Yazılar

Covid-19 saçları da dökebiliyor!

Covid-19 saçları da dökebiliyor!

Sağlıklı saç derisinde ortalama 100 bin adet saç yer alıyor ve tararken ya da yıkamaya bağlı olarak günde 100–150 adet saç teli dökülmesi olağan kabul ediliyor. Ancak günde 300-500 adet saç teli dökülüyorsa ve bu durum kronikleşmişse, altta yatabilecek etkenlerin mutlaka araştırılması ve tedavi edilmesi gerekiyor. Hızlı kilo kaybetmekten tiroit hastalığına, hormonal değişimlerden doğum yapmaya, dengesiz beslenmekten ateşli enfeksiyon geçirmeye kadar pek çok etken sorumlu oluyor saçlarımızın dökülmesinden. Uzmanlar son zamanlarda saç dökülmesinde etkili olan bir başka faktöre daha dikkat çekiyor; çağımızın önemli bir sorunu olan Covid-19 enfeksiyonunun saçlarda yarattığı tahribata!

Acıbadem Maslak Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz, Covid-19 pandemisinde saç dökülmesi sorununun daha sık görüldüğünü belirterek, “Pandemi döneminde yaşanan aşırı stresin yanı sıra, Covid-19 enfeksiyonu geçiren hastalarda oluşan sitokin salınımı, ilaç kullanımı, yüksek ateş, öksürük ve düşük oksijen satürasyonu gibi faktörler bu artışta etkili oldu. Öyle ki yapılan çalışmalara göre; Covid-19 enfeksiyonu geçiren her dört hastadan birinde saç dökülmesi sorunu yaşanıyor” diyor. Enfeksiyon ne derece ağır geçirilirse, saç kaybı da o derece şiddetli oluyor.

Günümüzde ilaç tedavileri ilerlemiş saç kayıplarında yeterli etki sağlayamazken, saç ekimi prosedürleri de meşakkatli oluyor ve mevcut saç sayısını artırmıyor. Son yıllarda sıkça uygulanan PRP ile lazer yöntemleri ise kronik ve ciddi saç kayıplarına kalıcı çözüm sunabiliyor; üstelik gündelik yaşamdan kopmamıza gerek kalmadan. Bu yöntemler deri altındaki kan dolaşımını artırarak saçsız alanlarda saç çıkmasına ve mevcut saçların güçlenmesine destek oluyor. Böylece yeniden gür, sağlıklı ve volümlü saçlara kavuşmamızı sağlıyor!

Acıbadem Maslak Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz, saç dökülmesinde en sık uygulanan 4 yöntemi anlattı; önemli önerilerde bulundu!  

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz

PRP / Trombositten zengin plazma

Erkek tipi saç dökülmesinde (androgenetik alopesi) umut veren sonuçları olan PRP yöntemi ayrıca skatrisyel alopesiler (kıl foliküllerinde sürekli yıkımla oluşan ve kalıcı saç kaybına neden oluşan hastalıklar) ve kronik saçkıran (alopesi areata) sorununda da etkili olabiliyor. Yöntem saçların sıklığını, kalınlığını, direncini ve kalitesini artırarak yüz güldüren sonuçlar sunuyor.

Trombositten zengin plazma anlamına gelen PRP (Platelet / Rich – Plasma) kişinin kendi kanından, steril şartlarda, özel cihazlarla santrifüj edilerek hazırlanan ve yüksek konsantrasyonda trombosit içeren plazma sıvısıdır. Bu plazma sıvısında, tam kandaki trombosit konsantrasyonundan 2-7 kat daha fazla trombosit yer alıyor. PRP’de trombositlerin yan sıra 20’den fazla büyüme faktörü de bulunuyor. Yöntemin etki mekanizması, trombositlerin alfa granüllerinde bulunan büyüme faktörleri üzerinden oluyor. PRP saçlara enjekte edildiğinde trombositlerden birçok büyüme faktörü salınıyor. Bu faktörler saçlı deride kanlanmayı artırıyor, yeni kollajen sentezini tetikliyor ve iltihaplanmayı azaltıyor. Bu etkiler sayesinde saçların sıklığı, kalınlığı ve kalitesi artıyor.

Nasıl uygulanıyor?

Kişiden az miktarda alınan kan örneği, özel bir tüpün içine konuluyor. Ardından bu tüp steril şartlarda, kan bileşenlerinin ayrışmasını sağlayan santrifüj cihazına yerleştiriliyor. Cihazda yapılan ayrıştırma işlemiyle kandaki trombositler ve büyüme faktörleri diğer kan bileşenlerinden ayrılıyor. Böylece saçlarda kullanılacak olan trombosit ve büyüme faktörlerinden zengin olan plazma hazırlanmış oluyor. Bir sonraki aşamada, elde edilen bu materyal, ihtiyaç duyulan saç köklerine enjekte ediliyor. İşlem sonrasında gelişebilen baş ağrısı, noktasal kanama, morarma, kızarıklık, kaşıntı, kepeklenme ve ödem gibi yan etkiler kısa sürede kayboluyor.

Kaç seans gerekiyor?

Genellikle ayda bir kez olmak üzere 3 seans uygulanıyor. 3-6 ay ara sonrasında tekrar 3 seans veya yılda 3 seans şeklinde devam edilmesi öneriliyor.

 LAZER VE IŞIK YÖNTEMLERİ

Işık ve lazer yöntemleri özellikle androgenetik alopesi (erkek tipi saç seyrelmesi) ve alopesi areata (saçkıran), kemoterapiye bağlı saç dökülmeleri ve skatrisyel alopesilerde (kıl foliküllerinde sürekli yıkımla oluşan ve kalıcı saç kaybına neden olan bir grup hastalık) fayda sağlıyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz, bu yöntemlerin nasıl uygulandığını şöyle anlatıyor:

Düşük seviyeli lazer

Halk arasında ’soğuk lazer’ ve ‘yumuşak lazer’ olarak da bilinen ‘düşük seviyeli lazer yöntemi’ (low-level laser therapy) kafa derisine nüfuz edebilen ve kızıl ötesi radyasyon yayan cihazlarla gerçekleştirilen, saç kaybında etkili bir ışık yöntemdir. Yapılan çalışmalarda; düşük seviyeli lazer yönteminin özellikle erkek tipi seyrelme sorunu yaşayan kadın ve erkeklerde saç sayısını, sıklığını, kalınlığını ve gövdesinin direncini artırabildiği gösterilmiş. Aynı zamanda saçkıran ve kemoterapiye bağlı saç dökülmeleri ile skatrisyel alopesilerde de fayda sağlıyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Nasıl uygulanıyor?

Düşük seviyeli lazer yöntemi 650-900 nm dalga boyunda ışık veren cihazlarla uygulanıyor. Yöntem saçlı deride kanlanmayı artırarak etki gösteriyor. Saç dökülmesi ve saçlı deride oluşabilen kaşıntı gibi yan etkiler de kısa sürede ortadan kayboluyor.

Kaç seans gerekiyor?

Düşük seviyeli lazer yöntemi genellikle haftada 2-3 kez 15-20 dakika şeklinde (24 hafta-24 ay) uygulanıyor.

Fraksiyonel lazer

Fraksiyonel lazerler tek başına veya diğer medikal/ cerrahi yöntemlerle birlikte erkek tipi saç seyrelmesi ve alopesi areata (saçkıran) sorununda etkili oluyor. Kıl köklerindeki iltihaplanmayı azaltması, derideki kan akımını artırması, haricen uygulanan ilaçların emilimini artırması sayesinde saçın büyüme fazına geçişini tetikleyerek etkili olduğu düşünülüyor. Ağrı, geçici kızarıklık, ödem ve kaşıntı dışında yan etkilere rastlanmıyor.

Nasıl uygulanıyor?

Uygulama öncesi anestezi gerekmiyor ve seanslar 10-15 dakika gibi sürelerde tamamlanabiliyor.

Kaç seans gerekiyor?

Kişiden kişiye değişmekle birlikte haftada bir kez olmak üzere toplam 10 seansta sonuçlar alınabiliyor.

Excimer lazer / Excimer Işık

Excimer lazer veya excimer ışık (308 nm) alopesi areata (saçkıran) sorununda yüzde 60-77 oranında etkili olan bir yöntem. Derideki iltihaplanmayı azaltarak ve bağışıklığı olumlu yönlendirerek etkili olduğu düşünülüyor. Hafif kızarıklık ve lekelenme dışında yan etki görülmüyor.

Nasıl uygulanıyor?

Uygulama öncesi anestezi gerekmiyor ve seanslar 10-15 dakika gibi sürelerde tamamlanabiliyor.

Kaç seans gerekiyor?

