Yazılar

Nespresso’dan yeni yıl koleksiyonu

Nespresso, sınırlı sayıda üretilen ve büyüleyici Belmond tren yolculuklarından ilham alan yeni yıl kahvelerini ve aksesuarlarını, ünlü Fransız şef Jean Imbert işbirliğiyle kahveseverlerle buluşturuyor.

Yeni yıl koleksiyonu Belmond’un efsanevi seyahat rotalarından ve dikkat çekici destinasyonlarından ilham alıyor. Koleksiyonda yer alan Original ve Vertuo sistemleri ile uyumlu kahve çeşitleri ile şık aksesuarlar, Nespresso tutkunlarını düşsel bir yolculuğa çıkarıyor.

Gastronomi alanında birçok başarılı projeye imza atan Michelin yıldızlı Fransız şef Jean Imbert, uzmanlığını Nespresso’nun yeni yıl kahvelerine aktarıyor. Unforgettable Espresso ve Vertuo Unforgettable Double Espresso, Peru ve Kosta Rika’dan gelen Arabica çekirdeklerinin Robusta ile zenginleştirildiği aromatik bir harman olmanın yanında kavrulmuş tahıl ve odunsu notaları bir araya getiriyor.
Almond Croissant Flavour, badem ve kruvasan notaları ile Paris’in büyüleyici sokaklarına yolculuğa çıkarıyor. Badem aromasının açığa çıkmasını için kahvenin Cappuccino olarak tüketilmesi tavsiye ediliyor.

Peanut and Roasted Sesame Flavour, kavrulmuş susam, patlamış mısır ve karışık fındık notalarıyla yeni yıl ruhunu yansıtıyor. Karamel, yer fıstığı ve susam notalarının açığa çıkmasını isteyen kahveseverler için kahvenin Cappuccino olarak tüketilmesi tavsiye ediliyor.

Barista Festive Kadeh, serinin kahveleriyle yeni yılda keyifli sohbetlere eşlik etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Yeni yıl ışıltısını yansıtan kadeh ile yılbaşı sofralarınıza şık bir dokunuş katarken, kahve deneyimini farklı bir boyuta taşıyor.

Anne ve babalar çok korkuyor, oysa…

Küçük çocuğu olan anne ve babalar, beyne zarar vereceği düşüncesiyle yüksek ateş ve ateşli havalelerde büyük korku yaşıyorlar. 5 yaşından küçük çocuklarda görülen nöbetlere titreme ve kasılma gibi durumların eşlik etmesi yaşanan endişeleri daha da artırıyor. Aslında, korkulanın aksine, havaleler çocukta bilişsel zarara yol açmıyor. Bu nöbetler sırasında ailenin bilinçli davranması gerektiğine dikkat çeken Acıbadem Altunizade Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı “Aileler için çok korkutucu bir görüntü olmakla beraber, ateşli nöbetler iyi huylu nöbetlerdir ve 1-2 dakika gibi kısa sürede sonlandıkları için beyne zarar vermezler. Ateşli nöbetlere bağlı bilişsel gerilik, akademik performansta düşme, davranış sorunları gibi kalıcı etkilenmeler görmeyiz. Ancak 30 dakikayı aşan nöbetler beyinde hasarlanmaya neden olabilir” diyor.

Doç. Dr. Hepsen Mine Serin

Doç. Dr. Hepsen Mine Serin

Her 3 çocuktan 1’inde ilk belirti nöbet oluyor!

Ateşli nöbetler, tıptaki adıyla “febril konvülsiyon” bebek ve küçük çocuklarda en sık görülen nörolojik hastalıkların başında geliyor. Bu nöbetler altı ay ila 5 yaş arasındaki çocuklarda beyin enfeksiyonu, zehirlenme, kafa travması gibi tanımlanmış bir neden olmadan ateşle birlikte ve genellikle ateşin ilk gününde ortaya çıkıyor. Çocukların üçte birinde hastalığın ilk belirtisi nöbet oluyor ve ateşin yüksekliği ancak hastanede saptanabiliyor.

Genellikle ilk 2 yaşta ortaya çıkıyor

Yaşa bağımlı olan ateşli nöbetler, 5 yaşından küçük çocukların yüzde 2 ila 4’ünde ve sıklıkla erkek çocuklarda görülüyor. Ülkemizde yapılan bir çalışma; havale görülme oranının yüzde 3,3 olduğunu gösteriyor. Ateşli nöbetler çocukların yüzde 50’sinde ilk 2 yaşta; bununla beraber en sık 18-24 ay arasında ortaya çıkıyor. Ateşli nöbetlerin küçük yaşlarda görülmesinin sebebi, bağışıklık sisteminin gelişme sürecinde olduğu için enfeksiyon gelişmesinin daha kolay olmasıyla açıklanıyor.

Ailede varsa havale riski artıyor

Peki neden bazı çocuklarda havale görülüyor? Bunun en önemli nedenini genetik yatkınlık oluşturuyor, ilk ve tekrarlayan ateşli nöbette aile öyküsünün olması risk faktörü sayılıyor. Ateşli nöbet geçiren çocukların yüzde 25 ila 40’ının ailesinde ateşli nöbet geçiren başka kişiler bulunuyor. Hatta ailede ateşli nöbet geçiren kişi sayısı ne kadar çoksa çocukların ateşli nöbet geçirme riski de o kadar artıyor. Yüksek ateş, viral enfeksiyonlar, yakın zamanda aşı yapılması da yine bu tabloya yol açan risk faktörleri arasında yer alıyor.

