Yazılar

Chinese & Sushi Express’ten şehir ruhuna uygun eni menü

Chinese & Sushi Express, şehir hayatının temposuna uyum sağlayan yenilenmiş menüsüyle lezzet tutkunlarını ağırlıyor. Asya mutfağının özgün tatlarını modern yorumlarla bir araya getiren yeni konsept; Kore ve Japon mutfaklarından ilham alan güçlü tat profilleriyle dikkat çekiyor.

Yenilenen menüde, paylaşmaya uygun tabaklardan “grab & go” formatındaki pratik seçeneklere kadar geniş bir yelpaze sunuluyor. Sokak lezzetlerinden klasik Asya tatlarına uzanan bu seçki, şehirli tüketicinin pratiklik beklentisini karşılarken sosyal medya etkisiyle keşfe açık bir gurme deneyim yaratıyor.

Yeni lezzetler;

Cooked Selection – Şefler tarafından hazırlanan pişmiş sushi seçkisi; sos uyumu, çıtır dokular ve taptaze ürünlerle dengeli bir lezzet deneyimi sunuyor.

Trio 3 – Üç farklı lezzeti tek tabakta buluşturan Trio 3, paylaşmak ve farklı tatları aynı anda denemek isteyenler için ideal bir seçenek oluşturuyor.

Katsu Köri Udon – Japon usulü yoğun köri sosu, çıtır katsu ve udon’un yumuşak dokusu ile lezzetli ve doyurucu bir tabak sunuyor.

Gimbap Klasik – Kore sokak mutfağından ilham alan, sade ve dengeli aromasıyla menüde yer alıyor.

Korean Fried Chicken & Gochujang Mayo – Çıtır tavuk, hafif tatlı–acı gochujang mayonez dokunuşuyla modern bir Kore klasiği olarak öne çıkıyor.

Dinamite Chicken – Baharatlı ve güçlü lezzet profiliyle paylaşmalık veya başlangıç olarak tercih edilebilecek iddialı bir seçenek sunuyor.

Chicken Katsu Finger – Altın renginde çıtır kaplama, yumuşak tavuk eti ve aromatik Japon köri sosu ile pratik ve keyifli bir deneyim sağlıyor.

Tantanmen Ramen – Kremamsı tahin sosu, baharatlı et ve sıcak noodle ile yoğun ve derin bir kase lezzet sunuyor.

Bun Burger Tavuklu – Buharda pişmiş yumuşak bun ekmeği ve çıtır tavukla hazırlanan bu ürün, “grab & go” deneyimini menüde güçlendiriyor.

Naruto Roll – Aromatik, taptaze ve dinamik yapısıyla sushi severler için ferah bir alternatif oluşturuyor.

#ChineseSushiExpress #YeniMenü #GurmeLezzetler #AsyaMutfağı #ŞehirHayatı #SokakLezzetleri #ModernTatlar #Gastronomi #MenüYenileme #FoodieLife

3 Milyon Hane 15 Günde Bir Ağrı Kesici Alıyor

Dünyanın lider araştırma şirketlerinden Ipsos tarafından on bin hane üzerinde yapılan kapsamlı araştırmaya göre; Türkiye’de sağlık ürünlerinin artık, “hızlı tüketim” kategorisine girdiği ifade edilebilir. Hanelerin %90’ı her ay en az bir sağlık ürününe ulaşırken, marka sadakatinin yerini doktor tavsiyesi ve kampanya dönemlerindeki online alışveriş trendleri alıyor.

Türkiye’de her 10 haneden 9’u en az bir tüketici sağlığı ürünü satın alıyor. Sağlık ürünleri, artık sadece eczane raflarında değil, marketler ve her evin günlük alışveriş listesinde yer alıyor…

Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik

Ipsos’un Türkiye CEO’su Sidar Gedik, araştırma verilerini şöyle yorumladı;

Ipsos Tüketici Panelleri olarak, Türkiye’nin tüketici sağlığı trendlerini, 2025 yılı itibarıyla 10 bin haneden oluşan geniş bir örneklem üzerinden düzenli olarak takip ediyoruz.

Özellikle pandemi döneminin de getirdiği ivmeyle birlikte, giderek çeşitlenen ve her geçen gün daha fazla hızlı tüketim ürünleri dinamiklerine uygun gelişme gösteren tüketici sağlığı ürünleri, Kasım 2024–Nisan 2025 altı aylık döneminde iki temel unsurla ön plana çıkıyor: İlki, giderek artan çeşitlilik ve marketlerde bile satılır, online kolaylıkla alınabilir hale gelen ürünlerle gelen yüksek erişilebilirlik.

İkincisi ise buna karşın hala yüksek oranda doktor tavsiyesi ekseninde şekillenen marka tercihleri

Veriler, altı aylık süre zarfında her 10 haneden 9’unun en az bir tüketici sağlığı ürünü satın aldığını gösteriyor. Bu dönemde her 10 haneden 8’i en az bir ağrı kesici ürün; 7’si vitamin veya gıda takviyesi; 6’sı ise dermokozmetik/dermatolojik ürün aldı. Yüksek alım oranları, birkaç farklı ürünü birlikte kullanan hane oranının da oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.

Ağrı kesici alımının ortalama sıklığı, hane başına 5–6 haftada bir gerçekleşiyor. Ancak Türkiye’de 3 milyon hane için bu sıklık, 2 haftada 1 ya da daha yoğun! Ağrı kesicilerde, doktor tavsiyesine bağlı olarak marka seçimi yapmak şaşırtıcı olmasa da, oran %80 ile çok yüksek bir seviyede bulunuyor. Doktor tavsiyesinin yoğunluğu ile birlikte, hanelerin marka sadakati tartışmalı bir başlık; çünkü 6 aylık dönemde yaklaşık 4 kere gerçekleşen alımın 3’ünde birbirinden farklı markalar alınıyor! Bu da hem doktor tavsiyesi oranlarının markalara göre değiştiğini, hem de hanelerin kullanıma bağlı olarak bir sadakat geliştirerek devam etmediklerini gösteriyor.

