Ece Özdikici ile sanat, oyunculuk ve hayata dair…
Sanatın her dalında iz bırakan Ece Özdikici, oyunculuk deneyimlerinden resim tutkusuna, çocuk atölyelerinden yeni projelerine kadar birçok konuyu Pause Dergisi’yle paylaştı
Nazan Ortaç
Oyunculuk kariyeriniz boyunca tiyatrodan televizyona, oyuncu koçluğuna kadar geniş bir yelpazede çalıştınız. Bu süreçte sizi en çok etkileyen deneyim neydi?
Tek bir deneyim gelmiyor aklıma. Daha çok nelerden etkilendiğimi söyleyecek olursam; mesleğimi ve sektörümü dışarıdan izleyen insanlara manzaranın nasıl göründüğünü hatırlamıyorum. Uzun yıllardır o manzaranın içindeyim. Çok zorlandığımız zamanlar oluyor. Kaygı yaratacak çok unsur var. Benim ve azimle devam eden meslektaşlarımın süreçleri, düşüşleri kalkışları, yeniden başlayışları, çocuksu oyun oynama arzuları beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Çok etkileniyorum bu masum, çocuksu direnişten. Bir de iyi bir eser karşısında çok fazla duyguyu aynı anda yaşıyorum. Heyecanlanıyorum, seviniyorum ona bakabildiğim için, ağlama isteği geliyor, o kadar çok şey yaşıyorum ki… İyi yazılmış, yönetilmiş, oynanmış bir filmde oturamadığımı, heyecandan ayağa kalkıp izlediğimi, bazı resimlere uzun uzun ağlayarak baktığımı hatırlıyorum. Sanat beni çok heyecanlandırıyor.
Oyunculuk kariyerinizde canlandırdığınız karakterlerden hangisi sizi en çok etkiledi ve neden?
Hepsinden ayrı ayrı parçalar kaldı bende. Bazen sanırım oynadığım tüm karakterlerin kolajı olan bir tarafım var diye düşünüyorum. Çok güzel karakterleri tiyatroda da, televizyonda da oynamak kısmet oldu şükürler olsun. Bazılarının çocuksu hallerini sevdim. Juliet gibi. Televizyonda ‘Kadın’ dizisinde oynadığım kabuklu ama yürekli Jale vardı, ona bayılırım. ‘Poyraz Karayel’de Songül’ün deli zekasını, enerjisini, yaşama inadına bayılırım. Bu sezon da devam edecek ‘Salıncakta İki Kişi’ adlı oyunda Gitta karakterini oynuyorum. Seyircilerimizi beklerim. Onun da olaylardan hayatı öğrenerek çıkarması, yoluna devam edebilecek gücü yine kendinden alması oldukça etkileyici. O kadar çok ki…
Bir rolü kabul ederken hangi kriterlere dikkat ediyorsunuz ve bu süreçte en çok hangi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
En başta oyun/senaryo, rol, yönetmen/yapım, ekip sıralamasında ilerliyorum. Yolda değişenler oluyor tabii. Ekip arkadaşları, yönetmen ve hatta kabul ettiğiniz karakter değişebilir… Oyunlarda olmaz ama senaryolarda başladığınız karakter çoğunlukla değişiyor.
Aynı zaman ressamsınız ve sergileriniz de var… Resmin hayatınızdaki yerini nasıl anlatırsınız? Resimlerinizde hangi temaları işlemeyi seviyorsunuz?
İtiraf etmeliyim ki, resim yapmaya en adandığım dönemler içimin karanlık evrelerinde umut ışığı ararken oluyor. Bunu yeni yeni kendime itiraf ettim. Şimdi de sizinle ve okuyan herkesle paylaşıyorum. Hep resmettiğim kadınların güçlü bakışları ve rahatsız edici bir tarafları olduğunu söylerler. O rahatsızlık unsurunu ben ekliyorum. Masum peri bakışlı bir kıza görmezden geldiği bir örümcek ekliyorum örneğin. Biraz bakışımı ve resimle olan ilişkimi değiştiriyorum şu sıra. Hayatın her yönü var. Neden mutlu ya da huzurlu, tatmin olmuş anlarda da üretmeyeyim? Şimdi o dönemdeyim. Resimlerime bakan insanların benimle beraber yüklerini hafifleten bir yolculuğa çıksınlar istiyorum.
Çocuklar için drama atölyeleri düzenliyorsunuz. Bu atölyelerde çocuklara hangi becerileri kazandırmayı amaçlıyorsunuz?
Drama atölyeleri değil. Yanlış bilgi olmasın. Yaratıcı atölye adı altında resim ve oyunculuk eğitimini birbirine eşleyerek götürüyorum. Tek bir kursta her iki sanata da değsinler istediğim için böyle bir atölye geliştirdim. Aslında planlarımın arasında yetişkinler için de aynı hedefle bir atölye yapmak var. Biraz üzerine çalışmak istiyorum ilerleyen dönemde.
Çocukların sanata olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz ve onları bu alanda desteklemek için ailelere neler önerirsiniz?
