Yazılar

Romantik bir kaçışın adresi “The Ritz-Carlton, Istanbul”

The Ritz-Carlton, Istanbul, ana restoranı Atölye ile Sevgililer Günü’nde damaklarda iz bırakmayı hedefliyor.

The Ritz-Carlton, Istanbul, boğaz manzarasıyla bütünleşen konaklama deneyimi, göz alıcı atmosferi ve özenle tasarlanmış hizmet algısıyla Sevgililer Günü’nü karşılıyor.

Michelin Rehberi gibi önde gelen gastronomi listelerinde yer alan Atölye, özel menü tasarımı ile aşkı unutulmaz kılıyor.

Şehrin gastronomi mirasına saygı duruşunda bulunan Atölye Restaurant, orijinal reçetelerle hazırlanmış 6 aşamalı menüsünü servis ediyor. Keçi peynirli çıtır kabak çiçeği, pancar reçeli, boz fıstık gibi belirgin aromalar sunan lezzetleri İskenderun ızgara karides ve nazuktan başlangıçları takip ediyor. Ördek etli mantarlı börek ve adaçayı sorbe damakta güçlü ve yoğun etki bırakırken cevizli dana incik ve sarı kız mantarı ise tamamlayıcı rol oynuyor.

Sevgililer Günü’nün vazgeçilmezi ise; beyaz çikolata köpüğü, gül jeli ve çilek sosla hazırlanan tatlı tabağı oluyor.

Bilgi: +90 533 745 30 68

Madhu’s Madnight Parti başlıyor

Swissôtel içinde yer alan ve İstanbul’un özel adreslerinden biri olan Madhu’s İstanbul; özel menüsü, kokteylleri ve muhteşem ambiyansından sonra şimdi de gerçekleşecek Madhu’s Madnight partileri ile şehrin ritmini artırıyor.

Işıkların ve gölgelerin dans ettiği ritimlerle dolu bir dünyanın kapılarını her cumartesi partileriyle aralayacak olan Madhu’s Madnight’ta her hafta farklı DJ performansları ile eğlence boyut atlayacak!

Açılış partisine özel DJ Tai Tayfun ve DJ Diana Swan performanslarını sergilerken, 18 Ocak’ta Orkun Bozdemir & Soul Grinders, 25 Ocak’ta Anatolian Sessions & Leyna ve 1 Şubat’ta ise People Like Us performanslarıyla Madhu’s Madnight partilerinde olacak.

Kumiko Sushi & More menüsünü yeniledi ​

CVK Park Bosphorus Hotel İstanbul’un yeni mekanı Kumiko Sushi & More, Uzak Doğu ve Japon mutfağının sevilen tatlarını içeren zengin menüsüne yeni lezzetler ekledi.

Uzak Doğu ve Japon mutfağının eşsiz tatlarını günümüz damak zevkine uygun bir şekilde yeniden yorumladı. Kendine has mutfak disiplini ile hem yenilikçi hem de geleneksel bir menü oluşturan ve Kumiko sanatından ilham alarak hazırlanan lezzetler kumiko felsefesiyle sunumlara aktarılıyor.

Yenilenen menü

Başlangıç menüsünde; Wakame Soup, Kani Salad yanında gyozalar, sebzeli ve karidesli çin böreği seçenekleri atıştırmalıklar arasında sunuluyor.

Sushi seçenekleri arasında; İka No Ebi Sushi Roll, UnagiTamago Roll, Tanuki Suzuki Ageno Roll ve Unagi TamagoRo seçenekleri bulunuyor. Tüm bunların yanında paket menüsünde; Jo Sushi Set ve Gyu Shgoyaki yer alıyor.

Özgün bir tatlı menüsü sunan Kumiko Sushi & More’da matchalı, vanilyalı ve çilekli mochiler, Japon cheesecake ve matcha dondurma tatlı tutkunlarını bekliyor.

