ikilik, ikilem, ikili denge

Serdar Kaynak “ikilik,  ikilem, ikili denge”

 Serdar Kaynak 1977 yılında Çorum’da doğdu. 2001 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden mezun oldu. Yurt içinde 6 kişisel sergi açtı.  Birçok karma sergi, Uluslararası Fuar ve Uluslararası Sempozyumlara katıldı. 3 ödülü bulunan sanatçının, kamusal alanlarda, müze ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. Çalışmalarına İstanbul’da bulunan atölyesinde devam etmektedir.

Eserlerinde uzun yıllar taş ve mermer malzeme kullanan Kaynak, yaklaşık 5 yıldır üzerinde çalıştığı yeni serisi ile tel strüktürü merkezine alan birçok malzeme bileşeni ile daha mix bir anlayış içine girmiştir.

Serdar Kaynak üretimlerinde, özellikle çalıştığı konular açısından ikilik,  ikilem, ikili denge gibi unsurlara yoğunlaşmıştır. Çalışmalarının çoğunda ve oluşturduğu pratiklerinde maddenin doğasına sadık kaldığını, onları zorlamadan düşsel gerçeklerden nesnel gerçeklere dönüştürdüğünü görebiliriz.

Üretimlerinin biçim yaklaşımlarını bu doğrultuda kurgulamış, doğadaki, evrendeki karşıtlık dengesini tamamlayıcı bir unsur olarak oluşturmaya çalışmıştır. Dualitenin, hayatın her alanında olduğuna inanmış, zıtlık-karşıtlık açısından ikilem dengesini, biçimsel olarak sorgulamıştır. Öz’de içsel olarak çalıştığı konuların içerdiği anlamlar bakımından biçim ve içerikte, zıtlığı, karşıt olmayı, bağlam açısından çelişki yaratabileceği duygusal bir biçim anlayışı ile ele almıştır.

Üretimlerinin çoğu güçlü bir biçim anlayışının ön planda olduğu üretimler olarak yorumlanabilir.

Sanat, yaşam sürekliliğinden etkilenen değişim ve dönüşüm denemeleridir diyen, çalıştığı konular içinde eserlerine verdiği isimler, hem içsel dünyasının hem de hayattaki duruşunun ipuçlarıdır. Sanatçının ele aldığı karşıtlıklar doğrultusunda, konu bütünlüğü, birbirlerine olan akışı, zamanı gündeme getiren bir devinim ve bağlılık-ayrılık ikilemi olarak anlaşılabilir.

Üretimlerine içkinlik katacağı yeni arayışların ve pratiklerin sınırsızlığı içinde deneysel eylemleri önemseyen düşünce yapısıyla, her zaman sanat kazanmalı diyerek, daima ayakları yere basan gelişimin önemini ve doğruluğunu vurgular.

Sanatın bir dil ve ifade olarak gelişim gösterebilmesi açısından sanatçının tekrara düşmeden gösterebileceği gelişimi, üretim açısından dönemlere ayrılması gerektiğini savunur.