Artık marketlerde bile erişilebilir hale gelen vitamin, gıda takviyeleri ve dermokozmetik/dermatolojik ürünler için hâlâ ana alışveriş kanalı fiziksel mağazalar. Ortalamada 10 alımın sadece biri online kanallardan gerçekleşse de, yıl içinde özellikle Black Friday gibi kampanya dönemlerine bağlı olarak bu oran ciddi yükselişler gösterebiliyor ve dönemsel olarak payını ikiye katlayabiliyor. Bu veri, Türkiye’de tüketici davranışlarının hem fiziksel hem de online alışveriş kanallarında değişkenlik gösterdiğini ve kampanyaların bu geçişleri etkilediğini ortaya koyuyor.

#TüketiciSağlığı #IpsosAraştırma #AğrıKesici #SağlıkÜrünleri #HızlıTüketim #OnlineAlışveriş #DoktorTavsiyesi #EkonomiHaberleri #TüketiciDavranışları #TürkiyeSağlıkTrendleri

Fırsat Takibi dönemi: tüketici gerçek indirim peşinde

2025 yılına ekonomik toparlanma umuduyla giren tüketici, Nisan ayında gerçekleşen faiz artışıyla birlikte yeniden temkinli moda geçti. Ipsos’un “Gündeme Dair” araştırmasına göre, artan enflasyon algısı ve düşen alım gücü, yılın en hareketli indirim dönemi olan Kasım kampanyalarını bile baskıladı.

Farkındalık Yüksek, Alışveriş Düşük

Araştırma sonuçları, indirimlerden haberdar olma oranının yüksek olmasına rağmen alışverişe dönüşme oranında tarihi bir düşüş yaşandığını ortaya koyuyor. 2025 yılı, “haberdar olup da alışveriş yapmayanların” en yüksek olduğu yıl olarak kayda geçti. Bu durum, tüketicinin artık kampanya dönemlerinde daha seçici davrandığını ve yalnızca gerçekten cazip fırsatlara yöneldiğini gösteriyor.

İndirimlere Güven Azaldı

Tüketicilerin yarısı (%50) sunulan indirimleri yetersiz bulurken, her 10 kişiden 4’ü kampanya dönemindeki ürünlerin kalitesinden şüphe duyuyor. Bu tablo, indirim dönemlerinde tüketicinin güven algısının zayıfladığını ve alışveriş kararlarını daha fazla sorguladığını ortaya koyuyor.

“Fırsat Takibi” Dönemi

Kasım kampanyalarına yönelik genel negatif algıda bir yumuşama görülse de, bu durum tüketicinin ikna olduğu anlamına gelmiyor. Artık karşımızda indirimden haberdar olan ancak alışveriş yapmak için “fırsat gibi fırsat” bekleyen, her zamankinden daha hesaplı davranan bir tüketici profili var. Bu yeni davranış biçimi, markaların kampanya stratejilerini yeniden gözden geçirmelerini zorunlu kılıyor.

Ekonomik Baskı ve Tüketici Psikolojisi

Enflasyon algısının yüksekliği, alım gücündeki düşüş ve faiz artışlarının etkisiyle tüketici, ihtiyaç odaklı alışverişe yöneliyor. Lüks ve gereksiz harcamalar yerine temel ihtiyaçlara odaklanan tüketici, kampanyaları artık bir “alışveriş şöleni” değil, gerçek fırsatların peşinde koşulan bir dönem olarak görüyor.

Bu tablo, markalar için önemli bir uyarı niteliğinde. İndirim dönemlerinde tüketiciyi ikna etmek için yalnızca fiyat avantajı değil, ürün kalitesi, güvenilirlik ve şeffaflık da ön plana çıkmak zorunda. 

Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik

Ipsos’un Türkiye CEO’su Sidar Gedik, araştırma verilerini şöyle yorumladı;

Yıl içerisinde tüketicilerin tatil alışkanlıklarından okul harcamalarına, bayram alışverişlerinden hanelerin yeme içme trendlerine kadar pek çok konuyu takip ediyoruz. 2024 yılını faiz indirimiyle kapatmıştık ve 2025 yılında ekonomide yukarı yönlü bir ivme bekliyorduk. Ancak 2025 Nisan ayında gerçekleşen faiz artışıyla ekonomik hareketlilik yeniden yavaşladı.

Gündeme Dair araştırmamızın Ekim sonuçlarına göre ekonomiye yönelik olumsuz beklentiler son 3 ay içinde 4 puan artarak %57’ye çıktı. Her üç kişiden ikisi ise enflasyonun açıklanan resmi enflasyondan yaklaşık iki kat daha yüksek hissedildiğini belirtiyor.

Kasım ayı markaların rekabetini artırdığı ve tüketicilerin kampanyaları yakından takip ettiği bir dönem. Fakat yine de Gündeme Dair araştırmamızın sonuçları, bu yıl Kasım indirimlerinin önceki yıllardaki etkisini tam olarak gösteremediğini ortaya koyuyor.

Her ne kadar indirimlerden haberdar olma oranı 2024 ile aynı kalsa da, 2022 ve 2023’e kıyasla son iki yılda bu farkındalık belirgin biçimde düşük. Daha da kritik olan ise, haberdar olanların alışveriş yapma oranının 2025’te en düşük seviyeye inmiş olması.

