Yazılar

Legurme lezzetleri Londra’da

Legurme lezzetleri Londra’da

Yayla Agro Gıda’nın, dünya pazarlarındaki kültür ve lezzet elçisi markası Legurme, 21-23 Mart 2022 tarihlerinde Londra’da düzenlenecek olan IFE, International Food&Drink Event’e katılacak.

Birleşik Krallık’ın en büyük yeme ve içme etkinliği olan IFE 2022, üç yıllık bir aranın ardından sektör profesyonellerini yüz yüze buluşturacak. Legurme, Londra’daki etkinlikte bakliyatın ana vatanı Anadolu’nun eşsiz tatlarından dünya lezzetlerine uzanan geniş ürün yelpazesiyle misafirlerini ağırlayacak.

Legurme Yemek Hazır ailesine yeni katılan Salata Hazır ve Zeytinyağlı Yemek Hazır ürünlerinin yanı sıra organik ürünlerin yer aldığı Legurme Bio’nun da IFE 2022’de büyük ilgi görmesi bekleniyor.

Yayla Agro Gıda Dış Ticaret Müdürü Gökhan Tuncer, ülkemizin tanıtımına da önemli katkılar yapan Legurme markası ile 65 ülkeye ihracat yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Ambalajlarında Türkiye’nin tarihi ve kültürel zenginliklerine yer vererek ülkemizin tanıtımına da katkı sağladığımız Legurme markamız ile Birleşik Krallık ve Avrupa’nın alanında en önemli etkinliklerinden olan IFE 2022’de yerimizi alıyoruz. Klasik bakliyatlar, süper food ve haşlanmış ürünlerimiz yanında 34 ülkeye ihraç ettiğimiz Legurme Yemek Hazır serimizi de sergileyeceğiz. Türk mutfağının ve Anadolu’nun eşsiz lezzetlerini dünyanın pek çok ülkesindeki tüketicilere sevdiren Legurme ailesi yeni ürünlerle günden güne büyüyor. Sağlıklı, lezzetli, katkısız, koruyucusuz, ev yemeği tadında Legurme Yemek Hazır ürünlerimiz; çorbadan barbunya pilakiye, nohutlu ve yeşil mercimekli bulgur pilavından makarnaya, etli kuru fasulyeden şehriyeli pirinç pilavı ve hoşafa kadar onlarca lezzetten oluşuyor. Sadece 2 dakikada hazır hale gelen Legurme ürünleri; bitkisel protein ve lif açısından zengin, besleyici, kilo kontrolüne destek veren ve bağışıklık sistemini güçlendiren sağlıklı alternatiflere sahip. BPA’sız yeni nesil ambalajları sayesinde Legurme Yemek Hazır ürünlerinin tazeliği ve lezzeti, soğuk zincire ihtiyaç duymadan 36 aya kadar korunuyor. IFE, International Food&Drink Event’in, Legurme ürünlerimizi tanıtma ve ihracat potansiyelimizi

 

Yayla Agro’ya Sıfır Atık Belgesi

Yayla Agro’ya Sıfır Atık Belgesi

Yayla Agro, sürdürülebilirlik kapsamında yaptığı çalışmalar sonucunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Sıfır Atık Belgesi’ne layık görüldü.

Dünyamızın sınırlı kaynakları; küresel iklim krizi, nüfus artışı ve hızlı tüketim gibi etkenler nedeniyle yetersiz kalıyor. Sürdürülebilir bir yaşam için çevre dostu bir yaklaşım benimsemek ve bilinçli tüketiciler olmak büyük önem taşıyor. Tüm dünyada hız kazanan çevre dostu çalışmalar, Türkiye’de “Sıfır Atık Projesi” ile yürütülüyor. Çevreye ve geleceğe duyarlı bir şirket olarak üretim faaliyetlerini sürdüren Yayla Agro, özellikle atıkları kaynağında ayrıştırma alanında yaptığı çalışmalarla Sıfır Atık Belgesi almaya hak kazandı.     

Yayla savunma fuarında

Yayla savunma fuarında

Yayla Agro, Türk ve dünya savunma sanayinin en büyük buluşmalarından biri olan IDEF’21 15. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na katıldı.

Yayla, dünyanın pek çok ülkesinden firma ve heyet katılımlarının gerçekleştiği fuarda, ev yapımı tadındaki Yemek Hazır ürünlerini tanıttı. Çorbadan etli kuru fasulyeye, pilavdan hoşafa kadar birbirinden lezzetli yemekler sunan Yayla, BPA’sız özel ambalajları sayesinde soğuk zincire ihtiyaç duymadan 36 aya kadar saklanabilen katkısız ve koruyucusuz Yemek Hazır ürünlerini sağlıkla sofralara taşıyor. Yayla, Yemek Hazır ile zorlu şartlarda görev yapan güvenlik güçlerinin ev yemeği özlemini bir nebze de olsa hafifletmeyi, sağlıklı ve pratik öğünlerle sofralarına lezzet katmayı hedefliyor.