Genellikle haftada 2 kez 24 seansa dek uygulanıyor.

Saçlarımız neden dökülüyor?

  •  Metabolik veya psikolojik stres yaşamak
  • Hormonal değişiklikler
  • Ateşli enfeksiyon geçirmek
  • İlaçların yan etkileri
  • Doğum yapmak
  • Tiroit hastalığı
  • Kansızlık (özellikle demir eksikliği)
  • Hızlı kilo kaybetmek
  • Dengesiz (protein, vitamin ve mineralden fakir) beslenmek
  • Ağır metal zehirlenmesi
  • Ameliyat olmak
  • Kaza geçirmek

Egzama oluşmasını önlemenin yolları

Egzama oluşmasını önlemenin yolları

Birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkan egzama, cildi kurutarak kaşıntıya ve su kabarcıklarına yol açabiliyor. Kış aylarında nem oranının düşmesi ve soğuk hava nedeniyle daha sık görülen egzamanın tedavi edebilmesi için sorunun kaynağının belirlenmesi önem taşıyor. Egzamanın oluşmaması için bazı pratik önlemlerin de alınması gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayşe Gökçe Tümtürk, egzama belirtileri ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Uygun olmayan sabunlar egzama nedeni

Tıbbi adı “dermatit” olan egzama cildi kurutan, kaşıntı ve kabarcıklarla kendini belli eden bir deri hastalığıdır. Toplumda çok sık görülen ve değişik tipleri olan egzama, birden fazla sebebe bağlı olarak görülebilmektedir. Egzamanın en önemli nedenleri alerjik reaksiyon, ciltteki kuruluk ve strestir. Ayrıca uygun olmayan sabunların kullanılması, ortamdaki toz ve bazı kimyasalların deriyle teması egzamaya neden olabilmektedir. Ancak egzamanın kesin nedeni tam olarak bilinmemekte, bünyesel uygunluğun da etkisi olduğu düşünülmektedir. Ev kadınları, kuaförler, temizlik işiyle uğraşanlar ile meslekleri gereği ciltleri kimyasallara maruz kalan kişilerde daha çok görülmektedir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Ayşe Gökçe Tümtürk

Egzamanın 5 önemli belirtisi

  • Vücudun çeşitli yerlerinde orta çıkan kızarıklıklar.
  • Cildin kuruması nedeniyle belirginleşen kaşıntı.
  • Bölgenin özellikle geceleri kaşınması sonucunda cildin gerginleşerek çatlaması.
  • Zamanla ortaya çıkan küçük ve içi sıvı dolu kabarcıklar.
  • Ciltte başlayan döküntüler ve kabuklar.

Egzama eller, ayaklar, bacaklar ve saç diplerinde; kızarıklık, kaşıntı, pullanma, yanma hissi gibi belirtilerle ortaya çıkar. Derideki kuruluk ilk belirtilerdendir. Egzamalı bölge kaşındıkça tablo daha da ağırlaşmaktadır. Belirtilerin birbirini takip etmesi kaşımaya bağlı olarak devam etmekte, kısırdöngü nedeniyle şikayetler yenilenmektedir.

Egzamanın teşhisi için yama testi yapılmalı

Egzamanın teşhisi dermatoloji hekimlerinin fiziki muayenesiyle konulabilmektedir. Tanıyı netleştirebilmek için yama testi( patch)  yapılır. Şüpheli hastaların sırtına alerjen maddelerin düşük konsantrasyonları yapıştırılır. 48 ile 72 saat arasında deriyle temas eden alerjen maddelere cildin verdiği tepki ölçülür. Test süresince kişinin duş almaması ve terlemeye neden olabilecek aktiviteleri yapmaması gerekir.  Alerji ilacı bu dönemde kullanılmamaktadır aksi halde test negatif çıkar. Bu sürenin sonunda test yapılan bölgede kızarıklık, kabarma ve sulanma varsa sürülen maddenin alerjik etkisi olduğu ortaya çıkacaktır.

Risk faktörlerinden kaçınmak önemli

Egzamanın kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Egzamanın tedavisinde bu soruna neden olan etkenlerden uzak durmak çok önemlidir. Cildin hangi maddeye karşı reaksiyon geliştirdiği belirlenmeli, kaynağa yönelik tedavinin ilk adımı atılmalıdır. Tedavide kortizon dışı bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, cildi rahatlatan pansumanlar ve lokal kortikosteroidli pomadlar kullanılmaktadır. Nötral sabunlar, bariyer kremleri, nemlendiriciler ve egzama şampuanları rahatlama sağlayacaktır.

Egzamadan koruyan önlemler

  • Egzamaya aday olan kişilerin bulundukları ortam yeterli nem ve ısı oranına sahip olmalıdır.
  • Bulunulan ortamlar sık sık havalandırılmalıdır.
  • Duş alma sıklığı mevsime göre ayarlanmalı, günlük banyo yapılmamalıdır. Banyoda cildi tahriş edecek kese ve lifler kullanılmamalı, su kesinlikle çok sıcak olmamalıdır. Banyodan sonra uygun nemlendirici ürünler ile tüm vücut nemlendirilmelidir.
  • Duşta ve günlük el-yüz yıkamada nötr sabunlar kullanılmalıdır.
  • Bağışıklık sistemini destekleyen gıdalar tüketilmeli ve düzenli spor yapılmalıdır.
  • Egzamaya neden olan alerjenin mutlaka kullanılması gerekiyorsa, teması engelleyen eldivenler kullanılmalıdır.
  • İçinde toz barındıran halı ve battaniye gibi eşyalar uyuma saatlerinde yatak odasında bulundurulmamalıdır.
  • Günlük olarak yeterli miktarda su içilmelidir.

Pandemide bu cilt hastalıkları arttı, çünkü…

Pandemide bu cilt hastalıkları arttı, çünkü…
Kış mevsiminde havaların soğuması, rüzgar, hava kirliliği, kapalı ortamlarda daha çok zaman geçirmek, daha az su içilmesi ve terlemenin azalması gibi faktörler cildimize önemli zararlar verebiliyor! Bu etkenler ciltte kuruluğun şiddetlenmesine, bunun sonucunda da çeşitli cilt hastalıklarının gelişmelerine veya alevlenmelerine yol açabiliyor. Acıbadem International Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, ayrıca Covid-19 enfeksiyonundan korunmak için kullandığımız maskelerin ve pandemi sürecinde yaşadığımız yoğun stresin de bazı cilt hastalıklarının daha sık görülmesinde etkili olduklarına dikkat çekerek, “Özellikle yüzde kızarıklık, kaşıntı ile pullanmayla kendini gösteren ve halk arasında yağ egzaması olarak bilinen seboreik egzamaya kış aylarında daha sık rastlıyoruz. Gül ve akne hastalıkları da yine bu mevsimde artış gösteren veya şiddeti artan hastalıklar arasında yer alıyor. Dolayısıyla ciltte kızarıklık, çatlama, kaşıntı, pullanma ve derin izler gibi yaşam kalitesini düşürebilen sorunların artmaması için bir dizi önlem almak çok önemli” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, kış aylarında yüzde sık görülen 3 cilt hastalığını anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Hülya Sağlam

SEBOREİK EGZAMA
Soğuk hava, nem kaybı, rüzgar, sıcak suyla yapılan uzun süreli banyolar… Kış aylarında bu faktörler havayla en çok temas eden yüz bölgemizde; kızarıklık, kaşıntı ve pullanmayla karakterize olan ‘seboreik egzama’ şikayetini artırıyor. Toplumda ‘yağ egzaması’ olarak bilinen seboreik egzama yüz bölgesinin yanı sıra saçlı deri ile göğsün üst bölgesinde de sık görülüyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, bu hastalığın maske, soğuk hava, stres, bazı besinler ve pek çok faktörün etkisiyle tekrarlanan kronik bir hastalık olduğunu belirterek, “Seboreik egzamanın şiddetlenmemesi için cildin kalitesini artırmak çok önemli” diyor.

Ne yapmalıyız?
• Soğuk ve rüzgarlı havada mümkünse dışarıya çıkmayın. Mecbursanız, yüzünüzü olabildiğince kapatmaya özen gösterin.
• Cildinizi düzenli olarak nemlendirin. Covid-19’dan korunmak için kullandığımız maskeler yağlı kremi daha da yağlandırıyor. Bu nedenle yağlı olmayan nemlendirici kremleri tercih edin.
• Tahriş olmaması için tıraş losyonu kullandıktan sonra cildinize alkollü losyon sürmeyin.
• Hekiminizin önerisi doğrultusunda eczanelerden seboreik egzemaya özel krem ve şampuanlardan faydalanabilirsiniz.
• Cilde zarar verdiği için kortizonlu kremler kullanmayın.

