İlkbahar-Yaz sezonunda perde açıldı
Havaların ısındığı şu günlerde Türk moda markalarımız yeni sezona merhaba dedi. Kampanya çekimlerinden, vitrinlere uzanan, 360 derece iletişim kurgularıyla adeta rekabet hızlı başladı. Moda markaları artık yalnızca tasarımlarıyla değil, gerçek insanların gerçek hikâyeleriyle yarattıkları samimi ve etkileyici içeriklerle de dikkat çekiyor. Bu sezonun dikkat çeken kampanyalarında sektörün önde gelen markalarımız, önce merak uyandırıcı kısa tanıtımlar (teaser) hazırlayarak hedef kitlenin ilgisini çekti, ardından özgün ve içten hikâyelerle tüketicileriyle güçlü bağlar kurmayı başardı. Bu iletişim stratejisi sayesinde, sezona damga vuran, dijital platformlarda etkileşimi yüksek kampanyalar ortaya çıktı.
Bunun yanında markalarımız ünlülerle gerçekleştirdiği iş birlikleri de markalara değer katmaya devam ediyor. Ünlü isimlerin tercih edilmesi, markanın algısına pozitif yönde katkı sağlarken, hedef kitlenin marka ile kurduğu bağı güçlendiriyor ve satış rakamlarına önemli ölçüde etki ediyor. Özellikle marka imajı ile ünlünün kişiliği arasındaki uyum, tüketici üzerinde kalıcı ve olumlu etkiler bırakıyor.
Değer yaratmak, anlamlı bağlar kurmak her zamankinden daha önemli bir pazarlama iletişimi gerekesimi olduğu şu günlerde geçtiğimiz aya damga vuran iki markamızı yakın merceğe alalım.
İpekyol; merakla beklenen sezon kampanyasının hikayesine lansmandan bir hafta önce özellikle outdoor mecrayı baskın bir şekilde kullanarak bir teaser ile girdi ve Kim Bu İpekyol Kadını? diyerek bir hafta boyunca kulislerde konuşuldu, merak edildi, birçok kişi özellikle dijital tarafta öneri isimlerde bulunarak yüksek etkileşimli bir ön tanıtım iletişimi yaptı. Takipçileri; arkasında güçlü bir celebrity beklerken, Ipekyol’un merakla beklenen yeni reklam kampanyası, “Kim bu Ipekyol kadını?” sorusuna “Ipekyol Kadını Sensin” diyerek, feminenliği alışılagelmiş kalıplardan çıkarıyor ve her kadının kendi tarzıyla şekillenen bir güç olduğunu hatırlatarak son derece kapsayıcı ve etki alanı yüksek bir hikaye ile sezonun en çok konuşulan kadın giyim moda markası oldu. Hayatın içinden, belli bir standartta oturtmadan sezona merhaba dediği bu çıkış ile uzun yıllar sektörde çok konuşulacağı kesin. Yurt dışında örneklerini gördüğümüz bu yaklaşımın lokal pazarda da kullanılması ülkemiz adına ters köşe yaparak oldukça başarılı bir çıkış oldu. Emeği geçen sektördeki tüm arkadaşlarımı ve elbetteki İpekyol ekibini kutluyorum.
Sezon açılışının Mart ayına gelişi ile birlikte en çok konuşulan diğer bir gün ise; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü oldu. Geçmiş yıllara göre; bugünü ticari kaygılardan uzak, tamamen kadınlarımıza dair farkındalıklarımızı daha görünür kıldığımız, pozitif ayrımcılığın en çok yakıştığı pazarlama iletişimi içeriklerine tanıklık ettik. Sektörel ayrım yapmaksızın her kurum, kuruluş ve markalarımız gerek iç iletişimleri ile gerekse de büyük reklam kampanyalarıyla; kadınlarımızla birlikte güçlüyüz, ancak ve ancak kadının olduğu yerde umutla baktığımız geleceklerin bizi beklediğini hatırladığımız içeriklere tanıklık ettik. Bu tarz iletişimler bir kadın olarak beni her ne kadar mutlu etse de, henüz ülkemiz adına kadınlarımızın istenilen seviyede değer görmediği, metropollerimiz dahil hala ülkemizin her bir yerinde ötekileştirildiği ve maalesef iş ve sosyal düzende eşitliğin sağlanmadığı kanısındayım. Kadın varsa; hayat vardır mottosunu bir kez daha yenilemek ve bu hayatın atar damarı olan kadınlarımızın varlığını görmek en büyük arzum. Tam da bu dönemde; uzun yıllardır ülkemizden yurtdışına açılmış, dünyada yaklaşık 100 ülkede koleksiyonlarıyla varlığını başarılı bir şekilde sürdüren SHN Woman markası; sezon açılış kampanyasını duyurmadan hemen önce, kadınlar günü ile başlangıç yaptığı BU CEKET KİMİN? kampanyası ile alanında başarılı, güçlü, etki alanı yüksek, ilham veren ve yol gösteren kadınlarımıza dikkat çekerek, onların hikayelerini görünür kılarak gelecek nesillere umut verecek bir kampanyaya başlattı.
