Yazılar

Şimdi cildimizi yenileme zamanı!

Şimdi cildimizi yenileme zamanı!

Kış mevsiminin olumsuz hava koşulları, yanlış yaşam alışkanlıkları ve stres derken cildimiz iyice yıprandı. Ancak bu süreci tersine çevirmek ve bahar aylarında cildimize enerjisini kazandırıp, ışıltılı bir görünüme sahip olmak mümkün. Acıbadem Ataşehir Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Dilara Tüysüz, bahar aylarına girerken günlük yaşam alışkanlıklarımızda bazı kurallara dikkat ederek hem genel sağlığımız hem de cilt sağlığımız için çok önemli kazanımlar elde edebileceğimizi belirterek “Spordan düzenli uykuya, sağlıklı beslenmeden bol su içmeye, stresi kontrol etmeyi öğrenmeden düzenli cilt temizliğine dek bazı temel noktalara dikkat ederek, kış aylarında soğuktan ve nemsizlikten kuruyan ve kırışan cildimizi yeniden sağlıklı ve ışıltılı bir görünüme kavuşturabiliriz” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Dilara Tüysüz, bahar aylarında sağlıklı ve ışıltılı bir cildin 6 püf noktasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Dr. Dilara Tüysüz

Dr. Dilara Tüysüz

  • Düzenli spor yapın

Hareketsizlik cilt sağlığının en büyük düşmanlarından birisidir. Sağlıklı ve ışıldayan bir cilt için olmazsa olmazlardan biri; vücudumuzun en büyük organı olan derimizin yeterli oksijen ve dolaşıma sahip olmasıdır. Bu nedenle, dolaşımı artırıcı etkisiyle düzenli spor cildimiz için yapabileceğimiz en önemli iyiliktir. Haftada en az üç-dört gün düzenli ve tempolu yürüyüş ya da spor eğitmenleri kontrolünde yapacağımız sporlar cildimizde kısa sürede gözle görülür fark meydana getirecektir.

  • Bol su tüketin

Cilt sağlığımız için su tüketimi kritik öneme sahiptir. Özellikle soğuk kış günlerinde susama ihtiyacının azalmasıyla günü yeterince su içmeden kapatabiliyoruz. Ancak cilt sağlığı için her gün mutlaka iki litre su içmeye dikkat etmek gerekir. Hiçbir içecek suyun yerini tutmamaktadır. Çay ve kahve tüketimi hiçbir şekilde suyun yerini tutmadığı gibi, aksine suyun vücuttan atılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle kahve içtikten sonra da mutlaka bir bardak su içmeye özen gösterin. Özellikle alkali su tüketmeyi unutmayın.

  • Sağlıklı beslenin

Cilt sağlığının en önemli belirleyicilerinden biri de sağlıklı beslenme. Fast-food, asitli içecekler ve tatlılar cilt sağlığı için son derece zararlı olup cildin kuru, lekeli ve mat bir yapıya dönüşmesine yol açtığı için bu tür yiyecek ve içeceklerden uzak durmak gerekir. Gerekirse Diyetisyen eşliğinde beslenme düzenimize getireceğimiz yeniliklerle cilt sağlığımız hızla düzelecek, bahar aylarında hem fit hem de parlak bir cilde kavuşmamıza katkı sağlayacaktır.

  • Her gün cildinizi düzenli temizleyin

Dermatoloji Uzmanı Dr. Dilara Tüysüz “Özellikle kış aylarında pek çok kişi günün yorgunluğunun da etkisiyle cildini temizlemeden uyuyor. Oysa cildimizi her gün temizlemek, nemlendirmek ve güneş koruyucumuzu her gün düzenli şekilde uygulamak büyük fark yaratacaktır. Bunun yanı sıra doktorunuzun tavsiyesine göre cildin ihtiyacı doğrultusunda nemlendirici altına uygulanacak hafif yapılı serumlar da günlük rutine eklenerek parlak bir cilt görünümü elde edilebilir. Evde uyguladığımız cilt bakımının yanı sıra yılda birkaç kez yaptıracağınız medikal cilt bakımı ile cildin nem seviyesi artar ve arındırılır” diyor.

Pause Sağlık

  • Yeterli ve kaliteli uyuyun

Yapılan bilimsel çalışmalar; cilt sağlığı için yeterli ve kaliteli uykunun son derece önem taşıdığını gösteriyor. Bu nedenle her gün düzenli olarak yedi-sekiz saat kaliteli bir şekilde uyumaya özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Dilara Tüysüz “Uykusuzluk cildin erken yıpranıp yaşlanmasına neden olmaktadır. Uyku sırasında salgılanan melatonin hormonu antiaging etkiye sahiptir ve cildin yaşlanmaya karşı korunmasında büyük önem taşır. Ayrıca uyku sırasında salgılanan bir diğer hormon olan büyüme hormonu da derinin kendini yenileme gücünü artırmaktadır” diyor.

  • Stresi yönetmeyi öğrenin

Dermatoloji Uzmanı Dr. Dilara Tüysüz günlük yaşamın koşuşturmacasında stresten kaçınmanın çok da mümkün olamadığını ancak aşırı stresin cildi hızla yıpratan, ciltte kırışıklığa yol açan ve erken yaşlandıran faktörlerden biri olduğunu belirterek şöyle konuşuyor: “Stres ile vücudumuzda seviyesi artan kortizol adı verilen hormon derideki kan damarlarının kasılmasına sebep olarak derinin beslenmesine engel olmaktadır. Bunun yanı sıra kortizol hormonunun artması ile birlikte yükselen kan şekeri seviyelerimiz de derideki hücrelerde erken yaşlanmaya yol açmaktadır.”

Tırnaklarımız sağlığımız hakkında önemli ipucu veriyor!

Tırnaklarımız sağlığımız hakkında önemli ipucu veriyor!

Tırnaklarımız parmak uçlarına destek vererek dokunma ve taşımayı sağlayan önemli yapılar olduğu gibi kozmetik olarak da hayatımızın merkezinde yer alıyorlar. Bakımlı olmanın en önemli göstergelerinden biri olan tırnaklarımız aynı zamanda pek çok ciddi hastalığın işareti de olabiliyor.  Acıbadem International Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl,  bu nedenle tırnaklarda aniden oluşan veya giderek artış gösteren değişimlerde hekime başvurmak gerektiğine dikkat çekerek, “Yaygın görülen pek çok önemli hastalık tırnakların renginde, şeklinde veya yüzeyinde  oluşan değişimlerle kendini belli edebilir. Değişimlerin dikkate alınması, çeşitli dermatolojik veya sistemik hastalıkların tanı konulmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle kişinin tırnak değişimini açıklayacak protez tırnak ve yapıştırıcı kullanmak gibi belirgin bir aktivasyonu yoksa dermatoloji hekimine başvurmasında fayda vardır.” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, tırnaklarda oluşan değişimlerin işaret edebilecekleri bazı hastalıkları anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Dr. Şenay Ağırgöl

Dr. Şenay Ağırgöl

Sarı tırnak

Tırnak ve çevresindeki dokuların giderek kalınlaşırken tırnakların sarı renk almaya başlaması ‘sarı tırnak sendromu’ olarak ifade ediliyor.  “Tüm tırnakları etkileyen sarı renk önemlidir ve bu tablo akciğer hastalıkları, lenfödem ile kronik sinüzitle ilişkili olabilir” bilgisini veren Dr. Şenay Ağırgöl, şöyle devam ediyor: “Deri hastalıklarında sarı renk değişikliği en sık mantar nedeniyle görülür. Mantar ilerlediği zaman tırnağın sertliğini bozar. Tırnak yumuşak ve kırılgan hale gelerek kalınlaşır, ardından dökülür. Erken fark edilirse kolayca tedavi edilebilir,  ancak kalınlık artınca aylar süren ilaç tedavisi kullanmak gerekir”

Kaşık tırnak

Tırnak bombeliğinin değişerek tırnak ortasının çökük, kenarlarının kalkık hale gelmesi ‘kaşık tırnak’ olarak ifade ediliyor.  Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, kaşık tırnağın en sık demir eksikliği anemisi nedeniyle oluştuğunu vurgulayarak, “Ayrıca tiroit, tip 2 diyabet ve plummer vinson gibi yemek borusu hastalıklarında veya kanserlerde de kaşık tırnak oluşabilir. Tırnaklar kaşık şeklini almaya başladıysa, en azından vücuttaki demir miktarına baktırmakta fayda vardır.”  diyor.

