Kemal Başar; Türk Tiyatrosunu dünyaya taşıyor

Kemal Başar; Türk Tiyatrosunu dünyaya taşıyor

Kemal Başar; Türk Tiyatrosunu dünyaya taşıyor

Türk tiyatrosunun sevilen isimlerinden Kemal Başar ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sanat kariyerinin başlangıcından emekliliğine, Tiyatro Keyfi’nin kuruluş hikayesinden gelecek projelerine kadar pek çok konuyu ele aldık. İşte, Kemal Başar’ın sanatla dolu yaşamından ve Türk tiyatrosunun geleceği hakkındaki düşüncelerinden kesitler…

Röprtaj: NAZAN ORTAÇ

Devlet Tiyatroları’ndan emekli olduktan sonra Tiyatro Keyfi’ni kurdunuz. Hep hayaliniz mi kendi tiyatronuzu kurmak?

Devlet Tiyatrosu’ndan emekli olmadan 1 yıl önce kurduk Tiyatro Keyfi’ni. Tiyatro Keyfi, Frankfurt’ta yaşayan Dr. Cüneyt Arkan ile birlikte kurduğumuz Emma Gösteri Hizmetleri Ltd ya da Emma Art’ın sürükleyici markası. Çocukluk arkadaşım olan Cüneyt hekim. Onun da kendi hastanesi var. Kendi tiyatromu kurmayı hem yapımcı hem yönetmen olmayı uzun süredir düşünüyordum ben de… Bir yılbaşı için Cüneyt’in Frankfurt’taki evinde birlikteyken gelişti ve noktalandı konu. Ortak olduk. Avrupa’da yönettiğim eserler, danışmanı olduğum festivaller, üyesi olduğum tiyatro örgütlerinde edindiğim tecrübeler ve yurtdışında gördüğüm ilgiyle, Devlet Tiyatrosu’ndaki sanatçı kimliği altındaki memuriyetim de yapacağım işlerin genellikle düşük profilli yöneticilerin iznine, görüşüne tabi olması oldukça çelişiyordu zaten. Kurum yöneticilerinin baskısıyla, vereceği, vermeyeceği izinlerle, dedikodularla, aşağı çekiştirmelerle uğraşmaya hiç zamanım yoktu. Sanatın gerektirdiği bağımsızlık duygusuyla kurum içinde giriştiğim mücadelelere kendi arzumla son verdim; yaptığım, yapacağım işler zedelensin, ötelensin istemedim. Oldukça genç bir yaşta, emekliliği hak ettiğim gün veda dilekçemi veriverdim. Bir şey kaybetmedim, çok şey kazandım. Gerçek bir tiyatrocu oldum.

Cilgin Zamanlar

Çok üretken bir tiyatro topluluğu Tiyatro Keyfi… Güncel oyunlarınızdan bahseder misiniz?

Kurulduğumuz 2013 yazından beri bir repertuvar tiyatrosuyuz. Titizlikle oluşturduğum repertuvar kadar geleneksel tiyatromuzdan ve minimalizmden beslenen sahneleme üslubumuz da oldukça ilgi görüyor, mutluyum. Bu minimalist üslup eserlerimizin Londra’dan Berlin’e, Amsterdam’dan Lahey’e, Sibiu’dan Lefkoşa’ya, Gazimağusa’ya, Seul’den, Daejeon’dan Tel Aviv’e, Jaffa’ya, gelecekte de pek çok uluslararası festivale, tiyatro buluşmasına davet edilmesine neden oluyor. Yerelden beslenerek yaptığımız çağdaş tiyatro, dünyanın ilgisini çekiyor. Sanatın olmazsa olmazı özgünlük ve özgürlüktür. Biz de kendi kültürümüzden yola çıkan özgün sahnelemelerle, özgür seçimlerle, güçlü tasarımlar, yalın, sahici oyunculuklarla Türk tiyatrosunu dünyaya taşımaktan büyük keyif alıyoruz. Türkiye’de ilk kez sergilenen Sam Bobrick’in dünyaca ünlü komedisi “Çılgın Zamanlar” geçtiğimiz sezon yılın en iyi komedisi ödülünü almıştı, bu sezon da ciddi seyirci sayısıyla başladı. Ülkemizi tarihinde ilk kez olmak üzere Güney Kore’deki Daejeon Uluslararası Tiyatro Festivali’nde temsil eden, Kosta Kortidis’e ısmarladığım “Amy Winehouse” ve Aziz Nesin’in yazdığı, oyuncularının en iyi genç oyuncu ödülü aldığı “Tut Elimden Rovni” sürüyor. Yeni eserimiz Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevinde yazdığı şiirlerden Hakkı Ergök’ün oyunlaştırdığı “Yatıyorum Demirli Bir Şilep Gibi Bursa’da” prömiyer yaptı. Aleksei Arbuzov’un savaş karşıtı ünlü metni “Söz Veriyorum”un ise provalarındayız. Yine Kosta Kortidis’in yazdığı “Ted Bundy” 8. sezonuna giriyor. Savaş Başar’ın anısına yaptığımız “Öykülerden Oyunlar” ise 10. sezonunda… Çocuk oyunumuz “İnatçı Keçiler” de küçük seyircilerle buluşmak için gün sayıyor.