18–35 yaş arasındaki kişilerde Kasım kampanyalarından alışveriş oranı 2024’e göre %21 düştü. Erkeklerdeki harcama düşüşü kadınlara kıyasla daha belirgin. Ekonomik zorluklar bizi kısıtlıyor, görünen o ki kesintiyi ilk yapan daha az gelirli genç kesim ve alışverişe daha fonksiyonel bakan erkekler oluyor.

Alışveriş yapanların tercihlerine baktığımızda, giyim, kişisel bakım ve temizlik ürünleri başı çekiyor. Bu kategoriler, tüketicinin Kasım fırsatlarını daha çok temel ihtiyaçlar üzerinden değerlendirdiğine işaret ediyor. Elektronik ve ev tekstili gibi kategorilerde ise daha planlı alışveriş davranışı öne çıkıyor. Her on kişiden yedisi bu kategorilerdeki alışverişleri için Kasım kampanyalarını bekliyor. Kasımda “fırsat gibi fırsat” kovalanıyor, bu nedenle daha seçici alışveriş yapılıyor. Alışveriş kanallarında ise tablo değişmedi. Online platformlar bu sene de en çok tercih edilen mecra. Bununla birlikte, hem online hem fiziksel mağazaları bir arada kullananların oranı geçen yıllara göre kayda değer seviyede artmış durumda.

Kasım kampanyalarına yönelik olumsuz algılarda ise bu yıl bir yumuşama görüyoruz. Kampanyalara tamamen karşı olanların oranı bu sene bir önceki seneye göre daha düşük. Ancak bu olumlu eğilimin yanında dikkat çeken bir diğer bulgu, kampanyaların etkinliğine dair beklentinin düşmeye devam etmesi. Tüketicilerin yarısı indirimleri yeterli bulmuyor, her on kişiden dördü ise indirim dönemindeki ürünlerin kalitesinden emin olmadığını belirtiyor. Alışveriş yapmayanlar kampanyalara karşı değiller ama alacak olsalar avantajlı fiyata alışveriş yapacaklarını da düşünmüyorlar.

Tüm bu göstergeler, ekonomik baskıların tüketici davranışlarını belirgin biçimde şekillendirmeye devam ettiğini ortaya koyuyor. 2025 yılı boyunca beklentiler, alışveriş eğilimleri ve kampanya dönemlerine verilen tepkiler dalgalı bir seyir izlese de, tüketicinin önceliklendirme biçimi giderek daha rasyonel, daha temkinli ve ihtiyaç odaklı bir yapıya dönmüş durumda. Önümüzdeki dönemde markaların da tüketicinin bu hassasiyetini gözeten, güven, fayda ve şeffaflığa dayalı stratejilere yönelmesi kaçınılmaz görünüyor.

#Kasımİndirimleri2025 #EkonomiHaberleri #TüketiciAnalizi #FırsatTakibi #AlımGücü #EnflasyonAlgısı #İndirimDönemi #EkonomiGündemi #TüketiciDavranışları #IpsosAraştırma

Ameliyat öncesinde ihmale gelmez 7 önemli kural!

Meme estetiği dünyada ve Türkiye’de en sık yapılan estetik ameliyatların başında geliyor. Uluslararası Estetik Plastik Cerrahi Derneği (ISAPS) verilerine göre; özellikle meme büyütme ve dikleştirme ameliyatlarına olan ilgi son yıllarda belirgin şekilde artmış durumda. Bunun nedeni ise öncelikle kadınların bedenleriyle ilgili beklenti ve ihtiyaçlarını daha rahat dile getirmeleri, estetik ameliyatlarını sadece görünüm değişikliği değil, kendini iyi hissetmenin de bir yolu olarak görmeleri.  Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Estetik, Rekonstrüktif ve Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Münür Selçuk Kendir, meme estetiğine olan talebin artmasındaki ikinci önemli etkenin ise cerrahi tekniklerdeki gelişmeler olduğuna dikkat çekerek, “Günümüzde kullanılan yeni nesil silikon implantlar, minimal iz bırakma teknikleri ve hızlı iyileşme protokolleri ameliyatı  hem daha güvenli hem de konforlu hale getirdi. Modern tekniklerin getirdikleri güven hissi doğal olarak kadınların daha kolay karar vermelerini sağlamaktadır. Ayrıca, sosyal medya ve dijital platformlar da kadınların bu konuda daha fazla bilgi edinmelerine destek olmaktadır” diyor.

  Dr. Münür Selçuk Kendir

Dr. Münür Selçuk Kendir

Son derece doğal ve vücutla uyumlu sonuçlar alınıyor!

Günümüzde, cerrahideki teknik gelişmeler ve kadına özel planlama sayesinde meme estetiği ameliyatında son derece doğal ve vücutla uyumlu sonuçlar elde edilebiliyor.  Dr. Münür Selçuk Kendir, özellikle kullanılan yeni nesil protezlerin doku, şekil ve kalite olarak doğal meme dokusuna çok yakın özellikler taşıdıklarını belirterek, “Ayrıca, her kadında meme yapısı, göğüs kafesi genişliği ve cilt elastikiyeti analiz edilmekte ve bu sayede vücuda en uygun hacim ile ameliyat tekniği belirlenmektedir. Amacımız, ‘yapılmış’ bir görünüm değil; aksine, kadının kendi vücut oranlarına yakışan, doğal ve estetik bir form elde etmektir.  Ameliyatın en önemli kazanımı ise fiziksel görünümün yanı sıra özgüveni ve yaşam enerjisini de olumlu yönde etkilemesidir” diye konuşuyor. Estetik, Rekonstrüktif ve Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Münür Selçuk Kendir, meme estetiği ameliyatları ile ilgili en çok merak edilen 7  soruyu yanıtladı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Meme estetiği ameliyatında yaş sınırı var mıdır?

