Yazılar

Deri dökülmesini hafife almayın

Deri dökülmesini hafife almayın

Dermatolog Dr. Bahar Öznur, özellikle erkeklerde daha sık “kepek” sorunuyla ortaya çıkan ”Seboreik Dermatit“ hastalığının toplumun yüzde 11’inde görüldüğünü söyledi. Dr. Bahar Öznur, yaz döneminde azalan kaşıntıların tam olarak geçmeyeceğini ve çözüm için hekime başvurmak gerektiğini vurguladı.

Saçlı deri ve yüz bölgesinde ortaya çıkan kızarıklık, pullanma, kaşıntı ve kabuklanmalar genellikle ”Seboreik Dermatit“ veya halk arasında “yağlı egzama” olarak da bilinen inflamatuar bir deri hastalığını işaret ediyor. Acıbadem Ankara Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Bahar Öznur, toplumun yüzde 11’inde bu sorunun yaşandığını belirterek “Bu hastalığın, kepeklenme ile seyreden hafif formu, özellikle erkeklerde çok daha sık görülüyor. Her ne kadar alevlenme ve iyileşmelerle seyretse de tam olarak geçmemekte ve kronik bir seyir izlemektedir. Hastalığın öncelikli tedavi yöntemleri arasında aktif stres kontrolü gelmektedir” dedi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Bahar Öznur

Bebeklerde “konak” olarak görülüyor

Dr. Bahar Öznur hastalığın en çok saçlı deri, burun kenarları, kaşlar ve kulak arkaları, göğüs arasında kızarıklık, kaşıntı, kabuklanma ve pullanma şeklinde görüldüğünü, genellikle 6 aydan küçük bebeklerde görülen biçiminin ise halk arasında “konak“ olarak bilindiğini ifade ederken, bu durumun genellikle bir yaş civarında kendiliğinden düzeldiğini söyledi.

Yaz aylarında hafifliyor

Hastalığın çoğunlukla ‘Malassezia Furfur’ adı verilen ve doğal deri floramızda yerleşim gösteren bir mantarın aşırı artışı ve vücudumuzun bu mantara karşı geliştirdiği duyarlılıktan kaynaklandığını belirten Dr. Bahar Öznur, diğer faktörleri ‘stres, soğuk ve kuru hava, yağlı cilt, alkol bazlı losyonların kullanımı, genetik yatkınlık ve hormonal düzensizlikler’ olarak sıraladı. Dr. Bahar Öznur, hastalığın yaz aylarında ve nemli ortamda hafiflemesinin güneş ışığının tedavi edici etkisine bağlı olduğunu da ifade etti.

Bazı hastalıklara eşlik edebilir

Seboreik Dermatit’in ayrıca bazı hastalıklara eşlik ettiğini belirten Dr. Bahar Öznur şöyle konuştu: “Bu hastalıklar arasında bağışıklık sistemini baskılayan durumlar; organ nakli, HIV enfeksiyonu ve lenfoma sayılabilir. Nörolojik hastalıklar (Parkinson hastalığı vb) ve psikolojik hastalıklara da eşlik edebilir. Ayrıca bazı ilaçların kullanımı hastalığı artırabilir.”

Sedef hastalığıyla karıştırmayın

Seboreik Dermatit kaşıntılarının, sedef hastalığıyla karıştırılabildiğine dikkat çeken Dr. Bahar Öznur, “Klinik olarak sedef hastalığında, mumsu sedef rengi ve kalın plaklar daha yoğun izlenir ama deriden alınacak deri biyopsisini patolojik incelemeye göndererek tanı konulabilir. Ayrıca iki hastalığın tedavisi benzer olduğundan çoğunlukla düzelmeler aynı oranda olur” diye konuştu.

Stres kontrolü şart!

Hastalığın tedavisinin belirtilerin azaltılmasına yönelik olduğunun altını çizen Dr. Bahar Öznur, strese bağlı gelişen olgularda öncelikle aktif bir stres kontrolü önerildiğini anlattı. Tedavide saçların aralıklı olarak “antiseboreik” şampuanlarla yıkanması gerektiğine değinen Dr. Bahar Öznur “Kullanılan şampuanlara direnç gelişebileceğinden 3-4 ayda bir değiştirmek gerekebilir. Hastalara genellikle çinko pirition, selenyum sülfit, ketokonazol, katran, salisilik asit içeren şampuanların kullanımı önerilir. Bu şampuanlar, saç diplerinde aşırı kuruluk ve hassasiyet yaratabilir, dolayısıyla aralıklı kullanılmalıdır.” dedi.

Dr. Bahar Öznur hastalara “topikal kortizon” içeren krem ve solüsyonların önerildiğini de belirterek “Ancak bu tarz ürünleri uzun süre kullanmak deride incelme yapabileceğinden kontrollü kullanılması gerekir” dedi. Dr. Bahar Öznur lokal olarak uygulanan antiinflamatuar kremlerin uzun dönem güvenle kullanılabileceğini, ilerleyen evrelerde ise mantara karşı etki eden kremler tercih edilebileceğini ifade etti.

Yazın cilt sorunları yaygınlaştı!

Yazın cilt sorunları yaygınlaştı!

Yazın aşırı sıcaklarıyla bunaldığımız bugünlerde, bir yandan da güneşin yakıcı ve zararlı ışınları ciddi tehlike oluşturuyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Gizem Yağcıoğlu, önlem alınmadığı taktirde güneşin zararlı ışınlarının, kısa ve uzun vadede pek çok cilt hastalığına yol açtığını belirterek “Yaz aylarında güneş ışınlarına maruziyetin artması nedeniyle güneş yanığı, güneş alerjisi ve melazma (güneş lekesi) gibi cilt hastalıklarını daha sık görüyoruz. Cilt kanseri ve damarlarda genişleme gibi bazı cilt hastalıkları da güneş ışınlarının birikici etkisi ile yıllar sonra karşımıza çıkabiliyor” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Gizem Yağcıoğlu, güneşin ciltte en sık yol açtığı 5 hastalığı ve alınması gereken önlemleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Gizem Yağcıoğlu

Cilt kanserleri

Son yıllarda giderek yaygınlaşan cilt kanserlerinin gelişiminde, güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmak en önemli risk faktörünü oluşturuyor. Bu nedenle cilt kanserlerine; güneşin daha yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlarda, açık havada çalışanlarda, açık tenli ve mavi gözlü olanlarda ve güneşin zararlı ışınlarına karşı önlem almayanlarda daha fazla rastlanıldığını belirten Dr. Gizem Yağcıoğlu “Güneş ışınlarının uzun dönemde biriken etkileri sonucu karşımıza çıkan aktinik keratoz denen deri değişiklikleri de, kötü huylu olmamakla beraber ilerleyen dönemlerde cilt kanserine dönüşme riskleri olması nedeniyle önemlidir.” diyor.