Çalışanlara ve kalabalık gruplara özel menüler

Kumiko Sushi & More çalışanlara ve kalabalık gruplara hazırladığı menülerle de dikkat çekiyor. Yoğun iş temposuna mola vermek isteyenler için hazırlanan ve 12:00-15:00 saatleri arasında sunulan lunch menüde; Oyoko Donbiri, Jo Sushi, Tempura Tei, Tekka Donbiri, Tori Teriyaki, Yaki Sakana Tei, ChikkenKatsu Tei, Shake Donbiri  ve Gyu Shogayaki gibi lezzetler yer alırken ana yemeklerde Tori Kariaage, GyuShogayaki, Maguro Tataki, Yasai İtame, Gyuhire Teriyaki ve Tori Teriyaki bulunuyor.

www.kumikosushi.com.tr

Türkiye’de iç hat yolcularının birinci tercihi oldu

İstanbul Sabiha Gökçen (İSG) Uluslararası Havalimanı, 2024 yılında Türkiye’de iç hat yolcularının birinci tercihi oldu.

Türkiye’nin en büyük ikinci havalimanı olan İstanbul Sabiha Gökçen (İSG) Uluslararası Havalimanı’nın 2024 yılı verileri açıklandı. Merkez noktalara yakınlığıyla “şehrin havalimanı” olan İSG, hava, kara, deniz, yer altı ve yer üstü raylı sistem bağlantılarıyla ulaşımda ideal bir transfer noktası olarak öne çıkıyor. Havalimanı, misafirlerine sunduğu ulaşım kolaylığıyla 2024 yılında “iç hatlarda yolcuların en çok kullandığı havalimanı” unvanını kazandı.

Geçtiğimiz günlerde 24. yaşını kutlayan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı, 2024 yılını 41 milyon 488 bin 653 yolcu sayısına ulaşarak rekorla tamamladı. Ülkemizin en büyük hava yolu şirketlerinden Pegasus Hava Yolları ve AJet’in ana üssü olan İSG’de yıl boyunca toplam iç hat yolcu sayısı 19 milyon 530 bin 169, dış hat yolcu sayısı ise 21 milyon 958 bin 484 kişi oldu. 2024 yılında havalimanındaki transfer yolcularının sayısı 3 milyon 785 bin 593 kişi oldu.

2024 yılında Sabiha Gökçen’de iç hatlarda 110 bin 695, dış hatlarda 131 bin 672 sefer yapılırken, toplam uçuş sayısı 242 bin 367 olarak hesaplandı.

İSG, 2024’te 15 dış hat ve 1 iç hat olmak üzere toplam 16 yeni destinasyonu bağlantı ağına ekleyerek uzakları yakınlaştırdı. Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı, 2024’te dünyada en fazla ziyaret edilen şehirler arasında yer alan İstanbul’u, 51 ülkede 38 iç hat ve 103 dış hat olmak üzere toplam 141 destinasyon ile buluşturdu.

2024’te en çok tercih edilen rotalar dış hatlarda Lefkoşa, Londra ve Köln olarak sıralanırken, iç hatlarda ilk üçe giren popüler destinasyonlar Antalya, İzmir ve Trabzon oldu.

Tülin Akkaş’ın 4. kişisel resim sergisi

Tülin Akkaş’ın eserlerinde, iç içe geçmiş, birbirine karşıt, kimi zaman da birbirini besleyen, gerçekliğin ötesinde sınırları olmayan bir dünyanın temsili sunulurken, sanatçı kendi algıladığı nesnel gerçeğin düşündeki yansıması ile hareket ediyor. Hayal gücü, gerçeklikten kaçışın kapılarını aralarken, düşsel olarak özgürce gezindiği diyarlardaki içsel keşiflerinin yüzeylere yansıyan yolculuğu olarak tanımlıyor çalışmalarını. Bu yolculukta, kaosun yoğunluğu kadar dinginlik arayışı da bulunuyor. Her katman, sanatçının kendi varoluşuyla yüzleştiği, çıkmazlarla mücadele ettiği ve nihayetinde dinginliğe ulaştığı bir süreci görünür kılıyor. İzleyiciyi kendi içsel gerçekliğini sorgulamaya ve hayal dünyasının renkli kaosuna adım atmaya davet ediyor.