Yayla Agro, Türkiye ve dünyadaki savunma sanayi devlerine ev sahipliği yapan IDEF’21 fuarı ziyaretçilerine; katkısız ve koruyucusuz, soğuk zincire ihtiyaç duymadan 36 aya kadar tazeliğini ve lezzetini koruyan ev yapımı tadındaki ürünlerini tanıttı. Türkiye ve yurtdışında zorlu şartlarda görev yapan güvenlik güçlerinin sağlıklı beslenmesini sağlayacak Yemek Hazır ürünleri, lezzetleri kadar hemen tüketime hazır pratikliği ile de tercih ediliyor.

Murat Boz “Yemek Hazır” dedi

Murat Boz “Yemek Hazır” dedi

Yayla; katkısız, koruyucusuz, ev yemeği tadında Yemek Hazır ürünlerini Murat Boz’un yer aldığı eğlenceli reklam filmleriyle tanıtmaya devam ediyor.

Reklam serisinin üçüncü filmi bu kez bir kampta geçiyor. Film, yollarını kaybeden üç öğrencinin eşsiz bir doğal ortamda kamp yapan Murat Boz ile karşılaşması ile başlıyor.  Bu karşılaşma öğrencilere “Yemek Hazır” serisi ile kamp ortamında da pratik ve sağlıklı beslenmenin mümkün olduğunu öğretirken, film yüzleri gülümsetecek sürpriz bir sonla noktalanıyor.

Yayla Agro’nun hem lezzetten hem de zamandan ödün vermek istemeyenler için geliştirdiği ev yemeklerinden oluşan ve sadece iki dakikada hazırlanabilen Yemek Hazır ürünlerinin tanıtıldığı reklam serisinin üçüncü filmi yayınlandı. Serinin diğer filmlerinde olduğu gibi bu reklam filminde de Murat Boz yer alıyor. Lezzetli ve sağlıklı olduğu kadar pratikliğiyle de herkesin kalbini çalan Yayla Yemek Hazır ürünleri; evde, ofiste, parkta, kampta, kısacası her yerde kolaylıkla tüketilebiliyor.

Reklam Künyesi

Reklamveren: Yayla Agro

Reklam Ajansı: BEING\ÇÖZÜM

Yaratıcı Ekip: Ozan Can Bozkurt, İrem Alkan, Umut Esin, Başak Özkeskin, Özgür Biçer

Marka Ekibi: Yusuf Ziya Erdönmez, Elif Onat Bozkurt, Yasemin Asaad

Stratejik Planlama Ekibi: Ahmet Yener, Beliz Atalay

Prodüksiyon Ekibi: Evrim Saraçoğlu, Cansev Erdemir

Prodüksiyon Şirketi: Organic Film

Yönetmen: Kıvanç Baruönü

Post Prodüksiyon Şirketi: Sinefekt

Müzik: Jingle House

Kullanılan Mecralar: TV, Dijital, Açıkhava

Türkiye’de tarımın geleceği yerli üretimde

Türkiye’de tarımın geleceği yerli üretimde

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde bir konuşma yapan Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, tüm zorluklara karşın üretmekten ve emeklerini ortaya koymaktan vazgeçmeyen çiftçilerimizin her alanda desteklenmeleri gerektiğini belirtti ve yerli üretimin önemini vurguladı.

Çiftçilik mesleğine ve sorunlarına dikkat çekmek, bu konudaki farkındalığı artırmak amacıyla 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanıyor. 14 Mayıs aynı zamanda Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun (IFAP) da kuruluş tarihi. TÜİK verilerine göre 2020 yılında ülkemizdeki 15 yaş üstü, 4 milyon 716 bin kişi tarımda istihdam ediliyor. Çiftçilik nesilden nesle devam eden bir meslek görünümündeyken şehirleşme, kırsal yaşam koşullarının ağırlığı, gençlerin tarımsal üretimden uzaklaşması gibi birçok etken nedeniyle ne yazık ki tarımsal istihdam rakamları yıllar içinde azalıyor.

Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada; “Yaz, kış demeden her türlü zorluğa karşın emeklerini ortaya koyan tüm çiftçilerimize teşekkür ediyor, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günlerini kutluyorum” dedi. Türkiye’nin farklı illerinde sözleşmeli tarım yaptıklarını belirten Gümüş, Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerini yerli üreticilerden sağladıklarını, önümüzdeki yıllarda tarıma ve çiftçilere verdikleri desteklerin artarak süreceğini dile getirdi.

