Karar yorgunluğu… Küçük seçimlerin büyük yükü ve baş etme yolları
Psikoterapiye başvuran kişilerin en sık dile getirdikleri şikayetlerin başında karar verme süreçlerinde yaşadıkları güçlük geliyor. Bireylerin kendilerini çatışan duygular arasında sıkışıp bulduklarında ortaya çıkan bir durum olan kararsızlık olgusunu “psikolojik olarak çelişkili tutumların bir arada bulunması ve duygusal çatışma hissi yaratması” olarak da tanımlayabiliriz. Gündelik ifadede genellikle karşıt düşünceler, duygular veya davranışlar arasındaki çatışmayı anlatan ve karşıt duyguların karmaşık bir dansına benzeyen kararsızlık aslında insan varoluşunun dokusuna derin bir şekilde nüfuz etmiştir. Üstelik bu süreç oldukça önemli hatta kimi zaman hayati bir kararın alınmasından akşama hangi yemeğin pişirileceğine, gidilecek bir tatil destinasyonundan ertesi gün işe ne giyileceğine karar vermek/verememek kadar geniş bir yelpazede yaşanabilir. Bireyin yaşam deneyimleri, kişilik özellikleri, çevresel faktörler gibi birçok etkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilen kararsızlığın aleyhe işleyen boyutu ise büyük küçük tüm kararsızlıkların günün sonunda kişiyi yıpratması ve zihinsel yorgunluğa yol açmasıdır.
Kararsızlık çoğunlukla mükemmeliyetçilikle el ele gider. Mükemmeliyetçi insanlar her zaman “en iyi” ve “en doğru” kısacası en mükemmel kararı vermek istedikleri için bu durum onları sürekli olarak seçeneklerini değerlendirmeye iter. Bu süreçte ciddi bir zaman kaybı yaşanır ve sonuç olarak hiçbir karar verilemediğinden ya da karar verme ertelendiğinden dolayı kişi kendini daha da kötü hisseder. Karar verememenin yarattığı stres çoğu zaman kişiyi çaresizlik hissiyle baş başa bırakır. Kararsızlık aynı zamanda özgüven eksikliğinden de kaynaklanabilir. Bir kişi kendine yeterince güvenmediğinde vereceği kararın yanlış olabileceği konusunda yoğun bir endişe duyar. Alacağı her kararı potansiyel bir risk unsuru gören kişi risk almaktan kaçınır ve karar vermekten uzak durur. Kararsızlık depresyon, kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk gibi çoğu ruhsal bozukluğun da sebebi olarak karşımıza çıkar.
Günümüzde özellikle sosyal medyanın etkisiyle karar verme süreci daha da karmaşık hale gelmiştir. Bilgiye erişimin bu denli kolay olduğu bir dönemde seçeneklerin sayısı da hızla artmakta ve bu durum insanların karar vermesini zorlaştırmaktadır. Karar vermeyi gerektiren konuda yeterince deneyime sahip olmamak kişinin seçenekler arasında doğru tercihi yapma konusunda kendini yetersiz hissetmesine neden olur ve kişiyi kararsız hale getirebilir. Geçmişte verilen yanlış kararların da kararsızlığa etkisi vardır. Karar verme ile ilgili olumsuz deneyimler yaşamış bir kişi yeni kararlar alırken tedirgin olabilir. Bunun yanısıra başkalarının ne düşündüğü ya da söyleyeceği yolunda endişe duyan, kendi değerleri, inançları ya da hedefleri arasında çatışma yaşayan bireyler de karar verme sürecinde zorlanabilirler.
Kararsızlıkla baş etmenin en önemli yollarından biri kişinin kendine “mükemmel bir karar olmadığını” hatırlatmasıdır. Mükemmelin peşinde koşmak yerine yeterince iyi olan bir kararı kabul etmek daha sağlıklıdır. Çok fazla seçenek arasında kalmak kararsızlığı arttırabilir bu yüzden karar aşamasında seçenekleri sınırlamaya çalışmak gerekir. Uygun olan birkaç seçeneğe odaklanmak karar vermeyi kolaylaştırır. Seçeneklerin artı ve eksilerini yazarak somut bir değerlendirme yapmak da seçeneklerin daha net görülmesini sağlar ve karar vermede yardımcı olur. Bir anda çok büyük bir karar vermek yerine adım adım gitmek de kararsızlığı azaltacak bir stratejidir. Güvendiğiniz kişilerden tavsiye almak da daha iyi bir karar vermenize yardımcı olabilir. Ve zaman… Her konuda olduğu gibi karar verme aşamasında da kendinize zaman tanıyın. Kendinize makul bir süre belirleyin ve bu sürenin sonunda kararınızı vermeyi hedefleyin.
Karar vermek bazen risk almayı gerektirir. Yanlış bir karar verildiğinde bunu kabullenmek ve hatalardan ders çıkarmak önemlidir. Unutmayın, herkes hata yapabilir. Hata yapmak tıpkı doğruyu yapmak gibi hayatın olağan bir parçasıdır. Kara vermekten korkmak yerine hataları doğal olarak görmek, bu hatalardan ders almanın kişisel gelişiminizin bir parçası olduğunu da kabul etmek demektir.
Şehnaz Tuna
Klinik Psikolog