniden kalp krizi geçirme riski, inme veya bacakları besleyen atar damarların hastalık riski mevcut olabilir.

Bu problemlerle karşılaşma riskini azaltabilmek için atılması gereken adımlar şunlardır:

  • Kriz sonrası sürecin iyi atlatılması: Bu konuyu hekiminiz ile görüşmek faydalıdır. Doktorunuz iş hacminizi, yolculuklarınızı ve cinsel aktivitenizi ilk etapta sınırlayabilir.
  • Yaşam tarzı değişiklikleri: Akdeniz diyeti, düzenli fiziksel aktivite, sigaranın bırakılması ve reçete edilen ilaçların muntazam kullanılması önemli bir rol teşkil eder.
  • Kişinin bir kalp rehabilitasyon merkezinde tedavi olması gerekebilir. Bu merkezler profesyonel mensuplar tarafından yönetilir. Fiziksel aktivite, diyet düzenlemesi ve sigara bırakma konularında yardımcı olunur. Aynı zamanda stres yönetimi için ve psikolojik destek sağlanır.

 

Geçmişin sevgisizliği bugünün şiddetini doğuruyor!

Geçmişin sevgisizliği bugünün şiddetini doğuruyor!

Birçok insan tarafından kadına yönelik şiddete tepki gösterilse de dünyada ve ülkemizde sonu gelmemektedir. Peki, insandaki bu şiddet duygusunun sebepleri neler olabilir? İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji bölümünden Uzm. Kln. Psk. Tuğçe Dabağer Dilek, önemli bilgiler verdi.

Pause Dergi

Uzm. Kln. Psk. Tuğçe Dabağer Dilek

Günümüzde kadına yönelik şiddet artmaya devam ediyor

Kadına yönelik şiddet her toplumda var olan ve şiddetini giderek arttıran bir durumdur. Yapılan çalışmalara göre, gelişmiş ülkelerde her iki kadından birisi yaşamlarının herhangi bir döneminde şiddete maruz kalmaktadır. Dile getirilmeyen psikolojik şiddetin olduğunu da varsayarsak bu oran her geçen gün daha da yükselmektedir.

Şiddetin altında yatan sebepler psikolojik travmalar

Toplumda var olan sevgisizlik, güvensizlik şiddetin temellerini oluşturan ana problemlerdendir. Şiddetin ortaya çıkmasında, psikolojik faktörler ile çevre arasındaki etkileşim oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Sosyal iletişimin yeterli derecede sağlanmadığı, sevgisizliğin hakim olduğu, bireylerin birbirlerine güvenmediği, toplumsal eşitsizliğin olduğu ve erkeğin iktidar baskısını kadın üzerinde uygulama çalıştığı bir ortamda şiddet devreye girmektedir. Çocukluk döneminden itibaren uzun bir süre şiddete maruz kalan bireyler yetişkinlikte bir takım ruhsal sorunları ve travmaları da beraberinde getirmektedir. Erkek bireyler çocukluk döneminde deneyimledikleri acizlik, aşağılanma ve çaresizlik duyguları ile şiddet duygusunun tohumlarını atarken, kadınlar da kendilerine uygulanan şiddete bilinçli ya da bilinçsiz olarak boyun eğerler.

Şiddet, şiddeti doğuran kısır bir döngüdür

İnsanlarda saldırganlık ve şiddet öğrenilmiş bir davranış kalıbı olarak karşımıza çıkar. Hepimizin içinde var olan öfke duygusu toplumdan öğrenilenlere göre şekillenip dönüştürülür. Yapılan araştırmalar, çocukluğunda şiddete maruz kalan ya da ebeveynler arasında şiddet öyküsü olan bireylerin, yetişkinlik döneminde daha fazla şiddete başvurduğunu söylemektedir. Çocuk çevresindeki bireylerin her davranışını taklit etmekte, öğrenmekte ve bunu zamanla pekiştirmektedir. Dolayısıyla, kadına şiddetin normal olarak algılandığı bir toplumsal çevreden yetişen bir bireyin şiddeti daha normalleştirdiğini söyleyebiliriz. Coğrafi sınırları aşan, tüm toplumların ortak sorunu olan kadına yönelik şiddet adına verilen her mücadele ve iyileşme, kadınların daha güvenli ve sağlıklı bir yaşam alanı oluşturmasına yardımcı olacaktır.