Boş bakıyor veya gözlerini bir noktaya dikiyorsa… 

Ateşli nöbetler en sık boş bakma, tüm vücutta gevşeme, gözleri bir noktaya dikme şeklinde gözlemleniyor. Bazen nöbetler tüm vücutta veya tek tarafta kol ve bacakta kasılma veya titreme şeklinde ortaya çıkabiliyor. Havalelerdeki ateş faktörünün rolüne değinen Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Hepsen Mine Serin “Nöbet genellikle ateş hızla yükseldiğinde görülse de, esas tetikleyici ateşin derecesi oluyor. Ölçülen ateş çoğunlukla 39 derecenin üstündedir. Her 4 çocuktan 1’inde ateş 38-39 derece arasında görülüyor. Nadiren 38 derecenin altındaki vakalarda ateşli nöbet görebiliyoruz. Çocuk ateşi fark edilmeden de nöbet geçirebiliyor ve hastanede ateşi yüksek saptanabiliyor” diyor.

Tedavide amaç nöbetin tekrarlamasını önlemek

Ateşli nöbetlerin tedavisinde temel amacın nöbet tekrarını önlemek olduğuna işaret eden Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Hepsen Mine Serin “Koruyucu tedavi ve uzun dönem tedavi gibi farklı tedavi alternatifleri mevcut. Seçilecek tedavi programına çocuğun durumuna göre karar veriliyor. Ateşli nöbeti önceden tahmin etmek ya da önlemek mümkün olmasa bile bir defa nöbet geçiren çocuğun ateşlendiği dönemlerde ateşini yakın takip ederek kontrol altına almak önem taşıyor” diyor.

 

Nöbet sırasında dikkat etmeniz gereken 8 önemli kural!

Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Hepsen Mine Serin, çocuk evde nöbet geçirirse doğru müdahale edebilmek için öncelikle sakin kalmanın önemini vurgulayarak, nöbet sırasında anne ve babaların dikkat etmeleri gereken kuralları şöyle sıralıyor:

  • Nöbet sırasında, kendine zarar vermeyecek bir alanda kıyafetlerini çıkarın.
  • Hareketlerini durdurmaya çalışmayın. Nöbet aktivitesi beyinde sonlanıncaya kadar hareketler devam eder, tutmakla durmaz.
  • Rahat soluk alabilmesi için sol yana doğru yatırıp, başını hafif geri pozisyona getirin.
  • Ağzını açmaya zorlamayın, parmak ya da kaşık sokmayın. Bu hareketiniz hem parmağınızda hem de çocuğun ağız içinde yaralanmaya neden olur.
  • İlaç içirmeye çalışmayın. İlaç solunum yoluna kaçar ve çocuğun oksijensiz kalmasına yol açar.
  • Sarsmayın ve üzerine su dökmeyin. Bu davranışlar nöbeti durduramaz ve çocuğa zarar verir.
  • Nöbetin süresini takip edin. Mümkünse nöbeti cep telefonu kamerasıyla
  • Nöbet durduktan sonra en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.

Gıda zehirlenmesinde ne yapmalı?

Uygun koşullarda saklanmayan gıdalar zehirlenmelere neden olabiliyor. Sadece ticari kuruluşlar ve ortamlarda değil evde de gıdaların yanlış saklanması, hazırlanması, kullanılması veya pişirilmesinin gıda zehirlenmelerine yol açabildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, “Özellikle çiğ tüketilen sebze, meyve gibi gıdalar ya da uygun koşullarda saklanmamış et ya da işlenmiş et ürünleri ve konserveler gıda zehirlenmelerinin en önemli nedenleri arasında yer alıyor” dedi.

Gıda zehirlenmesi bakteriler, virüsler, parazitler ve mikroorganizmalar veya bu mikroorganizmaların oluşturduğu toksinlerin bulaştığı gıdaların sindirim sistemini etkilemesi sonucu ortaya çıkıyor. Besin zehirlenmelerinin en yaygın belirtilerinin karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal ve bazı durumlarda da ateş olduğunu paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, “Daha şiddetli zehirlenmelerde ise kanlı ishal, nörolojik belirtiler, kas güçsüzlükleri, denge bozuklukları ve yaygın kas ağrıları görülebiliyor. Hafif belirtilerde çoğu kez 1-2 günde kendiliğinden geçen gıda zehirlenmeleri, bazen de kötü seyredip tedavi ihtiyacıyla doktora başvurmayı gerektirebilir” diye konuştu.

Prof. Dr. Melih Özel

Prof. Dr. Melih Özel

20 saniye kuralını uygulayın

Evde gıda zehirlenmesini önlemek için hepimizin alabileceği en kolay ve etkili yöntem ellerimizi iyi yıkamak. Yiyeceklere el sürmeden ve hazırlık işine başlamadan önce ellerinizi ılık su ve sabunla en az 20 saniye süreyle yıkayın. Benzer şekilde mutfak eşyaları ile gıda hazırlama yüzeylerinin de temiz ve kontrollü olması önemli. Bulaşıkların, kesme tahtalarının ve yemek hazırlamak için kullanılan diğer yüzeylerin sıcak, sabunlu suyla yıkanması uygundur.

