Yazılar

Yazın cilt sağlığımız tehlikede!

Yazın cilt sağlığımız tehlikede!

Yaz aylarında havaların ısınması, güneşin sert ışınları ve artan nem cildimizde değişikliklere ve bazı sorunlara yol açabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman, gerek yetişkinlerde gerekse çocuklarda cilt sağlığı için gerekli önlemleri almanın son derece önemli olduğunu vurgularken “Yazın artan sıcaklık ciltte yağlanmaya ve tıkanmış gözeneklere yol açarak sivilceleri yaygınlaştırabiliyor. Ciltte su kaybı oluştuğundan kuruluk, pul pul dökülme ve donuk bir görünüme yol açıyor. Bilimsel araştırmalar da; güneş ışınlarının ciltte kırışıklığın artması, güneş yanığı, güneş lekeleri, erken yaşlanma ve cilt kanseri riskinin artmasında çok büyük etkisi olduğunu gösteriyor” diyor. Cildimizi yaz aylarının olumsuz etkilerinden korumak ve yaz ışıltısı sağlamak için bazı kurallara dikkat etmek hatta bunları yaşam alışkanlığı haline getirmek gerektiğini belirten Doç. Dr. Andaç Salman, 7 altın ipucunu sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Doç. Dr. Andaç SalmanGüneş kremini ihmal etmeyin

Mutlaka güneş kremi ile korunun. Yüksek SPF’li (koruma faktörü en az 30), hem UVA hem de UVB’ye karşı koruma sağlayan bir güneş kremini yeterli miktarda ve özellikle dışarıda vakit geçirirken iki saatte bir yeniden uygulayın. Güneş kremi, cildinizi zararlı UV ışınlarından koruyarak güneş yanığını, erken yaşlanmayı ve koyu lekelerin gelişimini önler.

Derinizi içten ve dıştan nemlendirin

Vücudunuzu ve cildinizi nemli tutmak için gün boyunca bol su için. Ayrıca nem seviyelerini en ideal ölçüde korumak için cilt tipinize uygun, hafif, yağsız bir nemlendirici kullanın. İyi nemlendirilmiş cilt dolgun, parlak ve sağlıklı görünür.

Düzenli olarak cildinizi temizleyin

Ölü cilt hücrelerini ortadan kaldırmak, taze ve parlak cildi ortaya çıkarmak için cilt bakım rutininize nazik bir temizleme ürünü ekleyin. Hücre yenilenmesini desteklemek ve daha pürüzsüz bir cilt elde etmek için alfa-hidroksi asitler (AHA’lar) veya beta-hidroksi asitler (BHA’lar) gibi bileşenler içeren bir temizleyici seçin. Güneş ışınlarına duyarlılık yaratmaması açısından bu ürünleri özellikle gece kullanmaya özen gösterin. Deride tahribata neden olabilecek sert fiziksel ovmalardan kaçının.

Antioksidanlarla beslenin

Diyetinize çilek, yeşillikler, turunçgiller ve fındık gibi antioksidan açısından zengin yiyecekler ekleyin. Antioksidanlar, güneşe maruz kalmanın neden olduğu serbest radikallerle savaşarak cilde verilen zararı en aza indirmeye ve cildinizdeki ışıltıyı korumaya yardımcı olur. Ek koruma için C vitamini serumları gibi antioksidan içeren cilt bakım ürünlerini de kullanabilirsiniz.

Acıbadem Altunizade Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman

Hijyene özen gösterin

Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Salman “Cildinizi temiz tutmaya özen gösterin. Ancak yüzünüzü yıkarken kuruluğa ve tahrişe neden olabileceğinden, derinin doğal yağlarını olumsuz etkileyen sert sabunlardan veya temizleyicilerden kaçının. Günde iki kez dermokozmetik cilt temizleyici ile cildinizi yıkayarak temiz tutun. Bu, gözenekleri tıkayabilen ve cildin görünümünü matlaştırabilen kir, ter ve fazla yağı gidermeye yardımcı olur” diyor.

Mümkünse gölgede kalın

Özellikle güneş ışınlarının en güçlü olduğu yoğun saatlerde, doğrudan güneş ışığında geçirdiğiniz süreyi sınırlayın. Güneşe maruz kalmayı en aza indirmek için gölge arayın, koruyucu giysiler giyin, geniş kenarlı şapkalar ve güneş gözlüğü kullanın. Doğrudan güneşe maruz kalmayı azaltarak cildinizin parlaklığının korunmasına ve güneş yanıklarının önlenmesine yardımcı olursunuz.

Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürün

Genel yaşam alışkanlıklarınız cilt sağlığınızı doğrudan etkiliyor. Bu nedenle uykusuz kalmamaya dikkat edin, yeterli süre ve kaliteli uyuyun. Düzenli egzersiz yapın ve stres seviyenizi yönetin. İyi dinlenmiş bir vücut ve sağlıklı bir yaşam tarzı, canlı bir cilde katkıda bulunur. Uyku, cildinizin yenilenmesini ve onarılmasını sağlarken, egzersiz kan dolaşımını hızlandırarak cildinize sağlıklı bir ışıltı verir. Meditasyon veya derin nefes alma gibi stres yönetimi teknikleri, stresin cildiniz üzerindeki etkisini en aza indirmeye yardımcı olabilir.

Kışın yıpranan saç ve cildin canlandırılmasına “nemli” çözüm

Kışın yıpranan saç ve cildin canlandırılmasına “nemli” çözüm
Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Su Küçük, ilkbahar mevsimine girdiğimiz bu günlerde kışın yıprattığı saç ve cildin nemlendirici ürünlerle onarılıp yenilenebileceğini söyledi.
Kışın soğuk, kuru ve sert havasında yıpranan saçlarımızı ve cildimizi baharla tazeleyip yenilemek ve onarmak için nemlendirici ürünlerin kullanılmasını öneren Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Su Küçük, kullanılacak ürünün saç ve cilt tipine göre, dermatolog rehberliğinde seçilmesi ve kullanılması gerektiğini söyledi.
“Cildimiz kışın etkileriyle kurur”
Mevsim değişikliklerinde saç ve deride de değişikliklerin yaşandığını hatırlatan Prof. Dr. Su Küçük, “Saç ve cilt, kışın soğuk ve kuru hava, yağmur, kar ve rüzgar gibi etmenler nedeniyle yıpranır. Kıştan çıkılıp ilkbahara girildiğinde kuru bir deriyle karşı karşıya kalmış oluruz. Bu durumda nemlendirici ve nemi hapsedici ürünler ağırlıklı bir bakım önerilir. Özellikle hızlı emilen, çok aşırı yoğun olmayan ve hafif formülasyonlar içeren ürünler tavsiye edilir” diye konuştu.

 

Prof. Dr. Özlem Su Küçük

“Saç ve cilt tipine göre ürün seçilmeli”
Kullanılacak ürünün saç ve cilt tipine göre tercih edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Su Küçük, “Eğer aşırı yağlı bir cilt tipimiz varsa, su bazlı, yağ ağırlığı olmayan hafif ürünler tercih edilmelidir. Tersine, aşırı kuru bir cilt tipimiz varsa yağ ağırlığı daha fazla olan yoğun ürünler tercih edilebilir. Bu durum hem el ve yüz için hem de genel vücut bakımı için paralel bir uygulama anlamına gelir. Yani el ve yüzümüz ile vücudumuz da yağlı cilt özelliği taşıyorsa su bazlı, kuru ise yağ bazlı ürünleri tercih etmemiz daha doğru olur. Karma ciltler için de cildin özelliğine göre ürün tercih etmek önemlidir. Yağlı bölgeye yağ bazlı, kuru bölgeye su bazlı ürün kullanmak ters etki yaratabilir” ifadelerini kullandı.
Canlandırma için “peeling” önerisi
Kış sonrası genel canlandırma için “peeling” uygulamalarını öneren Prof. Dr. Su Küçük, “Evde yapılabilecek basit peeling uygulamaları ile kışın sert etkilerini üzerinde taşıyan cildimizi arındırıp canlandırabiliriz. Gözenekleri sıkılaştırmak için tonik ve çeşitli maskeler kullanılabilir. Elbette tüm bu uygulamaların cilt tipine ve dermatolog tavsiyesine göre yapılması çok daha faydalıdır” şeklinde konuştu. Kışın yıpranan saçların canlandırılması için yine saç ve cilt tipine göre yağlı veya nemlendiricili şampuanlar kullanılabilir. Eğer saçlarımız ve saçlı derimiz çok kuruysa nemlendirici özellikli saç kremleri kullanılması önerilebilir. Yine boyalı saçlarda, boya etkisiyle nemde azalma söz konusu olacağı için nemlendirici ağırlıklı ürünler kullanılması yerinde olur” ifadelerini kullandı.
“Güneş koruyucular kullanılabilir”
Prof. Dr. Su Küçük, ilkbaharın yaza yaklaşan günlerinde güneşin ve sıcağın etkisinden korunmak için güneş koruyucu ürünlerin kullanılabileceğini kaydederken, bu ürünlerin dışarı çıkmadan 20-30 dakika önce uygulanmasının ve dışarıda kalma süresine göre 2-3 saatte bir tekrarlanmasının yerinde olacağını söyleyerek sözlerini noktaladı.

