Başkalarına İzin Vermek

“Düşünmek zordur, bu yüzden çoğu insan yargılar.” C.G.Jung

Başkaları tarafından anlaşılmak belki de çoğu insanın en çok arzu ettiği şeydir. Gel gör ki başkalarını anlamak belki de dünyanın en zor şeyi!

Yaşamımız genel olarak anlamaya çalışmakla geçer. İnsanları anlamaya çalışmak. Olayları anlamaya çalışmak. Büyük resmi anlamaya çalışmak. Yaşam amacını anlamaya çalışmak. Hayatın anlamını anlamaya çalışmak. Hakikati anlamaya çalışmak. Evreni, evrendeki konumunu ve en nihayet her daim kendini anlamaya çalışmak. Nasıl hissettiğin, ne düşündüğün, nasıl ilişki kurduğun, neden böyle hissettiğin/düşündüğün/ilişki kurduğun gibi uzayan giden bir liste.

Bu anlamaya çalışma hadisesi kimi zaman insanı ele geçirir. Geri çekilip kendini tamamen buna verirsin. Bu sırada, aydınlanabilirsin veya yabancılaşabilirsin. Kimi zaman bunu bir kenara bırakır, otomatik reflekslerle hareket edersin. Farkında olmadan kalıplaşmış tepkilerin seni götürdüğü yere gidersin.

Evreni, çevreni, kendini anlamaya çalışırken insanın dikkatini en çok dağıtan unsur başkalarıdır! Ah şu başkaları olmasa hayat ne kadar da keyifli olacak! Meditasyon üzerine karikatürlerde rastlamışsınızdır: meditasyona oturan kişi çevresindeki diğer kişileri değerlendirmekle meşguldür. İç eleştirmen bir türlü durmaz. Dikkatini dağıtır, odağını kaybetmene yol açar. Kendin için hayal etmeyi bırakıp, başkalarından beklentine odaklanırsın.

İnsanın iç sesi, iç eleştirmeni susmak bilmez. Belli bir yere kadar bu kişiyi geliştiren, kendi daha iyi haline götüren katkıdır. Ancak dünyayı kendi algın ve yargınla yönetmeye başladığında dünya kendin ve başkaları için çekilmez olur. Algımız çok kişiseldir. Kendi birikimine, hikayesine, gustosuna dayanır. Bu kişisel algıdan üretilen yargı da kişiseldir. Karşındaki kişiyi ancak dünyayı kendi anlama ve yorumlama becerine göre değerlendirirsin.

Buradaki tehlikeler: yargının seni kısıtlaması, sabit fikre neden olması, beklenti üretmen, beklentini karşılamayan hallerde mutsuz etmesi, başkalarının kendisi olmasına izin vermeme, alan tanımama, dayatma, sağlıklı ilişki kuramama, kendini geliştirememe, sağlıklı analiz edememe vb.

Amacın ne? Bu amacına hizmet eden ne?

Bireysel farkındalıkta amaç kişinin kendisini fark etmesi, kendi sorumluluğunu alması ve kendisi için hayal kurmasıdır. Başkalarını kendine göre yorumlama ve başkalarından beklenti değil. Başkalarından beklentiye girmek yerine kendi yolumuza odaklansak daha keyifli olmaz mı? Herkesi sevmek zorunda değiliz, ancak kimseye kendi doğrularımıza göre muamele etmek zorunda da değiliz. Kendi inandığımız doğruyu –başkalarından beklemeksizin- kendimizde uygulayıp, başkalarına da kendileri olma hakkını tanırsak nasıl olur acaba?

“Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin” diyor Tarkan bir şarkısında. Günümüzde kişisel gelişimin yarattığı mahalle baskısına karşı dikkatli olmak gerekli. Kendi perspektifinden iyi/kötü ayrımı, inanılan öğretilere göre mükemmel olma çabası tüm ilişkileri zorluyor, en başta kendimizle kurduğumuz ilişkiyi. Çözüm için, sayısız eğitim dolaşmak yerine, tek bir öğreti ya da aracı dahi uygulamak, sorumluluğu başkalarına değil kendi üzerine almak yolu aydınlatmaya yardımcı olacaktır. Ben kendimi anlayıp, kabul edemiyorsam, başkasının beni anlamasını ve kabul etmesini nasıl bekleyebilirim? Sağlıcakla kalın.

Senem Tuğcuoğlu

Senem Tuğcuoğlu

WELL-BEING

DİĞER YAZILARI