2004 yılından itibaren birçok karma sergide yer alan Akkaş, 2010 yılında İstanbul’da gerçekleştirdiği ilk kişisel sergisiyle dikkat çekti. 6 Şubat – 23 Şubat 2025 tarihleri arasında Galeri Deniz’de izleyiciyle buluşacak olan 4. kişisel sergisi “EŞİKTE” (Hakikat ve Hayalin Eşiğinde) ile sanatseverlere yeni bir perspektif sunmaya hazırlanıyor. Halen kendi atölyesinde üretimlerini sürdüren Tülin Akkaş, resimlerinde keşif ve farkındalığı merkeze alarak sanatsal yolculuğunu derinleştirmeye devam ediyor.

GALERİ DENİZ – DENİZBANK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Esentepe, DenizBank Genel Müdürlük, Büyükdere Cd. No:141, 34394 Şişli/İstanbul

Sergi haftanın yedi günü 09:00-18:00 arası ziyarete açıktır.

Sergi Tarihi: 06.02.2025 – 23.02.2025

Avrupa’yı balıkla buluşturduk

Türk Su ürünleri sektörü, 2024 yılında ihracatını yüzde 20’lik artışla 1 milyar 679 milyon dolardan 2 milyar 19 milyon dolara taşıdı. Su ürünleri sektörü ilk kez 2 milyar doları aşmanın gururunu yaşıyor.

Levrek zirvede yerini korudu

Su ürünleri ihracatında levrek 570 milyon dolarla liderliğini sürdürdü. Levrek ihracatı 2023 yılına göre yüzde 10 artış gösterdi.

Levrek ihracatında ilk üç ülke 126 milyon dolarla İngiltere, 85 milyon dolarla İtalya ve 84 milyon dolarla Hollanda oldu.

Su ürünleri sektöründe Türkiye’nin en çok ihraç ettiği ikinci balık türü, ihracatını yüzde 22 artırarak 417 milyon dolardan 508 milyon dolara çıkaran çipura oldu.

Çipura ihracatında İtalya 100 milyon dolarla ilk sırada yer alırken, İtalya’yı 75 milyon dolarda Yunanistan ve 72 milyon dolarla Hollanda izledi.

Türk somonu ihracatı 500 milyon dolara dayandı

2023 yılında 350 milyon dolar Türk somonu ihracatı 2024 yılında yüzde 31’lik artışla 497 milyon dolara ulaştı.

Rusya Federasyonu 356 milyon dolarla Türk somonu ihracatında açık ara liderliğini sürdürürken Almanya’ya 36 milyon dolarlık, Vietnam’a 26 milyon dolarlık Türk somonu gönderdik.

Orkinos ihracatı 2024 yılında yüzde 153’lük rekor artışla 51 milyon dolardan 129 milyon dolara çıktı.

Orkinos ihracatımızın 99 milyon dolarlık büyük dilimi Japonya’ya yapılırken, Güney Kore 29 milyon dolarlık orkinos talep etti.

Alabalık ihracatı 117 milyon dolar olurken, kaya levreği ihracatından 25,5 milyon dolar döviz geliri elde edildi. Diğer su ürünleri ihracatımız yüzde 16’lık artışla 181 milyon dolardan 210 milyon dolara yükseldi.

Almanya, 52 milyon dolarlık alabalık talebiyle birinci ülke olurken, Almanya’yı 18 milyon dolarla Rusya ve 9,5 milyon dolarla Hollanda takip etti.

Beta Tea’den Sevgililer Günü hediyeleri

Türkiye’nin yenilikçi çay markası Beta Tea, Sevgililer Günü’nün romantik ruhunu yansıtan ve özel kalp tasarımlı kutularıyla göz kamaştıran Beta Tea “Aşk Koleksiyonu” ile seven kalpler için eşsiz bir hediye alternatifi sunuyor. Çay severlere farklı ve unutulmaz bir deneyim yaşatacak olan Aşk Koleksiyonu’nun yanı sıra sımsıcak bir Sevgililer Günü için pek çok farklı hediye seçeneği bulunan Beta Tea, aşkı her dem yaşatıyor.

