Odaklanmanın Dayanılmaz Hafifliği!
Ne yediğiniz kadar neye odaklandığınız da kim olduğunuzu gösterir
Günümüzde dikkat ve odak oldukça önemli bir konu. Odaklanma birkaç açıdan ele alınabilir. İlk aklımıza gelen yapmakta olduğun işe, dinlemekte olduğun kişiye dikkatini verebilmek. Dikkatini dağıtmadan, başka yerlere kaymadan o anda orada olabilmek. Çocuklarımız veya kendi çocukluk hikayemiz ile ilgili dikkat, ergenlikte dikkatin dağılması, yetişkin hayatımızda dikkat ve odaklanma, günlük akışta elbette önemli yer kaplıyor. Tüm yaşlar için dikkatimizi, odaklanmamızı geliştirecek araçlar, egzersizler var. Amacımız da dikkatle ve odaklanarak daha özenli üretim, iyi/kaliteli zaman ve dingin zihin elde etmek.
Bu yazıda özellikle değinmek istediğim ise odaklanmanın başladığı nokta olarak, işin NİYET tarafı. Bu konuya yaklaşımımı şöyle özetleyebilirim: “Niyetin ne dikkatin nerede?”. Niyet ile dikkat arasını bir eksen olarak kabul edersek, dikkatinin niyetine hizmet etmesi “eksende kalmak” anlamına gelir. Çoğunlukla dikkatimizi en çok dağıtan şey bu eksenden çıkmak, niyetimizle örtüşmeyen yerlere dikkatimizi vermek ve altından kalkamadığımız bir zihin kalabalığı yaratmak oluyor. Bu da farkında olmadan hem bizi huzursuz ediyor, hem zamanımızı çalıyor, hem iş kalitemizi etkiliyor, hem de bagajımızı gereksiz yüklerle dolduruyor.
Meselelere yaklaşırken, birileriyle sohbet ederken, hizmet aldığımız bir kurum veya kişiyi değerlendirirken, iş ilişkilerimizde, eşimizle, çocuğumuzla, anne-babamız veya kardeşimizle ilişkide, arkadaşlarımızda ilişkimizde, geri bildirim verirken veya alırken, kariyer planımızı uygularken ve diğer tüm sosyal ve ifade alanlarımızda “gerçek niyetimiz ne”? Buna karşılık “odağımız veya tutumumuz bu niyetle örtüşüyor mu”? Sözlerimiz, davranışlarımız, düşünce ve duygularımız “olmak istediğimiz kişiye hizmet” ediyor mu?
Master Yoda der ki “Your focus determines your reality.”J Yani neye odaklandığınız kendi gerçeğinizi belirler. Star Wars’a göre odağımız aydınlık tarafta mı karanlık tarafta mı? Aydınlık tarafta kazan-kazan ilişkisi içinde güven ve sevginin gücü, karanlık tarafta kazan-kaybet ilişkisi içinde korku ve öfke hakim.
Diyelim ki niyetiniz sağlıklı olmakken, hastalıklara çok mu odaklanıyorsunuz? Hastalık ihtimallerini düşünüyor, araştırıyor, endişeleniyor musunuz? Düşünün, vaktinizi ve dikkatinizi çelen ve çalan neler var? Ve neye odaklanabilirsiniz?
-sadece olumsuzluklar yerine olumlu gelişmeleri fark edebilmek
-başkalarının kusurları yerine iyi özelliklerine odaklanmak
-başkalarını eleştirmek yerine kendi yoluna odaklanmak
-kestirip atmak yerine nasıl sürdürebilirim’e odaklanmak
-sosyal medyada diğer hayatlara odaklanmak yerine yanında olanlara odaklanmak
-kişisel meseleleri büyütmek yerine ihtiyacı olanlara dikkatini vermek ve hatta yardım edebilmek
-kıyaslamak veya kıskanmak yerine gelişime odaklanmak
-sadece farklılıklara odaklanmak yerine benzerliklere de dikkat edebilmek
-sadece kendine odaklanmak yerine başkalarına da kulak ve dikkat vermek
-varsayım yerine gerçekten olana odaklanmak
-yapamadığın için moralini bozmak yerine elinden gelenlere odaklanmak
-engeller/şikayet yerine çözüme odaklanmak
-bilme yerine öğrenmeye odaklanmak
-başkalarını suçlama yerine sorumluluklarına odaklanmak
-yıpratan geçmiş yerine, umutlandıran geleceğe odaklanmak
-geçmişte olan veya henüz olmamış olanlar yerine şu an’da olmakta olana odaklanmak
-başkalarıyla rekabet yerine kendi gelişimine odaklanmak
-kendini savunmaya odaklanmak yerine meseleyi anlamaya odaklanmak
-tüketmekten ziyade biraz daha üretmeye odaklanmak
-boş meşguliyet yerine katma değerli meşguliyete odaklanmak
-telefon ekranı yerine konuştuğunuz kişiye odaklanmak
Odağımızı nasıl yönetebiliriz? Bunlardan en çok dikkatinizi dağıtanları fark ettiğinizde çeşitli kaynaklardan 3 yöntem önerebilirim. İlk olarak, Timothy Gallwey’in STOP-Dur, Düşün, Düşüncelerini düzenle, devam et (Step back-Think-Organize your thoughts-Proceed) metodunu uygulayabilirsiniz. İkinci yöntem olarak, herhangi bir koşula bağlı kalmaksızın, günde 5 dk., tüm olayları park ederek, sakince bir kenarda oturmayı deneyebilirsiniz. Zihninizdeki kalabalık, duygular, düşünceler gelsinler geçsinler, ok! Üçüncü yöntem ise sabah ilk iş olarak, düşünmeden, duraksamadan bir kağıda tüm zihninizi anlamlı anlamsız boşaltıp, kağıdı okumadan atıp, ardından güne bilinçli bir niyetle başlamak.
Spor yapmaya başladığımızda kaslarımız nasıl bir günde gelişmiyor ve esnemiyorsa, bu tür zihin egzersizleri de bir günde zihnimizi esnetmiyor ve odaklanmasını sağlamıyor. Aynen beden egzersizleri gibi zihin egzersizleri de ısrarla uygulamaya devam edince sonuç veriyor. Bunları en az, alışkanlıkların kırılma süresi olarak literatüre geçen 21 gün boyunca, düzenli olarak yaptığınızda nasıl bir fark oluyor?
Şu farkları sağlayabilir mi? Hafifleme, daha dingin zihin, kendimize ve çevremize iyi gelme, gülebilme, huzur, ağız tadı, olumlu enerji, güzel şeyler üretme, başkalarına yapıcı ilham verme? Gözlem serbest! Odağınızı değiştirdiğinizde, dünyayla ilişkinizin, dolayısıyla dünyanın nasıl değiştiğinin tatlı bir örneği olarak Ground Hog Day filmini tavsiye ederim. Diğer bir deyişle neye odaklanırsak onu büyütürüz.
Kimi zaman eksenden çıkabiliriz. Bize yarar sağlamayan yerlere takılıp kalabiliriz. Amacımız mükemmel olmak değil, esas niyetimiz için, iç barış için yolda olmak, gayrette olmak, eksene dönmek.