Sürekli oje sürüyorsanız dikkat!

Sürekli oje sürüyorsanız dikkat!

Tırnaklarınızı en son ne zaman dikkatlice gözlemlediniz? Üzerindeki olası değişikliklerin bazı hastalıkların sinyalini verebildiğini biliyor muydunuz? Örneğin; kırmızı dik çizgiler kalp kapak hastalıklarının habercisi olabilirken, mavi renge dönmüş bir tırnak kan dolaşımında oksijen seviyesindeki düşmenin, beyaz lekeler çinko veya B12 vitamin eksikliğinin, kalınlaşmış tırnaklar mantar, sedef ya da tiroit hastalığının sinyalini verebiliyor. Liste uzun! Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun bu nedenle tırnaklara özen gösterip iyi gözlemlemek gerektiğini belirtiyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun tırnaklardaki değişikliklerin hangi hastalıkların sinyallerini verebildiğini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Tırnaklarımız, parmak uçlarımız için destek ve koruma sağlayan bir protein olan yarı saydam keratin yapısından oluşuyor. El tırnakları ayda ortalama 3 mm, ayak tırnakları ise 1 mm uzuyor. Sağlıklı tırnakların pürüzsüz, sert, parlak ve pembemsi renkte olması, çocuklarda ise çok daha ince olduğundan bakım ve gözleminin çok dikkatli yapılması gerektiğini belirten Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun şöyle konuşuyor: “Tırnaklarda yaşa bağlı deformasyonlar ve yıpranmalar olması normaldir ancak bazı değişiklikler çeşitli hastalıkların sinyalleri olabileceğinden iyi gözlenmeli; el ve ayak tırnaklarında renk, doku ya da şekil değişikliği fark edildiğinde Dermatoloji Uzmanına başvurulmalıdır. Sık oje sürüldüğünde kimyasal etki ile tırnaklarda sararma ve çabuk kırılmalar görülebilir bu nedenle tırnakları gözlemlemeyi ihmal etmemek gerekir.”

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun

Dr. Özlem Apti Sengkioun

Tırnak bakımında bu noktalara dikkat!

Tırnak bakımının düzenli yapılması gerektiğini belirten Dr. Özlem Apti Sengkioun, özellikle duş ve banyo sonrası yumuşak bir tırnak fırçası ile temizlenmesini öneriyor. Tırnakların bebeklik döneminde hafifçe törpülenmesi, çocukluk ve erişkinlik döneminde ise kişiye özel bir tırnak makası ile düzenli aralıklarla kesilmesi gerekiyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun, sık sık su ve kimyasal maddeye temas edenlerin mutlaka eldiven kullanmasını, ellerini iyice kuruladıktan sonra tırnak ve çevresine uygun nemlendirici uygulanmasını tavsiye ediyor. Ayak tırnaklarının ise yuvarlak değil küt bir şekilde kesilmesinin tırnak batması gibi problemleri önleyeceğini belirten Dr. Özlem Apti Sengkioun, ayrıca tırnaklara baskı yapan dar ve sert ayakkabılar giyilmemesini, manikür ve pedikür yapılıyorsa tırnak etlerinin derin temizlenmesinden kaçınılmasını ve kullanılan aletlerin steril aynı zamanda kişiye özgü olması gerektiğini vurguluyor.

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun

Tırnaklardaki belirtiler hangi hastalıkların sinyali olabiliyor?

Dermatoloji Uzmanı Dr. Özlem Apti Sengkioun, tırnaklardaki değişikliklerin bazı hastalıkların sinyalini verebildiğini belirterek, o değişiklikleri ve hastalıkları şöyle sıralıyor;

  • Tırnakların sık kırılması: Çinko, saç ve cilt sağlığı için gerekli biotin, B12 ve A vitamini eksikliğine veya tiroit hastalığına işaret edebilir.
  • Tırnak uçlarında ayrışmalar: Sedef hastalığı, tırnak mantarı habercisi olabileceği gibi manikür ilişkili travmaya bağlı da görülebilir.
  • Dikey çizgiler: Sağlıklı tırnaklarda da silik çizgiler görülebilmekle birlikte, eğer çizgiler belirgin ise yaşlanmaya bağlı olabileceği gibi demir eksikliği, cilt hastalığı liken ve otoimmün hastalık olan lupus ve bazı eklem hastalıklarının habercisi olabilir.
  • Yatay çizgiler: Çinko eksikliği, diyabet ve böbrek hastalıklarında görülebilir.
  • Tırnakta çukurlar ve çentikler: Saçkıran, egzama ve sedef hastalığında tırnakta çukur ve çentikler olabilir.
  • Soluk tırnaklar: Sağlıklı tırnakta tırnak yatağı canlı, pembemsi renktedir. Irksal farklılıklar olabileceği gibi soluk renk anemi (kansızlık) ya da metabolik hastalıkların göstergesi olabilir.
  • Mavi tırnaklar: Kan dolaşımında oksijen seviyesindeki düşmenin habercisidir. Eğer tırnağın bir yarısı mavi görünümde ise zehirlenme göstergesi olabilir.
  • Beyaz noktalar: Tırnakta gözlenen beyazlıklar kalıtsal olabileceği gibi en çok travma, çinko ve B12 vitamin eksikliği ile ilişkilidir.
  • Beyaz bantlar: Kronik böbrek hastalıkları ya da karaciğer sirozu belirtisi olabilir. Ayrıca enine beyaz çizgiler protein eksikliğinin belirtisi olabilir.
  • Kalınlaşma: Tırnak mantarı, sedef gibi deri hastalıklarının yanında dolaşım ve tiroit fonksiyon bozukluklarında görülebilir.
  • Koyu kırmızı dikey çizgiler: Kalp kapak hastalıklarında görülebilir.
  • Yeşil tırnak: Psödomonas olarak adlandırılan bakterilerin enfeksiyonu sonucu görülebilir.
  • Siyah tırnak: Tırnak mantarı ve birtakım ilaçların kullanımına bağlı olabileceği gibi melanom olarak isimlendirilen çok tehlikeli bir deri kanserinin ilk bulgusu olarak da ortaya çıkabilir.
  • Sarı tırnak: Sert ve sarı tırnaklar lenfödem, lenfoma ve iltihaplı romatizmal hastalıkların belirtisi olabilir.
  • Enine oluk görünümü: Ateşli bir hastalık sonrası tırnak üretiminin durmasına bağlı görülür. Ateşli hastalık ne kadar uzun sürerse oluk o kadar derin olabilmektedir. Uzama sürecinde tırnak ayrışmasına neden olabilir.
  • Kaşık tırnak: Demir eksikliği ve beslenme yetersizliği yanında gluten duyarlılığı habercisi olabilir.
  • Çomak tırnak: Tırnak yatağında bombeleşmeyi ifade eden çomak tırnağın en sık nedeni akciğer ve kalp hastalıkları olmakla birlikte çölyak gibi farklı hastalıklarda da görülebilmektedir.

