Yazılar

Obeziteye karşı buse formülü

Obeziteye karşı buse formülü

Dünyada ve ülkemizde Tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, inme ve çeşitli kanser türler gibi bulaşıcı olmayan sağlık sorunları için en büyük risk faktörü olan obezite yaygınlaşarak büyük bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Oysa basit yöntemlerle alınan önlemler sayesinde obezite krizi kolaylıkla çözülebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Gastroenteoroloji Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Ümit Koç, “Avrupa Obezite Günü” nedeniyle obeziteyi önlemenin yolları hakkında bilgi verdi.

Özellikle 1975 yılından bu yana obezite oranlarının neredeyse üç katına çıktığı; çocuklarda ve ergenlerde bu oranın beş kat arttığı bilinmektedir. Obezite hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde tüm sosyal gruplardan ve her yaştan insanı etkileyen bir sağlık sorunu olmuştur. Obezitenin diyabet, kalp- damar hastalıkları, hipertansiyon, inme ve kanser  gibi hastalıklar için önemli bir risk faktörü olduğu söylenebilir. Obezite genel tanımı itibariyle vücuttaki yağ dokusunun olması gerekenin çok üzerine çıkması nedeniyle oluşan bir sağlık sorunudur. Vücut Kitle İndeksi 30’un üzerinde olan kişiler obezite hastası olarak kabul edilmektedir. Son 20-40 sene içinde obezite oranları oldukça yükselmiştir. Değişen beslenme ve yaşam alışkanlıkları obeziteyi tetiklemeye devam etmektedir.

Pause Sağlık

Düzensiz beslenme ve egzersiz eksikliği obeziteyi getiriyor
Günümüzde birçok hazır gıdaya çok kolay biçimde ulaşabilmektedir. Bu gıdaların sindirimi de hızlıdır ve fazla enerji gerektirmez. Bu da küçük yaşlardan itibaren beslenme bozukluğunu beraberinde getirmektedir. Daha pratik ve kolay hazırlandığı için bu tür beslenme popülerdir. Bu nedenle de beslenme bozukluğu meydana gelmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle hayatın kolaylaştığı son 20 senede egzersiz yoksunluğu da ortaya çıkmaktadır. Düzensiz beslenmeye ek olarak kişiler aldıkları kalorileri kullanamadıkları için vücutta yağ olarak depolanmaktadır. Bunun yanında özellikle geç saatlerde kullanılan elektronik cihazlar uyku düzenini etkilemekte, metabolizmamızın düzeni için gerekli melatonin hormonu üretimini etkilemekte ve bu da gündelik yaşamda stres olarak bize geri dönmektedir. Tüm bu bileşenler Obezite ve onun doğurduğu birçok hastalığın pençesine düşmemize zemin hazırlamaktadır.

Yetersiz uyku hormonları vuruyor
Kilo almanın en yaygın nedeni çok yiyip, az hareket etmek olarak bilinse de, yetersiz uyku da obeziteye zemin hazırlamaktadır. İnsan vücudu güneş batımından, güneş doğumuna kadar uyumak üzere programlanmıştır. Yetersiz uyku, doygunluk sinyalini veren leptin hormonunda düşüşe neden olmaktadır. Bu hormonun az salgılanması açlık olmadığı halde beyne yemek yeme sinyali göndermektedir. Bu da fazladan yemeye neden olmaktadır. Bunun yanında yetersiz uyku strese sebep olmaktadır. Yetersiz uyku kortizon hormonu seviyesini yükselterek iştahın da artmasını sağlamaktadır. Bu da obeziteye zemin hazırlamaktadır.

Obeziteye dört adımlı önlem
Obezitenin pençesine düşmemek için pratik yöntemler uygulanması önemlidir. Bu yöntemlerin bütününü, baş harflerini yan yana koyarak BUSE formülü olarak özetlemek mümkündür:

 Beslenme alışkanlıklarını değiştir: Taze meyve ve sebzelerden zengin, hazır gıdalar yerine ev yapımı besinlerden oluşan, Akdeniz tipi beslenme obeziteyi önlemekte önemlidir. Bunun yanında fast-food yiyeceklerden uzak durmak, şekerli ve asitli içecekleri tüketmemek, vücudun kendisini yenileyebilmesi için yeterli miktarda su temel besin ögelerini barındıran bir beslenme düzenine geçmek obeziteye karşı savaşta rol oynamaktadır.

Uyku düzenini kur: Yeterli uyumamak hormonal düzensizliklere neden olurken obeziteye de davetiye çıkarabilmektedir. Kişilerin son zamanlarda uyumadan önce TV, cep telefonu ya da tablet kullanımında yoğunlaştıkları bilinmektedir. Bu tür cihazların yatak odasından içeri alınmaması kaliteli uyku için önemlidir. Uyumadan önceki son iki saat ekrandan uzaklaşmak, yatılan odayı havalandırmak, karanlık ve sessiz bir ortam sağlamak da uykunun kalitesini etkileyen faktörler arasındadır. Yeterli ve sağlıklı uyku, vücudumuzun stresini azaltarak hem kilo vermemizde hem de bağışıklık sistemimizin sağlam olmasında önemli bir yere sahiptir.