Güneş yanığı

Özellikle açık tenli kişiler ve çocuklar için büyük risk oluşturan güneş yanığı, derinin güneş ışınlarına yoğun şekilde maruz kalmasına bağlı olarak ortaya çıkıyor. Güneş yanığının, hafif kızarıklık şeklinde olabildiği gibi, su dolu kabarcık, ağrı ve şişliğin eşlik ettiği daha şiddetli şekilde de karşımıza çıkabildiğini belirten Dr. Gizem Yağcıoğlu şöyle konuşuyor: “Şiddetli güneş yanıklarında ve ateş, bulantı, kusma gibi semptomların eşlik ettiği durumlarda mutlaka Dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde su dolu kabarcıkların eşlik ettiği şiddetli güneş yanığı geçiren kişilerde melanom denen cilt kanserlerinin görülme sıklığı artmaktadır.” diyor.

Melazma (Güneş Lekesi)

Ciltte kahverengi lekeler şeklinde karşımıza çıkan, özellikle yanaklar, alın, dudak üstü ve burunda görülen melazmanın (güneş lekesi) görülme sıklığı giderek artıyor. Cilt rengi koyu olan kişilerde daha sık rastlanan bu cilt hastalığının nedenleri arasında ilk sırayı güneş ışınları alıyor. Yaz aylarında yeni gelişen melazma ve mevcut melazmanın koyulaşması nedeniyle hastaneye başvurular da artıyor. Bu nedenle melazmada güneşten korunma tedavinin temelini oluşturuyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Fotoyaşlanma

Dermatoloji Uzmanı Dr. Gizem Yağcıoğlu “Güneşin etkisi ile oluşan cilt yaşlanmasına fotoyaşlanma denilmektedir. Fotoyaşlanma, uzun süreli güneşe maruziyetin birikici etkisi ile özellikle yüz, boyun, dekolte bölgesi ve ellerde karşımıza çıkmaktadır. Fotoyaşlanmanın belirtileri; kırışıklıklar, damarlarda belirginleşme, deri elastikiyetinin kaybına bağlı deride sarkma, kahverengi koyu lekeler, ciltte renk eşitsizliği, cildin kuruması ve kabalaşmasıdır. Fotoyaşlanmayı önlemek için yaz-kış güneşten korunma alışkanlığını edinmek oldukça önemlidir” diyor.

Güneş alerjisi

Güneş alerjisi özellikle bahar ve yaz aylarında duyarlılığı olan kişilerde güneş maruziyetine bağlı ciltte kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık, yanma, batma hissi gibi bulgularla karşımıza çıkıyor. Buna yatkınlığı olan kişilerin güneş ışınlarına maruz kalmaktan kaçınmaları ve güneş kremlerini düzenli kullanmalarını öneren Dr. Gizem Yağcıoğlu, duyarlanmayı artıran bir bitki, parfüm, deodorant ya da kolonya gibi kimyasal maddelerden de uzak durulmasını, olası bir şikayette Dermatoloji uzmanına başvurulması gerektiğini vurguluyor.

Güneşin zararlı ışınlarına karşı bu önlemleri alın

Güneşin zararlı ışınlarına karşı bu önlemleri alın

Güneşin tüm cömertliğini sergilediği yaz aylarında gerek ruhsal gerekse fiziksel açıdan en yüksek faydayı sağlayabilmek için doğru zamana ve doğru doza çok dikkat etmek gerekiyor. Aksi taktirde zararlı ışınlar fayda yerine sağlığa ciddi şekilde zarar veriyor! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar “Canlıların yaşamını sürdürebilmesi için çok gerekli olan güneş ışınlarının birçok faydalı ve zararlı etkileri vardır. Güneş önemli bir D vitamini kaynağı olmasının yanında ruhsal açıdan rahatlatıcı, ayrıca bazı deri hastalıklarını tedavi edici özelliğe de sahiptir. Ancak toplumda gözardı edilen bazı zararlı etkileri, onarılamayan hasarlar meydana getirebilir. Erken cilt yaşlanması, lekelenmeler, kılcal damar genişlemeleri, cilt kanseri gelişimi, katarakt oluşumu bunlardan en bilinenleridir. Bu nedenle güneşin zararlı etkilerinden hasar almadan nasıl korunacağımızı öğrenmeli, doğru bilinen yanlışları gözden geçirmeliyiz.” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar, toplumda güneşlenme hakkında doğru bilinen 5 yanlışı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Belma Bayraktar

“Tatile gitmeden önce hafif bronzlaşma beni deri kanserinden korur”: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar “Bronzlaşma cihazları dışarıda maruz kaldığımız UV radyasyonundan çok daha fazla zararlıdır. Normal güneş ışığından 2-4 kat fazla UV radyasyonu yayarlar. Bu da deride daha derine işleyerek daha fazla DNA hasarı ve daha yüksek deri kanseri riski  demektir. Bronzlaşma cihazı ile elde edilen hafif bronzluk sadece SPF 3-4 kadar bir koruma sağlar. Bu da bizim önerdiğimiz minimum SPF 30 değerinin oldukça altındadır. Ayrıca ister güneşle olsun ister solaryumla hiçbir şekilde bronzlaşmayı önermiyoruz.” diyor.

Bulutlu havalarda ve gölgede güneşten korunmaya gerek yok: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Bulutlar zannedildiği gibi UV radyasyonunu bloke etmez. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, UV radyasyonunun yüzde 80’i bulutlardan geçerek yeryüzüne ulaşır. Bu nedenle bulutlu havalarda ve gölgede de güneş koruyucu kullanmak gerekiyor. Toplumumuzda güneş ışınlarının öğleden sonra dik gelmediği zamanlarda zararlı olmadığı düşünülürken, bu bilgi gerçeği yansıtmıyor. Bu nedenle güneşten korunmaya yönelik önlemleri almadan dışarı çıkmamak ve güneş ışınlarının yoğun olduğu 10-16 arası güneşe maruz kalmamak gerekiyor.

“UV maruziyetinin yüzde 80’inin 18 yaş altında olduğunu duydum. 50’li yaşlardan sonra güneşten korumaya gerek yok”: YANLIŞ!

DOĞRUSU: UV maruziyetinin yüzde 25’i 18 yaş altında gerçekleşmektedir. Deri kanseri oluşumu ise sadece çocukluk çağında oluşanla değil, hayat boyu maruz kaldığımız kümülatif doz UV radyasyonuyla gelişmektedir. Melanom dışı deri kanserlerinin çoğunluğu baş-boyun gibi uzun yıllar güneşe maruz kalınan bölgelerde gelişir. Bu nedenle yaşa bakmaksızın gerek güneşten koruyucu ile gerekse şapka ve kıyafetlerle mutlaka güneşten korunmak gerekir.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Koyu tenli olanların güneşten korunması gerekmez: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Deri kanserleri beyaz ırkta sık görülür. Siyah derinin cildi güneşten koruma etkisi (SPF) ortalama 13,4 iken beyaz derinin 3,4’tür. UV radyasyonu tüm deri tiplerinde DNA hasarına yol açar.Yani hiç bir deri tipi ultravioleye dirençli değildir. Bu nedenle tüm deri tipleri güneşten korunmalıdır. Güneşten korunmak için gerekli önlemler alındığında (10:00-16:00 arası güneşe maruz kalmamak, açık hava aktivitelerini güneş ışınlarının yoğun olduğu saatlerde gerçekleştirmemek, geniş kenarlı şapka takmak, açık renk giysiler giymek, UV koruyuculu güneş gözlüğü takmak) melanom ve melanom dışı deri kanseri gelişimi engellenebilir.