Meme estetiği ameliyatları için belirli bir “üst yaş sınırı” yoktur; önemli olan kadının genel sağlık durumu ve vücut gelişimini tamamlamış olmasıdır. Meme estetiği ameliyatının genellikle 17 – 18 yaşından itibaren, yani meme dokusunun gelişimini tamamladıktan sonra  yapılabildiğini anlatan Dr. Münür Selçuk Kendir,  sözlerine şöyle devam ediyor:  “Ancak, bazı istisnalar olabilir; örneğin doğuştan belirgin asimetri, tek taraflı gelişim bozukluğu veya aşırı büyük olması nedeniyle oluşan fiziksel rahatsızlıklar gibi durumlarda, psikolojik ve fiziksel sağlığı korumak adına, daha erken yaşlarda cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Ameliyat kararı, vücut gelişimi kadar kadının psikolojik olarak hazır oluşu da göz önünde bulundurularak verilmektedir.”

Bu fotoğraftaki gibi yaptırabilir miyim?

Meme estetiği yaptırmak isteyen kadınlar hekimlerine bir fotoğraf gösterip, “Bu şekilde istiyorum” diyebiliyorlar. Ancak, beğenilen görünüm her vücut yapısında aynı sonucu vermeyebiliyor. Meme estetiğinin kesinlikle “tek kalıp” bir operasyon olmadığını vurgulayan Estetik, Rekonstrüktif ve Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Münür Selçuk Kendir, şu değerlendirmede bulunuyor: “Her kadının göğüs kafesi genişliği, cilt kalınlığı, meme dokusu miktarı ve vücut oranları birbirinden farklıdır. Bizim yaklaşımımız, hastalarımızın isteklerini dikkatle dinleyip, bu istekleri vücudun ölçülerine, doku özelliklerine ve doğal dengesine uygun bir biçimde planlamaktır. Amaç, fotoğraftaki görüntüyü birebir kopyalamak değil, vücutta en güzel ve en doğal duracak formu oluşturmaktır.”

Dikleştirme ameliyatı sonrasında göğüslerim yeniden sarkar mı?

Meme dikleştirme ameliyatında amaç sarkmış dokuyu toparlayıp meme başını yeniden ideal konuma taşımak ve memeye daha diri, dik ve estetik bir form kazandırmak. İhtiyaç halinde fazla deri çıkarılabiliyor veya meme aynı anda küçük bir silikon protezle desteklenerek hacim dengesi sağlanabiliyor. Dr. Münür Selçuk Kendir, meme dokusunun yerçekimi, kilo alıp vermeler veya yeni bir emzirme dönemi gibi etkenlerle hafifçe değişebildiğine, ancak tekrar aynı derecede sarkmanın genelde görülmediğine değinerek, “Sarkmayı önlemek için ideal kiloda kalmak, düzenli sütyen kullanımı ve cilt elastikiyetini koruyan yaşam alışkanlıkları çok önem taşımaktadır” diye konuşuyor.

Slikon protezler emzirmemi veya kanserin erken tanısını önler mi?

Dr. Münür Selçuk Kendir,  meme dokusu korunarak yapılan meme büyütme ameliyatlarının emzirme fonksiyonunu genellikle etkilemediğini söylüyor. Ayrıca meme dokusunun arkasına yerleştirildikleri için silikon protezlerin mamografi ve ultrason taramalarında kanserin erken tanısını önlemediğine de vurgu yapıyor.

Slikon protezlerin bir süre sonra değiştirilmeleri gerekir mi?

Meme büyütme ameliyatında; meme dokusunun veya kasın altına yerleştirilen silikon protezlerle meme hacmi artırılıyor. Seçilen teknik ise kadının cilt dokusunun yapısına ve beklentisine göre belirleniyor. Dr. Münür Selçuk Kendir, günümüzde kullanılan yeni nesil silikon protezlerin son derece güvenli olduklarını ve genellikle ömür boyu dayandıklarını belirterek, “Slikonların rutin olarak belirli bir sürede değiştirilmeleri gerekmez. Ancak, çok nadir durumlarda, implantın formu veya çevre dokularla ilişkisi değişirse, ihtiyaç halinde değişim önerilmektedir” diyor.

Meme küçültme ameliyatı sonrasında omuz ve sırt ağrılarım geçer mi?

Meme küçültme ameliyatına hem estetik görünümü düzeltmek hem de büyüklüğü dolayısıyla oluşan boyun, sırt ve omuz ağrısı gibi fiziksel şikâyetleri gidermek amacıyla başvuruluyor. Meme küçültme ameliyatında fazla olan meme dokusu ve deri çıkarılarak meme yeniden şekillendiriliyor ve meme başı ideal konuma taşınıyor. Meme küçültmenin sadece estetik değil, yaşam kalitesini artıran bir ameliyat olduğunu ifade eden Dr. Münür Selçuk Kendir, “Ameliyat sonrasında boyun, sırt ve omuz ağrısı ile sürekli terleme nedeniyle oluşan cilt problemleri de ortadan kalkmaktadır” bilgisini veriyor.

Ameliyat öncesinde hangi hazırlıkları yapmalıyım?