Stres kontrolünü sağla: Gündelik yaşamda yaşanan stres kortizon hormonu seviyesini yükselttiği için iştahı da otomatik olarak artırır. Bu nedenle stres faktörü ortadan kaldırılmalıdır. Günümüzde bu çok mümkün olmasa da stres ile baş etmek için birçok etkili yolun olduğunu unutmamalıyız. Yeni hobiler edinmek, trafikten mümkün olduğunca uzak durmak için gerekli akılcı girişimler yapmak (ev iş yeri arası mesafeyi kısaltmak, bisiklet gibi alternatif yöntemler) stresle başa çıkmaya yardımcı olabilir.

Egzersizi hayatının içine yerleştir: Gündelik hayatın yoğunluğunda pek çok kişi egzersiz yapmaya fırsat bulamamaktadır. Eğer egzersize zaman yoksa işe ya da okula giderken toplu taşıma araçları tercih edilebilir. Ya da uygun havalarda yürüyüş, bisiklet gibi alternatif yöntemler kullanılabilir. Servis kullanılıyorsa bir ya da iki durak öncesinde inilip yürünebilir. Asansör yerine merdiven kullanımı artırılabilir. Ev içinde yapılabilecek basit etkinlikler bile yardımcı olacaktır. Sabah yarım saat erken kalkınca yapabilecek bir sürü egzersiz mevcuttur.

Obezite cerrahisi sonrası eski alışkanlıklara dönülmemeli
Obezitede beslenme tedavisi, fiziksel aktivite, davranış değişikliği başarı sağlamaktadır. Eğer yine de başarılı olunamıyorsa cerrahi yöntemlerle obezitenin tedavisi mümkündür. Ancak bu tedavi sonrasında da eski alışkanlıklara geri dönmek cerrahi ile kaybedilen kiloların zamanla geri alımına neden olacaktır. 18-65 yaş arası, vücut kitle indeksi 40 üzerinde olan kişiler ile vücut kitle indeksi 35 ve üzeri olup obezite ile ilişkili bir hastalığı olan bireyler, eğer tedavi edilmemiş bir psikolojik rahatsızlıkları ya da anesteziye engel bir durumları yoksa, alkol- sigara gibi bağımlılıkları bulunmuyorsa ve bu konuda isteklilerse obezite ameliyatı olabilir.

Koronavirüs sonrasına da dikkat

Koronavirüs sonrasına da dikkat

Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, akciğer üzerindeki etkisinin yanında beyin ve sinir sistemi üzerinde de hasar bırakabiliyor. Özellikle riskli grupta yer alıp koronavirüs olan kişiler hastalık sonrası inme ve beyin kanaması riski taşıyabiliyor. Koronavirüs geçirenlerin kısa ve uzun vadede; ani ve şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, konuşma güçlüğü, baş dönmesi, görsel bozukluklar ve yüzde çarpılma gibi belirtilere dikkat etmesi hayati önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Gökalp Silav, koronavirüs ile beyin kanaması ve inme arasındaki bağlantı hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık

Koronavirüs sinir sistemini de etkiliyor

Dünya çapında yayılan ve tüm ülkelerde ciddi problemlere yol açan koronavirüs hastalığı alınan önlemlere rağmen devam etmektedir. Mutasyonlar ile hastalığın yaygınlığı artarken ciddi ekonomik ve sağlık problemlerine yol açmaktadır. Asıl olarak damarları ve akciğerleri etkileyen koronavirüs hastalığı direk ve dolaylı olabilecek şekilde sinir sistemini de etkileyebilmektedir. Sinir sistemi açısından bakıldığında pandeminin başlangıcından itibaren ciddi beyin kanamaları ve beyin damar tıkanıklıklarını Covid 19 ile ilişkilendiren çalışmalar bulunmaktadır.

Genç hastalarda inme yaygınlaştı

Beyin kanaması veya damar tıkanması şeklinde ortaya çıkan beyin inmeleri genellikle yaşlı hastalarda izlenirken, koronavirüs ile ilişkili olan inmeler genç hastalarda da izlenmeye başlamıştır. Koronavirüs pandemisi sonrasında ortay çıkan bu durum yurtdışı ve yurtiçinden yapılan yayınlarda ortaya konulmaktadır. Koronavirüs tanısı, yapılan testlerle kesinleşen hastalarda iyileşme sonrasında bile ortaya çıkabilen inme genellikle beyinde damar tıkanıklığı olarak izlenirken daha az bir oranda beyin kanaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu hastalarda ortaya konulan problem beyin damarlarının virüs nedeni ile bir şekilde hasar görmesidir. Yine de hastalığın ortaya çıkış mekanizması tam olarak ortaya konulamamıştır.

Koronavirüsü atlattım, tehlike geçti sanmayın

Koronavirüs ile beyin damar tıkanıklığı veya beyin kanamaları arasındaki ilişkinin anlaşılması, yüksek oranda can kaybı ile sonuçlanan bu durumun önüne geçilebilmesine olanak sağlayabilmektedir. Koronavirüs asıl olarak akciğerleri etkilemektedir. Koronavirüs hastalığına yakalanan kişiler tam iyileşme olduğunda normal yaşamlarına dönebilmektedir. Ancak kanama veya damar tıkanması ölümcül seyrettiğinden tüm şüpheli durumlarda hastalar Koronavirüs açısından da tetkik edilmelidir. Koronavirüs sonrasında inme, hastaların bir kısmında erkenden ortaya çıkarken daha az bir kısmında geç dönemde yaşanabilmektedir. İyileşme olan hastalarda bile inme akılda tutularak tedaviler ona göre düzenlenmelidir.