Güneş koruyucular zararlıdır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar “Toplumda güneş koruyucularla ilgili, özellikle deriden emilip kan dolaşımına karışıp organlara zarar vereceği ve hormonal etkileri olduğuna dair gerçeği yansıtmayan bazı çekinceler bulunuyor. Yapılan araştırmalarda bunları kanıtlayan bir bulguya rastlanılmamıştır. Bazı güneş koruyucuların içeriğindeki bir maddeye alerjisi olanlarda kaşıntılı döküntülere rastlanılabilir.” diyor. Güneşin zararlı ışınlarına karşın, alerjik etki yapmayan güneş kremlerinin vücudun açıkta olan her yerine, arada boşluk bırakmadan sürülmesi gerektiğini belirten Dr. Belma Bayraktar şöyle konuşuyor: “Pratik bir tarifle; ortalama bir erişkinde vücut için 2-3 yemek kaşığı, yüz ve boyun için 1-2 çay kaşığı kadar uygulama yeterlidir. Yüzme, terleme sonrası tekrar etmek gerekir. Herhangi bir aktivite olmazsa sekiz saat kalabilir. Güneş kremi, su ile temas etmeden 15-20 dakika önce sürülmelidir. 6 aydan küçük bebeklerde güneş koruyucular önerilmemektedir.”

Güneş lekelerinden korunmanın yolları

Güneş lekelerinden korunmanın yolları

Güneş lekeleri veya melazma, kadınlarda en sık görülen cilt problemleri arasında yer alıyor. Özellikle yaz aylarında artan güneş lekeleri; bıyık bölgesi, alın ve yanaklarda daha sık ortaya çıkıyor. Alınacak bazı önlemlerle güneş lekelerinden korunmak mümkün olabiliyor.  Yaygın ve çok belirgin olan güneş lekeleri için mezoterapi, gençlik aşıları, PRP yöntemi ve lazerler de etkili olabiliyor. Memorial Ataşehir ve Şişli Hastaneleri Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Serap Karadağ, güneş lekeleri ve tedavileri hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Ayşe Serap Karadağ

Yaz aylarında güneş lekeleri artıyor

Kadınlarda en sık görülen cilt problemlerinin başında güneş lekeleri gelmektedir. Deride renk veren hücreler tarafından melanin pigmentinin aşırı üretimine bağlı ortaya çıkmaktadır. Özellikle yazın güneş lekelerinin miktarı ve yoğunluğu artmakta, yazın koyulaşırken kış aylarında hafifleyebilmektedir. Deri rengi koyu olanlarda daha fazla görülse de, açık renk cildi olanlarda da azımsanmayacak oranda görülmektedir. Sıklıkla bıyık bölgesi, alın ve yanaklarda kendini gösterebilmektedir. Hamile kadınlarda hormonlara bağlı sıklığı artabilmekte ve gebelik maskesi ya da kloazma olarak isimlendirilmektedir.

Televizyon ışığı da leke yapabilir

Leke oluşumunun en önemli nedeni UV ışığı yani güneştir. Ancak, doğum kontrol ilaçları ve hormonal tedavi de leke oluşumunu artırmaktadır. Hipotroidizm ve kullanılan bazı ilaçlar ışıkla etkileşime girerek yani ışık hassasiyeti yaparak leke oluşumunu artırabilmektedir. Ayrıca bazı kozmetik ve cilt bakım ürünleri de deriyi güneşe hassas hale getirerek veya deriyi tahriş ederek leke oluşumunu kolaylaştırabilmektedir. Lekeler sadece güneşe bağlı gelişmeyebilir. LED ışık kaynakları, televizyon, telefon ve bilgisayar gibi ekranlardan maruz kalınan görünür ışık da lekeleri artırabilmektedir.

Cilt lekeleri için D vitamini desteğini ihmal etmeyin

Yüzde lekelerin görüntüsü birbirine çok benzese de, lekeye neden olan birçok faktör bulunmaktadır. Bu nedenle ilk olarak lekenin neye bağlı olduğu dermatoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Güneş lekesi veya gebelik maskesi denilen melazmanın tanısı konulduktan sonra lekenin derinliğine bakılmalıdır. Çünkü lekeler deri katmanlarının farklı derinliklerinde yerleşebilmekte bu da tedaviyi etkilemektedir. Melazma veya güneş lekeleri kronikleşebilirken, gebeliğe veya hormonal tedavilere bağlı oluşanlar gebelik sonrası veya hormonun kesilmesinden sonra daha kısa sürede gerileyebilmektedir. Yüzdeki lekelerin genel olarak beslenmeyle direkt bir bağlantısı olmasa da, D vitamini eksikliği leke oluşumunu tetikleyebilmektedir. Bu nedenle D vitamininden zengin besinleri tüketmek önemlidir.

Lekelerden korunmak için 12 önlem

  1. Güneşten korunmalıdır. Güneş banyolarından ve yazın güneş altında yatmaktan kaçınmalıdır.
  2. Lekeye yatkınlığı olan hastalarda mümkünse doğum kontrol ilaçlarından kaçınılmalıdır
  3. Leke oluşumunu tetikleyen ilaçlar, imkan dahilinde, leke yapmayanlarla değiştirilmelidir.
  4. Yüze ağda yapmamalı, ağdadan sonra asla güneşe maruz kalınmamalıdır.
  5. Yüze yazın bazı lazer türleri yaptırmamalı, bu dönemde yüze yapılacak her türlü soyucu peelingten uzak durulmalıdır.
  6. Bu konuda uzman olmayan kişiler tarafından uygulanan veya evde yapılan leke çıkarıcı işlemler tam tersi şekilde leke oluşumunu artırabilmektedir, uzak durmalıdır.
  7. Soyucu veya irrite edici uygulamalar sonrası derinin bariyer tabakası yıpranır ve k leke oluşumu kolaylaşabilir. Bu tür işlemlerden kaçınılmalıdır.
  8. Sabah erken saatlerde veya 17.00’ dan sonra denize girmelidir.
  9. Dışarı çıkmadan 20 dakika önce güneşten koruyucu sürmeli, 2 saatte bir tekrarlanmalıdır. Denize girdikten veya yüzü yıkadıktan sonra tekrar sürülmelidir.
  10. Geniş kenarlı şapkalar takılmalıdır.
  11. Dışarı çıkarken meteorolojiye bakılarak UV indeksi takip edilmelidir. 8’in üzerindeyse mümkünse çıkılmamalıdır. 2-8 arasındaysa güneşten iyi korunarak çıkılmalıdır.
  12. Uygun güneşten koruyucu kremler kullanılmalıdır.

Leke tedavisinde aceleci olmayın

Leke tedavisi oldukça sabır isteyen bir süreçtir. Öncelikle lekenin oluşum nedeni ortaya konulmalıdır. Leke görünümü kendiliğinden yavaşça azalabileceği gibi, tedaviyle aylar içinde de gerileyebilir. Ancak tedavi edilmeyen lekeler uzun yıllar devam edebilmektedir. Tedavi olduktan sonra koruyucu önlemler önem taşımaktadır. Leke yapıcı risk faktörlerine maruziyetin devam etmesi, lekelerin tekrar geri gelmesine neden olabilmektedir. Leke tedavisinde birçok ilaç kullanılmaktadır. Ancak bazı ilaçları kullandıktan sonra güneşe maruz kalınmaması gerekmektedir. Bu nedenle leke tedavisinin bir dermatolog eşliğinde yürütülmesi önemlidir.