Dünyanın farklı bölgelerinden özenle seçilmiş çayları içeren Dünya Çayları Koleksiyonu, doğanın şifalı bitkileri ve meyve tanelerinden oluşan Wellness Koleksiyonu, My Gourmet Çay Serisi ve kahve tutkunlarını mutlu edecek A’la Türk Kahvesi, Beta Tea’nin Sevgililer Günü sürprizlerinden yalnızca birkaçı…

Costa Coffee’den sevgililere özel kalp kuvasan

Costa Coffee, Sevgililer Günü’ne özel lezzetleriyle misafirlerine kalpleri ısıtan tatlar sunuyor. Sevgiyi paylaşmanın tatlı bir yolu olan ve bu özel dönem için hazırlanan kalp kruvasan ve marmelat dolgulu kruvasan çeşitleri ise Costa Coffee’nin keyifli atmosferinde sevenlerini bekliyor.

Yiyecek menüsüne eklenen kalp kuvasan ve marmelat dolgulu kruvasan çeşitleri, 14 Şubat’ın keyfini çıkarmak isteyen çiftler için Costa Coffee’de yerini alıyor. Sadece Rainforest Alliance sertifikalı kahve çekirdekleriyle hazırlanan özel kahveler ise bir araya gelinen bu özel anlarda tatlıların eşlikçisi oluyor.

Karpal Tünel Sendromu’na karşı etkili önlemler!

Modern çağda yoğun teknoloji kullanımının da etkisiyle ülkemizde hızla yaygınlaşan Karpal Tünel Sendromu, yaşam kalitesini son derece olumsuz etkiliyor. Özellikle 40-60 yaşları arasında yaygın görülen ve sıklığı erkeklerde ilerleyen yaşla, kadınlarda ise menopozla birlikte artan bu hastalığın kişiyi adeta canından bezdirdiğini belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Kahraman Öztürk “Günlük yaşantımızda en sık kullandığımız organımız ellerimiz. El bileğinde sinir sıkışması sonucu ortaya çıkan Karpal Tünel Sendromu ihmal edilmemesi gereken önemli bir hastalık. Ancak hastalar çoğu kez ilerlemiş sorunlarla doktora başvurarak erken tanı ve tedavinin imkanlarını kaçırabiliyorlar” diyor. Prof. Dr. Kahraman Öztürk, toplumda yaygın görülmesine rağmen yeterli farkındalığın bulunmadığı Karpal Tünel Sendromu hakkında bilinmesi gereken 5 kritik noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Kahraman Öztürk

Prof. Dr. Kahraman Öztürk

  • Hastalığa zemin hazırlayan etkenlere dikkat!

Karpal Tünel Sendromuna yol açan risk faktörleri arasında; uzun süreli ve aralıksız el bileği bükülü pozisyonda bilgisayar ve klavye kullanımı, çalgı çalmak gibi tekrarlayan el ve el bilek hareketleri, şişmanlık, hamilelikte sıvı tutulumunun yol açtığı ödem, diyabet (şeker hastalığı), hipotiroidi gibi hormonal bozukluklar ve romatoid artrit gibi enflamasyon ile seyreden hastalıklar önemli rol oynuyor. Hastalık ayrıca karpal kanal içinde yer alan gangliyon kisti gibi tümoral yapıların basısı ya da kötü kaynamış el bilek kırıkları sonrası da görülebiliyor.

  • Bu şikayetlerle kendini gösteriyor!