Çocuklar o kadar çok kursa gidiyor ki, önereceğim şey bir kurs, bir etkinlik değil. Elbette isterim benim atölyeme gelsinler, çalışalım. Söylemek istediğim yanlış anlaşılmasın. Çocukların saatlerini doldurmayı, onları meşgul etmeyi bırakın. Şimdi ama bütün gün tablette diyecekler biliyorum. Bunu sınırlandırın ve çocukların sıkılmalarına izin verin Allah aşkına. Sıkıntıdan patlayacak noktada arayışa girecek, eline boya alacak, şarkı söyleyecek. O zaman üretecek. Kimse hayal kurmuyor artık. Çocuklar dahil. İhtiyaç duymuyorlar ki. Bırakın sıkılsınlar, duvara bakarak hayal kursunlar. Sanat, edebiyat başka türlü üremez. Piyano kursuna götürülen kaç çocuk ailesiyle beraber senfoni konserlerine gidiyor? Hayatınıza girmeyen bir şeyi nasıl benimseyebilirsiniz? Bunlar hep heves olarak kalmaya mahkûm.
Sanatçı olarak sizin için en büyük ilham kaynakları nelerdir? Hangi sanatçılardan veya eserlerden etkileniyorsunuz?
En büyük ilhamım doğa. Sonra hassas insanlarla sohbetler, gözlemler… Notlar alıyorum. Görseller topluyorum. Etkilendiğim sanatçıları saymakla bitmez ki. Tüm sanat dallarından ayrı ayrı sanatçılar yüreğime çarpıyor.
Gelecek için hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz ve kendinizi geliştirmek istediğiniz yeni alanlar var mı?
Evet var ama gerçekten benim için yeni bir alan ve oluşturma aşamasının çok başındayım. O yüzden paylaşmak için erken diyebilirim. Yapmış olduğum projeleri geliştirmek için konuşabilirim. Benimle ve çalışmalarımla bağ kuracak insanlarla tanışmak, çalışmak istiyorum. Yaratıcı atölyeyi daha çok çocuk ve okulla buluşturabiliriz. Sanat ile henüz tanışmamış çocuklara bu atölyenin kısa versiyonunu taşıyabilmem için bana destek sağlayacak bir ekip çok güzel olurdu. Kitabım için de aynı şey geçerli. Ben elbette ki daha çok çocuğa ulaşsın istiyorum. Yoksa yazmam ne işe yarar, değil mi? ‘ECE GERİ DÖNÜŞÜMÜ ANLATIYOR’ adlı çocuk kitabımın daha çok çocuk ile buluşması için, aklıma ilk gelen özellikle ilkokul ve anaokulu öğretmenleri oluyor. İnstagram @eceozdikici sayfamda profildeki linkten, ya da @divit_kitabevi sayfasından edinebilirler. Aklıma gelmeyen birçok olasılık mümkün olsun. Yeni sezonda tiyatro ve televizyon için olan projelerimi de yine instagram sayfamdan takip edebilirsiniz. Oyun çıkışı izleyenler arasında bu röportajı okuyup gelen olursa kesinlikle çok mutlu olurum.
“YAZDIĞIM ÇOK FAZLA ÖYKÜ VAR”
“Ece Geri Dönüşümü Anlatıyor” kitabınızın hikayesi nasıl ortaya çıktı? Bu kitabı yazma sürecinizden bahseder misiniz?
Hayallerimden biri idi çocuk kitabı yazmak ve resimlemek. Dijitallerini de yapmak istiyorum aslında. Yazdığım çok fazla öykü var. Canım sıkıldıkça bir şeyler yazarım ya da çizerim. Diyorum ya sıkılmak ürettirir. Bu öyküyü yıllar evvel yazmıştım. Diğer yazdıklarımın arasından bu öyküyü seçmemin sebebi; dünya için önemli bir konuyu sıkıcılaştırmadan, nasihat vermeden çocuklara anlatabilmek aslında. Baskıdan evvel üzerinde tekrar çalıştım elbette. Resimlerini tablette çalışmadım. Eski usul çalışmayı seviyorum. Kâğıt ve boyalar…
Kitabınızda israf, geri dönüşüm ve doğal kaynakların kullanımı gibi konulara değiniyorsunuz. Bu konulara ilgi duymanızın sebebi nedir?
Çok sayıda bilinçsiz insan var. Dünyaya sadece tüketmeye gelmiş ve her şeyi kendi hizmetine kullanmak hakkıymış gibi yaşayan. Yetişkinlere -eğer açık değillerse- farkındalık kazandırmak çok zor. Öğrenmemek için direnenleri tanıyorum. Halbuki küçük bir alışkanlık değiştirmek ile gerçekten büyük değişime sebep olabilir herkes. Sen, bir fabrika kadar zararlı değilsin diye dünyadan daha az sorumlu değilsin. Büyüklere anlatmaya çalışmaktan yoruldum ne yalan söyleyeyim. Çocukları en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz hepimiz. Benim de katkım bu olsun istedim.
Kitabınızda yer alan resimleri de kendiniz yaptınız değil mi?
Evet. Çok zevkliydi. Her zaman çocuk kitabı resimlemeye devam etmek isterim.
Çevreyle ilgili başka projeleriniz var mı? Yeni kitaplar, atölyeler veya başka çalışmalar planlıyor musunuz?
Tek başıma değil, bir ekiple yapmak isterim. Benim gibi düşünen, üretmeyi seven kişilerle yine sanat atölyeleri yapmak, konularımızı hayatın, gündelik yaşamımızın içinden seçmek ve eğer çocuklar ile çalışacaksam duyarlı, hassas büyümelerini destekleyecek çalışmalar yaptırmak isterim.