Soğuk hava ve rüzgar egzamaya neden olabilir!

Soğuk hava ve rüzgar egzamaya neden olabilir!

Kış aylarında özellikle soğuk hava ve rüzgar cilt sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Ciltte kuruluk, bu mevsimde en sık görülen cilt sorunları arasında ilk sıralarda yer alıyor. Soğuk ve rüzgarlı hava cildimizin koruyucu bariyerinde hasar oluşturuyor. Bunun sonucunda cildimizin su tutma kapasitesi azalıyor. Cildimizde oluşan sıvı kaybı nedeniyle de cildimiz kurumaya başlıyor. Ciltte kuruluk vücudun hemen her bölgesinde görülse de, kış aylarında en sık soğuk havaya maruz kalan ellerde, yüz bölgesinde ve dudaklarda oluşuyor. Cildimiz kuruduğunda yaygın olarak pul pul dökülmeler, gerilme hissi ve kaşıntı gibi sorunlar gelişerek yaşam kalitemizi olumsuz etkiliyor. Önlem alınmadığı takdirde ise kuruluğun artmasıyla birlikte ciltte geniş ve derin çatlaklar, egzama, enfeksiyon ve alerjik reaksiyonlar gibi daha ciddi tablolar ortaya çıkabiliyor!

Acıbadem International Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, bu nedenle ciltte oluşan kuruluğun hafife alınmaması gerektiğini belirterek, “Kuru cilt tedavi edilmezse egzama gelişebildiği gibi, daha önceden egzaması olan kişilerde de hastalık aktifleşiyor. Ciddi kuruluklar cilt bariyerinin yıkılmasına neden olarak enfeksiyonlar için bir odak olabiliyor. Bunların yanı sıra alerjenler hasar görmüş olan cilt bariyerinden vücuda çok daha rahat girerek alerjik reaksiyonları tetikleyebiliyor. Dolayısıyla alınan önlemlere rağmen ciltte oluşan kuruluğun şiddeti artıyorsa, zaman kaybetmeden bir hekime başvurmak büyük önem taşıyor” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, kış aylarında ciltte oluşan kuruluğa karşı almamız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Pause Dergi

Dr. Şenay AğırgölGünde 2 kez nemlendirin

Cilt kuruluğuna karşı nem koruyucu önlemler almanız ve cildinizi sık sık nemlendirmeniz büyük önem taşıyor. Nemlendirici ürünleri günde 2 kez ve banyodan hemen sonra, cildinizin gözenekleri henüz açık iken sürmeye özen gösterin. Üre, seramid veya alfa hidroksi asit içeren nemlendirici ürünleri ılık banyonun ardından kullanabilirsiniz. Ayrıca kış mevsiminde cildi nemli tutan yağ oranı yüksek nemlendirici ürünleri tercih edin.

Cildinizi sabunla temizlemeyin

Cilt temizliğinde sabun kullanımından kaçının. Zira bu ürünler cilde nem veren yağ tabakasını ciltten uzaklaştırarak kuruluğun şiddetini artırabiliyorlar. Cildinizi kurutmayan, yani alkali olmayan temizleyici ürünleri tercih edin. Yüzünüzü, ciltteki koruyucu yağ tabakası azalacağı için günde iki kereden fazla yıkamaktan kaçının.

Çok sıcak suyla duş almayın

Çok sıcak su ciltte kuruluğu arttırdığı için ılık suyla duş almayı alışkanlık edinin. Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, “Ayrıca uzun süreli ve sık banyo yapmayın. Günde en fazla bir kez duş almanız yeterli gelecektir. Duş alımından hemen sonrasında cildinize uygulayacağınız nemlendiriciler de cilt kuruluğunu kontrol altında tutmanızda fayda sağlayabiliyor.” diyor.

Odanın nem oranına dikkat!

Hava kuruluğunu önlemek için odaların nem oranına dikkat edin. Böylece ciltte gelişen kuruluğun şiddetlenmesini engelleyebilirsiniz. Odalardaki nem oranının yüzde 50- 60 arasında olması öneriliyor. Ayrıca sıcak ve soğuk hava da cilt kuruluğunu şiddetlendirdiği için oda sıcaklığını 21-25 derece arasında tutmayı alışkanlık edinin.

Cilde ‘nefes aldıran’ kıyafetler giyin!

Kış aylarında doğru kıyafet seçimi cilt sağlığımız açısından da önem taşıyor. Cildinizi soğuk ve rüzgardan korumak için bere, eldiven ve atkı takmayı ihmal etmeyin. Naylon tarzı kumaşlar cildin nefes almasını önlüyor. Bu nedenle hava dolaşımını sağlayan ve ter emen pamuklu kıyafetleri tercih edin, eldivenlerinizin içine de yine pamuklu eldivenler giyerek cildinizin nemini korumaya çalışın. Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, cilt kuruluğuna karşı pamuklu giysiler giymenizin transepidermal su kaybını önlediğini belirterek, “Cildin bütünlüğünün korunmasında; cildin bariyer fonksiyonu, terleme, yağ hücreleri ile enflamasyonun kontrol altında tutulması önem taşıyor. Dolayısıyla kış aylarında pamuklu kumaşlar gibi hava alabilen kumaşları tercih edin.” bilgisini veriyor.

Aşırı baharatlı gıdalar tüketmeyin

Aşırı baharatlı gıdalar terlemeyi arttırarak ciltte kuruluk oluşturuyor. Özellikle kırmızıbiber ile karabiber kaçınmanız gereken baharatlar arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Sıcak içeceklere dikkat!

Kış aylarında içecekleri genellikle sıcak tüketmeyi tercih ediyoruz. Ancak sıcak içeceklerin sinirsel yolaklar üzerinden cildin bariyer fonksiyonunu bozduğu ve iltihaplanmayı arttırdığı, bu etkileri nedeniyle de ciltte kuruluğu şiddetlendirdiği düşünülüyor.

Pause Dergi

Çok dar kıyafetler giymeyin

Şiddetli cilt kuruluğu sorununuz varsa çok dar kıyafetler giymeyin. Aksi halde sürtünmeden dolayı cilt kolayca hasarlanabiliyor. Bunun sonucunda enfeksiyon ve alerji tetiklenerek daha büyük sorunlar gelişebiliyor.

Bol bol su için

Sağlıklı bir cilt yapısı için nem dengesini sağlamak son derece önemli. “Dıştan nem kaybını önlemeye yönelik tedbirlerimizin yanı sıra günlük ihtiyacımız olan su miktarını tüketmeye özen göstermeliyiz” diyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Şenay Ağırgöl, “Günlük tüketmeniz gereken su miktarını; vücut ağırlığınızı (kg) 33 ml ile çarparak kolayca hesaplayabilirsiniz. Mesela 60 kilo iseniz 1980 ml, yani yaklaşık 2 litre su tüketmeniz gerekiyor” diyor.

Alkol ve kahveyi kısıtlayın

Alkol, kahve ve çay diüretik etkileri nedeniyle vücuttan su atılımına yol açıyor. Ciltte kuruluğun artmaması için bu tür içecekleri sınırlı tüketmeli, hemen ardından mutlaka bir bardak su içmeyi ihmal etmemelisiniz.

Estetikte selfie yanılgısına düşmeyin!

Estetikte selfie yanılgısına düşmeyin!