Prof. Dr. Kahraman Öztürk hastalığın başlıca belirtilerini şöyle açıklıyor: “Başlangıçta hafif dokunma ve basınç duyularında kayıplar gözlenir. Hastaların en belirgin şikayetleri; baş parmak, işaret ve orta parmak ile yüzük parmağın dış yarısında kısmi ya da tam duyu kaybı, başparmak kas bölgesinde erime, elde terleme bozukluğu ve gece ellerinde sızlama ve uyuşma ile uykudan uyanmadır. ‘Gece uykudan uyanıyorum ve elimi nereye koyacağımı şaşırıyorum’, ‘eşyaları düşürüyorum’ gibi şikayetlerle başvuruyorlar. Ayrıca topluiğne gibi küçük nesneleri kavrama ve tutmada güçlük çektiklerini ve anahtarı tutamadıklarını, omuzlarına yayılabilen ağrının da yaşam kalitelerini düşürdüğünü belirtiyorlar.”

  • El becerisi kaybına yol açabiliyor!

Başlangıçta elde duyu azalması şikayetleri ile kendini gösteren Karpal Tünel Sendromu’nun erken evrelerinde median sinirin dağılım bölgesinde ağrı, uyuşma ve karıncalanma şikayetleri olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk “Sürecin son aşamasında ise; sinir üzerine artan bası sonucu başparmak tenar kas grubunda erime ile kas gücü ve el becerisi kaybı meydana gelebilir. Gece yarısı parmaklarında sızlama ile uyanan hastalar eldeki ağrı ve uyuşmanın geçmesi için ellerini sallarlar ve ellerinin pozisyonunu sürekli değiştirme ihtiyacı hissederler” diyor.

  • Karpal Tünel Sendromu’na karşı etkili önlemler!

El bileğini zorlayan, tekrarlayıcı hareketlerden kaçının. Ellerinizi ve el bileklerinizi zorlamayacak ama güçlendirecek egzersizler yapmak ödemi önleyeceği ve kasları güçlendireceği için koruyucu olacak, şikayetleri de azaltacaktır. Sürekli bilgisayar kullanıyorsanız dik tıklama cihazı (fare) kullanmanız, elinizin bükülü çalışmasını önleyerek şikayetlerinizin ortaya çıkmasını önleyecektir. Müzisyenler ve diş hekimlerinde el bilek ve parmak kullanımının doğru pozisyonda kullanıma modifiye edilmesi de şikayetleri azaltır veya ortadan kaldırır.

  • İleri evrede cerrahi tedavi gerekiyor

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Kahraman Öztürk erken tanının, tedaviyi kolaylaştırdığını vurgulayarak, tedavinin, hastalığın şiddetine göre şekillendiğini söylüyor. Erken evrede ilaç tedavisi, fizik tedavi ve egzersiz, ortopedik cihazlar ve yaşam tarzı değişiklikleri ile şikayetlerde düzelme olmaması durumunda cerrahi tedaviye başvurduklarını belirten Prof. Dr. Öztürk “Konservatif tedavinin yarar sağlamadığı hastalar ile bulguları ilerleyen ve geç dönemde başvuran ileri evre hastalarında cerrahi tedavi yapılır. Ameliyat sonrası, hastaların bir hafta süre ile el bileği hareketlerini kısıtlaması ve nötral pozisyonda üç hafta gece ateli kullanması önerilir. Hastalar, 3-4 hafta sonunda tüm el ve el bilek aktivitelerine başlaması için teşvik edilir. Başparmak bölgesindeki kasların eridiği ileri evrelerde el becerisini tekrar kazanmak için tendon transferi yapılabilir” diyor.

“Alerjisi geçmiştir” düşüncesiyle bu hatayı asla yapmayın!