Hem oyuncu hem de yönetmen olarak çalışmak, nasıl bir denge gerektiriyor? Bu iki rol arasında nasıl bir geçiş yapabiliyorsunuz?

Bunlar iki rolden ziyade iki ayrı meslek. İkisinin de esasları var, bunlara hiç esneklik payı bırakmadan uyuyorum. Yönetmenken eğer sormuyorsam işime karışılmasından hoşlanmam; oyuncuyken, eğer sormuyorsa yönetmenin işine karışmam. Yönetmenken oyuncunun maksimumunu almak, oyuncuyken de yönetmenin önerdiğini yapmak için her şeyimi veririm. İlkeli ve tutkuluysanız, mesleğin gereklerini biliyorsanız ve şuurluysanız ikisi arasında geçiş yapmak oldukça kolay. Yönetenin de yönetilenin de bilmesi gereken, parlatılacak olan kişinin kendi değil, eserdir. Yönetmen de oyuncu da ekibin birer parçasıdır. Tiyatronun unsurlarıdır. Tiyatroda aslolan ekiptir. El birliği ile eser parlatılır. Öyle değilse, yapılan tiyatro değildir.

Tiyatro, dizi ve sinema gibi farklı sahne türlerinde birçok farklı karakteri canlandırdınız. Hangi sahnede olmak size daha fazla keyif veriyor?

Hepsi oyunculuk. Hepsinde yapılan meslek aynı. Hepsi çok keyifli. Ben mesleğini çok seven ve sevdiği mesleği yapabilen azınlıktan olduğunun bilincinde bir insanım. Tiyatrodan hiç kopmadım; yönetmenlikten, oyunculuktan başka bir meslek yapmayı hiç düşünmedim.

Tiyatro kariyerinizin yanı sıra müzikle de ilgilendiğinizi biliyoruz. Müzik kariyeriniz hakkında daha fazla bilgi alabilir miyiz? Hangi tarzlarda müzik yapıyorsunuz?

Gitarı elime aldığım 14-15 yaşlarımdan beri müzikle uğraşıyorum. 50’nin üstünde şarkı yaptım, ama bunları günyüzüne çıkarmam rahmetli demeye kıyamadığım dostum, Kalan Müzik’in kurucusu Hasan Saltık’ın isteğiyle oldu. İlk albümüm Kalan Müzik’ten çıktı. Onu KRL Müzik’ten çıkan iki teklim takip etti. Arkadaşlarımın çok sevdiğim bir iki şarkısı dışında kendi şarkılarımı söylüyorum kayıtlarda… Zaman buldukça verdiğim konserlerde de kendi şarkılarımın yanı sıra sevdiğim, bilinen Türkçe şarkılara kimi İngilizce şarkılar ekleniyor. Piyasada arabesk temalı, benim pek benimsemediğim havada çok şarkı var; ben diğer şarkılar sınıfında müzik yapıyorum.

Gelecekteki projeleriniz neler? Seyircileriniz sizden neler bekleyebilir?

Ben Tiyatro Keyfi’ndeki kendimden verimli bir ikinci on sene bekliyorum. Tiyatro Keyfi’nin dünya tiyatrolarıyla yapacağı ortak projeler, benim uzak ülkelerde yöneteceğim eserler, bizim yönlendirmemiz ya da yönetimimizde, başka ülke tiyatrolarıyla tasarımcı, oyuncu, dansçı, müzisyen değişimleri gerçekleşecek görünüyor. Bu konularda sürekli çalışıyoruz, projeler üretiyoruz.

Cilgin Zamanlar

KİMSEYE TAVSİYE VERMEM- BEN DE DİNLEMEZDİM ZATEN

Türk tiyatrosunun geleceği hakkında düşünceleriniz neler? Genç tiyatroculara ve sanatçılara tavsiyeleriniz neler olurdu?

Türk tiyatrosunun geleceği hakkında Kültür Bakanı düşünsün, benim hiç zamanım yok. Kimseye tavsiye veremem, zaten gençler tavsiyelerimi dinlemez, daha dündü, hayat çok kısa, ben gençken hiç tavsiye dinlemedim, bir kulağımdan girdi, öbüründen çıktı; kendim yaşadım, gördüm. Onlar da yaşayacak, görecek. Ama yolumu nasıl oluşturduğumu söyleyebilirim. Sadece kendimle yarıştım. Kimseyi kıskanmadım, ama çok kişiye gıpta ettim. Sinsi sinsi kinlenmedim, benden iyi bulduklarıma nasıl yaptıklarını sordum. Bendeki bilgiyi isteyenle hep paylaştım. Bundan keyif aldım. Tiyatroda pasta her zaman çok büyüktür. Herkesin yeri ayrıdır, çünkü sanatsa yaptığınız, o tiyatro mutlaka orijinallik ister. O zaman çekişme niye? Herkes aynı gemide değil mi? Tiyatro gemisini birlikte yüzdüreceğiz. Tüm dünya tiyatrocuları kardeştir.