Koronavirüs sonrası bu belirtileri dikkat!

Koronavirüs hastası olan ve tamamen iyileşen hastaların sonrasında beyin kanaması ve inme belirtilerine dikkat etmesi hayati önem taşımaktadır.

  • Ani ve şiddetli baş ağrısı,
  • Bulantı-kusma, konuşma güçlüğü ve baş dönmesi,
  • Nöbet geçirme,
  • Görsel bozukluklar,
  • Hareket bozuklukları,
  • Yüzde çarpılma
  • Konuşma ve algısal problemler,
  • Davranış değişiklikleri,
  • Denge ve koordinasyon bozuklukları,
  • Kısa dönemli hafıza problemleri ve bilinç bozukluğu gibi belirtiler yaşayanların zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir.

Bayramı kilo almadan geçirin

Bayramı kilo almadan geçirin

Bayramlar büyük küçük herkesin özlemle beklediği, ailelerin buluştuğu ve hasret giderdiği kültürümüzün de önemli parçalarından biridir. Ancak bu yıl da Ramazan Bayramı koronavirüs pandemisi için planlanan tam kapanma sürecinde yer alıyor. Bayramda misafir ağırlanamayacak olsa da, bu durum çeşit çeşit yemekler ve tatlılar yapmaya engel görünmüyor. Ancak hareketsizliğin en üst seviyeye çıktığı bu günlerde beslenme düzenine dikkat edilmemesi, kilo alımı ve sindirim problemlerini kaçınılmaz hale getirebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. N.Sinem Türkmen, Ramazan Bayramı’nda kolaylıkla uygulanabilecek beslenme önerilerinde bulundu.

Memorial Şişli Hastanesi

Klasik bayram beslenmenizin dışına çıkın 

Tüm bayram boyunca evde olunacağı ve hareket kabiliyeti iyice kısıtlanacağı için ani beslenme değişikliklerinde bulunmak, fazla yemek ve tatlı tüketmek mide-bağırsak problemleri başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, her zamanki beslenme düzeninden fazla dışarı çıkmayarak, hafif yiyecekler ve tatlılar tercih etmek daha rahat ve hafif bir bayram geçirilmesini sağlayacaktır.

Bayram kahvaltınızı hamur işleri, kızarmış ve işlenmiş besinlerle yapmayın

Bayram sabahında sağlıklı bir kahvaltı yaparak güne başlanabilir. Kahvaltıda patates kızartması gibi fazla yağlı yiyecekler, salam, sosis, sucuk gibi kolesterol ve tuz içeriği yüksek işlenmiş etler, poğaça, börek gibi kan şekerini hızlı yükseltecek beyaz unlu mamuller tüketilmemelidir. Bunun yerine mantar, biber gibi çeşitli sebzeler kullanılarak yapılmış omlet veya menemen ile az yağlı peynir, zeytin, bal, şekersiz çay ve tam tahıllı ekmek veya tam buğday unu ile yapılmış ürünler tüketerek sağlıklı ve keyifli bir bayram sabahı geçirilebilir.

Lifli besinler bağırsak hareketlerini düzenliyor

Öğle veya akşam öğünlerinde, bağırsak hareketlerini düzenlemek için lif içeriğinden zengin salata, sebze veya kurubaklagil yemekler tercih edilebilir. Daha uzun süre tokluk ve kan şekeri dengesi sağlaması açısından da öğüne proteinden zengin ızgara veya fırında pişirilmiş et/tavuk/balık ve yoğurt eklenebilir.

Ev yapımı dondurmalar ve içecekler hazırlayabilirsiniz

Gün içerisinde açlık hissedildiği zaman 1 porsiyon meyve ve 1 bardak süt veya kefir ile bir ara öğün yapılabilir. Eğer tatlı tüketilecekse, ara öğün olarak şerbetli tatlılar yerine 1 küçük kase sütlü tatlı veya 1 top vanilyalı dondurma tercih edebilir. Kişi dondurma olarak da evde donmuş muz, çilek ve süt, yoğurt, bal gibi malzemelerle kendi hazırladığı serin tatları tercih edebilir.

 Uykudan 4 saat önce yemeyi bırakın

Ramazan ayı boyunca oruç tutarak midesini dinlendirmiş bireyler, öğün sayısını kademeli olarak artırmalı, öğünlerinin arasında 3-4 saat ara vermelidir. Yemekler iyice çiğnenmeden yutulmamalı ve hızlı yemek yenmemelidir. Sahur yapmaktan kalma bir alışkanlıkla gece yemek yemeye veya atıştırmalık yapmaya devam etmemeli, kilo artışına ve uyku kalitesinin de bozulmasına sebep olacağı için uyumadan 3-4 saat önce besin tüketimi sonlanmalıdır.

Bol hareket ederek kabızlığı önleyin

Yetersiz sıvı alımı da kabızlık, ödem, şişkinlik gibi problemlere neden olabilmektedir. Bu nedenle bir insan günde ağırlığı başına 30 ml su (kg x 30 ml) tüketmeye özen göstermelidir. Sıvı alımı ödem atmaya yardımcı içeceklerle desteklenebilir. Ayrıca gün içinde bol bol hareket etmek ve egzersiz yapmak da kabızlık şikayetlerinin azalmasına yardımcı olmaktadır.