Tırnakta bombeleşme

Normalde iki tırnak birbirine değdirilince elmas deseni görülürken, tırnağın bombeliği arttığında bu görüntü bozuluyor. Tırnakta bombeleşme; akciğer hastalıkları, kalp hastalıkları, akciğer kanseri, kalp zarı enfeksiyonları, doğumsal kalp hastalığı, akciğer absesi, inflamatuar bağırsak hastalıkları, siroz ve sindirim sistemi kanserlerinin belirtisi olabiliyor. Tek taraflı bombelik artışı da aynı taraftaki damarlarda oluşan bir soruna işaret edebiliyor.

Teri tırnağı

Tırnak yatağının uç kısmında az bir bölümünün ince bant şeklinde kırmızı ve kahverengi, diğer kısmının ise tamamen beyaz renk alması ‘teri tırnağı’ olarak adlandırılıyor. Karaciğer hastalıkları, siroz, otoimmün hepatit, romatoit artrit, reiter sendromu, tip 2 diyabet, kalp hastalıkları veya böbrek yetmezliğinin belirtisi olabiliyor. Teri tırnağının ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığının arttığını belirten Dr. Şenay Ağırgöl, “Tırnak dip kısımları beyaz ve ucu ay şeklinde bir görünüm aldıysa hekime başvurmak gerekir” diyor.

 Yüksük tırnak

Tırnak üzerinde minik çukurcukların oluşturduğu yüksük tırnak genellikle cilt hastalıkları sebebiyle oluşuyor. En yaygın nedenlerinden biri olan el egzamaları uzun süre devam ederse ve tedavi edilmezse tırnak yapısını da bozabiliyor.  Ayrıca sedef, sarkoidoz, lupus ve liken hastalıklarında da çukurcuklar görülebiliyor. Tüm tırnakları etkileyen yüksük tırnak şiddetli bir saçkıran nedeniyle de gelişebiliyor.

Dr. Şenay Ağırgöl

Beyaz tırnak

Beyazlık tırnağın tamamını kaplayabileceği gibi çizgisel veya noktasal şekilde olabiliyor. Beyaz tırnaklar çoğunlukla manikür ve tırnak yeme gibi sorunlardan kaynaklansalar da bazen altta sistemik veya genetik bir hastalık yatabiliyor. Arsenik ve ağır metal zehirlenmeleri,  vitamin eksiklikleri, böbrek yetmezliği, sinir hastalıkları, polisitemia vera, hemokromatozis,  kindler sendromu ile lupus hastalıklarının yanı sıra organ nakli ve ilaçların yan etkileri sebep olabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, deri hastalıklarında da sedef, liken, tırnak mantarı, saçkıran ve vitiligo hastalıklarının beyaz tırnağa yol açabileceğini vurgulayarak, “Her beyaz tırnak hastalık değildir, ancak hekimin değerlendirmesinde fayda vardır” diyor.

Kırılgan tırnak

En çok el tırnaklarında görülen ‘kırılgan tırnak’ genellikle vücutta su ve yağ içeriği azaldığı zaman oluşuyor.  Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, travmalar, liken, saçkıran ve darier hastalığı, egzama gibi cilt hastalıkları ile tiroit hastalıkları, beslenme bozuklukları ve romatizmal hastalıklar gibi sistemik hastalıkların, çinko ile C vitamini, E  vitamini eksiklikleri ile ilaçların yan etkilerinin de tırnakların kırılmasına neden olabileceğini belirterek,  sözlerine şöyle devam ediyor: “Kırılgan tırnaklarda öncelikle buna yol açan hastalık varsa, tedavi edilmelidir. Destekleyici ve takviye edici gıdalar verilebilir. Demir, çinko ile biotin tırnak kırılganlığını azaltmada etkili olabilir. Tırnak nemlendiricileri ve kısa süreli tırnak cilası uygulamak da tırnağı destekleyebilir”

Tırnak ayrılması

Tırnak plağı tırnak yatağından ayrılınca, araya renk yapan bakterilerin  girmesi nedeniyle tırnak yeşil veya kahverengi renk alabiliyor. Mantarlar da bu açıklıktan tırnağa eklenebiliyor ve bunun sonucunda tırnak kalınlaşabiliyor. Tırnak ayrılması genellikle travma, tırnak mantarı ve egzama gibi etkenler sonucu oluşsa da bazen sebebi bulunamıyor. Dr. Şenay Ağırgöl, tırnak ayrılmasının tedavisinde travma, su ve deterjandan kaçınmanın en önemli basamak olduğunu belirterek, “Ayrılan bölgelere enfeksiyon eklenmemesi için dikkat edilmelidir. Tırnak yatağı sert şekilde temizlenmemelidir. Temizlik yaparken plastik eldiven altına pamuklu eldiven takılmalıdır. Tırnaklar düzelene kadar kalıcı tırnak uygulamalarından kaçınılmalıdır”  diye konuşuyor.                          

Cildinizi nemsiz bırakmayın

Cildinizi nemsiz bırakmayın

Kış mevsimi sadece hastalıkların en çok yaşandığı dönem değil, cilt problemlerinin de yine benzer artışta olduğu bir dönemdir. Bunun da sebeplerinin başında; kuru hava ve ısıtma sistemlerinden kaynaklı ortamdaki nemli havanın azalması gelmektedir. Cildin kendini korumasız bıraktığı bu dönemde güç kalkanı oluşturmak adına nemlendirmek çok önemli. Bununla birlikte kış güneşinin de ciltte yanma ve lekelenmelere de sebep olabileceği ihtimalini de unutmamak gerekir. Bu yüzden güneş koruma kremlerinizi de her daim çantanızda taşımanızda fayda var. Dermakozmetik işlemler için de yine uygun zaman olan kış döneminde dikkat edilmesi gerekenleri Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı Doçent Dr. Anıl Gülsel Bahalı anlattı.

Doç. Dr. Anıl Gülsel Bahalı

Doç. Dr. Anıl Gülsel Bahalı

Azalan nem cilt problemlerine sebep oluyor

  • Kış aylarında görülen soğuk ve kuru hava,
  • Kapalı ortamlardaki ısıtma sistemleri sonucunda nemin azalması ve
  • Artan çevre kirliliği, cilt problemlerinin sıklığında yükselişe sebep olabiliyor.

Kızarıklık, kaşıntı, egzama gibi şikayetler artışta

  • Yapılan araştırmalar; düşük nem ve düşük sıcaklıkların cilt bariyer fonksiyonunun azalmasına,
  • Ciltteki nem kaybının artmasına ve cilt kuruluğunun daha fazla görülmesine sebep verdiğini ortaya koymuştur.
  • Artan kuruluk nedeni ile cildin dış etkenlere daha duyarlı hale gelmesi beraberinde; kızarıklık, kaşıntı, egzama gibi şikayetlerin daha sık görülebilmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle cilt kuruluğunu azaltmaya yönelik önlemler bu aylarda daha önemlidir.
  • Kış döneminde cilt kuruluğunu ve egzamayı arttırabilecek sık ve sıcak su ile banyo yapmak yine cilt bariyerinde hasarlanmaya neden olarak kuruluk ve egzama sıklığında artışa sebep olabilir. Bu nedenle mümkün olduğu kadar ılık su ile ve yaz dönemine göre daha az sıklıkta duş almanız cilt bariyerimizi koruma adına önemli bir basamaktır.

Uygun nemlendirici kullanımı önemli
Ciltteki kuruluğu önlemek için düzenli ve yeterli bir şekilde cildimize uygun nemlendirici kullanmak kış aylarında çok önem arz etmektedir. Özellikle dudak ve el gibi soğuğa karşı hassasiyeti daha fazla olan bölgelerin nemlendirilmesine daha fazla özen gösterilmelidir.