Lazer, ışık sistemleri, mezoterapi
Cildinizin kalitesini artırmak için nemlenmesini sağlayan bazı lazer ve ışık sistemleri yöntemlerinden faydalanabilirsiniz. Ayrıca içeriğinde hyalüronik asit ve peptid olan ürünlerin cilt altına minik iğnelerle enjeksiyon edilmesiyle gerçekleştirilen mezoterapi yöntemi de cildinizin nemlenmesinde etkili oluyor.

AKNE
Toplumda çoğunlukla ‘sivilce’ olarak bilinen akne, iz bırakabilen kronik bir cilt hastalığıdır. Akne oluşumunun pek çok nedeni var. Kalıtsal ve hormonel etkenlerin yanı sıra hijyene dikkat etmemek, bazı besinler ve cildin aşırı nemli olması gibi etkenler de aknelere yol açabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, pandemi sürecinde maske kullanımı nedeniyle ciltte oluşan aşırı nemlenmenin akneleri daha çok şiddetlendirdiğine işaret ederek, “Maske takarken cilde fondöten gibi kapatıcı ürünler sürmek ve makyaj yapmak cildin hava almasını önlediği için akne sorununu daha da şiddetlendirebiliyor” diyor.
Aknenin tedavisinde başvurulan medikal ilaçlardan oldukça başarılı sonuçlar alınıyor. Ayrıca lazer ve ışık sistemleriyle de akne ve izlerinden kurtulmak mümkün olabiliyor. Cilt tipine göre fraksiyonel lazer, plazma enerjisi, thulium lazer ve dermapen gibi yöntemlere başvuruluyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Ne yapmalıyız?
• Hijyene önem verin ve cildinizi düzenli olarak temizleyin.
• Maskenizi her dört saatte bir, aşırı nemlendiyse veya ıslandıysa hemen değiştirin.
• Maske takarken fondöten gibi cilt gözeneklerini kapatan ürünler kullanmayın, makyaj yapmaktan kaçının.
• Yağlı besinler tüketmeyin.

Karbon peeling, iğneli radyofrekans
Karbon peeling: Aknelerin tedavisinde ve sonrasında oluşan kızarıklıkların giderilmesinde kullanılan bir yöntem. Her cilt tipine uygulanabilen karbon peeling, işlem sonrasında ciltte kabuklanma olmaması, ısıyla mikroorganizmaların yok edilmesi ve yağ bezlerinin küçülmesi sayesinde kalıcı etki sağlayabiliyor.
İğneli radyofrekans (altın iğne): Cilde ihtiyacı doğrultusunda enerji uygulanarak yapılan bir yöntem. Cilt altı tabakasında kollajen ve elastin üretimini tetikliyor. Cilde uyguladığı ısıyla aknelerin azalmasına, kollajen ile elastin senteziyle de izlerin hafiflemesine katkı sağlıyor.

ROZASEA (GÜL HASTALIĞI)
Toplumda “gül hastalığı” olarak bilinen Rozasea, kış aylarında görülme sıklığı ve şiddeti artan bir diğer hastalık. Yüzde kızarıklık, yanma, batma hissi, damarlarda belirginleşme ve sivilce benzeri oluşumlar, Rozasea hastalığında en sık karşılaşılan sorunları oluşturuyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, bu hastalıkta cilde mümkün olduğunca dikkat etmek gerektiğini vurgulayarak, “Yüzde kırmızı görünüm oluşturan bu hastalığın tedavisinde antibiyotikler fayda sağlarken, şiddetli ve tekrar eden tablolarda isotretionin etkili oluyor. Rozasea hastalığına yol açan en önemli faktör, kortizonlu preparatların uzun süre yüz bölgesinde kullanılması. Bu nedenle hekime danışılmadan kortizonlu ürünler asla kullanılmamalı” diyor.

Ne yapmalıyız?
• Cildi tahriş eden ve alkol içeren ürünler kullanmayın.
• Topikal kortizonlu kremlerden uzak durun.
• Soğuk ve sıcak havalarda mümkün olduğunca dışarıya çıkmayın.
• Sıcak içecek ve besinlerden kaçının. Acı baharatlı besinler ve çikolata yemeyin.
• Alkol ve kafeinli içecekler tüketmeyin.
• Meronidazol içeren krem ve jelleri tercih edin.
• Egzersizlerde aşırıya kaçmayın.
• Stres oluşturan etkenlerden mümkün olduğunca kaçının.
• UVA ve UVB ışınlarına karşı en az 30 faktörlü güneşten koruyucu ürünleri günlük bakımınızda kullanın. Yaz mevsiminde koruma faktörü daha yüksek ürünleri tercih edin.

Lazer, mezoterapi
Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, kılcal damarların yoğun olduğu evrede; pulse dye lazer, gold toning lazer, IPL, NDYAG damar lazeri uygulandığını söyleyerek, “Bu uygulamalar ayda 3 seans olarak yapılıyor. Ayrıca mezoterapi yöntemiyle de cilde nem sağlanıyor. Bu yöntemlerin damar cidarlarını da güçlendirmeleri sayesinde kılcal damarların çatlamaları önlenebiliyor” diyor.

Kuruyan ciltte önlem almazsanız egzamaya dönüşebilir!

Kuruyan ciltte önlem almazsanız egzamaya dönüşebilir!

Cildinizde pullanma ve kepeklenme var mı? En sık bacak bölgelerinde mi oluşuyor bu şikayetleriniz? Banyo veya yüzme sonrasında cildiniz size gergin geliyor mu? Bu yakınmalarınıza ara ara kaşıntı mı eşlik ediyor? Cildiniz normalden daha cansız ve renksiz mi görünmeye başladı? Bu sorunlardan tümü veya bazıları size tanıdık geliyorsa, dikkat! Yakınmalarınızın nedeni, kış aylarında çoğumuzun ortak derdi olan ve önlem alınmadığında egzama ya da enfeksiyon gibi önemli sorunlara yol açabilen “ciltte kuruluk” olabilir!

Kuru deri, tıptaki adıyla kserosis cutis; ciltte fazla su veya yağ kaybına bağlı olarak gelişen değişiklikler olarak tanımlanıyor. Özellikle ‘atopik cilt’ denilen tabloda cilt doğuştan nemlendirici proteinleri yeteri kadar sentezleyemediği için bu grupta kuruluk daha şiddetli olarak gelişebiliyor. Kış mevsiminde havadaki buharlaşma azaldığı ve nem oranı düştüğü için ciltte kuruluk yaz aylarına nazaran çok daha sık görülüyor. Ayrıca kuru ve soğuk rüzgar da kuruluk şikayetini daha da artırılabiliyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, hemen her yaşta gelişebilen ciltte kuruluk sorununun mutlaka önlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Cildimizdeki kuruluğu ciddiye almazsak üzerinde egzama gelişebiliyor. Egzama oluşan yerler kaşınıyor ve buna bağlı olarak cildimizdeki problemler kısır bir döngüye girebiliyor. Dahası, cildimiz kaşınan yerlerden enfeksiyon da kapabiliyor, bunun sonucunda daha ağır ve ciddi tedaviler gerekebiliyor” diyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, kış aylarında cilt kuruluğuna karşı almanız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Süleyman İzzet Karahan

Çok sıcak suyla banyo yapmayın

Çok sıcak suyla banyo yapmak ciltte kuruluk şikayetini arttırabiliyor. Ilık su tercih etmeniz hem ciltteki kuruluğu hem de kuruluğun yaptığı kaşıntı hissini azaltıyor. Dikkat etmeniz gereken bir başka önemli nokta da, banyo süresi olmalı! Suyla uzun süreli temas tek başına cilt kuruluğuna neden olabileceği için kış aylarında banyo süresini de 5 dakika gibi kısa süreyle sınırlı tutmayı alışkanlık edinin.

Bol bol su için

Kış aylarında cilt kuruluğundan kaynaklı şikayetlerinizin artmaması için bol bol su içmeniz çok önemli. Günde en az 2-2.5 litre su tüketmeniz, kuruluk şikayetinizi büyük oranda azaltacaktır.

Odanın nemini artırın

Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, ev ve işyerinizde bulunduğunuz odanın nem oranını arttırmanın ciltte kuruluk şikayetini azaltabileceğine işaret ederek, “Bulunduğunuz mekandaki nem oranının yüzde 60 civarında olmasına özen gösterin. Sıcak veya soğuk hava cilt kuruluğunu arttırabildiği için oda sıcaklığını da 21-25 derece arasında tutmayı alışkanlık haline getirin” diyor.