Leke tedavisinde kozmetik işlemler de kullanılabilmektedir;

  • Lekeleri azaltmak için yaz ve kış aylarında uygulanabilen mezoterapi- gençlik aşıları bulunmaktadır. PRP yöntemi de lekeyi azaltır.
  • Lekeyi azaltan lazer yöntemleri de bulunmaktadır. Bu yöntem kış ve bahar aylarında uygulanabilir. Bazı lazer tiplerinde yazın uygulama yapılması önerilmemektedir.
  • Peelingler de doğru zamanda ve doğru ürünle yapılırsa kış aylarında uygulanan etkili bir leke tedavisi yöntemidir. Ancak mutlaka dermatolog gözetiminde yapılmalıdır. Aksi takdirde derin yapılan işlemler leke oluşumunu daha da artırabilmektedir.

Güneş hasarı ciltteki kolajen miktarını azaltıyor

Güneş hasarı ciltteki kolajen miktarını azaltıyor

Kolajen; cildi genç ve esnek, eklem ile kemikleri dayanıklı, saçla tırnakları ise güçlü tutuyor. Güneş hasarı, çevre kirliliği, sigara gibi çevresel faktörler kolajen miktarının daha çabuk azalmasına neden olabiliyor. Azalan kolajen cilt, saç, tırnak ve eklem sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Dermatoloji Bölümü ‘nden Uz. Dr. Füsun Bilgin Karahallı, vücudu oluşturan dokuların yapı taşı olan kolajen ve önemi hakkında bilgi verdi.

Vücutta en fazla bulunan protein tipi kolajendir ve vücut için çok önemlidir. Deri ağırlığının %70’inden fazlasını, deri hacminin ise %30’unu oluşturmaktadır. Kolajen yapısal olarak bir araya gelmiş lif demetleri şeklinde dizilir. Bugüne kadar tanımlanmış 30’ a yakın kolajen tipi bulunmaktadır.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Uz. Dr. Füsun Bilgin Karahallı

Vücutta en fazla tip 1 kolajen bulunuyor

 İnsanlarda esneklikten sorumlu olan tip 1 ve tip 3 kolajendir. Erişkin cildindeki toplam kolajenin % 80’ini oluşturan tip 1 kolajen molekülü ayrıca kemik ve tendonlarda da bulunmaktadır. Tip 2 kolajen başlıca kemik ve kıkırdak dokuda, tip 3 kolajen sindirim sistemi organlarında ve damarlarda yoğun olarak bulunur, derideki kolajenin ise yaklaşık %10 -15’ini oluşturmaktadır. Tip 3 kolajen en fazla fetüste bulunduğu için fetal kolajen de denmektedir. Tip 4 kolajen deride hücre zarında, tip 5 ise deride bağlayıcı fibrillerde bulunur. Fibril bağ dokularını oluşturan maddelerden biridir. Kolajen oluşumu sırasında meydana gelen hatalar sebebiyle başta deri ve eklem anomalileri olmak üzere birçok doğumsal hastalıklar meydana gelebilmektedir.

Kolajen miktarı azaldıkça ciltte kırışıklar oluşuyor

Kolajen cildin nem dengesini düzenler, cildin esnek, pürüzsüz ve canlı görünmesini sağlar. Saçları ve tırnakları daha güçlü ve parlak yapar. Kolajen 30 yaşından sonra vücutta azalmaya başlamaktadır. Deri yüzeyinin birim alanı başına toplam kolajen içeriğinin her yıl yaklaşık %1 azaldığı bilinmektedir. Yani yaşlandıkça kolajen miktarı azalmaktadır. Deride en fazla tip 1 kolajen olsa da, derimizdeki diğer kolajen tipleri de yaşlanmadan etkilenebilmektedir. Kolajen miktarında azalma kendini ciltte kuruluk, kırışıklık, sarkmalar ve bunun yanında çeşitli sırt, bel, boyun ve eklem ağrıları ile göstermeye başlamaktadır. Saç ve tırnak sağlığını da olumsuz etkilemektedir.

Deri yaşlandıkça tip 3 kolajen miktarı artıyor 

Yaşlanmış deride kolajen, daha genç deride görülen düzgün organize örneklerle kıyaslandığında, halat benzeri demetler şeklinde düzensiz ve kalınlaşmış lifler halinde bulunmaktadır. Genç derideki toplam deri kolajeninin %80’nini tip 1, yaklaşık %15’ini de tip 3 kolajen oluşturmaktadır. Zamanla deri yaşlandıkça, tip 3 kolajenin tip 1’e oranının arttığı görülmektedir. Tip 1 kolajen düzeylerinin güneş ışınlarına maruz kalmış deride  %59 azaldığı; bu azalmanın ışık hasarının yaygınlığıyla ilişkili olduğu saptanmıştır.

Kolajen seviyeleri lazer uygulamaları ve bakımlarla artırılabiliyor

Yapılan çalışmalarda kanıtlanmıştır ki kolajen deri esnekliği ve gerginliği, eklem hasarından korunmak, osteoartrit ve romatizmal ağrıları gidermek ve kemik yoğunluğunu arttırmak için son derece önemli protein yapıdır. Zamanla vücutta azalan kolajen miktarı dışardan takviyelerle artırılabilmektedir. Kolajen içeren cilt ürünleri ile yapılan bakımlarla yaşlanma etkileri ertelenebilmektedir. 30 yaşından sonra uzman bir hekime danışılarak kolajen takviyelerine başlanabilir. Bu takviyeler ilaç şeklinde veya enjeksiyon şeklinde olabilmektedir. Ürün seçimi yapılırken kolajen miktarlarına dikkat etmek önemlidir. Ayrıca ciltte kolajen üretimini artıran lazer uygulamaları ve bakımlarda yine uzman bir hekime danışılarak uygulanabilir. Günümüzde lazer tedavilerinden başarılı sonuçlar alınmaktadır. Yine kolajen yönünden zengin besinler tüketilerek kolajen azalmasını ertelemek mümkündür. Kolajen seviyelerini artıran besinler arasında; kırmızı ve beyaz etler, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri, yeşil, kırmızı, turuncu ve sarı renkli C ve A vitamini içeren sebze ve meyveler bulunmaktadır.

Güneşin ‘yakıcı’ zararlarına karşı en etkili yöntem!

Güneşin ‘yakıcı’ zararlarına karşı en etkili yöntem!