Ameliyat öncesinde doğru planlama, dikkatli hazırlık ve bilinçli davranış; hem daha kısa iyileşme süresi hem de daha doğal ve kalıcı sonuçlar anlamına geliyor. Dr. Münür Selçuk Kendir, ameliyat öncesinde yapılması gereken hazırlıkları şöyle anlatıyor:

  • Dokuları olumsuz etkileyerek yara iyileşmesini geciktirebilen sigarayı ameliyattan en az 2–3 hafta önce mutlaka bırakmalısınız.
  • Kan sulandırıcı ilaçlar, E vitamini, yeşil çay veya balık yağı gibi ürünler kanamayı artırabiliyor. Bu tür ilaçlar ve takviyeler kullanıyorsanız, geçici bir süreliğine bırakmanız gerektiği için hekiminizi bilgilendirmeniz çok önemli.
  • Vücudun iyileşme kapasitesini güçlendirdikleri için sağlıklı beslenmeye, bol su içmeye ve yeterince dinlenmeye özen gösterin.
  • Kronik hastalık nedeniyle kullandığınız ilaçlar varsa, özel doz ayarlamaları yapılacağı için hekiminizi mutlaka bilgilendirin.
  • Kanamayı artırabildiği ve anestezi sürecini olumsuz etkileyebildiği için alkol kullanımından kaçının.
  • Aşırı egzersiz veya ağır fiziksel aktiviteleri bırakın, çünkü yorgun kaslar ameliyat sonrasında toparlanmayı zorlaştırabiliyor.
  • Fazla kafein tüketimi ödem riskini artırabiliyor; bu nedenle kahve ve enerji içeceklerini sınırlandırın.

#MemeEstetiği #DoğalGörünüm #EstetikCerrahi #SağlıkVeEstetik #PlastikCerrahi #KadınSağlığı #EstetikAmeliyat #GüvenliCerrahi #EstetikTrendleri #ISAPS

Sağlıklı yaş almada yeni doğrular!

Modern yaşamda hareketsiz (sedanter) yaşam tarzı, bilgisayar başında geçirilen uzun saatler, elektromanyetik alanlar, fast- food tüketim, düzensiz uyku ve stres gibi etkenler gençlerde de erken tükenmişlik, bağışıklık çökmesi ve hücresel yaşlanmayı artırıyor. Bu nedenle günümüzde artık genç yaştan itibaren sağlıklı yaş alma yaklaşımının benimsenmesi gerekiyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin Küçükkaya “Sağlıklı yaş almak, artık yalnızca ileri yaşların değil, gençlerin hatta ergenlerin de sorumluluğudur. Artık hasta olmamak için değil, sağlıklı kalmak için çaba sarf etmeliyiz. Bugüne dek bilinen doğrular son dönemde tamamen değişti; çağımızda kişiye özgü, bütüncül bir yaklaşım gerektiği anlaşıldı. Yani sağlıklı yaş almak bir orkestra gibidir; gastroenteroloji, kardiyoloji, fizik tedavi, ruh sağlığımız vb bunların hepsi uyum içinde çalışmalıdır” diyor. Sağlıklı yaş almak için bazı bildiklerimizi unutmamız gerektiğini vurgulayan Dr. Küçükkaya, sağlıklı yaş almada doğru bilinen yanlışları ve yeni yaklaşımları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Dr. Belgin Küçükkaya

Dr. Belgin Küçükkaya

  • SU TÜKETİMİ

Günde 2 litre su içmelisiniz: YANLIŞ!

DOĞRUSU: İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin Küçükkaya “Su ihtiyacı kişiye ve güne göre değişir. Günlük su tüketimi; kilo, cinsiyet, yaşam tarzı ve kronik hastalığa göre kişiye özgüdür. Sabit bir şekilde günde 2 litre (8 bardak) su içmek herkese uygun değildir. Sağlıklı bir yetişkin için günlük su ihtiyacı ortalama 2-3 litre arasında değişebilir ancak böbrek hastalığı, kalp yetmezliği gibi diğer durumlarda bu miktar tehlikeli olabilir. Bu nedenle kişinin su tüketim planı da doktor tarafından belirlenmelidir. İdrar rengi yeterli su tüketiminde çok önemli bir göstergedir. İdrar açık renk olmalıdır, koyu ise yeterli su içilmemiş demektir” diyor.

  • UYKU

Günde 7-8 saat uyumak şarttır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Uyku ihtiyacı kişiye, yaşa ve yaşam tarzına göre değişir. Kimileri 5 saat uyuyarak dinç uyanırken, kimileri 9 saate ihtiyaç duyar. Önemli olan erken yatmak ve 7-8 saat uyumak değil, uykuda olunan saatler ve uykunun kalitesidir. 22:00- 06:00 saatleri arasında vücut kendini yeniler, metabolizma, hücre onarımı, yağ yakımı ve bağışıklık bu süreçte güçlenir. O nedenle bu saatlerde mutlaka uykuda olmak gerekir. Dr. Küçükkaya “Ayrıca horlama, uyku apnesi gibi sorunlar sağlıklı uyku döngüsünü bozduğu için mutlaka tedavi edilmelidir. Doğru saatte, doğru oksijenle kesintisiz uyumak, kronik hastalıkların riskini de azaltır” diyor.

  • EGZERSİZ

Günde 10 bin adım atmak idealdir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Yapılan araştırmalar; 10 bin adımın herkese uygun olmadığını gösteriyor. Hedef; yaşa, cinsiyete, kiloya, sağlık durumuna ve kapasiteye göre kişiselleştirilmiş, sürdürülebilir hareket hedefleri koymaktır. Dr. Küçükkaya “Protezi olan birine 10 bin adım önerilemez, düşme riski olan yaşlıya yoğun tempo koşu yaptırılamaz. Kimine günde 5 bin-7 bin adım gibi daha düşük ama düzenli aktivite, kimine 5-6 km koşu uygundur. Açık havada, bol oksijenli alanlarda yürüyüş beden ve ruh sağlığını birlikte destekler. Derin nefes egzersizleri, esneme hareketleri ve kültür-fizik çalışmaları da çok önemlidir” diyor.