Bu sebeple, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün, kadına yönelik şiddetin önlenerek kadın haklarının korunmasını, dünyada ve ülkemizde tüm kadınların, sağlıklı ve sevgi dolu, hiçbir şiddete maruz kalmadan yaşamasını temenni ediyorum.

Ara Tatil Döneminde Çocuklarınızın Bağışıklığını Koruyun!

Ara Tatil Döneminde Çocuklarınızın Bağışıklığını Koruyun!

“Okul dönemindeki alışkanlıklar düzenli olarak sürdürülürken okulların ara tatil dönemine girmesiyle birlikte çocukların yaşam şekilleri farklılaşmaya başlayacaktır. Bu durum beslenme açısından ebeveynler ve çocuklar tarafından hem iyiye hem de kötüye evrilebilir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. İrem Aksoy, açıkladı.

Eğer ki çocuğun okulda beslenmesi yetersiz veya tam anlamıyla sağlıklı değilse evde kontrollü bir şekilde sağlıklı beslenme düzeni rahatlıkla oluşturulabilir. Bu sayede çocuk, süreci doğru değerlendiren ebeveynlerinin desteğiyle daha sağlıklı ve düzenli bir beslenme alışkanlığı edinebilir. Ara tatilini sağlık ve beslenme anlamında daha verimli hale getirmek, çocuklarınızın bağışıklığını desteklemek için bu yazıya göz atabilirsiniz.

Pause Dergi

Uzm. Dyt. İrem Aksoy

Vitaminler hastalıkları savıyor

Öncelikle unutulmamalıdır ki okul dönemindeki çocuklar önemli bir büyüme ve gelişme sürecindedir. Dolayısıyla bu dönemdeki çocukların enerji harcamaları daha çok ve besin ögesi ihtiyaçları daha önemlidir. Çocukların büyüme ve gelişmesine destek olmak için bazı parametrelere dikkat etmek gerekir. Özellikle iyi protein kaynaklarıyla beslenmelerini sağlamak, vitamin ve mineral gereksinimlerini eksiksiz olarak tamamlamak çocuklar için elzemdir.  Aynı zamanda kış mevsiminin getirebileceği sağlık sorunlarına karşı çocukların bağışıklığını güçlü tutmakta fayda var. Bu durumda bağışıklık sistemine en çok katkıda bulunanlar listesinde ilk sırada antioksidan içeriği yüksek sebze ve meyveler yer alıyor. Diğer yandan bağışıklığa destek olarak hayati önem taşıyan vitamin ve minareller; A, C ve D vitaminleri ile çinko ve demir mineralleridir. Bunlara ek olarak B grubu vitaminleri, E ve K vitamini, selenyum, magnezyum gibi diğer mineraller de destek olmaktadır. Bu vitamin ve mineralleri yeterli alamayan çocukların, bağışıklık fonksiyonu bozularak enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı duyarlılıkları artabilir. Vitamin ve minerallere ek olarak bağırsak mikrobiyatasını destekleyen besin bileşenleri ve diğer faydalı bileşikler de bağışıklık tepkisini desteklemektedir.

Ara tatil için evinizde eksik olmaması gereken başlıca besinlere değinmek gerekirse;

  • Renkli sebze ve meyveler,
  • Kaliteli protein kaynakları ve en önemlisi yumurta,
  • Besleyici değeri yüksek kuruyemişlerden badem, ceviz,
  • Bağırsak sağlığına destek olarak yoğurt, kefir örnek verilebilir.

Valizinizde sağlıklı atıştırmalıklara yer verin;

  • Taşıma kolaylığına göre taze veya kuru meyveler,
  • Kefir veya süt,
  • Kuruyemişler,
  • Multivitamin veya mineral takviyeleri, probiyotikler.

Çocukların beslenme konusunda bilinçlendirilmesi, seçimlerini doğru yapmaları açısından çok fayda sağlayacaktır. Diğer yandan evde sağlıksız atıştırmalıklar bulundurmak ya da dışarda istediği besinin zararlarını gözetmeden sadece onu mutlu etmek veya bir nevi ödül niyetine verilen besinler çocuklarınıza faydadan çok zarar verebilir. Bu tatil döneminde hem çocuklarınızla vakit geçirmek hem de çocuklarınızın beslenme konusunda bilinçlenmesine ve eğitilmelerine olanak sağlayabilirsiniz. En basitinden süt ve süt ürünleri, tahıllar, et ve et ürünleri, yağlı tohumlar, meyve ve sebzeler gibi besin gruplarının her birinin beslenmelerinde olması gerektiğinden ve bunların dengeli bir şekilde alınmasının sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkı sağlayabileceğinden bahsedebilirsiniz. Ek olarak çocuklarınızla birlikte evde sağlıklı tarifler yapabilir ve sağlıklı beslenmeyle ilgili faydalı kitaplar okuyabilirsiniz.