Yerli üretimi ve çiftçiyi destekleyen stratejilere ağırlık verilmeli

Gıdanın sürdürülebilirliği için tarımsal üretime yönelik stratejilerin ve yol haritalarının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Hasan Gümüş, “Küresel iklim değişikliğinin meydana getirdiği olumsuz sonuçlar, aşırı yağışlar ve kuraklık, su kaynaklarının azalması gibi sorunlar her geçen gün tarımsal üretim üzerindeki baskısını artırıyor. Bu sorunların üzerine eklenen Covid-19 pandemisi, dünya genelinde gıda fiyatlarının artmasına sebep oldu. Tarımsal üretim ve gıda arzının sürekliliğinin sağlanması küresel ölçekte bir mesele olarak önümüzde duruyor. Pandemi aynı zamanda yerli üretimin ne denli önemli olduğunu da bir kez daha gösterdi. Bugünden başlayarak tarımda yerli üretimin artırılmasına yönelik stratejilerin uygulamaya koyulması, ülkemizin tarımsal ürünlerde kendi kendine yetebilmesi ve gıda arzının güvenceye alınması bakımından büyük önem taşıyor. Tarımın beşiği olan Anadolu’nun bereketli toprakları, çiftçilerimizin emeği ile ülkemizin ihtiyacını karşılayabilecek zenginliğe sahip. Diğer yandan dünyanın içinde bulunduğu şartlar, tarımsal ürün ihracatının da özellikle önümüzdeki yıllarda çok daha fazla önem kazanacağına işaret ediyor.” diye konuştu.

Gençler için tarımda büyük fırsatlar var…

Gençlerin tarıma ilgilerinin artırılması gerektiğini belirten Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, şunları söyledi: “Ülkemizde tarım istihdamı ve tarım alanlarının azalması önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Tarımın ve çiftçilerimizin desteklenmesi, tarımsal üretim maliyetlerinin düşürülmesine yönelik adımlar atılması ve gençlerin tarıma özendirilmesi ile bu sorunların aşılabileceğine inanıyoruz. Pandemi yaşamdaki önceliklerimizi hepimize tekrar hatırlattı. Gıda yoksa, tarım yoksa yaşam da yok. Çiftçilerimizin emeğinin önemini daha iyi anladık. Gençlerin de bu alandaki fırsatları fark etmeleri için elimizden geleni yapmalıyız. Teknolojideki ilerlemelerin büyük avantajlar sağladığı günümüzde, çiftçilerimizin teknolojiye uyumları ve verimlilik artışı getiren modern üretim yöntemlerine geçişleri de ülkemizde tarımın geleceği açısından üzerinde önemle durulması gereken bir diğer konu. Gençlerin tarıma ilgisinin artması ve çiftçiliği bir meslek olarak görmeleri bu dönüşümü kolaylaştıracaktır.”

Ramazan’da Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlendirecek 10 altın kural

Ramazan’da Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlendirecek 10 altın kural

Covid-19 yaşam tarzımız ve beslenme biçimlerimizde önemli değişimleri beraberinde getirdi. Pandemi hız kesmeden devam ederken Ramazan ayı ile birlikte bu dönemde sağlıklı beslenme daha da fazla önem kazandı. Yayla Agro Sağlıklı Beslenme Departmanı Diyetisyeni Nihal Tunçer, Ramazan ayında Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlendirecek altın değerinde bilgiler paylaştı. Yapılan bazı çalışmalarda oruç tutmanın bağışıklık sistemini onardığı sonucuna ulaşıldığını belirten Tunçer, ancak oruç tutmadan önce tanısı konulmuş bir sağlık problemi olanların mutlaka doktorları ile görüşerek karar vermeleri gerektiğinin de altını çizdi.

İşte Diyetisyen Nihal Tunçer’in Ramazan’da Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlendirecek 10 önerisi…

1 – Yeterli ve dengeli bir beslenme planı içerisinde oruç tutun

Ramazan orucunun bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini inceleyen bazı çalışmalarda, oruç tutmanın bağışıklık sistemini onardığı sonucuna ulaşılmıştır. En az 3 günlük oruç sonrası, vücudun yeni beyaz kan hücreleri üretmeye başladığını ve bağışıklık sistemini enfeksiyonla savaşmak için canlandırdığını gösteren çalışmalar mevcut. 3 günlük oruç ile vücudun glikoz ve yağ depolarını tüketmeye başladığını ve önemli miktarda beyaz kan hücresi oluştuğunu destekleyen çalışmalar, oruç sırasında bağışıklık sisteminde bir zayıflama değil artış olduğunu vurguluyor. Yapılan çalışmaları bütün olarak değerlendirdiğimizde; genel sağlıklı beslenme kurallarına bağlı kalarak, yeterli ve dengeli bir beslenme planı içerisinde oruç tutmak Covid-19 virüsüne karşı bağışıklığınızı düşürmezken artırır gibi görünüyor. Ancak; Covid-19 yeni bir hastalıktır ve risk faktörleri ile ilgili sınırlı sayıda çalışma vardır. Oruç tutmadan önce tanısı konulmuş bir sağlık problemi olanlar mutlaka doktorları ile görüşerek karar vermelidir.