  • BESLENME

Sağlıklı beslenmek kalori kısmak demektir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Sağlıklı beslenme doğru besinleri, doğru zamanda ve dengede tüketmektir. Sürekli kalori kısıtlamak metabolizmayı yavaşlatır, kas kaybı ve hücresel yıpranmaya yol açar. Dr. Küçükkaya “25 yaşındaki bir genç ile 45 yaşındaki bir kadının beslenme gereksinimleri farklıdır. Diyabeti olanla olmayan, erkek ile kadın, aktif yaşam süren ile masa başı çalışan aynı beslenme planını uygulayamaz. Bilimsel çalışmalarda en sağlıklı model olarak öne çıkan Akdeniz tipi beslenmeye geçilmelidir. Paketli gıda, işlenmiş ürünler, asitli ve şekerli içecekler ile fast food tüketimden kaçınılmalı, mevsim sebze ve meyveleri tüketilmelidir” diyor.

  • VİTAMİN TAKVİYESİ

Her gün vitamin takviyesi almak gençleştirir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Vücutta eksik olan vitamin tamamlandığında işe yarar, fazlası ise zarar verir. Dr. Küçükkaya şöyle konuşuyor: “Hücresel gençliği artıran şey dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarıdır. Omega, magnezyum, çinko vb vitamin ve mineral takviyelerinin vücutta yeterli düzeyde olması önemlidir ancak bu takviyeler kandaki değerlere göre doktor tarafından tahliller yapıldıktan sonra belirlenmelidir. Ayrıca ‘doğal’ veya reçetesiz satılıyor diye tüm takviyeler güvenli demek değildir. Gelişigüzel vitamin kullanmak karaciğer/böbrek hasarı, ilaç etkileşimleri veya yanlış test sonuçlarına hatta organ yetmezliğine yol açabilir.”

Düzenli doktor takibi çok önemli

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin Küçükkaya, sağlıklı yaş almanın bir orkestra gibi olduğunu, gastroenteroloji, kardiyoloji, fizik tedavi, ruh sağlığımız vb bunların hepsinin uyum içinde çalışması gerektiğini belirterek şöyle diyor: “Tüm sürecin koordinasyonu için düzenli tahlil, tarama ve kontrol şarttır. Genetik altyapıdan kaynaklanabilecek hastalıklar (Alzheimer, kanser, kalp ve damar hastalıkları vb) artık çok genç yaşta tespit edilebiliyor. Kontroller aksatılmamalı, kullanılan ilaçlar doktor önerisi olmadan kendi kendine bırakılmamalıdır.”

Özellikle, püf noktası, olmazsa olmazlar

  1. Kaliteli ve doğru saatlerde uyumak

Gece 10-sabah 6 arası. Bu uyku saatlerine çok dikkat etmeli çünkü vücudumuzun rejenerasyon dediğimiz saatleridir tamir ettiği. Yapılan çalışmlaar; bu saatlerde rejenerasyon hormonlarımızın, metabolizma hormonlarımızın ve yağ yakmanın bu saatlerde olduğunu göstermektedir. Ve kronik hastalıkları engelleyici yoyllardan bir tanesi gece sağlıklı bir uykuya sahip olmaktır. Hem saaatler hem de horlama olmadan doğru saat doğru uyku ve doğru oksijen. Horlama, uyku apnesi şikayetlerimizi doğru saatlerde olsa bu durumlar doğru bir uykuya

  1. Doğru beslenme; yaşımız, 15 erken ile 45 kadın aynı değil, sahip olduğumuz hastalıklar, cinsimiz, diyabetle olmayan kişi aynı beslenmez, uyumlu olacak dengeli ve düzenli beslenme. En büyük şansımız akdeniz diyeti tüm çalışmalarda akdeniz diyeti . seçtiğimiz gıdalar kesinlikle paket ve işlenmiş gıda olmamalı. Ne yediğimiz değil, nerden, yapılan çalışmalar fast food paket gıdaların tehlikesini çok gösteriyor. Olabildiğince doğal kaynaklardan elde edilen gıdalara ulaşmak. Ve sıvılara ulaşmak. Kolalı içecekler ıce tealer . evinizde posasıyla lifiyle tüketelim.
  2. Doğru egzersiz; saatine göre, yaşına göre, cinsine göre, herkesin egzersiz zamanı saati tipleri farklıdır. En çok doktorla ilerlemeli. Çünkü protezi vardır onbin adım at diyemezsin ya da yaşlıdır düşmeye meyillidir, farklı kronik hastalıkları vardır koşturamazsınız yüzün plates yapın dersiniz. Mutlaka doktor takibiyle ve öneriyle. Gençler protein tozu, bazılarına al diyoruz bazılarına alma probleme neden , doğru doktor: iç hastalıklar fonksiyonel tıp yeterli. Hepsini kapsıyor. Gerçk iç hastalıkları hekimi. Özellikle doğal ortamda bol oksijenli, yürüme bandında değil, sahil kenarında ruhen de mutlu edecek yürüyüş en güzel sporlardan biridir. Ama kişinin yaşı, kilosu, altta yatan farklı hastalıklarına göre adım sayısı da değişiyor, yürüme sıklığı da değişiyor. 10 bin adım demode. Bazılarına 5 bin adım diyoruz, ama bazılarına göre 5-6 km koşabiliyorsun diyoruz. Kişiselleştirilmiş. Daha da yeni durumlar, sadece yürümek de değil kültür fizik hareketleri (derin nefes alma egzersizleri, esneme egzersizleri, yürümek kadar değerli, kaslarımızı esnetmezsek yürüdüğümüz zaman kas krampları ve kas ağrılarına gidiyor) bir de destekleyici takviyeler. Çünkü artık ortamlarda birçok gıdalar besleyiciliğini kaybettiği için omega magnezyum çinko gibi hem bağışıklık sistemini artırmak hem de egzersizleri yapabilmek için doktor kontrolü ve önerisiyle, çok takviye var çok kafa karıştırıcı biyo yararlanımları aynı değil, yapılan tetkiklerle karar veriyoruz.piyasada gelişigüzel organ yetmezliğine . takviye ve vitamin.
  3. Düzenli doktor takibi: bütün bunları koordine edebilmek için verilere ihtiyacımız var. verilere takiplerimizde tahlillerimizle yapabiliyoruz. Kronik hastalığı da tedavisini aksatmamalı. İlacını bırakmamalı.