Saygınlık ve güçlü duruşun sembolü olan ceketi kullanarak ( markanın pazarı domine ettiği en güçlü kategorisi ) bir teaser paylaştı ve bu ceketlerin sahiplerini bekleyen bu kadınları hepimiz merak ediyoruz. Uzun bir döneme yayılacağını bildiğim bu projeyi ilk ağızdan dinlemek için SHN ‘nin Yönetim Kurulu Üyesi sevgili Gülçin Durukal ile bir araya geldim.
Bu Ceket Kimin? Projesini neden Dünya Kadınlar Günü’nde lanse ettiniz?
Kadınlarımızdan ilham aldığımız, ağırlıklı kadın çalışanlarımızla, kadınlarımız için üretim yapan bir marka olarak, DNA’sını ilham veren kadınlar üzerine kuran bir markayız. SHN Kadınları ilk günden beri stilleriyle ve hayattaki duruşlarıyla; üzerinde taşıdıkları kıyafetlerin çok ötesinde kendinin en iyi versiyonu gösteren kadınlar için yola çıktı ve hep bu misyonla yoluna devam edecek. Kadınlarımız; tarih boyunca üreterek var oldu, cesaretiyle kendini ve etrafındakileri değiştirdi, ilhamıyla dönüştürdü. Bugün, artık yalnızca ilham veren değil; yöneten, karar alan, dünyaya yön veren kadınlarla şekillenen bir dünyaya uyanıyoruz. Dolayısla bu projenin çıkışı en çok 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne yakışacağını düşündüğümüz için bu özel günde lanse ettik.
Bu projenin içeriği nedir ve kim bu kadınlar?
2024’te Fortune 500 listesinde kadın CEO’ların oranı tarihi bir zirveye ulaştı. Kadın girişimcilerin sayısı 2,2 milyona çıktı. Yönetim kurullarında artık daha fazla kadın var, iş dünyasında kadınlar artık sadece yer almıyor, yön veriyor. SHN WOMAN olarak, bu değişimi görüyoruz ve inanıyoruz: Kadınların olduğu yerde dönüşüm vardır.
Bu yüzden, üretim bandımızdan çıkan her ceket, yalnızca bir kumaş değil, bir sembol. İşlenmiş her dikiş, bir başarı hikâyesine denk düşüyor. Her ilmek, bir kadının sınırlarını aşan cesaretini anlatıyor. Bizler de dünyayı dönüştüren kadınların hikâyelerini duyurmak ve bu gücü daha da ileri taşımak için bir yolculuğa çıktık. Çünkü başarı yalnızca bireysel değil, paylaşıldığında büyüyen bir miras olduğuna inanıyor, dünyayı değiştiren, dönüştüren kadınların hikâyesine ortak olmak için bu sezon ve önümüzdeki sezon ceketlerin sahipleriyle hep birlikte tanışacağız.
Öte yandan yoğun ve yorucu geçen dönemlerin ardından kısa seyahatler yapmak, insanın kendisiyle yeniden bağ kurmasını sağlayan değerli bir yöntemdir. Uzun zamandır ertelediğim Prag seyahati tam da böyle bir deneyim oldu benim için. Tarihin katmanları arasında yolculuk yaptığım Prag, mimarisiyle büyüleyici bir atmosfere sahip. Gotik ve barok tarzın eşsiz buluşmasına ev sahipliği yapan şehir, geçmişte yaşadığı imparatorluk dönemleri, Dünya Savaşları ve komünizmden bağımsızlığa uzanan hikâyesiyle her detayıyla beni kendine fazlasıyla çekti. Prag’da geçirdiğim kısa sürede içsel bir yolculuğa çıktım. Şehrin mimari zenginliği, kültür, sanatsal aktiviteleri ve Michelin yıldızlı restoranları keşfetmek hem ruhumu dinlendirdi hem de bana ilham verdi.
Moda markalarının gerçek insan hikâyeleriyle kurdukları bağ gibi, kişisel seyahatler de insanın kendi hikâyesini yeniden keşfetmesini sağlıyor. Bu anlamda, hayatımızdaki her hikâye, markaların yarattığı kampanyalar kadar özel ve ilham verici.
Sevgiyle kalın…

Kader Çorak
Fashion And Brands