Kış güneşi de leke yapıyor
Kış güneşi de ciltte lekelenmeye sebep olabilir. Bu nedenle kış döneminde de UVB koruma faktörü en az SPF30 olan ve aynı zamanda UVA’ya karşı da koruyucu olan bir güneş kreminin düzenli olarak kullanılması önemlidir.

Dermakozmetik işlem için en uygun zaman

Aslında kış mevsimi cilt bakımı için uygulanabilecek birçok dermakozmetik işlem için en uygun zaman dilimidir. Bu nedenle yaz döneminde yapılması uygun olmayan işlemleri bu dönem dermatoloji uzmanı ile görüşüp yaptırabilirsiniz.

Egzama olanlar bol su için, cildinizi soğuktan koruyun

Egzama olanlar bol su için, cildinizi soğuktan koruyun

Özellikle kış aylarında, ciltte bir türlü hafiflemeyen kaşıntı hissi, kuruluk, kızarıklık ile döküntüler, enfeksiyona yol açan bir cilt hastalığı olan atopik dermatit, daha yaygın bir ifadeyle egzamaya işaret edebiliyor. Egzama, cildin içten alınan veya dıştan temas eden bazı maddelere karşı, tıpkı yabancı maddeyi reddetme gibi bir korunma mekanizması şeklinde ortaya çıkıyor. Her yaş grubunda görülen egzamaya bünyesi alerjiye yatkın kişilerde rastlanıyor ve hemen her madde herhangi bir kişi için alerjik olabiliyor. Cilt kaşıntısının kalınlaşmış deriye ve cilt yüzeyinde açık kesiklere yol açabileceğini belirten Acıbadem International Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Baransu, “Kızarıklık ve çatlak cilt görünümü bir dereceye kadar rahatsız edici olsa da esas sıkıntı yoğun kaşıntı hissidir. El ve ayak derisindeki sertleşme ile elastikiyet kaybının yanı sıra bunlara bağlı oluşan çatlaklar yaşam kalitesini bozabilir. Özellikle kışın cildin kuruması nedeniyle daha fazla egzama şikayeti ortaya çıkar. Bu nedenle cildi soğuktan korumak ve nemli tutmak çok önemlidir” diyor.

Prof. Dr. Orhan Baransu

Prof. Dr. Orhan Baransu

Soğuk hava ve rüzgar tetikliyor!

Bebek ve küçük çocuklarda; genellikle dirsek, diz, kafa derisi ve yüz bölgelerinde görülen lezyonlar daha büyük çocuklar ile yetişkinlerde ise çoğunlukla eller, ayaklar, kol içleri ve dizlerin arkasında ortaya çıkıyor. Yeni doğan bebeklerde anneden emzirme yoluyla gelen alerjenler etkili olabildiği gibi, kumaşlarda kullanılan temizlik malzemeleri, alt bezleri, krem gibi bazı kozmetik maddeler de etken olabiliyor. Egzamanın belirtileri çok farklı olsa da  genellikle, “Kuru ve pullu lezyonlar, kuru bir cilt, ciltte kalınlaşma, kızarma ile şişlik, cilt renginde değişiklikler, duyarlılık, hassasiyet ile kaşıma esnasında ciltte oluşan yaralanmalar” olarak görülüyor. Alerjik bünyelerde deride nem tutan proteinlerde oluşan anormallik, nemin azlığına neden olabiliyor. Hem bu nem azlığı nedeniyle hem de özellikle kış aylarında, soğuk hava ile rüzgarın da etkisiyle durum daha da kötüleşebiliyor. Yine ter, kendi başına alerjik olabileceği gibi, kumaşlardaki alerjenleri deriyle temasa geçirerek etki edebiliyor. Aynı şekilde, gözyaşı ve tükürük de alerjen olabiliyor. Bazı kozmetik ürünler temas ettikleri el veya yüz gibi yerlerde reaksiyon gösterebiliyor. Ayrıca stres de egzama için çok önemli bir uyarıcı faktör olarak kabul ediliyor.

pause saglik

Bol su için, cildin nemini koruyun

Vücudumuzun yüz ile eller gibi havayla temas eden kısımlarını soğuktan ve rüzgardan sakınmak gerektiğinin altını çizen Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Baransu, şunları söylüyor: “Havanın soğuduğu ve nem oranının azaldığı kış ayları egzama şikayetlerini artırır.  Dışarıdaki soğuk havadan içerideki sıcak ve kuru havaya geçiş, kapalı ısıtma sistemlerinin odalardaki havayı kurutması, kalın kıyafetlerin giyilmesi ve sıcak banyo uygulaması da egzamayı tetikler” Bu nedenle yünlü kıyafet yerine pamuklu kıyafetlerin tercih edilmesi, bol su içilmesi, sıcak banyodan kaçınılması, uygun kozmetik ürünler ile cildin neminin korunması öneriliyor.

Tedavi egzamanın türüne göre belirleniyor

Terlemede ve kurumada ilk hedefin uygun nemlendirici ürünler ile derinin nemini ve direncini artırmak olduğuna dikkat çeken Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Baransu, “Alerji yapan unsurlardan uzak durmak ve olabildiğince az kozmetik kullanmak da önemlidir. Bilinenin aksine; elleri çok sık yıkamak, derinin koruyucu tabakasını bozacağından sakıncalıdır. Nemlendiriciler yağlı bölgelerde su bazlı, çok kuru yerlerde daha yağlı seçilmelidir” diyor. Egzamanın kesin bir tedavisi olmasa bile içten ve dıştan tedavilerle kaşıntı kontrol altına alınarak, enfeksiyon önlenebiliyor, ancak buna rağmen hastalık tekrar edebiliyor. Tedavi yöntemi egzamanın türüne göre belirleniyor. Kontrol altına alınamayan egzama ve diğer alerjik durumlarda alerji uzmanlarından destek alınması tavsiye ediliyor.

Kışın yıpratıcı ve yaşlandırıcı etkisine karşı önlemler!

Kışın yıpratıcı ve yaşlandırıcı etkisine karşı önlemler!

Kış aylarında cildimiz gün boyu hem soğuk hem de sıcak ortamların olumsuz koşullarına maruz kaldığından her zamankinden daha fazla yıpranmaya açık hale geliyor. Havadaki nemin de azalarak ciltte kuruma ve tahrişi artırdığını, karın yansıtıcı etkisinin ise güneş yanığına yol açabildiğini belirten Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya “Kış mevsiminin kendine has özellikleri nedeniyle cildimizde neden olduğu bu olumsuzluklara bir de günlük yaşam alışkanlıklarımız arasında yer alan bazı yanlış davranışlarımız eklendiğinde cildimiz her zamankinden daha fazla yıpranarak daha hızlı yaşlanabiliyor” diyor. Ancak buna karşın bazı kurallara dikkat edilerek kış aylarında da sağlıklı ve ışıltılı bir cilde sahip olmanın mümkün olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkaya kışın cilt bakımında dikkat edilmesi gereken 9 kuralı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya

Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya

  • Doğru beslenin

Sağlıklı ve dengeli beslenmek cildimiz için kritik önem taşıyor. Şekerli ve işlenmiş gıdalardan kaçınarak, mevsim sebzeleri ve meyveleri başta olmak üzere cildimiz için gerekli vitaminleri ve mineralleri içeren besinler tüketmeye özen gösterin.

  • Bol su için

Kış aylarında susamayı beklemeden su içmek gerektini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya, yetersiz su tüketiminin cildin en büyük düşmanları arasında olduğunu vurgulayarak günde mutlaka iki litre su tüketilmesi gerektiğini söylüyor.

  • Cildinizi temizlemeden yatmayın

Kış aylarının yorucu şartları nedeniyle kimi geceler makyajı temizlemeden uyunabiliyor. Ancak makyajla uyumak gece boyu cildin hava almasını engelleyerek yaşlanmayı hızlandırdığı ve gözenekleri tıkayarak enfeksiyona yol açabildiği için yatmadan önce mutlaka yüzü temizlemek gerekiyor.