COVID-19’un etkileri uzun dönem etkileri devam edecek

COVID-19’un etkileri uzun dönem etkileri devam edecek

Bugüne kadar milyonlarca insanı etkileyen COVID-19 virüsü, hastalığı hafif atlatanlarda bile uzun dönem etkileri ile endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Bu rahatsızlığın; geçmeyen yorgunluktan nefes problemlerine, tat ve koku kaybından bel ve sırt ağrısına kadar pek çok etkisi, hastalar negatife döndükten sonra da görülebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Mollaoğlu, COVID-19 enfeksiyonunun uzun dönem etkileri konusunda merak edilen soruları yanıtladı.

Memorial Şişli Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Mollaoğlu

  1. COVID-19 sonrası en sık görülen şikayetler nelerdir?

“Uzun süreli COVID-19”, virüsle ilk kez enfekte olduktan sonra haftalar veya aylar sürebilen veya enfeksiyondan bir süre sonra ortaya çıkabilen bir dizi semptomdur. Bu süreçte hastalık hafif seyredebilir veya belirtileri olmayabilir. “Uzun süreli COVID-19” yaşayan kişiler;

Geçmeyen yorgunluk,

Düşünme veya konsantre olma zorluğu (“beyin sisi”),

Baş ağrısı,

Koku veya tat kaybı,

Ayakta dururken baş dönmesi,

Kalp çarpıntısı ve taşikardi,

Göğüs ağrısı,

Nefes almada güçlük veya nefes darlığı,

Öksürük,

Eklem veya kas ağrısı,

Depresyon veya kaygı,

Ateş gibi semptomlar yaşayabilmektedir.

 

  1. COVID-19 enfeksiyonu olan bir kişinin bulaştırıcılığı ne kadar süre devam eder?

COVID-19 enfeksiyonu sonrası immün sistemi baskılayan hastalığı olmayan ve immün sistem baskılayan ilaç kullanmayan hastalar 10 günden sonra izolasyonları sona ermekte ve bulaştırıcılık özelliklerinin olmadığı kabul edilmektedir. Ancak İngiltere (B.1.1. 7),  Güney Afrika (B.1.351) ve Brezilya (P.1) mutasyonlarının pandemide baskın hale gelmesiyle yeni çalışmalar yapılmış ve yeni görüşler ortaya çıkmıştır. Daha bulaşıcı olduğu bilinen bu mutasyonlarda izolasyon süresinin 14 gün olması gerektiğini ifade eden yani bulaştırıcılık sürelerinin daha uzun olabileceğini söyleyen çalışmalar mevcuttur.

 

  1. COVID-19 belirtileri olan ya da temaslı bir kişinin test sonucu negatif çıktıysa tekrar pozitife dönme ihtimali var mı?

Kişide hastalık belirtileri varsa ancak test sonucu negatif ise yine de maske, mesafe, hijyen ve sosyal izolasyon tedbirlerine uymaya devam etmesi önemlidir. Bulaşın ilk günlerinde test sonucu negatif çıkabilmektedir. Mutasyonlu COVID-19 virüsü ile birlikte de ilk birkaç test negatif çıktıktan sonra pozitif sonuç tespit edilen vakalara rastlanmaktadır. Bu nedenle kişinin COVID tanısı almış gibi gerekli önlemleri almaya devam etmesi gerekmektedir.

 

  1. COVID-19 tedavisi almış ve iyileşmiş bir kişide hastalık hala pozitif çıkabilmektedir. Bu durumda ne yapılmalıdır?

Bu konuda yapılmış pek çok çalışma vardır. Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde ve hastalığı ağır geçirip, çeşitli etken maddeli ilaçları kullanarak geçiren bireylerde pozitiflik daha uzun ( 20 güne kadar) sürmektedir. Bazı yayınlarda 86 güne kadar uzayan PCR pozitif sonuçlarına rastlanmıştır. Fakat bunların çevrelerine hastalığı bulaştırmadıkları gösterilmiştir. Testlerin ölü virüs parçacıklarını tespit ettikleri bilinmekte ve testlerin cut-off değerleri (virüs miktarını belirleyen sınırlar ) farklı olabilmektedir. Bunun yanında hastalığı hafif ya da orta şiddette evinde geçirmiş kişilerde de uzayan COVID PCR test sonuçlarına rastlanmaktadır. Bu kişilerden alınan burun, geniz ve boğaz sürüntülerinde canlı virüs saptanmamakta ve bu kişilerin bulaştırıcı olmadığı varsayılmaktadır. Bir çok ülkede izolasyon süresinden (genellikle 10 gün) sonra yeni temas öyküsü yoksa tekrar test yapılmamakta ve izolasyon sürelerine son verilmektedir.  Hastalığın klinik bulguları düzelmiş ve ortalama 10-14 günlük süre geçmişse negatif test sonucuna güvenilebilir.

5.Tat ve koku kaybı durumunda ne yapmalıdır?

Tat ve koku kaybı yitiminde tedavi kapsamında bazı ilaçlar, B-kompleks vitaminleriyle birlikte, diğer vitamin ve mineral takviyelerinin kullanılması önerilebilmektedir. Koku kaybında kullanılan bir tedavi yöntemi ise koku rehabilitasyonudur. Koku rehabilitasyonu Kulak Burun Boğaz uzmanları tarafından uygulanan, evde de rahatlıkla yapılabilen tedavilerden biridir. Uzayan, tam ya da kısmi koku kaybı durumlarında uygulanabilir. Koku rehabilitasyonunda birtakım koku egzersizleri bulunmaktadır. Kahve, lavanta, mentol gibi güçlü kokularla koku siniri uyarılmaktadır.