Yaz mevsimine girilmesiyle birlikte güneşin içimizi çokça ısıtmaya başladığı bugünlerde açık havada zaman geçirerek güneşin faydalarından mahrum kalmamak çok önemli. Ancak şüphesiz her geçen yıl zararları daha fazla ortaya çıkan ultraviyole ışınlara karşı gerekli tedbirleri almak da şart! Acıbadem Altunizade Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman, güneşin beynimizde canlılık ve mutluluk veren serotonin hormonunun miktarını artırdığını, vücudumuz için vazgeçilmez olan D vitamininin sentezinde de büyük rol oynadığını belirtirken “Yeterli miktarda D vitamini sentezi için haftada 2-3 gün el sırtları ve kol bölgelerinin yaklaşık 10-15 dakika güneş görmesi yeterlidir. Ancak daha fazla süre korunmadan güneşe çıkmak fayda yerine zarar getirmekte, cilt hasarı ve cilt kanseri riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Bu nedenle bazı kurallar kesinlikle ihmal edilmemelidir. Özellikle bazı kişiler güneşin zararlı ışınlarına karşı daha fazla risk taşıdıkları için bu kişilerin ayrıca dikkatli olmaları gerekir” diyor. Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman, güneşin zararlı ışınlarına karşı riskinizi tespit etmenizi sağlayacak etkenleri sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Doç. Dr. Andaç Salman

Güneşe karşı risk dereceniz yüksek mi?

Bazı kişilerin güneşten zarar görme risklerinin; gerek meslekleri, gerek genetik yapıları, gerekse yaşam tarzları açısından diğerlerine göre daha fazla olduğunu belirten Doç. Dr. Andaç Salman, bu 10 etkeni şöyle sıralıyor;

  • Açık tenli, kızıl saçlı, mavi-yeşil gözlü kişiler
  • Vücudunda çok sayıda çil olanlar
  • Çok sayıda bene sahip kişiler,
  • Organ nakli gibi nedenlerle bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlar
  • Ailesinde ya da kendisinde cilt kanseri öyküsü olanlar
  • Güneşe uzun süre maruz bırakılan bebekler, altı aydan küçük çocuklar
  • Açık havada çalışmak zorunda olduğu için düzenli şekilde güneş altında uzun süre kalanlar
  • Yelken, golf gibi açık havada yapılan sporlarla uğraşanlar ya da bu tarz hobi kaynaklı güneşe aşırı maruz kalanlar
  • Hayatında bir kere bile solaryuma girmiş olanlar
  • Bronzlaşmak için uzun süre güneş altında yatan, güneşin zararlı ışınlarının doğrudan geldiği riskli saatlerde güneş altında kalan ve güneşe korunmasız çıkanlar

Doç. Dr. Andaç Salman “Bu unsurların en az bir tanesinin olması bile, kişinin güneşin zararlı ışınlarından korunmaya çok daha fazla dikkat etmesi gerektiğini gösteriyor” diyor.

Güneşin zararlarına karşı 5 etkili öneri!

  • Bu saat aralığına dikkat edin!

Güneş ışığında bulunan ultraviyole ışınlarının yüksek rakımlı yerlerde ve ekvatora daha yakın bölgelerde yani ülkemiz için güney bölgelerinde daha fazla olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman “Bulutlu havalarda bile UV ışınları güneş yanığı ve deri hasarına yol açabildiğinden, güneşten korunma ihmal edilmemelidir. 11:00-16:00 saatleri arasında güneş ışınları daha dik ve yoğun geldiği için bu zaman aralığında güneşten kaçınmak ve korunmak çok önemlidir. Ayrıca kum, kar ve su gibi yüzeylerden yansıyan güneş ışığının, gölgede bile güneş yanığına yol açabileceği akılda tutulmalıdır” diyor.

  • UV İndeksinden faydalanın

Belirli bir bölgede, yer yüzüne ulaşan ultraviyole ışın miktarının ve güneş yanığı, deri hasarı oluşma riskinin değerlendirilmesinde uluslararası standart bir ölçek olan UV indeksini kontrol etmeyi alışkanlık haline getirin. Birçok cep telefonunda bulunan hava durumu uygulamalarından görülebilen UV indeksinin 3 ve üzerinde olması durumunda güneşten korunulması, özellikle 8’in üzerinde olduğu durumlarda ise mümkünse dışarı çıkılmaması öneriliyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

  • Evden korunmasız çıkmayın

Güneşten korunmak için evden çıkmadan önce güneş koruyucu krem sürmek, ultraviyole ışınların geçişine daha az izin veren koyu ve parlak renkli, sıkı dokunmuş kumaşlardan üretilmiş kıyafetler giymek, gölgede kalmaya çalışmak; yüzü, boynu ve kulakları koruyabilecek geniş siperlikli şapka takmayı ihmal etmemek, UV ışınlarına karşı yüzde 100 koruma sağladığından emin olunan güneş gözlüğü kullanmak büyük önem taşıyor.

  • Güneş koruyucunuzun kalitesine dikkat edin

Güneş koruyucunuzun güvenilir olmasına dikkat edin ve etkili biçimde kullanın. Çok ince sürüldüğünde yeterince koruyucu olmayacağı için yeterli miktarda sürmeye dikkat edin. Güneş koruyucular güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce sürülmeli ve terleme gibi nedenlerle etkisi azaldığı için 3-4 saatte bir yeniden uygulanmalıdır. Güneş koruyucu kullanılmış olması, güneş yanığı riski olmadan uzun süre güneşe maruz kalınabileceği anlamına gelmediğinden, diğer koruyucu kurallara da uymaya dikkat edin.

  • Bronzlaşmaya çalışmayın

Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman “Bronzlaşmak günümüzde güzellik standartları ile ilişkilendirilse de, aslında deri hasarının bir göstergesi olup, güvenli bronzlaşmak mümkün değildir. Aksine ilerleyen dönemde cilt kanserine yol açabilmektedir. Doğal güneş ışığıyla bronzlaşmanın yanında, solaryum gibi bronzlaşma yolları da güneş yanığı, erken yaşlanma ve deri kanseri riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Yalnızca bir seans solaryum kullanımı ile melanom ve melanom dışı deri kanserlerinin oluşma riski yüzde 20 ila yüzde 67 arasında artış göstermektedir” diyor.

PRP ve Mezoterapi saç  dürülmesine engel olur mu?

PRP ve Mezoterapi saç  dürülmesine engel olur mu?

Dış görünüş ve estetiğin önemli bir parçası olan saçların dökülmesi, kişiyi hem psikolojik hem de sosyal açıdan olumsuz yönde etkileyebiliyor. Sağlıklı bir bireyde günlük yaklaşık 100-150 adet saç telinin dökülmesi normal sayılırken, bu sayının üstünde dökülme olması altta yatan başka sebeplere işaret edebiliyor. Genetik faktörler, cilt hastalıkları, vitamin ve mineral eksikliği ile bazı hastalıklar saç dökülmesinin nedenleri arasında yer alırken, tedavinin mutlaka dökülmenin nedenine yönelik uygulanması gerekiyor. Bununla birlikte saç büyümesini destekleyen PRP ve mezoterapi gibi hızlı ve başarılı tedavilerin uygulanması da mevcut saçları güçlendirerek​ dökülmeyi azaltıp, saç çıkmayan kıl folikullerden saç çıkışını destekliyor. Memorial Ankara Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. İbrahim Özcan, saç sağlığı için PRP ve mezoterapi uygulamaları ile ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. İbrahim Özcan

Günlük 100-150 adet saç teli dökülebilir

Saç dökülmesi, saçların normalden fazla dökülmesi durumudur. Bir saç telinin sırasıyla büyüme, dinlenme ve dökülme olarak üç fazlı bir yaşam döngüsü bulunmaktadır. Bu döngüyü tamamlayan saç teli dökülür ve yerine aynı kıl folikülünden yeni saç teli çıkar. Sağlıklı bir bireyde  günde yaklaşık 100-150 adet saç teli dökülebilmektedir. Eğer bu sayılardan daha fazla bir dökülme oluyorsa bunun araştırılması gerekir.