  • Sıcak sudan kaçının

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özkaya “Yüzümüzü ve ellerimizi sıcak suyla yıkamak cildimizde daha fazla kurumaya yol açtığından sıcak su yerine ılık suyla yıkamalıyız. Duş alırken de aynı kurala uymak gerekir. Kışın uzun sıcak banyolar cildimize iyi geliyor gibi gözükse de aksine cildimizi kurutarak daha hassas hale getirmektedir. Banyolar ılık suyla ve 5-10 dakikayı geçmeyecek şekilde yapılmalıdır” diyor.

  • Nemlendirirken dikkat edin

Ciltte kuruluğun arttığı kış aylarında cilt bakımı ve yaşlanma karşıtı amaçlı kullanılan retinoik asit, salisilik asit ve glikolik asit gibi ürünlerle sert içerikli temizleyicilerin cildi daha da kurutarak tahrişe neden olabildiğini belirten Prof. Dr. Özkaya şöyle konuşuyor: “Cildimizde kuruma, soyulma, kızarıklık olduğunu farkettiğimizde, deriyi soyan ürünler varsa bunları kullanmaya ara vermeliyiz. Yazın cildimiz için yeterli olan hafif bir nemlendirici kışın yeterli olmayabilir. Daha yoğun kıvamlı nemlendiriciler kullanmak kış mevsiminde daha iyi nem sağlayabilmektedir.”

Dermatoloji

  • Dışarı çıkarken yüzünüzü koruyun

Soğuk ortamda cildi koruyucu kıyafetler giyilmezse kuruluk, çatlama, kızarıklık ve soyulma gibi olumsuzluklar ortaya çıkabiliyor. Kış aylarında eldiven, atkı, şapka hatta güneş gözlüğünü ihmal etmemek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya egzama, kaşıntı ve mantar gibi enfeksiyonları tetikleyebildiğini dolayı yünlü ve sentetik giysilerle çok dar ve hava aldırmayan kıyafetlerden uzak durulmasında fayda olduğunu söylüyor.

El ve dudakları sık nemlendirin

Kışın olumsuz şartlarından ellerimiz ve dudaklarımız fazlasıyla etkilendiğinden gün içerisinde sık nemlendirmek gerekiyor. Kışın nemlendirici seçerken daha yağlı ürünlerin tercih edilmesini, vazelinin çatlamış dudaklarda iyileşmeye yardımcı olduğunu ve kurumayı önlediğini belirten Prof. Dr. Özkaya “Kurumuş dudakları farketmeden yalamak, derisini koparmak ve ısırmak da daha fazla kuruluğa neden olur. Bu davranışlardan mutlaka kaçınmalıyız” diyor.

  • Gereksiz yere dezenfektan kullanmayın

Ellerimizi gün içerisinde yıkadıktan sonra mutlaka nemlendirici sürmek, ev temizliği yaparken ya da bulaşık yıkarken kimyasallardan korumak için eldiven kullanmak, gereksiz yere dezenfektan ve kolonya sürmemek gerekiyor. Ellerinize nemlendirici sürdükten sonra bir süre pamuklu eldivenler giyip bekleyerek nemi daha iyi emmesini sağlayabilirsiniz.

  • Güneş koruyucuyu ihmal etmeyin

Çoğu kişi kış mevsiminde güneş koruyucu kullanmak gerektiğini bilmezken, bilenler de ihmal edebiliyor. Oysa kar tatilinde yükseklikle ve karın yansıtıcı etkisiyle güneş yanığıyla sık karşılaşıldığını belirten Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya “Kardan yansıyan güneş ışınları cildimizde hasara yol açabilmektedir. Kışın yüksek faktörlü olması gerekmese de (kar tatili hariç) mutlaka güneş koruyucu kullanılmalıdır. SPF içeren nemlendiriciler hem nem sağlamaya hem de cildimizi UV’nin zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olacaktır” diyor.

Erkekler için cilt bakımı ipuçları

Erkekler için cilt bakımı ipuçları

Nasıl her kişinin giyim zevki ve damak tadı değişikse cilt tipi de farklıdır. Cilt bakımında “herkese uyan tek beden” yaklaşımı yoktur. Birine iyi gelen diğerine iyi gelmeyebilir. Hangi cilt tipine sahip olduğunuzdan emin olmanız ve kremlerinizi, losyonlarınızı ona göre seçmeniz son derece önemli. Durduk yere cildinizde sivilce oluşmasına ya da cildinizin yağlanmasına sebep olacak ürünler seçmeye gerek yok öyle değil mi? Cildinize nasıl bakım yapacağınız konusunda Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Tuğba Özkök Akbulut 6 ipucu önerisinde bulundu.

Günümüzde daha fazla erkek sağlıklı ve daha genç görünen bir cildin peşinde koşuyor; bu yazı da erkeklerin cilt bakım rutinlerini değerlendirmeleri ve vücutlarının en büyük organına nasıl bakacakları hakkında daha fazla bilgi edinmelerini sağlayacak veriler sunuyor. Erkek ve kadın cildi arasında önemli farklılıklar olsa da (örneğin, erkeklerin cildi kadınlarınkinden daha kalındır), etkili bir cilt bakımı planının temel unsurları her iki cinsiyette de aynı kalır.

Doç. Dr. Tuğba Özkök Akbulut

Doç. Dr. Tuğba Özkök Akbulut

Cilt tipleri:

Hassas cilt: Herhangi bir ürün kullanımından sonra ciltte acı ya da yanma hissedebilir.

Normal cilt: Olağandır, hassas değildir.

Kuru cilt: Pul pul, kaşıntılı veya pürüzlüdür.

Yağlı cilt: Parlak ve yağlıdır

Karma cilt: Bazı bölgeleri kuru, bazı bölgeleri ise yağlıdır.

Cilt tipinizi anlamak, cildinize nasıl bakım yapacağınızı öğrenmenize ve size uygun cilt bakım ürünlerini seçmenize yardımcı olacaktır.

Doç. Dr. Tuğba Özkök Akbulut

Erkeklerin sağlıklı cilt bakım rutinlerini geliştirecek 6 ipucu

  • Ürün etiketlerini ve içeriklerini göz önünde bulundurun: Seçeceğiniz cilt bakım ürünleri cilt tipinize uygun olmalıdır. Akneye yatkın bir cildiniz varsa gözeneklerinizi tıkamayacağından “yağsız” veya “komedojenik olmayan” yazan temizleyiciler ve nemlendiriciler arayın. Hassas bir cildiniz varsa hafif, “koku içermeyen” ürünler kullanın, çünkü koku içeren ürünler ciltte tahriş ve kuruluk hissi bırakabilir. Ancak “kokusuz” olarak etiketlenen bazı ürünlerde dahi cildinizi tahriş edebilecek maskeleyici kokular içerebilir.
  • Yüzünüzü her gün ve özellikle spordan sonra da yıkayın: Sıradan kalıp sabunlar genellikle cildi kurutabilecek sert maddeler içerdiğinden, yüzünüzü yumuşak bir yüz temizleyici ve ılık (sıcak değil) suyla yıkayın.
  • Tıraş tekniğinize dikkat edin: Bazı erkekler çok bıçaklı tıraş makinelerinden memnun olabilir ve cildini çok sık aralarla tıraş edebilir. Sık sık jilet darbeleri, jilet yanıkları veya batık tüylerle karşılaşıyorsanız, bunun yerine tek veya çift bıçaklı bir tıraş makinesi kullanın ve tıraş sırasında cildinizi gergin tutmayın. Tıraş olmadan önce cildinizi ve saçınızı yumuşatmak için ıslatın. Nemlendirici bir tıraş kremi kullanın ve tüylerin uzama yönünde tıraş edin. Tıraş makinesini her kullandıktan sonra durulayın ve tahrişi en aza indirmek için beş ile yedi tıraştan sonra bıçağınızı değiştirin. 
  • Cildinizi günlük olarak nemlendirin: Nemlendirici, cildinizdeki suyu hapsederek çalışır. Bu da ince çizgilerin görünümünü azaltmaya ve cildinizin daha parlak ve genç görünmesine yardımcı olabilir. En iyi sonuçları elde etmek için banyodan, duştan veya tıraştan hemen sonra cildiniz hala nemliyken yüzünüze ve vücudunuza nemlendirici uygulayın. 
  • Cildinizi düzenli olarak kontrol edin: Kaşınan, kanayan veya renk değiştiren yeni lekeler veya benler genellikle cilt kanserinin erken uyarı işaretleridir. Herhangi bir şüpheli nokta fark ederseniz dermatoloğa görünmek için randevu alın. 50 yaşın üzerindeki erkeklerde cilt kanserinin en ölümcül türü olan melanom gelişme riski genel popülasyona göre daha yüksektir. Ancak erken yakalandığında cilt kanserinin tedavi edilebilirliği oldukça yüksektir.
  • Açık havada her zaman güneş koruyucu kullanın: Kırışıklara, yaşlılık lekelerine ve hatta cilt kanserine yol açabilecek güneş hasarlarını önlemeye yardımcı olmak için, dışarı çıkmadan önce saç deriniz, kulaklarınız, boynunuz ve dudaklarınız da dahil olmak üzere cildinizin güneşe maruz kalan tüm bölgelerine güneş kremi uygulayın. En iyi koruma için, geniş spektrumlu, suya dayanıklı, SPF’si 30 veya daha yüksek olan bir güneş koruyucu kullanın ve her iki saatte bir veya yüzme veya terlemeden hemen sonra yeniden uygulayın. Ayrıca gölge arayarak ve hafif ve uzun kollu gömlek, pantolon, geniş kenarlı şapka ve mümkünse UV korumalı güneş gözlüğü gibi güneşten koruyucu giysiler giyerek de cildinizi koruyabilirsiniz. Daha etkili güneş koruması için ultraviyole koruma faktörü (UPF) etiketi olan giysileri seçin.