 6.COVID-19 enfeksiyonu sonrası tat ve koku kaybı ne kadar sürede geri gelmektedir?

Bazı hastalarda koku ve tat problemleri COVID-19’un tek semptomu olabilmektedir. COVID-19 nedeniyle koku alma rahatsızlığının görülme oranları yapılan ilk çalışmalarda %33,9 iken son yapılan çalışmalarda %75’e kadar yükselmiştir. Genel olarak koku ve tat problemleri kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Tat ve koku kaybının gitmesi ve daha sonra geri gelmesi kişiden kişiye değişebilmektedir Genellikle ortalama 4 haftada düzelmektedir, ancak 6 ay a kadar süren vakalar izlenmiştir.

7.Solunum şikayetleri devam eden hastalar nasıl bir yol izlemelidir? Solunum fonksiyon testi yapılmalı mıdır?

Hastalığa bağlı olarak nefes problemleri yaşayan hastalar mutlaka doktora başvurmalıdır. Bu konuda solunum fonksiyon testi doğru tanı konulabilmesi ve tedavi planlaması açısından önerilmektedir. Akciğerlerin çalışma performansını ölçmeye yarayan solunum   fonksiyon testi  hastalık süreci bittikten 1 aydan önce önerilmemektedir. 1 ay sonrasında  şikayetleri  devam eden hastalara  solunum fonksiyon testi  yapılabilir.

8.COVID-19 enfeksiyonu atlatmış ama nefes problemleri devam eden kişiler ne yapmalıdır?

COVID-19 virüsü bazı hastalarda akciğerleri önemli ölçüde etkilemektedir. Hastalığı hafif atlatan kişiler dahi negatife döndükten sonra nefes problemi ya da göğüs bölgesinde hassasiyet hissedebilmektedir. Bu durumda mutlaka uzman yardımı alınmalıdır. Bu tür sorunlarda solunum rehabilitasyonu önemli bir çözüm sunabilmektedir. “Pulmoner Rehabilitasyon” yani solunum fizyoterapisi; kişiye özgü olarak planlanan, akciğer hastalarının tedavisini amaçlayan, kişilerin günlük yaşamda daha kaliteli nefes alıp vermesini hedefleyen rehabilitasyon programıdır. Solunum fizyoterapisi genellikle hastalığı noninvaziv solunum desteği, ventilatör desteği ile geçiren hastalara da hastaneden taburcu olduktan sonra hastanın kalp ve akciğer durumu değerlendirildikten sonra önerilmektedir. Bu tedavi uzman solunum fizyoterapistleri tarafından uygulanmalıdır.

 9.COVID-19 sonrası vücut ağrıları devam ediyorsa ne yapılmalıdır?

COVID sonrası yorgunluk, kas ağrıları, konsantrasyon bozuklukları sık görülen şikayetlerdir. Hastalığı ve oluşturduğu psikolojik durumun da bunda etkisi olmaktadır. Hastalık sonrası mutlaka doktora başvurarak tetkikleri yaptırmak kontrolden geçmek gerekmektedir. Ağrıların devam ettiği durumlarda uzman hekim gerekli görürse D vitamini ve magnezyum takviyeleri uygulanabilmektedir.

 

  1. COVID-19 enfeksiyonu kalp ve beyni de etkiler mi?

COVID-19  enfeksiyonu atlatmış kişilerde kalp ve beyin dahil çoklu organ etkileri olabilmektedir. COVID-19, akciğer, böbrek ve deri fonksiyonları dahil olmak üzere vücut sistemlerinin hepsini olmasa da çoğunu etkileyebilir. Çoklu organ etkileri ve otoimmün hastalıklar COVID-19’dan sonra ortaya çıkabilmektedir. COVID sonrasında kişi bir rahatsızlığı olduğunu düşünüyorsa, tanı ve tedavi seçenekleri için ilgili tıbbi branş ya da branşlara başvurması gerekmektedir.

 11. Hastalığı atlatmış kişilerin bel, boyun ve sırt ağrıları geçmiyorsa ya da geçmeyen yorgunluk ile karşı karşıya iseler ne yapmalılar?

COVID-19’a yakalanan bireylerde hastalık boyunca ya da sonrasında bel, boyun, sırt ve ense bölgesinde ağrılar ve kronik yorgunluk görülebilmektedir. Test sonucu negatife döndükten sonra İş ve sosyal hayatlarına geri dönüş yapan bireylerin bu nedenle yaşam kalitesi olumsuz etkilenebilmektedir. Bu durumda doktora bilinçsiz kas gevşetici ya da ağrı kesici kullanımından kaçınılması ve mutlaka doktora başvurulması önemlidir. Çeşitli fizik tedavi uygulamaları ya da uzman kontrolünde medikal tedaviye başlanması gerekebilmektedir. Bu sayede şikayetlerden kurtulup ağrısız bir yaşama kavuşmak mümkün olabilmektedir.

12.COVID-19 atlatmış bir kişi antikor üretmiş midir? Önlem almayı bırakabilir mi?