Son yıllarda estetik operasyonlara ilgi hızla artıyor. Botoks, dolgu, mezoterapi, PRP, kök hücre, radyofrekans uygulamaları ve lazerler derken işlemler her geçen gün çeşitlilik kazanıyor. Bu ve benzeri uygulamalar, iş hayatına kısa sürede dönüşe de imkan sağladığından büyük rağbet görüyor. Güzelleşmenin yolu sadece ameliyatla sınırlı kalmazken, estetik uygulamalara artık erkekler de büyük ilgi gösteriyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör “Yapılan çalışmalar, özellikle sosyal medya kullanımının artması nedeniyle her yaştan ve her kesimden estetiğe karşı olan kişilerin önyargılarını değiştirdiklerini, hatta bazı kişilerin estetik işlemlerin bir ihtiyaç olduğunu düşünmeye başladıklarını gösteriyor” diyor. Estetik uygulamalara ilginin artmasıyla, bu işlemlerin ehil olmayan kişiler tarafından da yapıldığını vurgulayan Prof. Dr. Emel Güngör, bu nedenle estetik yaptırmaya karar verenlerin, sonrasında tatsız bir sürprizle karşılaşmamaları için bazı noktalara dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, estetik yaptırmadan önce mutlaka dikkat etmeniz gereken noktaları ve kendinize sormanız gereken 6 soruyu sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Özellikle son üç yılda tüm dünyada yaşam alışkanlıklarını derinden değişteren Covid-19 pandemisinde iş toplantıları, kongreler ve eğitimlerin online yapılması kişilerin ister istemez kendilerini bilgisayarnında sıkça görerek incelemelerine yol açtı. Bu süreçte bir yandan da sosyal amaçlı ve profesyonel medya kullanımları yaygınlaşırken, pek çok kişi için selfie paylaşımları da günlük hayatın vazgeçilmezlerinden oldu. Acıbadem Fulya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör “Tüm bu nedenlerle estetik uygulamalara ilgi son yıllarda hızla artıyor. Photoshop, filtreler ve benzer uygulamalarla fotoğraflarında kusursuz görünüme ulaşanlar, bu görünümlerini gerçek fizik dünyalarına da taşımak istiyorlar. Ayrıca sosyal medya sayesinde estetik uygulamaların herkes tarafından ve kolaylıkla ulaşılabilir olduğu algısı da estetik girişimlere talebi artırıyor” diyor.

Prof. Dr. Emel Güngör

Beğeni, takdir almak tetikliyor!

Yapılan çalışmaların; geçmişte estetiğe karşı olanların dahi, sosyal medya kullanımının artması nedeniyle bu önyargılarını değiştirdiklerini, hatta bazı kişilerin estetik işlemlerin bir ihtiyaç olduğunu düşünmeye başladıklarını ortaya koyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Emel Güngör, beğeni ve takdir edilmenin de itici kuvvet olduğunu belirterek şöyle konuşuyor: “Sosyal medya ile yayılan kusursuz görünüme sahip olma arzusunun yanı sıra, online toplantı ve eğitim amaçlı sosyal medya kullanımları sırasında kendini yeterince güzel ve çekici bulmayarak estetiğe yönelenlerin oranı da arttı. Estetik algısı dönemsel olarak değişim göstermekle birlikte, o dönemde kabul gören ve yaygınlaşan uygulamalarla kişiler diğerlerinden onay, beğeni, takdir almak ve kendini daha genç, daha güzel, daha çekici ve özgüvenli hissetmek için estetik işlemlere başvuruyorlar.”

1.5 metre kuralına dikkat edin!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, selfie paylaşımlarının da artık hayatımızda çok daha fazla yer aldığını belirterek, kişilerin çektikleri selfie fotoğrafına göre estetik işleme karar verebildiklerini, ancak bu noktada bazı yanılgılara düşebildiklerini söylüyor. Prof. Dr. Emel Güngör “Çektiğiniz selfie fotoğrafınıza göre estetik işleme karar vermeyin. Yapılan çalışmalarda; 1,5 metre karşıdan çekilen fotağraflara kıyasla selfilerde burunlar normalden uzun ve geniş görünürken, çene daha kısa görünüyor ve gerçek yüz görünümü bozuluyor. Bunun tam tersi de yaşanabiliyor. Yani selfilerde çok güzel ve kusursuz görünenler gerçek hayatta öyle gözükmüyorlar. Buna ‘selfie aldatmacısı’ diyebiliriz. Hem kendi selfinize göre karar vermeyin hem de sosyal medya ile ilgili dikkatli olun, bu platformların aslında reklam servisi verdiklerini aklınızda tutun” diyor.

Bu yanlışa düşmeyin!

Bazı kişilerin kozmetik girişimleri hayatlarındaki problemleri çözmek veya hayatlarındaki zor dönemleri iyileştirmek için de yaptırabildiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Emel Güngör şu uyarılarda bulunuyor: “Estetik işlemler hayatınızdaki herşeyi düzeltmez. Nasıl göründüğünüzü sadece dış görünüş değil, yaşam şekliniz, sosyal hayatınız, işiniz, uykunuz ve yeme alışkanlıklarınız da etkiler. Estetik işlem yaptırmak ciddi bir karardır, onun için acele etmeyin. Her girişimin bir riski olduğunu unutmayın, çünkü sonuçtan memnun olmadığınızda bundan fiziki görünüşünüz kadar ruhsal sağlığınız da etkilenecektir. Ruhsal sağlığınızla ilgili tedavi altındaysanız bunu psikolog veya psikiyatristinizle mutlaka konuşun. Ayrıca kozmetik işlemi yapacak hekimle de bu durumu mutlaka paylaşın” uyarısında bulunuyor.

 Prof. Dr. Emel Güngör

Mutlaka profesyonel hekime danışın!

Estetik işlemle neyi değiştirmek istediğinize emin olduktan sonra mutlaka bu işlemi yapan bir veya birkaç profesyonel hekime danışılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Emel Güngör “Uygulanmasını istediğiniz işlemlerin size uygun olup olmadığını, yan etkilerini ve sonucu beğenmezseniz geri dönüş olup olmadığını öğrenin” diyor. Estetik uygulamalarda amacın kişiyi güzelleştirmek, varsa kusurlarını düzeltmek, cildin yaşlanmasını yavaşlatmak veya yaşıtlarına kıyasla daha genç görünmesini sağlamak olduğunu belirten Prof. Dr. Emel Güngör “Ne yazık ki yüz ve vücut hatlarının filtrelerle kolayca değiştirilmesi estetik girişimlerin de bu kadar basit, kolay ve sıradan işlemler olarak algılanmasına yol açtı. Oysa bu girişimlerin bilimsel kuralları olduğunu ve bu konuda eğitim almış ve tecrübe kazanmış kişilerce yapılması gerektiğini, kullanılacak ürünlerin ve aletlerin de çok önemli olduğunu akılda tutmak gerekiyor” diyor.

Güzelliğin tek tipleştirilmemesi gerekir!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, güzellik ve çekiciliğin kişiye özgü bir durum ve bütünsel olduğunu, tek tipleştirilmemesi gerektiğini vurgulayarak şöyle konuşuyor: “Herkesin benzer yüz hatlarının olması bu anlamda hoş değildir. Estetik girişimlerde amaç kişinin kendine özgü güzelliğini ortaya çıkarmak, yaşlanmasını geciktirmek ve yaşının genci olmasını sağlamak olmalıdır. Hiç kırışıklık olmaması, elmacık kemiklerinin ve çenenin belirgin olması, dudakların dolgun görünmesi herkesi çekici ve güzel yapmaz. Ayrıca kişi konuşurken, gülerken yani yüzü hareket halindeyken de hoş ve doğal görünmelidir. Ne yazık ki bazı uygulamalar sonrası kişiler fotoğraflarında çok kusursuz gözükürken, gerçek hayatta mimik yaptıklarında yapay ve kusurlu görünebiliyorlar. Bu nedenlerle yapılacak uygulamayı ayrıntılı olarak düşünmek ve profesyonel hekimiyle konuşmak çok önemli.”

Bu 6 soruyu kendinize mutlaka sorun!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, estetik uygulama yaptırmadan önce aşağıdaki soruları mutlaka kendinize sormanızı öneriyor;

  1. Neyi değiştirmek istiyorum ve neden?
  2. Bunu ne kadar zamandır istiyorum?
  3. Bu değişikliği istememe neden olan tetikleyici bir olay var mı?
  4. Yaptıracağım işlem görüntüm yanında hayatımı da değiştirecek mi?
  5. Bu işlemi kendim için mi yoksa başkalarını memnun etmek için mi istiyorum?
  6. Yapılan işlemin ilişkimi, sosyal becerilerimi veya iş olasılıklarımı iyileştireceğini mi düşünüyorum?