Saç dökülmesinin farklı sebepleri olabilir

Normalin üstünde olan saç dökülmesinin genetik faktörler, cilt hastalıkları ve kıl gelişimi bozuklukları, beslenme bozuklukları, vitamin eksikliği, mineral eksikliği, hormonal problemler, bazı iç hastalıklar, bazı ilaçlar, kemoterapi, gebelik, kozmetik ürünler, stres ve depresyon gibi farklı sebepleri bulunabilmektedir. Bu sebepler saç dökülmesinin en sık nedenleri arasında yer alır.

Tedaviyi altta yatan sebep belirler

Saç dökülmesi, sebebe bağlı olarak birçok farklı şekilde ortaya çıkabilmektedir. Ani saç dökülmesi saçın taranması, yıkanması ve hafif çekmeden sonra fazlaca saçın dökülmesi şeklinde fark edilir. Bununla birlikte sabah uyanıldığında yastıkta fazla miktarda saç bulunması da belirtiler arasında yer alır. “Androgenetik alopeside” olarak da adlandırılan erkek tipi dökülme ise zaman içeresinde ön saç çizgisinin geri çekilmesi ve tepe bölgede açılma meydana gelmesi şeklinde gözlemlenir. Saç kıran denilen “Alopesi areatada” durumundaysa, saçlarda bölgesel olarak bozuk para büyüklüğünde dökülme alanları ortaya çıkar. Saç dökülmesi tedavisi ise belirlenen sebebe yönelik olarak uygulanır. Bunun yanı sıra saç büyümesini destekleyen PRP ve mezoterapi gibi uygulamalar ve ilaç tedavileri kullanılabilir. Bazı olgularda ise saç ekimi yapılabilir.

PRP ve mezoterapi saç dökülmesini azaltmaya yardımcı olur

Direkt saç köklerine yapılan PRP ve mezoterapi uygulamaları hem hızlı sonuç alınması, hem de tedavi başarıları göz önüne alındığında son yıllarda giderek önemi artan ve popülerleşen tedavi yöntemleri arasında yer alır. PRP tedavisinde kişinin kendi kanı alınıp,  işlemden geçirilerek platelet ve büyüme faktörlerinden zengin olan plazma kısmı ayrıştırılarak kişinin saç köklerine enjekte edilir. Mezoterapide ise dışardan hazır flakonlarda saç için gerekli aminoasit, vitamin ve mineral açısından zengin içerikler enjeksiyon yoluyla saç köklerine verilir. Her iki tedavi yöntemi de mevcut saçları güçlendirerek​ saç dökülmesini azaltır ve saç çıkmayan kıl folikullerden saç çıkışını destekler. Saç dökülmesini tamamen durdurmaz, ancak normalden fazla miktardaki saç dökülmesini en aza indirerek daha güçlü ve sağlıklı saçlar oluşmasını sağlar. Bu işlemlerden hastalar ortalama üçüncü seanstan sonra fayda görmeye başlar. Kişiden kişiye değişmekle beraber etkisi ortalama 6 ay ile 1 yıl arasında devam eder.

Hamileler ve emziren annelere uygulanmamalıdır

PRP ve mezoterapi işlemleri 18 yaşından büyük, saç dökülmesi yaşayan bireylere uygulanabilir.  Ancak kan sulandırıcı ilaç kullananlara, kanama bozukluğu olanlara, uygulama yapılacak bölgede enfeksiyon ve iltihap olanlara, hamilelere, emziren annelere ve kanser hastalarında uygulama yapılmaz. Mezoterapi uygulamasında kişinin ürün içeriğindeki maddelerden birisine karşı alerjisi varsa ya da ürtiker hastasıyla bu uygulamaların yapılmaması gerekir.

İşlem sonrası belli bir süre saçın yıkanmaması gerekir

2-4 haftada bir uygulanan PRP ve mezoterapi tedavilerinin genellikle 4-6 seans yaptırılması önerilmektedir. İşlem sonrası ilk 6 saat süresince saçın yıkanmaması, şişlik olursa buz uygulaması yapılması gerekmektedir. işlem sonrası iki gün boyunca sauna ve buhar odasına girilmemeli, enfeksiyon riski nedeniyle havuz ve denizden de bir süre uzak durulmalıdır.

Yapay zeka ile cilt kanserine önlem

Yapay zeka ile cilt kanserine önlem

Benler doğuştan ya da sonradan oluşabiliyor. Sonradan oluşan benlere güneş hasarı, ergenlik ve hamilelik gibi hormonal değişimler sebep olabiliyor. Genellikle iyi huylu olan benler özellikle 40 yaşından sonra oluşmuşsa cilt kanseri açısından risk taşıyabiliyor. Benlerin düzenli olarak kontrol edilmesi cilt kanseri riski taşıyan benlerin erken tespitini ve tedavisini mümkün kılıyor. Ben ve cilt taramaları günümüzde ileri teknoloji kullanılarak dijital olarak yapılabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Kevser Uzunçakmak, benlerin düzenli takibinin önemi ve yapay zeka ile dijital dermatoskopi yöntemi taraması hakkında bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Tuğba Kevser Uzunçakmak

40 yaşından sonra çıkan benlere dikkat edilmeli

Benler deriye, saçlara ve hatta gözlere dahi renk veren melanosit isimli hücrelerin iyi huylu çoğalması ve birlikte yuvalar yapması sonucu oluşan iyi huylu lezyonlardır. Yerleşim yerleri ve çıkış zamanlarına göre farklı sınıflandırmalar mevcuttur. Benler kimi hastalarda doğumsal olarak bulunabildiği gibi yaşam boyunca; ailesel özellikler, hormonların etkisi, güneş maruziyeti ve bağışıklık durumuna göre ilk 35-40 yaşta da çıkabilir. 40 yaş sonrası yeni çıkan benlerde mutlaka dikkatli olunmalıdır. Deri kanserleri içerisinden genellikle en tehlikeli alt tip olarak bilinen melanomlu hastalarda olguların yaklaşık %30’unun bu benler üzerinden geliştiği bildirilmiştir. Melanoma dönüşme riski genel olarak doğumsal olmayan edinsel benlerde daha sık olmakla birlikte dev çapta (40 cm’den büyük) doğumsal beni olan bireylerde de ilk 10 yaşta dahi görülebilmektedir. Cilt kanseri gibi kötü huylu hastalıkları erken bir aşamada tespit etmek için cildin düzenli ve kapsamlı bir şekilde değişiklik olup olmadığını kontrol etmek önemlidir. Erken evrelerde cilt kanseri kolayca tedavi edilebilir.