Soba başında fazla durmayın

Cildinizin daha da kurumaması için bulunduğunuz ortamlara da dikkat etmeniz gerekiyor. Örneğin soba veya şömine başında uzun zaman geçirmek ciltteki kuruluğu arttırıyor. Klor oranı yüksek kapalı havuzlar da cildi çok daha fazla kurutuyorlar. Dolayısıyla cildinizin kuramaması için bu tür ortamlarda geçirdiğiniz süreyi kısaltmanızda fayda var.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Antioksidan ve omega-3 önemli

Kış aylarında antioksidandan ve omega-3’ten zengin beslenmek kuruluk şikayetini bir miktar azaltabiliyor. Bunun nedeni ise antioksidanların cildimize zarar veren serbest radikallere karşı bariyer oluşturmaları. Yabanmersini, domates, havuç, fasulye, bezelye, mercimek ve balık yağı, bu içeriklerden zengin olan besinlerden bazıları. Soğuk havalarda düzenli olarak meyve ve sebze tüketmeyi de asla ihmal etmeyin, çünkü normal döngüsünü devam ettirebilmesi için cildimiz bu gıdalardaki vitaminlere de gereksinim duyuyor.

Hindistan cevizi yağı kullanın

Cildiniz kuruysa Hindistan cevizi yağı cildinizi nemlendirmek için iyi bir seçenek olabiliyor. Bu yağ gözaltı gibi vücudumuzun en hassas bölgelerine bile sürülebilirken, diğer bir avantajı ise başka bir taşıyıcı yağla karıştırılmadan cilde doğrudan uygulanabilmesi.

Banyoda yulaf kepeği kullanın

Yulaf kepeğiyle banyo yapmak da cilt kuruluğuna karşı etkili olabilen bir yöntem. Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, yulaf kepeğinin özellikle nemlendirici ve kaşıntı giderici özelliği sayesinde kuruyan ciltleri önemli ölçüde rahatlatabildiğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Yulaf kepeğini blenderden geçirip toz haline getirdikten sonra, küvetteki ılık banyo suyuna bir buçuk su bardağı kadar ekleyebilirsiniz. Küvette 15-20 dakika kadar beklemeniz yeterli olacaktır. Yulaf kepekli uygulamayı haftada 2 gün yapabilirsiniz.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Bakım ürününüz cilt tipinize uygun olsun

Kış aylarında özellikle cilt tipinize uygun ürün kullanmak son derece önemli. Kışın akneli ciltlerde akne problemi artabileceği gibi, kuru ciltlerde de egzama sorunu artabiliyor. Bu nedenle akneli bir cilde sahipseniz daha güçlü, kuru cilde sahipseniz daha nazik temizleyiciler tercih edebilirsiniz. “Kimi kişiler karma cilde sahip olabiliyor; vücut kuru olup egzamaya meyilli iken, yüz yağlı olup akneye meyilli olabiliyor. Bu nedenle yüze ve vücudumuza kullandığımız ürünler mutlaka farklı olmalı” diyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, şöyle devam ediyor: “Kış döneminde kuruluk şikayetimizi arttırabileceği için özellikle kuru cilde sahip kişilerin çok sık peeling yapmalarını önermiyoruz. Evde yapılan peelinglerde de içeriğine dikkat etmek gerekebiliyor, çünkü fazla derin yapılan işlemler kuruluk şikayetini arttırabiliyor”

Terleten kıyafetler giymeyin

Kış aylarında yünlü kıyafetler cildimizi tahriş ederek kuruluk ve kaşıntı şikayetini arttırabiliyor. Ayrıca sentetik ürünler de cildimizi daha çok kurutup kaşındırabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, özellikle kuru cilde sahipseniz pamuk gibi hava alan ve cildi tahriş etmeyen kıyafetleri tercih etmeniz gerektiğini vurgulayarak, ”Bunların yanı sıra kışın kalın dokumalı tek kat giysiler terlemeye neden olabileceği için birkaç kat ince kıyafetler giymeniz daha doğru olacaktır. Böylelikle ortamın ısı durumuna göre kıyafetinizi çıkartarak terlemeyi önleyebilirsiniz” diyor.

Cildinize kese yapmayın

Yıkanırken banyo süresinin kısa olması ve ılık suyun tercih edilmesi kadar, kullandığımız ürünlere de dikkat etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla duş jelleri ve sabun gibi kimyasal ürünler yerine daha az kimyasal içeren bebek ürünleri kullanmanız daha sağlıklı olacaktır. Ayrıca lif ve kese gibi cildi temizlerken tahriş eden malzemeler kullanmayın. Bunların yerine cildinize nemlendirici etkiye sahip, tane formunda olan peelingleri uygulamanız daha doğru bir tercih olacaktır.

Ağız yaralarını ciddiye alın!

Ağız yaralarını ciddiye alın!

Besinleri çiğnerken güçlük çekilmesi… Yutkunmanın adeta ızdıraba dönüşmesi… Konuşmakta zorlanılması… Ülkemizde oldukça sık görülen ağız yaralarının nedeni ne olursa olsun, tümünün ortak özelliği; ağrıya ve buna bağlı olarak yaşam kalitesini düşüren sorunlara yol açabilmeleri! Hemen her yaşta görülen ağız yaralarının nedenleri genellikle basit travmalar, bazı ilaçların yan etkileri, sigara ve yoğun alkol kullanımı, yetersiz ağız ile diş bakımı gibi sorunlar oluyor. Ancak dikkat! Ağız yaraları bazen Behçet veya çoğumuzun adını ilk kez duyduğu liken planus ve pemfigus gibi önemli hastalıkların habercisi de olabiliyor!

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Kavak, bu nedenle ağızda oluşan yaralarda mutlaka hekime başvurmak gerektiğine dikkat çekerek, “Aslında her ağız yarasının hekim tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak özellikle ağız yarası 4 haftadan uzun süredir varsa ya da kısa sürede giderek büyüyorsa veya ağız yarasına vücutta yaralar eşlik ediyorsa, mutlaka hekime başvurulmalı. Çünkü uzun süren yaraları hekim olmayan kişilerin önerileriyle tedavi etmeye çalışmak, altta önemli bir problem yatıyorsa tedavide zaman kaybına ve bunun sonucunda hastalığın daha fazla ilerlemesine neden olabiliyor” diyor.  Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Kavak, ağız yarasına yol açan bazı önemli hastalıkları anlattı; öneriler ve uyarılarda bulundu!

Prof. Dr. Ayşe Kavak

Tekrarlayan aftlar

Aftlar, ağızdaki yaraların belki de en sık nedenlerinden biri olup, tek ya da çok sayıda oluşan ve çoğu zaman 7-10 günde iyileşen yaralardır. Aftların çoğunun nedeni tespit edilemese de, kötü ağız hijyeni ve çürük dişler önemli etkenler arasında ilk sıralarda yer alıyorlar. Bazen de kansızlık, vitamin eksiklikleri ve bağırsak hastalıkları gibi birçok faktör tekrarlayan aftlardan sorumlu olabiliyor.

Behçet Hastalığı

Ağrılı aft ile uyumlu ağız ülserleri, Behçet hastalığının en sık görülen belirtilerinden birini oluşturuyor. Hastalık tekrarlayan aftlar dışında; genital yaralar, göz problemleri ve deride farklı problemlerle sinyal veriyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Kavak, iç organlarda tutulum yapabildiği için Behçet hastalığına erken tanı konulmasının çok önemli olduğunu belirterek, “Behçet hastalığı ülkemizde diğer ülkelere göre daha sık görülüyor. Bu nedenle tekrarlayan aftı olan her hastanın Behçet hastalığı açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak bu durum her aft hastasında Behçet hastalığı olduğu anlamına da gelmiyor”  diyor.

Uçuk (Herpes enfeksiyonu)

Uçuk dünyada çok sık görülen ve dudak ya da ağız içinde yaralarla seyreden bir virüs hastalığı. Genellikle aynı yerde yılda birkaç kez tekrarlıyor. Güneş, ateşli hastalıklar, stres ve bağışıklığın azalması gibi durumlar ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Genellikle bir hafta içinde problemsiz iyileşiyor. Özellikle çok sık tekrarlayan ya da şiddetli seyreden hastalarda daha farklı tedavi yaklaşımına ihtiyaç duyulabiliyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Travmatik ülserler

Bazen kırık bir diş ağızda iyileşmeyen yaraya yol açabiliyor. Bu durumda yaranın değil, öncelikle dişin tedavisi önemli, çünkü diş düzeldiğinde yara kendiliğinden iyileşiyor.