Kuduzdan korunmak için neler yapılmalı?

Kuduzdan korunmak için neler yapılmalı?

Kuduz; temas sonrasında uygulanacak yara bakım, aşı ve koruyucu serum gibi tedavilerle %100’e yakın önlenebilecek bir hastalık iken, önlemlerin alınmaması durumunda %100’e yakın ölüme neden olan bir hastalıktır. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Servet Öztürk, önemli açıklamalarda bulundu.

Dr. Servet Öztürk

Kuduz nedir?

İnsanlık tarihinde uzun yıllardır hayvan ısırıkları ile ilişkili ensefalit (beyin enfeksiyonu) tanımlanmıştı. 19. Yüzyılda Pastör’ün kuduz virüsünü ve aşısını keşfetmesi Enfeksiyon Hastalıkları ve aşılama konusunda yeni bir dönemin başlangıcı kabul edilebilir. Kuduz genellikle tükürüğünde kuduz virüsü olan yabani veya evcil hayvanın ısırması veya nadiren tırmalaması sonucunda açık yaradan dokuları, sonrasında sinirleri istila etmesi, sinirler boyunca da beyine yerleşmesi sonucunda meydana gelir. Beyine yerleşen virüs beyinde fonksiyon bozukluğuna neden olarak ölüme neden olur.

Belirtiler ne zaman ortaya çıkar?

Kuduz, temas ile semptomların başlaması arasında geçen süre ısırılan bölgenin beyine uzaklığıyla doğru orantılıdır. Örneğin ayaktan travma alan birisinde semptomların meydana gelmesi 1-2 ay alabilirken, baş-boyun bölge ısırıklarında bu süre birkaç günde semptomlar başlayabilir. Isırılmanın hemen sonrasında yara temizliği, bol sabunlu su ile yaranın yıkanması, aşı ve koruyucu İmmünglobulin uygulanması ile hastalık oluşma ihtimali yok denecek kadar azdır. Ancak kuduz olan bir vaka ile temas sonrasında (tırmalanma, ısırılma) yukarıda bahsedilen koruyucu işlemlerin uygulanmaması neticesinde ölüm neredeyse kaçınılmazdır.

Temasta bulunan kişiler neler yapmalı?

Kuduz riskli temas kuduz aşısı olup olmadığı kanıtlanamayan yabani veya evcil bir hayvan tarafından ısırılma ve tırmalanmaya maruz kalma olarak özetlenebilir. Kuduz riskli temasa maruz kalan birey öncelikle yarasını 5-10 dakika bol su ve sabunla yıkamalıdır. Bu işlem yara içindeki varsa virüsün temizlenmesini en azından miktarını azaltmasını sağlayacaktır. Kuduz riskli temaslı hastanın ideal olarak en kısa zamanda yara bakımı, kuduz ve tetanoz profilaksilerinin uygulanması için sağlık kuruluşlarına başvurulmalıdır. Bu süre ne kadar kısa olur ise uygulanacak tedavilerin etkinliği o kadar başarılı olur.

‘Hayvanlarınızın kuduz aşısını ihmal etmeyin’

Unutulmamalıdır ki kuduz, temas sonrasında uygulanacak yara bakım, aşı ve koruyucu serum gibi tedavilerle %100’e yakın önlenebilecek bir hastalık iken, önlemlerin alınmaması durumunda %100’e yakın ölüme neden olan bir hastalıktır. Aşılar kuduz hastalığında olduğu gibi en ucuz, insan ve toplum sağlığına en faydalı tıbbi işlemlerdir. Yaklaşık 200 sene önce ortalama insan yaşam süresi 30 iken günümüzde 80’leri geçmiştir. Bu artışta en büyük pay aşıların yaygın ve doğru kullanımına bağlı olduğu söylenebilir. Aşılama gereksinimleriniz için yaş, ek hastalık, yurtdışı seyahat gibi risklerinizi hekiminizle paylaşın.

Not: Evcil hayvanlarınızın kuduz aşısını ihmal etmeyin. Çünkü son 1 yılda kuduz aşısı yapılmış bir hayvan tarafından ısırılma durumunda hayvanın 10 gün izlemi yeterli olup hayvanda hastalık belirtisi olmaz ise aşılamaya gerek yoktur.