2 – İftar ve sahur menülerinde protein alımına dikkat edin

Oruç tutmanın sağlık için atfedilen faydalarından yararlanabilmek ve güçlü bir bağışıklık sistemi için iftar ve sahur menülerinin yeterli, dengeli bir besin içeriğine sahip olması gerekiyor.   Hücre yapım ve onarımda görev alan proteinler bağışıklık sistemimiz için vitamin ve mineraller kadar önemlidir. Protein tercihi haftada 2-3 gün hayvansal kaynaklı besinlerden yana yapılabileceği gibi, 2-3 gün de bitkisel proteinlerden seçim yapılmalı.

3 – Yüksek protein ve lif içeren bakliyatları tüketin

Bitkisel kaynaklı proteinler yüksek protein ve daha düşük doymuş yağ içerir. Buna karşılık hiç kolesterol içermezler. 8-10 yemek kaşığı kuru fasulye veya nohut yemeği, yaklaşık 15 gram protein sağlar. Bitkisel protein kaynaklarından özellikle kuru fasulye, nohut, barbunya, mercimek gibi kuru baklagiller proteine ek olarak yüksek lif içerdiklerinden dolayı Ramazan ayında en sık karşılaşılan problemlerden biri olan konstipasyon (kabızlık) probleminin çözümüne de yardımcı olacaktır. Sebzeler yüksek miktarda kompleks karbonhidrat, çok düşük proteine sahiptir. Sebze yemeklerine ve salatalara haşlanmış fasulye veya nohut ilavesi ile besleyici değeri artırabilirsiniz.

4 – Ev yapımı yoğurt gibi fermente gıdalar tercih edin, yoğurda keten tohumu ekleyin

Fermente gıdalar ve yüksek lifli beslenme bağırsak bakteri çeşitliliğini artırarak, bağışıklık sistemini güçlendirir. İftar menülerinizde ev yapımı yoğurt veya lif ile zenginleştirilmiş yoğurtlu mezeler bulandırabilirsiniz. İçerisinde hiç lif bulunmayan yoğurda ilave edeceğiniz 1-2 yemek kaşığı keten tohumu ile lif miktarını 3 grama çıkarabilir, hem de keten tohumunun yüksek omega-3 oranı ile bağışıklığınızı daha çok destekleyebilirsiniz.

5 – İftarda yemeğe çorba ile başlayın

İftar sofralarındaki diğer bir önemli nokta ise; yemeğe çorba ile başlayıp, çorbanızı içtikten sonra 10-15 dakikalık kısa bir mola vermektir. Bu kısa mola iftar sofrasında daha kontrollü yemek yemenize yardımcı olurken, kan şekerinizin ani bir şekilde yükselmesini önleyecektir.

6 – Sahurda gün boyu tok tutacak besleyici seçenekler tercih edin

Sahurda ne yersek yiyelim 4-5 saat sonra acıkma hissi başlayacaktır. Önemli olan bu acıkma hissinin dayanılabilir olması ve günlük rutinimizi engellememesidir. Sahurda kahvaltılık; yumurta, peynir, zeytin, bol yeşillik, meyve tercih edilebileceği gibi kahvaltı etmek istemeyenler için çorba iyi bir tercih olacaktır. Ancak bu çorba, besleyici ve protein değeri yüksek, mercimek çorbası, sarı bezelye çorbası gibi baklagillerden tercih edilmeli. Çorbanızın içine 2 yemek kaşığı chia tohumu eklemek, daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı olacaktır.