Antikor üretimi kişinin kendi bağışıklık sistemiyle alakalı bir durumdur. COVID-19 enfeksiyonu sonrası hastalığın şiddeti, hastanın yaşına ve diğer hastalıklarının varlığına bağlı olarak az ya da çok antikor üretilmektedir.  Bu antikorlar zamanla, ortalama 3-6 ay içinde azalmaktadırlar. Antikorların tekrar hastalanmayı 3-6 ay civarında engelleyebileceği varsayılmakla birlikte yeni mutant virüslerin ortaya çıkması ile beraber koruyuculuk azalmakta, bu sürelerden daha önce tekrar Covid-19 geçiren kişilerin artmaya başladığının bilinmesi gerekir. Antikorlar uzun süre koruyuculuk sağlamadığı için ve mutasyona uğramış varyantların ortaya çıkmasıyla beraber tekrar vakalarının artmasından dolayı tedbirlerin, hastalanmadan önceki gibi devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple “maske, mesafe, hijyen” kurallarına herkesin uymaya devam etmesi gerekmektedir.

 

  1. COVID-19 enfeksiyonu sonrası beslenme nasıl olmalıdır? Gündelik hayatta nelere dikkat edilmelidir?
  • Sağlıklı beslenme kuralları çerçevesinde tuz ve şekerden uzak durarak, vitamin içerikleri yüksek, bol, taze sebze ve meyve tüketilmelidir.
  • Sağlıklı protein kaynakları olan beyaz et ve balık tüketilmeli ve günde 2-2,5 litre su içilmelidir. Bağışıklığın güçlü olması düzenli ve kaliteli bir uykuyla doğru orantılıdır. Günde uykuya 7-8 saat ayırmak gerekmektedir.
  • Pandemi döneminde evlerde fazla zaman geçirmek hareketsiz kalmaya ve fazla kilo alımına neden olabilmektedir. Bu dönemde de düzenli egzersiz yapılmalı ve gündelik hayatta daha fazla hareket edilmelidir.
  • 50 yaş ve üzerinde olanlar egzersiz yapmadan önce bir hekime danışmalı ve yapabilecekleri egzersizleri mümkünse bir fizyoterapistle belirlemeleri gerekmektedir.
  • Mümkün olduğunca kalabalıktan uzak durarak burun ve ağzı kapatacak şekilde maske kullanarak, evi sık havalandırarak önlemlere devam edilmelidir.
  • Hastaların çoğuna virüs yakınlarından, aile içinden bulaştığı görülmektedir. İşe gitmek durumunda olan aile bireylerinin dışarıda daha dikkatli olmaları, kalabalık, havasız ortamlarda bulunmaktan kaçınmaları gerekmektedir.
  • Hasta kişiyle temas şüphesi durumunda herhangi bir şikayet olmadan dahi evde izolasyona başlamaları önemlidir.

Oruç süresince bağışıklı güçlü tutun

Oruç süresince bağışıklı güçlü tutun

Ramazan ayı, sağlığı olumsuz yönde etkileyen beslenme alışkanlıklarından uzak durmak ve sağlıklı alışkanlıklar kazanmak için önemli bir fırsat sunuyor. Bu süreçte gün içinde uzun süre aç kalınacağı düşüncesiyle kızarmış, fazla yağlı yiyecekler ve tatlılar açısından zengin bir beslenmeye geçildiği takdirde kilo artışına ek olarak; kan, kolesterol ve şeker seviyelerinde bozulmalar görülebiliyor. Oysa özellikle pandemi döneminde virüsten korunmak için bağışıklığın da güçlü tutulması gerekiyor. Kişinin ihtiyacı olan miktarda ve dengeli bir şekilde beslenmesi ise Ramazan ayı boyunca sağlıklı ve aktif kalmayı sağlıyor. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. N.Sinem Türkmen, pandemide oruç tutarken dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Sahur öğünü kan şekerini dengede tutuyor

Metabolizmanın düzgün bir şekilde çalışmaya devam etmesi için mutlaka sahur yapılmalıdır. Sahur öğünü kahvaltı gibi düşünülebilir. Kan şekeri seviyesini dengede tutacak, enerji ve lif içeriği yüksek tam buğday unu ile yapılmış ekmek-pide, yulaf bazlı tahıl gevrekleri gibi kaliteli karbonhidrat kaynakları ve uzun süre tok tutacak yumurta, süt ve süt ürünleri gibi proteinden ve yağlı tohumlar, zeytin ve avokado gibi sağlıklı yağlardan zengin besinler tercih edilmelidir.

 Sahurda en az 500 ml su tüketilmeli

Su tüketiminin yanında su içeriği yüksek besinler tüketilerek de sıvı alımı artırılabilir. Sulu meyveler, salatalık, domates gibi hem lif hem de su içeriği yüksek sebzeler de sahur öğününe eklenmelidir. Sahur sırasında çay, asitli ve kafeinli içeceklerden kaçınılmalıdır. Bu içecekler, daha sık idrara çıkılmasına ve daha fazla sıvı kaybına neden olabilir. Aynı şekilde, vücuttan su atılımına sebep olacak şarküteri ürünleri, tuzlu peynir-zeytin gibi fazla tuzlu gıdalardan uzak durulmalıdır.