Kolajen aşı ile gelen gençlik

Kolajen aşı ile gelen gençlik

Vücutta doğal olarak bulunan kolajen proteini cildin yaklaşık yüzde 90’ını oluşturuyor. Kolajen cildin kendini yenilenmesine ve elastikiyetini korumasını sağlıyor.  Sigara, yoğun stres, güneş ışınlarına maruz kalma kolajeni azaltan etkenler arasında bulunuyor. Kolajen azaldıkça cilt; matlaşmaya, nemini kaybetmeye, kırışmaya ve yaşlanmaya başlıyor. Bu etkilere karşı kolajen tedavileri ön plana çıkıyor.  Kolajen uygulamaları cilde ihtiyaç duyduğu ışıltıyı, nemi, yumuşaklığı ve gençliği geri kazandırıyor. Memorial Wellness Dermatoloji bölümünden Doç. Dr. Pelin Özgen, sıcak kolajen uygulaması hakkında bilgi verdi.

Pause Dergi

Doç. Dr. Pelin Özgen

Orta yaşlardan itibaren kolajen üretimi azalıyor

Kolajen ciltte doğal olarak bulunur ve ciltteki kolajen üretimini fibroblastlar yapmaktadır. Bu protein, bağ dokusunun hücre dışı matrisinin oluşumunda temel bir öneme sahiptir. Orta yaşlardan itibaren kolajen üretimi azalmaya başlar ve her yıl yaklaşık % 1 kolajen kaybedilir. Kadınlarda menopozun ilk beş yılında bu kayıp % 30’a kadar çıkabilmektedir. Ciltteki kolajen üretimi; kolajenden zengin besinlerle, kolajen içeren kremlerle, lazer ve kolajen aşıları ile desteklenebilmektedir.

Cildi doğal bir şekilde gençleştiriyor

Sıcak kolajen uygulaması bir çeşit kolajen aşısıdır. Kolajen aşısının uygulama alanı, ciltteki izler, yaşa bağlı olarak gelişen kırışıklıklar, akne izleridir. Dolgu gibi hacim vermezken, doğal görünümü tercih eden hastalarda özellikle kırışıklıklarda açılmalar, izlerde azalmalar görülür. Kolajen aşısıyla yapılan şey aslında cildin epidermis tabakasının altında bulunan dermis tabakasında kolajen üretimini uyarmaktır. Özel içerikleri ile pek çok farklı cilt sorununa hızlı çözümler sunar. Ayrıca destekleyici etkisi ile cilt gençleştirme veya güzelleştirme amaçlı uygulamalarda olumlu etkilere sahiptir. Sıcak kolajen uygulaması 4 hafta arayla 2 kez uygulanmaktadır.

Cilt elastikiyet ve parlaklık kazanıyor

Ciltte azalana kolajen, kolajen aşısıyla tekrar tetiklenir ve bu süreç hızlandırılır. Kişi kendi dokusuyla, kendi kolajeniyle gençleşir. Cilt kaybettiği elastikiyetini ve parlaklığını geri kazanır. Kolajen aşısı, cilt kırışıklıklarının tedavisinde ve önlenmesinde önemli bir rol oynar. Yüz, boyun, dekolte, diz kapağı ve ellere rahatlıkla uygulanabilen kolajen etken maddesi cilt altına 1-3 cm aralıklarla enjekte edilir. Kolajen aşısı uygulaması tek başına uygulanabileceği gibi, altın iğne radyofrekans, lazer işlemleri gibi işlemlerden sonra da rahatlıkla yapılabilmektedir. Lazer tedavileri de ciltteki kolajen üretimini uyarıp, kolajen üretimini artırmaktadır. Bu tedaviler kişilere günlük hayata ve rutin aktivitelere sorunsuz devam edebilme gibi avantajlar sağlamaktadır.

Kolajen aşısının etkisi genellikle 1,5 yıl sürüyor

Bu tedavi yüzünde dolgu yoğunluğu olan, dolgudan dolayı sarkma hisseden ve dolgusuz bir şekilde doğal bir görünüm isteyen hastalarda özellikle tercih edilmektedir. Uygulamadan önce kremle lokal anestezi uygulanır ve ön kola alerji testi yapılır. Herhangi bir reaksiyon olmadığı takdirde rahat bir şekilde uygulama yapılmaktadır. Kolajen aşısının etkisi ortalama 4 hafta gibi bir sürede kendini göstermektedir. Bu etki ortalama 1- 1,5 yıl sürmektedir.

Kış mevsimi cilt hastalıklarını tetikliyor!

Kış mevsimi cilt hastalıklarını tetikliyor!

Kışın soğuk ve rüzgarlı havası, enfeksiyonlardan korunmak için sık sık el yıkamak, sıcak suyla banyo yapmak ve hijyen sağlamak için dezenfektan kullanmak derken kış aylarında cildimizin yıpranması hızla artıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya kış mevsiminde cildin yıpranmasının yanı sıra egzamadan sedefe dek bir çok cilt hastalığında da artış yaşandığını belirterek bu nedenle bazı kuralları ihmal etmemek gerektiğini vurguluyor. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya, kışın cilt hastalıklarından korunmanın ve sağlıklı cilde sahip olmanın 7 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya

  • Sağlıklı beslenin ve mutlaka su için

Sağlıklı beslenme ve yeterli miktarda su içmek cilt sağlığımız için son derece önemli. Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya bağırsak florasındaki bozulmanın cildimizi doğrudan etkilediğine dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Antiinflamatuar yiyecekler (limon ve turunçgiller, kırmızı meyveler, zerdaçal, yeşil çay, zeytinyağı, avokado, balık, bitter çikolata), probiyotikten zengin beslenme, dengeli beslenme ve yeterli su içme sağlıklı bir cilt için oldukça önemlidir. Yeterli beslenmeyi sağlayamıyorsak doktorumuzun önereceği takviyeleri kullanmak cildimize fayda sağlayabilir.”

  • Cildinizi mutlaka nemlendirin

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya, cildimizde kışın artan kurulukla beraber çatlaklar ve bariyer fonksiyonunda bozulma görülebildiğini belirterek, cilt tipine uygun bir nemlendirici kullanılması gerektiğini söylüyor. Ellerin her yıkanmasının ardından ve duş sonrası düzenli şekilde uygulayacağınız nemlendirici ile cildinizin su kaybını önleyerek, kuruluğa bağlı oluşan pullanmaların önüne geçebilirsiniz.

  • Güneş koruyucu sürün

‘Güneş yok, kışın güneşinden ne zarar gelir’ diye düşünmemek, güneş koruyucuyu mutlaka sürmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya “Kimyasal güneş koruyucular bizi UVB ve UVA ışınlarından korusa da, görünür ışığa karşı yeterli gelmeyebilir. Bu nedenle demir oksit içeren güneş koruyucuların tercih edilmesi gerekir” diyor.

  • Yeterli ve kaliteli uyuyun

Düzenli uykunun cilt sağlığı açısından son derece önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya “Uykusuzluk veya kaliteli olmayan uyku cilt yıpranmasını hızla artırıyor ve erken yaşlılığa yol açıyor. Bu nedenle yeterli süre ve kaliteli uyumaya çok özen gösterilmelidir. Gerekirse uzman desteği almaktan kaçınmayın” diyor.

  • Stresi yönetmeyi öğrenin

Kışın cilt yıpranmasını artıran etkenler sadece soğuk ve rüzgarlı hava, sık el yıkamak, sıcak suyla banyo yapmak ve dezenfektan kullanmakla sınırlı değil. Stres de cilt sağlığını yakından ilgilendiriyor. Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya stresle birlikte vücudumuzda kortizol, adrenalin gibi hormonlar salgılandığını belirterek “Bunun sonucu olarak da akne, sedef ve gül hastalığı gibi cilt hastalıkları alevleniyor, bazı egzama türleri gelişebiliyor. Bu nedenle stresi yönetmeyi öğrenmek genel sağlığımız açısından olduğu gibi cilt sağlığının ve erken yaşlılığın önüne geçmede de önemli bir rol oynuyor” diye konuşuyor.