Soğuk havada cilt sağlığını korumanın püf noktaları!

Soğuk havada cilt sağlığını korumanın püf noktaları!

Havaların soğuduğu, nem oranının azaldığı sonbaharda mevsimsel olumsuz etkenlere, çevresel faktörler ve yanlış yaşam alışkanlıklarının da eklenmesiyle cildin yapısı hızla bozuluyor, bazı sorunlarda artış yaşanıyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Ömer Gezdur son günlerde özellikle egzama, kepeklenme, ellerde ve dudaklarda kuruma, çatlama ve kanama gibi sorunlara sıkça rastlandığını belirterek  “Alınacak bazı basit ama etkili önlemlerle cilt sağlığımızı korumamız mümkün. Ancak her bir cilt sorunu, cilt tipine ve hastalığın şiddetine göre farklılık gösterebildiğinden herhangi bir cilt sorunuyla karşılaşıldığında da dermatoloğa ya da uzman bir doktora görünmeyi ihmal etmemek gerekir” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Ömer Gezdur, bugünlerde en sık görülen 5 cilt sorununu anlattı, korunmaya yönelik önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Dr. Ömer Gezdur

Dr. Ömer Gezdur

Atopik Dermatit (Egzama)

Sonbaharda hızla düşen nem seviyesiyle birlikte oluşan deri sorunlarının başında atopik dermatit yani egzama geliyor. Deri kuruluğu, kaşıntı, kızarıklık ve çatlama gibi belirtilerle kendini gösteren egzama zamanla bu çatlaklardan giren mikroorganizmalar nedeniyle enfeksiyonlara yol açarken, tedavisi daha uzun sürebiliyor ve günlük yaşam konforunu olumsuz etkileyebiliyor.

Korunma yolları: Egzamadan korunmak için; cidimizdeki nemi korumanın ve cilt bariyerimizi güçlendirmenin çok önemli olduğunu belirten Dr. Ömer Gezdur “Cildinizin kuruma olan bölgelerine ekstra özen göstermek ve dermatoloğunuzun tavsiyesi ile atopik cilt tipine uygun içerikli, nemlendirici ve bariyer kremler kullanmak gerekir. Ayrıca egzamalı hastaların ev temizliği, bulaşık, bahçe işleri ya da boya vs gibi aktiviteler sırasında ellerini doğru malzeme seçimi ve eldiven kullanımı ile korumaları gerekmektedir” diyor.

Deri Kuruluğu

Deri kuruluğu sonbaharda cilt bariyerimizin zorlanması sonucu oluşan ve bugünlerde en sık görülen sorunlar arasında yer alıyor. Soğuk hava ve azalan nemle birlikte, sıcak suyla banyo yapmak, yeterli sıvı alınmaması, bazı ilaçların yan etkileri ve deterjanlar da olumsuz etkileyerek cilt sorunlarına yol açıyor.

Dr. Ömer Gezdur

Korunma yolları: Dermatoloji Uzmanı Dr. Ömer Gezdur özellikle kuru ciltli hastaların mutlaka sıcak suyla duştan kaçınması ve ılık suyla banyo yapması, nemlendiricili temizleyiciler kullanması, bol su içilmesi, sert lifler ve kurutucu içerikteki sabun ve duş jellerinden uzak durması gerektiğini vurguluyor. Kaliteli nemlendirici kremle doğal nem dengesini korumak ve doğal aromatik yağlarla cildi beslerken vücudun özellikle kuruyan bölgelerine dikkat etmek gerektiğini belirten Dr. Gezdur “Bu dönemde hassas peeling etkisi yapacak uygulamalar ve nem sağlayıcı maskelerle cildimizi rahatlatmak, buhar banyosu gibi bakım rutinlerine özen göstermekte fayda var. Doğru ürün kullanımının yanısıra doğru giysi seçimi de cildi korumada etkili olacaktır. Soğuk hava koşullarında vücudu korumak için atkı ve eldiven kullanarak elleri ve boynu korumak cok önemlidir” diyor.

Seboreik Dermatit (Kepeklenme)

Seboreik Dermatit (kepeklenme) sorunu; ciltte seboreik bölgelerde yani saçlı deri, kaşlar ve yüz bölgesinde kızarıklık, pullanma ve kaşıntıya neden oluyor. Hastalık ayrıca iç- dış ortam arası ısı farkları ve sabit olmayan nem düzeyine bağlı olarak da tetiklenebiliyor. Normal bir kepeklenmeden farklı olan seboreik dermatitte saç derisi ve ciltte beyaz ya da sarımsı kepekler, kızarıklıklar ve pullanmalar oluşurken yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor.

Korunma yolları: Soğuk ve kuru hava bu sorunun oluşumunu tetiklediğinden mevsimsel olumsuz etkenlerden korunmak ve beslenmeye dikkat etmek gerekir. Dermatoloji uzmanının önerisiyle saç derisini arındırıp rahatlatan uygun bir şampuanı kullanabilir yine doktorunuzun önereceği çeşitli kremler veya losyonlar ile kaşıntı ve kızarıklığa karşı korunabilirsiniz.

Dr. Ömer Gezdur

Dudak çatlaması

Dudak derisi cildin en hassas noktalarından biri olduğu için, en ufak ısı değişiminden bile etkileniyor. Estetik açıdan kişiyi rahatsız eden bir görüntüye yol açan dudak çatlaması, önlem alınmadığında oluşan yarık ve çatlaklardan enfeksiyon kapılmasına da yol açabiliyor. Ayrıca bazı hastalıklarda ve vitamin eksikliklerinde de dudak çatlaması görülebildiğinden sık tekrarlıyorsa bu durumu sadece mevsimsel olumsuz etkenlere bağlamamak ve doktora görünmek gerekiyor.

Korunma yolları: Soğuk ve rüzgarlı sonbahar günlerinde dudaklarımızın kuruyarak çatlamasını engellemek için dudak balsamları etkili olacaktır. Shea yağı, badem yağı, panthenol içerikli, dudakları nemlendiren ve besleyen balsamlarla dudaklara gün içinde bakım yapmanın yanısıra, bu dönemde bol su içmek ve kafein, alkol kullanımını azaltmak dudak kuruluğundan korur.

Gül Hastalığı (Rosacea)

Halk arasında ‘gül hastalığı’ olarak bilinen yüzde ani kızarıklık, yanma ve deri lezyonları ile kendini gösteren, kronik sayılabilecek bir deri hastalığı olan Rosacea, soğuk hava ve rüzgarla tetiklenebiliyor.