#HücreselGençleşme #SağlıklıYaşAlma #HücreselYaş #GençYaştaSağlık #YaşamTarzı #BütüncülSağlık #SağlıktaYeniDoğrular #İçHastalıkları #SağlıklıGelecek #Wellbeing

Müzik, dans, drama ve gastronomi tek sahne deneyiminde buluştu

Ünlü sanatçı ve oyuncu Cem Belevi, sahneye taşıdığı “CEMiyet Gazinosu” projesiyle Türk eğlence dünyasına özgün bir konsept kazandırdı. Gazino kültürünü modern sahne teknolojileri ve anlatı diliyle yeniden yorumlayan Belevi, müzik, dans, drama ve gastronomiyi tek bir şovda buluşturarak izleyicilere çok katmanlı bir deneyim sundu.

Turnenin Bursa durağı, 13 Aralık’ta Almira Hotel Thermal Spa & Convention Center Balo Salonu’nda gerçekleşti. Biletleri günler öncesinden tükenen gösteri, iş, sanat ve cemiyet hayatından yoğun ilgi gördü. Özel olarak hazırlanan gala menüsüyle sahne sanatları gastronomiyle birleşti.

Belevi, oyunculuk geçmişinden beslenen sahne hakimiyetiyle gazino kültürünün teatral yapısını çağdaş bir estetikle yorumladı. Dönem kıyafetleriyle desteklenen fuaye atmosferi ise etkinliği sahneyle sınırlı olmayan bütüncül bir deneyime dönüştürdü.

“CEMiyet Gazinosu” turnesi Aralık ayı boyunca İstanbul ve Denizli’de devam ederken, 2026 yılında Anadolu’nun birçok şehrinde sahne alması planlanıyor. Proje, kültür, eğlence ve turizmi bir araya getirerek nitelikli sahne sanatlarını daha geniş kitlelerle buluşturmayı hedefliyor.

#CEMiyetGazinosu #CemBelevi #EğlenceDünyası #GazinoKültürü #SahneSanatları #MüzikDansDrama #GastronomiVeSanat #TurizmVeKültür #TürkiyeTurnesi #EğlenceHaberleri

Dedeman Hospitality’den kış turizmine güven ve sürdürülebilirlik vizyonu

Türkiye’nin ilk yerli otel zinciri olan Dedeman Hospitality, 60 yıldır turizmin gelişimine sunduğu katkıyı Palandöken’deki yatırımıyla bir kez daha ortaya koydu. 1994’te kapılarını açan ve kış turizminin simge yapılarından biri haline gelen Dedeman Palandöken, kapsamlı bir dönüşüm sürecinden geçerek yenilenen yüzünü basın mensuplarıyla paylaştı.

Dedeman İstanbul’da düzenlenen özel buluşmaya; Dedeman Hospitality Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Demiray, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Özmestçi, Yönetim Kurulu Üyesi Banu Dedeman ve üst düzey yöneticiler katıldı.

Geleceğe yatırım, güvenliğe öncelik

Ergün Demiray yaptığı değerlendirmede, Dedeman Palandöken’in yalnızca bugünün ihtiyaçlarına değil, geleceğin sorumluluğuna da yanıt veren bir yatırım olduğunu vurguladı:

“Burada yaptığımız yatırım pistlerin ötesinde; güvenliği, erişilebilirliği ve uzun vadeli sürdürülebilirliği merkeze alan bir anlayışın sonucu. Biz doluluk kadar güvene, büyüme kadar dengeye inanıyoruz.”

Disiplinli büyüme hedefi

Dedeman Hospitality bugün 39 şehirde faaliyet gösteriyor. 2025 yılı içinde 93 yeni proje için teklif verdiklerini açıklayan Demiray, 2027 sonunda 150 otele ulaşmayı hedeflediklerini belirtti. 2026 yılı için öngörülen 130 milyon dolar ciro ise markanın temkinli ve sürdürülebilir büyüme yaklaşımının doğal sonucu olarak değerlendiriliyor.

“Herkesin Dedeman’ı” vizyonu

Demiray, “Herkesin Dedeman’ı” ifadesinin bir slogan değil, güvenliği önceleyen, insanı merkeze alan ve sürdürülebilirliği esas alan bir duruşun karşılığı olduğunu vurguladı. Dedeman Hospitality, Palandöken’de olduğu gibi Türkiye turizminin geleceğini fırsatçı değil; sorumlu, erişilebilir ve nitelikli yatırımlarla inşa etmeyi amaçlıyor.

#DedemanPalandöken #DedemanHospitality #KışTurizmi #TurizmHaberleri #ErzurumTurizmi #SürdürülebilirTurizm #HerkesinDedemanı #TurizmdeYenilik #TürkiyeTurizmi #TurizmGündemi

60 yıllık misafirperverlik mirası modern dağ otelciliğiyle buluştu

Türkiye’nin ilk yerli otel zinciri olan Dedeman Hospitality, 60 yıllık turizm birikimini Palandöken’in eşsiz doğasıyla buluşturan Dedeman Palandöken’i kapsamlı bir yenileme sürecinden geçirerek Aralık ayında yeniden hizmete açtı. 1994’ten bu yana Türkiye’de kış turizminin gelişiminde kilometre taşı olan otel, modern tasarım anlayışı, güçlendirilmiş altyapısı ve yeni sosyal alanlarıyla misafirlerine daha güvenli, konforlu ve zengin bir deneyim sunuyor.