Pause Dergi

  • Günlük cilt bakımını ihmal etmeyin

Kışın egzamadan kaşıntı ve sedefe dek bir çok cilt hastalığının tetiklendiğini belirten Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya günlük cilt bakımının da ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayarak şöyle konuşuyor: “Cildimiz bizim için dış etkenlere karşı koruyucu bir tabakadır. Hava kirliliği de dahil olmak üzere dış etkenler cildimize hasar vermektedir. Yüzümüzü günlük olarak uygun bir yıkama ürünü ile yıkamak, nemlendirici ve güneş koruyucu sürmek, yaşımıza ve cilt tipimize uygun ürünler kullanmak cildimiz için yapabileceğimiz en iyi yatırımdır.”

  • Sigarayı bırakın

Yapılan bilimsel çalışmalar; nikotinin cildimizde erken yaşlanmaya neden olduğunu, aynı zamanda cilt beslenmesini bozduğu için yaraların iyileşmesinde gecikmeye yol açtığını gösteriyor. Sigaranın aynı zamanda dudak üstlerinde erken yaşta çizgilenmeler de oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya, sigarayı bırakarak daha sağlıklı bir cilde kavuşmanın mümkün olacağını söylüyor.

Cilt sorununuz olursa ihmal etmeyin!

Islaklık, nem ve terleme gibi etkenlerin cildimizde mantar enfeksiyonlarına yatkınlık oluşturduğuna dikkat çeken Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya şöyle konuşuyor: “Ortak kullanılan alanlarda siğil ve molluskum gibi viral hastalıklar bulaşabilmektedir. Deri bütünlüğünü bozan durumlarda (böcek ısırığı, çatlaklar, travmalar vb) bakteriyel enfeksiyonlar görülebilmektedir. Böyle bir şüphe durumunda dermatoloji uzmanına başvurarak gerekli tedaviyi almak önemlidir.”

Bu hatalı alışkanlıklar saçları tel tel döküyor…

Bu hatalı alışkanlıklar saçları tel tel döküyor…

Saç dökülmesi günümüzde en sık görülen sorunlar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Yetişkin bir insanda ortalama 100-150 bin saç teli bulunuyor ve günde 50-100 saç telini kaybetmek genellikle olağan kabul ediliyor. Ancak saç dökülmesi fark edilecek yoğunlukta olduğunda, ani veya yama tarzında döküldüğünde, ön saç çizgisi geriye çekildiğinde,  tararken veya yıkarken normalden daha fazla saç teli döküldüğünde mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurmak gerekiyor. Zira, saç dökülmesinin en sık nedeni kalıtsal eğilim olsa da çeşitli hastalıklar, dengesiz beslenme, bazı ilaçların yan etkileri, stres oluşturan faktörler, hatalı saç şekillendirme ve abartılı ya da uygun olmayan saç bakım ürünleri gibi birçok etken saçların dökülmelerine yol açabiliyor. Hemen hepimizde ciddi bir kaygı oluşturan saç dökülmesi aslında önemli bir sağlık probleminden kaynaklanmıyorsa ya da ilerlemiş bir kalıtsal dökülme değil ise uygulanan tedavilerle yeniden ışıl ışıl ve gür saçlara kavuşabiliyoruz.

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Züleyha Özgen, saç dökülmesinin nedenine göre uygulanan pek çok tedavi seçeneği olduğuna dikkat çekerek, “Günümüzde saç dökülmesini durdurmak, saçın kalitesini artırmak ve yeni saç çıkışını aktif hale getirmek için çeşitli yöntemlere başvuruyoruz.  Altta yatan etkene göre değişiklik göstermekle birlikte, erken dönemde başlanan ve sabırla uygulanan doğru tedavilerin birlikte kullanımıyla, saçların çok daha iyi bir duruma getirilmesi genellikle mümkün oluyor. Hiçbir yöntemin yüzde yüz etkili olmaması nedeniyle tedavi yöntemlerini birlikte ya da dönüşümlü kullanarak başarı şansımızı yükseltiyoruz” diyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Züleyha Özgen, saç dökülmesine karşı almanız gereken önlemleri ve uygulanan yöntemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Dr. Züleyha Özgen

Dr. Züleyha Özgen

Saç dökülmesine karşı 10 önemli öneri!

Saç bakımında yapılan hatalı uygulamalar, saç dökülmesine en sık yol açan faktörler arasında yer alıyor. Bu alışkanlıklardan vazgeçildiğinde eskisi gibi gür saçlara kavuşmak mümkün olabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Züleyha Özgen, saçlarınızın aşırı dökülmesini önlemek için dikkat etmeniz gereken kuralları şöyle sıralıyor:

  • Saçlarınızı sıkı toplamaktan kaçının.
  • Abartılı ve sık şekillendirici ürün kullanmayın.
  • Saçlarınızı sık yıkamayın. Gün aşırı ya da haftada 2 kez yıkayabilirsiniz.
  • Havluyla sert bir şekilde değil, nazikçe kurulayın.
  • Isısı yüksek saç kurutma makineleriyle kurutmayın.
  • Her hafta fön çektirmeyin.
  • Brezilya fönü, perma, saçı sarartma ve boyama gibi işlemlerle saçınızı kimyasallara maruz bırakmayın.
  • Kimyasal içeriği hafif olan şampuan ve saç kremlerini tercih edin.
  • Saçlarınızı nazikçe taramaya özen gösterin. Sık sık dokunup çekiştirmeyin.
  • Ağır diyetler yapmaktan kaçının.

SAÇ DÖKÜLMESİNE KARŞI YÖNTEMLER

Saç dökülmesine karşı aldığımız önlemler yeterli gelmezse, günümüzde altta yatan nedene göre uygulanan çeşitli yöntemler; saç dökülmesini durdurabiliyor, kalitesini artırabiliyor ve yeni saç çıkışını aktif hale getirebiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Züleyha Özgen, bu yöntemleri şöyle sıralıyor:

Yerel minoksidil losyon/köpük kullanımı

FDA (Amerikan ilaç birliği) tarafından onaylanmış bir tedavi yöntemidir. Günümüze dek tedavide altın standart olarak kabul edilen bu yöntemin etkinliğini görebilmek için saçlı deriye en az 4-5 ay uygulanması gerekiyor. Tedavi bırakıldığında süreç kaldığı yerden devam ediyor, bu nedenle uzun süreli kullanımı öneriliyor.

Trombositten zengin plazma (PRP)

Trombositten zengin plazma, diğer adıyla PRP (Platelet Rich Plasma) yönteminde kişiden alınan az miktardaki kan, özel bir tüp içine konulduktan sonra santrifüj ediliyor, yani ayrıştırılıyor. Elde edilmiş olan trombosit ve büyüme faktörleri yönünden zenginleştirilmiş plazma; enjeksiyonla saçlı deriye geri uygulandığında ya da dermapen gibi mikroiğneleme yöntemleri sonrası saçlı deriye yerel olarak yapıldığında da başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. PRP, hızlı etki isteyen hastalarda yan etkileri açısından oldukça güvenli bir tedavi seçeneğidir.  Dermatoloji Uzmanı Dr. Züleyha Özgen, “Her yıl bir ay arayla 3-6 seans arası yapılan PRP yöntemi diğer tedavilerle kombine edildiğinde oldukça yüz güldürücü yanıtlar alınmasını sağlıyor. Tedavinin başarısı trombositten zenginleştirilmiş olan plazmanın elde etme yöntemine ve kişiye özel değişiklik gösterebiliyor” diyor.