Çapraz bulaşı önlemek için ayrı tutun

Hazır gıdaları çiğ yiyeceklerden ayrı tutun. Et ve hayvansal gıdaların hazırlanmasında kullandığınız yüzeylerin cam ya da seramik olması tahta olmasından daha iyidir. Tahtaları unlu mamuller ile sebzelerin hazırlanmasında tercih edebilirsiniz. Çapraz bulaşı yani zararlı mikroorganizmaların bir yüzeyden başka bir yüzeye geçmesini önlemek için de hem alışveriş sırasında hem de yiyecek ve içecekleri saklarken, hatta yemek yapmak için hazırlarken kümes hayvanları, balık ve kabuklu deniz hayvanları gibi çiğ etleri sebze ve meyvelerden uzak tutun.

Pişirme kurallarını ciddiye alın

Yiyecekleri hazırlarken pişirme kurallarına sıkıca uyun, hazırladığınız yemeklere göre uygun sıcaklıkları doğru seçtiğinizden emin olun ve yeterince pişmelerini sağlayın.

Gıdaları çözdürdükten sonra yeniden dondurmayın

Bozulabilecek gıdaları hızlıca soğutun ya da dondurun. Dondurulmuş yiyecekleri çözerken oda sıcaklığında bekletmek yerine, buzdolabını kullanın. Ya da fırınların “buz çözme” seçeneğini kullanarak çözdürün ve sonrasında hemen pişirin. Ayıca, dondurulmuş gıdaları çözüldükten sonra asla yeniden dondurmayın.

Emin değilseniz asla tüketmeyin

Eğer gıdanın güvenli bir şekilde saklanıp hazırlandığından, hijyen kurallarına uygun servis edildiğinden emin değilseniz asla tüketmeyin. Oda sıcaklığında çok uzun süre kalan yiyeceklerin, pişirilseler bile bakteri veya toksinler içerebileceğini aklınızdan çıkarmayın.

Riskli gruptaysanız daha dikkatli davranın

Küçük bebek ve çocuklar, ileri yaşta olanlar ve hamileler yani gastrointestinal direnç açısından risk taşıyan bireyler çiğ ya da az pişmiş beyaz ve kırmızı et tüketirken çok daha dikkatli olmalı. Pastörize edilmemiş meyve suları, süt ve süt ürünleri de mutlaka bu kapsamda değerlendirilmeli.

Divertikülit sıklıkla belirti vermiyor!

Divertikülitin (Bağırsak hastalığı) ciddiye alınması hemen tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu kaydeden Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Divertikülit özellikle 50 yaşın üzerinde sık görülmektedir. 50 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 30 iken 80 yaş üzerindeki görülme sıklığı yüzde 70’e çıkar.” dedi. Divertikülitin sıklıkla belirti vermediğini ifade eden Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Genellikle bir başka hastalığın araştırılması esnasında ortaya çıkıyor.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, sindirim sistemindeki bir veya daha fazla küçük kesenin iltihaplanması veya enfeksiyonu sonucu şiddetli karın ağrısı, ateş, titreme ve karında şişliğe neden olan divertikülit hastalığı hakkında bilgi verdi.

Prof. Dr. Aytaç Atamer

Prof. Dr. Aytaç Atamer

Divertikülit ciddiye alınmalı ve hızla tedavi edilmeli!

Divertikülün, kalın bağırsaktan dışarıya çıkan balon şeklindeki kesecikler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Genellikle kalın bağırsağın zayıf bölgelerinde oluşur. Tek keseye Divertikül denirken bunların çok sayıda fazla olmasına Divertikülozis adı verilir. Bu kesecikler herhangi bir nedenden dolayı iltihaplandığında meydana gelen hastalığa Divertikülit denir. Divertikülit kolonun her yerinde olabilirse de en çok Sigmoid Kolon dediğimiz kısımda olur. Sigmoid Kolon ise rektuma yakın bölümünü kapsıyor. Divertikülit ciddiye alınması hemen tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Divertikülit özellikle 50 yaşın üzerinde sık görülmektedir. 50 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 30 iken 80 yaş üzerindeki görülme sıklığı yüzde 70’e çıkar.” dedi.

Ağrı ve hassasiyet en sık karnın sol alt kısmında görülüyor

Divertikülitin genellikle divertikülün bulunduğu bölgede ağrı ve hassasiyet ile kendini gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Ağrı ve hassasiyet en sık karnın sol alt kısmında, karın şişkinliği, ateş, üşüme, halsizlik, bulantı, kusma, kabızlık, nadiren dışkıda kanama, bazen ishal, hafif karın krampları tarzında olabilir. Uzun yıllardır divertikül oluşumunda kronik kabızlığın etkili olduğu düşünülmektedir. Kabız insanlarda, kalın bağırsak dışkıyı hareket ettirebilmek için daha fazla güç uygular ve bu durumda kalın bağırsağın basıncı artar ve artan basınç ile kalın bağırsağın zayıf bölümünden divertikül oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle diyette yeteri kadar lif alımı kabızlık riskini azaltır.” diye konuştu.