Beyaz tenli, renkli gözlü ve çok sayıda beni olanlar risk altında

Melanom ile ilgili yapılan epidemiyolojik çalışmalarda melanomun sarışın-kızıl saçlı, beyaz tenli, mavi-yeşil gözlü bireylerde, çilleri olan kişilerde, vücudunda 50 den fazla beni olan bireylerde daha sık görüldüğü belirtilmiştir. Özellikle çocukluk çağında yoğun güneş yanığı-maruziyeti öyküsü olan,  ailesinde veya kendisinde deri kanseri veya atipik ben öyküsü olan, kseroderma pigmantozum gibi güneşe hassasiyet ile seyreden çeşitli genetik hastalıklarda ve çeşitli sebepler bağışıklığı zayıflamış bireylerde daha sık gözlenmiştir. İç organlara yayılım riski olan melanoma erken tanı konulur ve tam cerrahi çıkarımı sağlanırsa hastalarda sağ kalım belirgin uzamakta ve kemoterapi veya redyoterapi gibi tedavilere gerek kalmamaktadır. Bu yüzden bu özelliklere sahip bireylerde belli aralıklarla saçlı deriden genital bölgeye kadar tüm vücut muayenesi çok önemlidir.

Ben takibi ileri teknoloji kullanılarak yapılabiliyor

Ben taraması vücuttaki benlerin yapıları hakkında fikir sahibi olabilmek için belli aralıklara incelenmesidir. Bu incelemeler dermatoskop adını verdiğimiz el cihazları ile veya bilgisayarlı (dijital) dermatoskoplarla benlerin 10-100 kat büyütülerek değerlendirilmesine dayanır. El cihazlarında kayıt telefon veya tablet uyumlu aparatlarla yapılabilirken dijital sistemlerde kayıt bilgisayar üzerindedir. Dijital dermatoskop, dermatoskopun yüksek çözünürlüklü bir bilgisayara entegre edilmiş halidir. El cihazları ile oldukça net görüntü ve hızlı muayene sağlanabilmekle birlikte belli aralıklarla takip edilmesi gereken ve yüksek risk taşıyan kişilerde ben takipleri tercihen dijital dermatoskoplarla yapılır. Dijital dermatoskopi taramasında çıplak gözle görülemeyecek pigmente lezyon ve et benlerinin detaylı yakın görüntüleri elde edilmektedir.

Dijital dermatoskopi ile ben haritası çıkarılıyor

Dijital dermatoskopide ben haritalamada vücuttaki bütün benler belli bir uzaklıktan ve farklı yönlerden gövde ön ve arka, yüz, kol ve bacakların ön ve arka yüzleri, saçlı deri, el ve ayak tabanı gibi her alan kaydedilir ve sonrasında işaretlenerek tek tek incelenir. Bu haritalama sonrası bütün benlerin mikroskobik kaydı alınır ve büyütülerek incelenir ve o gün tarihli kayıt altına alınır. Benlerin yapısına göre, dermatoloji uzmanının uygun göreceği aralıklarla değişim açısından takibi yapılır. Dijital olarak kaydedilen benler hastanın düzenli olarak yaptırdığı taramalarda karşılaştırılarak yapay zeka ile şüpheli değişiklikler ve oluşumlar tespit edilmektedir.

Şüpheli benler yapay zeka teknoloji ile erken teşhis edilebiliyor

Ben taraması veya tüm vücut taraması cilt kanseri riski taşıyan hastalar için hayati önem arz etmekle birlikte toplumda her bireyin belli aralıklarla yaptırması gereken bir muayene türüdür. Saçlı deri, sırt veya genital bölge gibi kişinin kendi takip edemediği alanlarda olası değişikliklerin erken tespiti açısından her bireyin hiç değilse senelik tüm vücut dermatolojik tarama yaptırması ve varsa benlerinin dijital dermatoskopi ile incelenmesi, şüpheli durumların tespiti ve erken müdahelesi son derece önemlidir. Erken teşhis kanser de dahil bütün hastalıklar için tedavi şansını artırmaktadır.

Cildiniz nasıl yenilenir?

Cildiniz nasıl yenilenir?

İki yılı aşkın süredir devam eden Covid-19 pandemisinde bir yandan maske kullanımı, diğer yandan dondurucu kış koşulları cildi iyice yıprattı. Doğanın yenilenmeye başladığı bahar mevsiminin, cildi yenilemek için de ideal bir zaman olduğunu belirten Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Son iki yıldır cilt sorunlarında büyük artış yaşanıyor. Ancak bahar mevsimini bir fırsat bilerek, tıpkı doğanın yenilenmesi gibi, bazı basit ama etkili bazı yöntemler uygulayarak cildinizi de ışıl ışıl bir görünüme kavuşturabilirsiniz. Ancak cildimi yenileyeceğim derken, doğal olduğu düşüncesiyle her yağı cildinize sürmekten kaçının. Aksi taktirde alerjik sorunlara ve cildinizde tahrişe yol açabilirsiniz” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan, cildi yenilemenin 6 etkili yolunu anlattı, cildi besleyici özelliğe sahip bazı yağları sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. Süleyman İzzet Karahan

  • Cildinizi düzenli temizleyin

Düzenli cilt bakımı sağlıklı bir cilt için olmazsa olmazların başında gelir. Maske kullanımıyla gelen akne, komedon (beyaz, siyah renkli, iltihaplı noktalar) gibi sorunlar düzenli cilt bakımı ile azlatılabilir. Ancak cilt bakımının yanında mutlaka destekleyici bir tedavi de gerekebilir. Hekiminizin cilt tipinize uygun olarak önereceği yağ bazlı bir temizleyici ile cildi arındırıp, sonrasında su bazlı bir temizleyici ile cilt temizlenebilir.

  • Yeterli ve kaliteli uyuyun

Yeterli ve kaliteli uyku cildi daha hızlı yeniler. Gece salgılanan melatonin güçlü bir antioksidandır. Gün içerisinde güneşin ve çevrenin ciltte yol açtığı hasara karşı, daha hızlı toparlanmaya olanak verir. Bu nedenle gece mutlaka yatak odasında yatılmalı, televizyon başında uyumamalı, odanın yeterli ısıda, havadar ve karanlık olmasına dikkat edilmelidir.

  • Sağlıklı beslenin

Sağlıklı beslenme cilt için olmazsa olmazlardandır. Antioksidandan ve proteinden zengin beslenmek cildin daha sağlıklı görünmesine olanak sağlar, kolajen sentezini destekler. Hazır gıdalar insülin direnci ile birlikte akne problemlerini artırabilir. Bu nedenle hazır gıda ve abur cubur tüketiminden kaçınarak, mevsim sebze ve meyvelerinden tüketmeye özen gösterin.

Pause Sağlık, Pause Dergi

  • Makyajınızı çıkarmadan uyumayın

İş gereği yoğun makyaj yapanlarda, iki aşamalı cilt temizliği cildi daha iyi arındırmak için önem kazanır. Özellikle uyku saatlerinin gece geç saatlere sarktığı zamanlarda, yorgunluğun da etkisiyle kimi zaman makyajlar temizlenmeden yatılabiliyor. Bu da cilde hasar vererek, bazı komplikasyonlara neden olabiliyor. Bu nedenle ne kadar yorgun olursanız olun makyajınızı temizlemeden yatmaktan kaçının.

  • Vitaminlerden destek alın

Mutlaka hekime danışmak şartıyla, cildi besleyici vitaminlerden destek alabilirsiniz. Özellikle gündüz kullanılan C vtaminli serum ve kremler cildi gün içerisinde güneşin, stresin ve diğer çevresel faktörlerin yıpratıcı etkisine karşı korur. Ancak yüksek dozlarda kullanımı cildi tahriş edebilir. Bu nedenle gelişigüzel değil, hekiminizin tavsiyesiyle ilerleyin.