Liken planus

Liken Planus; mor-pembe renkli deri döküntüleriyle seyreden kaşıntılı bir deri hastalığıdır. Bazen ağız yaralarıyla da seyredebiliyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Prof. Dr. Ayşe Kavak, bu hastalığın ağızda geliştiğinde yıllarca sürebilen ve ağrılı olabilen derin yaralara neden olabildiğini vurgulayarak, “Ağızdaki yaralar genellikle; dil veya yanakların iç kısmında beyaz yaralar, bazen de ülser şeklinde oluşuyor. Hastaların uzun süreli takibi ve sigara kullanmamaları önem taşıyor, aksi halde nadir de olsa ağız içinde kanser gelişebiliyor. Derideki liken planus ise genellikle problemsiz bir şekilde birkaç yılda iyileşiyor“ diyor.

Pemfigus

Pemfigus; ağızda kalıcı yara ile başlayıp, ardından deride içi su dolu kabarıklıklar ve yara oluşumuyla giden bir deri hastalığı. Bu hastalığın özelliği uzun süre iyileşmeyen ağız yaraları şeklinde başlaması, ardından genellikle saç derisinde, yüzde ve gövdede oluşan sulu yaralar şeklinde deriye yayılması. Prof. Dr. Ayşe Kavak, pemfigusun erken dönemde tedavi edilmezse yaraların tüm vücuda yayılması sonucu enfeksiyonlar ve beslenme problemleri başta olmak üzere ölümcül problemlere yol açabildiği uyarısında bulunarak, “Bu nedenle hastalığın uzun süreli takibi ve tedavisinin aksatılmaması çok önemli” diyor.

Ağız kanseri

“Ağızda büyüyen kabarıklıklar ya da yaralarda kesinlikle unutulmaması gereken bir hastalıktır ağız kanseri” uyarısında bulunan Prof. Dr. Ayşe Kavak, şöyle devam ediyor: “Sigara ve yoğun alkol kullanımı ağız kanserinin en önemli nedenlerinin başında geliyor. Erken teşhis konmadığında seyri kötü oluyor ve maalesef ölümle sonlanabiliyor. İyi ağız bakımı, düzenli diş hekimi kontrolleri, ağızda çürük diş ve diğer problemlerin uygun tedavisi, kanser gelişimini önleyen diğer önlemler arasında yer alıyor.”

Cildinizin rutinini değiştirme vakti!

Cildinizin rutinini değiştirme vakti!

Kış aylarıyla birlikte havaların iyice soğuması ve havadaki nem miktarının azalmasına, pandemi sürecinde kullanımı artan dezenfektanlar da eklendiğinde cildimiz hızla yıpranıyor, bazı cilt hastalıkları kolayca tetiklenebiliyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Kış aylarında cildi korumak için çok daha fazla özen göstermek gerekiyor. Yani; kış aylarında bol su içmeyi ihmal etmemek, uyku düzenine, beslenmeye özen göstermek, sigaradan kaçınmak, stresi yönetebilmek ve cildi koruyacak önerilere dikkat etmek, cildin rutinini kışa göre düzenlemek büyük önem taşıyor“ diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, kışın sağlıklı bir cilt için 10 altın kuralı sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Süleyman İzzet Karahan

Banyo süresini kısaltın

Bu dönemde havadaki nem oranının azalmasına bağlı, cildimiz daha çok kuruyacaktır. Cildimizi daha da kurutmamak adına mümkünse banyo sürelerimizi kısaltalım. Zaten kurumuş olan cildimizin doğal bariyerini daha çok bozmamak adına, daha nazik, mümkünse yağ bazlı temizleyicileri tercih edelim. Cildimiz çok kuru ise atopik ciltler için üretilen temizleyiciler iyi bir seçenek olabilir.

Cildinizi nemlendirin

Cildimiz kış aylarının soğuk, yağışlı, rüzgarlı ve çetin şartlarına karşı savunmasız kalacağından, özellikle nem dengesini iyi sağlamak gerekir. Bu dönemde daha kalın ve daha güçlü nemlendiriciler özellikle yüzümüz ve ellerimiz için tercih edilmelidir. Nemlendiricilerimizi gün içerisinde daha sık tekrar etmemiz gerekebilir. Cildi nemlendirmenin en doğal ve en etkili yolu bol su içmektir. Bu nedenle kış aylarında susamayı beklemeyip, gün içerisinde en az 2 litre su içmek büyük fayda sağlar.

A vitaminlerine yer verin

Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Güneş ışınlarının azalmasıyla birlikte, yazın kullanamadığımız retinol, retinaldehit gibi bileşikler bu dönemde kullanılabilir. Ancak kış aylarında da güneş ara ara kendini gösterebileceğinden bu molekülleri özellikle geceleri tercih etmeliyiz. Krem ya da serum formunda olanlar tercih edilebilir. Bu ürünleri kullanırken güneş koruyucu kullanımına özen göstermeliyiz” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

 Ölü hücrelerden arındırın

Cildi ölü hücrelerden arındırmak için glikolik asit, madelik asit, salisilik asit, azaleik asit gibi AHA ve BHA türevi kimyasal ürünler gece rutinimizde yer edinebilirler. Böylece güneşin etkisiyle cildimizde oluşan leke, kırışıklık, cansız görünüm gibi sorunlara veda edebiliriz. Ya da dermatoloğunuzun önerisiyle fraksiyonel lazer, kimyasal peeling gibi soyucu işlemlere bu dönemde başlanabilir.

Gündüz antioksidan kullanın

Çevrenin ve güneşin yaratabileceği zararlı etkilere karşın gündüz antioksidan kullanmayı ihmal etmeyelim. C vitamini, E vitamini, ferulik asit gündüz kullanılabilen krem ya da serum formunda antioksidanlar arasındadır. Bu ürünler cildimizi zararlı etkenlere karşı korumaktadır. Ayrıca havuç, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta gibi antioksidandan zengin gıdalarla da cildimizi koruyabiliriz.

Dudak bakımını ihmal etmeyin

Özellikle kuru derili kişilerde, bu dönemde dudaklarda çatlama, tahriş ve kanama görülebilir. Bu dönemde dudaklarımız için de sık sık nemlendirici kullanmayı ihmal etmeyelim. Dudaklarımızı yalama alışkanlığımız varsa, bunu keselim. Kalkan kabukları yolmayalım. Dudaklarımız için de bol su içmeyi ihmal etmeyelim.

Yeterli ve kaliteli uyuyun

Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Gece uykusu cildimiz için olmazsa olmazlardandır. Yapılan bir çalışmada, katılımcıların 2 saat uyku kısıtlaması sonucunda daha yorgun göründüğü gözlemlenmiştir. Gece uykusunda salgılanan melatonin güçlü bir antioksidandır. Gece salınan büyüme hormonu cildimizdeki hücrelerde çoğalmayı artırır ve kolajen sentezini tetikler. Yetersiz uyku özellikle göz çevremizde damar genişlemesine sebep olur ve göz çevresinde görülen şişkinliği artırır. Yetersiz uyku kan kortizol düzeyini yükseltir ve bu da çeşitli cilt problemlerinin artmasına sebep olur” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Sigaradan kaçının

Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Sigaranın içeriğindeki toksinler ve serbest radikaller cilt altı kolajen ve elastin yapısına zarar verir. Bunun sonucunda erken yaşlanma görülür. Kırışıklıklar belirginleşir ve cilt sarkar. Özellikle dudak çevresinde sigara çizgileri denen yapılar oluşur. Ciltteki melanin sigara etkisiyle artar. Bunun sonucunda da cilt lekeleri artabilir. Bunun dışında sedef, egzama, akne gibi cilt hastalıkları sigara etkisiyle artabilir. Cildimiz ve sağlığımız için sigaradan uzak durmamız gerekir” diyor.

Stresi yönetmeyi öğrenin

Hem kısa hem de uzun süreli streste kan kortizol seviyeleri yükselir. Yükselen kortizol ciltte yağ üretimini artırır. Bunun sonucunda akne gibi cilt problemleri azalan güneşle birlikte daha ciddi sorunlara sebep olabilir. Bunun dışında fazla stres cildimizin bariyer fonksiyonunu etkileyebilir. Bozulan bariyer ve kuru havanın da etkisiyle egzama gibi cilt problemlerimiz daha şiddetli seyredebilir.

Sağlıklı beslenin

Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Bu dönemde bedenimizin ve aynı zamanda cildimizin de sağlığını korumak için beslenmemize dikkat edelim. Somon gibi omega 3 yönünden zengin balıklar, kuruyemişler, A ve E vitamininden zengin yumurta, havuç gibi gıdalar bu dönemde tercih edilebilir. Kolajenin yapımında gerekli olan C vitamini tüketimine de özen gösterelim” diyor.

Maske, sıcak ve nem cildi hızla yıpratıyor!

Maske, sıcak ve nem cildi hızla yıpratıyor!