50 yaş üzeri erkeklerde daha sık görülüyor

Divertikül oluşumu için risk faktörlerini de anlatan Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Risk faktörleri arasında 50 yaş üzerinde olmak, erkek cinsiyette olmak, obezite, yetersiz fiziksel aktivite, sigara kullanımı, nonsteroid antiinflamatuar ilaç kullanımı, bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklikler ve genetik yatkınlık yer almaktadır. Bu nedenle divertikül gelişimini önlemek için düzenli egzersiz yapmak önemlidir. Hareket halinde kolon basıncı azalır ve kabızlığı önler. Günlük olarak önerilen, 30 öğün düzenli egzersizdir. Sağlıklı beslenme, özellikle çocukluk ve gençlik döneminden itibaren bol lifli gıdaların tüketilmesi ve bol miktarda sıvı alımını içermelidir. Günde en az 8 bardak su içilmesi önerilir. Çay ve kahve, suyun yerini tutmaz; Aksine, aşırı tüketimleri kabızlığa yol açabilirsiniz.” şeklinde konuştu.

Divertikülit belirtileri nelerdir?

Divertikülitin sıklıkla belirti vermediğini ifade eden Prof. Dr. Aytaç Atamer, şöyle devam etti:

“Genellikle bir başka hastalığın araştırılması esnasında ortaya çıkıyor. Divertikülit oluşunca belirtiler meydana geliyor. Hastalar sıklıkla karın ağrısı ile doktora başvuruyor. Hekim, hastanın hikayesini aldıktan sonra fiziki muayene yapar. Gerektiğinde karın ultrasonografisi, karın MR’ı ya da tomografisi çekilebilir. Gaita testleri istenebilir ve diğer karaciğer, böbrek sorunlarını ekarte etmek için kan tahlilleri alınabilir. Buna bağlı olarak aynı zamanda gerekirse kolonoskopi de yapılabiliyor.

Akut Divertikülit aşamasında kolonoskopi önerilmiyor. Normal şartlar altında kolonoskopi yaparken divertiküli görmek mümkün. Nadir de olsa aşırı kanama olduğu durumlarda ise anjiyografi ile divertiküler kanamayı da görmek mümkün. O nedenle rutin kontrollerde 45 yaş üzerinde kolonoskopi yapılırken divertiküleri yakalamak ve görmek mümkündür.”

Diverkülit orada oluşan ödem nedeniyle bağırsak tıkanıklığına neden olabilir

Divertikülün yarattığı komplikasyonların başında apsenin geldiğini de kaydeden Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Divertikülit olan bölgedeki oluşan enfeksiyondur. Bu enfeksiyon büyür ve deri altına, yumuşak dokulara yayılırsa buna flegmon denir. Fistül olabilir yani divertikül olan bölgeden başka bir organa dair arada yol oluşması olasılığıdır. Bu rahime de atlayabilir. Bazen divertiküller perfore olabilir. Divertikülit ilerlediği zaman içerisindeki irin karın boşluğuna yayılabilir ve karın iltihaplanmasına yani peritonite neden olabilir. Bazen diverkülit orada oluşan ödem nedeniyle bağırsak tıkanıklığına neden olabilir. Dışkının hareketlerini engeller.” şeklinde konuştu.

Ciddi durumda hastaneye yatırılarak tedavi ediliyor

Divertikülit tedavisinde, şiddetli vakalarda tedavi yöntemi olarak evde istirahat önerildiğini de dile getiren Prof. Dr. Aytaç Atamer, şunları kaydetti:

“Bu vakalarda diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri, liften zengin beslenme öneriliyor. Bol hareket ve sıvı tüketmek gerekir. Divertiküliti olan hastalarda kırmızı et tüketimi azaltılması, bol meyve ve sebze tüketilmesi ve tahıl tüketilmesi önemlidir. Divertikülit hastalığın beraberindeki yaşanan ve ek hastalıklarına bağlı olarak gelinmektedir.  Bazen ciddi durumda hastaneye yatırılarak tedavi edilmekte, damar yolundan beslenmeye açılmakta, antibiyotik tedavisi, sıvı tedavisi de yapılmaktadır. Eğer divertikülit apse yolu açılırsa ultrason ya da tomografi eşliğinde boşaltmak mümkündür. Bunun dışında divertikül yırtılır ve enfeksiyon karın zarına yayılırsa genel durum bozulur, antibiyotiklere rağmen ateş düşmez. Böyle durumda ameliyat endikasyonu da olmaktadır. Ameliyattaki ideal yöntem divertikülit olan kısmının kesilip çıkartılmasıdır. Bazı durumlarda ise bu olanak vermezse bağırsak karın boşluğuna ağızlaştırılır. 10-12 hafta sonra ise kapatılabilir.  Diverkülit bazen idrar kesesi veya ince bağırsağa fistülize olabilir.”

Yaş ilerledikçe divertikül riski artıyor

Divertikül hastalığını önlemek için beslenmede genel olarak kırmızı et ürünlerini daha az tüketmek gerektiğini de ifade eden Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Lifli gıdalar tüketmek öneriliyor. Liften zengin gıdaların başında ise tam buğday ekmeği, tahıl gevreği, bulgur, ahududu, armut, kabuklu elma, erik kurusu, bezelye, mercimek ve barbunya geliyor. Belli aralıklarla kolonoskopi yaptıran hastalarımızda divertikül görmek mümkün. Yaş ilerledikçe divertikül riski arttığı için bir gastroenteroloji uzmanı takibinde kalmakta fayda vardır.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Sonbaharda bağışıklığı güçlendiren 9 besin!