7 – Su içmeyi unutmayın

 Covid-19 döneminde dehidratasyon (sıvı kaybı) riski daha fazla olduğundan sıvı tüketimine özen gösterilmesi gerekir. Virüse karşı alınan tedbirlerin başında gelen ve zorunlu bir kural olan maske kullanımı, özellikle tüm gün maske kullanması gerekli olan kişilerde dehidratasyon riskini artırabilir. Maske ile soluk alıp verirken, normale göre solunum kat sayısı artıyor ve daha fazla soluk alıp vermeye başlıyoruz. Vücuttan kaybolan sıvı miktarı artıyor. Oruç tutan bireylerde sık rastlanan sıvı kaybı; halsizlik, dikkat dağınıklığı, baş ağrısı ve zayıf bir bağışıklık sistemi ile karakterizedir. Sıvı kaybının artacağı bu günlerde hem daha güçlü bir bağışıklık sistemi, hem de daha sağlıklı bir şekilde oruç tutabilmek adına iftar ve sahur vakitleri arasında sıvı alımı mutlaka artırılmalı. Özellikle çay, kahve gibi diüretik etkisi olan içecekler yerine sıvı ihtiyacını karşılamada ilk tercih su olmalıdır. Günde 1 veya 2 şişe maden suyu da özellikle gün içerisinde terleme ile kaybolan mineral dengesini desteklemek ve sıvı ihtiyacını karşılamak adına iyi bir tercih olacaktır.

8 – Uykunuzu almaya dikkat edin

 Uyku ile bağışıklık sistemi arasında da çok sıkı bir ilişki vardır. Yetersiz ve kalitesiz bir uyku hastalıklara yakalanma riskini artırır. Yetişkin bir bireyin her gece 7 saat veya daha fazla uyuması gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.

9-Yaşamınıza hareket katın

Covid-19 nedeniyle evlere kapansak da her gün yürüyüş ve hafif egzersizler yapmayı ihmal etmeyin. Egzersiz, stres hormonlarının da salınımını yavaşlatıp vücudun bağışıklık sistemini aktive etmiş olur. Hafif tempolu yürüyüş; evde esneme, gerinme gibi çok terletip sıvı kaybına sebep olmayacak egzersizler bu dönem için idealdir.

10 – Sosyal mesafe kurallarına dikkat etmeye devam

Ramazan ayının vazgeçilmesi aile ve sevdiklerimizle kalabalık iftarlarda bir araya gelmek olsa da bu Ramazan ayında Covid-19 virüsüne karşı, halen en güçlü silahımız olan sosyal mesafemizi korumaya devam etmek adına kalabalık sofralardan ve iftar davetlerinden uzak durmalıyız.

Yayla Agro’dan BPA’sız ambalaj

Yayla Agro’dan BPA’sız ambalaj

Yayla Agro, ürünlerindeki kalitesini yeni nesil ambalajlarıyla da sürdürüyor. Soğuk zincire ihtiyaç duymayan BPA’sız özel ambalajlarıyla hem insan sağlığını hem de ambalajın içindeki gıdayı ve besin değerlerini koruyor. Evlerimizde pişirdiğimiz bir yemeği iki yıl saklamamız imkansız ama işte bu yeni nesil ambalaj teknolojisi sayesinde içine herhangi bir katkı ya da koruyucu konulmadan 24 ay saklanabiliyor.

Yayla Agro üretim tesislerinde son teknoloji ile üretilen Yemek Hazır serisi, renklendirici ve koruyucu gibi katkı maddeleri kullanılmadan pişirildiği haliyle tüketiciyle buluşuyor. ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemleri, Helal-Kosher, BRC ve IFS Global Gıda Güvenliği standardına, İSG, Covid-19 Güvenli Üretim ve çevre ile ilgili yasal mevzuata uygun olarak üretilen bu ürünler içerikleri kadar ambalajlarıyla da güvenli gıdanın adı oluyor.

Özel filmlerden oluşan dört katlı laminasyon yapısına sahip Yayla Yemek Hazır ambalajları, kolay açılabilme özelliği ile de tercih ediliyor. Üstelik cam ve teneke kutulara oranla 10’da 1 daha az yer kaplayan ambalaj, yeterli küçük depolama alanıyla önemli avantaj sağlarken lojistijk sırasında harcanan karbon emisyonunu azaltan yönüyle çevreyi koruyor.

Yayla Agro’dan kadınların el emeğine destek

Yayla Agro’dan kadınların el emeğine destek
Yayla Agro, Türkiye’nin dört bir yanında el emeği ile üretim yaparak var olma mücadelesini sürdüren kadınlara destek olmak için 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde harekete geçti. “Üreten Kadına Destek” projesiyle kadınların el emeği üretimlerinin aktif ekonomi içerisinde yer alması ve sürdürülebilir olması hedefleniyor. Farklı eğitim, meslek ve yaş gruplarından çok sayıda kadının destekleneceği proje kapsamında ilk etapta el emeği ile üretilen bakliyat torbaları ve önlükler Yayla Agro tarafından sahada ve online satış kanallarında yürütülen promosyonlarda kullanılacak.
Emeğini değer üretmeye adayan kadınların yanında olan Yayla Agro, “Üreten Kadına Destek” projesini hayata geçirirken Birleşmiş Kadınlar Üretim ve İşletme Kooperatifi (BİKA) ve Leap Natural ile güzel iş birliğine imza attı. Proje kapsamında anlaşmalı kooperatiflerin çatısı altında üretim yapan kadınların el emeği ile hazırlayacağı bakliyat torbaları ve mutfak önlükleri promosyon malzemesi olarak kullanılacak.