Palandöken: Türkiye Kış Turizminin Omurgası

Erzurum’un hemen yanı başında yükselen Palandöken Kayak Merkezi, 3.000 metreyi aşan zirveleri, uzun sezonu ve kuru-toz kar kalitesiyle Türkiye’de kış turizminin kesintisiz sürdürülebildiği sayılı merkezlerden biri. Uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapabilen altyapısı ve şehir merkezine yakınlığıyla Palandöken, yalnızca sporcular için değil; kültür ve şehirle temas etmek isteyen misafirler için de ayrıcalıklı bir destinasyon.

Dedeman Palandöken

Dedeman Palandöken’de Yeni Bir Dönem

187 odasıyla hizmet veren otel; standart, suit ve connection oda seçenekleriyle farklı misafir profillerine hitap edecek şekilde yeniden kurgulandı. Yenileme süreci kapsamında odalardan restoranlara, lobi alanlarından kayak odalarına kadar tüm yaşam alanları güncel konfor beklentilerine göre yeniden tasarlandı.

Modern mimari yaklaşım, fonksiyonelliği sıcak bir dağ oteli atmosferiyle buluştururken; otelin hemen yanında yer alan dünya standartlarındaki kayak pistleri Palandöken’deki kış sezonu deneyimini tamamlıyor.

Güvenlik ve Altyapıda Baştan Sona Dönüşüm

Yenileme sürecinde yangın güvenlik sistemleri, mevzuatın ötesine geçen standartlarda yeniden tasarlandı. Dış cephe ve ısı yalıtımı iyileştirildi, yapısal güçlendirme çalışmaları hayata geçirildi. Tüm altyapı sistemleri yenilenerek operasyonel verimlilik ve misafir memnuniyeti üst seviyeye taşındı.

Dedeman Palandöken

Deneyimi Zenginleştiren Yeni Alanlar

Apres Ski Cafe: Kayak sonrası buluşmalar için sıcak ve samimi bir atmosfer.

Sokak Lezzetleri Alanı: Dinamik ve hızlı gastronomi deneyimi.

Dedeman City Store: Modern alışveriş alanı.

Executive Lounge / Lobby: Ferah ve çağdaş dokunuşlarla güçlü bir karşılama atmosferi.

Kids Club (Les Alpes iş birliğiyle): Çocuklara güvenli, eğlenceli ve öğretici kar deneyimi.

Dedeman’ın Misyonu

Dedeman Palandöken’in yenilenmesi, yalnızca bir otel yatırımı değil; Palandöken’in geleceğine yapılan stratejik bir katkı olarak değerlendiriliyor. Dedeman Hospitality, “Herkesin Dedeman’ı” anlayışıyla güvenliği önceleyen, insanı merkeze alan ve sürekliliği esas alan duruşunu Palandöken’in zirvesine taşıyor.

#DedemanPalandöken #KışTurizmi #TurizmHaberleri #DedemanHospitality #PalandökenKayakMerkezi #ErzurumTurizmi #DağOteli #Misafirperverlik #TurizmdeYenilik #KışDeneyimi

Premium ekonomi yolcularına özel: Sürdürülebilir ve koleksiyonluk çantalar

Emirates, uzun menzilli uçuşlarda Premium Ekonomi ve Ekonomi Sınıfı yolcularına sunulmak üzere, nesli tehlike altındaki türlere dikkat çeken yeni konfor kitlerini tanıttı. United for Wildlife iş birliğiyle hazırlanan koleksiyonluk kitler, sürdürülebilir malzemelerden üretilirken Premium Ekonomi yolcuları ilk kez Aveda markalı kişisel bakım ürünleri ile buluşuyor.

Deniz, gökyüzü, orman ve çöl temalı çantalarda; Bengal kaplanı, şempanze, pangolin, yeşil deniz kaplumbağası gibi türler elde çizilmiş illüstrasyonlarla öne çıkarılıyor. Emirates, bu projeyle çevresel sürdürülebilirlik vizyonunu ve yasa dışı yaban hayatı ticaretine karşı sıfır tolerans politikasını bir kez daha vurguluyor.

#Emirates #UnitedForWildlife #TurizmHaberleri #HavayoluDeneyimi #PremiumEkonomi #Sürdürülebilirlik #YabanHayatı #KoleksiyonlukKitler #Aveda #TravelNews

“Aralık” sergisi bakış ve akış arasında bir diyalog

Ayşe Kıran ve Esra Yılmaz’ın eserlerini buluşturan “Aralık” sergisi, 13 Aralık – 11 Ocak tarihleri arasında 39 Laundry’de sanatseverlerle buluşuyor. Sergi; görünür olan ile gizli kalan, kontrol ile teslimiyet, iç dünya ile dış gerçeklik arasındaki geçişleri sorgulayan bir deneyim alanı sunuyor.

Kıran’ın Panoptikon düşüncesinden beslenen portreleri gözetim ve özgürlük arasındaki gerilimi görünür kılarken, Yılmaz’ın soyut kompozisyonları sezgisel ve akışkan bir alan açıyor. İki sanatçının farklı estetik yaklaşımları, izleyiciyi kesin tanımlar yerine sorularla ilerleyen görsel bir söyleşiye davet ediyor.

#AralıkSergisi #AyşeKıran #EsraYılmaz #39Laundry #SanatVeKültür #ÇağdaşSanat #İstanbulSanat #SanatSergisi #BakışVeAkış #KültürSanatGündemi