Sonbaharda soğuyan havalar ve viral enfeksiyonlar bağışıklık sistemini olumsuz etkilerken, sağlıksız beslenme, hareketsizlik, stres ve yetersiz uyku gibi etkenlerle hastalıklar çok daha hızlı şekilde kapıyı çalabiliyor. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirmek ve vücut direncini artırmak şart! Acıbadem Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez “Kaliteli, dengeli ve yeterli beslenmek özellikle sonbahar ve kış aylarında çok daha fazla önem taşıyor. Son dönemde çok sık görülen gribal enfeksiyonlardan korunmak ve hastalığı hızlıca atlatmak için sofralarda bol bol mevsim sebzelerine yer vermek, meyvede aşırıya kaçmamak, her gün yeterli su ve sıvı tüketimine dikkat etmek gerekiyor. Doktora danışmadan kullanılan vitamin takviyelerinden ve içeriğinden emin olunmayan bitki çaylarından uzak durmak da çok önemli. Çünkü bunlar vücutta depolandığında böbrek veya karaciğer yetmezliği gibi ciddi hastalıklara yol açabilir” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez sonbaharda bağışıklığı güçlendirmede etkili 9 besini anlattı, önemli uyarılar ve uyarılarda bulundu.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez

Portakal

Portakal, içerdiği C ve A vitaminleri sayesinde kışın bağışıklık sistemini destekleyen en önemli besinlerden biridir. Ayrıca potasyum ve folat gibi minareller barındıran portakal, kalp sağlığını korumaya ve kan basıncını düzenlemeye katkı sağlar. Ancak lif tüketimini artırmak ve şeker alımını azaltmak açısından portakal suyu yerine portakalın kendisini tüketmek daha sağlıklı olacaktır. Asidik yapısı, reflü veya mide rahatsızlıklarını tetikleyebilmektedir.

Ispanak

Yüksek oranda demir, kalsiyum, A ve C vitamini ve folat içerir. Bu vitaminler sayesinde hücreleri korur, kemik sağlığını destekler ve bağışıklık sisteminin zayıflamasını önler. Besin değeri kayıplarını önlemek amacı ile ıspanağı, kısa sürede ve düşük ısıda pişirmek gerekir. Bağışıklık sistemini desteklemek için haftada iki kere ıspanak tüketilebilir. Ancak oksalat içeriği yüksek olduğu için böbrek taşı sorununu artırabilmektedir. K vitamini içeriği ile kan sulandırıcı ilaçlarla etkileşime girebilmektedir.

Balık

Balık, vücutta üretilemeyen bu nedenle besinlerle alınması gereken omega 3 yağ asidi açısından zengin bir besindir. Enflamasyonu azaltarak bağışıklık hücrelerinin etkinliğini artırır. Selenyum ve çinko kaynağı olan balık, bağışıklık sistemini destekler ve kalp sağlığını korur. Ayrıca zengin bir protein kaynağıdır. Böylece vücudun antikor üretimine ve enfeksiyonlara karşı savaşmasına katkı sağlar. Haftada iki-üç kere balık tüketmek, balığı fırında ya da buğulama şeklinde hazırlamak, kızartmadan kaçınmak gerekir.

Yoğurt

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez “Vücudumuzdaki yararlı bakteriler olan probiyotikleri içeren yoğurt özellikle bağışıklık sistemi için önem taşır. Probiyotikler sindirim sistemini destekler, bağırsak florasını dengeler ve sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca kalsiyum ve fosfor içeriği ile kemik sağlığını destekler. Protein içeriği sayesinde tok tutma süresini uzatır ve kilo kontrolüne yardımcı olur. Genel olarak günde 200-250 gram yoğurt tüketimi sağlığı desteklemek için önemlidir. Alternatif olarak kefir ve fermente gıdalar tercih edilebilir. Bu besinleri yeteri kadar tüketemeyenlerin doktora danışarak probiyotik takviyesi alması faydalı olmaktadır” diyor.

Balkabağı

Balkabağı, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olan beta-karoten içerir. Ayrıca C vitamini, E vitamini ve çinko gibi antioksidanlar ile vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Aynı zamanda cilt ve göz sağlığını destekler. Potasyum içeriği ile kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur. Tohumları ise çinko ve magnezyum kaynağıdır. Ancak yüksek karbonhidrat içeriği nedeni ile diyabet hastalarının ve yüksek potasyum nedeniyle de böbrek hastalarının dikkatli tüketmesi gerekir.

Kereviz

Sonbahar sebzeleri arasından kereviz, serbest radikallerle savaşan flavanoidler ve C vitamini gibi antioksidanlar içerir. Aynı zamanda iyi bir lif kaynağı olup sindirim sistemi sağlığını destekler ve tokluk süresini uzatır. Kolesterol seviyelerini düşürmeye yardımcı olur. Kereviz salatalarda, çorbalarda veya atıştırmalık olarak kolayca tüketilebilir.

Nar

Nar içeriğinde polifenoller ve C vitamini gibi güçlü antioksidanlar barındırır. Böylece serbest radikallari nötralize ederek hücre hasarını önler ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye katkıda bulunur. Aynı zamanda potasyum ve folat gibi diğer önemli besin maddelerini içerir. Kolesterol seviyelerini düşürmeye ve kan basıncını kontrol etmeye yardımcı olur. Lif içeriği sayesinde sindirim sistemini düzenler ve kabızlık sorununu önler.