Çağımızın önemli bir sorunu olan besin alerjisi son yıllarda çocuklarda daha yaygın görülüyor. Yapılan araştırmalar;  çocuklarda besin alerjisinin son 20 yıl içinde 2-3 kat arttığını gösteriyor. Bu artışla birlikte, dünyada ve ülkemizde her 100 çocuktan yaklaşık 8’inde besin alerjisi oluştuğu belirtiliyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde şehirleşme, hareketsiz yaşam gibi yaşam tarzındaki değişiklikler, hava kirliliği ve kimyasal maruziyet gibi çevresel faktörler, çocukların mikroorganizmalar ile yeterince temas etmemesi, cilt veya bağırsak gibi koruyucu yapıların zarar görmesi ve beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler, çocuklarda gelişen besin alerjisinin temel nedenlerini oluşturuyor.  Acıbadem Ataşehir  Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız,  bağışıklık ve sindirim  sistemi henüz tam olarak olgunlaşmadığı için besin alerjisine en sık bebeklik ve erken çocukluk dönemi olan ilk 3 yaşta rastlandığına dikkat çekerek,   “Besin alerjisi çocuğun beslenmesini kısıtlayarak büyüme ile gelişmeyi olumsuz etkileyebiliyor ve yaşam kalitesinde düşüşe yol açabiliyor, dahası nefes darlığı gibi ciddi reaksiyonlar oluşturabiliyor. Bu nedenle çocuğunda besin alerjisi olduğunu düşünen ebeveynlerin hemen bir çocuk alerji hekimine başvurmaları gerekiyor. Besin alerjisi ebeveynleri çok kaygılandırsa da aslında doğru tanı, güvenli bir diyet ve acil durum hazırlığıyla çocukların sağlıklı bir yaşam sürmeleri sağlanabiliyor” diyor.

Dr. Ezgi

Dr. Ezgi Topyıldız

Alerjiye neden olan 170’ten fazla besin tanımlanmış!

Günümüze kadar, besin alerjisine neden olabilen 170’ten fazla besin tanımlanmış. Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız, ancak bu besinlerin sadece bazılarının yaygın olarak alerjiye yol açtığını belirterek, “Çocuklarda en sık alerjiye neden olan besinler; inek sütü, yumurta, soya, buğday, yer fıstığı, kuruyemişler, balık ve kabuklu deniz ürünleridir. Bunlar arasında yer fıstığı ve kabuklu deniz ürünleri daha ciddi reaksiyonlar oluşturabiliyor” bilgisini veriyor.

Sadece koklamak bile yeterli gelebiliyor!

Bazı besin alerjileri ilerleyen yaşla birlikte kaybolabiliyor. Özellikle süt, yumurta ve buğday alerjisi olan çocukların önemli bir kısmında bu alerjenler gerileme eğiliminde oluyor. Bununla birlikte yer fıstığı, kuruyemiş, balık ve kabuklu deniz ürünleri gibi besinlere karşı olan alerjiler yaşam boyu devam edebiliyor. Besin alerjisi oluşması için her zaman besinin yenmesi gerekmiyor. Bazı durumlarda besinin kokusunu solumak veya deriye temas etmesi de alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor.

Alerjisi geçmiştir düşüncesiyle “az miktarda” da olsa asla!

Çocuklarda besin alerjisinde bazı kurallara dikkat etmek ise yaşamsal önem taşıyor. Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız, alerjen içeren besinleri “Çocuğumun besin alerjisi artık geçmiştir” düşüncesiyle “az miktarda” da olsa asla denememeniz gerektiği uyarısında bulunarak, “Zira, alerjen besinler çok küçük miktarlarda bile ciddi reaksiyonlara neden olabiliyor. Besin alerjisi olan çocuklar hekimleri tarafından genellikle 3-6 ay aralıklarla takip ediliyor. Alerjinin zamanla geçtiğine ancak doktor kontrolünde karar verilebiliyor. Diğer taraftan, besinleri diyetten çıkarmak çocuklarda beslenme yetersizliklerine yol açabiliyor. Bu nedenle hekim önerisi olmadan gelişigüzel diyet uygulamaktan da kaçınmak gerekiyor” diyor.

En sık cilt sorunları yaşansa da, dikkat!

Besin alerjisinde ilk belirtiler sıklıkla kızarıklık, kurdeşen, şişlik ve kaşıntı şeklinde cilt bulgularıyla ortaya çıksa da diğer sistem tutulumları da sık görülüyor. Besin alerjisinin belirtileri hafif başlayabiliyor, ancak ilerleyerek ciddi reaksiyonlara dönüşebiliyor. Özellikle dudak, dil ve boğaz şişmesi, nefes darlığı veya bilinç değişikliği gibi belirtiler acil müdahale gerektiriyor.  Dr. Ezgi Topyıldız, besin alerjisinin en yaygın belirtilerini şöyle sıralıyor:

Ciltte: Kurdeşen (ürtiker), egzama alevlenmeleri, kaşıntı, kızarıklık, döküntü.

