İstanbul’a dönüş…
Bodrum’dan dönmeyeceğimizi düşünüyordum. İstemiyordum da.. Ayrılmadan önce Komodor’da sezon finali yemeğimi yedim. Masalar arasındaki mesafe yeterli gibi geldi bana. Açık havada olmayı seviyorum. Deniz ürünleri güzel görünüyordu ama ben yine de köfte söyledim. Güzel ve özgür günler geldiğinde Komodor’a gitmenizi, yiyip yerinde bir tatlı keyif almanızı öneririm…
Ve yine yeniden evde kal zamanı…
Uzaktan eğitim devam ederken; maske, mesafe ve temizliği aman atlamayalım. Islak mendiller, el dezenfektanları hepimizin hayatında biliyorum. Hepsinin kokusu ve yapısını sevemiyorum. Kolonyalardan Selin’in Pembe greyfurt ve Nar karışımı olanını seviyorum. Benri bebek kolonyası ve Kral Şakir el dezenfektanı masamın üzerinde, cebimde, çantamda ve her yerdeler… Tavsiye ederim.
Mutfakta işim var…
Eve kapanmak demek yaratıcılık yönümüzü geliştirmek demek… İstanbul’da ne zaman nar yesem rengi güzel ama tadı çok ekşi oluyor. Bu farklı bir şey yapmak istedim. Nar çayı demledim. Taze nardan sıcak çay yaptım. Rengi ve tadı harika.. Ben gibi daha ekşi tercih etmeyenler şekerle tatlandırabilirler.
Okulun okumam için önerdiği kitapların yanı sıra kitaplığımdan seçtiğim bir kitabım var. Adıma gönderilmiş orijinal imzalı kıymetli bir eser. Çok sevdiğim bence hepimizin çok sevdiği bir isim; İlber Ortaylı’nın çalışması “Bir Ömür Nasıl Yaşanır”ı okuyacağım. Adıma imzalanıp gönderilmiş bu kıymetli kitapta emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Bu sene evde çam ağacı süsleyemeyeceğimiz çok belli. Kedim Venüs bebek büyüyor. Öyle cicili biçili şeylere uçarak gidiyor. Belli ki her kedi ev kedisi olamıyor ama bana kızsa da onu dışarıya istediği özgürlükte bırakamam… Hele şehirde hiç bırakmam… Şimdilik mutlu mesut filmler seyrederek onu sakin kalması için çaba sarf ediyorum. Bu arada bu konudan bahsetme sebebim; evcil hayvanlarımızı ihmal etmediğiniz, hassasiyet gösterdiğimiz gibi sokak hayvanlarına da el uzatmayı unutmayalım.
Mutlu yıllar diler