Brokoli

Yüksek C vitamini içeriği ile beyaz kan hücrelerinin üretimini artırarak enfeksiyonlara karşı koruyan brokoli, içeriğindeki sulforafan gibi güçlü antioksidanlar sayesinde vücuttaki toksinlerin temizlenmesine katkı sağlar. Yüksek lif seviyesi ile bağırsak sağlığını dengede tutarak bağışıklık sistemine olumlu etki sağlar. Aynı zamanda tokluk hissi sağlar ve düşük kalori içeriği ile kilo kontrolüne yardımcı olur.

Havuç

Havucun içeriğinde bulunan yüksek miktarda beta karoten vücutta A vitaminine dönüştürülerek bağışıklık hücrelerinin üretimini destekler, enfeksiyonlara karşı korumada rol oynar ve göz sağlığını destekler. Ayrıca havuç, iyi bir C vitamini kaynağıdır. Lif içeriği sayesinde bağırsaklarda sağlıklı bakteri dengesini koruyarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Günde bir-iki tane havuç tüketebilirsiniz ancak ciltte sarı-turuncu renk değişikliklerine neden olabileceğinden dolayı aşıya kaçmamaya dikkat etmek gerekir.

Sahte Ayvalık Zeytinyağı’na tedbir alındı

Ayvalık Ticaret Odası tarafından 2012 yılında kurulan ve ülkemizde zeytinyağı duyusal analizi üzerine akredite olan 4 laboratuvarından biri olan ATOLAB, coğrafi işaret tescili ile koruma altına alınan “Ayvalık Zeytinyağı”nı tespit ediyor. Böylece hem sahte zeytinyağının önüne geçiliyor hem de “Ayvalık Zeytinyağı”nın yurt dışındaki rekabetçiliği artıyor.

Ayvalık Ticaret Odası tarafından 2012 yılında kurulan ATOLAB, “Ayvalık Zeytinyağı” coğrafi işaretinin yurt içinde ve yurt dışında tanınabilirliğine liderlik ediyor. Marka sahibi ve natürel sızma zeytinyağı ambalajlı ürününde “Ayvalık Zeytinyağı” menşe adı coğrafi işaret hologramını kullanmak isteyen firmalar rahatlıkla ATOLAB’a başvuruda bulunabiliyorlar. Konuyla ilgili açıklama yapan Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Ali Uçar, “Ayvalık bölgesi; doğusunda Madra Dağları, batısında Ege Denizi, güneyinde İzmir İl Hududu olan Madra Çayı, kuzeyinde Gömeç ilçesi ile çevrili alandır. ‘Ayvalık Zeytinyağı’ menşe adı; belirlenen coğrafi sınırlar içerisinde yetişen Ayvalık çeşidi zeytinlerden elde edilen, sıkımı- dolumu- ambalajlanması gibi tüm üretim safhalarının Ayvalık Coğrafi Sınırları içerisinde gerçekleşen, Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Prina Yağı Tebliği’ne uygun, kimyasal ve duyusal anlamda natürel sızma zeytinyağı kalite sınıfında olan zeytinyağlarına verilen coğrafi işarettir. Ülkemizde zeytinyağı duyusal analizi üzerine akredite olan 4 laboratuvarından biri olan ATOLAB ile markalarımızın ‘Ayvalık Zeytinyağı’ tescilini almaları için gerekli analizleri gerçekleştirerek ulusal ve uluslararası geçerliliğe sahip hologram veriyoruz. Bu sayede piyasada çokça gündeme gelen sahte, taklit ve tağşiş ürünlerin de önüne geçiyoruz. Zeytinyağı alacak kişilerin paketlerin üzerinde ATOLAB hologramının olmasına da ayrıca dikkat etmelerini öneriyoruz” dedi.

Atom serum ve Vitamin serumu riskleri!

Sonbaharda hava sıcaklıklarındaki dengesizliklere, kapalı ve kalabalık ortamlarda yüksek bulaş faktörü de eklenince viral ve bakteriyel enfeksiyonlar hızla yayılırken, bir başka tehlikeyi ise sosyal medyadan ve arkadaş çevresinden duyumlarla gelişigüzel kullanılan vitamin serumları oluşturuyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı, soğuk algınlığı ve gripten korunmak, vücut direncini artırmak, halsizlikten kurtulmak ve bağışıklığı güçlendirmek gibi amaçlarla kullanılan serumların doktor kontrolünde kullanılmadığında fayda yerine çok ciddi tehlikelere yol açabildiği uyarısında bulunuyor! Dr. Sağcan “Hekim tarafından hastalığın tanısı konulmadan ‘atom serum’, ‘vitamin serumu’ veya ‘doping serumu’ gibi uygulamalar organ yetmezlikleri hatta ölüme bile yol açabiliyor. Bir hekim olarak ne yazık ki evde birkaç kez serum taktırıp hastalığı ilerleyen, zatürre ve solunum yetmezliği sorunu ortaya çıkan birçok hasta ile karşılaşmaktayım” diyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülseren Sağcan son günlerde çok sık görülen solunum yolu enfeksiyonlarını anlattı, çok önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Sonbaharla birlikte çok sık karşılaşılan bakteri ve virüs kaynaklı solunum yolu enfeksiyonları; burun akıntısı, boğaz ağrısı, halsizlik, kas ve eklem ağrıları, ateş yüksekliği ve öksürük gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Sinüsler, boğaz, burun, hava yolları veya akciğerler gibi vücudun solunumla ilgili kısımlarını etkileyen enfeksiyonlar hapşırma, öksürme, konuşma, tokalaşma, sarılıp öpüşme ve eşyalara el teması yoluyla çok çabuk bulaşabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülseren Sağcan, üst solunum yolu enfeksiyonunun belirtilerinin ortalama bir-iki hafta devam ederken, alt solunum yolu enfeksiyonlarında akciğerler de etkilendiği için bu sürenin uzayabildiğini belirterek “Üst solunum yolu enfeksiyonları uygulanan ilaç tedavileri, doğal takviyeler ve dinlenme ile daha kolay atlatılabilen bir rahatsızlık iken bronşit ve zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarında daha ağır ve uzun süreli tedavi gerekiyor” diyor. Üst solunum yolundan başlayan enfeksiyonun alt solunum yoluna geçerek çok daha ciddi bir hastalık olan zatürreye neden olduğunu vurgulayan Dr. Sağcan, tanı ve tedavide gecikildiği, gerekli tedaviye kısa sürede başlanmadığı taktirde klinik tablonun ağırlaşarak hastanın genel durumunda bozulmaya yol açtığını ve klinik durumuna göre hastanede yatışı gerektirebildiğini söylüyor.