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yıkıcı etkisi devam eden yüzyılın salgın hastalığı Covid-19 pandemisinde maske şüphesiz kritik önem taşıyor. Buna karşın yakıcı yaz sıcakları ve aşırı nemin de etkisiyle maske takmak çoğu zaman bunaltıcı olurken, ciltte de bazı sorunlara yol açabiliyor. Ancak pandeminin gölgesinde geçen yaz mevsiminde maskenin cildi yıpratmasını engellemek mümkün! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar “Pandemi sürecinde maskenin uzun saatler cildimizde kalması egzamadan rozaya dek bazı deri hastalıklarının şiddetlenmesine neden oldu. Bir yandan da aşırı yaz sıcaklarında güneş ve nem oksidatif stres yaratarak yapısal bozulmalara, kolajen yıkımına ve erken yaşlanma belirtilerine yol açıyor. Ancak bazı basit kurallar ve bazı besinlerle cildimizin yıpranmasının önüne geçmek hatta yenilemek mümkün olabiliyor” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar, yazın dikkat edilmesi gereken basit ama etkili önlemleri ve cildi yenilemeye yardımcı 10 besini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Bol su için

Cildin gerek fonksiyonlarını tam olarak yerine getirebilmesi nemlenmeye, dolayısıyla suya ihtiyacı bulunmaktadır. Vücut ağırlığının yüzde 60’ı sudan oluşur. Ancak yaşımız ilerledikçe bu oran azalmaya başlar, sonucunda da cildimiz kurur ve kırışmaya başlar. Cildimizin elastikiyetini kaybetmesi sonucunda da sarkmalar meydana gelir. Cildimizi susuz bırakmamak için yapmamız gereken günde en az 2 litre su tüketmektir.

C vitamininden zengin beslenin

C vitamininden zengin besinleri yaz aylarında sık sık tüketmeliyiz. C vitamini kolajen yapımını hızlandırır, bağ dokusu ve damar yapısını güçlendirir, yaraların hızlı iyileşmesini sağlar. Cildin yaşlanmasına neden olan serbest radikallere ve özellikle güneş hasarına karşı korur. C vitamini içerikli kremler yaşlanma karşıtı olduğu gibi leke açma özelliğine de sahiptir, ciltte aydınlanma ve parlaklık sağlar. Çilek, kuşkonmaz, domates, narenciye, avokado, soğan, ananas ve kuşburnu bolca C vitamini içeriyor. Genç, sağlıklı ve ışıl ışıl bir cilt için günde 100 gram çilek yemeye özen gösterelim.

 Haftada iki gün balık tüketin

Somon, uskumru gibi balıkların tüketimi cildimiz için çok gerekli olan yağ asitlerini yeterince tüketmemizi sağlar, beyin fonksiyonları için çok faydalıdır. Ayrıca pullanan, kuruyan cildi olanlar için son derece faydalıdır. Cildimizin yenilenmesini sağlar, omega 3 bakımından da zengindir. Haftada iki gün balık tüketmeye çalışalım.

Pause Sağlık, Pause Dergi

E vitamini içeren besinlere sofranızda yer açın
E vitamini güçlü bir antioksidandır. Cildimizi güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korur ve nemlendirir. Aynı zamanda ciltteki kızarıklık ve lekelenmeleri de giderir. Kozmetik ürünlerin içinde kullanıldığında kırışıklıkları önler, yaşlılık lekelerini azaltır, kırışıklığın giderilmesinde önemli olan kolajen sentezini artırır. Saçlarımızın güçlenmesinde de önemli rolü vardır. Yeşil yapraklı sebzelerde, baklagillerde, fındık, ceviz gibi kabuklu yemişlerde, sıvı yağda ve hububatlarda bolca yer alır. Günde 50 gram fındık tüketmek de cildimizin genç kalması ve lekelerinden arınması için büyük katkı sağlıyor.

 Günde 2 fincan yeşil çay için

Yeşil çay içeriğindeki polifenoller sayesinde cildi serbest radikallerden C ve E vitaminlerine nazaran daha fazla korur. Bu sayede cildin sağlıklı ve ışıltılı görünmesini sağlar. Günde 2 fincan yeşil çay içelim. Ancak kan sulandırıcı kullananlar, kanama eğilimi olan kişiler çok tüketmemeye dikkat etsinler çünkü kanı sulandırma özelliği mevcut.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Her gün 2-3 tane ceviz yiyin

Çinko cildin yağ salgısının dengelenmesinde, yara iyleşmesinde rolü olan son derece önemli bir elementtir. Saçların hacimli ve parlak görünmesinde, kan dolaşımının sağlanmasında da önemli bir rolü vardır. Her gün 2-3 ceviz yiyerek hem çinko, hem E vitamini hem de omega 3-6’dan zengin beslenmiş oluruz.

A vitamini içeren besinleri ihmal etmeyin

A vitamini cilt ve saç sağlığı için çok önemlidir. Ayrıca kolların dış kısmında sıklıkla gördüğümüz kaz derisi görünümünde de çok etkilidir. Cilt tonunu düzenler, güneş lekelerini azaltır, yeni lekelerin oluşmasına engel olur, sivilce ve izlerine çok iyi gelir. Nemlendirici etki göstererek cildin elastikiyetini artırır. Böylece cildin sıkı ve gergin olmasına katkıda bulunur. Aynı zamanda antiaging özelliği de bulunmaktadır. Karaciğer, yeşil kabak, havuç, balık yağı, kırmızı biber ve tatlı patatesin yanı sıra, lekesiz bir cilt için günde 8 kayısı ya da yarım havuç yemeyi ihmal etmeyelim.

Pause Sağlık, Pause Dergi

B vitamini içeren besinler tüketin

B vitamini su kaybını önleyerek cildin nemlenmesini sağlar. Antioksidan etkisi sayesinde cildin genç, parlak ve sağlıklı görünmesine yardım eder. Provitamin B5 (pantenol) ise cildin nemlenmesini sağlamanın yanısıra saç bakım ürünleri içinde de yerini almıştır. Hububatlarda, balık, et, süt, yumurta, yoğurt, yeşil yapraklı sebzeler, kuru yemişler ve buğdayda bolca bulunur.

 Günde bir yumurta haşlayın

D vitamini sağlığımız için çok önemli bir vitamindir. Eksikliğinde saç dökülmesi, eklem ve kas ağrısı, baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, uykusuzluk, direnç düşüklüğü ve kilo vermede zorluk gibi bir çok belirti görülür. Sağlıklı bir cilt için de büyük önem taşıyan D vitamini balık, karaciğer, tereyağı ve yumurta sarısında bol miktarda bulunur. Sabah kahvaltıda her gün bir haşlanmış yumurta yemeye özen gösterin.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Bu kurallara dikkat edin!

Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar “Sağlıklı deri bakımı en az deri hastalıklarının tedavisi kadar önemlidir. Cildimiz en büyük organımız olup dışa yansıyan görüntümüzdür. Derinin sağlıklı görünmesi ve erken yaşlanma belirtilerinin önlenmesi için; temizlik, nemlendirme ve güneşten korumaya çok dikkat edilmeli, güneş koruyucu kremler üç saatte bir sürülmeli, aşırı kozmetikten kaçınılmalı, gece makyaj temizlenmeden yatılmamalıdır” diyor.

Dikkat! Cildinizi kaşımayın ve soymayın!

Dikkat! Cildinizi kaşımayın ve soymayın!
Ciltte kızarıklık, şişlik, su kabarcıkları, kaşıntı, ağrı… Genellikle hassas ciltlerde oluşan güneş yanığı, yaz mevsiminde sıkça görülen cilt problemlerinde ilk sıralarda yer alıyor. Toplumda sadece estetik bir problem olarak görülse de, tedavisinde gecikildiğinde ciltteki bağışıklık sistemini baskılayarak uçuk ve zona gibi enfeksiyonları tetikleyebiliyor. Güneş yanığının en önemli uzun dönem komplikasyonu ise yanan alanlarda deri kanseri riskinin artmasıdır ki bu kanser türünün bazıları ölümcül olabiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz, özellikle su kabarcıklı güneş yanıklarında ilk müdahalenin doğru yapılmasının çok önemli olduğunu belirterek, “Çünkü hatalı uygulamalar ciltte enfeksiyona yol açarak sorunun daha da şiddetlenmesine neden olabiliyor” diyor. Peki güneş yanığı oluştuğunda neler yapmalı, nelerden kaçınmalıyız? Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz güneş yanığına karşı 12 etkili kuralı anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Belirtiler yaklaşık 2-4 saat sonra başlıyor!