Korunma yolları: Rosacea semptomlarını kontrol altına almak için güneşten ve rüzgardan, soğuktan korunmak önemli bir rol oynamaktadır. Beslenmeyi düzenlemek ve tetikleyici faktörlerden kaçınmak çok etkilidir. Baharatlı yiyecekler, sıcak içecekler ve alkol, Rosacea belirtilerini artıracağı için bunları tüketmemek ve süreçte tedavi planını düzenli uygulamak gerekir.

Bu hatalar akneleri tetikliyor!

Bu hatalar akneleri tetikliyor!

‘Akne’ ya da halk arasında sık kullanılan adıyla ‘ergenlik sivilcesi’ oldukça yaygın görülen bir sorun. Öyle ki 11-30 yaş arasındaki kişilerin yüzde 80’inde farklı şiddetlerde akne gelişiyor. Sanılanın aksine, akne ergenliğin bitmesiyle kendiliğinden geçmiyor; 30’lu, 40’lı ve hatta daha ileri yaşlarda bile devam edebiliyor. Genellikle yüz bölgesinde oluşan akneler kişinin öz güveninde sorun oluşturabiliyor, sosyal ilişkilerini ve günlük aktivitelerini olumsuz etkileyebiliyor. Yapılan araştırmalara göre; akne hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen hastalıklar arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, günümüzde akne tedavisinden oldukça başarılı sonuçlar alındığını belirterek, “Akne tedavinde amaç; var olan akneleri gidermek,  yeni akne oluşumunu ve gelişebilecek leke ile izleri engellemektir. Tedaviden etkin sonuç alabilmek için dermatoloji hekiminin verdiği ilaçları önerdiği şekilde düzenli olarak kullanmak çok önemlidir. Akne tedavisinin kısa süreli olmadığı ve düzensiz kullanılan ilaçların yararı olmayacağı gibi zarar oluşturabileceği de unutulmamalıdır” diyor. Ancak çoğumuz cildimizde akne oluştuğunda “Kendiliğinden geçer” düşüncesiyle hekime başvurmuyor ve doğru sandığımız bazı hatalı uygulamalarla çözüm arıyoruz. Gelişigüzel uyguladığımız yöntemler ve tedaviyi aksatmak ise ciltte aknenin şiddetlenmesine, kırmızı ve kahverengi lekelere, enfeksiyon ile kalıcı derin izler gibi önemli sorunlara neden olabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, akne tedavisinde en sık yaptığımız hataları anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Acıbadem Fulya Hastanesi

Prof. Dr. Emel Güngör

Cildi sık sık temizlemek ve ovmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Cildin sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez, cilt tipine uygun bir ürünle, nazikçe temizlenmesi yeterli geliyor. Cildi sık temizlemenin, fırçalamanın ve ovmanın aknenin kötüleşmesine yol açabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Emel Güngör, şöyle devam ediyor: “Aknede cildin temizlenmesindeki amaç; cilt yüzeyinde biriken ter, yağ, kir ile dökülmüş hücrelerin cildi tahriş etmeden uzaklaştırılması ve tedavilere uygun hale getirilmesidir. Bu amaçla hekimin tavsiye edeceği temizleyiciler kullanılmalıdır. Bu ürünler cildin pH’sına uygun, bazlarında salisilik asit ve benzoil peroksit gibi akne azaltıcı maddelerin bulunduğu temizleyicilerdir”

Cildi sirke, soda veya gülsuyu ile yıkamak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine; sirke, soda veya gül suyu gibi maddeler akneli cilde fayda sağlamadığı gibi cildi irrite eden içerikleri nedeniyle tahrişe veya alerjiye yol açabiliyor, hatta mevcut aknelerin alevlenmesine sebep olabiliyor.

Akneleri sıkmak ve patlatmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akneleri sıkmak, patlatmak ve sürekli aynı yerde tekrarlayan aknelerle oynamak, akne içeriğinin cildin derin tabakalarına gitmesine yol açarak yangının  artmasına ve daha derin akne lezyonları, daha çok leke ile iz gelişmesine yol açıyor. Ayrıca saçlarda kullanılan jöle gibi ürünler yüz derisine değdiğinde gözeneklerde tıkanmaya yol açacağı için akneyi de kötüleştirebiliyor. Benzer nedenlerle ellerle taşınabilecek maddelerin de akneyi kötüleştireceği için ellerin yüz bölgesinden uzak tutulmasına da özen gösterilmesi gerekiyor.

Acıbadem Fulya Hastanesi

Güneşlenmek ve solaryuma girmek. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Sanılanın aksine güneş ışınları ve solaryum akneleri kurutmuyor, sadece kamufle ediyor. Üstelik 1-2 ay sonra, gözeneklerde yaptığı tıkanmalar nedeniyle sivilcelerde artış veya alevlenme oluyor.

Cilde uygun olmayan kozmetik ürünler kullanmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kişinin cilt tipine uygun olmayan kozmetikler akne oluşumuna yol açabiliyor veya var olanı kötüleştirebiliyor. Dolayısıyla hekim tarafından önerilen, akne tedavisine yardımcı olan, cilt tipine uygun ve alerji yapmayacak ürünler kullanılmalı. Yağsız, su bazlı nemlendiriciler ve makyaj malzemeleri akneli ciltler için uygun kozmetikler arasında yer alıyor. Akneli ciltlerde, maske ve peeling gibi işlemler öncesinde de mutlaka dermatoloğa danışılmalı.

Akşamları makyajı çıkarmadan uyumak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akşamları makyajı çıkarmamak da aknelerin kötüleşmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla her akşam makyajın çıkarılması, yüzün cilt için önerilen temizleyici ve suyla temizlenmesi son derece önemli. Saçları şekillendirmek için kullanılan jöle ve sprey gibi ürünlerin de yüze temas etmemesine özen gösterilmesi gerekiyor.

Eş dosta iyi gelen ilaçları kullanmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Aknenin tipi, şiddeti ve yaygınlığı kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Prof. Dr. Emel Güngör, zaman içinde aynı kişide bile farklı tipte ve şiddette akne gelişebileceğine dikkat çekerek, “Bu yüzden akne tedavisi standart değildir. Her kullanılacak ilacın özellikle kremlerin kullanım amacı, şekli ve süresi birbirinden farklıdır. Akne ilaçları paylaşılmamalı veya daha önce iyi gelen bir krem sürekli kullanılmamalıdır” bilgisini veriyor.

İlaçlar yan etki yaptığında tedaviyi bırakmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne tedavisinde krem, jel veya losyon gibi cilde sürülerek kullanılan ilaçların çoğu deride kuruma, pullanma veya bazen tahrişe yol açabiliyor. Bu tür yan etkiler nedeniyle ilaçları bırakmak yerine çözüm aranmasında fayda var.  Prof. Dr. Emel Güngör, yan etkilerin tedavinin beraberinde kullanılan kozmetik ürünlerle veya ilaçların gün atlanarak kullanılmasıyla hafifletilebildiğini söylüyor.

Acıbadem Fulya Hastanesi

‘Tedavi sonuç vermiyor’ düşüncesiyle ilaçları bırakmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne tedavisi zaman, emek ve sabır istiyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, tedaviden 1-2 hafta içinde sonuç almanın mümkün olmadığını vurgulayarak, “Aksine bu dönemde aknelerde geçici bir kötüleşme bile olabiliyor. Aknelerde gözle görülür düzelme 3 ila 4. haftalarda başlıyor, maksimum düzelme için 3-4 ay beklemek gerekebiliyor. Dolayısıyla ilaçlar sabırlı ve düzenli bir şeklide kullanmalı, ‘tedavi işe yaramadı’ düşüncesiyle bırakılmamalıdır” diyor.

Tedavi sonrasında cilt bakımına özen göstermemek. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne iyileştikten sonra tekrarlamaması için cilt bakımına ve akneye yönelik ürünlerin özenle kullanılmasına devam edilmesi gerekiyor. Prof. Dr. Emel Güngör, “Akne ilaçlarına sadece akne oluştuğunda başvurulmuyor. Bu ilaçlar düzenli olarak kullanıldıklarında yeni çıkacak olan akneleri de engelliyorlar” diyor.