Dr. Gülseren Sağcan

Dr. Gülseren Sağcan

Bakteriyel mi Viral etken mi olduğu çok iyi belirlenmeli!
Hastalığa yol açan etkenin bakteriyel ya da viral olup olmadığını anlamanın, tedavi yaklaşımını belirleyeceği için son derece önemli olduğunu belirten Dr. Gülseren Sağcan sözlerine şöyle devam ediyor: “Etkeni saptamak amacıyla bazı kan tetkikleri, akciğer grafisi, boğaz kültürü ve solunum virüsleri panelinden faydalanılmaktadır. Viral enfeksiyonlarda antibiyotikler işe yaramazken, bakteri enfeksiyonlarında hayat kurtarıcı oluyor. Bu nedenle hastalığın tanısı konulmadan, gelişigüzel antibiyotiğe sarılmamak gerekir. Aksi taktirde gereksiz antibiyotik kullanımı hem hastalığa çare olmayacak hem de vücudun antibiyotiğe karşı direnç kazanmasına yol açacağından, ileride gerçekten antibiyotik kullanılması gereken bir durum olduğunda etkisini gösteremeyecektir.”

Hastalıktan korunmak için bu önerilere dikkat!

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Sağcan, sonbaharla birlikte yaygınlaşan enfeksiyonlardan korunmak için olmazsa olmaz önerilerini şöyle sıralıyor;
• Hasta kişilerden uzak durmak
• Sık el yıkama alışkanlığı kazanmak
• Maske takmak
• Ortak kullanım alanlarının yüzeylerini iyi temizlemek
• Kapalı ortamlarda mümkün olduğunca az vakit geçirmek
• Kapalı alanları sık havalandırmak
• Bağışıklık sistemini güçlendirmek için yeterli ve dengeli beslenmek, bol su içmek ve kaliteli uyumak
• Gün içerisinde elleri yüze ve ağıza sürmemek
• Sosyal mesafeye dikkat etmek
• Sigaradan ve sigara dumanından uzak durmak
• Aşı olmak
Fayda sağlamak yerine ölümcül olabilir!
Kişide solunum yolu enfeksiyonu ile ilgili şikayetler başladığında bir hekim tarafından muayenesi yapılıp tanı konulmadan evde serum takılmasının son derece zararlı olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülseren Sağcan önemli uyarılarına şu sözlerle devam ediyor: “Çünkü teşhisi konulmadan her semptomu olana ‘’atom serum’’, ‘’vitamin serumu’’, ‘’sarı serum’’ veya ‘’doping serumu’’ adı altında uygulamalar yapılmaktadır. Öncelikle vitaminlerin damar yolundan kullanılmasının ciddi alerjik reaksiyonlara, organ yetmezliklerine hatta ölüme yol açma riski bulunduğundan bu serumların hastane ortamında uygulanması gerekmektedir. Bir diğer önemli nokta; hastalığın teşhisinin konulmasını ve gerçek tedavinin başlanmasını geciktirdiği için hayatı tehdit etmektedir. Ne yazık ki bir göğüs hastalıkları uzmanı olarak günlük pratiğimde evde birkaç kez serum taktırıp hastalığı ilerleyen ve genel durumu kötüleşen pnömoni dediğimiz zatürre tablosu ile solunum yetmezliği olan birçok hastayla karşılaşmaktayım. Bu durum tedaviyi güçleştirmekte, erken tanı ve tedavi sayesinde ayakta bir haftada atlatılabilecek bir durum iken uzamış hastane yatışlarına hatta yoğun bakım ünitesinde yatışlara yol açmaktadır.”

Sadece 100 TL’ye kendi menünü yarat!

Domino’s yeni kampanyasıyla “Kafana göre seç” diyor!  Seçilecek 1 ana ürün + 1 yan ürünü toplam 100 TL’ye sunan Domino’s, isteğe bağlı olarak seçime eklenecek her bir yan ürün için sadece 50 TL fiyat farkı uyguluyor. Kampanya 9 Ekim – 3 Kasım tarihleri arasında Domino’s uygulaması ve dominos.com.tr’den verilen “Beklemeden Gel Al” siparişlerinde geçerli.