Örnek Sahur Menüsü 1

  • Yumurtalı ve sebzeli omlet
  • Az tuzlu beyaz peynir
  • Tuzsuz zeytin veya ceviz
  • Bol yeşillik, domates, salatalık vb.
  • Tam tahıllı ekmek
  • Süt veya kefir

Örnek Sahur Menüsü 2

  • Haşlanmış yumurta
  • Yulaf ezmesi ile yoğurt
  • Badem/fındık/ceviz vb.
  • Taze meyve

Her iftardan sonra tatlı yemek kilo aldırabilir

Oruç 1 bardak su ve isteğe göre 1 adet hurma veya zeytin ile açılabilir. Daha sonra, hafif bir başlangıç olması için çorba ile öğüne devam edilebilir. Diğer yemeklere geçmeden önce mutlaka 15 dakika ara verilmeli, mide rahatsızlıklarından korunmak için yavaş ve ihtiyaca uygun miktarlarda beslenilmelidir. Genel olarak yağ veya şeker bakımından zengin, kızarmış ve işlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır. Ramazan ayında sıkça tüketilen tatlılar çok fazla şeker içermektedir. Her iftardan sonra düzenli olarak tatlı tüketmek kilo almanıza sebep olabilir. Tatlı ihtiyacı iftardan 1 saat sonra meyve tüketilerek karşılanabilir. Mevsimine göre su ve lif içeriği yüksek, bağırsakların düzenli çalışmasına katkıda bulunacak meyveler tercih edilebilir. Yağ açısından zengin gıdaların, özellikle hayvansal yağların, yağlı etlerin veya margarin/tereyağlı hamur işlerinin tüketimini azaltılmalıdır. Yiyecekleri kızartmak yerine, fırında pişirme, haşlama veya ızgara gibi diğer pişirme yöntemleri kullanılmalıdır.

Örnek İftar Menüsü 1

  • Kremasız bir çorba
  • Izgara/haşlama/fırında pişmiş et/tavuk/balık/hindi
  • Tam tahıllı ekmek veya bulgur pilavı
  • Bol yeşillikli salata
  • Yoğurt/ayran/cacık

Örnek İftar Menüsü 2

  • Kremasız bir çorba
  • Kuru baklagil veya sebze yemeği
  • Tam tahıllı ekmek veya bulgur pilavı
  • Bol yeşillikli salata
  • Yoğurt/ayran/cacık

 Hareketsizlikten kaçının

Covid sürecinde evde geçirilen süre arttığı için hareketsizlik de sık görülmektedir. Gün içinde hafif yürüyüşler yapılmalı, iftar sonrasında mümkün olduğunca hareket edilmeli, evde planlanabilecek egzersizlerle fiziksel aktivite seviyesi artırılmaya çalışılmalıdır.

Yeni yıla sağlıkla başlayın

Yeni yıla sağlıkla başlayın

Yeni bir yıl yeni başlangıçlar, yeni umutlar anlamına geliyor. Ve genellikle yılbaşı akşamları yeni seneye zengin yılbaşı sofraları eşliğinde giriliyor. Bu sene 31 Aralık akşamı başlayacak sokağa çıkma yasağı 4 gün sürecek ve bu da koronavirüs pandemisi gölgesinde geçecek yılbaşı gününün çok dikkat gerektirdiğine işaret ediyor. Çünkü çeşit çeşit yemeklerle hazırlanacak sofralar normalde tüketilenden daha fazla yemek yemeye ve 4 gün boyunca evde olmak da hareketsizlik nedeniyle farklı sağlık problemlerine yol açacağa benziyor.  Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Fitoterapi Uzmanı Dyt. Rumeysa Kalyenci, yılbaşı sofraları ve sokağa çıkma yasağı süreci için beslenme önerilerinde bulundu.

Güne yeşil ama hafif bir öğünle başlayın

Yılbaşı akşamını daha rahat geçirebilmek için sabah kahvaltıda maydanoz, kabak ve soğanlı ödem attıran ve probiyotik değeri de yüksek olan omlet, yanında bol yeşillik ve avokado ile güne başlanabilir. Böylece kahvaltı proteinden yana dengeli hale gelmektedir. Yılbaşı akşamı fazla yeme ihtimaline karşı öğlen öğünü atlanabilir ya da yoğurt, meyve, chia ya da keten tohumu ve tahinli hafif bir ara öğün yapabilir. Akşam yemeği menüsü daha çeşitli ve kalorili olacağı için yemeğe kadar detoks içecekler de tüketilebilir. Yılbaşı akşamı tüketilen besinler sağlıklı, taze ve hafif olmalı, sindirim sağlığı için bu besinlerin dengeli bir şekilde tüketilmesi gerekmektedir. Yılbaşı menüsünde protein, sebze, tahıl, meyve ve tatlı tercihlerinin seçimi ve doğru tüketimi o günün daha rahat geçirilmesine yardımcı olacaktır.

Doğru pişirme yöntemi uygulamak en doğru adım

Her sofranın yıldızı olan ana yemekler et ürünleridir. Yılbaşı menüsünde et tercihi sindirimi daha kolay ve kırmızı ete göre daha sağlıklı olan hindi ya da tavuk gibi beyaz et ya da balıktan yana kullanılabilir. Balık tercih edenler Omega 3 değerleri daha yüksek olan hamsi, istavrit ya da sardalye gibi küçük balıkları tüketebilirler. Gıdaların pişirilme şekilleri de sağlık için önem taşımaktadır. Etler ve sebzeler kızartma gibi fazla yağlı seçenekler yerine ızgara, haşlama, fırında ya da buharda pişirilmelidir.  Et yemeklerinin yanında siyez bulgurundan, basmati ya da yasemin pirincinden pilav tüketilebilir.