Sindirim sisteminde: Karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal veya kanlı, mukuslu dışkı.

Solunum sisteminde: Burun akıntısı, hapşırık, öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum, boğazda kaşıntı hissi.

 

Belirtiler günler sonra bile başlayabiliyor! 

Besin alerjisi, besinlerin içerdiği proteinlere karşı bağışıklık sistemimizin verdiği anormal yanıt sonucu oluşuyor. IgE aracılı ve non-IgE (IgE dışı) aracılı olmak üzere iki mekanizmayla gelişiyor.

IgE aracılı mekanizma: Bağışıklık sistemi, besin proteinlerini tehdit olarak algılayarak IgE antikorları üretiyor. Besin alerjeni vücuda tekrar girdiğinde, IgE antikorları mast hücrelerinden histamini ve diğer kimyasalları serbest bırakıyor. Bu kimyasallar genellikle dakikalar veya saatler içinde pek çok reaksiyona neden olabiliyor.

Non-IgE aracılı mekanizma: IgE antikorları rol oynamıyor, alerjik reaksiyon bağışıklık sistemindeki T hücreleri gibi farklı hücresel mekanizmalar üzerinden gerçekleşiyor. Alerjik reaksiyonlar daha geç ortaya çıkıyor ve belirtiler besin alerjenine maruz kaldıktan saatler veya günler sonra görülüyor.

TEDAVİDE 5 KRİTİK KURAL!

Besin alerjisinin tedavisinde en temel hedef, çocuğun güvenliğini sağlamak ve yaşam kalitesini artırmak. Çocuk Alerjisi Uzmanı Dr. Ezgi Topyıldız, besin alerjisinin tedavisinde 5 kritik kuralı şöyle özetliyor:

Alerjen besinin diyetten çıkarılması

Alerjiye neden olan besin veya besinler diyetten tamamen çıkarılıyor. Ebeveynlere etiket okuma alışkanlığı kazandırılıyor ve besinlerin gizli kaynakları hakkında bilgi veriliyor. Çocuğa, yaşına uygun şekilde, hangi besinlerden kaçınması gerektiği anlatılıyor.

Beslenme ve takviye planı

Alerjen besinin diyetten çıkarılmasıyla gelişebilecek besin eksikliklerini önlemek amacıyla çocuğa özel beslenme planı oluşturuluyor. Örneğin, süt alerjisi olan çocuklarda kalsiyum ve D vitamini takviyeleri gerekebiliyor.

Acil durum yönetimi

Ciddi reaksiyon riski taşıyan çocuklar için adrenalin oto-enjektörleri reçete ediliyor. Aileler, bakıcılar ve okuldaki yetkililer çocuğun besin alerjisi konusunda bilgilendiriliyor ve acil durumlarda nasıl müdahale edileceği öğretiliyor.

Oral immünoterapi (OIT)

Tercihen 4 yaş üzerinde, besin alerjisi gerilememiş olan çocuklarda, doktor kontrolünde, düşük dozlarla başlanarak, alerjen besinin toleransının artırılması hedefleniyor. Dr. Ezgi Topyıldız, bu sayede bağışıklık sisteminin zamanla alerjen besini “tanımaya” başladığını ve tepkilerini azalttığını belirterek, “Bu yöntemle, özellikle yer fıstığı, süt ve yumurta gibi yaygın alerjenlere karşı kazara maruziyet durumunda oluşabilecek hayati tehlikenin azaltılması sağlanıyor. Yöntem sayesinde çocuk ve ailesinin günlük yaşam kalitesi önemli ölçüde artıyor” diyor.

Düzenli takip

Besin alerjisi zamanla kaybolabildiği için çocuğun düzenli olarak çocuk alerjisi uzmanı tarafından takip edilmesi gerekiyor.