Saç mezoterapisi

Çok çeşitli kokteyler ile yapılan mezoterapi yönteminde saçın uzamasını destekleyecek olan peptid, vitamin ve hormonlar; iğnelerle doğrudan saç köklerine veriliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Züleyha Özgen, tedavi başarısının kişiden kişiye ve kullanılan mezoterapi ürünlerine göre değiştiğini vurgulayarak, “Bu yöntem yıllık bir ay arayla ve 3-6 seans arasında uygulanıyor. Doğru mezoterapi ürünleriyle yapılmış işlemlerden alınan hızlı yanıtlar nedeniyle hastalar tarafından oldukça sık tercih ediliyor” diyor.

Kök hücre tedavileri

Kişinin vücudundaki yağlar ve kıl köklerinden alınan kök hücreler özel laboratuvar koşullarında çoğaltılarak iğneyle tekrar kıl köklerine veriliyor. Yılda 1-2 seans şeklinde yapılabilen kök hücre tedavisi 2-5 yıl arası etki gösterebiliyor. Bu yöntemden diğer tedavilerle birlikte oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınıyor.

Düşük doz lazer ve ışık tedavileri

Etkinlikleri tek başına sınırlı olsa da, düşük doz lazer ve ışık tedavileri diğer tedavilerin başarısını artırabiliyor.

Finasterid/Dudasterid tablet

Erkeklik hormonunun aktif formuna dönüşmesini engelleyen bu ajanlar tablet olarak ağızdan alınabilmekle birlikte, mezoterapi protokollerinde iğneyle saç köklerine de uygulanabiliyor. Tablet olarak ağızdan alınmalarının bazı istenmeyen etkileri nedeniyle; seçilmiş sınırlı hasta gruplarında kullanım yeri buluyor.

api protokollerine eklenmeleri tedavinin başarısı şansını artırıyor.

Flutamid ve bikalutamid tablet

Erkeklik hormonunu baskılayan bir yöntemlerdir. Oldukça etkili olmalarına rağmen karaciğer üzerinde ciddi istenmeyen etkileri nedeniyle nadiren kullanılıyorlar.

Spironolakton tablet

Kadınlarda genetik ve hormonal saç dökülmesinde oldukça etkili sonuçlar alınıyor. Ancak başarı oranı yüksek olan bu tabletlerin doğru hastada istenmeyen yan etkilerinin yakından izlenmesi ve mümkün olan en düşük dozlarda kullanılmaları gerekiyor.

Acıbadem Ataşehir Hastanesi

Flutamid ve bikalutamid tablet

Erkeklik hormonunu baskılayan bir yöntemlerdir. Oldukça etkili olmalarına rağmen karaciğer üzerinde ciddi istenmeyen etkileri nedeniyle nadiren kullanılıyorlar.

Spironolakton tablet

Kadınlarda genetik ve hormonal saç dökülmesinde oldukça etkili sonuçlar alınıyor. Ancak başarı oranı yüksek olan bu tabletlerin doğru hastada istenmeyen yan etkilerinin yakından izlenmesi ve mümkün olan en düşük dozlarda kullanılmaları gerekiyor.

Minoksidil tablet

Henüz saç dökülmesinde onayı ve yeterince çalışması olmamasına rağmen umut vaat eden bu tedavi, seçilmiş hastalarda oldukça başarılı sonuçlar veriyor. Ancak nadir de olsa görülebilecek yan etkilerinin kontrolü için tedavi öncesinde kardiyoloji hekimine başvurmak oldukça önem taşıyor.

Doğum kontrol hapları

Hormon dengesizliği olan kadınlarda spirinolakton ile birlikte ya da tek başına kullanımı tedavinin başarısını artırıyor.

Saç ekimi

Diğer tedavilerle daha ileri yanıt alınamayan ve saç ekimine uygun kadın ile erkeklere uygulanabiliyor.

Medikal protez saçlar

Bu yöntem tedaviyle istenilen yanıt alınamamış ya da iyileşme sürecini kozmetik olarak daha kabul edilebilir şekilde geçirmek isteyen kişiler tarafından tercih ediliyor. Saçlı deriye yapıştırılan medikal protez saçlar kişinin kendi saçından çoğaltılmasının yan sıra başka birine ait saçlardan yapılabiliyor veya sentetik olarak üretilebiliyor.

Dikkat! Bu etkenler cildi hızla yaşlandırıyor!

Dikkat! Bu etkenler cildi hızla yaşlandırıyor!

Havaların iyice soğuduğu bugünlerde sonbahar ve kış aylarının kendine özgü olumsuz şartları cildimizi her zamankinden fazla yıprandırıyor. Bu nedenle gerekli önlemleri almak ve cildimizin düzenli bakımını ihmal etmemek büyük önem taşıyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Sonbahar ve kış aylarında deri bariyeri bozularak, kuruma, kepeklenme, çatlama, kaşıntı, kızarıklık, kabalaşma hatta kanama gibi sorunlara yol açar. Üstelik derimiz kış koşullarından fiziksel olarak etkilendiği gibi, ruhsal olarak da etkilenir.  Kışın gelmesi hafif bir depresyona, harekette kısıtlılığa, metabolizmada yavaşlamaya yol açar. Bu nedenlerle kışın koruma fonksiyonu bozulan cilt, daha fazla özene ve bakıma ihtiyaç duyar” diyor. Peki cildimizi kış aylarında bu olumsuz etkenlerden nasıl koruyabiliriz? Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, kışın cildi korumanın 8 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Dergi

Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu

Yüzünüzü mutlaka yıkayın

Yatmadan önce, uyandığınızda ve terledikten sonra cilde bulaşmış olabilecek bakterileri, kir ve duman artıklarını gidermek için mutlaka yüzün uygun bir temizleyici ile yıkanması gerektiğini belirten Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Yorgunum diyerek makyajı çıkarmadan yatmak da, gece boyu cildin havasız kalmasına, nefes alamamasına, bakterilerin cilt tarafından emilmesine, gözeneklerin tıkanmasına ve erken yaşlanmaya neden olacaktır. Bu nedenle yatmadan önce mutlaka makyaj çıkarılmalı, uygun bir temizleyici ile yüz hem akşam yatmadan önce hem de sabah kalkınca yıkanmalıdır. Cilt tipine uygun hafif, kokusuz temizleyici ürünler tercih edilmeli, kuruluğu artıracağı için alkol içeriklerinden kaçınılmalıdır. Ayrıca çok sıcak ya da soğuk değil, ılık su tercih edilmelidir” diyor.

Çok sıcak su ile yıkanmayın

Çok sık ve çok sıcak su ile yıkanmanın deri yağlarını azaltarak derinin daha fazla kurumasına neden olabildiğini belirten Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Bunun sonucu olarak kızarıklık hatta kuruluk egzaması oluşabilir. Bu nedenle çok sık ve çok sıcak su ile yıkanmaktan kaçınmak gerekir. Duştan veya banyodan hemen sonra cildiniz hala nemliyken nemlendirici krem uygulamak cildinizi nemli tutmanın en etkili yoludur” diye konuşuyor. Cildi ovalamaktan kaçınmak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, ovalamanın cildi tahriş ederek sivilce dahil birçok soruna neden olabileceğini söylüyor.

Yeterli ve kaliteli uyuyun

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, yeterli ve kaliteli uykunun cilt sağlığı üzerinde de büyük önemi olduğunu vurgulayarak şöyle konuşuyor: “Günlük ortalama 6- 8 saat uyumak gerekir. Uykunun en önemli saatlerinin 23.00- 04.00 arasında olduğu yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Büyüme hormonu uykuda salgılanır. Düzenli uyumadığımız zaman cildin kendini onarma ve yenileme süreci azalır. Az uyuyan kişilerde vücutta steroid yani kortizon salınımı artar, kortizon artışı vücutta stresi tetikler, kolajen yapısını bozar. Uykusuzluk gözaltı torbalanması, şişliğin artması, gözaltında morlukların oluşması, cilt tonunda bozulma, cildin canlı ve parlak görüntüsünü kaybetmeye neden olur.”