Yayla Argo “Dışa bağımlı olmayan bir üretim için yerli ürün tüketimi şart”

Yayla Argo “Dışa bağımlı olmayan bir üretim için yerli ürün tüketimi şart”

Dünyayı yeniden şekillendiren Covid-19 salgını, yerli üretimin bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik performansı için önemini bir kez daha ortaya koydu. Pandeminin ilk evrelerinde ülkelerin içe kapanması ve art arda gelen ithalat yasakları üretimde dışa bağımlılığı en aza indirgemenin gerekliliğini hatırlattı. Salgının ilk şoku ile yaşanan panik market raflarını boşaltırken tüketicilerin en büyük korkusu gıdaya ulaşamamak oldu. Bu dönemde özellikle tarım sektörünün stratejik öneminin daha iyi anlaşıldığını belirten Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, “Ülkeler ancak dışa bağımlı olmayan bir üretim anlayışı ile ayakta durabilirler. Bugünün ve geleceğin en önemli sektörlerinden tarımda da yapılması gereken millileşmektir. Bu noktada sözleşmeli tarımı önemsiyor ve çiftçilerimizi destekliyoruz. Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerimizi yerli üreticilerden sağlıyoruz. Yerli Malı Haftası’nın yerli ürünlerin önemi noktasında toplumsal farkındalığın artmasına vesile olmasını umuyorum” dedi.

Resmi adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olan Yerli Malı Haftası,  1949 yılından bu yana ülkemizde her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanıyor. Toplum genelinde tüketim bilincini henüz çocuk yaştayken geliştirmeyi amaç edinen hafta aynı zamanda yerli üretimi ve yerli ürün tüketimini destekliyor. Böylece toplumun ihtiyaçlarını ülkemizin öz kaynaklarından karşılamayı, dışa bağımlılığı azaltarak kendi kendine yetebilen bir ülke olmamızın önünü açmayı hedefliyor.

Yerli Malı Haftası dolayısıyla yayınladığı mesajda “Covid-19 salgını tarım sektörünün stratejik önemini ortaya koyarken gıdaya ulaşmada yerli üretimin önemini de teyit etti” diyen Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, açıklamalarına şu sözlerle devam etti:  “Koronavirüs gıda sektörünü tüketim açısından teğet geçmiş olsa da yeni dünya düzeninde tarıma yatırım yapmayan ülkelerin şansı olmadığını da ortaya koydu. Gıdada arz güvenliğini garantiye almak en büyük önceliklerden biri haline geldi. Bugün sadece pandemi değil küresel iklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması da karşımızda birer tehdit olarak duruyor. Bu doğrultuda stratejik öneme sahip olan tarımda millileşme önceliğimiz olmalıdır. Türk tarımının kalkınmasında Devlet, çiftçi ve özel sektörün işbirliği büyük önem taşıyor. Çiftçiler daha fazla desteklenerek tarım özendirilmelidir. Kırsal yaşam koşulları iyileştirilmeli, gençlerin de bu alandaki fırsatları görüp tarımı modası geçmiş bir iş kolu olarak okumaktan vazgeçmeleri sağlanmalıdır. Yayla Agro olarak Türkiye çapında birçok ilde sözleşmeli tarım yaparak Anadolu’nun bereketli topraklarını alın terleriyle işleyen yüzlerce çiftçimizi destekliyoruz. Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerimizi yerli üreticilerden sağlıyoruz.  Son yıllarda sağlıklı beslenmenin trend olması önümüzde önemli bir fırsat oluşturuyor. Geleneksel lezzetlerimiz, hepsi altın değerinde olan ata tohumlarımız, katkısız koruyucusuz ürünlerimizle genç kuşaklarımızı sağlıklı nesiller olarak geleceğe hazırlamak hepimizin borcu.”

Tarımda dışa bağımlılığı azaltmak için yerli üretimin artışının büyük önem taşıdığını söyleyen Hasan Gümüş, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi: “Toprağımızın zenginliği ve çiftçimizin alın teri ile yetişen gıdamızın kıymetini bilmeliyiz. Tarımda verimlilik artışı, yeni teknolojilerin kullanımı ve çiftçilerin desteklenmesi ile yerli üretimi mevcut seviyelerin üzerine çıkarma potansiyeline sahibiz. Yerli üretime verilecek desteklerle sağlanan bu artış gıda güvenliğimizi de garantiye alacaktır. Ayrıca gerek ürün gerekse üretim kalitesinde sanayicilerimizin çok iyi bir noktada olduğu unutulmamalı. Ülke insanımızın ihtiyacını karşılarken çiftçimizin emeğini inovatif ürünlere dönüştürüp dünyanın dört bir yanına da ihraç ediyoruz.”