Güneş yanığı belirtileri güneşe maruz kaldıktan yaklaşık 2-4 saat sonra başlıyor ve 1- 3 gün içinde pik noktaya ulaşıyor. Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz güneş yanığının belirtilerini şöyle sıralıyor:

  • Ciltte, güneşe maruz kalmış olan alanla sınırlı; kızarıklık, şişlik (ödem), su kabarcıkları, sulantı ve soyulma gibi belirtiler gelişiyor. Bunların yanı sıra ciltte sıcaklık, yanma, hassasiyet, ağrı ve kaşıntı gibi belirtilerle de kendini gösterebiliyor.
  • Genel olarak 1. derece yanıklar kızarıklık, 2. derece yanıklar kızarıklık ve su kabarcıkları, 3. derece yanıklar ise kızarıklık ve su kabarcıklarına ek olarak ülserasyonlar şeklinde görülüyor.
  • Şiddetli güneş yanıklarında; halsizlik, baş dönmesi, tansiyon düşmesi, ateş, titreme, bulantı-kusma, baş ağrısı, bayılma, genel vücut ödemi gibi güneş çarpması veya ısı çarpmasının sistemik belirti ve bulguları da gözlenebiliyor ki bu tabloya ‘güneş zehirlenmesi’ adı veriliyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Zaman kaybetmeden doktora başvurun

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz, güneş yanıklarına ‘yanık’  tedavisi uygulandığını belirterek, nasıl bir yol izlendiğini şöyle anlatıyor: “Öncelikle daha fazla güneşe maruz kalınmamalı ve güneşe karşı tüm korunma önlemleri alınmalı. Vakit kaybetmeden bir dermatoloji uzmanına başvurulmalı. Şiddetli, su kabarcıklı, derin, ağrılı ve enfekte olmuş güneş yanıklarında veya ısı çarpması belirtilerinin varlığında hastanın hastaneye yatırılması gerekebiliyor. Bu durumda tedavide damardan sıvı verilmesi, kapalı pansumanlar uygulanması, damardan veya ağızdan iltihap giderici ilaçlara başvurulması şeklinde yöntemlere başvuruluyor. Kapanmayan derin güneş yanıklarında cerrahi deri nakline ihtiyaç duyulabiliyor”

Güneş yanığına karşı 12 etkili yöntem!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Öztürk Durmaz, güneş yanığı oluştuğunda neler yapmamız ve nelerden kaçınmamız gerektiğini şöyle anlatıyor:

Pause Sağlık, Pause Dergi

BUNLARI YAPIN

  • Günde en az 2 litre su-sıvı içmeye özen gösterin.
  • Ev ısısını ‘soğuk’ olacak şekilde düşürün, 18-22 derece en ideal ısı olacaktır.
  • Günde birkaç kez, 10-20 dakikalık soğuk ve tazyiksiz duş alın.
  • Soğuk ve ıslak kıyafetler giymeniz de güneş yanığına karşı fayda sağlayacaktır.
  • Soğuk pansumanlar damarları kasarak kızarıklık, ödem ve yanma hissinin azalmasında etkili olurlar. Yanan bölgeye; soğuk su, karbonatlı veya yulaflı soğuk su, soğuk sirke ya da soğuk sütle ıslatılmış havlular veya jel buzla her 2 saatte bir, 10-20 dakika kompres yapabilirsiniz.
  • Cildinize soğutucu özellikte kalamin veya aloe vera içeren jel veya losyon sürün. Ayrıca duş, pansuman veya kompres sonrasında, cildi yatıştırıcı özelliğe sahip yulaf veya dekspantenol içeren nemlendiriciler kullanın.
  • Yanan bölgeleri yukarı kaldırın; örneğin yüzünüz yandıysa 2 yastıkla yatmalısınız. Bacağınız yandıysa, bacağınızı yastıkla kalp seviyesinin 30 cm üzerinde kalacak şekilde kaldırmalısınız. Bu şekilde yanığa bağlı gelişecek olan ödemi azaltmak mümkün olabiliyor.
  • Yanık alanlarını rahatsız etmeyecek; dikişsiz, bol ve pamuklu giysiler tercih edin. Dar, naylon, sentetik, yünlü giysilerden ise sakının.

Pause Sağlık, Pause Dergi

BUNLARI SAKIN YAPMAYIN!

  • Büyük su kabarcıklarını, steril şartlarda iğne veya enjektörle patlatabilirsiniz, ancak yüzeyleri açmamalı ve cildi soymamalısınız.
  • Enfeksiyon riski nedeniyle yanık deriyi kaşımayın ve koparmayın. Kaşıntı için antihistaminik özellikte tablet kullanabilirsiniz.
  • Kese, lif, ağda, tıraş işlemlerinin yanı sıra banyo köpükleri, sabunlar, banyo tuzları, sıvı yağlar (zeytinyağı, kantaron yağı, lavanta yağı vs.), masaj yağları, lokal anestezikler, vazelin gibi katı yağlar ve merhemlerden uzak durun. Bunlar deriyi daha da tahriş edebilecek, iyileşmeyi azaltacak veya kendileri doğrudan alerjik egzama yaratabilecek uygulamalardır.
  • Halk arasında sıkça kullanılan yeşil çay, salatalık, vazelin, diş macunu veya yoğurt gibi güneş yanığı yöntemleri soğuk uygulanmaları nedeniyle rahatlatıcı oluyorlar. Ancak bugüne dek bu yöntemlerin yanıkları iyileştirici etkilerine dair bilimsel bir kanıt olmadığı gibi, tam aksine ciltten ısı kaybını engellemeleri sonucu ateş ve güneş zehirlenmesi gibi sorunların gelişmesi riski nedeniyle uygulanmaları önerilmiyor.

Cildiniz pul pul dökülmesin

Cildiniz pul pul dökülmesin

Ciltte gerilme hissi, kepeklenme, pul pul soyulma, çatlaklar, kaşıntı… Siz de bu sorunlardan yakınıyorsanız, cildiniz kurumuş olabilir! Çoğumuzun ortak derdi olan ciltte kuruluk yaz aylarında en sık karşılaşılan cilt problemlerinde ilk sırada yer alıyor. Yaz mevsiminde güneş ışınlarının yeryüzüne daha yoğun ulaşması ve deniz ile havuza girildikten sonra duş alınmaması nedeniyle tuzlu suyun cilt yüzeyinde kalması, cildi kurutuyor. En sık ellerde, kol ve bacağın alt kısımlarında, göz çevresi ile dudaklarda görülse de, ciltte kuruluk vücudun hemen her bölgesinde oluşabiliyor. Cilt kuruluğu için önlem alınmadığında yüzde, özellikle göz çevresinde ince kırışıkların oluşumu hızlanabiliyor. Bunun yanı sıra kuruluğun artmasıyla birlikte ciltte geniş ve derin çatlaklar, açık yaralar, egzama ile enfeksiyon gibi daha ciddi sorunlar gelişebiliyor! Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Serpil Pırmıt, bu nedenle cilt kuruluğunun hafife alınmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Her türlü önleme rağmen kuruluk şikayeti devam ediyorsa, kuruluğun yanı sıra kızarıklık, kaşıntı ve çatlama gibi ek sorunlar oluşmaya başladıysa zaman kaybetmeden bir hekime başvurmak gerekiyor” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Serpil Pırmıt cilt kuruluğuna karşı almamız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Pause Sağlık, Pause Dergi

Koruyucu kremi 30 dakika önce sürün

Güneşin kurutucu etkisinden korunabilmek için dışarı çıkmadan 30 dakika önce güneş koruyucu ürünü cildinize sürün. Ayrıca kremi her 2-3 saatte bir tekrar etmeye özen gösterin.

Deniz ve havuz sonrasında duş alın

Denizden veya havuzdan çıktıktan sonra mutlaka duş alın ki tuzlu veya klorlu su cilt yüzeyinde kalarak kuruluğa neden olmasın. 

Pause Sağlık, Pause Dergi

Duş süresini 10 dakikayla sınırlı tutun

Cildin nemini kaybetmemesi için banyo ve duş süresini 10 dakika, hatta daha kısa tutmayı alışkanlık haline getirin. Yine aynı nedenle sıcak değil, ılık suyla yıkanın. Ayrıca günde bir defadan fazla banyo yapmamanız da cilt sağlığınızı korumak açısından önem taşıyor.

Sert ve kurutucu ürünler kullanmayın

Duş alırken sert ve kurutucu etkiye sahip temizleyici ürünler yerine, nemlendirici içerikli sabun ve jelleri tercih edin.

 Pause Sağlık, Pause Dergi

Nemlendiriciniz cilt yapınıza uygun olsun

Nemlendiriciler cildin yüzeyini kaplayarak suyun cilde hapsedilmesini sağlıyor. Ancak dikkat! Etkili sonuç alabilmek için cilt yapınıza uygun nemlendiriciyi her gün kullanmayı alışkanlık haline getirin.