Domino’s’un 1 ana ürün + 1 yan ürünü toplam 100 TL’ye sunacağı kampanya dahilindeki lezzeti en bol ana ürünler; bir adet küçük boy ince hamur Süperix, Bol Sucuksever ve Margarita pizza çeşitleri, Sebzeli Pizzetta, Karışık Pizzetta, Bol Malzemeli Dürümos, Tavuklu Dürümos, Bol Malzemeli Ekmek Arası, Bol Peynirli Ekmek Arası. Yan ürün seçenekleri ise bir adet orta boy gurme patates, 10’lu çıtır tavuk topları, kutu içecek ve sufle. İsteğe bağlı olarak eklenebilecek bir adet kutu içecek, bir adet cheddar sos, bir adet chipotle sos, bir adet Domino’s sos, 5’li çıtır tavuk finger, 6 parça sarmısaklı ekmekten her biri için 50 TL fiyat farkı alınıyor.

Yasemin Özcan’ın “Islak Zemin” başlıklı kişisel sergisi

Yasemin Özcan’ın Islak Zemin başlıklı kişisel sergisi, pratiğinde seramik, fotoğraf, metin, video, ses ve performans gibi farklı mecra ve malzemelere yer veren sanatçının yeni üretimlerini daha erken tarihli yapıtlarıyla bir araya getiriyor. Küratörlüğünü Eda Berkmen’in üstlendiği Islak Zemin sergisi, 19 Eylül’den itibaren Arter’in giriş kat galerisinde ziyaret edilebilir.

Arter’in yeni sezon programında yer alan Yasemin Özcan’ın Islak Zemin başlıklı kişisel sergisi, insanın toprakla, hatırlamanın dille, otobiyografinin kurguyla ilişkisi üzerinden nesiller arası aktarım, göç ve kimlik inşası konularına odaklanıyor. Sergi, sanatçının Arter’deki galeri mekânı için ürettiği yeni eserlerini daha erken tarihli yapıtlarıyla bir araya getiriyor.

Toprak, sergiye bir yapı malzemesi ve kültürel aktarımın bir metaforu olarak sirayet ediyor. Sergide yer alan yapıtlar, toprağın kullanım ve dolaşım metotları açısından çeşitliliğinin altını çizerken, malzemenin yolculuğu ve dönüşümüyle, insanın kurguladığı dil, kimlik ve ilişkilerin evrimi arasındaki paralelliği açığa vuruyor. Çalışmalarında gündelik imgeleri ve nesneleri mercek altına alan ve ufak müdahalelerle başkalaştıran Özcan, ailesinden devraldığı Alevi geleneğine referanslarla kıymet bilmenin, yas tutmanın, iz bırakmanın ve doğadaki döngüsel süreçleri kabulün farklı yöntemlerini görünür kılıyor.

Arter’in güncel programlarına ilişkin daha detaylı bilgiye www.arter.org.tr adresinden erişilebilir. Pazartesi hariç her gün açık olan Arter, Salı-Pazar günleri 11:00-19:00, Perşembe günleri ise 11:00-20:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

Aslı Enver soruyor “Mucizelere inanır mısınız?”

Aslı Enver ile soruyor “Mucizelere inanır mısınız?”

Sevilen oyuncu Aslı Enver ile anne sütü mucizesinin peşine düşüyor

Geçtiğimiz sene annelik yolculuğuna başlayan Aslı Enver, Aptamil Çocuk Devam Sütleri’nin “Mucize” adını verdiği yeni iletişim kampanyasının yüzü oldu. Aslı Enver’in yer aldığı kampanyada Aptamil Çocuk Devam Sütleri geniş ürün portföyü ve Türkiye’nin en büyük anne bebek platformu İlkadımlarım ile ebeveynleri, bebeklerinin beslenme hikayelerinde destekliyor.

Künye:

Reklamveren: Aptamil Çocuk Devam Sütleri

Reklamveren Ekibi: Verda Duysak, Sibel Yüksel, Ece Demirel, Sinem Simge Kerpiççi, Zeynep Çakır, Yağmur Topçu, Neslihan Üzüm, Esin Çömlekçioğlu, Şeyma Özhan, Beril Topçu

Reklam Ajansı: Medina Turgul DDB

President&CCO: Ertuğ Tuğalan

President&Chief Commercial Officer: Canan Ayvacı

Yönetici Kreatif Direktör: Hakan Bıçakçı

Kreatif Grup Lideri: Onur Evin, Şeyma Keklik

Kreatif Ekip: Hamza Kocadayı, Emine Kartal, Beyza Tuna

Müşteri Grup Direktörü: Müge Bozkurt

Müşteri İlişkileri Ekibi: Ecem Görgün, Asil Kaan, Eylül Karslıoğlu

CSO: Berkant Avcı

Stratejik Planlama: Beste Atasoy, Merve Oynargül

Ajans Yönetici Prodüktörü: Ümit Bak

Ajans Prodüktörü: Zeynep Tanyeli

Grafik Tasarım: Ebru Özbay, Ali Kaan Toprak

Yapım Şirketi: 25 Film

Yönetmen: Ali Taner Baltacı

Fotoğraf Şirketi: PPR İstanbul

Fotoğraf Sanatçısı: Koray Parlak

Post Prodüksiyon: 1000 Volt Production

Müzik: Jinglehouse

Medya Ajansı: Wavemaker

PR Ajansı: PR House