Mantar hastalığının en sık görülen belirtileri!

Mantar hastalığının en sık görülen belirtileri!

Ülkemizde en sık karşılaşılan cilt hastalıklarından biri olan mantarın özellikle yaz aylarında görülme sıklığı daha da artıyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Mantarlar sıcak ve nemli ortamlarda çoğaldığı için yaz aylarında artış gösterir. Yüzeyel mantar hastalıkları deri, saç, tırnak, ağız içi ve genital bölgeyi tutabilen mikroorganizmaların yaptığı bir enfeksiyon hastalığıdır. Saçlı deriden ayak tırnaklarına kadar  tüm vücutta en sık görülen ve yerleşim yerine göre isimlendirilen deri hastalıklarından biri olup, yapılan çalışmalara göre ülkemizde her 100 kişiden 18’ini  etkilemektedir” diyor. Havuz kenarlarında terliksiz ya da kırlarda ‘stres atayım’ diye çıplak ayakla dolaşmanın mantar oluşumuna zemin hazırlayan faktörler arasında yer aldığını, hastalığın vücutta ortaya çıktığı bölgeye göre kendini özellikle kaşıntı, kızarıklık, kepeklenme, yanma hissi, renk değişikliği ve kıl ile tırnak kaybı gibi belirtilerle gösterdiğini belirten Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, mantar hastalığı hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu

Mantara yol açan etkenlere dikkat!

Başka kişilerle ortak kıyafet, terlik ve özel eşyaların paylaşılması, hayvanlarla temas (kedi, köpek, küçükbaş hayvanlar) gibi etkenlerin yanı sıra dış ortamlardan da (toprak ve çimenlik alanlar, havuz kenarları, hamam, sauna, spor salonu, tuvalet vb ortak kullanıma açık zeminler)  mantar bulaşabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Mantar enfekiyonuna neden olan funguslar, bulaşıcı dermatofitler, mikrosporumlar olabildiği gibi, vücutta bulunan saprofit (zararsız) olarak adlandırdığımız maya türü mantarlar da (kandida pitrosporum gibi) olabilir ve vücut direncinin düştüğü durumlarda fırsatçı enfeksiyonlara yol açarlar” diyor.

Çok çabuk bulaşıyor! Bulaş riskine karşı etkili önlemler!

Hastalığın çok çabuk bulaştığını bu nedenle çok dikkatli olunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Örneğin; ayak mantarlarının ülkemizde sık gözlenmesinin en temel nedeni ortak terlik kullanımıdır. Bulaş riskinden korunmak için; kıyafet, terlik, ayakkabı gibi kişisel eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmayın, evde bile olsa çıplak ayakla dolaşmayın, hamam, sauna ve tuvalet gibi ortak kullanım alanlarında hijyene ve yere çıplak ayakla basmamaya dikkat edin. Genital  bölge (vajinal kandida gibi) ve bacak aralarının mantar enfeksiyonlarında yanma-ağrı hissine yol açabileceği ve partnere bulaşma riski olabileceğinden dolayı tedavi tamamlanana kadar dikkatli olun” diyor.

Bu belirtilerle kendini gösteriyor!

Mantar hastalığında yoğun kaşıntı en sık şikayet nedenini oluşturuyor. Vücutta mantarın ortaya çıktığı bölgede geçmeyen, yoğun ve deriyi tahriş edecek şiddette kaşıntı oluyor. Kaşıntının yanı sıra ciltte kızarıklık, kepeklenme, mantarın etkilediği vücut bölgesine göre yanma hissi, renk değişikliği ve tırnak kaybı da ortaya çıkabiliyor. Saç bölgesinde ortaya çıkan mantar saç dökülmesine ve tedavi edilmediğinde kelliğe de neden olabiliyor.

Tedavide gecikilirse!

Mantar tedavisine en kısa zamanda başlanması gerektiğini, aksi halde tedavinin güçleşeceğini ve bakteri enfeksiyonlarının eklenmesine neden olacağını belirten Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu mantar tedavisine yönelik şu bilgileri veriyor: “Mantar tedavisinde sınırlı, küçük bir alan etkilenmişse lokal krem-losyon tedavilerini düzenli olarak en az 3-4 hafta kullanmak yeterli olur. Ancak geniş vücut yüzeyleri, birden çok bölge tutulumu, saç ve tırnak tutulumunda sistemik (ağız yolu ile alınan tablet-kapsül) tedavi gerekir. Saçlı deri ve gövdede geniş yüzey tutulumunda mantara karşı etkili maddeler içeren saç ve vücut şampuanları da tedaviye eklenir.”

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu

Tedavi sırasında bu yanılgıya düşmeyin!

Mantar tedavisi sırasında hastaların yaptığı başlıca yanlışları; ilaçları düzenli kullanmamak, tedaviyi erken bırakmak ve bulaştırıcı nedenlere devam etmek olarak sıralayan Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Mantar hastalığının yerleşim yeri ve hastalığa neden olan mantarın türüne göre tedavi değişir. Mantar enfeksiyonları tedavi edilmediği sürece artarak devam eder. Hastalık yayılır, tedavi güçleşir ve bakteri enfeksiyonlarının eklenmesine neden olur. Şikayetler azalınca tedavinin erken kesilmesi ise hem tedaviye direnç gelişmesi hem de hastalığın sık tekrarına yol açar. Ayrıca tedavi süreci sadece medikal tedaviyle sınırlı kalmayıp, mantara yol açan etkenlere karşı günlük yaşamda gerekli önlemleri almak gerekmektedir. Örneğin; ayakların nemli kalmaması, her gün aynı ayakkabıyı arka arkaya giymemek, vücudu nemli bırakmamak, pamuklu çorap giymek, çıplak ayakla dolaşmamak gibi önlemlere her gün dikkat etmek gerekir” diyor.

Bilgi kirliliğinden uzak durun!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi mantar hastalığı konusunda da toplumda bilgi kirliliği olduğunu, özellikle tedavi noktasında internetten ya da arkadaş çevresinden edinilen yanlış bilgilerle hastalığın çok daha ilerleyebildiğini vurgulayarak “Örneğin; internette mantar tedavisi için doğal yöntemler diye birçok bilgi var; karbonatlı suda ayakları bekletmek, sirkeli su ile yıkamak ya da aloe vera bitkisinin içini açıp jelini sürmek bunlardan birkaçı. Ancak olası bir mantar belirtisinde mutlaka hekime başvurulmalı ve tıbbi yöntemlerle hastalık tedavi edilmelidir. Aksi taktirde çok daha ilerleyerek daha karışık, zorlu ve riskli bir sürece girilebilir. Örneğin; aloe vera bitkisini doğrudan sürmek cildi tahriş edebilirken, karbonatlı suda ayakları bekletmek ya da mantarlı bölgeye sirkeli su sürmek de konsantrasyon doğru ayarlanmadığında tahriş ve yanık yapabilir. Bu nedenle gelişigüzel uygulamalardan kaçınılmalıdır” diyor.

Ergenlikte kişisel bakım ve hijyen için altın öneriler!

Ergenlikte kişisel bakım ve hijyen için altın öneriler!