Yayla Argo’dan 6 adımda daha güçlü bağışıklık sistemi

Yayla Argo’dan 6 adımda daha güçlü bağışıklık sistemi

2020 yılında tanıştığımız ve hepimizin hayatını değiştiren Covid-19 salgını, tüm dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Bilim insanları koronavirüsü yok edecek formüller üzerinde çalışırken dünya nüfusu maske, mesafe, temizlik kalkanı ile kendini hastalıktan korumaya çalışıyor. Havaların soğumasıyla birlikte açık alanlardan kapalı ortamlara geçilirken Covid-19 ile benzer belirtiler gösteren grip gibi bulaşıcı hastalıklarda da artış gözleniyor. Bulaşıcı hastalıklara karşı en önemli savunma aracının güçlü bir bağışıklık sistemi olduğunu söyleyen Yayla Agro Sağlıklı Beslenme Departmanı Diyetisyeni Nihal Tunçer, güçlü bir bağışıklık sistemi için ise sağlıklı ve dengeli beslenme, kaliteli ve yeterli uyku, düzenli egzersiz öneriyor.  

Küresel bir salgın olarak tüm dünyayı etkisi altına Covid-19’dan korunmak herkesin gündeminde ilk sırada yer alıyor. Maske, mesafe, temizlik derken en çok konuşulan konulardan biri de bağışıklık sistemini güçlendirmek oluyor. Ortalıkta çok fazla kirli bilgi dolaşması ise kafaları karıştırmaya devam ediyor. Güçlü bir bağışıklık sistemi için yapılması gerekenleri adım adım anlatan Yayla Agro Sağlıklı Beslenme Departmanı Diyetisyeni Nihal Tunçer, sağlıklı ve dengeli beslenmeye ek olarak; uyku kalitesi ve süresi, düzenli egzersiz, aktif bir sosyal hayat ve ruh sağlığı farkındalığının güçlü bir bağışıklık sisteminin olmazsa olmazı olduğunu söylüyor.

Güçlü bir bağışıklığın sadece Covid-19 gibi bulaşıcı hastalıklarda değil obezite, şeker ve kalp damar hastalığı gibi hastalıkların tedavisinde de önemli bir role sahip olduğunu belirten Tunçer, bulaşıcı hastalık mevsiminin kapıyı çaldığı bugünlerde güçlü bir bağışıklık sistemi için şunları öneriyor:

1-Yeterli ve dengeli beslenin, vitamin ve mineral takviyesi kullanmayın

Bağışıklığı güçlendiren, hem bireyi hem gezegeni kucaklayan sağlıklı bir beslenme “Sürdürülebilir Akdeniz Diyeti” ile mümkün. Akdeniz diyetinde tam tahıllı besinler, sebze ve meyveler, yağlı tohumlar (badem, fındık, ceviz vb.) baskın şekilde tüketilir. Süt ve süt ürünleri ihtiyaç kadar alınırken kırmızı et, basit şeker ve doymuş yağ tüketimi kısıtlanır. Covid-19 kapsamında yapılan son çalışmalar bu tip sağlıklı bir beslenmenin yeterli olduğunu, ek herhangi bir vitamin veya mineral takviyesinin koronavirüse karşı bir fayda sağlamadığını ortaya koyuyor.

   2-Bağışıklığı zayıflatan tek tip beslenmeden uzak durun           

Bağışıklığımızı güçlendirmek için yeterli ve dengeli beslenme planı içerisinde, makro ve mikro besin ögelerinin (karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineraller) toplam enerji alımına göre önerilen düzeylerde olması gerekiyor. Çoğu zaman hızlı hayatlarımızın içinde, belki de farkında olmadan en çok aksaklığa uğrayan beslenme şeklimiz ve düzenimizdir. Bazen ruhsal durumumuz, bazen yaşadığımız yoğunluk besin seçimlerimizi etkileyebilirken daha çok tek tip bir besine yönelebiliriz. Veya uygulanan diyet programı gereği özellikle tek bir besin/ besin grubunu daha çok tüketebiliriz. Örneğin, sağlıklı bir beslenme planı içinde, günlük alınması gereken karbonhidrat miktarı (tam tahıl, bulgur, makarna, meyve ve sebze) minimum 130 gram civarında olmalıyken ketojenik diyet uygulayan bireyler yaklaşık 50 gramın altında karbonhidrat almaktadır. Günlük ihtiyacın altında bir karbonhidrat alındığında ise; hızlı bir şekilde karbonhidrat açığını kapatmak için basit şeker ve işlenmiş gıdalara eğilim artar. Bu da sağlıklı beslenme dengesini bozarak bağışıklığı zayıflatır.