  • Cildi besleyen yağlar kullanabilirsiniz, ama!

Dermatoloji Uzmanı Dr. Süleyman İzzet Karahan “Son yıllarda doğal içerikli ürünlerin kullanımının hızla artmasıyla birlikte, cildimiz için de klasik nemlendiriciler yerine doğal yağ kullanımı artmaktadır. Ancak eş dost tavsiyesiyle ya da internetten ‘doğal’ oldukları belirtilen yağları gelişigüzel kullanmak fayda yerine zarar getirebilir. Hindistan cevizi yağı, zeytinyağı,  argan yağı, jojoba yağı, papatya yağı, çay ağacı yağı, biberiye yağı, badem yağı, sandalağacı yağı gibi onlarca çeşit yağ bulunmakla birlikte, her biri ‘bitkisel, doğal’ gibi görünen bu yağlar her cilt tipine uygun olacak diye bir kural yoktur. Alerjik reaksiyonlara ve tahrişlere yol açabilir. Üstelik bazılarını cilde doğrudan sürmemek gerekir. Bu yağları kullanmadan önce hekime danışmak gerekir” diyor.

Covid ile uyuz vakaları arttı

Covid ile uyuz vakaları arttı

Son zamanlarda Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de görülme sıklığı artan uyuz paraziti, toplumun her kesiminde ortaya çıkabiliyor. Fiziksel temas ile çok hızlı bir şekilde bulaşabilen bu hastalığın, tedaviye karşı direnç geliştirdiği de gözlemleniyor. Kötü hijyenin yanı sıra özellikle Covid-19 pandemi sürecinde aile içi temasın artması ve bulaş riski nedeniyle kişilerin hastaneye gitmeye çekinmesi uyuz vakalarında artışa neden oluyor. Hastalığın tedavisi için ilaç kullanımına ve hijyen şartlarına çok dikkat edilmesini, aynı zamanda vaka varlığında bütün ailenin birlikte tedavi edilmesi gerektiğini belirten Memorial Ankara Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. İbrahim Özcan, uyuz hastalığı ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi verdi.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Dr. İbrahim ÖzcanHer toplumda ve her ekonomik düzeyde görülebilir

Ciltte şiddetli kaşıntı ile belirti veren uyuz hastalığına gözle görülmeyen bir canlı olan sarcoptes scabiei hominis akarı neden olmaktadır. Yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeyen uyuz hastalığı her toplumda ve her ekonomik düzeyde görülebilmektedir. Bağışıklık sistemi güçlü olmayan ya da bağışıklığı baskılanmış kişilerde ağır seyredebilen bu hastalık, fiziksel yollarla kişiden kişiye kolaylıkla, 20 dakika gibi bir süreçte bulaşabilmektedir.

Kaşıntı gece uykudan uyandıracak şiddette olabilir

Geceleri artış gösteren hatta hastayı gece uykusundan uyandırabilecek şiddette olan kaşıntılar ağırlıklı olarak el bilekleri, kol iç kısımları, koltuk altı, parmak araları, göbek çevresi, kalça, ayak bilekleri, kadınlarda meme uçları, erkeklerde ise genital bölgede ortaya çıkmaktadır. Kaşıntının yanı sıra belirtiler arasında beyaz-gri renkli tünel benzeri 1-10 mm uzunluğunda yapıların yanı sıra kaşıntı izleri, küçük kabarcıklar ve sivilceye benzer yapılar görülebilir. Çocuklarda ise belirtiler daha çok kulak arkası, yüz, avuç içi ve ayak tabanında oluşabilir.

Kötü hijyen uyuz hastalığının başlıca sebebi

Hijyen şatlarının yeterince iyi sağlanmadığı ve genellikle okul, yurt, bakım evleri, askeriye veya hapishane gibi toplu bulunulan ortamlarda uyuz hastalığının bulaşma oranı çok daha yüksektir. Aynı yatakta yatma, el ele tutuşma, aynı havluyu kullanma, aynı ayakkabı ya da terliği giyme, ortak kıyafet kullanma, uzun süreli fiziksel temas ve cinsel ilişki gibi fiziki temasın yüksek olduğu durumlar uyuz parazitinin bulaşma ihtimalini artırır.

Tedaviye direnç arttı

Son dönemde Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de uyuz vakalarında artış görülmektedir. Karantina sürecinde özellikle kalabalık ailelerde aile içi temasın artması ve insanların Covid-19 bulaş riski nedeni ile hastaneye gitmeye çekinmesi nedeni ile uyuz vakalarında artış yaşanmaktadır. Artan uyuz vakalarının yanı sıra son zamanlarda uyuz parazitinin tedaviye direncinin arttığı ve farklı doktorlara giderek, 5-6 kez tedavi olan ancak yine de iyileşmemiş hastaların sayısında da belirgin derece yükselme olduğu gözlenmektedir.

Aynı ortamda yaşayan kişiler de tedavi edilmeli

Spesifik bir laboratuvar tetkiki bulunmayan uyuz hastalığının teşhisi, hastanın şikayetleri ve fiziki ya da dermatoskopik muayenesi ile konulabilmektedir. Bununla birlikte şüpheli alanlardan alınan örneğin mikroskop ile incelenmesi ile de hastalık belirlenebilmektedir. Uyuz hastalığının tedavisinde ise temel olarak permetrin içeren kremler, sülfürik merhemler, lindan içeren losyonlar, krotamiton içeren kremler ve benzil benzoat losyonların kullanımı bulunmaktadır. Oral yolla alınan kaşıntı ilaçları da tedaviye yardımcı olmaktadır. Ancak tedavide kullanılan bu ilaçlar, uyuz akarlarını ve yumurtalarını hemen öldürse bile, kaşıntı maalesef bir süre daha devam edebilmektedir.  ilaç kullanımının yanı sıra hastaya ait çamaşır, havlu ve nevresimler 60 derecede yakınmalı ve kızgın ütü ile ütülenmelidir. Halı ve mobilyalar elektrikli süpürge ile süpürülmeli ve sonrasında toz torbası muhakkak değiştirilmelidir.  Ayrıca aynı ortamda yaşayan kişilerin de aktif şikayeti olmasa bile hasta ile aynı anda tedavi olması gerekmektedir. Çünkü bulaşma riski yüksek olan uyuz hastalığının belirtilerini göstermesi 2 -6 haftayı bulabilmektedir.

Uyuzdan korunmak için 5 önemli öneri

1.Uyuzdan korunmada hijyen oldukça önemlidir. İnsanların toplu halde bulundukları ortamlarda, toplu ulaşım araçlarında temizliğe son derece dikkat edilmelidir.

2.Kişisel korunma için, hasta olduğundan şüphelenilen kişilerle temastan kaçınılmalıdır.

3.Başkaları ile iç çamaşırı, havlu, nevresim gibi vücut ile direkt teması bulunan eşyalar ortak kullanılmamalıdır.

4.Kişi kendi kişisel hijyenine dikkat etmelidir.

5.Ev, araba gibi ortak kullanım alanlarının temizliği düzenli gerçekleştirilmelidir.