Günümüzde kişisel bakım ve hijyen konusunda bilinçlenme hızla artarken, ergen gençlerin olduğu ailelerde ise özellikle kozmetik kullanımı konusunda ebeveynlerle çocuklar arasında fikir ayrılığına düşülebiliyor. Birçok anne baba, çocuğunun bedensel ve hormonal değişimlerle karşı karşıya kalmasıyla kişisel bakım konusunda kozmetik ürünleri kullanmasına sıcak bakmıyor ve doğal yöntemler arayışına giriyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Armağan Kutlay “Ergenlik dönemi birçok fiziksel ve duygusal değişimin yaşandığı bir evredir. Bu süreçte, gençler bedensel ve hormonal değişimlerle karşı karşıya kalırken, kişisel bakım da büyük önem kazanır. Dış görünüşün benlik algısında önem kazandığı bu dönemde gençlerin sağlıklı bir yaşam tarzı ve hijyen alışkanlıkları geliştirmesi fiziksel görüntüleri kadar sağlıkları ve özgüven gelişimi için önemlidir” diyor. Peki, ergenlikte kişisel bakım nasıl olmalı? Nelere dikkat edilmeli? Hangi yanlışlardan kaçınılmalı? Dermatoloji Uzmanı Dr. Armağan Kutlay ergenlik döneminde kişisel bakım hakkında bilinmesi gereken 8 önemli bilgiyi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Dr. Armağan Kutlay

  1. Her gün yüzünüzü temizleyin

Ergenlikte hormonların etkisiyle yüzde ve vücutta belirli bölgelerde sebum (yağ) üretiminin arttığını belirten Dr. Armağan Kutlay şöyle konuşuyor: “Artan sebum üretimi ve ölü deri artıkları derideki gözeneklerin tıkanması ve akne oluşumuna neden olan başlıca faktörlerdir. Cildi fazla yağ ve kirden arındırmak için cilt yapısına uygun bir temizleyiciyle sabah ve akşam olmak üzere iki kez yüzü yıkamak, akne oluşumunu engellemekteki en önemli basamaktır. Temizleyiciler jel, köpük ya da sabun formunda olabilir. Cildin yağ dengesini bozmadan nazikçe temizleyecek bir yüz temizleyici ile yıkanıp temizlenen cildin nem dengesini korumak için hafif ve yağsız bir nemlendirici kullanmak da gerekebilir. Bu yaş grubunda cildin genellikle karma ya da yağlı yapıda olduğu göz önünde bulundurularak yağsız ve su bazlı ürünler tercih edilmelidir.”

  1. Sivilce ve aknede bu yanlışlardan kaçının!

Ergenlik döneminde hormonal faktörlerle ortaya çıkan ve gençlerin yüzde 90’ını etkileyen akne, özgüven sorunlarına da yol açabilen bir sağlık sorunu. Deride siyah ve beyaz noktalar, iltihaplı sivilceler, derin nodüller şeklinde görülebilen aknede tedavinin temelini; yüz temizliği, sağlıklı beslenme ve kaliteli uyku oluşturuyor. Ayrıca yüze fazla dokunmamak, sivilceleri kesinlikle sıkmamak, gözenekleri tıkayan kozmetik ürünler kullanmamak gerektiğini vurgulayan Dermatoloji Uzmanı Dr. Armağan Kutlay “Akne tedavisi kişinin ihtiyacına göre dermatolog tarafından düzenlenmelidir. Sosyal medya gibi yerlerden görülen çeşitli kozmetik ürünlerin bir uzmana danışmadan kullanılması ciltte tahriş ve leke gibi olumsuz etkilere neden olabilir” diyor.

  1. Tüy dökücü krem kullanacaksanız!

Ergenlikte kız ve erkeklerde istenmeyen tüyleri azaltmak için epilatör, tüy dökücü krem, ağda ve tıraş gibi yöntemler kullanılabiliyor ancak dikkat! Dr. Kutlay “Ergenlikte kız ve erkeklerde farklı bölgelerde tüylenme ortaya çıkar. Kızlarda genital, koltukaltı ve bacak bölgelerindeki tüylerin artışı olağandır. Erkeklerde sakal ve bıyık bölgesi, göğüs ve karın çevresi gibi bölgelerde tüylenme olması beklenir. İstenmeyen tüyleri azaltmak için kullanılan her yöntem her cilt tipine uygun olmayabilir. Örneğin; batık oluşumuna yatkın, hassas ve kolay tahriş olan ciltlerde ağda kullanımı önerilmez, ağda sonrası güneş maruziyetinden kesinlikle kaçınılmalıdır. Hassas ciltlerde tüy dökücü kremler tahrişe neden olabilir. Ergenlik süreci biten ve tüylenmesi tamamlanan gençlerde lazer epilasyon etkili bir seçenektir. Epilasyon sonrası cildi nemlendirmeye dikkat edilmelidir” diye konuşuyor.

  1. Terlemeye karşı bu önlemleri alabilirsiniz!

Ergenlik döneminde hormonların etkisiyle koltukaltı, saçlı deri, genital bölge gibi yerlerde ter bezlerinin gelişmesiyle terleme artışı görülürken, bu bölgelerde yerleşen bakteriler kötü koku oluşumuna neden oluyor. Gençlerin özgüvenini etkileyebilen bu durumla baş etmek için özellikle yaz aylarında sık banyo yapmanın çok önemli olduğunu belirten Dr. Armağan Kutlay şöyle konuşuyor: “Koltukaltı ve genital bölgedeki tüyler de teri hapsederek koku oluşumuna neden olduğundan dolayı bu bölgelerdeki tüylerin temizlenmesi önemlidir. Kıyafet seçimi ter kokusunu azaltmada önemli rol oynar; nefes alabilen, pamuklu veya diğer doğal liflerden yapılmış kıyafetler giymek terin buharlaşmasını kolaylaştırırken, sentetik kumaşlar kötü koku oluşumuna neden olabildiğinden sentetik kumaşlı kıyafetlerden kaçınılmalıdır.”

Acıbadem Ataşehir Hastanesi

  1. Deodorantta dikkat!

Yaz aylarında sık duş alınsa bile kısa süre içinde tekrar ter kokusu oluşabildiğinden, ergenlik dönemindeki gençlerin deodorant kullanmak istemesi anne babaların ‘acaba ileride zararlı etkileri olur mu?’ endişesine yol açıyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Armağan Kutlay “Antiperspiran deodorantlarda bulunan alüminyum tuzlarının kanserojen olup olmadığı tartışma konusudur. Bilimsel araştırmalarda net bir kanıt ortaya konmamakla beraber alüminyum bileşenlerinin koltukaltı derisinden emilip meme kanseri, Alzheimer gibi hastalıkları tetikleyebileceği şüphesiyle aileler bu ürünleri kullanmaktan çekinmektedir. Bu durumda magnezyum tuzları içeren antiperspiran deodorantlar alternatif olarak kullanılabilir” diyor.

  1. Saç düzleştirici ve jöleyi sık kullanmayın!

Ergenlikte saçlı deride yağlanma ve terleme artışı nedeniyle saç bakım ihtiyacı artarken, kışın iki üç günde bir banyo yapmak yeterli ancak yaz aylarında her gün duş almak gerekebiliyor.  Saç spreyi ve jöle gibi maddelerin çok sık kullanılmaması, kullanıldığı zaman da saçta uzun süre kalmadan yıkanması gerektiğini belirten Dr. Kutlay, saç düzleştirme gibi uygulamalar da saça zarar verebileceğinden sık yapılmamasının doğru olacağını söylüyor.

  1. Bu yiyeceklerden kaçının!

Dengeli ve sağlıklı bir beslenmenin cilt sağlığı üzerinde de son derece etkili olduğunu belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Armağan Kutlay şöyle konuşuyor: “Sebze, meyve, protein ve tam tahıllar içeren bir diyet ve bol su tüketimine özen gösterilmelidir. Glisemik indeksi yüksek gıdalar, özellikle şeker tüketiminin fazla olması ciltte yağlanma ve akne artışına neden olacağından kontrollü tüketilmelidir. Baharatlı yiyeceklerin fazla tüketilmesi kötü koku oluşumuna katkıda bulunabilir. Hem genel sağlık için hem cilt sağlığı için sigara ve alkolden kesinlikle kaçınılmalıdır.”

  1. Güneşe çıkarken bu kurallara dikkat edin!

Kontrolsüz güneş maruziyeti güneş yanığı riskinin yanı sıra leke oluşumuna da neden oluyor.  Özellikle akne izleri ve böcek ısırığı izleri güneş maruziyeti sonrası koyulaşıp leke bırakabiliyor. Dr. Kutlay, güneşin zararlı UV ışınlarına maruz kalmamak için güneş ışınlarının en yoğun ve dik geldiği 11:00-16:00 saatleri arasında mümkün olduğunca dışarı çıkılmaması, çıkılırsa gölgede olmaya dikkat edilmesi, şapka takılması ve minimum SPF 30 içeren bir güneş koruyucu sürülmesi gerektiğini belirtiyor.