3-Antioksidan içeriği yüksek gıdalar tercih edin, baklagilleri tüketin

Bazı besinler içerdikleri vitamin ve minerallerin yanı sıra antioksidanlar gibi bağışıklığı kuvvetlendirici bileşikler içeriyor. Antioksidanlar hücre hasarına ve hastalığa yol açabilecek serbest radikallerle savaşırken, bağışıklık sistemimiz için kritik öneme sahiptir. Laboratuvar ortamında yapılan bir çalışmada;  akciğer hücrelerinin bakladan elde edilen öz ile tedavisi sonucu antioksidan kapasitesini yüzde 62,5 artırdığı görülmüştür. Bunun yanı sıra baklagiller güçlü antioksidan kapasitesine sahip olan, yaşlanmayı geciktirdiği bilinen “glutatyon” adını verdiğimiz bileşiklerden son derece zengindir. Baklagiller ile birlikte, beslenmenizde taze sebze ve meyvelere de yer vererek antioksidan kapasitesini artırabilirsiniz. Meyve ve sebzeler özellikle soğuk algınlığı süresini kısaltan C vitaminin temel kaynağıdır.

4-Prebiyotikleri besin zincirinize katın

M.Ö. 500 yılında, Hipokrat bütün hastalıklar bağırsaklarda başlar diyerek insan sağlığında ve hastalığında bağırsakların önemine dikkat çekmiş; son yıllarda da bu alana ilgi artmaya başlamıştır. Hatta buna ek olarak bağırsaklar ikinci beyin olarak adlandırılmaktadır. Pek çok hastalığın temelinde bağırsaktaki faydalı bakteri sayısının (probiyotikler) azaldığı, zararlı bakteri sayısının arttığı gözlenmektedir. Bağışıklık sistemimizin de ortalama yüzde 70’i bağırsaklarımızda bulunur. Bağırsaklarımızdaki faydalı bakterileri artırmak daha güçlü bir bağışıklık ve daha sağlıklı bir beden için son derece önemli. Faydalı bakterilerin temel besin kaynağı ise prebiyotiklerdir. Günlük beslenmemizde prebiyotik içeren besinlere yani diyet posasından zengin besinlere yer vermeliyiz. Akdeniz diyetinde yer alan tam tahıllar, bulgur, baklagiller, meyve ve sebzeler prebiyotik besinler arasında yer alır. Bu sayede bağırsaklarımızdaki yararlı bakteriler artırıp bağışıklığımızı güçlendirebiliriz. Bunun yanı sıra bağırsak sağlığı için faydalı tarhana, turşu, yoğurt, kefir gibi fermente besinlere de yer vermeliyiz.

5- Altı saatten az uyumayın

Uyku ile bağışıklık sistemi arasında da çok sıkı bir ilişki vardır. Yetersiz ve kalitesiz bir uyku hastalıklara yakalanma riskini artırır. 164 sağlıklı yetişkin üzerinde yapılan bir çalışmada her gece 6 saatten az uyuyanların, her gece 6 saat ve daha fazla uyanlara göre soğuk algınlığına yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Yetişkin bir bireyin her gece 7 saat veya daha fazla uyuması gerekirken; gençlerin 8-10 saat, daha küçük çocuk ve bebeklerin 14 saate kadar uyuması sağlıklı bir beden ve güçlü bir bağışıklık sistemi için son derece önemlidir. Uyku problemi yaşayanların özellikle televizyon, bilgisayar veya telefondan yayılan ‘mavi ışığı’ uyumadan en az 1 saat önce sınırlandırmaları gerekiyor. Mavi ışık sirkadiyen ritmi yani vücut saatini bozarak vücudun doğal uyuma ve uyanma düzenine zarar veriyor.

6-Egzersizle bağışıklık sisteminizdeki savaşçı hücre sayısını artırın

Haftada 2,5 saatlik yürüyüş, koşu, doğa yürüyüşü, bisiklete binme gibi bir egzersiz ile hem mutluluk hormonu olarak bilinen “endorfin” hormonunun salınımı hem de bağışıklık sistemindeki savaşçı hücre sayısı artıyor. Egzersiz, haftada 5 gün 30 dakika olarak veya 3 gün 50 dakika şeklinde planlanabilir. Egzersiz, stres hormonlarının da salınımını yavaşlatıp vücudun bağışıklık sistemini aktive etmiş olur.