Bol bol su için

Dermatoloji Uzmanı Dr. Serpil Pırmıt, “Yaz aylarında su tüketimini artırmanız da cilt kuruluğuna karşı alabileceğiniz önlemler arasında yer alıyor. Günde 2,5-3 litre su içmeyi ihmal etmeyin” diyor. 

Pause Sağlık, Pause Dergi

Belirtileri neler?

  • Ciltte kuruluk kendini öncelikle banyo-duş veya yüzme sonrasında gerginlik hissi ile gösteriyor.
  • Daha sonra ciltte kepeklenme-pullanma, ciltte esnekliğin azalmasına bağlı olarak ince kırışıklar ve çatlama gibi yakınmalarla devam ediyor.
  • Kuruluğun artmasıyla birlikte ciltte geniş ve derin çatlaklar, açık yaralar, egzama ile enfeksiyon gibi sorunlar gelişebiliyor.

Güneş yanığı değil alerji çıkabilir

Güneş yanığı değil alerji çıkabilir

Güneş alerjisi, güneş ışınlarına doğrudan maruz kalınması sonucunda ciltte kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık, şişlik ve döküntü ile kendini belli ediyor. Güneş ışınlarının uzun süreli oluşturduğu maruziyetin devam ettiği durumlarda ise güneş hassasiyeti şiddetlenebiliyor. Ancak genelde yaz aylarında oluşan güneş yanığı ile güneş alerjisi karıştırılabiliyor. Güneş alerjisi oluşması durumunda ise diş macunu ve yoğurt gibi maddelerin cilde kesinlikle sürülmemesi ve vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna gidilmesi gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayşe Gökçe Tümtürk, güneş alerjisiyle ilgili bilgi vererek, konu ile ilgili önemli uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Güneş alerjisi nadir görülüyor

Güneş alerjisi ile güneş yanığını birbirinden ayırmak gerekir. Pek çok insan güneş yanığı ile güneş alerjisinin aynı şey olduğunu zannetmektedir. Güneş alerjisi çok nadir görülen bir sağlık sorunudur. Güneş alerjisi güneşe çıkıldığı anda başlayarak kendini kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık ve şişlikle belli eder. Aslında güneş alerjisi ürtiker gibi aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Çeşitli ilaçlar ile kozmetik maddelerin ultraviyole radyasyon (UVR) ile birlikte etki göstermesi sonucu ortaya çıkan döküntüler ve bağışıklık sisteminin etkili olduğu güneş alerjileri, güneş ışınlarına karşı vücudun gösterdiği bir reaksiyondur. Ancak her döküntü güneş alerjisinin belirtisi değildir. Güneş yanığı ise ölçüsüz güneşe maruz kalan her insanda cilt renginde koyulaşmayla(bronzlaşma) ve kızarmayla başlamaktadır. Güneş alerjisi kadınlarda erkeklere oranla 3 kat fazla görülmektedir.

Güneş alerjisinin 4 belirtisi

Güneş alerjisinin belirtileri; kaşınma, batma hissi, döküntü ve ciltteki kırmızımsı lekelerdir. Kurdeşen cildin büyük bir bölümüne yayılırsa farklı belirtiler de görülebilmektedir.

  • Düşük tansiyon ortaya çıkabilir.
  • Şiddetli baş ağrısına neden olabilir.
  • Mide bulantısı bile olabilmektedir.
  • Nefes alıp vermede zorluk yaşanabilmektedir.

Güneş alerjisi hızlı başlar

Güneş yanığı, güneş ışınlarına maruz kalınmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Korumasız uzun süre güneş altında kalmak ciltte yanığa neden olacaktır. Ancak güneş alerjisinin oluşması için güneş altında 1-2 dakika bile kalmak yeterli olmaktadır. Hatta saniyeler içinde güneş alerjisi olanlarda kaşıntı, şişlik, yanma, batma gibi ürtiker denilen reaksiyon ortaya çıkmaktadır. Güneş yanığı ise en erken 15-20 dakika içinde güneşle temas eden vücudun açık bölgelerinde oluşmaktadır. Esmer tenlilerde cilt koyulaşması şeklinde, beyaz ve kızıl tenlilerde ise kızararak gerçekleşmektedir. Esmer tenlilerde yanığın oluşması, beyaz ve kızıl tenlilere göre daha uzun sürmektedir. Güneş yanığı foto alerji ve güneşle tetiklenebilen pek çok hastalığa neden olabilmektedir. Yanık, uzun vadede ciltte tamiri mümkün olmayan DNA hasarına, malignmelanom olarak bilinen cilt kanserine, göz çevresinde ve deride erken yaşlanmaya yol açacaktır. Bunun için güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak gerekmektedir. Güneş ürtikeri de olarak bilinen güneş alerjisi ise ciltte kurdeşen tablosuna neden olan nadir görülen bir alerjik reaksiyondur. Kırmızı renkli lekeler ya da şeritler ile kendini belli eden alerji, ağrılı ve kaşıntılı bir sürecin başlamasına neden olmaktadır. Uzun veya kısa süreli olabilen alerji, güneşe maruz kaldıktan hemen sonra başlamakta, vücudun bu duruma neden tepki verdiği tam olarak bilinmemektedir. Kronik hale gelebilen güneş alerjisi tedavi edilebilmektedir.

Güneşten korunmak için koruyucu kullanın

Güneş koruyucular kimyasal ve fiziksel olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu koruyucular kendi içinde avantaj ve dezavantajlara sahiptir. İkisi arasındaki tercih; kişinin cilt tipine, cilt hassasiyetine ve tercih ettiği dokuya göre yapılmalıdır.

Kimyasal güneş koruyucular organik bileşikler içerir. UV ışınlarını absorbe eder. Cilt yüzeyinin altında gerçekleşen kimyasal reaksiyonla cildi UV ışınlarından koruyan bir güneş koruyucu olarak düşünülebilir. Hafif ve yapışkan olmayan bir dokuya sahiptir. Fiziksel güneş koruyuculara kıyasla ciltte daha kolay yayılır.

Bununla birlikte cilt tarafından emildiği için gözenekleri tıkama olasılığı vardır, ayrıca mutlaka güneşe çıkmadan dakikalar önce uygulanmalıdır.

Fiziksel güneş koruyucular cilt yüzeyinde işlev gören titanyum dioksit veya çinko dioksit gibi aktif mineral bileşenler içerir.

Bu koruyucular UVA ve UVB ışınlarına karşı koruma sağlar, genellikle geniş spektrumludur.

Cilt yüzeyinde çalıştığı ve cilde nüfuz etmediği için gözenekleri tıkama olasılığı daha azdır.

Eğer aceleyle dışarı çıkılması gerekiyorsa, önceden güneş koruyucu uygulayacak vakit yoksa cildi güneş ışınlarından korunduğundan emin olmak için fiziksel bir güneş koruyucu tercih edilmelidir. Kimyasal güneş koruyucudan farklı olarak ter ve sebum nedeniyle pütürlenerek ciltten dökülebilir. Bu nedenle birkaç saatte bir yeniden uygulanması bir zorunluluktur. Ayrıca ciltte beyazlık bırakacağı için cilt tonunu değiştirebilir.

Güneş alerjisi için alınması gereken tedbirler

Güneş yanığı kışın kardan yansıyan ışınlarla bile oluşurken, güneş alerjisi en sık yaz mevsiminde ortaya çıkmaktadır. Güneş alerjisi olanların yazın tatile çıkmadan dermatoloji hekiminden öneri alması gerekir. Cilt alerjisi olanlar güneşin zararlı ışınlarından korunacak ekstra tedbirler almalıdır.

  • Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için 11.00-16.00 saatleri arasında uygun güneş koruyucular kullanılmalıdır.
  • Vücudun D vitamini sentezi ihtiyacının %90’ı güneş ışınları vasıtasıyla deri tarafından karşılanır. Cildin ürettiği D vitamini depolanır ve kışın yeterli güneş alınamayan durumlarda depodan kullanılır. Günde 10-15 dakika güneş ışınlarının dik geldiği öğlen saatlerinde güneşlenmek D vitamini sentezi için yeterlidir. Güneş alerjisinden korunmak için şapka ve gözlük kesinlikle kullanılmalıdır.
  • Uzun kollu, hava alabilen kumaştan yapılmış açık renkli geniş kıyafetler tercih edilmelidir.
  • Güneş alerjisi olan çocuklar için yaz mevsimi boyunca daha fazla tedbir alınmalıdır. Güneş koruyucu kullanmadan kesinlikle güneşe çıkartılmamalıdırlar. Çocuklar suya her girip çıktığında güneş koruyucuları yenilenmelidir.