Yer elması ve tatlı patates sindirimi kolaylaştırıyor

Salatalar, mezeler ve sebzeler yine o gecenin menüsünde önemli yer tutmaktadır.

Salatalarda avokado ve pancar gibi hem çok besleyici hem de faydalı sebzeler kullanılabilir. Humus gibi mezelerde daha sağlıklı seçenekler arasında yer almaktadır. Sindirimi kolaylaştıran ve bağırsak sağlığı içinde faydalı olan tatlı patates ve yer elması salata ya da mezelere eklenebilir. Bu sebzeler brokoli ile birlikte buharda pişirilerek hem sağlıklı hem de doyurucu bir ana yemek eşlikçisi olarak da kullanılabilir.  Yılbaşı menüsünde 5 çeşit salata ve meze bulunuyorsa her bir seçenekten 2’şer kaşık olacak şekilde tüketilmelidir. Yemeklerin ayrılmaz parçası ise içeceklerdir. Gazlı ve şekerli içecekler yerine su, maden suyu ve ayran gibi sağlıklı seçenekler tercih edilmelidir.

Yatmadan en az 1 saat önce yemeği bırakın

Tatlılar büyük küçük herkesin yemeklerde en sevdiği bölüm arasında yer almaktadır.  Kültürümüzde de önemli bir yeri olan baklava ve kadayıf gibi bol kalorili, karbonhidratlı, şerbetli tatlılar yerine rafine şekerin az kullanıldığı ya da hiç kullanılmadığı sütlü tatlılar ya da meyve ve sebzelerden yapılan karbonhidrat içermeyen tatlılar tercih edilmelidir. Şimdi tam mevsimi olan bal kabağı ve ayva tatlıları sağlıklı tatlılar arasında yer almaktadır. Rafine şeker kullanılmadan Hindistan cevizi şekeri ya da bal gibi doğal tatlandırıcılar kullanılarak yapılan bu tatlılar hafif ve sağlıklı olmalarıyla ön plana çıkmaktadır. Yılbaşı gecesi yemekler daha geç saatlerde tüketilir, gece boyunca meyve, kuruyemiş gibi atıştırmalar devam edebilmektedir.  O gece daha rahat bir uyumak adına yatmadan en az 1 saat önce yemeği kesmek gerekmektedir.

Lahana çorbası ödem attırıyor bağırsakları rahatlatıyor

Ertesi gün tüketilecek besinler daha hafif ve mideyi rahatlatan seçenekler olmalıdır. Güne yulaf, yoğurt ve meyve tarzında hafif bir kahvaltı ile başlanabilir. Bir gece öncesinin rehavetinden kurtulmak için ödem attıran nane, ıhlamur ya da zencefil gibi bitki çaylarından faydalanabilirler. Öğlen menüsüne lahana, bal kabağı ya da brokoli çorbası tercih edebilirler. Bu sebzelerde yine ödem attıran, prebiyotik yönünden zengin ve sindirim sistemini rahatlatan besinlerdir. Çorbanın yanında bir kase yoğurt ve bir dilim ekmek de tüketilebilir. Akşam yemeğinde ise sebze yemeği tercih edilebilir.

3 gün boyunca sebze ağırlıklı beslenin bol su tüketin

Yılbaşı ertesi uygulanacak sokağa çıkma yasağı insanların hareketsiz kalmasına bu da bağırsakların yavaşlamasına ve kabızlık şikayetlerinin artmasına neden olabilmektedir. 3 gün boyunca sebze ağırlıklı ve hafif beslenmek, sağlıklı atıştırmalıklar tercih etmek hem kilo alımına engel olur hem de bağırsakların çalışmasına yardımcı olacaktır.

  • Sebze suları ve bitki çayları bağırsakları çalıştırmak için çok faydalı olmaktadır. Bağırsakların çalışması için sabahları aç karnına zeytinyağı tüketilebilir.
  • Hareketin bu kadar az olduğu dönemlerde sıvı tüketimine de çok dikkat etmek gerekmektedir. Günlük 2-2,5 litre sıvı tüketimi bağırsakların düzgün çalışması için önemlidir. Sağlıklı bir sindirim sistemi için su, bitki çayı, ayran ve maden suyu gibi sağlıklı sıvı kaynakları tercih edilmelidir.
  • 3 gün boyunca evde bile olunsa uyku düzeni bozulmamalıdır. Düzensiz ve az uyku da yine bağırsakların yavaş çalışmasına neden olabilmektedir.
  • Evde kalının süre boyunca yapılacak düzenli yapılacak günlük egzersizler bağırsak sağlığı için faydalı olacaktır.

Yılbaşı ertesi için sağlıklı bir öneri: “Bağırsakları Hızlandıran Çay”

Malzemeler:

1 çay kaşığı tıbbi nane yaprağı

1 çay kaşığı melisa yaprağı

1 çay kaşığı mayıs papatyası

1 çay kaşığı kişniş tohumu

Yapılışı:

Tüm bitkiler karıştırılıp 200 ml kaynamış ve dinlendirilmiş su içerisine eklenir ve 10 dk. demlenir. Günde 2 kere yemekten sonra 1 fincan tüketilebilir. Bu çay her defasında taze demlenmelidir.