Stresi yönetmeyi öğrenin

Kış aylarında havaların erken kararması ve güneşin iyice azalması nedeniyle ruhsal açıdan daha karamsar olunabilirken, stresi yönetmek de zorlaşabiliyor. Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, stresi yönetmenin sağlıklı yollarını bulmak gerektiğini çünkü stresin akne, egzama, sedef hastalığı, yağlı egzama ve gül hastalığı gibi bir çok cilt hastalığını tetikleyebildiğini söylüyor.

Cildinizi mutlaka nemlendirin

Cilt tipinizi yağlı, kuru, normal, karma ya da hassas mı olduğunu mutlaka öğrenin ve cildinizin ihtiyaçlarına uygun cilt bakım ürünleri kullanmayı ihmal etmeyin. “Cildinizin ihtiyaçları için formüle edilmiş ürünleri kullanarak, hem cildinizin yıpranmasını azaltabilir hem de sağlıklı görünmesine katkı sağlayabilirsiniz” diyen Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Nemi cilde hapsetmenin en etkili yolu ise bölgeye uygun bir nemlendiriciyi, yıkadıktan hemen sonra ve düzenli olarak uygulamaktır. Kış aylarında kullanacağınız nemlendiricilerin yaz aylarında kullandıklarınıza nazaran daha yağ bazlı (merhem yapısında) olmasında fayda var. Böylelikle nemlendirici cilt yüzeyinde koruyucu bir tabaka oluşturabiliyor ve nem kaybını engelleyebiliyor.”

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu

Ellerinize ve dudaklarınıza özen gösterin

Ellerimizi gün içerisinde sık sık yıkamamız gerektiği için hem kuruluk ve yaşlanmayı hem de gelişebilecek el egzamalarını önlemek amacıyla her yıkamanın ardından yağlandırıcı ürünlerle nemlendirilmesinin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Ellerimizi günde 5-6 kez yağlandırıcı ürünlerle nemlendirmek, ev işlerini egzama eldiveni ile yapmak gerekir. Dudaklarda da kuruluk ve çatlamanın önüne geçebilmek için yüzünüzü yıkadıktan sonra ve yatmadan önce dudaklarınıza uygun dudak nemlendirici veya vazelin sürebilirsiniz” diyor.

Sigaradan uzak durun

Yapılan bilimsel çalışmaların, sigaranın cilt sağlığına da büyük zararları olduğunu tartışmasız şekilde kanıtladığını vurgulayan Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, sigara kullanımının cildin hızlı yaşlanmasında da önemli bir etken olduğunu, ayrıca sigara içenlerde yaraların iyileşmesinin de uzun sürdüğünü söylüyor.

Kış aylarına uygun giysiler giyin

Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu “Kış aylarında cildi rüzgar, yağmur ve kardan korumak, eldiven, atkı veya şal kullanmak, saçları da bere ya da şapka ile korumak gerekiyor. Kışın naylon, sentetik, polyester veya yünlü giysiler yerine cildin kurumasını ve kaşınmasını önleyen pamuklu ya da pazen giysiler kullanın. Aynı nedenden dolayı dar giysiler yerine bol giysiler tercih etmenizde de yarar var” diye konuşuyor.

Sağlık ayaktan başlar

Sağlık ayaktan başlar

Acıbadem Ankara Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Bahar Öznur, sağlıklı bir yaşam için ayak bakımının son derece önemli olduğunu aktardı. Ayaklarda aşırı terleme ve koku gelişiminin birçok insan için büyük bir problem olduğunu söyleyen Bahar Öznur “Buna bir de mantar enfeksiyonu eklenince kaşıntı kızarıklık ve pullanmalar gelişir ve bu durum günlük hayatta çok ciddi sıkıntılar yaratabilir. Tırnakta kalınlaşma, renk değişiklikleri ve tırnak batmaları eklenebilir. Her ne kadar mantar hastalıkları sağlıklı bireylerde sadece kozmetik problemler oluştursa da özellikle yaşlı ve diyabetik hastalarda çok daha ağır seyreden bakteriler enfeksiyonlara zemin hazırlamaktadır. Bu yüzden ayak bakımı ve mantar enfeksiyonlarının tedavisi son derece önemlidir” dedi.

Pause Dergi

Dr. Bahar ÖznurKötü koku oluşumunun tedavisi önemlidir

Ayakta hijyenin sağlanması ile kötü koku oluşumunun önüne geçilebileceğine vurgu yapan Dr. Bahar Öznur, ilk yapılması gerekenin ayaktaki bakteri miktarını azaltmak olduğunu söyledi. Dr. Öznur sözlerine şöyle devam etti: “Hijyen açısından ayakların her gün yıkanması ve çok iyi kurulanması gerekir. Nemli ayaklar mantar oluşturabileceğinden özel antiseptik solüsyonlar ve kremler ayrıca terletmeyen özel çoraplar kullanılabilir. Günlük olarak ayakkabıların değiştirilmesi veya kullanılan ayakkabının hava alan kumaş veya deri materyali olması da son derece önemlidir.”

Tırnak bakımı eğitimli kişiler tarafından yapılmalıdır

“Tırnak bakımı özellikle son yıllarda çok önem kazanmış kalıcı oje uygulamaları ile popüler hale gelmiştir. Burada özellikle uygun hijyenik şartlarda, kişiye özel steril aletlerin kullanımı çok önemlidir” diyen Bahar Öznur “Ortak kullanılan manikür ve pedikür aletleri; mantar ve bakteriyel enfeksiyonların yanı sıra Hepatit B ve Hepatit C başta olmak üzere kan teması ile geçen pek çok hastalığa neden olabilir. Kalıcı oje kullanımına bağlı alerjik kontakt dermatit ve tırnak hasarı gelişimi de son yıllarda artış göstermiştir. Tırnak bakımı bu konuda eğitim almış kişiler tarafından steril aletlerle yapılmalıdır. Oje uygulamaları aralıklı yapılmalı ve tırnağın arada serbest kalması sağlanmalıdır. Ayrıca tırnağın yoğun nem ve keratin içeren solüsyonlar ve kremler ile desteklenmesi gerekir.

Şeker hastalığı tırnakları etkiliyor

Tırnak mantarının bulaşıcı bir hastalık olup nemli ayaklarda daha yoğun görüldüğünü de aktaran Bahar Öznur “Şeker hastalığı varlığında görülme oldukça sıklığı artar.   Mantar steril olmayan manikür ve pedikür aletleriyle bulaşabilir. Hastalığın tedavisinde uzun süreli ağızdan antifungal ilaçlar, solüsyonlar ve lazer tedavileri uygulanmakta bu da en az 6 ay sürmektedir.  Bu yüzden tırnakta kalınlaşma renk değişikliği görülüyor veya yumuşak ve çabuk kırılıyorsa tırnak mantarı olabilir ve tedavi edilmesi gerekir. Kişinin ayak parmak aralarını da kontrol etmesi önemlidir. Ayak parmak arasında kabuklanma, soyulma, tabanda pullanmalar kaşıntı kabarcıklar gelişmiş ise mutlaka dermatoloji hekimi tarafından tedavi edilmelidir” dedi.

Nasırların tedavisi niye önemlidir?

Nasırı ayak tabanında ve parmak kenarında ağrılı sert kabarıklıklar olarak tanımlayan ve tedavisi hakkında da konuşan Dr. Bahar Öznur sözlerine şunları ekledi: “Genellikle nasır olarak tanı alır. Ancak çoğunlukla viral siğil ile karıştığından ayırıcı tanı önemlidir. Nasır oluşumu kişinin ayak basış şeklini etkileyebilir ve kalça ve diz problemlerine zemin hazırlar. Ayrıca özellikle diyabetik hastalarda ağrıya duyarlılık azalır ve birey nasırın altında gelişecek bir enfeksiyonu hissedemez. Bu hastalarda enfeksiyon ilerlemesi halinde deriden kemiğe kadar yayılabilir ki bu durum uzuv kaybına dahi sebebiyet verebilir. Bu yüzden diyabetik hastalarda düzenli ayak kontrolü ve varsa nasırın tedavisi gerekir. Tedavi için cilt hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir.”